19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 OCAK 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 13 Suriye halkına “Fetih yakındır!” müjdesi veriyor, Adem. İstanbul, Maltepe sahil yolunda yarı otomatik av tüfeğiyle bıldırcın avına çıkıyor, Badem. “Bu ülkede ulusalcı geçinenler önümüzü kesmeye çalıştılar, kesemediler, kesemeyecekler” diyor Adem. Koyun, keçi, dana, sığır, at, deve kesemediği zamanlar; tanıdık tanımadık, köylüsünü kentlisini, kafasını kızdıranı kıtır kıtır doğruyor, Badem. Sigara sağlığa zararlıdır diye basıyor zammı, ekranlardaki cennet spotu, “dumansız hava sahası”. Cehennem spotunda, KOAH ile kanser arasında ölümlerden ölüm seçtiriyor, Adem. Bedava kömür dumanını, “Oh, sigarasız hava!” diye içine çekiyor, Badem. Filtresiz fabrika bacalarının kustuğu kanserojen buluta, bana mısın demiyor. Egzoz ve lağım kokusundan zaten rahatsız değil. Arabasına evine, güzel koksun diye sıktığı kimyasal zehir partiküllerini; kavun karpuz, leylak lavanta özüymüş gibi soluyor. Zaten doğuştan KOAH da, tıknefesim sanıyor. Kırkına gelince, onkolojiyi boyluyor. Hayret, sigara da içmezdi, alkol de kullanmaz, Badem... “Dumansız hava sahasında” döllediği çocuk, nasıl olup da bazen astım, bazen de kanserli doğuyor? HHH Dünyanın kalite markası çocuk ve kadın tecavüze uğrayıp öldürülmediydi, bu ülkede! Ama Adem, yerleştirdiği taassup arttıkça Badem’in saldırganlaştığını, imam sayısı çoğaldıkça kadın cinayetlerinin çoğaldığını göz göre göre anlamazlıktan geliyor. Çünkü taassup, baskı ve dayak, Badem’lerin Adem’e biatı, Adem’e itaatı için de lazım. HHH Silahlı külahlı Kürtçülere, “PKK ile barış” eli uzatıyor, Adem. Silahsız külahsız Kürtçüleri, KCK davasından içeri tıkıyor, Badem. Kimse çıkıp “Bu ne perhiz, ne lahana turşusu” diye sormadığına göre… Demek ki Adem perhiz, Badem de lahana turşucusu. Gazze’den Arakan’a, Suriye’den Nijerya’ya, nerede geri kalmış bir ülke, ezilmiş bir halk varsa, hepsinin “insan hakları”nı savunuyor, Adem. İleri demokrasinin ezdiği, gasp ettiği “insan hakları” savunucuları hukukçuları, avukatları tutukluyor, beslemesi Badem. Balyoz dedi, Ergenekon dedi, sivil, asker, ne kadar muhalifi varsa Adem tuttu, Badem yoldu, pişirdi, birlikte yediler. Doymadılar. Gözünün üstünde kaşın var diyeni basıp götürüyorlar. Bu ülkenin başka sahibi yok mu, gerçekten? Bıkmadık mı, Adem’le Badem arasında ezilmekten? Muşmula mıyız biz? “Korku, vebadan daha bulaşıcı olup göz temas ıyla bile kapılır.” NİKOLAY GOGOL Muşmula diye aradığı, meslek tok Anadolu sahibi buğdayını olsa da ektirmiyorlar. çalışmasın, Halka evde oturup Cargill’in, en az üç Mosanto’nun çocuk GDO’lu kof yapsın, buğdayını istiyor. yediriyorlar. Sezaryeni Adem de kısıtlaması farkında, bundan. Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN unun un Haliyle olmadığının. Beyaz ekmeğin şaşırıyor, Badem. Karının sofralardan kaldırılmasını okumuşu, evde yediği ve “has, samimi buğday dayağa da ses çıkaracak, unundan” ekmek üretimini, hatta boşanacak. Peki buyuruyor. Badem, işsizliğinin, Buğdayın dili yok ki özgüvensizliğinin, “GDO’luyum has olamam, beceriksizliğinin hırsını, konuşmuyorum samimi karısından değilse, kimden çıkaracak? Babası da anasını olamam” desin? dövmez miydi? Emri Hak Adem’in has ve samimi değil miydi, imam efendi buğday unundan anladığı, “dövebilirsiniz” demişti, hani? kabuğuyla birlikte Adem’in başını bağlasın, öğütülmüşü. okula gitsin, eğitim alsın, ama Kof una kepek karışınca, evde oturup Kuran okusun, soysuz buğday, içi boş Müslüman muhafazakâr ekmek yediğini fark çocuklar yetiştirsin istediği etmeyecek, Badem! kızlardan; karı alabildiklerini HHH bir güzel dövüyor, Kızların eğitimi ve akıllanmazlarsa da öldürüyor, kadınların doğurganlığı Badem. Karı alamadıklarını, konusunda biraz çelişkili, önce tecavüz ediyor, sonra Adem. Kız çocukları önce öldürüyor. Kuran’ı bilsin, sonra okula Yunan işgalinde bunca gitsin, okusun, diyor. Ama Dünyanın en pahalı internet ağı Türkiye’de pazarlanıyor. Türk Telekom’a bağlı TTNET’in en ucuz “limitsiz fibernet” hizmetine ödediğimiz ücret, 69 TL. Zaten limitsiz ADSL ücretleri de farklı değil. Avrupa’da fiber altyapılı aynı hizmetin karşılığı, sıkı durun, sadece 22 TL. Üstüne bir de telefonu hediye, kotalı GSM veriyorlar. Zaten “limitsiz internet + televizyon + GSM ya da sabit telefon” paketi 45 TL! TTNET’in “limitli internet” kotaları daha da beter bir tuzak. Kota hemen aşıldığından kürekle para ödüyor, alın terinizi damla damla Suudi Oger ve Muhammed Hariri’nin cebine akıtıyorsunuz. ADLS ya da fiber altyapı Telekom’a ait olduğundan, rakip operatörler ya TTNET’ten kiraladıkları ya da TTNET’i ölçü aldıkları için internet ücretleri aşağı çekilmiyor. Anlasanıza: İleri demokrasi, nasıl tutuklayıp susturuyorsa... İleri teknoloji de öyle tutup böyle yoluyor, işte. ‘Etnik Temizlik Üzerine’ Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ün Kurtuluş Savaşı sonrasındaki Rum göçünü “etnik temizlik” olarak nitelemesi konu üzerinde düşünmeyi, tartışmayı gerekli kılıyor. Çünkü evrensel kabul gören kavramlar yerli yerinde kullanılmadığında kafa karışıklıklarına yol açıyor. Bir etnik gruba mensup insanların zorla yerlerinden edilmesini amaçlayan çeşitli uygulamaları ifade eden “etnik temizlik” terimi hukuk diline 1990’lı yılların başında eski Yugoslavya’da Sırpların Boşnaklara uyguladığı insanlık dışı uygulamalarla birlikte girmiştir. Etnik temizlik, kimi somut durumlarda “jenosit”, “soykırım” gibi kavramlarla ilişkilendirilebilecek de olsa “özdeş” değildir. Etnik temizlik, genelde “göç ettirmeyi” (tehcir) hedefler ve bu amaç doğrultusunda hedef gruba yasal, siyasal, ekonomik, kültürel baskılar uygulanır, korkutma yöntemlerine başvurulur. Etnik temizlik, Osmanlı topraklarında ilk kez İttihat ve Terakki iktidarı döneminde 1914 yılında özellikle Trakya’da yaşayan Rum nüfusa karşı uygulanmıştır. Dr. Ahmet Efiloğlu’nun 04.01.2012 tarihli Osmanlı Meclisinde Rum Göçü ve Rum Tehciri Tartışmaları başlıklı çalışmasında ele aldığı, konuya ilişkin Meclisi Mebusan’da yapılan özel görüşmelerde Rum mebusların konuşmalarına bir bakalım. “Sözü 1914’teki Rum göçüne getiren Trabzon Mebusu Yuvanidis Efendi, ‘çetevi ve cinai bir siyaset’ ile 150 bin Rumun tehcir veya teb’id (sürgün, D.K.) ile ülkeden atıldığını, mallarının yağma edildiğini söylüyordu. Rum mebuslar hırs ve kinle göç ve tehcir meselesini ele aldıklarından ayrıntıları çok fazla önemsemiyorlardı. Bundan dolayı da en azından göç ile alakalı verdikleri rakamlar birbirini tutmuyordu. Mesela Yuvanidis Efendi önce 150 bin derken daha sonra bu sayıyı 200 bine çıkarmıştı. Verdiği soru önergesi ile bu konuların konuşulmasına kapı aralayan Aydın Mebusu Emanuelidis Efendi soru önergesinde göç eden veya ettirilen Rumların 250 bin olduğunu söylemişti. Fakat daha sonradan fikir değiştirerek 300 bin rakamını veriyordu. Tekfurdağı (Tekirdağ) Mebusu Dimistoklis Efkalidis Efendi Yunanistan’a göç eden Rumlarla alakalı 300 bin rakamını veriyordu.” (Alıntılar: Meclisi Mebusan Zabıt Cerideleri; Celse 1, 11 Kânunuevvel 1334/11 Aralık 1918) Sayılar kesin olmamakla birlikte Meclisi Mebusan eski reislerinden Halil Menteşe etnik temizlik olgusunu onaylamaktadır: “Talât Bey, Balkan Harbi’ndeki hıyanetleri tebarüz eden anasırdan memleketi temizlemeyi ön safa almıştı... Fakat bu çok ihtiyat isteyen bir işti. Zira yeni bir harbi doğurabilirdi. Alınan tedbirler şu oldu: Valiler ve diğer memurin resmen işe müdahale eder görünmeyecek, cemiyetin teşkilatı işi idare edecek. Bir vaka ihdas edilmeyecek, yalnız Rumlar ürkütülecek; bu talimat dâhilinde harekete başlandı. Balkan Harbi’ndeki hıyanetlerinin tepkisi ile maneviyatı bozulmuş olan Rum halkı gitmek üzere ayaklandı.” (Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi Halil Menteşe’nin Anıları, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul 1986, s.165166) Konuyu gelecek yazılarımızda da sürdüreceğiz. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] BJK Başkanı Fikret Orman’a ‘İnönü Stadı’ Mektubu Sayın Başkanımız, BJK’ye emanet edilen İnönü Stadı’nın yıkılarak 40 bin kişilik “yenisi”nin yapılmasına lig maçları bitiminde başlanabileceğini söylüyorsunuz. Bunun için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın da izin verdiğini belirterek diyorsunuz ki; “FB ve GS gibi BJK’nin de modern ve büyük bir stada kavuşması özlemimizi gerçekleştireceğiz.” Rahmetli babam dahil, çocuklarım, yeğenlerim ve yakınlarımın “taraftar”ı oldukları tarihi kulübümüzün bu özlemine içtenlikle katıldığımı herhalde kabul edersiniz. Ancak “İstanbullu bir yurttaş” olarak bu özlemin, anılarla yüklü tarihi bir stadı yok etmesini asla kabul edemeyeceğimi de bilmenizi isterim. Çünkü İnönü Stadı’nın geçmişi ve tüm yaşanmışlıkları, aynı zamanda Türk futbolunun ve BJK’nin geçmişi ve tüm yaşanmışlıklarıdır. Türkiye’deki hiçbir eski stadın sahip olmadığı bu ulusal kimliğin, hangi gerekçeyle olursa olsun göz ardı edilmesine, ne sizin “tereddüt”süz katıldığınıza, ne de aynı sorumsuzluğa onay veren kamu görevlilerimizin vicdanen rahat olduklarına inanıyorum. Yıkmak bir yana, tam tersi “restore edilip yaşatılarak” gelecek kuşaklara aktarılması gereken bir anılar stadına, yenisi için “hazır arsa” gözüyle bakılmasını ise kulübümüzün asırlık kişiliği ve onurlu kimliğiyle asla bağdaştıramıyorum. Bu büyük manevi değerin ulusal gururunu, aynı değerlere bağlılıklarını yitirmiş olanlar belki önemsemeyebilirler. Bundan ötürü stadı ortadan kaldırmaya siyasal desteklerini de sağlayabilirler. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna katılan, Osmanlı’dan cumhuriyete geçişin tanığı ve emektarı bir kulübün ulusal mirasa sahip çıkması; kültür yoksunu yıkım izinlerini alkışlamak yerine sorgulaması gerekmez mi? Kaldı ki İnönü Stadı “kente uyum” açısından da dünyanın ünlü mimarlık dergilerince “en zarif stadyum” seçilmiştir. Dolmabahçe siluetine saygısına övgüler almıştır. Bulunduğu vadiyi gözeten alçakgönüllü konumlanmasıyla modern mimarimizin yüz akıdır. Nitekim stadın Koruma Kurulu’nca resmen “kültür varlığı olarak tescili” de şimdi ödün verildiğine ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN Dünyanın “kent içi”ndeki en zarif stadı… umhuriyet Mirası’mız Sayın Orman, İnönü Stadımız, aynı zamanda o en zorlu günlerimizde İstanbul’a, ülkeye ve tüm spor dallarındaki genç kahramanlarımıza armağan edilen, anlamlı ve özgün bir “Cumhuriyet Mirası”mızıdır. ‘C inanmak istemediğimiz en kutsal kamusal karardır. Bizler, yani hem BJK’ye hem de ulusal değerlerimize bağlı olanlar, kulübümüze görkemli bir stadın kazandırılması çabanızı destekliyoruz. Ancak Dolmabahçe’deki yeni stat projesinde tasarlanan rant tesisleri uğruna IMGDoğuş Ortaklığı ile imzaladığınız “Stratejik İşbirliği Anlaşması”nı gözden geçirip, İnönü Stadı’nı “yıkan değil yaşatarak koruyan bir Başkan” olarak onurlu tarihimizde yerinizi almayı istiyor ve bekliyoruz. Lütfen “emanete hıyanet” etmeyiniz; Saygılarımla.. Emperyalizme, Faşizme ve Gericiliğe Karşı UĞUR MUMCU’lar Yürüyor Harbiye Uğur Mumcu Anıtı’na yürüyoruz… Buluşma Yeri: Şişli Camii önü Buluşma Zamanı: 24 Ocak Perşembe Saat: 18:00 Düzenleyenler: Atatürkçü Düşünce Derneği Şişli Şb. 68’liler Birliği Vakfı, Eğitimİş, Türkiye Gençlik Birliği Tüm yurtsever halkımız davetlidir. SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yumurta 1 çalkalana 2 rak yapılan bir tür tatlı. 2/ 3 Kuyruksoku 4 mu kemiği.. 5 Posta sürücü6 sü. 3/ Marksist termino 7 lojide, prole 8 taryanın sınıf 9 bilincinden yoksun alt 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tabakasına veri 1 C A M İ A L T I len ad... Bir nota. 2 İ L İ N T İ SM 4/ Operalarda so 3 K A N A L İ A listlerden birinin 4 C Y A L A M U K orkestra eşliğinde A R İ söylediği şarkı... 5 İ R A D E T İ R A N İki anlamı olan bir 6 K E T D Ü Ş K E Ğ E sözcüğün, akla en 7 T A T az gelen anlamı 8 D İ R İ L nın amaçlanarak 9 O F P İ M NO kullanılması sanatı. 5/ İri taneli bezelye. 6/ Gemilerin barınarak yük alıp boşalttıkları sığınak... Kabul etmeyerek geri çevirme. 7/ Sahip... Bir tür ince ipekli kumaş. 8/ İngiltere’de çok sevilen bir cins bira... Hatay ilinde bir ova. 9/ Her türlü cinsellikten arınmış ideal aşk için kullanılan sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İki tarafında tutulacak yeri olan yayvan tencere. 2/ İri bir hıyar cinsi... Ulaştırma. 3/ İnsan eti yiyen kimse... Bir nota. 4/ Yapılarda pencere önlerine yapılmış dar çıkıntı. 5/ Yunan mitolojisinde tutku tanrıçası... Maksim Gorki’nin bir romanı. 6/ Bir alay işareti... Sinemada, kamerayla geniş bir mekânın taranmasına verilen ad. 7/ Beygir... “ var diye korku verirler / Benim ipek yüklü kervanım mı var” (Karacaoğlan). 8/ Kadastro haritalarında parseller topluluğu... Olaylar ve yaşam koşulları karşısında güçsüz ve sıkıntılı duruma düşmüş olan. 9/ Müzik kuramında, aralarında yarım perde bulunan seslerin iki türünden biri.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle