19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 2013 PERŞEMBE 8 İstanbul S Edirne S Kocaeli S Çanakkale S İzmir PB Manisa PB Denizli PB Zonguldak PB Sinop PB Samsun B 11 7 11 10 15 13 12 10 10 12 HABERLER TÜRKİYE Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sivas Antalya B B S S Y S Y 12 11 10 8 8 5 16 Adana Mersin Erzurum Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB 18 PB 18 S 10 S 9 B 10 B 9 B 9 S 1 S 5 S 7 Oslo A 1 Helsinki Y 3 Stockholm B 5 Londra B 8 AmsterdamY 9 Brüksel Y 8 Paris B 9 Bonn Y 7 Münih PB 8 Berlin Y 9 DIŞ MERKEZLER Budapeşte B Madrid B Viyana PB Belgrad B Sofya A Roma B Atina B 5 13 5 8 10 14 15 Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Tahran Y B A K B B B B A A 8 0 4 2 8 1 7 18 14 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada yapan medyamız örneğin, RTE’yi yılın adamı, siyasetçisi ilan edebilirdi... Gerekçe olarak demokrasiye hizmet edeceği vaadiyle iktidara geldiğini ve demokratik yoldan diktatör olmaya adaylığını koyarak müthiş bir değişim gösterdiğini açıklayabilirdi. RTE olmadı, örneğin terörist başı Öcalan, pekâlâ yılın adamı ilan edebilirlerdi. Başbakan’dan ana muhalefete kadar hiçbir kesim, –tabii medyada örneğin MA Birand’larApo’nun yılın adamı seçilmesine ve seçimi haklı kılan iki bölümden oluşacak gerekçeye karşı çıkmazdı. ??? Gerekçenin ilk bölümü somut bir olaya dayanabilirdi: KCK tutukluları açlık grevine başladı. BDP milletvekilleri greve katıldı. RTE, tutukluların cezaevlerinde bol kebap mönülü yemekle açlık grevi yaptıklarını söyleyerek eylemleri alaya aldığı.. pek çok kesimin grevi sonlandırma çabalarının kamuoyunu etkilediği, ne ki olumlu sonuç vermediği bir sırada... ….kamuoyu temsilcilerinin, insanlık veya yaşam hakkı adına greve karşı çıkanların çabalarının beş paralık değeri olmadığını ortaya koyan bir gelişme oldu... İmralı’nın “Greve son verin” talimatı açıklanır açıklanmaz “emrin başüstüne” diyen BDP milletvekilleriyle KCK tutukluları açlık grevine o saat son verdiler. Gerekçenin ikinci bölümü daha kuvvetli veriler içeriyor. Devlet yetkilileri, idamdan kurtulan PKK liderinin terörün sona erdirilmesinde “yardımcı olacağını” söylediler. Bugün varılan noktada, Öcalan’ın terörün sonlandırılması için devlete yardımcı olmadığı anlaşılıyor ve fakat... ….PKK’nin silah bırakmasını sağlamak için devlet; Öcalan’dan yardım istiyor. ??? Şu sıralar Öcalan’la MİT Müsteşarı Hakan Fidan pazarlık ediyor. Medyaya göre; hükümet PKK’nin silah bırakmasını sağlayacak bir takvim üzerinde Öcalan’ı ikna etmeye çalışıyor. Sızdırılan haberlerde hükümetin Öcalan’dan istekleri yer alıyor da Öcalan’ın karşılığında neler istediğine değinilmiyor. Örneğin hücreden eve çıkmayı öne sürüyor mu? Ya da PKK yandaşlarının geleceğini saptayan dayatmaları var mı? Daha önemlisi diyelim ki hükümet Öcalan’ı ikna etti. Silah bırakmayı Kandil kabul etse bile PKK içindeki diğer gruplar, Öcalanhükümet arasındaki anlaşmaya uyacak mı? ??? Yasayla RTE’nin himayesine mazhar olan MİT Müsteşarı neden yılın bürokratı ilan edilmedi? Oysa bu onura layık görülmesi gereken yegâne bürokrat değil miydi Hakan Fidan?!. Daha önce savcı çağırdı. MİT Müsteşarı’nı, Başbakan izin vermedi. Şimdi de Malatya Başsavcılığı Suriye sınırında keşif uçuşu yaparken nasıl düştüğü hâlâ bilinmeyen jetimizle ilgili soruşturma başlattı. Açılan dosyadaki iddiaya göre, pilotlarımızın şehit olmasında MİT ile Hava Kuvvetleri’nin “ihmali, kusuru ve kastı” olup olmadığının araştırılması isteniyor. Savcılığın Fidan’ı sorgulayabilmesi için yasa gereği Başbakan’ın izni gerek. RTE’den izin çıkar mı? Şu sıralar devlet adına Öcalan’la çetin pazarlık yapmakta olan müsteşarını Malatya savcılarının sorgulamasına gönlü razı olur mu RTE’nin? Olmazzz! Neden? Bilumum başbakan yardımcıları, bakanlar, danışmanlar, bürokratlar bir yana… ….diğer yanında hükümet politikalarında söz sahibi ve sorumlu tek bir bürokrat: Hakan Fidan! Bir Fidan yetiyor Başbakan’a! ??? Ne fidanı? Hükümetin dış, örneğin Suriye politikalarında, iç ve güvenlik sorunlarında söz sahibi ve sorumlu… ...Başbakan’a özel mi özel.. giderek büyüyen çınar bu, çınar! Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin yurtdışında görev yapan büyükelçileriyle gelenek haline getirdiği yıllık değerlendirme toplantılarının açış konuşmasında, hükümetin dış politikadaki temel çizgisinin ‘insani diplomasi’ olduğunun altını çizerek “Bütün insanlığı kuşatacak, insanlığın zihnini ve vicdanını meşgul eden ne varsa onların hepsine sahip olacak bir iddia” içinde olduklarını belirtti. ‘Efsane’ diye nitelediği AKP dönemi diplomasisine ise Somali, Suriye, Myanmar ve Gazze’de izlenen politikaları önek gösterdi. Türkiye’nin bahsi geçen bu bölgelere başka ülkelerin yaptıklarıyla kıyas dahi götürmeyecek insani yardımlar yaptığı yadsınamaz. Ancak konuşmasını dinlerken “Acaba hükümetin bu ‘insani’ diplomasisi ilkeli, yani her koşulda geçerli bir duruş mu?” sorusu takılıverdi akıllara... Örneğin Bahreyn’deki Şii ayaklanması Suudi Arabistan tarafından demir yumrukla bastırılırken ne kadar vicdani hareket edebilmiştik? İran’da 2009’da Ahmedinejad’ın halk tarafından protesto edilen tartışmalı seçim sonuçlarını herkesten önce kutlamak ‘insani diplomasinin’ bir gereği miydi ya da Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yakalama kararı çıkarılan Sudan diktatörü El Beşir ile kırmızı halılar üzerinde kalmayı tercih ettikleri konuşuluyor kulislerde. ok elçilik açma başarı mıdır? Davutoğlu Türkiye’nin yurtdışında yeni büyükelçilikler açmasını da izlenen politikanın başarısına örnek gösterdi. Oysa büyük devletler özellikle de içinden geçmekte olduğumuz ekonomik kriz döneminde büyükelçilik sayılarını azaltma ya da en azından mevcut sayıyı koruyabilme tercihlerinden birine yönelmek zorunda kalıyorlar. Hatta eğer doğruysa Ankara’nın övündüğü ‘Afrika’da büyükelçilik açma’ rekorunun sahibi de Küba ve Çin olarak biliniyor. Ç ‘Efsane’ Dış Politika kucaklaşmak hangi vicdani ölçüte uygundu? Ve son olarak ‘vicdan diplomasisi’ gereği İsrail ile NATO arasındaki işbirliğinin önüne konulan Türk blokajı, İsrail’in hangi ‘insani’ adımı karşılığında kaldırılmıştı? Belki bir cılız deyinme dışında bu soruların hiçbirinin yanıtı yoktu Davutoğlu’nun konuşmasında. aldığını ise gururla hatırlattı. Ancak aynı BM’de yapılan başka oylamalardan da hiç bahsetmedi. Hürriyet yazarı Sedat Ergin’in yazısıyla öğrendiğimiz İran’da hak ihlalleriyle ilgili yapılan oylama bunlardan biriydi örneğin... İran’da insan hakları ihllallerine ilişkin BM özel raportörünün Türkiye’ye girişine izin vermeyen AKP hükümeti, İran’daki hak ihlalleriyle ilgili oylamada da ‘insani diplomasinin’ gereği ‘evet’ oyu vermek yerine ‘katılmamayı’ tercih etmişti. Hatta sadece İran değil, Beyaz Rusya’nın hak ihlalleri konusunda da Dışişleri yönetiminin oldukça ‘sessiz’ BİLGESAM’DAN UYARI ran oylamasındaki çelişki Konuşmasında, BM’de yapılan Suriye oylamasında Rusya’nın, Filistin oylamasında da ABD’nin vetolarından şikâyet eden Davutoğlu, her iki oylamada da Türkiye’nin mazlumlardan yana tavır İ iplomasi sorunsuz olmalı Davutoğlu konuşmasının büyük bölümünde kendisine ve izlenen politikaya yönelik eleştirilere yanıt verdi. “Türk diplomasisinin tarihin akışında belirleyici olma” iddiasını öne plana çıkaran bir üslup kullandı. Ancak diplomasi en basit biçimiyle “dış politikanın ulusal çıkarlar korunarak sorunsuz yürütülmesi” anlamını taşır. Bugün önümüze çıkan tablo ise bırakınız tarihin akışını belirlemeyi; istisnasız tüm komşularıyla çatışma halinde ve ulusal çıkarlarını korumaktan aciz bir Türkiye görünümüdür. D Dış yardım politika aleti olmamalı BAHADIR SELİM DİLEK ENGİNSOY’A VEDA Değerli meslektaşımız Ümit Enginsoy ile Washington’da tanışmış, çok da yardımını görmüştüm. Bilgisi, donanımı ve meslek ahlakının yanı sıra sıcak dostluğu ile kendisini tanıyanların hep saygı ile andığı bir ismi kaybettik. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı dilerim. Büyükelçilere seslenen Davutoğlu’na göre, ‘Tarih artık Ankara’dan akıyor’ Dış politika: Efsane! ANKARA ( Cumhuriyet Bürosu ) Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin yurtdışında görev yapan büyükelçilerinden inisiyatif almalarını isterken, Türk dış politikasına övgüler yağdırdı. “Küresel güçler biliyor ki tarih artık Ankara’dan akıyor” diyen Davutoğlu, “Alışkanlıkları kıracağız, ezberleri bozacağız, hiç görülmediğimiz yerlerde görüleceğiz. Bir sabah Mogadişu’da insanlar kalktığında Sayın Başbakan’ın uçağının Somali’ye 30 yıl sonra inmiş ilk başbakan uçağı olduğunu görecekler. Bir efsanedir Türkiye’nin Somali politikası” diye konuştu. 5. Büyükelçiler Konferansı “İnsani Diplomasi” temasıyla dün Ankara’da başladı. Ankara’nın ardından İzmir’de devam edecek olan konferansın açılışına 150’yi aşkın büyükelçi katıldı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türk dış politikasının tarihin hızlı akışına kapılmak yerine bu akışı yönlendirdiğini ve yönlendirmeye devam edeceğini ileri sürdü. Davutoğlu, “Artık Türkiye için sokağa çıkmak gerektiğinde sadece Türkler ve Ermeniler çıkmıyor. Türkiye’nin ihtiyacı var deyince desteğe hazır bir güçlü Filistin, Somali diyasporası var” diye konuştu. “Tarihin peşinden koşulmaz, ya içinde ya önünde koşulur” diyen Bakan Davutoğlu özetle şunları şöyledi: Bekleyelim elimizdekini muhafaza edelim, onu o za D avutoğlu konuşmasında, Somali’de görev yapan iki Dışişleri Bakanlığı personeliyle ilgili bir anekdotu da büyükelçilerle paylaştı. Davutoğlu, bakanlığın genç diplomatlarından Erman Birdal’ın, şu anda eşi olan Hatice Özden Birdal ile henüz nişanlıyken, büyükelçiliğin açılmasının ardından Somali’ye gitmek için gönüllü olduğunu söyledi. Davutoğlu olayı şöyle anlattı: “İnsanlar evlendiklerinde balayına giderler. Somali Büyükelçiliğimizi açmaya karar verdiğimizde gönüllüler bir adım öteye çıksın dedik. Erman başarılı bir arkadaşımız, belki istese daha rahat bir ülkeye gidebilirdi, ama ‘Ben o göreve hazırım’ dedi. O zaman sözlüydüler, eşi Hatice Hanım da dedi ki, ‘O gidiyorsa ben de gidiyorum’. İşte hem ‘insani aşk’ hem de ‘vatan aşkı’... Bizim görmek istediğimiz diplomat prototipi budur. Balayı yapmadılar. Balayını Somali’de, o ihtiyaç sahibi insanların yanında yaptılar. Kendilerini tebrik ediyorum. Somali dilini de öğrenmişler.” Davutoğlu’ndan önce söz alan Dışiş Somali’de balayı leri Bakan Yardımcısı Naci Koru, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e kürsüden, “elektronik sistem” konusunda sitem etti. Bakanlığın tamamen dijital yazışma ve arşiv yapısına kavuştuğunu, Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile yapılan yazışmaların da dijital olarak gerçekleştirildiğini anlatan Koru, “Arşivden 2 saniyede bir belgeyi buluyoruz, ama İçişleri’ne gönderdiğimiz bir yazıya 2 günde yanıt alamıyoruz” dedi. Koru, Dışişleri Bakanlığı’nın yeni yapılanması hakkında bilgi verirken Türkiye’nin yurtdışındaki temsilcilik sayısının 209’a ulaştığını vurguladı ve dünyada en çok temsilcilik sayısına sahip 9. ülke konumuna geldiklerini anlattı. Dışişleri Bakanlığı’nın bu büyüme çerçevesinde en büyük sorununun meslek memuru azlığı olduğuna dikkat çeken Koru, halen meslek memuru sayısının 2112 olduğunu belirtti. Davutoğlu da yaptığı konuşmada, AKP dönemindeki Dışişleri bakanlarını sayarken, kendisinden önce bu görevi üstlenmiş olan Ali Babacan’ın adını atladı. Erdoğan konuştu, kadınlar güldü ‘Üç çocuk, yerinde saymak demek’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Asgari ücretin yılbaşından itibaren 774, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının 985 TL olduğu Türkiye’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha 3 çocuk vurgusu yaptı. Erdoğan, “Bir tane çocuk iflas, iki çocuk iflas, üç çocuk ancak yerinde saymak” dedi. Erdoğan, “Uluslararası Aile ve Sosyal Politikalar Zirvesi”nde konuştu. Muhafazakâr demokrasiyi savunan, aileyi toplumun temel taşı olarak gören bir parti ve hükümet olduklarını söyleyen Erdoğan “En az 3 çocuk. Aileleri güçlü kılmanın yolu buradan geçiyor. Bunu başaracağız. Güçlü millet istiyorsak bunun olması lazım. Bir çocuk iflas, iki çocuk iflas, üç çocuk ancak yerinde saymak. Gelecekte yaşlı nüfus demek. Bizim genç ve dinamik nüfusa ihtiyacımız var” diye konuştu. Erdoğan’ın bu sözleri çoğunluğunu kadınların oluşturduğu salonda gülüşmelere neden oldu. Erdoğan ise bunun üzerine “Bunu hafife almayın. Muhafazakâr demokrat bir iktidar olarak bunu başarmamız gerekir. Bu para ile pul ile ölçülmez” dedi. man değerlendirelim demek iradesizliktir. Biz her türlü riski alırız, ama iradesizliği kabul etmeyiz. Bazen hata yapabiliriz. Onun için bu toplantıları yapıyoruz. Bana kimse “eteğimde taş yok” demeyecek. “Heybemde size bir şey getirmedim” demeyecek. Düşüncesi, perspektifi, tutumu olacak. Hata yaparsa ben o hatanın sorumluluğunu almaya hazırım. Ama pasif bir büyükelçi istemiyorum. Pasif bir dış politika istemiyoruz Küresel güçler biliyor ki, tarih artık Ankara’dan gidi yor. Ankara ile ilişkilerini riske sokan bütün bölgesel politikalarda gücünü sıkıntıya sokar. Alışkanlıkları kıracağız, ezberleri bozacağız, hiç görülmediğimiz yerlerde görüleceğiz. Bir sabah Mogadişu’da insanlar kalktığında Sayın Başbakan’ın uçağının Somali’ye 30 yıl sonra inmiş ilk başbakan uçağı olduğunu görecekler. Bir efsanedir Türkiye’nin Somali politikası. Yapacağınız milyarlarca dolar yatırımla ulaşamayacağınız bir kamu diplomasisi başarı sıdır aynı zamanda. Çünkü bütün Afrika o resimle bütünleşti. Keşke Maliki, ABD Irak’tan çekildikten sonra Irak’ın bütünlüğüne yönelik politika izleyebilseydi. Türkiye en liberal vize politikası izleyecek. İnsanımızın gittiği her yere temsilcilik açacağız. AB için siz ne verirseniz biz de onu veririz. Sözlü taahhüde sözlü, yazılı taahhüt biz de yazılı taahhüt veririz. Fiili eylemse biz de fiili eylem yaparız. ANKARA Türkiye’de sivil toplum kuruluşları ile Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Türk Kızılayı ve Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) “Kış geldi... Suriye için bir ekmek, bir battaniye” kampanyası başlatırken düşünce kuruluşu Bilgesam’dan, “Türkiye, dış yardımı bir dış politika aleti olarak görmekten daha çok bunu insani bir sorumluluk olarak görmelidir. Dış yardım yapılırken birinci amaç siyasi çıkar elde etmek değildir” uyarısı geldi. Bilgesam, “Türkiye’nin Dış Yardım Stratejisi” başlıklı raporda öne çıkan başlıklar ve uyarılar şöyle: Türkiye, dış yardımı bir dış politika aleti olarak görmekten daha çok bunu insani bir sorumluluk olarak görmelidir. Dış yardım yapılırken birinci amaç siyasi çıkar elde etmek değildir, hiçbir zaman da olmamalıdır. Günümüzde gelişmiş ülkeler böyle bir anlayışla davrandıkları için samimiyetsizlikle suçlanmakta, yaptıkları yardımların arkasında siyasi amaçlar aranmaktadır. Dış yardım kısa dönemde siyasi getiri sağlamaz. Dış yardımlar sonucunda halklar arasında kurulacak dostluk ve kardeşlik bağları zamanla ülkenin yöneticileri arasındaki ilişkilere de yansıyacaktır. Türkiye’de TİKA ve Kızılay gibi resmi yardım kuruluşları ve diğer sivil yardım dernekleri yukarıda ifade edildiği şekliyle Dunantçı (Bu tür yardım kuruluşlarının sahip oldukları anlayış ihtiyaç olan ülkede taraf tutmadan ve bağımsız şekilde hareket ederek muhtaç olan herkese ayrım yapılmaksızın yardım edilmesi) bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerinden taviz vermeden ve ihtiyaç sahipleri arasında ırk, din ve mezhep ayrımı yapmaksızın muhtaç olan herkese yardım ulaştırmayı tek amaç edinmelidir. Aksi halde siyasi tartışmaların ve mücadelelerin bir parçası olmaları kaçınılmaz olacaktır. Türkiye’de dış yardım resmi devlet kuruluşları (TİKA ve Kızılay) ve birçok sivil yardım kuruluşu STK tarafından yapılmaktadır. Türkiye’nin artan dış yardımları bu alanda bir iş bölümünü gerekli kılmaktadır. TİKA dış yardım konusunda STK’leri yönlendiren konumunda olmamalıdır. Birçok STK bu konularda başarılıdır. Türkiye yasama organı, uzmanlık isteyen alanlarda çalışan devlet memurlarının yurtdışındaki yardım faaliyetlerine katılmalarını kolaylaştıracak gerekli düzenlemeleri yapmalıdır. Konsolosluğa füze maketi Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) İstanbul İl Örgütü üyeleri, Türkiye’ye Patriot füze sistemi kurulmak istenmesini Taksim tramvay durağından Gümüşsuyu’ndaki Alman Konsolosluğu’na yürüyerek protesto etti. Grup, eylemde Patriot füze maketlerini Alman Konsolosluğu’nun bahçesine fırlattı. ESP İstanbul İl Örgütü yöneticisi Erdal Demirhan, AKP iktidarının NATO’dan istediği Patriot füzelerinin yola çıkacağını belirterek “Patriotlar, Ortadoğu halklarına ve halklarımıza savaş acısı, gözyaşı ve ölüm getirecektir” dedi. Demirhan, Patriotların gelmesinin asıl amacının NATO’nun Suriye’ye emperyalist müdahalesi olduğunu söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle