19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER CUMHURİYET 22 OCAK 2013 SALI 9 avukat terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla tutuklandı. Karar bir gün önceden verilmiş! Dikkat çeken tarih Timtik ve Öztürk adliyede birbirine sarıldı. TürkKürt Federasyonu Türkiye’nin başını, savaş gibi belaların en büyüğüne sokabilir bu iktidar... Ülke için en büyük tehlike (sonuçları, AKP iktidarının sonlanmasına yol açma olasılığını barındırsa bile) iktidarın Suriye’ye saldırma, Ortadoğu savaşı çıkarma ve Irak’ı da parçalama olasılığıdır. Başbakan’ın cumartesi günkü konuşması dehşet vericidir, dünkü yazımdaki alıntıyı yineliyorum: “Suriye’de tribünde olamayız.. binlerce, on binlerce kilometreden gelip de Irak’a girenler (Amerikalıları kastediyor tabii ki) haklı oluyorsa, biz 910 km. sınırımız olan Suriye’de eli bağlı, tribünde seyirci olamayız. Gereği neyse yapmamız lazım ve yaparız...” Şimdi Suriye’ye karşı bu saldırgan politikaya bir ek daha yapmalıyız: Mesele sadece Suriye değil... Aynı zamanda Irak! PKK lideri Öcalan’la, içeriği hakkında sıfır bilgimiz olan ama iktidarın bütün medyaya “destekleme” mesajı verdiği “barış görüşmeleri”nin altında yatan diğer gizli bir hedef de Irak’ın bütünlüğünün parçalanması. Dünkü Yeni Şafak’ta emekli MİT müsteşar yardımcısı Cevat Öneş “Türkiye Kürt sorununu çözdüğü zaman bölgede büyük bir sıçrama yapabilir. Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesi bölgede sınır ve harita değişikliğini gündeme getirebilir...” sözleriyle hükümet politikasını açıklıyor aslında. Söyleşiyi gerçekleştiren Murat Aksoy, bu can alıcı konuda tek bir soru bile sormuyor ve Öneş’i konuşturmuyor! Belki de yazmamıştır! Öneş’i biz açalım o halde: Hedef, Irak’ın parçalanarak Kuzey Kürdistan’ın Türkiye ile birleştirilmesi ve “TürkKürt Federasyonu”nun kurulması! Suriye üzerinden başlayacak ve genişleyecek Ortadoğu savaşı, orayla sınırlı kalmaz. Bu projenin diğer parçası da Suriye’deki Kürt bölgesinin “federasyona” katılması. Sonra da sıra İran’daki Kürt bölgesini kurtarmaya gelir. Türkler ve Kürtler el ele ve birlikte haydi İran’a... Sınırların ve haritaların değişmesi öngörüsünün başka bir tarifi varsa, biri bana anlatsın! Öneş, haritalar bile değişir derken, Türkiye toprak kaybeder’i kastetmediğine göre!? Öneş sonuçta derin hayal görüyor... Diyelim ki bu gerçekleşti... “Kazanılmış toprak” aslında sonuçta “kaybedilmiş toprak” olarak Türkiye’ye geri döner (Federasyonlar her zaman ayrılmaya hazırdır!) Bu bir... İkincisi ise Türkiye’nin işgalci, emperyalistfütuhatçı politikaya itilmesidir. Ülkemizdeki, “Erdoğan’ın Kürt sorununu çözme politikasının” kuyruğuna sarılıp koşanlar, başlarına takılı olan at gözlüklerini çıkarıp konuya daha genişçesine bakma olanaklarına sahip midir? Hiç sanmıyorum... Günlük slogan politikaları izleyenler, yarını göremezler... ??? Türk Kürt Federasyonu, ErdoğanDavutoğlu’nun Ortadoğu politikalarının esasıdır. Kendilerinin söylediklerini sıralayalım da fotoğraf netleşsin: * Ortadoğu, RTEDavutoğlu için, asla “kayıtsız kalamayacakları” “Osmanlı bakiyesi”sidir. (*) * RTE ve Davutoğlu fetihçidir. Kanuni’yi boşuna 40 yıl fetihten fetihe at sırtında koşturup durmadılar! * Davutoğlu’nun “ulusal devletle ve ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi, biz Yeni Osmanlıyız, evet...” açıklamasının anlamı şudur: “Biz bugünkü sınırlarla yetinemeyiz, ulusal devlet yerine, Ortadoğu’da bize katılabilecek Osmanlı bakiyelerini de içimize alarak genişlemeliyiz...” * Başbakan, Türk milletinden çok, millet kavramını kullanmaya yönelmiştir. * Her ikisi de ulusal devletçi değil ümmetçidir... ??? Irak Kürdistanı ile flörtün gerisinde, buradaki petrol zenginliği vardır, bu zenginlik, RTEDavutuoğlu için kışkırtıcıdır! Mustafa Sönmez, bu zenginliği ve Kürt politikasını Irak petrolleri üzerine yazısında konu etti. Türkiye’nin verdiği cari açık, ithal ettiği petrole eşittir. Irak Kürt bölgesindeki petroller bunu tamamen kapatabilir... Öneş’in “Çözüm, Türkiye’ye çağ atlatır” sözlerinin perde gerisinde de bu gerçek yatar. MİT’çiler gizli konuşur! Neyse uzatmayayım, iki sonuca işaret edeyim: İlki, Suriye ve Irak’a yönelik bu savaş politikası, ülke içinde baskıları artırır... İkincisi ise ABD ve Batı çıkarlarıdır. Bu çıkarlar, RTE’yi çökertebilir! Daha başka şeyler de var, ama sonraya... (*) Ulus Yıkıcılığı Zamanları kitabımın ikinci baskısında, Davutoğlu’nun ulusal devletle hesaplaşma zamanı geldi görüşleriyle, tam da bu konu üzerinde, 30 sayfaya yakın uzun bir “hesaplaşma” makalesi var. Merak edenlere... Cumhuriyet kitapları... ‘Kurban’ ‘katilini’ savundu İstanbul Haber Servisi Halkın Hukuk Bürosu avukatı Ebru Timtik’i mahkemede, Timtik’in militanlara “öldürülmesi talimatını verdiği” öne sürülen CHP Kâğıthane İlçe Başkanı avukat Zeynel Öztürk savundu. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Twitter adresi üzerinden “’Katil’ ile ‘kurban’ adliyede birbirine sarıldı; kameraya poz verdi; zira iki avukat ÇHD üyesi ve eski arkadaşlar” diye not paylaştı ve Timtik ile Öztürk’ün adliyede yan yana olan fotoğrafını paylaştı. Timtik savunmasında “Örgütlenme, direnme hakkını ısrarlı savunanlardan biriyim. Asıl terör, Tuzla tersanelerinde işçilerin katledilmesi, madenlerde göçük altında bırakılması, ODTÜ’lü öğrencilere saldırıdır” dedi. Gözaltında zorla tükürük örneğinin alındığını, küfür ve hakarete maruz kaldığını belirten Timtik, “Asıl örgüt, polislerdir. Bu operasyon devrimcilere, aydınlara yöneliktir. Emniyet kararı verir, savcı ve hâkim uygular. Sistem böyle” dedi. Timtik’i mahkemede savunan avukatların biri de CHP Kâğıthane İlçe Başkanı Öztürk oldu. Öztürk, dava dosyasında olup olmadığını bilmediğini ancak polisin internetten bir iddia yayımladığını ifade ederek “Ebru, ilçe teşkilatımıza saldırı talimatı vermiş. Bu iddia kabul edilemez” dedi. Öztürk adliye önünde de “Bu dava tarihe bir kara leke olarak düşecektir. Bu arkadaşlarımızla onlarca, yüzlerce davayı beraber takip ettik. 2 gündür yazılı ve görsel basında, dosyada olmayan kimin servis ettiğini de bilmediğimiz bir iddia var. Ben bugün Timtik’in avukatı olarak duruşmaya girdim. Bundan sonraki tüm davalarda, tüm bu yargılama boyunca Ebru’nun avukatı olacağım. Özel avukatlığını da yapacağım. Ebru bizim elimizde büyüyen, ÇHD’nin yılmaz savaşçılarından birisidir” diye konuştu. Timtik’le ilgili bu iddianın, savcılık sevk yazısında olmadığını belirten Öztürk, şöyle devam etti: “Çok ilginçtir, duruşmada mahkeme hâkimine de sordum. Hâkimin bize cevabı ‘Avukat bey hiç gözüme öyle bir şey ilişmedi’. Ama eğer böyle bir iddia varsa dosya içerisinde, şu anda 9 tane tutuklama kararı veren mahkeme yargıcının eğer bu gözüne tesadüf etmemişse bu dosyanın okunmadığını, şüphelilerin Emniyetten gelen listelere göre tutuklandığının açık ve net kanıtıdır.” İstanbul Haber Servisi DHKPC operasyonu kapsamında gözaltına alınan Çağdaş Hukuçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, İstanbul Şube Başkanı Taylan Tanay’ın da aralarında bulunduğu 9 avukat, “örgüt üyesi” oldukları iddiasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi. Avukatlar Güray Dağ, Gülvin Aydın ve Efkan Bolaç ise serbest bırakıldı. Aralarında Yurt gazetesi muhabiri Sami Menteş’in de bulunduğu 26 kişilik 2. grup da dün savcılık tarafından sorgulandı. Mahmut Tuncer, Hatice Akbaba ve Ömür Tekin savcılıktan serbest bırakılırken Yurt gazetesi muhabiri Sami Menteş’in de aralarında bulunduğu 23 kişi tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edildi. Böylece toplam 21 kişi tutuklanırken aralarında Grup Yorum üyelerinin de bulunduğu 19 kişi serbest bırakıldı. 7 kişinin toplam 10 bin lira kefalet ödemesine hükmedildi. Tayan Tanay ve şube yöneticilerinden Güçlü Sevimli’nin de aralarında bulunduğu 11 avukat, 20 Ocak Pazar günü saat 12.00 sıralarında Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Avukatların adliyedeki işlemleri ertesi gün saat 16.00’ya dek sürdü. CHP Milletvekili Mahmut Tanal, Hüseyin Aygün, İlhan Ci ‘Bizi yıldıramazlar’ Kararın okunmasının ardından tutuklanan avukatlar, duruşma salonundaki meslektaşlarına veda konuşması yaptı. Selçuk Kozağaçlı, “Bu işler bizi yıldıramaz. Mücadele isteğimiz, irademiz artar. Bürolarımız açık kalacak, derneğimiz açık kalacak. Nasıl avukatlık yapıldığını, nasıl savcılık yapmaları gerektiğini, nasıl yargıçlık yapmaları gerektiğini öğreteceğiz” dedi. Taylan Tanay da “Bu mücadeleyi sekteye uğratacağını sananlar yanılıyorlar. Her bedeli göze alarak bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Tutsak düşeceğimizin, öleceğimizin farkındaydık” diye konuştu. Şükriye Erden ise “Dostlar, yoldaşlar kaldığımız yerden devam edeceğinizi biliyoruz” dedi. Avukatlar, zafer işareti yaparak alkışlarla uğurlandı. haner, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal da mahkeme sonucu açıklanana dek adliyede bekledi. İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş da birçok avukatla, Kozağaçlı’nın avukatlığını üstlendi. Beyrut’tan geldiği Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alınan Kozağaçlı ise dün saat 01.00 sıralarında adliyeye getirildi. Soruşturmayı yürüten TMK savcısı, avukatlar Dağ ve Aydın’ı serbest bıraktı. 10 avukat ise “terör örgütü üyesi” oldukları iddiasıyla İstanbul 1 No’lu Hâkimliğe sevk edildi. Sabaha dek süren hâkim sorgusu, dün 11.00’de sonuçlandı. Yargıç, 12.30’da açıkladığı kararda, Tanay, Kozağaçlı, Sevimli, ile Halkın Hukuk Bürosu avukatları, dernek üyeleri Ebru Timtik, Barkın Timtik, Naciye Demir, Günay Dağ ve Şükriye Erden, Ankara Şube Yöneticisi Betül Vangölü Koz ağaçlı’nın tutuklanmasına karar verdi. 9 avukat hakkında, teknik ve fiziki takip, aleyhe tanık beyanı ve gizli tanık beyanlarına göre kuvvetli suç şüphesinin bulunduğuna hükmedildi. Yargıç, “Atılı suçun, CMK 100. maddede yazılan katalog suçlardan bulunması göz önüne alınarak işin önemi, verilmesi beklenen ceza dikkate alındığında, tutuklama kararı ölçülü olduğuna karar verildi” dedi. Avukatlar hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının bu aşamada yetersiz kalacağını belirtti. Bolaç ise yurdışına çıkışı yasaklanarak serbest bırakıldı. Tutanakta, karar tarihi olarak 20 Ocak 2013’ün yazılı olması dikkat çekti. Hakkında yakalama kararı bulunan ÇHD Genel Merkez Yöneticisi Oya Aslan Halkın Hukuk Bürosu adına bir açıklama yaptı. Aslan, “Devrimcilik sıfatımız değil, kimliğimizdir. Öfkemiz arkadaşlarımızı zulmün elinden almanın gücü olacaktır” dedi. İSTANBUL Fotoğraf: CİHAN ORUÇOĞLU ANKARA Öztürk: Kara leke ‘Amaç gözdağı vermek’ ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) ÇHD ve Halkın Hukuk Bürosu avukatlarına yönelik tutuklamalar protesto edildi. İSTANBUL’da Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önüne gelen ve aralarında Türkiye Barolar Birliği, ÇHD, DİSK, KESK, Tabib Odası üyeleri ve milletvekillerinden oluşan yaklaşık 200 kişilik grup tutuklamaları protesto etti. Grup tarafından yapılan açıklamada avukatların tutuklanmasıyla ‘gözdağı’ verilmek istendiği belirtilerek “mücadele etmeye devam edileceği” vurgulandı. ÇHD Genel Merkez Yöneticisi Hüseyin Aslan, avukatlara somut verilere dayalı bir soru dahi sorulmadığını kaydederek “Neden 1 Mayıs’a katıldınız” sorusunun dahi sorulduğu bilgisini verdi. Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Berra Besler de hukuk devleti yaşatılmak isteniyorsa savunmanın susturulmaması gerektiğine dikkat çekti. CHP Milletvekili İlhan Cihaner ise basına dezenformasyon amaçlı bilgiler servis edildiğini belirterek “Bu baskın ve Yorum: Yeni albümümüz alındı Grup Yorum elemanları gözaltı ve tutuklamaları adliye önünde protesto etti. İnan Altın, gözaltı ve tutuklamalar için “100 yıllık bir eşkıyalık” dedi. Altın, 6 aydır üzerinde çalıştığı yeni albüm kayıtlarının da alındığını ve hiçbir kopyasının bırakılmadığını belirterek “Gözaltına alınanlar 35 saat boyunca ters kelepçe ile işkence gördü, su verilmedi, tuvalet ihtiyaçları karşılanmadı” dedi. Avukat Bolaç: Mutlu değilim İstanbul Haber Servisi Operasyon kapsamında gözlemci olarak aramalara giderken gözaltına alınan avukat Efkan Bolaç, “Serbest kaldığım için mutlu değilim. Arkadaşlarımız çıkıncaya kadar da herhangi bir sevincim olmayacak” dedi. Bolaç hâkimlikte “Yalnızca iki örgüte üyeyim. Biri İstanbul Barosu diğeri ise ÇHD” diye konuştu. Bolaç, TMK 10. maddesiyle görevli 1. No’lu Hâkimlik’te verdiği ifadede, 18 yıllık avukat olduğunu, mesleki faaliyetleri nedeniyle gözaltına alındığını söyledi. Bolaç, hakkında delil olarak sunulan evrakların 17 yıl sonra yeniden önüne getirildiğini ifade ederek, “İnsan hakkı ihlalleri ile ilgili ÇHD olarak İstanbul Barosu’nda bir kurul oluşturduk. Bu faaliyetlerimizden polisin aşırı şekilde rahatsız olduğunu bilmekteyiz. Bizlere telefon açıp küfrediyorlar. Bizi İçişleri Bakanı’na şikâyet etmişler” dedi. Fatih’te polislerce dövülen Ahmet Koca’nın avukatı olduğunu belirten Bolaç, bu dosyaya dokunan 3 savcının değiştiğine dikkat çekti. Bolaç, adliye çıkışında yaptığı açıklamada da şöyle konuştu: “Arkadaşlarımın herkese selamları var. En kısa zamanda da bizlerle birlikte olacaklar. Yapılan tamamen bir komplodur. En kısa zamanda arkadaşlarımızı çıkaracağız” ifadelerini kullandı. ‘ARKADAŞLARIM ÇIKANA DEK’ sorgulamalarda asgari insanlıktan söz edemeyiz” dedi. CHP Milletvekili Hüseyin Aygün ise “Bu operasyon DHKPC operasyonu değil ÇHD’ye yöneliktir.” diye konuştu. Protestoda DİSK Genel Başkanı Erol Ekici ile KESK Genel Başkanı Lami Özgen de kısa birer açıklama yaptı. ANKARA‘da ilk protesto eylemi Ankara Adliyesi önünde yapıldı. ÇHD Ankara Şubesi tarafından yapılan basın açıklamasına avukatların yanı sıra Ankara Barosu ile Pir Sultan Abdal Kültür Derneği üyeleri de destek verdi. Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyesi Erol Aras, operasyonun savunma mesleği adına “utanç verici” olduğunu belirterek “Bu, bütün toplumun hak arama hürriye tine çok ağır saldırıdır” dedi. Ankara Barosu Başkanlığı yaptığı yazılı açıklamada da,“Tutuklanan avukat meslektaşlarımızla hukuk devleti ağır bir yara almıştır” ifadesini kullandı. İHD ve ÇHD Ankara Şube ile Düşünceye Özgürlük Girişimi üyeleri de İnsan Hakları Anıtı önünde toplanarak eylem yaptı. İzmir, Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Denizli, İstanbul, Kocaeli, Muğla ve Yalova baro başkanları imzasıyla yapılan açıklamada da “Bu olay savunma mesleğine saldırı ve tahammülsüzlüğün zirveye çıktığı noktadır. Savunma mesleğine yönelik saldırıyı şiddetle kınıyor, savunmayı savunmak için kararlılığımızı kamuoyunun bilgisine sunuyoruz” denildi. AVUKATLAR GÖRDÜKLERİ KÖTÜ MUAMELEYİ ANLATTI, ‘ÖRGÜT ÜYESİ DEĞİLİZ’ DEDİ Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ Antakya’da Hopa davası MEHMET ALİ SOLAK ‘Başıma basılıp kan ve DNA alındı’ İstanbul Haber Servisi ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, mahkemede, “Sosyalistim. Kapsamlı çalışma alanımız var. Polis öldürmeleri, infaz, kentsel dönüşüm, öğrencilerin işleri, sosyalist muhalefetin basın davaları, işkence ile adam öldürme davalarına katılıyoruz. Haseki Hastanesi koridorunda başıma basılarak kan ve DNA örneğim alındı” dedi. Delil olarak sunulan belgelerle ilgili 2004’de yargılandığını, beraat ettiğini ifade eden Kozağaçlı, şöyle devam etti: “Türkiye’deki tüm mahkemeler bu belgelerin aslını istemektedir ama hâlâ bulunmadı. Dursun Karataş’ın cenazesine katıldığım söyleniyor. Müvekkilimdir. Naaşını ben aldım. Benim bilmediğim iki örgüt üyesi benim hakkımda yazmış, bana ne? Suriye’den karları, buzları aşarak uçağa binip geldim. Kaçma şüphem mi var? Hakkımda birçok eyleme katılıyor diye dosyaya koymuşlar, fotoğraf ise Facebook’tan alınmıştır. Üzerine de fiziki takip sonucu alınmıştır diye yazmışlar. Haftada 3 gün eylem yapıyoruz, ama polis tembellik yapıp takip yapmamıştır.” Taylan Tanay: Karşınızda olmamın tek sebebi sürdürdüğüm avukatlık faaliyetidir. Öğrencilerin, devrimcilerin, işçilerin, Kürtlerin avukatlığını üstleniyorum. Savcılık suç olarak düşünse de benim için onurdur. Güçlü Sevimli: Derneğin katıldığı basın açıklamaları yasal olup herhangi bir suç unsuru bulunmamaktadır. Şükriye Erden: Büromuzun örgütle bir bağlantısı yok. Örgüt üyesi değilim, derneğimiz toplumsal muhalefetin bir parçasıdır. Naciye Demir: 1 Mayıs’taki törende giydiğim kırmızı yelek ÇHD’nin yeleğidir. Yasadışı örgüt yeleği değildir. Betül Vangölü Kozağaçlı: Dursun Karataş’ın cenazesine katılmakla ilgili soru soruldu. Karataş’ın ailesinin avukatıyım. Hukuki işlemler ve yakınlarının acısını paylaşmak için katıldım. Günay Dağ: ÇHD olarak cezaevlerine ilişkin raporlar yayımlıyoruz. Bu faaliyetlerim nedeniyle burada olduğumu düşünüyorum. Daha önce yargılanıp beraat ettiğim dava dosyalarındaki belgeler delil olarak sunuluyor. ‘Selamları var’ HATAY Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 31 Mayıs 2011’deki Hopa mitinginde Metin Lokumcu’nun ölümü ve yüzler kişinin gözaltına alınmasını protesto için Antakya’da basın açıklaması yapan Hatay Halkevi Başkanı Eylem Mansuroğlu, İHD Hatay Şube Başkanı Mithat Can, CHP Merkez İlçe Başkanı Mevlüt Yeşildağ ile KESK, Halkevi, BDP, TKP yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 24 kişi hakkında “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” suçundan açılan davaya dün devam edildi. Antakya Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın 2. duruşmasına az sayıda sanık ve avukatları katıldı. Mahkeme sanıkların katılmaması üzerine duruşma 1 Nisan’a ertelendi. Can, “Su ve yaşam hakkını savunmak için alanlardaydık” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle