19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 OCAK 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Terörün finansmanı suçuyla ilgili eksikliklerini giderecek çalışmalarda adım atılmıyor Türkiye’nin terör inadı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Kanun Tasarısı’nın 22 Şubat tarihine kadar yasalaşmaması durumunda Türkiye’nin OECD’nin Mali Eylem Görev Gücü üyeliği askıya alınacak. Ekonomi Servisi OECD’nin Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF), genel kurul ve çalışma grup toplantılarında, Türkiye’nin terörün finansmanı suçu ile ilgili eksikliklerini giderecek gerekli düzenlemeleri yasalaştırmadığı ve konuyla ilgili yeterli gelişme kaydetmediği ifade edildi. Toplantılarda Türkiye’nin, 22 Şubat 2013’e kadar tasarıyı yasalaştırmaması halinde FATF üyeliğinin askıya alınması kararlaştırıldı. AA’nın haberine göre tasarının yasalaşması halinde FATF’nin ilgili teknik birimleri yasayı değerlendirmeye alarak, FATF standartlarını karşılayıp karşılamadığını genel kurul bilgisine sunacak. Genel kurul da bu bilgiler ışığında durumu değerlendirecek ve Türkiye’nin üyeliğinin askıya alınması kararını kaldırabilecek ya da erteleyebilecek. Buna göre Türkiye’nin, terörist mal varlıklarının tespit edilmesi ve dondurulmasına ilişkin FATF tavsiyeleri ile uyumlu bir yasal altyapı hazırlaması gerekiyor. Kara para ve terörün finansmanıyla ilgili “riskli ülke” grubunda bulunan Türkiye, geçen yılın şubat ayında “sıkılaştırılmış takip sürecine” alınmıştı. Bu sürece dahil edilen ülkeler, çok daha sıkı ve katı bir şekilde takibe alınıyor. Eksiklikler tamamlansa bile bu süreçten kısa sürede çıkmak mümkün olmuyor. En az 2 yıl bu şekilde geçiriliyor. Sıkı takibe alınan ülkeler de özellikle dış finans kuruluşlarınca olumsuz ülke şeklinde değerlendiriliyor. Türkiye’nin terörün finansmanı suçuyla ilgili eksikliklerini giderecek gerekli düzenlemeleri içeren “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Kanun Tasarısı”, haftaya TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülecek. Terörizme fon sağlanması veya toplanması kapsamına giren fiillerin tarif edildiği Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Kanun Tasarısı, belirtilen suçların işlenmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla terör örgütlerine veya teröristlere fon toplayan kişinin, 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını öngörüyor. Kurumlar Eliyle! AKP iktidarı, görevleri gereği siyasetten uzak durması gereken kamu kurumlarını, ısrarlı çabalarıyla ele geçirdi. Şimdilerde bu ele geçirmenin meyveleri devşiriliyor. ??? Ekonomide geleceğe yönelik kararlar, başta fiyatlar olmak üzere sayısal göstergelere göre alınır. Bu nedenle devletin açıkladığı istatistik verilerinin tüm karar alıcılara aynı anda ulaşması, devletin yurttaşlarına eşit uzaklıkta durması ana kuraldır. Geçen günlerde bu kural iki kez çiğnendi. TÜİKTürkiye İstatistik Kurumu’nun 3 Ocak’ta yayımladığı fiyat ve 15 Ocak’ta yayımladığı hanehalkı işgücü istatistikleri, SMS aracılığıyla, kamuoyuna açıklanmadan önce birilerinin eline geçmiş. Verileri önceden elde edenler bundan bir çıkar sağlamışlarsa bu durum açıklık kazanmalıdır. Bu yapılmazsa TÜİK’in ayrımcılık yaptığı, birilerine çıkar sağladığı sonucu doğar. ??? Bir başka kurumsal sorun TÜBİTAK eliyle yaşandı. Dört yıl önce 2009’da kendi yayımladığı Bilim ve Teknik Dergisi’nde, Darwin ile ilgili bir yazıyı sansür eden TÜBİTAK geçen hafta benzer bir yanlışa daha imza attı. Darwin ve Evrim Kuramı konusunda yabancı dillerden dilimize çevrilmiş ve TÜBİTAK yayını olan şu eserleri satış listesinden çıkarıldı: Richard Dawkins’e ait “Kör Saatçi ve Gen Bencildir”; Alan Moorehead’dan “Darwin ve Beagle Serüveni”, Stephen Jay Gould’dan “Darwin ve Sonrası”, Mahlon B. Hoagland’dan “Hayatın Kökleri”, James Wason’dan “İkili Sarmal”, Richard Lewontin’den “Üçlü Sarmal”; Ernst Mayr’dan “Biyoloji Budur” ve Richard LeakeyRoger Lewin’in “Göl İnsanları” (Deniz Ayhan, Sözcü, 14 Ocak). İki gün sonra TÜBİTAK üst kurullarında “evrim teorisinin sansürlenmesi ile ilgili bir karar alınmadığını”, konunun “yayın hakkı sözleşmesinin yenilenmesi süreçleri ve telif hakkıyla ilgili” olduğunu açıkladı. Adı geçen kitaplar en kısa zamanda yayımlanmadıkça bu açıklamaların hiçbir anlamı yoktur. Kitapların yayımlanmaması, en tepedeki bilim kurumunun bu ülkede bilimin toplumsallaşması ve gelişmesi süreçlerine çok ağır bir darbe vurduğu anlamına gelecektir. ??? Üçüncü kurumsal örnek YÖK’tür. YÖK’ün hazırladığı yasa taslağının çok sayıda eksiği var. Burada bunlardan yalnızca ikisine değiniliyor. Taslağın Temel İlkeri; EğitimÖğretim başlığı altında (m.4): “Her öğrenci eğitim öğretim hak ve hürriyetinden siyasi düşünce, dil, din, mezhep, inanç, ırk, renk, cinsiyet, kılık kıyafet tercihi ve diğer sebeplerle herhangi bir ayrım gözetilmeksizin eşit olarak yararlanır. Hiçbir öğrenci yukarıda belirtilen sebeplere dayalı olarak eğitim öğretim hakkından ve hürriyetinden mahrum bırakılamaz” deniliyor. Ancak öğrencilerin maddi olanaksızlığı konusuna hiç değinilmiyor; taslağı hazırlayanların aklına fırsat eşitliği ya da öğrencinin yoksulluğu nedeniyle okuyamayacağı gelmiyor! İkincisi, YÖK taslağı ülkemizde açılacak “Yabancı yükseköğretim kurumları, kendi ülkelerinin mevzuatına tabidir” diyor. Oysa, hukuk düzenleme hakkı bir ülkenin egemenliğinin simgesidir. Bu durum tümüyle farklı biçimde oluşan uluslararası hukuk düzenlemelerinin ülkemizde geçerli olmasıyla karıştırılmamalıdır. Anlaşılan taslağı hazırlayanlar Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biri olan ve Lozan’da büyük uğraşlarla elde edilen hukukta egemenlik bilincinden uzaktır. ??? Gerçekte, TÜİK, TÜBİTAK ve YÖK örnekleri birbirini tamamlıyor. Devletin yurttaşlara bilgi verirken eşit davranması, bilimsel bilginin önemi, eğitimde fırsat eşitliği ve egemenliğin hukuk boyutu gibi Cumhuriyetin kazanımları olan evrensel değerlerin adım adım kökü kazınıyor! ??? Değerli dost Prof. Dr. Toktamış Ateş’in kaybına üzüldüm; kendisine rahmet; eşi Nevin’e, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Kayıt dışılıkta ‘riskli’ sektörler belirlendi Ekonomi Servisi Kayıt dışılıkta en riskli sektörler spor kulüpleri, otel ve turizm işletmeleri, konaklama tesisleri, özel dershaneler, fizik tedavi ve rehabilitasyon işyerleri, ayakkabı ve terlik imalatı ile bisküvi, dayanıklı pastane ürünleri ve kek imalatı olarak belirlendi. Eskiden birkaç yıl süren denetimlerin risk analizleriyle birkaç aya düşürüleceğini anlatan SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanı Sıddık Topaloğlu, “Birkaç ayda bunları tespit edeceğiz. Cezaları varsa yazacağız. Tazminatları varsa geri alacağız” dedi. Kayıt dışılığı risk analiziyle tespit etmenin kolay olduğunu anlatan Topaloğlu, örneğin bir konaklama tesisinin müşterisi ile sigortalı çalıştırdığı işçi sayısının karşılaştırıldığını ve böylece kayıt dışılığın tespit edildiğini belirtti. 100 zengin 4 dünyaya bedel Ekonomi Servisi Dünyanın en zengin 100 verimsizliğe; siyaseten yıpratıcı, toplumsal açımilyarderi 2012’de 240 milyar dolarlık gelire dan bölücü ve çevresel bazda yıkıcı etkilere yol ulaştı ve bu, dünya üzerindeki aşırı yoksulluğu açtığı uyarısında bulunuldu. Eşitsizlik ve sosyal dört kez tarihe gömmek için yeterli. İngiliz yar sorunlar arasında güçlü bir bağ olduğuna dikdım kuruluşu Oxfam’ın “Eşitsizliğin maliyeti: kat çekildi. Rapora göre en zengin yüzde 1’in, karbon salımına ortalama Servet ve gelir ölçüsüzlüğü bir ABD vatandaşından 10 hepimize nasıl zarar veriyor” raporuna göre; dünyanın Oxfam’ın raporuna göre, dünyanın bin kez fazla yol açtığı tahen zengin nüfusunun yüzde en zengin 100 milyarderinin geliri, min ediliyor. Eşitsizliği azaltmak için 1’inin geliri, finansal krize yoksulluğu 4 kez bitirecek güçte. rağmen son yirmi yılda yüzde Dünya nüfusunun yüzde 1’i, son 20 küresel bir anlaşmanın gerekliliğine işaret edilen ra60 artış gösterdi. yıldır süren politikalar sayesinde porda şu önerilerde buluKuruluş, dünnuldu: ya liderlerine, gelirlerini yüzde 60 artırdı. ? Dünya servetinin üçte gelir eşitsizliğinin kontrol altına alınması ve birini elinde tutan vergi cennetlerinin kapatılması, en azından 1990 seviyelerine ge 189 milyar dolarlık ek vergi geliri sağlayabilir. Üctirilmesi için harekete geçmeleri retsiz kamu hizmetleri ve güvenlik ağlarına yaçağrısı yaptı. Oxfam raporun tırımlar artırılmalı. ? Ücretleri canlandırmak için tedbir alınmalı. da, aşırı zenginliğin ekonomik 3. havalimanı projesi başlıyor ÖZCAN YAŞAR İstanbul’a yapılacak üçüncü havalimanı ile ilgili ihale süreci başlıyor. Duyurusu bu hafta yapılacak olan ihalenin nisanda gerçekleştirilmesi planlanıyor. Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri, önümüzdeki perşembe geniş katılımlı bir toplantı sonrasında, ihale duyurusunun yapılacağını kaydetti. İstanbul’a kurulacak 3’üncü havalimanı, Kara deniz kıyısındaki Yeniköy ve Akpınar köyleri arasındaki eski maden ocaklarının bulunduğu bölgeye yapılacak ve dört etapta tamamlanacak. Yeni havalimanı, Atatürk Havalimanı’nın 3 katı olacak. 100 milyon yolcu kapasitesiyle başlayacak olan proje, 150 milyona çıkacak. 2016’da tamamlanması planlanan projenin ilk etabı 7 milyar Avro’ya mal olacak. Mali’nin “Yeni sıcak nokta” olduğuna dikkat çekmiştim (10/12). Son 10 gün içinde bu “sıcak nokta”, parça tesirli bomba gibi patladı. İlk önce Cezayir’i, burada İngiliz, Fransız, Amerikan, Norveç, Japonya vatandaşlarını vurdu. Somali’de İslamcı Şebab örgütü elindeki Fransız tutsağı infaz etti (Le Monde, 17/01). Önümüzdeki dönemde, bu parçaların bölgenin başka ülkelerini, hatta Fransa’yı vurması bekleniyor. Mali’nin çoğunlukla çöl olan kuzey bölgesinde ama birçok ülkeye yayılmış biçimde yaşadıklarından “Batı Afrika’nın Kürtleri” olarak bilinen Tuareg halkı, Azavad adlı bir örgütün önderliğinde özgürlük mücadelesi veriyor. Mali’de gerçekleşen askeri darbenin yarattığı istikrarsızlıktan yararlanarak Libya’dan gelen silahlardan, savaşçılardan da güç alan Azavad, kuzey bölgesinde, Cezayir kaynaklı Mağrip El Kaide ve Batı Afrika’da Cihat İçin Birlik, Ensar Din adlı gruplarla işbirliği içinde etkin olmaya başladı. Bu gruplar kısa sürede Azavad’ın seküler kesimini kenara iterek Kuzey Mali’nin önemli kentlerini ele geçirdi, şeriat yasalarını dayatmaya başladı. On aralık tarihli yazımda bölgedeki ABD etkisini, bölgenin mineral, maden ve enerji kaynaklarının önemini vurgulamış, Kuzey Mali’yi bu İslamcı örgütlerden temizlemek için bir uluslararası askeri müdahale hazırlığından söz etmiştim. Aralık ayının ikinci yarısında olaylar durulmuş, taraflar konumlarını konsolide etmeye başlamışlar gibi görünüyordu. Önceki hafta Ensar Din, ani bir kararla güneye inerek Konna kentini ele geçirdi. Bu noktada ‘Cehennemin kapıları’ Fransa, Mali ile arasındaki bir anlaşmayı öne sürerek önceki cuma günü, Ensar Din mevzilerini bombalamaya başladı (Le Nouvel Observateur’e göre aslında böyle bir anlaşma yok). Fransa bombardımana başlarken İslamcı gruplar bu kez Diabali kentine saldırdılar, Mali ordusunu ağır bir hezimete uğrattılar. Bunun üzerine Fransa bölgeye, ABD ve İngiltere’nin de lojistik desteğiyle (Liberation 16/01), 1700 komando (bu sayının 2 bin 500’e yükselmesi bekleniyor), zırhlı araçlar ve hafif tanklar getirerek bir kara savaşı başlattı. İslamcı grupların liderlerinden Ömer Hamaha’nın, Europe Radio1’e verdiği bir demeçte “Fransa cehennemin kapılarını açtı” ifadesinin ardından “Kanla İmza Atanlar Tugayı” adlı bir İslamcı örgüt 16 Ocak Çarşamba günü, Cezayir’in Amena bölgesinde, BP’nin doğalgaz üretme tesislerine bir saldırı düzenleyerek aralarında birçok Avrupa ülkesinden (Japonların da olduğu) 200’den fazla personeli tutsak aldı. Örgütün sözcüleri, operasyonun Fransa’yı, hava sahasını Fransa’ya açan Cezayir’i hedef aldığını açıkladılar (CNN). Cezayir güvenlik güçlerinin, en az 23 tutsağın ölümüyle sonuçlanan kanlı bir kurtarma operasyonuna girişmesiyle “olay” medyanın gündemine, “Bu saldırının arkası gelecek mi? Fransa ya da başka Avrupa ülkeleri hedef alınacak mı?” “Boka Haram Nijerya’da bir eylem yapacak mı” tartışmalarıyla, “Fransa neden bu ‘Sıcak Nokta’ Patladı kadar hızla müdahale etti” sorusuyla birlikte oturdu. ‘Geçmişin mirası’ Mali’nin sınırlarının, komşusu olan ülkelerin sınırlarına bakınca, bölge halklarının yaşam alanlarını bölme, aralarında tarihsel sorunlar olan halkları aynı ülkeye hapsetme pahasına adeta cetvelle çizilmiş olduğunu görüyoruz. Bu sınırların çizilmesinin arkasında, Kuzey ve Batı Afrika bölgesini kendi tarihsel nüfus alanı, “La Françafrique” olarak gören Fransa var. Bu bölgede sömürgeciliğe, emperyalizme karşı mücadele tarihsel olarak iki kaynaktan akıyor. Birincisi, Müslümanlık, “emperyalizme karşı şeriat” projesi. İkincisi de Cezayir örneğindeki gibi sol, hatta komünist akımları da içeren bir antiemperyalist, bağımsızlıkçı proje. Bölgede Fransız sömürgeciliği 1893’te, “Emperyalizme karşı cihat” sloganıyla direnen Hacı Ömer Tall’ın Tukalor Sultanlığı’nı yıkarak egemen oldu, Cezayir’in bağımsızlık savaşıyla son buldu. Bu yüzden, Mali’de, genel olarak bölgede yükselen “cihat” dalgasını “El Kaide”, “terör” diye geçiştirmek yerine, emperyalizme karşı mücadelesiyle anımsanan Hacı Ömer geleneğine bağlamak daha doğru. Yaşananları hem emperyalizme, küreselleşmeye, yerli işbirlikçilerine karşı entelektüellerin, halkın tepkisi, büyük güçler arası kaynak rekabeti, siyasi manipülasyonları hem de sosyalist, bağımsızlıkçı akımların “Soğuk Savaş” sonrası dönemdeki başarısızlıkları bağlamında okumak gerekiyor. Emperyalizme karşı “gerici” (kapitalizme karşı olmayan), totaliter cihat projesine dayalı bir tepkiyle karşı karşıyayız. Bölgenin geleneksel emperyalist güçleri de bu süreci çok iyi anlıyorlar. Mali’den başlayarak... Kaddafi rejimi yıkılınca silahlarının bir kısmı yasadışı piyasaya, oradan da insan kaçırma, fidye toplama, kaçakçılık üzerinden yıllardır bölgede büyük mali kaynak biriktiren İslamcı örgütlerin eline geçti. Bunları aklımızda tutarak son durumu Mali üzerinden okuyabiliriz. Mali ekonomik açıdan olmasa bile jeopolitik dengeler açısından önemli bir ülke. Fransız nükleer enerji santralları, gerekli uranyumun üçte birini Mali’nin komşusu Nijer’den ithal ediyor. Mali’nin bir diğer komşusu Cezayir, Fransa’nın bölgedeki en büyük piyasası. Avrupa’da tüketilen gaz ve petrolün büyük kısmı Cezayir’den geliyor. Mali’deki askeri darbe de bir ipucu olabilir. Batı basınına göre, askeri darbenin nedeni, sivil hükümetin Tuareg isyanına, İslamcı hareketlere karşı kararsız davranmış olması. Ama darbeden sonra orduda başlayan kaos, bölgede yoğun ve derin ABD etkisi bu açıklamayı yetersiz kılıyor. Perşembe günü, Le Nouvel Observateur’de yazan tarih profesörü Jean Pierre Vallat, 2010 yılında seçimle iktidara gelen Mali Devlet Başkanı Toumani’nin Fransa yönetimiyle geçinemediğini aktarıyordu. Toumani, Ocak 2011’de yaptığı bir konuşmada, Fransa ile Mali arasındaki tarihsel sorunları vurgulamış, bunların Mali’nin “Bağlantısızlar”a katılmış, Sahra’daki nükleer denemeleri eleştirmiş, Cezayir bağımsızlık savaşını desteklemiş olmasından kaynaklandığını vurgulamış. Sarkozy hükümetinin müdahaleleri tahammül edilemez bir noktaya gelince, Mali hükümetinden gelen baskılar karşısında Fransa, Mali elçisini değiştirmek zorunda kalmış. Vallat bu bölgeye Kore ve Çin’in ilgisinin giderek artmakta olduğunu aktarıyordu. Vallat, 1960’larda Mali ile Senegal’in bir federasyon oluşturmasını askeri bir müdahaleyle engellemiş olan Fransa’nın bugün de tüm bölgede istikrarsızlık yaratarak yerli işbirlikçilerinin davetiyle bölgeye geri dönmek istediğini savunuyor. Sanırım esas sorun bölgede kaynak rekabetinin Fransa, Avrupa ve ABD etkisini tehdit eden gelişmelerin yoğunlaşması. Bu nedenle “terörizme karşı” mücadele bu kez, bu bölgeye kaymış görünüyor. Asgari ücrette yaş sınırı 18’e çıkıyor Ekonomi Servisi Asgari ücretin belirlenmesinde 16 yaş sınırının değiştirilmesi planlanıyor. Ulusal İstihdam Stratejisi’ne göre yaş sınırı 18’e çekilecek. Böylece 1617 yaşındaki çalışanlardan binlerce kişi daha düşük asgari ücret almak zorunda kalacak. Bu, daha çok kişinin 773 TL değil 673 TL ücret alması anlamına gelecek. Strateji Belgesi “eğitimistihdam ilişkisi”, “işgücünün esnekliği”, “özel politika gerektiren gruplar” ve “sosyal yardım alan kesimlerin çalışma hayatına sokulmasına” ilişkin 4 temel eksenden oluşuyor. Belgeye göre taşeronluk sistemindeki bazı kısıtlamaların kaldırılmasından, kısmi çalışma sözleşmelerinin kolaylaştırılması, evden veya uzaktan çalışma denilen esnek çalışma modellerinin getirilmesine kadar çok sayıda düzenleme hayata geçirilecek. Ayrıca Kıdem Tazminatı Fonu kurulmasına dönük hedef de strateji belgesinde yerini almış durumda.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle