27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 OCAK 2013 ÇARŞAMBA HABERLER Fahri GÖLÇEK CUMHURİYET SAYFA 7 Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland, basın ve ifade özgürlüğü konusunda uyardı: Türkiye kaygılandırıyor BAHADIR SELİM DİLEK 2. NO’LU F TİPİ HAPİSHANE TEKİRDAĞ Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland. STRASBOURG Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, basın ve ifade özgürlüğü konusunda Türkiye’ye kritik mesajlar verdi. Jagland, “Bu durum beni çok kaygılandırıyor” derken, bu konuda iki önemli sorun bulunduğunu, bunların da yasalar ve zihniyet olduğunun altını çizdi. Jagland, uzun tutukluluk süresi konusunda da “Mevcut durum hiçbir şekilde kabul edilemez” diye konuştu. Jagland, Türkiye’de hâlâ insan hakları sorunu bulunduğunu da söyledi. Jagland, haftaya gerçekleştireceği Türkiye ziyareti öncesinde Strasbourg’da Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Avrupa Konseyi ile Türkiye ilişkileri yine biraz parçalı bulutlu gibi... Bu konunun neye atıf yaptığına bağlı. Türkiye iyi gidiyor. Yüksek büyüme oranı, Avrupa ve küresel politikalarda güçlü bir oyuncu haline gelmeye başladı. Fakat Türkiye’nin hâlâ insan haklarına ilişkin sorunları bulunuyor. Bazı gelişmeler sağlandı, bazıları bunun az olduğunu söylüyor, bazı gerilemeler olduğu da söyleniyor. AB İlerleme Raporu’nda Türkiye’deki ifade özgürlüğüne ilişkin önemli eleştiriler yer aldı... Bu durum beni çok kaygılandırıyor. Bu konuda iki önemli sorun var. Türkiye’de hâlâ geçerli olan yasalar ve yargıdaki pratik ve zihniyet. Sadece zihniyet mi yoksa uygulama mı? Avrupa standartlarına göre Türkiye’de şiddete tahrik açısından ‘İki önemli sorun var’ farklı bir bakış açısı var. Bu nedenle, çok sayıda gazeteci, milletvekili cezaevinde. Kişinin terör eylemlerine karıştığını söylemek çok kolay. Bu temel sorun, şiddete tahrik etme. Sözleşme çok açık, şiddete tahrik bir suçtur. Fakat sorun şu ki, bunun ne olduğuna ilişkin Avrupa ülkelerindekiyle çelişkili olarak Türkiye’de çok geniş bir tanım var. AKP bu yasayı gazetecileri cezaevine atmak için kullanıyor diyebilir miyiz? AKP hükümeti demeyeceğim, buna aslında yargı diyebiliriz. Bakış açısı yasaları temel alıyor Türkiye’de. Sonra ifade özgürlüğünün ne olduğuna ilişkin bakış açısı konusunda bir anlayışınız oluyor. Umutlu musunuz? Şiddete tahrik konusunu Avrupa standartlarına getirecek şekilde doğru yolda gidiyor. Türkiye’deki Askeri casusluk davası iddianamesindeki ‘açılamayan’ şifreli dosyalara dikkat çekildi ‘Şifreli dosya gözdağı’ TGC’DEN TUTUKLAMALARA TEPKİ OZAN YAYMAN ‘Korku iklimi büyüyor’ İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu, son yapılan operasyonlarda Evrensel gazetesi muhabiri Sadiye Eser ile Yurt gazetesi muhabiri Sami Menteş’in tutuklanmasını protesto ederek “Muhalif olan gazetecilerin terör örgütü üyeliği, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek iddiasıyla gözaltına alınarak tutuklanması ülkede yaratılan korku iklimini büyütüyor” dedi. TGC özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını, TMK ve TCK’deki basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddelerin değiştirilmesini, tutuklanan tüm gazetecilerin tutuksuz yargılanmasını talep ederek, TBMM’yi de acil yasa değişiklikleri konusunda duyarlı olmaya ve ivedilikle harekete geçmeye çağırdı. Açıklamada özetle şu görüşlere yer verildi: “Türkiye düşünceyi ifade özgürlüğü, halkın gerçekleri öğrenme doğru ve yansız haber alma hakkı açısından çağdaş demokrasilerde rastlanmayan bir baskı ve sindirme döneminden geçiyor. İktidara muhalif gazete ve yazarlara uygulanan ağır baskılar ise sürüyor. Gazetecilere ve halkın gerçekleri öğrenme hakkına yönelik baskılara artık dur denilmesini istiyoruz.” Fotoğraf: AA İZMİR İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ve kamuoyuna “askeri casusluk operasyonu” olarak yansıtılan adli süreçte hazırlanan iddianamenin ardından dikkatlerin çevrildiği İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi, dün tutuklu 88 sanıktan 3’ünün tahliyesine karar verdi. Mahkeme, ilk duruşma tarihini 16 Nisan olarak açıklarken, duruşma yerini henüz kararlaştırmadı. İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi, tensip (uygunluk) kararını dün akşam saatlerinde açıkladı. Buna göre tutuklu, sivil sanıklardan Mustafa Yıldırım ve Birol Sam’la, askerlerden Özgür İçil’in tahliyesine karar verildi. Böylece 16 Nisan’daki yargılama öncesi tutuklu sanık sayısı, 55’i asker olmak üzere 85’e düştü. Duruşmada toplam 357 Bu aşamada dikkat çeken bir unsur da “casusluk yaptılar” denilen sanıklar hakkında, TCK’de casuslukla ilgili 328. maddeden suçlama yapılmaması. Zanlılar hakkında, TCK’nin, örgüt kurmayı öngören 220, yasaklanan bilgileri temin etme suçunu düzenleyen 334, kişisel verilerin kaydedilmesini düzenleyen 135, ve “..niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir” denilen 327. maddeden işlem yapılması isteniyor. Casusluk suçlaması yok sanık yargılanacak. İddianamenin, henüz şifresi kırılamayan bir harddiske vurgu yaptığına dikkat çeken sanık avukatlarından Murat Ergün, bunun belirli yerlere mesaj olduğunu savundu. İddianamenin, henüz şifresi kırılamayan bir harddiske vurgu yaptığına dikkat çeken sanık avukatlarından Ergün, bunun belirli yerlere mesaj olduğunu savundu. Ergün, söz konusu gelişmenin “Aklınızı başınıza alın” demekle eşanlamlı olduğunu belirterek, “Nasıl olsa bir gün çıkacaksınız ama mantıklı olun ve sesinizi fazla çıkarmayın, diyorlar. Dünyada gelinen teknolojik noktada şirfesi kırılamayan, çözülemeyen dijital bir veri olabilir mi? Çözülememiş harddisk olduğunu söylemek sanıklara mesaj vermektir” dedi. Ergün, sanık avukatı olarak kendisinde olmayan delillerin, farklı basın organlarında yayımlandığına dikkat çekerek “Peşin infazla kim uğraşıyorsa deliller onda var ama bizde yok” diye konuştu. yargıçlarla ve Anayasa Mahkemesi’yle birlikte çalışıyoruz. Böylece Avrupa’nın ifade özgürlüğü konusundaki anlayışına aşina olabilirler. Türkiye’deki yargıçları mahkeme içtihatlarını öğrenmeleri için AİHM’ye getiriyoruz. Avrupa açısından ifade özgürlüğü, istediğini söyleyebilmektir. Ama bunun sınırı vardır, şiddete tahrik etmeye izniniz olmaz. Bu suçtur, fakat her şeyi de, toplumda ne olduğu gibi, siyasi liderliği de eleştirme hakkınız vardır. Din gibi her şey de tartışma konusu olabilir. Bütün yargının kendini Avrupalı gibi düşünme noktasına getirmesi çok önemli. Bunun siyasi boyutu olduğunu düşünüyor musunuz? Başbakan Erdoğan, gazetecileri suçlayıp hedef gösterebiliyor? Bu aslında Avrupa’nın her yerinde politikacılar tarafından yapılıyor, gazetecileri eleştiriyorlar. İfade özgürlüğü konusunda savaş vermeniz gerekiyor. Türkiye’deki durum biraz daha ciddi gibi... Bunu biliyorum. Başbakan’ın kızdığı gazeteciler işten atılabiliyor. Bunu da biliyorum. Bu nedenle, bütün bu konuların Avrupa standartları ile aynı anlayışa getirilmesi gerekiyor. Bu bir süreç ve zihniyeti bugünden yarına değiştiremeyiz, çünkü aynı insanlar yargıda bulunuyor. Uzun tutukluluk süresi de önemli bir tartışma konusu... Bu da bir başka önemli sorun ve ifade özgürlüğü ile de ilişkili. Bu da bizi çok kaygılandırıyor. Bu konu üzerinde de Türk yetkililerle çalışıyoruz ve bu sorun Adalet Bakanı tarafından da kabul ediliyor. Mevcut durum, hiçbir şekilde kabul edilebilir değil. Bunun değiştirilmesi için bastırıyoruz. Sonuç verir mi? Evet, kesinlikle. Neden kuşkucu olduğunuzu anlıyorum. Çünkü bazı şeyler hızlı gelişmiyor. Cezaevindeki gazeteciler için çok sayıda gerilemeler oldu yakın zamanda. Cezaevinde milletvekilleri de var. Benim izlenimim, bir reform yapmak, yasaları değiştirmek, uygulamayı değiştirmek için bir irade var. AB İlerleme Raporu’nda insan hakları konusunda da eleştiriler var. Ciddi sorunlar olduğunu söyleyebilirim ama geri gittiğini düşünmüyorum. Çok sayıda gazeteci milletvekilleri de AİHS’ye uyumlu olmayacak bir biçimde; bu zihniyete ve uygulamaya bağlı olarak cezaevine kondu yakın zamanda. Bu Avrupa standartlarına uygun değil. Bunların yanı sıra polisin, özellikle öğrencilere yönelik aşırı güç kullanımı söz konusu oldu... Bu da eleştirdiğimiz bir konu. Avrupa’da bununla ilgili çeşitli düzenlemeler var. İstediğiniz zaman istediğiniz kişiye yönelik gösteri yapmakta serbest değilsiniz. Her ülke böyle değil. Fakat Türkiye’de gördüğümüz, polis aşırı güç kullanıyor. Bu da kabul edilemez. Türkiye’de gazeteciler üzerinde ciddi bir baskı var, herkes telefonunun dinlendiğinden kuşku duyuyor. Sizin ve sizin meslektaşlarınızın çok zor durumda olduğunuzu tamamıyla kabul ediyorum. Benim görevim bunu değiştirmeye çalışmak. Bu nedenle, doğru olan şey yasaları değiştirmek, çünkü daha önce söylediğim gibi tutuklu olan gazeteciler ve milletvekilleri, mevcut yasalar nedeniyle cezaevinde. Hükümetteki zihniyeti değiştirmeden, yargıdaki zihniyeti değiştirmek sorunu çözer mi? Katılıyorum, aynı zamanda katılmıyorum. Yasalar, yargının temelini oluşturur, siyasetçilerin gazetecilere söyledikleri şeyler değil. Hukukun üstünlüğü uygulamanın temelini ve zihniyetin temelini oluşturur. Bu bir süreç, her toplumun kültürü, uzlaşısı yasalara yansır. Eğer doğru yasalarınız yoksa, doğru zihniyetiniz ve doğru kültürünüz yoktur. Türk halkının kimi seçtiği ile ilgilenmiyoruz, biz AİHS’ye bağlı olarak bir üye ülkenin doğru yasaları olmasını istiyoruz. Baskı, zulüm ve tecrit günden güne artıyor F 10 kitap sınırlaması tipi hapishanelerde baskı ve zulüm uygulamaları sürekli genişliyor, tecrit politikası günden güne koyulaştırılıyor. Adalet Bakanlığı’na sorsanız hapishanelerde her şey yolunda, hiçbir sorun, sıkıntı yok! İşkenceler sona ermiş. “Avrupa standartları” klişe söz zaten; Cemil Çiçek gibi “Cezaevi demeyelim konukevi diyelim” gibi sözler sarf etmiyor olsa da nihayetinde onu demeye getiriyor. Adı işkencelerle birlikte anılan Şakran Hapishanesi ziyaretinde pasta kesmenin başka bir izahı olmasa gerek! Tekirdağ F Tipi Hapishane’de bu ay da disiplin soruşturmaları ve hak gasplarıyla dolu geçti. Aktardığımız hak ihlalleri Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishane’de derlenmiş olsa da tüm F tipi hapishanelerde engellemeler, yasaklar, baskılar birbirine benzer... Hapishane idaresi 14.01.2013/8 sayılı kararla hücrede bulundurulabilecek kitap, dergi ve gazetelere sayı sınırlaması getirmiştir. Buna göre ders kitapları, dini kitaplar vb. hariç 10 kitap bulundurulabilecek, ötesi yasak! Yine gazete ve dergilerde de 10 adet sınırlaması getirilmiş. Yasalarda böyle bir şey yok. Her şey hapishane idaresinin kafasında başlıyor, orada bitiyor! Gerekçe malum; “Güvenlik”! Tüm demokratik kurumlar, tek tek kişiler, düşünce özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü savunanlar, işkenceye karşı olanlar, her insanın doğası gereği sahip olduğu kültürel varlığı geliştirmeye hakkı olduğunu kabul edenler, insanın yaşama hakkına saygı duyanlar bu uygulamaya karşı çıkmalı ve bu saldırıyı boşa çıkarmak için elinden gelen her şeyi yapmalıdır. Keyfi disiplin soruşturmaları ‘Adaletin kırıntısı yok’ Davayı Sarp Kuray’ın eşi Nur Sürer, kızı Sema Kuray, CHP milletvekili Veli Ağbaba ve 16. dönem CHP Samsun Milletvekili Ahmet Altun da izledi. Sürer, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde yaptığı açıklamada, “Bu binayı yapanlar övünüyor Avrupa’nın en büyük adalet sarayı diye ancak içinde adaletin kırıntısının olmadığı bir sarayın önündeyiz. Açıldığından beri bizim için neredeyse bir ziyaret yeri gibi oldu. Sürekli buradayız. Öylesine hukuksuz işler oluyor ki” dedi. ‘İnsan hakları sorunu var’ İnfaz yakma politikası Hapishane idaresi keyfi kararlarla ceza yağdırmaya devam ediyor. Tutsakların düzenlediği anmakutlama etkinliklerinde söylediği türkü, marş ve şiirler, sloganlar soruşturma gerekçesi yapılmakta, iletişim ve ziyaret yasakları getirilmektedir. Tutsakları en temel haklarından yoksun bırakan bu kararlar İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da noktasına virgülüne dokunulmadan onaylanıyor. Hatta öyle bir “hukuk” tablosu söz konusudur ki, “Usule uygun değil ama ceza vermemek hakkaniyetli olmaz” yazılan kararlara tanık olduk. Gazetecilerden suç duyurusu İstanbul Haber Servisi Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörü ve ANF muhabiri Arzu Demir, Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü Nadiye Gürbüz ve Atılım Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Sedat Şenoğlu, kendilerini hedef gösteren yayınlarından dolayı Star ve Akit gazeteleri ile haberleri yapan kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu. İstanbul Adliyesi önünde bir araya gelen gazeteciler, suç duyurusu öncesinde açıklama yaptı. Arzu Demir, “Star ve Akit gazeteleri bizleri MLKP’li ilan ederek hedef tahtasına oturttu” dedi. Ağırlaştırılmış müebbet uygulaması Açılan disiplin soruşturmaları aynı zamanda infaz yakma politikasına hizmet ediyor. Bu kararlar nedeniyle Cem Kılıç, Fırat Özçelik ve Kenan Günyel arkadaşımızın tahliye olmaları Ceza İnfaz Kanunu’nun ilgili maddesi dayanak gösterilerek engellenmiş ve “iyi halli olmadıkları” gerekçesiyle infazları yakılmıştır. Cem Kılıç 2 yıldır bu şekilde fazladan hapis yatıyor, hukuksuzluk sona erdirilmezse daha 8 sene yatacak. Bu zulüm politikaları yüzünden Fırat Özçelik de 18 aydır aynı şekilde fazladan hapis yatıyor ve 2 ay sonra hapiste tutabilecekleri en üst sınır dolacağı için mecburen bırakacaklar. Kenan Günyel’in durumu da farklı değil. O da fazladan 20 ay yatacak. Sarp Kuray’ın yeniden yargılanmasına başlandı ‘Tarih bizi akladı’ HİLAL KÖSE TSK’den istifa yalanlaması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, bazı amirallerin istifa ettiği yönündeki iddiaların gerçekdışı olduğunu bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamada şunlar kaydedildi: “Bazı basın yayın organlarında; isimleri ve görev yerleri de belirtilerek, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı‘nda görevli bazı amirallerin istifa ettiğine yönelik iddialara yer verilmektedir. Söz konusu iddialar gerçekdışıdır.” 16 Haziran örgütünün kurucusu olduğu gerekçesiyle müebbet hapse mahkum edilen Sarp Kuray’ın yeniden yargılanmasına başlandı. 4 yıldır cezaevinde olan Kuray, “Tarih bizi akladı” dedi. Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nden, tansiyon rahatsızlığı nedeniyle ambulansla İstanbul’a getirilen Kuray’ın tahliye talebi reddedildi. Kuray hakkında, 19861990 yılları arasında yapılan 31 eylemin talimatını verdiği gerekçesiyle açılan dava, 1993 yılında başladı. İlk yargılamada beraat eden Kuray, 2. ve 3. yargılamada örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle 12 yıl hapse mahkum edildi. Kuray iki kez de örgüt yöneticisi olduğu gerekçesiyle yargılandı. Kuray’a “Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” suçundan verilen hapis cezası 2008 yılında onaylandı. Kuray 8 yıllık hapis cezasının infazı için 2 Şubat 2009’da cezaevine konuldu. Kuray’ın AİHM’ye yaptığı başvuru ise Temmuz 2012’de sonuçlandı. AİHM, “adil yargılanma hakkının” ihlal edildiğine hükmederek, Türkiye’yi 10 bin Avro tazminat öde meye mahkum etti. Kuray’ın avukatları da yeniden yargılanma talebiyle mahkemeye başvurdu. Yeniden yargılama dün İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. 68 kuşağından olduğunu, gizli çetelere karşı çıkan ilk subaylardan biri olduğu için ordudan atıldığını ifade eden Kuray, “Zap Suyu’na köprüye gittik. Ortak, eşit ve özgür demokratik cumhuriyet istedik. Bu ülke bağımsız olsun istedik. Filistin’e gittik. Köprüyü de yıktılar, bizi de biçtiler. Filistin’e destek olmamak şimdi ayıp sayılıyor. Biz 40 yıl önce yaptık bunları ve tarih bizi akladı. Olmazsa 3.5 yıl daha yatarım, bırakırsanız da bu ülkeden bir yere oynamam” dedi. Kuray’ın avukatı Gürsel Meriç, dava başladığında 48 yaşında olan Kuray’ın şimdi 68 yaşına geldiğini belirterek, “Eylem talimatını Kuray’dan aldığını söyleyenler beraat etti. Kuray’dan başka, bu örgüte dair şimdiye dek ceza alan kimse yok” diye konuştu. İnfazın durdurulmasına ilişkin talebi reddeden mahkeme heyeti, davayı 2 Nisan’a erteledi. ‘Ceza alan başka kimse yok’ Bulunduğumuz hapishanede İnan Gök 12 Mart 2009, Serdar Karaçelik ise 18 Mart 2009 tarihinden beri ağırlaştırılmış müebbet infaz koşullarında tutuluyor. 4 yıldır günde sadece 1 saat tek başlarına, farklı saatlerde havalandırmaya çıkarılıyorlar. Sohbet genelgesi dışında tutuluyor, hiç kimse ile bir araya getirilmiyorlar. 4 yılın tamamı bu ağır koşullarda geçmiş, bu da yetmiyor gibi açılan soruşturmalarla 14 ay ziyaret yasağı getirilmiştir. Serdar Karaçelik’e kesintisiz 8 aydır ziyaret yasağı getirilmiştir. Bu yasaklar halen devam ediyor. Açık görüş haftası zaten işlevsizdir. 4 yıldır açık görüş yapamamıştır arkadaşlarımız. Açık görüş haftası ziyaretçilere eşya gönderilmemekte, aynı şekilde içeriye kitap ve eşyakıyafet vb. alınmamaktadır. Bu nedenle aile görüşleri o gün tercih edilmemekteydi. Şimdi ise o güne sabitlendi. Ziyaret yasağı olsa dahi vasiler ziyarete gelme hakkına sahiptir. Onlar da istediği tarihte gelemeyecek bu şekilde. Telefon hakları da yine 2 haftada bir kullanılmaktadır.Anlattığımız tüm bu uygulamalar, mektup engellemeleri ve “kaybetmeler” ile daha da koyulaştırılmaktadır. Yalnız son ay içerisinde Serdar Karaçelik’in gönderdiği 100 sayfalık bir mektup kaybedilmiş. Cumhuriyet gazetesine, CHP milletvekili Veli Ağbaba’ya yolladığı fakslar engellenmiş, Edirne F Tipi’nden Ercan Kartal’ın gönderdiği mektup da yine kaybedilmiştir. İnan Gök adına gönderilen mektup da yine kaybedilmiştir. Bir tane de koli kaybedilmiştir. Koli sabah sayımında idareye teslim edilmesine rağmen gerçekler inkâr edilmiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle