Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 EYLÜL 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA PAZAR YAZILARI 11 Entrikaların A merkezinde sağcılar vusturya seçimlerini göçmenler, Türkiye’nin AB üyelik başvurusu ve siyasilerin karanlık ilişkileri belirlemekte. Seçimlerde bu konuları kullanan aşırı sağcılar hep zaferle çıkmıştır. İşin garibi, aşırı sağcı parti rüşvet, görevi suiistimal, vergi kaçırma, siyasi gücünü yakın çevreleri ve kendileri için kullanmanın merkezinde olmuşlardır. İki sağcı parti Hıristiyan Demokratlar (ÖVP), ırkçı parti olarak bilinen Özgürlükçü Parti’nin (FPÖ) geçmişte oluşturdukları koalisyon hükümetinin bakanlarının isimleri skandallarla anılmaktadır. Bunlar arasında içişleri bakanlığı, Avrupa Parlamentosu milletvekilliği, maliye bakanlığı koltuğunda oturmuş olan siyasetçiler de var. Aktif siyasetten çekilen kimi isimler hakkında açılan davalar sürmekte. Bir trafik kazasında hayatını kaybeden aşırı sağcı parti lideri Jörg Haider’in yetiştirdiği ve daha sonra da sağcı Hıristiyan Demokratlara kaptırdığı eski maliye bakanı hakkında açılan davaları takip etmekten toplumun başı döndü. Hakkında vergi kaçırmaktan, İsviçre’deki banka hesaplarının hesabını sormaya kadar davalar açıldı. Bugüne kadar olan skandalların merkezinde devletten, Avrupa Parlamentosu’ndan elde edilen haksız kazançlar ve büyük işletmelerden alınan paralar vardı. Avusturya’nın büyük işletmelerinin birisinin çalışanı basın toplantısında parlamentodaki partilerin temsilcilerine rüşvet verdiğini söylemişti de eski başbakanlardan birisi sadece “Ben adı geçen firmada hiç çalışmadım” demekle yetinmişti. Meclis üçüncü başkanının adının bir skandala karışması da gündemi uzun süre işgal etti. Skandalın merkezinde bu sefer ne devlet ne de bir devlet kurumu vardı, sadece parlamento başkan yardımcısı ile bir vatandaş bulunmaktaydı. 90 yaşlarında bir milyoner hanım bir satış merkezinde parlamento başkan yardımcısı Martin Graf’la karşılaşır. Yaşlı kadın, Graf’tan bir miktar parasının olduğunu ve nasıl değerlendirmesinin daha iyi olacağını öğrenmek ister. Graf aşırı sağcı parti FPÖ milletvekilidir ve bu parti bugüne kadar işçilerin ve dar gelirlinin temsilcisi olduğunu iddia etmiştir. O halde “güvenilir” çevredir. Pek de dar gelirli olmayan yaşlı kadının 1 milyon Avro’su vardır. Graf milyoner kadına bir vakıf kurabileceğini öğütler. Graf ile milyoner kadın arasında görüşmeler sonrasında vakfa ait sözleşme imzalanır. Kadının adına kurulan vakıfta Graf da yönetim kuruluna girer. Vakıf adına Viyana’nın en müstesna mahallesinde bir bina satın alınır. Bu binaya Graf’ın lokantacılık yapan kardeşinin işletmesi de taşınır. Vakıf çalışmaları sürer. Yaşlı milyoner, vakıftan kendisine herhangi bir para gelmediğini basına yansıtır ve olay dallanır budaklanır, basında konu ayrıntılı işlenmeye başlanır. VİYANA Olayı sorgulayan basına oldukça kızgın olan aşırı sağcı parlamenter, kadına birkaç bin Avro para ödendiğini dile getirir. Graf’ın vakıf ilişkisinin ortaya çıktığı dönemde kamuoyu yoklamaları yapılır. Bugün seçim KADİM ÜLKER olsa hangi partiye oy verirsiniz, diye sorulan anketlerde siyasi partilerin oy dağılımında değişiklikler gözlenir. Avusturya’da dört siyasi parti vardır: Sosyal Demokratlar (SPÖ), Hıristiyan Demokratlar (ÖVP), Yeşiller ve ırkçı parti olarak bilinen FPÖ. SPÖ, ÖVP ve FPÖ’nün oy oranları anketlerde başabaştır. Zaman zaman FPÖ’nün diğer iki partinin oy oranını geride bırakarak, birinciliğe yükselmiş olduğu görülmektedir. İşte FPÖ’lü Graf’ın vakıf ile olan ilişkisi, diğer partilerin imdadına yetişmiştir. Graf’ın vakıftaki rolünün, kamuoyu yoklamalarında FPÖ’nün oy oranını düşürdüğü görülürken, basında FPÖ parti başkanının “43. doğum günü hediyesi olarak Graf’ın istifası iyi olacaktır” biçiminde yazılar yayımlanır. Ayrıca FPÖ Genel Başkanı Heinz Christian Strache’nin durumdan rahatsızlık duyduğu da dile getirilir. Basın kısa süre sonra yanıldığını öğrenir. Zira Strache, Martin Graf’ın vakıftaki konumunun “çok temiz” olduğunu ve parti olarak Graf’ın arkasında durduğunu açıklar. Siyasilerin yolsuzluk dosyaları Avusturya gündemini sarsmaya devam ediyor. Bunlardan en önemlisi hiç şüphesiz Graf’ın partisi FPÖ’nün Kaerten eyaleti yöneticisi ve eyalet belediye başkan yardımcısı aleyhinde kara para aklamaktan verilen 7 aylık hapis ve 150 bin Avro para cezası sonrasında istifa etmesi ve kardeşinin atanmasıydı. Diğer önemli olay ise ülkenin en önemli haber dergisinin Avusturya’da siyaset rüşvet ilişkisinin ÖVP’nin uzun yıllar genel başkanlığını yapan, eski başbakanlardan Wolfgang Schüssel ile başladığını kapak konusu olarak duyurmasıydı. Siyasilerin rüşvet ilişkileri gazetelerin manşetinden, haber dergilerinin birinci sayfalarından aylardır hiç inmemekte. Haber dergilerinden birisinin FPÖ ile bir dönem koalisyon ortaklığı yaparak, yolsuzluk ilişkilerinin önünün açılmasını sağlayan sağcı ÖVP’nin ölüm ilanını kapak konusu yapması oldukça ilginçti. Kapak konusunu bir ilan ile veren dergi: “Burjuvazinin anası, Hıristiyan değerlerin, köylülerin ve orta sınıfın koruyucusu partimiz ÖVP (1945 2013) 68. yaşında uzun süre devam eden ağır yolsuzluk ilişkisi sonrasında aramızdan ayrılarak, acılarından kurtulmuştur” ifadesi yer alıyordu. 2013 yılında genel seçim var; genel seçimden sonra Graf’ın FPÖ’sü ve “ağır yolsuzluk ilişkisi”nin yolunu açan ÖVP’nin helvası yenilecek mi, göreceğiz. Kadim.uelker@gmail.com err Jaeger ile arada sırada karşılarız. Geçenlerde de otobüs durağında oturuyordu. Yanında bir sürü poşet. İçleri dolu. “Hayrola alışverişten mi?” diye soruyorum. “Evet” der gibi başını sallıyor. Jaeger pek konuşkan biri değildir. “Size yardım edeyim.” Poşetlerine uzanıyorum. Yine yanıt vermiyor, sadece gülümsüyor. Az sonra o önde, ben peşinde “evine” doğru yürüyoruz. Karşımızdaki ormanda yaşıyor. 1970’li yılların açıp, ünlendi de! sonunda çalıştığı kömür deposu kapanınca işsiz kalan, STUTTGART Avrupa’nın en büyük ve en güçlü ardından da eşinden boşanan Jaeger sokağa düşmüş! ülkesi Almanya’da 700 bin evsiz Son otuz yıldır tüm yaşamını ağaçlar arasına kurduğu barksız insan yaşamakta. Kent derme çatma, çadırbaraka karışımı “ev”de geçiriyor. belediyeleri büyük bir çoğunluğuna Ona hiç kimse karışamıyor. Ne çevre villalarda hiç olmazsa geceleri başlarını yaşayanlar, ne de ormanda devriye gezen polisler. sokacak yer gösteriyor. Yine de 30 Tahta, karton ve çadır bezinden oluşturduğu “ev”inden bin insan yaşamını tam anlamıyla vazgeçirtmek için çok uğraştılar. Herr Jaeger dayattı. AHMET ARPAD sokakta geçiriyor. Kar, buz ve “Gel, seni bir yurda yatıralım” dediler. İnatla hep yağmurda ormanlar, parklar, köprü karşı çıktı. Baktılar ki olmayacak, ona yardıma karar verdiler. Hali vakti yerinde, iyi yürekli komşular Jaeger’e altları, kapı içleri, aralıklar, alt geçitler, metro istasyonları onların barınakları. Bir zamanlar iş güç, ev yiyecek taşımaya, eline birkaç kuruş tutuşturmaya başladı. Devletin verdiği sosyal yardım parasını da, kente bark, çoluk çocuk sahibi bu insanlar şimdi yalnız. Devletin desteği ölmemelerini sağlıyor... Alman İş inmediği zamanlar, ormandaki barınağına her ay polis Kurumu’nun en son açıklamalarına göre ülkede 3 milyon getiriyor. Geçen kışın çok soğuk günlerinde belediyenin kişi işsiz. Bundan öteye, artık kimsenin iş vermediği 50 sosyal hizmet görevlileri her gün ona uğradı, yaşın üzerinde, ümidini iyice yitirmiş 4.5 milyon insan gereksinimlerini karşıladı. Herr Jaeger bir zamanlar yerel daha var. Ellerine geçen düşük sosyal yardım ile fakirlik bir TV istasyonunun kameralarına “evinin kapıları”nı H adamın özgür yaşamı! sınırında, gelecekleri belirsiz bir yaşam sürdürüyorlar. Devlet toplam 7.5 milyon insanına iş bulamıyor. Resmi verilere göre toplam nüfusun yüzde 16’sı (13 milyon insan) “fakir” kabul ediliyor. Fakirlikten etkilenen çocuk sayısı 2.5 milyon! İlginç bir başka açıklama da, ülkede 4.5 milyon kişinin okuma yazma bilmediği... Az sonra Herr Jaeger’in “evi”ne varıyoruz. Kedisi bizi karşılıyor. Yaşlı adamın ayaklarına sürünüyor. Bana ise pek iltifat etmiyor! “Matilde bak geldim, sana yemekler getirdim” diyor Herr Jaeger. Kedi anlamış gibi topraklara yatıp, şöyle bir geriniyor. “Şu sıralar yağsız şeyler veriyorum, biraz şişman da...” Fakat görünümü sağlıklı Matilde’nin. “O benden genç” derken hafiften gülümsüyor yaşlı adam. Evet, kedi 15 yaşında. Otuz yıldır karşımızdaki ormanda yaşayan Herr Jaeger de 83... Her ikisi de özgür yaşamı seviyor! www.ahmetarpad.de Ormandaki yaşlı Şarkılarla Paris... ir kente, bir yöreye duyulan sevgi, hayranlık ve bağlılık ne yalnızca uğrunda dökülen kanlar, yiğitlikcengâverlik çığlıkları; ne de batan güneşle, doğan mehtabın suya vuran aksi, saray, kale, kilise, cami siluetleri gibi fiziksel, biçimsel güzellik tanımlamalarıyla ölçülebilir. Saydıklarımız yerine göre olumlu veya olumsuz birer etken olarak göz önüne alınabilir. Sen bir kentin işgalden kurtuluşunu değil de fethini kutluyorsan; adına kurduğun sanal müzelerde kahramanlık güzellemeleri ve tarihi masallarından öteye anlatacak hikâyen, dünya bilim ve sanatına katacağın evrensel ürünün yoksa, tarih denen sürecin ilksel (ilkel değil) aşamalarında henüz emekliyorsun demektir. Oysa bir kenti gerçekten imrenilir, cazip, efsanevi, diğerlerinden farklı, belki (de şimdilik) üstün kılan hakkında yazılan, çizilen, çekilen, bestelenen eserlerdir. Yazılı, görsel, işitsel, tüm duyulara hitap edebilen esinlenme kaynaklarının zenginliği; bunların çoğunluk tarafından okunabilir, dinlenebilir, görülebilir, yenilebilir, içilebilir, giyilebilir, kullanılabilir, paylaşılabilir olması bir ana boyuttur. Bu boyutun insanlığa; o kente gitse de, gitmese (gidemese) de yerkürede teneffüs eden 6 milyar insana bir düşünce, bir duygu olarak bir biçimde mal olması ise bir başka esas boyuttur. Paris bu tarz dünya kentlerinin ilklerinden biri, kimilerine göre de halen birincisidir. Hatta bu kimileri, geçtiğimiz 29 Afrika’ya dünyada şimdilik 4000’i Temmuz’da kapılarını kapatan aşkın Paris’e yakılmış ezgi, türkü, “Şarkılarla Paris” sergisini melodi mevcut. İkinci sıradaki New savlarının kanıtı diye savunmaktan York iyimser ihtimalle bu sayının kaçınmıyorlar. Niçin mi bir çeyreğini yakalıyormuş. Ne diyeceksiniz? Boğaz’ı var, ne dağı; ne Mekke’si, 90’ların ikinci yarısında Paris’te ne Vatikan’ı; ne kaleleri, ne surları; Türkçe yayın yapan bir topluluk ne kırmızı ışıklı vitrinlerde salınan radyosu için 30 civarında, İstanbul kızları, ne serbest uyuşturucu satan etrafında şarkıtürkü tespit etmiştik. cafe’leri! 105 km²’lik bir alana Okuduğunuz yazı vesilesiyle o sığan sır, büyü nedir ki, örneğin günkü küçük araştırmaya turizmi patlamış (!) ilaveten 15 yıl arayla Türkiye’ye gelen PARİS yaklaşık 50 kadar yeni turist sayısının parça bulduk. Hadi diyelim üstünde, 40 milyon 100 oldu. Siz deyin 200. kişi her yıl mendil “Paris en chansons / boyu bu Paris’e Şarkılarla Paris” sergisini koşmaktadır? hazırlayan iki kurumdan Bilinen Paris’e yakılı UĞUR HÜKÜM Paris Tarihi Şehir şarkıların ilkini Kütüphanesi Müdiresi papaz, besteci ve çok Emmanuelle Toulet’ye göre, sesli halk şarkılarıyla ünlü yorumcu dünyanın en fazla şarkıya konu Clément Janequin’e (14851558) kenti Paris. Sergide, sadece Paris borçluyuz. Janequin’in kökü 1530’a sokak isimlerinden hareketle 235, dayanan “Paris Çığlıkları” başlıklı daha da ötesinde toplam 400’ün ezgiyle başlayan serginin ilk üzerinde Paris şarkısı meraklılara bölümü “Başından 19. Yüzyıla” sunulmuş. Olayın en özgün kadar dayanıyor. 8 bölümlük özelliklerinden biri de interaktif serginin ikinci bölümü sokak sokak, ekranlı Paris haritasına dokunarak semt semt Paris’i şarkılayan şu sokak, şu meydanın şarkısını benzersiz Paris şarkı yazarı, besteci, dinleyebiliyorsunuz. argo ustası, anıt yorumcu, http://chansons.paris.fr/carto “gerçekçi şarkı” geleneğinin Sergiden geriye kalan katalog ve kurucularından Aristide Bruant’a internet sitesi (18511925) hasredilmiş. Ne mutlu www.chansons.paris.fr sayesinde ki sanatçının bir kısmı 1906 öncesi 2750 repertuvarlanmış Fransızca kaydedilmiş 100’ün üstünde kaydı Paris şarkısının varlığını biliyoruz. günümüze kalmış. Sinema, Şarkılarla Paris bu rakamla da belgesel, televizyon ve radyo bitmiyor. ABD’den Japonya’ya, programları alıntıları; afişler, Arjantin’den Cezayir, Kara fotoğraflar, kitaplar, dergiler, B Bond’lar eğlendi İsveçli James “İ ugur.hukum@gmail.com C MY B C MY B elyazmaları, dönem kılıkları ve benzeri aksesuvarlarla zenginleştirilmiş serginin diğer bölümleri şöyle: “Paris sokakları boyunca” (yitirilmiş Paris’e özlem), “Yaya, arabayla, metroyla Paris”, “Parisliler”, “Paris bir şenliktir”, “Sinemada Paris şarkısı” ve “Efsanevi artistler”. Serginin sağdıçı, isterseniz vaftiz anası yaşayan efsane, 60 yıldır Paris şarkıları ve Fransız şarkı geleneği şahsında simgeleşen aykırı kadın, SaintGermaindesPrès’nin Kızıl Meleği, solun solunda feminist Juliette Gréco’nun (1927) büyük Amerikalı besteci George Gershwin’den (18981937) aktardığı gibi, “Şarkıların olası iki öznesi vardır, Paris ve aşk”. Serginin kataloğunu yazan, Fransız müziği uzmanı ve Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi (CNRS) araştırma müdürlerinden Christian Marcadet’nin eklediği gibi Paris Şarkıları’nın bir bileşeni daha vardır ki, bu kenti hâlâ inanılmaz oranda cazip kılan sihirli iksiri tamamlar. Başkaldırı! Karanlığa, gericilik, mutlakiyetçilik ve haksızlığa isyan... Janequin’den Léo Ferré’ye (191693), Bruant’tan Renaud’ya (1952) şair ve şarkıcı gönül gönüle verip hatırlatırlar, “Ey ziyaretçi, gördüğünü sanıp geçtiğin bu Paris dokusunda kokusunda, renginde lezzetinde benim de emeğim var. Unutma!” sveçliler de insan, odasında oturacak ve 95 bin kron maaşını almaya devam neden edecek. Sonra mı? şaşırıyorsun” Gazeteler iki gün sonra da diyor dostum. Sonu bakanın kendi personeline gelmeyen skandallara usulsüz harcama şaşırmamışa benziyor. kapsamında ziyafet Vergi ödemenin adeta kutsal bir görev sayıldığı bir verdiğini ortaya çıkardı. ülkede, devlet kurumlarının, Ama bakanı kızağa çeken olmadı. Daha mı? Siyasi eğlencelerde milyonları har polisin ya da daha yaygın vurup harman savurmasını adıyla istihbarat servisinin doğal karşılıyor. Bir bildiği olsa gerek. Dünyanın birçok eğlencesi dünya basınında magazin haberlerine konu yöresini gezmiş görmüş, değişik insanları tanımış biri oldu. Acaba bütün istihbarat elemanları da bunlar gibi dostum. Demek ki insanın mi? Kendilerini dünyayı pek de öyle matah bir canlı belalardan kurtaran James türü olmadığını anlamış. Bond zannediyor olsalar Ama İsveç gazeteleri gerek ki, eğlence gecesini haftalardır, günaşırı skandalı manşet yapıyor. Bu James Bond temalı skandalları ortaya çıkaranlar düzenlemişler. Geceye İngiliz istihbarat servisinin da, yazanlar da İsveçli şefi de davetliymiş. Çok olduğuna göre, demek ki milyonlu fatura ödendi ama insanları aynı kalıba devletin güvenliğini sokmak pek doğru değil. sağlayan Bond’ların Ayrıca İsveç’te son yıllarda karizması da çizildi. tanık olduğumuz skandallar Polis deyince Norveçliler daha çok sistemdeki aklıma geldi. Kuzey değişiklikle bağlantılı. ıssızlığında olaysız Kamu kurumlarının üç kuruşa eşe dosta satıldığı bir yaşamaya alışmış İskandinavlar dünyanın yeni sistemde, vatandaşın ahlakı koşullarına ayak da erozyona uğruyor. Bir uydurmakta bayağı çürük yumurtanın sepetteki bütün yumurtaları çürütmesi zorlanıyor. Geçen yıl Oslo ve Ütoya adasında 77 gibi bir şey. Devlet kişinin öldürüldüğü katliam ölçeğinde alacak olursak, günü Norveç polisinin tepedeki çürüme şaşkınlığı tarihe aşağıya doğru geçti. Olayla STOCKHOLM yayılıyor. Bir ilgili bağımsız gazetenin komisyonun “Skandalların hazırladığı sonu gelmiyor” raporda, başta başlığında polis olmak ifadesini bulan üzere devlet skandallar, genel OSMAN İKİZ kurumlarının müdürlüklerin ihmali eğlence yüzünden bu harcamaları. Örneğin kadar büyük bir katliamın “kalkınma” ya da yaşandığı sonucuna varıldı. Raporun açıklanmasından “büyüme” diye bir gün sonra da emniyet çevirebileceğimiz genel müdürlük, personel arasında genel müdürü istifa etti. İsveçli James Bond’lar da kaynaşma sağlansın, “mirasyediler” gibi çalışanlar birbirlerini daha eğlendiler ama teşkilatın iyi tanısın diye mayıs bütçesi kısıldığından şimdi ayında İsveç’in en pahalı bir bölümü işsiz kalacak. otelinde yemekli eğlence Skandallar bu kadar değil. düzenlemiş. Stockholm Daha çok var ama hepsi dışından gelenler de haliyle aynı kalıba girecek cinsten. otelde kalmış. İsveçlilerin Hele genel müdürlüklerden eğlenmeyi çok sevdiğini, birinin festival düzenlesin eğlenmek için hiçbir fırsatı diye bir aracıya ödediği kaçırmadıklarını daha önce para dudak uçurtacak yazmıştım. Tabii bu cinsten. Ne kadar mı? Tam yemekli eğlencenin 9.5 milyon kron. Para karşılığında milyonluk ödenmiş de, görevi kimin fatura ödenmiş. Kadın genel verdiği belli değil. Kâğıtlar müdür de basmış imzayı, bulunamıyor. Tahmin ödemiş faturayı. Nasıl olsa edebileceğiniz gibi bu işler cebinden çıkmıyor. Oysa arkadaş çeteleri arasındaki kurallara göre yüksek “al gülüm, ver gülüm” ödemeli eğlencelerin ihale ilişkisine dayanıyor. ile düzenlenmesi gerekiyor. Çürüme de zaten böyle yayılıyor. Yoksa dünyayı Tabii olay manşet olunca gezmiş, insanları tanımış merkez partili çiçeği dostumun dediği gibi, burnunda ekonomiden İsveçliler de insan sorumlu kadın bakan, olduğundan, olanlara genel müdürü kızağa çekti. şaşırmamak mı gerekiyor? Kızağa çekince ne oldu, diyeceksiniz. Kadın emekli osman.ikiz@tele2.se oluncaya kadar bakanlıktaki