25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 EYLÜL 2012 SALİ 8 İstanbul A Edirne A Kocaeli A Çanakkale A İzmir A Manisa A Denizli A Zonguldak B Sinop B Samsun B Trabzon B Giresun PB Ankara A 29 32 31 30 33 36 38 26 27 26 26 25 32 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A A B A A A B B B B B B PB 33 31 32 35 36 34 36 38 34 35 29 26 25 Oslo PB Helsinki PB Stockholm PB Londra PB AmsterdamB Brüksel B Paris B Bonn B Münih PB Berlin PB BudapeştePB Madrid B Viyana PB HABERLER 20 18 21 23 22 22 24 21 24 24 32 29 26 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B B Y A PB Y B B PB B PB PB A 31 30 25 31 24 19 31 33 25 31 22 36 37 Ülke genelinde yağış beklenmiyor. Ülkemizin kuzeydoğu kesimlerinin parçalı, yer yer çok bulutlu, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Rüzgârın, Marmara ve Kuzey Ege’de kuzeydoğu, Güney Ege’de kuzeybatıdan 3050 km/sa hızla eseceği tahmin ediliyor sıcaklığın kuzey, iç ve doğu kesimlerde 2 ila 4 derece artarak, ülke geneline hafta boyunca mevsim normallerinin üzerinde seyredeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Eylül GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada önayak olacak yerde, ana muhalefeti suçlamaya devam ediyor. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, CHP’yi, PKK ile kucaklaşan BDP gibi bir parti gösteren demeçler veriyor. Başbakan ise aynı kulvarda koşanların öncüsü. Ana muhalefetin PKK’nin siyasal ayağı BDP ile aynı düzeyde olduğunu söylüyor. Muhalefetin küçüğü büyüğü AKP iktidarının, ülkeyi PKK teröründen arındıracak ne güce ne de akla sahip olduğunda ittifak ediyor. Ama ne çare; Meclis’te mutlak çoğunluğu elinde tutan RTE hükümetini parlamentoda düşürecek sayısal güçleri yok! Siyasetteki yerleşik kısırdöngü içinde bu ülkenin insanları hemen her gün can evinden vuruluyor. Dün sabah Beytüşşebap’ta 10 şehit haberi ile uyanıyor. ??? Siyasetten medyaya değin her alanda ülkenin bütünlüğüne ihanet; demokratik söz, yazım, düşünce özgürlüğü örtüsü altında hoşgörü ile karşılanıyor. Oysa ülkenin sağduyulu halkı; BDP milletvekillerinin düzenlenmiş bir program içinde yol ortasında önlerine çıkan silahlı PKK’li teröristlerle kucaklaşmasını, kaçırıp salıverdiği milletvekilinin saldırgan PKK’lilerden barış isteyen kardeşler diye söz etmesini sindiremiyor. BDP’nin maskesi düştü. Gerçek yüzü ortaya çıktı. Yol ortasında kucaklaştığı PKK’ye “Özgürlüğü birlikte getireceğiz” diyen bu partinin PKK’nin Meclis’teki uzantısı olduğu kanıtlandı. AKP’li anayasa Prof’u Burhan Kuzu’nun dediği gibi, “BDP’nin terör örtügütünden farkı yok!” Yalnız iktidar partisinin değil, artık ana muhalefetin de gördüğünden kuşku duymadığımız bu gerçeği dile getirmesi; PKK+BDP terör örgütü olgusunun varlığını ilan etmesi zamanı geldi de geçmek üzere. CHP adına konuşan grup başkanvekillerinden Muharrem İnce’nin; PKK’nin her türlü terör melanetini destekleyen BDP’nin dokunulmazlık zırhından yararlanmasına son vermenin zamanı geldiğine işaret eden, teröristle kucaklaşan BDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına oy vereceklerini ana muhalefet adına açıklaması bile tabii gerçekleşir inşallah temennileri arasındakamuoyunda ferahlık yarattı. ??? Dış politika: Birleşmiş Milletler’deki konuşması ABD, Rusya ve Çin tarafından dinlenmeye bile layık görülmeyen; Kürt sorununu bölgeleştirerek daha da karmaşık hale gelmesini sağlayan… …Baas rejimi çöktükten sonra bu ülkede olası SünniAlevi savaşına önayak olan, Hatay’ı yolgeçen hanına dönüştüren, Van depreminde vatandaşımızdan uzun süre esirgenen görece konforu haiz kamplarda, Suriye’deki muhalefeti yöneten bir çadırda 1 tüm, 32 tuğgeneral, 82 albay, 50 yarbayı, anayasaya aykırı bir uygulama ile konumlamasını savunan… …topraklarımızdan Suriye’de savaşa katılıp geri dönenleri; bu rezaleti ana muhalefetin görmesini engelleyen… ...Şam rejimini şipşak devirme düşleri kuran, son olarak tampon bölge kurma dayatması uluslararası alanda reddedilen.... ...BM’deki konuşmasından sonra “Beklentilerimde yanılmışım” diyen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun istifa edeceği beklentileri, RTE başbakanlıkta kaldıkça, boş ve ham bir hayal. ??? Ekonomi: Tıkırında gidiyor diye yorumlanan ekonominin gerçek yüzünü dün Milliyet’te Prof. Güngör Uras açıkladı. Uras’ın rakamlarla irdelediğine göre; ihracat artışının sürmesi, ithalat artışının durması, “iyi olan üç gösterge.” Ammaaa: Örneğin özel sektörün yatırım yapmaya hevesli olmadığını, TL mevduatının artmadığını, büyümeden yüzde 4’ü zor tutturacağımızı, bu yıl tarımda sorun yaşanacağını, bütçe durumunun kötü olduğunu, turizmde aksine açıklamalara karşın işlerin kötü gittiğini içeren tam on iki kalem ise “iyi olmayan göstergeleri” içeriyor. ??? İç ve dış politikası nefes darlığı çeken, artık ekonomi politikası da tartışmalı AKP yönetimindeki ülkede anketler hâlâ AKP’nin yüzde 47’ye yakın oy alacağını açıklıyor. Bu son anket; çarelerin tükenmeyeceği söylenen demokrasiyle yönetildiği iddia edilen Türkiye’de… …seçimle gelmesi beklenen çarenin de tükendiğini göstermiyor mu? Dönmez’e acı haber İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında tutuklu sanık Yarbay Mustafa Dönmez’e 21 yaşındaki oğlunun ölümünün duruşma öncesinde söylenmesi salondaki herkesi üzüntüye boğdu. Bandırma’daki cenaze töreni için Dönmez’e 2 günü yol için olmak üzere 4 gün izin verildi. Davanın 223’üncü duruşmasının öncesinde hareketli ve üzüntülü anlar yaşandı. Dönmez’in aki oğlu Alp Kaan Dönmez’in (21) staj için bulunduğu Azerbaycan’da trafik kazasında yaşamını yitirdiği, cenazesinin 1 Eylül Cumartesi günü Türkiye’ye getirildiği belirlendi. Dönmez’e acı haber duruşmada sanık arkadaşları tarafından verildi. Salona geldiğinde girişteki bir sandal Oğlunun öldüğünü duruşmada öğrenen Dönmez’e 4 gün izin verildi ? Dönmez, “Bu rapor ile Türkiye’de masum insanlara polis eliyle nasıl tuzak kurulduğu, insanların yaşamlarının devlet terörü ile nasıl karartıldığı bir kez daha ortaya çıkmaktadır” dedi. yeye oturtulan Dönmez’in yanında sanık arkadaşları Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Sevgi Erenerol, Veli Küçük bulundu. Salondan çıkarılan Dönmez’e acı haberi Özkan’ın verdiği öğrenildi. Mustafa Dönmez’in salona gelişi ve arkadaşları tarafından acı haberin verildiği anları büyük bir sessizlikle izleyenler, gözyaşlarını tutamadı. Dönmez’in Bandırma’daki cenazeye feribotla gideceği öğrenildi. Dönmez’e 2 gün cenaze, 2 gün de yol olmak üzere 4 gün izin verildi. İzleyicilerin çıkarılmasından sonra ifadesi dinlenen tanık M.A, Saddam döneminde Irak’ın Kuveyt’i işgali sırasında Iraklı komutanların milyon dolarlık para ve altın kaçırdıklarını, bu paranın transferine bazı Ergenekon sanıkların adlarının karıştığını öne sürdü. Tanık M.A. şu iddialarda bulundu: “Paranın kaynağının Kuveyt’in işgali sırasında merkez bankasından Iraklı komutanlar tarafından kaldırılan altın ve paralar olduğunu anlatmışlardı. Paralar Kıbrıs’a götürülüp askeri bir depoda bir albay tarafından barkotları okutularak sigorta kapsamına sokuluyor. Bu paraların alım gücü yani değeri kalmayınca bir kısmı da yakılıyor. Ancak sigortadan paranın bir kısmı alınıyor. Kara paranın izinin bulunamaması için ise İsviçre’deki HSBC offshore hesabına yatırılmış. Albert Gevor isimli kişi kendi payını aldıktan sonra kalan 420 milyon doları Mehmet Çelik adına yatırmış. O tarihte ise bu taransfere Veli Küçük ve Aytaç Yalman da nezaret etmişti.” 90 Yıl Önceden! “Türk halkının nasılsa başına geçmiş birtakım insanlar gelip düşmanlar karşısında susmaya mahkummuş gibi Türkiye’yi atıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı. Memleketin ve milletin çıkarlarına gerektiğini yapmaktan korkak ve mütereddit idiler. Türkiye’de fikir adamları adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardı ki, biz adam değiliz ve olmayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur diyerek bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. Onlar bizi idare etsin, diyorlardı.” Mustafa Kemal bu sözleri 6 Mart 1922’de TBMM’de söyledi. Tam doksan yıl önce!.. Hesap vermenin, daha doğrusu hesap sormanın tam sırasıdır. 90 yıl bu! Tek parti, çok parti derken ülkeyi daha çok yükseltmenin, halkı mutlu kılmanın yolunu geriliklere dönmekte bulanlar oldu. Mustafa Kemal’in davranışı, sözleri, tutumu devrimleri bir yana itilmek istendi. Bir iktidar on yıl bu yolda yürüdü. Derken bir on yıldır da başka bir iktidar elde ettiklerimizi de yitirmek peşinde! Cumhuriyet, demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet gibi değerleri bilerek bilmeyerek mi ayaklar altında görüyoruz? Özellikle son yıllarda, Türkiye’nin adım adım derken koşa koşa gerilere doğru gittiğini görüyoruz. Bunu bir başarı sayanlara şaşıyoruz. Ama bu yanlış tutumu değiştirmek çabasına giriyor muyuz? Bakın iktidarın bir adamı “Tüm okulları imam hatip yapacağız” diyor. Bilim, sanat, kültür, uygarlık neymiş! Varsa yoksa dinsel inançlarımız diye avaz avaz bağırıyor, yazıyor. Bir 30 Ağustos geçti yine! Cumhuriyetin uzun yıllar coşkuyla andığı bir kutsal bayram. Değer bilindi mi, gerçek bir bayram sayıldı mı? İktidarın başları 26 Ağustos’tan 30 Ağustos’a kadar geçen o zafer günlerinin anlamını derinliğince duydu mu? Mustafa Kemal’in 1922’deki o sözleri de boşa mı gitti? Gün geçtikçe daha da mı kötüye, çirkine, yanlışa götürülecek bu toplum? Susarak mı, boyun eğerek mi? Direnerek, şahlanarak, gerçek gücün kimde olduğunu göstererek mi? Geçmiş 30 Ağustos bayramınız kutlu olsun. Bütün ulusal bayramlarımız gibi... ‘Polis eliyle tuzak’ Dönmez, oğlunun acı haberini almadan önce basın mensuplarına gönderdiği yazılı açıklamada, kendisine ait olduğu iddia edilen Zir Vadisi’nde bulunan mühimmatı gösteren krokiyi kimin çizdiğinin belli olduğunu ifade etti. Dönmez “Şahsıma ait olduğu iddia edilen krokinin çizildiği defterin şahsıma ait olup olmadığı da belli değildir. Üstelik Polis Kriminal ve Adli Tıp Kurumu’nda mukayesesi yapıldığı bildirilen yazı ve rakam örnekleri de şahsımdan alınmış örnekler değildir” dedi. Dönmez, “Bu rapor ile Türkiye’de masum insanlara polis eliyle nasıl tuzak kurulduğu, insanların yaşamlarının devlet terörü ile nasıl karartıldığı bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Böyle bir krokinin şahsım tarafından çizilmiş olması madden mümkün değildir. 12 Ocak 2009 tarihinde Zir Vadisi’nde bulunduğu iddia edilen mühimmat, 11 Ocak 2009 tarihli gazeteye sarılı bulunmuştur. Oysa krokinin çizildiği iddia edilen defter, 7 Ocak 2009 tarihinde evden alınmıştır” dedi. ‘Cumhuriyet’e pusu kuruldu’ ALİ AÇAR CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, milletvekilleri Ali Özgündüz, Celal Dinçer, Mevlüt Aslanoğlu ve Mahmut Tanal ile yeni adli yılın açılış gününde Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde görülen “Ergenekon” ve “Balyoz Planı” davalarını izledi. Hamzaçebi, “Bu davalar insanlarımızın, Türk insanının, Türkiye Cumhuriyeti demokrasisinin temeline dinamit koymuş olan davalardır. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği davalardır” dedi. Hamzaçebi ve CHP’li vekiller duruşmalara verilen arada açıklama yaptı. Silivri’de hukukun ayaklar altına alındığını belirten Hamzaçebi, “İddia makamı iddiasını ispatla yükümlü iken, Silivri’de yargıçlar iddialarını ispatla yükümlü görmemektedir. Bunun yerine sanıklar masumiyetlerini ispatla yükümlü kılınmıştır. Tüm hukuk sistemlerinde şüphe sanıkların lehine iken Silivri’de şüphe savcı ve hâkim lehinedir ve bu şekilde yorumlanmaktadır. 12 Eylül hapishanelerindeki işkence aletlerinin yerini Silivri’de iddianameler almıştır” dedi. Hamzaçebi,“Silivri’de Türkiye Cumhuriyeti’ne, adalete, hukuk sistemine ve TSK’ye pusu kurulmuştur. Bu pusuyu hazırlayanlar kendileri bu oyunun içine düşecektir” dedi. Hamzaçebi ile milletvekilleri daha sonra tutuklu vekiller Mustafa Balbay, Prof. Mehmet Haberal ile görüştü. Görüşmelerinin ardndan basın açıklaması yapan Hamzaçebi, BDP milletvekili Sebahat Tuncel’in milletvekili seçildikten sonra tahliye edildiğini anımsattı. Hamzaçebi şöyle devam etti: “Yargı Tuncel’de hızlı hareket etti. Ama aynı hızı burada gösteremediler. Milletvekillerimizi parlamentoda görmek için elimizden geleni yapacağız.” Balbay ve Haberal ın morallerinin iyi olduğunu ifade eden Hamzaçebi “Haberal ve Balbay haklarında ciddi bir delil olmamasına rağmen 3.5 yıldır tutuklu. 3.yargı paketinde yer alan adli kontrol uygulamasına yargı uymadı. Yargı ve hükümet koalisyon kurdu” diye konuştu. ‘Yargı hükümet koalisyonu’ Veli Küçük vardı’ Daha sonra tanık olarak dinlenen Salih Kurt, İstanbul’da askerliğini yaptığı askeri bir okulda üç kez işkenceye maruz kaldığını öne sürdü. Kurt, işkence sırasında odada Veli Küçük’ün de olduğunu iddia etti. Kurt, “Sırtıma neşter gibi bir aletle kesikler açtılar. Sırtımdaki yaralara puro ya da sigara basıp tuz döktüler” şeklinde iddialarda bulundu. ‘İşkencede BALBAY’DAN KAMUOYUNA ‘Şüphe hukukun temeli oldu’ İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında tutuklu bulunan CHP Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, yazdığı açık mektubu izleyicilere okudu. Balbay, izleyiciye “Adli Yılın Başlangıcı Nedeniyle Kamuoyuna Açık Mektup” başlıklı metni okudu. Balbay’ın mektubu şöyle: “Şüphe artık hukukun temeli haline gelmiştir. Mahkemeler, son kullanma tarihi belli portatif kurumlar haline gelmiştir. Meclis’in çıkardığı yasalar, uyulup uyulmaması serbest, çoktan seçmeli yan kurallara dönüşmüştür. Soruşturmalar, kime isabet edeceği belli olmayan çarkıfelek çemberine dönüşmüştür. Artık uzun tutukluluk diye bir şey yoktur, süresi belirsiz hükümlülük vardır. Mahkemelerin kimi, nasıl yargılayacağı, yasa değil pazarlık konusudur. Hukuk, toplumsal adaleti sağlama değil, intikam alma aracı haline gelmiştir. Mahkemelerden çıkacak karar, bir hukuk metni saygısıyla değil, piyango bileti gerilimiyle beklenmektedir. Ara dönemlerde mahkemeler bir iktidar odağına hizmet etmekle suçlanmıştı, bugünse hangi odakların etkin olduğu belirsiz bir süreç yaşanmaktadır. Tasfiye halindeki şirketlerden, vakıflardan sonra hukuk dilimize ilk kez tasfiye halindeki mahkemeler kavramı girmiştir. Mahkemeler, Başbakan’ın güvendikleri ve güvenmedikleri şeklinde ayrımlanır hale gelmiştir. Yasalar, hukuk metinleri olmaktan çıkmış, paket maket parçaları haline gelmiştir. Adaletin gözleri değil, terazisi kapalıdır. Gözleri de istediğini görür, istemediğini görmez hale gelmiştir. Hukuk o kadar üstün hale gelmiştir ki çok az insan ona ulaşabilmektedir. Pek çok aldatma yönteminin yanına bir de hukukla aldatma eklenmiştir. Toplumu bu gerçekleri görmeye ve herkes için adalet istemeye çağırıyorum.” Hâkim Albay Uluocak, darbelerin cezasının kendilerine kesildiğini söyledi ‘Yargılama yetkiniz yok’ HATİCE TUNCER Emniyet’te yeni atamalar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, İçişleri Bakanlığı’nın oluru ile Teftiş Kurulu Başkanlığı kadrosunda başmüfettiş olarak görevli 1. Sınıf Emniyet Müdürü Mehmet Or, Polis Akademisi Başkan Yardımcılığı görevine vekaleten atandı. 1. Sınıf Emniyet Müdürü Müjdat Karagöz’ün Afyon Polis Meslek Yüksekokulu (PMY) Müdürlüğü, 1. Sınıf Emniyet Müdürü Tahsin Şensoy’un Trabzon PMY 1. Sınıf Emniyet Müdürü Yakup Şahan’ın Kırıkkale PMY; 1. Sınıf Emniyet Müdürü Mürsel Sevindik’in Niğde PMY müdürlükleri vekaleten yürütmeleri uygun görüldü. Balyoz davasında avukatların girmediği duruşmalarda söz verilen sanıklar “Yargılamanın son savunma aşamasında olmadığını, avukatsız savunma yapmaya zorlandıklarını, ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini” ifade etti. Davanın dün 105. duruşması yapıldı. Başkan Ömer Diken’in son savunması için söz verdiği tutuklu sanık Hâkim Albay Onur Uluocak, sözlerine “Birinci sınıf askeri hâkim olan şahsımı yargılamaya yetkiniz yok. Beni yargılamaya yetkili merci, Yargıtay’ın ilgili dairesidir. Bunun en güzel örneği İlhan Cihaner’dir” diyerek başladı. Savunma yapmadığını ifade den Uluocak “Ancak tamamen siyasi olan bu dava hakkında konuşmak bir zorunluluk haline gelmiştir” dedi. Davada, mahkemenin CMK’nin hükümlerini ihlal ettiklerini ifade eden Uluocak “İddianameye göre darbe suçunun teşebbüs aşamasında kalmasının yegâne tanığı olan ve bu sebeple kovuşturmada mutlaka dinlenilmesi gereken emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ı tanık olarak çağırmamak suretiyle CMK’nin darbe ve darbe girişimleri ile dolu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. O halde kendisine bundan sonrası için ibret olacak kalıcı ders verilmelidir. Ne var ki bu ders darbelerin yapıldığı dönemde çocuk yaşta olan biz masumların üzerinden verilmekte, ‘Bir masum ? Hâkim Albay Uluocak, “Yargılanan bizler değil, geçmişi darbe ve darbe girişimleri ile dolu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. O halde kendisine bundan sonrası için ibret olacak kalıcı ders verilmelidir” diye konuştu. 210. maddelerini ihlal etmiştir” dedi. Yalman’ın gazetelerde yer alan açıklamalarına dikkat çeken Uluocak “Kendisi adeta mahkemeye bir şeyler söylemek istemekte, ancak kendi gelmeye cesaret edememekte, siz de bir türlü çağırmamaktasınız” diye konuştu. Uluocak şöyle devam etti: “Sanık sandalyesinde yargılanan bizler değil, geçmişi cezalandırılacağına, bin suçlu cezasız kalsın’ ilkesi yerine ‘Bin masum cezalandırılsın yeter ki askeri vesayet kalksın’ anlayışı ile hareket edilmektedir.” Koramiral Abdullah Can Erenoğlu da davayı “komplo ürünü” olarak tanımladı. Tuğamiral Ali Sadi Ünsal, davada savunmayı fiilen yok eden uygulamalarda bulunuldu ğunu ifade etti. Ünsal şunları söyledi: “Başbakanınız bile size güvenmiyor. Güvense özel kanunlar çıkarmak zorunda kalmazdı. Hukukun ve adaletin yolundan çıktığı bu zeminde nasıl savunmamı yapayım? Savunmasız devam eden yargılama, freni olmayan bir arabaya benzer. Bizi zorla bu freni olmayan arabaya bindirdiniz. Unutmayın ki bu arabada sizler de bulunuyorsunuz.” ‘Hem de kimler kimler’ Ünsal, Gölcük’te Donanma Komutanlığı’nda bulunan ve suçlamalara dayanak oluşturan 5 No’lu harddisk üzerindeki parmak izlerinin kime ait olduğunun hâlâ belli olmadığını ifade ederek “O parmak izi Donanma Komutanlığı Karargâhı’ndaki çete üyelerinden birine aitti. Bu kiralık adam tespit edilebilseydi arkası da gelecekti. Hem de kimler, kimler” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle