19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 OCAK 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 GYODER Başkanı Aziz Torun, reklamlarda abartılı sunulan konut projeleri konusunda vatandaşı uyardı: Her vaade kanmayın u Türkiye’de konutlar sat yap kurgusu üzerinden yapılıyor. Bu da tüketiciyi yanıltıyor. Maket üzerinden satılan konutlarda vaat edilen sosyal tesislerin büyük bir kısmı aslında yapılmıyor. Bu konuda tüketicilerin dikkatli olması gerekiyor. Ekonomi Servisi Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Aziz Torun, yurttaşları abartılı, gerçekten uzak konut reklamlarına karşı uyardı. Torun, “Görünen köy kılavuz istemez kabilinde reklamlara ve Türkiye’nin genel büyümesinin altında sponsorluklara çok büyük para vekalmıştı. Oysa inşaat sektörü yan sektörren şirketler var, ama ortada bir proleriyle birlikte lokomotif bir sektör. 2013 je yok. Tüketicinin biraz basiretli oliçin inşaat sektörünün KDV oranlarının ması lazım” dedi. bu düzenlemenin sektör için gereken ve konut kredisi faiz oranlarının düşmeAziz Torun, konuta uygulanan yüzde GYODER’in yeni yönetim yapısının, hakkaniyette olduğuna inanmıyoruz. sinin bir talep yaratacağına inanıyoruz. 1’lik KDV oranının yüzde 18’e 2013 2014 hedeflerinin ve çalışma prog2013’ün inşaat sektörü için 2012’den Uzun yıllar kayıt dışında kaldıktan sonçıkarılmasıyla ilgili olarak ramının ele alındığı toplantıda konudaha iyi olacağını ve mütekabiliyetle ra büyük çabalarla kayıt içine alınan da “KDV çok tartışılan bir şan Torun, maketten yapılan satışbirlikte yabancı yatırımcıların da gelsektörün tekrar kayıt dışına itilmemesi konuydu, nihayet bir düzenlarda tüketicinin aldatılmaması geiçin KDV oranının yüzde 8’lere inmesi meye devam edeceğini düşünüyoruz” leme yapılarak belirsizlik rektiğine işaret ederek “Ucuz etin değerlendirmesini yaptı. daha olumlu olacak. 2012’de sektör ortadan kalkmış oldu, ama yahnisi yenmez. Çok şaşaalı reklamlara aldanmamak lazım. Küçük metrekareli yer satıyor, içinde sauna, fitness, oyun parkı var diyor. 5 yıldızlı otel gibi. Satılan konutun metrekaresine bakıyorsunuz 2023 hedeflerine ulaşmak için inşaat şirketleri1500 TL. Yok böyYeni dönemde dernek olarak gayrimenkulde yanin desteklenmesi ve teşvik edilmesi gerektiğini le bir şey. Bu kadar tırım ortamının ve mevzuatın iyileştirilmesi yönündile getiren Torun, şu anda GYO’larda devam vaat olursa tükede çaba sarf edeceklerini belirterek özellikle Türkiye’yi eden kurumlar vergisi muafiyetinin kaldırı ticinin şüpheyle tercih edecek yatırımcıyı hedeflediklerini belirten Torun, lacağı yönünde haberler olduğunu, Maliye bakması gerekiGYODER olarak yabancı yatırımcıya odaklanacaklarını diBakanlığı’nın bunu devam ettirmesi geyor. Dernek olale getirdi. Torun, “GYODER, gayrimenkul sektöründe sorektiğini ifade etti. 2013’te konut fiyatrak bu konuda runların giderilmesi ve ihtiyaçların karşılanması yönünde, larında fazla bir değişiklik olmayacağıhalkı bilinçlendiğer STK’ler, reel sektör, kamu ile işbirliği içerisinde bunı da anlatan Torun, “İnşaat sektörü direcek çalışmanü yaşatacak olan taleptir. Fiyatlar lunarak çalışmalarını yürütecek, her türlü gelişmeye koşulları yapacağız” suz destek verecektir” açıklamasını yaptı. Aziz Torun dikkate değer bir şekilde yükselmeşeklinde konuştu. yecek” diye konuştu. 2013: YapKır Yılı “2013 yılı bir yap kır yılı olacak”... IMF İcra Direktörü Christine Lagarde, Dünya Ekonomi Forumu yıllık toplantısında 2013 yılını bu şekilde tasvir etmekteydi. Küresel kriz altıncı yılını doldururken IMF Direktörü’nün bir anlamda “Tamam mı? Devam mı?” noktasına ulaşarak vurguladığı “yapkır” (make and break) kavramı 2013’ün denemeyanılmayla geçeceğini anımsatmakta. 2013 yeni arayışların, yeni politikaların, yeni kurumların (yani yeni “yap”ların) geliştirilmesi yanında, eski dogmaların, eski kurumların, eski fetişlerin (yani “kır”ların) birlikte yaşandığı bir yıl olacak. HHH Eskimekte olan dogmaların arasında en tartışılmalı olanı, kanımızca, merkez bankalarının değişen görevleri ile ilgilidir: Merkez bankalarının sorumluluğu sadece ve sadece fiyat istikrarını sağlamakla (enflasyon hedeflemesi ile) sınırlı mıdır? Yoksa, merkez bankaları, başta işsizlikle mücadele olmak üzere, reel makroekonomik göstergeleri de hedeflemeli midir? Sorun artık ana akım muhafazakâr (neoliberal) iktisat kuramlarının soyut (ve hayali) modelleme dünyasının boyutlarını çoktan aşmış ve makro ekonomistleri çok uzun bir süredir olmadığı kadar gerçek dünyayla yüz yüze getirmiş durumda. Küresel kriz öncesinde, 2007’de ABD’de yüzde 4.5 düzeyinde seyreden işsizlik oranı, 2009/2010’da yüzde 9.8’e dayanmıştı. ABD’nin işsizlik oranı 2012 sonunda yüzde 8 oranına ancak geriletilebilmiş durumdadır. AB ekonomilerinde ise kriz öncesinde yüzde 8 dolayında olan işsizlik oranı, 2012’de yüzde 12’ye sıçramıştır. Avro bölgesinde iş aramaktan umudunu kaybeden 10 milyondan fazla kişiyi de değerlendirdiğimizde, reel işsizlik oranının yüzde 16’ya çıktığı hesaplanmaktadır. Kapitalizmin küresel hegemonik merkezleri olan ABD ve Avro bölgesi ekonomilerinde yaşanmakta olan reel ekonomik durgunluk ve işsizlik sorunları, neoliberal muhafazakâr ekonomi yaklaşımının “Merkez bankaları reel ekonomik sorunlara müdahale edemez; enflasyon hedeflemesinden başka hiçbir görev alamazlar” biçimindeki dogmatik önyargıları sorgulamaya başlanmasının önünü açmış gözükmektedir. Bu yolda atılmış en belirgin adım ise bizzat Amerikan Federal Reserve sisteminden (ABD Merkez Bankası) gelmiştir. FED Başkanı Ben Bernanke 12 Aralık tarihli basın toplantısında, Federal Reserve Para Komitesi’nin (FOMC) “parasal intibaka dayalı genişleyici politikalarını işgücü piyasasında iyileşme görünene kadar sürdürmeye kararlı olduğunu” vurgulamaktaydı. Bernanke, “Bu yönde ilerleme sağlanmasının göstergesi olarak, (FOMC’nin) işgücü piyasasına dair bir dizi göstergeyi işsizlik oranı, ücretli istihdam sayısındaki artış, çalışılan saat ve işgücüne katılım oranı gibi yakından izleyeceğini” dile getirerek, uygulanmakta olan genişleyici para politikasının “enflasyon oranı yüzde 2’nin yarım puan üstüne çıkmadıkça ve işsizlik oranı yüzde 6.5 düzeyine çekilmedikçe” değiştirilmeden sürdürüleceğini açıklamaktaydı. Dolayısıyla, FED Başkanı “Merkez bankaları sadece ve sadece fiyat istikrarından sorumludur” fetişlerini çoktan terk ederek reel ekonominin gerçekleriyle yüzleşmiş ve işsizlikle mücadele görevini üstlenerek istihdam hedeflemesi (yüzde 6.5 işsizlik) yükümlülüğünü de dünya kamuoyuyla paylaşmış gözükmektedir. HHH 2013, neoliberal iktisat paradigmasının hayali kapitalizm modellerine dayanan ikonalarının teker teker yıkılacağı bir dönem olarak yaşanmaya aday gözükmektedir. Geçen haftaki yazısında değerli çalışma arkadaşım Mustafa Sönmez’in de belirttiği gibi, 24 Ocak’ın otuz üçüncü yılını geri bıraktığımız şu günlerde Türkiye’de de benzer dogmaların kırılması ve artık yeni ‘yap’ların cesaretle dile getirilmesi gerekmektedir. KDV hakkaniyetli olmadı Vergi istisnası sürsün Yabancıya odaklanacağız Mesaj at, emekliliğini öğren Ekonomi Servisi Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı Fatih Acar, 3 büyük cep telefonu operatörüyle sözleşme imzaladıklarını belirterek “Vatandaşlar 10 farklı konuda istediği bilgiyi 5502’ye mesaj atarak öğrenebilecek” dedi. SMS uygulaması gelecek hafta başlayacak. En çok karşılaşılan sorulara SMS yoluyla cevap verilecek uygulama ile yurttaşlar hizmet durumlarını, katılım paylarıyla ilgili kendi adlarına tahakkuk eden payları, emeklilik yaşını, ilk sigortalılığa giriş tarihini yazarak, ne zaman emekli olacaklarını öğrenebilecek. Kurum daha önce de Alo 170 kayıt dışı ihbar hattını hizmete açmıştı. Şu anda 300 çalışan, vatandaşlarımızın her türlü sorunlarına cevap veriyor. PTT’nin T’si konuşturacak Posta Telgraf Telefon diye bilinen PTT’nin T’si tam 18 yıl sonra Pttcell ile mobil olarak telefon sektörüne geri dönüyor Ekonomi Servisi PTT posta, banka ve lojistik hizmetlerine ek olarak Pttcell markası adı altında mobil iletişim hizmeti sunmaya başlıyor. İlk aşamada faturasız tarife ile 200 PTT merkezinde satışa sunulacak olan Pttcell’in, mart sonunda tüm PTT merkezlerinde satılması hedefleniyor. Pttcell’in, mobil şebeke ve teknik altyapısı ise Avea tarafından oluşturuluyor. Pttcell, TC Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, PTT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür Osman Tural ve Avea Üst Yöneticisi (CEO) Erkan Akdemir’in katılımıyla tanıtıldı. PTT yeni hizmetiyle Türkiye’nin 4 bin 507 noktasına anlık telefon hizmeti verir hale gelecek. Bakan Yıldırım yaptığı konuşmada eskiden insanların telefonla konuşmak için sıraya girdiklerini anımsatarak şimdi vatandaşların Pttcell’i alıp yükledikleri kadar konuşacaklarını söyledi. Kaç liraya konuşturacak? Pttcell müşterilerinin tek seferde 20 TL ve üzerinde yapacakları yüklemelerde kendi aralarında ayda 3000 dakikaya kadar ücretsiz olarak konuşmalarına imkân verecek olan tarife kapsamında; her yöne yapılabilecek 5 dakikalık aramalar 30 kuruş, her yöne gönderilebilecek 2000 SMS 9 TL, 1 GB’lık internet paketi ise sadece 14.5 TL olarak ücretlendirilecek. Pttcell’li olan ve 600 dakika kampanyasına kayıt yaptıran herkese yurtiçi aramalarında 3 ay boyunca ayda her yöne 200 dakika olmak üzere toplamda 600 dakika konuşma hediye ediliyor. Erkan Akdemir Osman Tural Binali Yıldırım Teknik altyapı Avea’dan Avea CEO’su Erkan Akdemir, 173 yıllık tarihi ile Türkiye’nin en köklü kurumlarından bir olan PTT’nin, Pttcell markasıyla mobil iletişim sektörüne giriş yaptığını belirterek, “PTT ile Türkiye’nin en dinamik ve en genç GSM operatörü Avea olarak yaptığımız işbirliğiyle çok ses getirecek bir projeyi hayata geçirdik. Türkiye’yi telefon ile tanıştıran PTT’nin vizyoner bakış açısının ürünü olan Pttcell ile sınırlar ve eşitsizlikler ortadan kalktı. Fırsatlar 77 milyon ve 81 ilin adeta ayağına geldi. PTT posta, telefon, telgraftan bankacılık ve lojistik hizmetlerine bir dönüşüm içerisinde olup tüm gelişmelere yıllar içerisinde şahitlik etti, çağın gereklerine göre kendini konumladı. Pttcell ile bu zinciri tamamlamış oldu” dedi. nak: TÜSİAD Görüş Dergisi, Aralık 2012) Kendini öznel düzeyde orta sınıftan veya ortanın üstünde görenlerin oranı azalmış; buna karşılık, ortanın altındayım diyenlerin oranı artmış. Orta sınıf mensubu olmanın ölçütü olarak eğitim gibi “kültürel sermaye”ye sahip olmak gerektiğini düşünenlerin oranı azalırken; gelir gibi “ekonomik sermaye” diyenlerin oranı artmış Hanelerin mali durumlarının geçmişe göre kötüleştiğine ve yakın gelecekte de iyi olmayacağına ilişkin algı yükseldi. Birinin neden yoksul veya zengin olduğunun nedenleri arasında seçim yapılırken çalışmak ve eğitimli olmak gibi objektif nedenler daha az öne çıkarılırken; yolsuzluk yapmak, adam kayırmak, sömürü gibi sübjektif nedenler daha çok vurgulanmış. Bir başka deyişle, gerek yoksullaşmanın, gerekse de zenginleşmenin nedeni olarak “yolsuzluk, sömürü ve torpil” seçeneklerini KISA... KISA... seçenlerin oranında bir artış olmuş. Borçlanmada bir artış olmuş; buna paralel olarak, ele geçen parayla yapılacak ilk işin borçları ödemek olduğunu söyleyenlerin oranında da hayli yükseliş meydana gelmiş. Gördüğünüz gibi Türkiye’de nüfusun yüzde 45’ini (neredeyse yarıya yakını) oluşturan orta sınıfın son 5 yılda geçirdiği değişim ve beklentileri böyle. Tüm bunlara karşı bir de son derece önemli olduğuna inandığım bir gerçek var o da; ailelerin her ne olursa olsun çocuklarının iyi bir eğitim almaları için tüm koşullarını zorlamaları. Türkiye’de iyi bir eğitim demek, öncelikle iyi bir okul demek; bunun yolu hepimizin gayet iyi bildiği gibi sınav koşturmacası, dershaneler, özel dersler anlamına geliyor: Yani neticede para para para… İnsanlar tüm bu gerçekler ışığından neden fazla çocuk yapmak istesin ki? Başbakan önce bu soruların yanıtını versin ondan sonra çocuk sayısını bir kez daha düşünsün. (Konunun genç nüfus, işsizlik, nitelikli eğitim gibi diğer unsurları gelecek haftaya…) Hay Allah; Başbakan Tayyip Erdoğan’ı yine kızdırmış olmalıyız. Önceki gün Türkiye’nin nüfus verileri açıklandı. TÜİK verilerine göre nüfusumuz 903 bin 115 kişi artarak 75 milyon 627 bine yükseldi ancak görüldü ki nüfus artış hızı Başbakan’ın isteklerini karşılamaktan çok uzak. 2010 yılında binde 15.8, 2011’de binde 13.5 olan yıllık nüfus artış hızı 2012’de binde 12’ye düşmüş… Belli ki halk başbakanlarına olan büyük sempatisine karşın 3 çocukla başlayıp 5 çocuğa kadar yükselttiği ve her fırsatta dile getirdiği “çok çocuk doğurun” söylemini takmıyor. Neden dinlesin ki? Önünde dikilip duran işsizlik kâbusu varken, özellikle genç işsizlik alıp başını gitmişken, aileler yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşamlarını sürdürmeye çalışırken… Türkiye iç dinamikleri sürekli değişen bir ülke. Hızlı kentleşme, aile yapısının “çekirdek aileye” dönüşmesi, yeni “orta sınıf”ın ortaya çıkışı insanların beklentilerini de, hayata bakışlarını da ister istemez değiştirdi. Haklı olarak ev sahibi olmak, bir araba edinmek, modaya uygun giyinmek istiyorlar… Sürekli pompalanan tüketim ekonomisi sonucunda bugün Türkiye’de insanlar bitmeyen bir borç yükü içinde: (TÜİK 2011 verilerine göre hane halkının yüzde 45’i gelirinden daha fazlasını harcıyor.) Yeni evler, arabalar, okul taksitleri, plazma TV’ler, modeli sıklıkla yenilenen cep telefonları… Ailelerin harcamaları ve beklentileri doğal olarak çocukları da etkiliyor. Sonuç: İstekleri sonsuz olan bir nesil. Tüm bu gerçekler karşılarında dururken aileler neden 3 çocuk yapsın ki? Aziz Nesin’in Türk halkının zekâ seviyesine ilişkin tespitleri bir önceki nesiller için doğru olsa da, günümüz insanı her ne kadar Başbakan’a biat etmede yarışıyor görünse de, iş kendi kesesine dokununca, kendi yaşamına gelince “buraya kadar” diyebiliyor demek ki. Geçen hafta bir toplantıda bir araya geldiğimiz Sanayi Bakanı Nihat Ergün “Gelir düzeyi yüksek ve eğitimli insanlar çok çocuk sahibi olmaktan kaçınıyorlar. Rahatları kaçacak diye Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Hızlı Geçiş Sistemi’ne geçişin bu ay sonunda biteceğini söyledi. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), üye ülkeler arasında benzine en yüksek verginin Türkiye’de görüldüğünü açıkladı. Türkiye’nin “ihmal edilebilir” fosil yakıt kaynakları bulunduğunu belirten OECD, “Bununla birlikte ülke, büyük petrol ve gaz rezervlerine yakınlığı sayesinde büyük enerji transit rotaları üzerinde bulunuyor” denildi. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın, karayoluyla yolcu taşımacılığı piyasasında haksız rekabetin önlenmesi amacıyla hazırladığı yeni taban ücret tarifesi belli oldu.Tarifeye göre; alt sınır olan 100 kilometrelik mesafeden yolcu başına 13 lira, 2 bin kilometrenin üzerindeki mesafelerden ise 96 lira ücret alınacak. F Gişeler kalkacak FTürkiye benzine vergide birinci Başbakan’ın ‘Çok Çocuk’ Söylemini Takan Olmadı istemiyorlar. Bunu bir türlü anlamıyorum. Oysa Türkiye’nin 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmesi için genç nüfusunun artması şart” demişti. Son nüfus verileri gösterdi ki sadece zenginler değil, orta sınıf da yoksullar da çok çocuktan yana değil. Neden olsunlar ki? “Türkiye’de Orta Sınıflar” başlıklı bir araştırmanın ilki 2007’de yapılmıştı. İkincisi de 2012 baharında. AKP iktidarındaki son 5 yılda orta sınıfın beklentileri karşılaştırıldığında ortaya şunlar çıkmış: (Kay F Bir liraya bilet satılamayacak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle