Katalog

4 EYLÜL 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 125 yıl sonra Türkiye’ye geri getirilen Troya hazinesindeki eserler Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenecek PORTAKAL’A 44 YÖNETMEN İLK FİLMİYLE BAŞVURDU Kısalar ve belgeseller belirlendi anayurdunda ? Geri getirilen eserler arasında altın kolyeler, küpeler ve broşlar yer alıyor. Eserler Bakan Günay’ın bugün düzenleyeceği basın toplantısından sonra Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenecek. SELDA GÜNEYSU Kültür Servisi Bu yıl 49.’su düzenlenen Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yarışacak kısa film ve belgeseller belli oldu. Festivale başvuran 245 kısa film arasından 21, 111 belgesel arasından ise 16 film yarışmaya seçildi. Belgesel yarışmaya, toplam 44 yönetmen ilk filmi ile başvururken, bu yönetmenlerden 6’sının ilk filmi yarışmaya hak kazandı. Buna göre, Hüdai Ateş’in yönettiği “Cneydo”, Bülent Öztürk’ün yönettiği “Beklemek”, Demet Haselçin’in yönettiği “Masumiyet Müzesi” ve Yelda Yanat Kapkın’ın yönettiği “Yahudi Derviş”in aralarında bulunduğu filmler, festivalin Ulusal Belgesel Film Yarışması’na seçildi. Festivalin kısa film yarışmasında yer alacak filmler arasında ise Veysel Cihan Hızar’ın “Adem’in Kuyusu”, Barış Çorak’ın yönettiği “Birlikte”, Gürcan Keltek’in yönettiği “Fazla Mesai”, Nafi Ayvacı’nın yönettiği “Leke” ve Dilek Aydın’ın “Ziyaret”i bulunuyor. Yarışma sonunda birinci gelen kısa filme 10 bin TL para ödülü ve Altın Portakal heykeli verilecek. En iyi belgesel seçilen filme ise 15 bin TL, en iyi ilk belgesele 5 bin TL para ödülü ve Altın Portakal heykeli verilecek. ANKARA – Troya kralı Priamos’a ait olduğu söylenen ve 1873 yılında Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından Türkiye’den kaçırılan Troya hazinesinden 24 parça Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişimiyle Ankara’ya getirildi. Getirilen eserler arasında altın, elektrom kolyeler, küpeler ve broşlar yer alıyor. Eserlerin sergileneceği Ankara Anadolu Medeniyetleri Müze si’nde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay bugün bir basın toplantısı düzenleyecek. Tarihi Troya hazineleri, Osmanlı hükümetinden izin almadan kazı gerçekleştiren Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından 1873 yılında Türkiye’den kaçırılıp Almanya’ya götürülmüştü. Eserler Almanya’ya kaçırıldıktan sonra Berlin’de sergilenmiş, ancak II. Dünya Savaşı’nda bir hayvanat bahçesinin altındaki sığınakta saklanmıştı. II. Dünya Savaşı’nda Almanya bölününce Sovyet ordusu gizli sığınakta bulunan hazineyi Moskova’ya kaçırmıştı. Bu arada Troya’da bulunan gerek bu hazineden, gerek kazılarda çıkan eserler, aralarında İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin de bulunduğu dünyanın 40 kadar müzesinde bulunuyor. Hazinenin çoğu 1991 yılında Moskova’daki Puşkin Müzesi’nde ortaya çıkınca Almanya ve Türkiye bunları Rusya’dan istemişti. Türkiye’den kaçırılan eserlerin geri istenmesi süreci de Perge Antik Kenti’nden “Yorgun Herkül” heykelinin üstünün kaçırıldığını saptayan yazarımız Özgen Acar’ın ortaya çıkarmasından sonra başlamıştı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Murat Süslü, Yorgun Herkül heykelinin getirilmesi ile ilgili olarak ABD’de yaptığı görüşmelerde Troya eserlerini de Pennsylvania Müzesi ile görüşmüştü. Eserlerin Kültür ve Turizm Bakanı Günay’ın bugün düzenleyeceği basın toplantısından sonra Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileneceği bildiriliyor. CerModern sinema ve audiovizüel sanatlar alanındaki etkinliklerini birleştirdi Sinema üzerine her şey Kültür Servisi Ankara’nın modern sanatlar merkezi CerModern, sinema ve audiovizüel sanatlar alanındaki faaliyetlerini “CAVA” (Cinema and Audio Visual Arts) adı altında birleştiriyor. CerModern ve Yapımeki işbirliğiyle hayata geçen ve program yönetmenliğini Tufan Taştan’ın üstlendiği CAVA Enstitü’de, Ahmet Uğurlu, Ahmet Gürata, Barış Pirhasan, Erdal Beşikçioğlu, Ezel Akay, Meltem Cumbul, Mert Fırat, Onur Ünlü, Ümit Ünal, Yeşim Ustaoğlu, Yüksel Aksu gibi isimler danışman olarak derslere katkıda bulunacak. İlk döneme dört ayrı atölye çalışması ile başlayacağını duyuran Enstitü’de Tufan Taştan’ın yürüteceği “Bir Film Yaratmak” sinema atölyesi, Evren Barış Yavuz tarafından yürütülecek “Düşten Kâğıda” senaryo atölyesi, Ahmet Uğurlu’nun yürüteceği “Kameraya Oynamak” adlı oyunculuk atölyesi ile Ahmet Gürata’nın yürüteceği “Sinema Okur Yazarlığı” eleştirmenlik atölyesi gerçekleştirilecek. 13 Ekim 30 Aralık tarihleri arasında katılımcılarıyla buluşacak atölyeler için son başvuru tarihi ise 8 Ekim. Her ay halka açık söyleşiler, film gösterimleri ve workshop’lar da düzenlemeye hazırlanan CAVA Enstitü ayrıca, “Sinema Müziği”, “Görüntü Yönetmenliği”, “Sinema Sanat/Tasarım”, “Yaratıcı Yapımcılık” gibi atölyeleri kurmak için de çalışmalarına başladığını duyurdu. AKBANK SANAT ULUSLARARASI KÜRATÖR YARIŞMASI Genç küratörler yarışın... Kültür Servisi Akbank Sanat, genç küratörlere destek vermek, güncel sanat alanında yeni projeleri teşvik etmek ve küratöryal çalışmalara olan ilgiyi artırmak amacıyla bu yıl ilk kez “Akbank Sanat Uluslararası Küratör Yarışması” düzenliyor. Projesi küratör Başak Şenova tarafından geliştirilen yarışma; 40 yaşını aşmamış tüm küratörlerin katılımına açık. Bireysel ya da grup olarak başvuruların kabul edileceği yarışma için, katılımcıların 5 Kasım’a kadar www.akbanksanat.com/icc adresindeki başvuru formunu İngilizce olarak doldurmaları ve sergi önerisinin kavramsal çerçevesini, sanatçı isimlerini ve işlerini detaylı olarak açıklamaları gerekiyor. Yarışmanın birincisi ise Kudüs AlMa’mal Güncel Sanat Vakfı Direktörü ve Darat Al Funun, Khalid Shoman Vakfı Sanat Direktörü Jack Persekian, CCA Glasgow Direktörü ve Glasgow School of Art öğretim görevlisi Francis McKee ve küratör Başak Şenova’dan oluşan seçici kurul tarafından kasım ayı içerisinde seçilecek. Yarışmayı kazanan küratörün taslak olarak önerdiği sergi de, sergi kataloğu ve ek etkinliklerle birlikte, 15 Şubat 30 Nisan 2013 tarihleri arasında Akbank Sanat’ta gerçekleştirilecek. Ali Aydın’ın ilk uzun metrajı ‘Küf’ Venedik Film Festivali’nde Geleceğin Aslan’ı için yarışıyor Derin devlete derin bakış MEHMET BASUTÇU VENEDİK Ali Aydın (1980) “Küf”ü yıllar boyunca içinde taşımış. Faili meçhul cinayetler konusuna nasıl yaklaşması gerektiğini uzun uzun duşünmüş. Bu ciddi hazırlık süreci sonunda, bireysel ve toplumsal sorumluluklarımızı, tepkilerimizi sorgulayan, sağlam bir senaryo çıkmış ortaya. Sonra, konuya yaklaşımındaki yalın felsefe filmin biçemini belirlemiş. İçerikle uyumlu minimalist sinema dili, bu noktada kendini dayatmış. Seçtiği yalın anlatım dili, Aydın’ın çok beğendiği ve etkilendiği usta yönetmenlerin dilleriyle kuşkusuz akrabalıklar içeriyor. Ancak, temeldeki duyarlı, mesafeli yaklaşımı, alabildiğine özgür, özgün ve içten bir kimliğe sahip. Devlet eliyle, derin ya da yüzeysel fark etmez, devlet adına işlenen cinayetler karşısında önce birey, sonra da toplum olarak gerekli tepkiyi ? Ali Aydın, her şeyin hızla yaşandığı ve hemen unutulduğu günümüzde, biraz durup düşünmenin, iç hesaplaşmalara girmenin, tepki göstermenin, direnmenin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Seyirciyi, yönlendirmekten özenle kaçınarak, düşünmeye çağırıyor. gösterebildik mi? Vicdanlarımızın sesine yeterince kulak verebildik mi? Kendi kendimizle, içtenlikle hesaplaşabildik mi? Bu sorulara, 18 yıl önce ‘hükümete karşı olmak’ suçlamasıyla gözaltına alındığından bu yana ‘kayıp’ olan oğlunu inatla arayan demiryol bakım işçisi Basri’nin bireysel dramı eşliğinde yanıt arıyoruz. 15 günde bir resmi makamlara dilekçe göndererek oğlundan haber beklemeyi yılmadan sürdüren Basri’nin, Toros Dağları eteğindeki küçük istasyonda, işi ve bekâr evi arasında geçirdiği sessiz yaşamının direği, bu kendine özgü kararlı direniş biçimidir. Sonunda, oğlunun toplu bir mezarda bulunan kemikleri, İstanbul’da adli tıp morgunda, küçük bir tahta sandık içinde kendisine verilecektir... Ercan Kesal’ın, farklı bir ışık, daha doğrusu bulanık gölgeler bulup çıkararak derinleştirmeyi başardığı Basri karakteri, izleyiciyi filme bağlayıveriyor. Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerindeki sağlam yorum ve senaryo çalışmalarından tanıdığımız Ercan Kesal, içine dönük ketum Basri’yi zaman ve coğrafya ötesi bir kimliğe taşırken, oyunculuk yeteneğinin ne kadar geniş bir yelpazeye sahip olduğunu da kanıtlıyor. Dağıtım şirketi, “Küf”ün İtalya haklarını satın alan Nanni Moretti, filmi Ali Aydın ile Ercan Kesal’ın ortasında izliyor ve herkesle birlikte uzun uzun alkışlıyor... Kesal’ı, yanına gelip kucaklayarak kutlayan tanınmış bir yönetmen daha var: “Kuzuların Sessizliği” (1991) ile tanınan, festivale yarışma dışı sunulan “Enzo Evitable Music Life” adlı son belgesel filmiyle katılan Amerikalı yönetmen Jonathan Demne (1944). Bu arada, Muhammet Uzuner ile Tansu Biçer’in “Küf”te sergiledikleri başarılı yorumları da unutmamak gerekiyor. Ayrıca filmin görüntü yönetmeni Murat Tuncel de izleyiciler tarafından özellikle kutlananlar arasındaydı. Akla gelebilenin tersine, “Cumartesi Anneleri” arasında tanıdığı bir kimse olmayan Ali Aydın, o kadınların eylemleri gerisindeki siyasi boyuttan, derin adaletsizlikten ve bireysel düzeyde yaşanan acılardan çok etkilenerek konunun gerisindeki vicdan hesaplaşmasını, bir baba karakteri gerisinde daha farklı bir ortamda işlemeyi uygun görmüş. Çok da iyi yapmış. “Küf”, bir dönemle ya da belirli bir olayla sınırlı kalmayan, siyasi çözümlemeye girmeyen, seyircisinin duygularından çok bilincine seslenen, onu yönlendirmekten özenle kaçınarak düşünmeye davet eden bir film. Her şeyin hızla yaşandığı ve hemen unutulduğu günümüzde, biraz durup düşünmenin, iç hesaplaşmalara girmenin, tepki göstermenin, direnmenin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor Ali Aydın. Metin Arditi İstanbul’da ? Kültür Servisi Dünyaca ünlü Suisse Romande orkestrasının yöneticisi, yazar Metin Arditi, İstanbul’da. Ağustos başında okurla buluşan “Turquetto” adlı romanıyla büyük ilgi gören yazar, bugün saat 19.30’da Pera Müzesi’nde Haldun Hürel ile buluşarak hem kitabı hem de şehir ve müziğin edebiyata kattıklarını anlatacak. Halka açık gerçekleşecek olan etkinlik 19.00’da izleyicilere kapılarını açacak. Söyleşinin açılışını ise saat 19.00’da JanetJak Esim Sefarad müziği konseriyle yapacak. C MY B C MY B