19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 2013 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Kadın Hakları ve Kadın Subaylar Dünyada kadınların haklarıyla ilgili kazanım süreçleri, yerine ve zamanına göre değişim göstermiştir. Kadınların, kadınlar adına bir şeyler yapmak için çalışması kaçınılmazdır. Fakat kadınlar adına bir şeyler yapmak için mutlaka kadın olmak saplantısı da halen aşılamamıştır. Sencer BAŞAT Emekli Deniz Albay Balyoz Tutuklusu N azlıgül Üsteğmen intihar etti. Gazetelerin yazdığı kadarıyla, boşandıktan sonra disiplinsiz davranışları nedeniyle ordudan atıldı ve bunu gururuna yediremedi. Yine gazetelerin yazdığı kadarıyla ailesi de ihmalden dolayı davacı oldu. Acaba ihmal edilen neydi? 1992 yılında Harp Okulları’na ilk kayıt yaptıranlar, 39’u Deniz Harp Okulu’nda olmak üzere toplam 160 kadındı. Kara Harp Okulu’na 38, Deniz Harp Okulu’na 25 ve Hava Harp Okulu’na 14 kadın öğrenci girdi. Bugün yüzlerce kadın subay görev başında. 1996 yılında, 1955 yılından sonra ilk defa Harp Okulları kadın subay mezun etti. Ayrıca bir kadın subayın, ilk defa bir kadın başbakandan diploma almasına şahit olduk. Bütün bu yaşananlar, Nazlıgül Üsteğmen’in intihar etme sebeplerini engelleyemedi. Bacon “Denemeler” kitabında, “Canlıların yavruları ilk doğdukları zaman nasıl biçimsizse, zamanın doğurduğu yenilikler de öyledir…” diyordu. İstanbul Üniversitesi Kadın Araştırmaları Yüksek Lisans Programı’ndan hocam gazeteci Yazgülü Aldoğan da, daha sonraki günlerde Posta gazetesinde yayımladığı askeri eğitimle ilgili bir yazı dizisinde bazı sıkıntıları dile getirerek, kadın öğrenci sayısının azlığından bahsetmişti. Kadınlar Harp Okulları’na neden girmek istediler? Üniversiteyi kazanma, okuma ve bitirme sıkıntısının bulunmaması, Parasız ve nitelikli eğitim verilmesi, Genel eğitimdeki kızların karşılaştığı olumsuz koşulların kısmen yalıtılması, Yabancı dilde mühendislik eğitiminin verilmesi, Okul sonrasında iş bulma sorununun olmaması, Kızlarla erkeklerin eşit şartlarda iş bulabilmesi ile eşit işi yapanların eşit ücret alması, İşin sürekli olması ve emeklilik haklarının bulunması, Kendini geliştirme ve ilerleme şansının bulunması. Kadın öğrenciler Deniz Harp Okulu’na girdiler. Fakat bir türlü ders yapmaya zaman ayıramıyorlardı. Bütün gazeteler ve televizyonlar, çekim ve söyleşi yapmak için sıraya giriyorlardı. Kadın öğrenciler derslerden geri kaldılar, ön plana çıkışları erkek öğrenciler ile aralarını açtı, ilk ders yılı tam bir karamboldü. evaplar ezberlettirilmişti TRT’nin ‘Bir Başka Gece’ isimli programının ‘Kadının Penceresinden’ bölümünde yer verilecek ka dın öğrenci ile yapılacak röportaj çok gündemdeydi. Röportaj sırasında sorulacak sorular ve verilecek cevaplar, öğrencilere daha önceden ezberlettirilmişti. “Askerlik mesleğini seçmenizin sebepleri nelerdir?”, “Hedefiniz nedir?”, “Askeri bir okula girmek ailenizde tepki yarattı mı?”, “Askerlik mesleğinde hangi dalı seçmek istiyorsunuz?” Bu soruların cevapları da okul yönetimi tarafından öğrencilere hazırlanarak verilmişti. “Ailelerimizden bu konuda herhangi bir baskı ya da yaptırım görmedik. Böylesine önemli bir kararda daima yanımızda oldular.” “Deniz hava pilotu, denizaltı subayı gibi özel ihtisas sınıflarına da ilgi duymaktayız. Bizler de her türlü imkândan faydalanarak ve yeteneklerimizi geliştirerek ulaşabileceğimiz en üst kademede görev almak istiyoruz.” Dünyada hiçbir devletin hiçbir kurumu cinsler arası tacizi engelleyebilmiş değil. Kimisinde az kimisinde C Taciz engellenemedi çok, bazen gizli bazen apaçık da olsa taciz her yerde mevcut. Fakat askeri kurumda, bütün gün 24 saat üzerinden yaşam devam ettiği için bu durum daha hassaslaşıyor. Konumuza tekrar döndüğümüzde, Deniz Harp Okulu’ndaki öğrencilere her fırsatta fiziki, sözel ve gözle yapılan tacizin ne olduğu hatırlatılıyordu. Daha sonra hızla emirler yayımlanmaya başladı. Bu emirlerden birisinde “Kadın ve erkek personel arasındaki ilişkilerde karşılaşılan disiplinsizlik durumlarında ivedi işlem yapılacaktır!” ifadesi yer alıyordu. Fakat bu kelimeler, kimseye sözlüklerdeki tanımlarının ötesinde bir şey anlatmıyordu. Pratiğe yönelik anlamını kimse bilmiyordu. Taciz kavramının ne olduğu biliniyordu ama nasıl ortaya çıkartılacağı bilinmiyordu. Daha doğrusu, nasıl kanıtlanacağı belli değildi. Kızların herhangi bir taciz konusunda şikâyetçi olmaları ise dışlanmalarına neden oluyordu. Cezalar çok belirgindi ama o cezalara hangi gerekçelerle ulaşılacağı bilinmiyordu. Örneğin, “El sıkma ve ilkyardım hariç kadın ve erkek personelin birbirine dokunması yasaktır!” kuralı vardı ama nasıl uygulanacaktı? Sorunların gerçek nedenlerini bulmak için profesyonel danışmanlık almak istenmedi. Çünkü birliklerdeki her sorun, o güne kadar, askeri kurallar çerçevesinde çözülmüştü. Yaşanan sıkıntıların aynı yöntemlerle giderilebileceği düşünüldü. Bu nedenle komutanlar birçok olaya hazırlıksız yakalandı. Aynı örneklere yurtdışında da rastlanıyordu. Aynı sorunları bizden önce yaşayan ülkelerin incelenmesi gereği duyulmadı veya yeterince incelenmedi. Bu konu üzerinde çalışanlar, hatta uzmanlaşanlar, ordu mensubu bile olsa dinlenmedi, hatta aldıkları eğitimden dolayı küçümsendi. Descartes’ın bir sözünde belirttiği gibi “Yapılması gerekenlerden önce, yapılmaması gerekenler vardır…” Kadın subaylara karşı çok basit olarak dört temel davranış modeli bulunuyor. Birincisi kadın subayların varlığına karşı çıkmak. İkincisi dışlamayarak savunmak ve fazlasıyla korumak adına, ayrımcılık yapmak. Ay rıca bu iki gruba da girmeyenler var. Son olarak bunlara hiç kafa yormayanlar ve umursamayanlar. Dünyada kadınların haklarıyla ilgili kazanım süreçleri, yerine ve zamanına göre değişim göstermiştir. Kadınların, kadınlar adına bir şeyler yapmak için çalışması kaçınılmazdır. Fakat kadınlar adına bir şeyler yapmak için mutlaka kadın olmak saplantısı da halen aşılamamıştır. Günlük yaşantımızdan başlayarak her şeye cinsiyetçi bakış açımızla bakıyoruz. Önce kendisinden yola çıkarak günlük yaşantısındaki sorunları doğru tespit edemeyen ve çözüm bulamayan birçok kadına yardımcı olamıyoruz. Bunu savunan erkeklerin işi ise ayrıca zor. Aynı Sisyphus gibi… Kurnaz ve haris Corinth Kralı tarafından, Hades’te, sürekli olarak aşağıya yuvarlanan bir kayayı yukarıya doğru yuvarlamaya mahkum edilen kahraman olarak bilinen Sisyphus. eniz Kuvvetleri Komutanı olabilecekler mi? Askerlik bilimi üzerine kafa yoranlar, askeri sistemin kadınların katılımıyla daha duyarlı, mantıklı ve kararlı bir hale gelebileceğini söylüyorlar. Kadınların asker olmaması gerektiğini savunanlar ise tamamen öğretilmiş olgular ve psikolojik önyargılarla karşı çıkıyorlar. Sonuçta psikolojik olarak Harp Okulları’ndan itibaren örselenmeye başlanan kadın subaylar, aynı anda birçok şeyle savaşıyorlar. Bazıları da yaşadıklarını gururuna yediremeyerek Nazlıgül Üsteğmen gibi intihar ediyorlar. Kadın subaylar mezun oldu. Bazıları akademi öğrenimi yaptı ve kurmay subay oldu. Hep ağzımız sulanarak örnek gösterdiğimiz ABD donanmasında sadece kadınların yürüttüğü ve içerisinde bir tane bile erkek olamayan gemiler var, hatta kadın uçak gemisi komutanı var. Bizim kadın kurmay subaylarımız fırkateyn/muhrip komutanı olmak istediğinde izin verilecek mi? Ya da mevcut terfi sisteminde amiral veya general olabilecekler mi? Tekrar Bacon’u hatırlayarak “Zamanın doğurduğu yenilikler” kapsamında en kritik soruyu soruyorum; Deniz Kuvvetleri Komutanı olabilecekler mi? Dindar Nesil Noelde... İyi baksaydınız... 2013’ün ilk görüntüleri geleceğin işaretlerini de veriyor... Çünkü kutlamalar, eğlenceler bir bakıma mihenk taşıdır... Nasıl olduğunuzu anlatır size... H Diyelim ki bir gün; Taksim’deki yılbaşı kutlamalarında, erkek arkadaşlarını kızların yanında dururken görürseniz, demek ki o yıl iyi geçecek... Şimdilik tam arkalarında duruyorlar... Ki maganda gelip yapışmasın... H Birisi genç kıza yapışmış... İki sivil polis, birkaç genç, kızın arkadaşı, çevreden yetişenler... Hep birlikte adamı ceketinden, ayaklarından çekiyorlar... Lastik gibi uzuyor, bırakınca yine yapışıyor... Bırakmadı... 2013’ten bakalım nasıl çıkılacak?... H İki erkekten birisinin bir ayağı arkadaşının omuzunda, öbür ayağı asfaltta sürünüyor, kafası ters, yaldızlı yılbaşı külahını havada olan ayağına geçirmişler... Arkadaşı hastane yerine onu pastahaneye götürdü... “Doktor nerede?” dedi... “Burası pastane, hastane değil” dediler... Kızdı: “Devlet nerede?...” Oradan aldı, belki de bu sefer postaneye götürdü... H Öte yandan: Haliyle dinciler yılbaşı kutlamalarına kızıyorlar... Bülent Arınç’ın hiç sesi çıkmadı mesela, eksik kaldı... Çankaya Köşkü karartma yaparken AKP kadroları evlere kapandılar... Erzincan Belediye Başkanı çıktı... Encümeni ve bulduğu ayık medyayı alarak yılbaşı gecesi mezarlığa gitti... Böylece ölülerin Noelini kutlayan ilk kişi oldu... Ortalık karanlık ve sessizdi... İyi ki bir ölü başını kaldırıp “Sizin yeni yılınız da kutlu olsun sayın başkan” demedi... Ki o hızla 2014’ü de aşıp 2030’a geçmedi başkan ve encümen... H Olsun... Kutlamalar iyi ya da kötü... Bizi anlatır... H İyi baksaydınız... Yılbaşı kutlamaları yılın ilk mesajıdır aslında: Bu milletten “dindar nesil” biraz zor çıkar... Anadolu’nun her yerinde, en kuytu köyünde, en uç varoşlarında, ıssız köşesinde, AKP’ye oy veren her hanede yılbaşı iyi kötü kutlandı... Satılan bilet sayısına bakın; her hane kumara (!) iştirak etti... Tüketilen rakı, şarap; bir yılın toplamına eşit... H Sen istediğin kadar yırtın... Geri dönüşü yok... Millet yılbaşı eğlencesini bırakıp da peşinden mezarlık sessizliğine gelmeyecek... 2013 olmadı... Belki seneye... D
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle