27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 30 OCAK 2013 ÇARŞAMBA CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Güler’i uyardı, medyaya tepki gösterdi Irkçılığa ‘hayır’ dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Türk ulusu ile Kürt milliyeti eşit olamaz” sözleri nedeniyle parti içinde ve kamuoyunda tepkilere yol açan İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler üzerinden başlatılan “parti içinde karışıklık ve ayrışma” tartışmaları konusunda medyaya sert eleştiri yöneltirken Güler’i de “Parlamento kürsüsünde konuşurken bir üniversiteye konuşmuyoruz, ders vermiyoruz. Kullandığımız sözlerin nereye çekiştirileceğine dikkat etmeliyiz” sözleriyle uyardı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün “etnik temizlik” sözleri ile başlayıp İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in “Türk ulusu ile Kürt milliyeti eşit olamaz” tartışmasıyla alevlenen “parti için karışıklık ve ayrışma” iddialarına yanıt verdi. CHP lideri, Meclis’e gelişinde MYK’de “revizyona gidileceği” yönündeki sorular üzerine “Tamamen hayal ürünü, nereden çıkıyor” yanıtını verdi. Parti içi tartışmalar nedeniyle CHP grubuna yoğun izleyici ilgisi olurken Kılıçdaroğlu’nun salona girişte ve kürsüye çıkışta bir grup genç tarafından “Yaşasın halkların kardeşliği ” sloganıyla karşılanması dikkat çekti. Konuşmasının sonunda, parti içi karışıklık tartışmalarına yanıt veren Kılıçdaroğlu beklenenin tersine, Güler’den çok medyaya yüklendi. Başta Güler olmak üzere parti yönetici ve milletvekillerini “düzgün çalışmayan medyaya” karşı uyaran Kılıçdaroğlu, parti programındaki “milliyetçilik” ilkesini okuyarak CHP’nin BAŞBAKAN’A NEDEN SESİNİZ ÇIKMADI HSYK’nin kendisine yönelik eleştirilerine de yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Bir bildiri yayınladılar ‘siz bizi nasıl eleştirirsiniz’ diye. Başbakanı kalktı yargıya talimat verdik dedi, neden sesiniz çıkmadı sizin? Siyasi otoriteden talimat alan bir bağımsız kurulun bağımsızlığı dünyanın her tarafında tartışılır. Silivri davalarında görev yapan yargıçlardan tutukluluk kararı verenlerin tamamı terfi etmiştir. Tesadüf mü hepsi? Kayseri’de rüşvet defterini görmeyen yargıca, savcıya ne yaptınız acaba? Sen önce yargıç olmanın gereğini yap, siyasi iktidarın çömezliğini yapma, bağımsız olmanın gereğini yap” dedi. Mısır Nereye Gidiyor? Mısır’da, Mübarek’i deviren “olay”ın ikinci yıldönümünde, çatışmalarda yüzlerce kişi yaralandı, 50’den fazla insan öldü. Mısır’da iktidarı ele geçirmekte olan Müslüman Kardeşler, Mursi hükümeti, üç kentte sıkıyönetim ilan etti. Böylece “eski rejimin” askeri kanadıyla “yeni rejimi” inşa etmekte olan siyasal İslamın egemen kanadı, toplumsal muhalefete, devrimci dalgaya karşı birlikte davrandıklarını bir kez daha kanıtladılar. Bu konuyla ilgili son yazımı, “...‘Mısır’da ne oldu değil, ne olmaya devam ediyor’ diye sormak gerekiyor” saptamasıyla bitirmiştim. Çünkü gelişmeler, Tahrir Meydanı gösterilerinin başlattığı devrimci sürecin hâlâ tamamlanmadığını, Mısır’da yapının yerinden oynayan taşlarının yerine oturmadığını da gösteriyordu. “Her devrimci süreç bir ‘kendiliğinden hareketle’ başlar. Halk sınıfları, ezilenler, birdenbire sokaklarda, meydanlarda birleşmeye, kendilerini görmeye, büyük bir heyecanla, umutla seslerini, güçlerini kazanmaya başlarlar. Bundan sonra devrim, ideolojilerin maddileşme, örgütlerin bu kendiliğindenliğe şekil verme çabalarının savaşı olarak devam eder.” (Global Politikültür, 26/12/2012) Mısır’da “devrim” kendiliğinden hareketle başlamış, tüm güç odaklarını, “yapıyı” sarsmıştı. Ne yazık ki devrimci güçler, sınıflar bir güç merkezi, iktidara karşı bir “tarihsel blok” oluşturmayı başaramamışlardı. Ancak bu boşlukta, iktidarı almaya çalışan Müslüman Kardeşler’in beceriksizlikleri, gittikçe bozulan ekonomik koşullar, bu blok kurma sürecinin tümüyle sona ermediğini, devrimci olanakların, olasılıkların henüz tükenmediğini düşündürüyordu. O yazımda, Mısır’da bir anayasa darbesinden de söz etmiş, bu darbeyi gerçekleştiren güçlerin, direnenleri, büyük bir önyargı ve şiddetle sindirmeye çalışacaklarını ileri sürmüştüm. Sanırım buradan devam etmem gerekiyor. Mısır’da yaşanmakta olanları doğru tanımlayabilmek için birbirinden farklı süreçlerin, kapitalizmin yeniden derinleşmeye başlayan krizi içinde çakıştığını görebilmek gerekiyor. Birincisi, siyasal İslamın Müslüman Kardeşler önderliğinde 1990’larda hızlanarak ilerleyen, giderek devletin içindeki iktidar noktalarına erişmeye başlayan “pasif devrim süreci”. İkincisi, bu “pasif devrim süreci” ilerlerken yalnızca Mısır’da değil, tüm Akdeniz bölgesinde yükselmeye başlayan, giderek ABD’yi, hatta İsrail’i de etkileyen toplumsal muhalefet dalgası. Bu dalga, Tunus’ta, sonra da Mısır’da, on yıllardır toplumsal muhalefeti baskı altında tutan devlet baskısını delerek toplumun yüzeyine çıktı. Her iki ülkede de baskıcı rejimler devrildi. Mısır’da Müslüman Kardeşler yükselmekte olan bu dalga karşısında, hazırlıksız yakalandılar, önce hareketsiz kaldılar. Sonra MK, iktidara ulaşarak “pasif devrimi” tamamlamakta işlevsel olacak yeni olanaklar elde etmek için ortaya çıkmaya, eski rejimin çoktan nüfuz etmiş oldukları kurumlarıyla, devrimci dalgaya karşı birleşmeye başladılar. Böylece siyasal İslamın pasif devrim süreci, Mısır’da, Mübarek rejimine karşı ekonomik demokratik hak ve özgürlük talepleriyle patlak veren devrimi bastıran bir karşıdevrime, Mursi hükümeti bir restorasyon rejimine dönüştü. Bu dinamiğin karmaşık, çok katmanlı doğası çoğu zaman gözden kaçtığından, kimi yorumcular restorasyonun sonuçlarına karşı çıkarken (Mübarek rejimi keşke devrilmeseydi diye düşünmüyorlarsa) farkında olmadan “devrimi” yadsıyan, hatta karşı bir söylemin içine kolaylıkla düşebiliyorlar. Geçen hafta yaşananlar, Mısır halkının önemli bir kısmının, Mursi hükümetinin gerçek doğasını kavradığını, devletin kurumlarına olan güvenlerini tümüyle kaybettiklerini, bu güvensizliği göstermek için şiddete başvurmaktan çekinmediklerini ortaya koydu. Mursi yönetimi protesto eylemlerini bastırmak için orduyu kullandı. Sonra 50’den fazla ölü, yüzlerce yaralı... Üç kentte sıkıyönetim... Sokağa çıkma yasağı, onlarca tutuklu... Protesto eylemlerinin, sokağa çıkma yasağına karşın devam ediyor olması, Tahrir’in yeniden hareketlenmesi, sıkıyönetime karşı başlayan direniş, yeni siyasi iktidarın istikrar kazanamadığını, sürecin henüz tamamlanmadığını gösteriyor. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ etnik, dinsel, ırk ayrımına karşı bir parti olduğunu vurguladı. CHP’nin hiçbir zaman “etnik, mezhepsel, dinsel kimlik siyaseti yapmadığını” belirten Kılıçdaroğlu, “Ülkede derin fay hatları oluşuyorsa inanç ve etnik kimlik üzerinden yapılan siyasetten kaynaklanıyor. Herkesin inancı bizim başımızın İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN [email protected] Sorgu için polis taşındı ? Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyonda polisin sorgu ekibinin Konya, Çorum ve Kocaeli’nden getirildiği ortaya çıktı AYŞE SAYIN üstüne diyoruz. Herkesin etnik kimliği kendi şerefidir, herkesin kimliğine saygılıyız diyoruz. Gazetelerin hedefi CHP. Değerli Türk büyüğü (Erdoğan) ‘Önemli olan soydur soy’ demişti. Ben de ‘Hoşgeldin Hitler’ demiştim. Hiç kimse kendi etnik kimliğini belirleme hakkına sahip değildir” dedi. Medyanın “koro halinde” CHP’yi eleştirdiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, kendisinin medyaya en ağır eleştirisinin “yalaka” olduğunu, oysa Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “boyunlarındaki tasmaları ben çıkardım” sözlerinin eleştirilmediğini söyledi. CHP’nin “iç işi ni karıştırın” diyenleri çok iyi bildiklerini belirten Kılıçdaroğlu, Güler ve miletvekillerine dönük de şu uyarıyı yaptı: “Önümüzdeki sağlıklı çalışan bir medya yok. CHP’de karışıklığı nasıl çıkarırsınız diyen bir medya var. Altını özenle çizmek isterim, son derece saygın, eleştiriyi çok iyi bilen, en sert eleştirileri yapan gazeteci arkadaşlarımı yürekten selamlıyorum. Parlamento kürsüsünde konuşurken bir üniversiteye konuşmuyoruz, ders vermiyoruz biz. Kullandığımız sözlerin nereye çekiştirileceğine dikkat etmeliyiz. Dikkatli ve özenli bir üslup kullanacağız. O her şeyi söyleme özgürlüğüne sahip, onun medyası var. Kapıkuleden kar yağışı bekleniyor diye program yapılsa konu dönüp, dolaşıp CHP’ye gelecek. Biz sosyal demokrat bir partiyiz. Aynı zamanda milliyetçiyiz. Ulusalcı olmayan mı var? 6 okumuzdan biri bu. Parti programından okuyacağım. Duymayan sağır kulaklar da duysunlar.” Erdoğan’ın TSK komuta kademesindeki generallerin uzun tutukluluk sürelerine ilişkin “yakınmasına” da değinen Kılıçdaroğlu, “Günaydın beyefendi. Yeni mi aklın başına geldi. Eleştiri yapanları darbeci olarak suçlayan sen değil miydin? Nasıl oluyor da bu kadar büyük bir çark gündeme geldi. Biz 6 ay önce güvenlik güçleri için moral değer önemlidir deyince, bizi darbeci olarak suçlamışlardı. Gözünüz aydın, bir darbeciniz daha var. Vicdanı yeni mi uyandı, jeton yeni mi düştü ama (Başbakan’ın) geldiği nokta iyi bir nokta” dedi. İç içe iki farklı devrim süreci... MHP lideri Bahçeli ‘Öcalan’ı siyasi figür yapacaklar’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, terörist başı Abdullah Öcalan’ın Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuruyu “Öcalan’ı yavaş yavaş cezaevinden çıkaracaklar. Siyasi figür haline getiriyorlar” diye değerlendirdi. Bahçeli, kabine değişikliğiyle görevinden alınan eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in AKP’nin “yüz akı” olduğunu ancak müzakere sürecine kurban verildiğini belirtti. Bahçeli, grup toplantısında TSK’yi hedef alan karalama kampanyasının kritik bir seviyeye geldiğini belirtti. Bahçeli, İzmir’de kabul edilen casusluk iddianamesiyle TSK’nin şaibeli ve başkaları hesabına çalışan bir kurum olarak gösterildiğini ifade etti. Grup toplantısının ardından Bahçeli, TBMM’deki makamında bir grup gazeteciyle yaptığı sohbette Öcalan’ın Kürtlerin Manifestosu adlı bir kitap yazmasına izin verilmediği için Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruyu değerlendirdi. Başvuruyla “İmralı’nın siyasi figür haline getirildiğini” belirten Bahçeli, “Bu tür girişimler, Oslo sürecinin başka bir aşamasıdır. Öcalan’ı yavaş yavaş cezaevinden çıkaracaklar. Siyasi figür haline getiriyorlar. Savunmasıyla ilgili zaten kitapları var. Bundan sonra ne olur; Erdoğan’ın fihrist ve endeksini bilmiyoruz” değerlendirmesini yaptı. ANKARA Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyon için Konya, Çorum ve Kocaeli’nden “özel ekip” getirildiği ortaya çıktı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dünkü grup konuşmasında operasyon için “dışarıdan güvenlik görevlisi getirildiği”ne dikkat çekti. Konuya ilişkin Cumhuriyet’e bilgi veren CHP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, belediyede gözaltına alınan görevlilerin, kendilerini sorgulayan polislere, “Siz yeni mi geldiniz” diye sorduğunu anlattı. Gözaltına alınıp bırakılan 4 belediye görevlisinin, bu polislerden bir grubunun Konya, bir grubunun Kocaeli, birinin de Çorum’dan geldiklerini söylediklerini belirten Günaydın, “Bu polisler cumartesi günü Eskişehir’e geliyor, pazartesi günü de operasyon oluyor. Eskişehir Başsavcısı’nın şehir dışında olduğu bir dönemde yerine bakan savcının emriyle operasyon oluyor. Bu çok ilginç” dedi. CHP Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt da gerek gözaltına alınan belediye görevlerinin, gerekse soruşturmaya giren avukatların, sorguyu yapan polislerin Konya, Kocaeli ve Çorum’dan geldiği bilgisini aldıklarını bildirdi. Bu polislerin kendilerini bu tür olaylarda “uzman” olarak tanıttıklarını belirten Kurt, bu bilgi üzerine gözaltına alınanların poliste ifade vermeyi reddettiklerini bildirdi. Kurt, savcılıkta ifade veren 8 ismin daha dün serbest bırakıldığına işaret ederek bugün de geri kalanların serbest bırakılacağını tahmin ettiğini söyledi. BÜYÜKERŞEN: HİÇBİR ENDİŞEMİZ YOK Kılıçdaroğlu bugün Eskişehir’de ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik ihalelere fesat karıştırıldığı iddiasıyla başlatılan operasyona sert tepki gösterdi. Grup toplantısında “AKP seçim kampanyasını Eskişehir’den başlattı” diyen Kılıçdaroğlu, bugün Eskişehir’e giderek Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’i ziyaret edeceğini belirtti. “Haysiyet cellatlarına, keyfiliğe izin vermeyeceğiz” diyen Kılıçdaroğlu, “Büyükerşen, Eskişehir’i bir dünya markası yapan kişidir. İki yıl önce şikâyet edilmiş, İçişleri Bakanlığı soruşturmaya gerek yok demiş. Başsavcı Eskişehir dışındayken, dışarıdan polisler getirerek operasyon yapmış. O operasyonu başlatan savcı, savcı değildir, AKP’nin memurudur. İzmir’de geri tepti. Eskişehir’de de geri tepecektir. Eskişehir halkı belediyenin arkasındadır. Büyükerşen’e sonuna kadar sahip çıkmışlardır” dedi. CHP’liler adliye önüne gelerek belediye çalışanlarına destek verdi. (Fotoğraf: AA) 15 kişi serbest CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR CHP’li Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik ihalelere fesat karıştırıldığı iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan 23 kişiden 15’i serbest bırakıldı. Gözaltılara tepki gösteren Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın ve CHP milletvekilleriyle birlikte, büyükşehir belediyesi hizmet binası önünde yaptığı açıklamada; zamanında “Soruşturmaya gerek yoktur” diye karara bağlanan dosyanın yeniden gündeme getirildiğini belirterek belediye önünde toplanan yurttaşlara “Bizim hiçbir endişemiz yok, kendimizden son derece eminiz. Gözaltına alınan arkadaşlarımız için endişe duyuyoruz, duymamak mümkün değil ki... Bugün bize yapılanlardan sonra, Eskişehir’de olanlardan sonra, Eskişehir’in geleceğine, Türkiye’nin geleceğine maalesef umutla bakamıyorum” dedi. Kışanak: Irkçılığın bilimseli olur mu? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, CHP’li Birgül Ayman Güler’e yüklenerek ırkçı söylemi bilimsel açıdan savunmaya çalıştığını belirterek “Irkçılığın bilimseli olur mu? Irkçılık bir hastalıktır” dedi. BDP’li Kışanak grup toplantısında, Samatya’da son 1.5 ayda birinin hayatını kaybettiği 5 Ermeni kadına yönelik saldırılar düzenlendiğini belirterek Ermeni vatandaşların can güvenliğinin sağlanmamasının bir ayıp ve utanç kaynağı olduğunu belirtti. Cumhuriyetin kurulmasından bu yana Türkiye’nin yaşadığı sorunların temelinde ırkçı zihniyetin olduğunu belirten Kışanak, “CHP artık içeride bazı dengeleri koruyacağım kaygısıyla bu ırkçı zihniyetle yaşamaya devam edemez” dedi. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kışanak, İmralı süreciyle ilgili silah bırakılacağı haberlerinin sorulması üzerine , “Hükümet, yürüttüğü görüşmelerle ilgili bize hiçbir bilgi vermedi, bizden de ne beklediğini şimdiye kadar ifade etmedi. Bizler de sizin gibi siyasi tecrübelerimize bakarak yorumlamalarda bulunuyoruz” dedi. Yerlikaya AKP’ye geçiyor ? Haber Merkezi CHP’de iki dönem Tunceli milletvekilliği yapan ve eski Genel Başkan Deniz Baykal, döneminde parti yönetiminde yer alan Sinan Yerlikaya, Tunceli’den kendisi ile birlikte eski belediye başkanları, eski ilçe başkanlarının da bulunduğu kalabalık bir partili grubuyla AKP’ye geçeceğini söyledi. Yerlikaya, “Sayın başbakan ile görüştüm ve AKP’ye geçmemden büyük memnuniyet duyacağını belirtti ve Tunceli’ye hizmet için ne gerekiyorsa yapacaklarını söyledi. AKP’ye geçeceğim” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle