22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 AĞUSTOS 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 13 kayıt dışılık körüklenir. Hükümetin, Maliye Yani, kayıt dışı Bakanlığı’nın, Gelir ekonomi ile mücadele İdaresi Başkanlığı’nın etmenin birinci şartı her herkes tarafından türlü götürü bilinen temel vergilemenin önüne amaçlarından biri de geçmektir. Basit usulde kayıt dışı ekonomi ile vergilendirme bir tür mücadele etmek. Bu götürü vergilendirmedir. amaç, gerek parti İşte basit usule dönüşü programlarında, gerek sağlamak doğrudan bakanlık kayıt dışılığı teşvik açıklamalarında, anlamına gelir. gerekse stratejik eylem Öte yandan, gerçek planlarında sıklıkla ifade usulde vergilendirilirken edilmekte. basit usule dönebilmek Amaç ve niyet güzel, için arka arkaya iki ama eylemler buna körüklenir. hesap dönemi iş hacminin Gelir uygun mu? Bazı eylemler, bırakın Teslim ve hizmetlerinde KDV Vergisi Kanunu’nun 48. maddede kayıt dışı ekonomi ile mücadele hesaplamazlar. Dolayısıyla KDV etmeyi, adeta kayıt dışılığı beyannamesi vermezler. Bunlardan yazılı hadlerden düşük olması gerekmekte. Sırf basit usule özendirici nitelikte. Örnek mi? mal veya hizmet alanlar, KDV Hemen açıklayalım. indirimi yapamayacakları için belge dönebilmek için bazı mükellefler iş hacimlerini düşük gösterme gayreti Geçen günlerde çok önemli talep etmeme yoluna gidebilirler. içine girebilir. Belgesiz satış eğilimi vergisel düzenlemeler yapan bir Böylece kayıt dışılık körüklenir. yükselir ve bu da kayıt dışılığı kanun yayımlandı. 6322 sayılı Yüklendikleri KDV’yi indirim körükler. kanun. İşte bu kanun basitleşmeyi konusu yapamazlar, bu nedenle Basit usule dönüşü sağlayan kolaylaştırdı. mal ve hizmet alışlarında belge 6322 sayılı yasanın gerekçesinde, Eski düzenlemelere göre, gerçek talep etmeme yoluna gidebilirler. bu düzenlemenin amacının küçük usulde vergilendirilen bir vergi Böylece kayıt dışılık körüklenir. esnaf ve sanatkârı desteklemek mükellefinin basit usule dönmesi Yaptıkları ödemelerden vergi olduğu belirtiliyor. Oysa ki kayıt mümkün değildi. İşte 6322 sayılı kesintisi yapmazlar. Muhtasar dışılığın hiçbir zaman bir destek kanun basit usule dönüşü mümkün beyanname vermezler. Böylece unsuru olarak düşünülmemesi hale getirdi. Kayıt dışı gerekir. Aslında ekonomi ile mücadele küçük esnaf ve etmenin birinci şartı EMEKLİYKEN ÇALIŞANLARIN MAAŞINDA KESİNTİ OLUR MU? sanatkâra o kadar her türlü götürü fazla destek vergilemenin önüne Devlet hastanesinden emekli olan sağlanabilir ki… geçmektir. Basit eşim, halen özel bir hastanede hem6322 sayılı usulde vergilendirme şire olarak çalışıyor. Emekli maaşınKanun ise bir tür götürü dan kesinti yapılıyor mudur? Ümit “basitleşmeyi” vergilendirmedir. Oğuz Sorularınız için malikolaylaştırdı. Basit usule tabi ? cozum ismmmo.org. Emekli olduktan sonra işçi olarak Oysa bizim mükellefler; tr adresine mail atasosyal güvenlik destek primi öde“nitelikli” Kanuni defter, bilirsiniz. Tüm sorular yerek çalışmaya devam edenlerin eposta ile tek tek olmamızı yani işletme defteri, emekli maaşlarından kesinti yapılmaz. cevaplanacaktır. sağlayacak yevmiye defteri, Net emekli maaşını öğrenmek için düzenlemelere defteri kebir ve SGK’ye dilekçe ile başvurabilirsiniz. ihtiyacımız envanter defteri olduğu ise tutmazlar. Böylece tartışılmaz. kayıt dışılık Kıdem Tazminatı ve Hakların Törpülenmesi Kıdem Tazminatı Fonu’na ilişkin açıklanan taslağa dair tartışma sürüyor. Durumun netlikle ortaya konulmaması işçiyi endişeye sevk ediyor. Çalışma Bakanlığı ise işçilerin yüzde 92’sinin kıdem tazminatını alamadığı vurgusuyla yeni düzenlemeyi savunuyor. İyi incelendiğinde, “Kıdem Tazminatının İşçinin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkında Kanun Taslağı”nın yeni ve farklı bir sistem getirdiği görülüyor. Bugüne kadar işverenler tarafından her bir çalışma yılı karşılığında 30 günlük brüt giydirilmiş ücret üzerinden kıdem tazminatı ödenirken, yeni sistem işverenler yerine bir kıdem tazminatı şirketi tarafından kıdem tazminatının ödenmesini öngörüyor. İşverenler, prim yükümlülükleri nedeniyle işçilerin ücretlerinden herhangi bir indirim veya kesinti yapamayacak. Taslakla kıdem tazminatının; aylık olarak SGK bildirgesinde yer alan prim matrahı üzerinden yüzde 4 oranında kesilecek kıdem priminin takip eden ayın sonuna kadar Emeklilik Gözetim Merkezi’ne yatırılması düşünülüyor. Bu, işçinin özellikle de düşük maaşla çalışanın kıdem tazminatında yarı yarıya bir kayba işaret ediyor. Yani, 1000 lira brüt aylık ücret alan işçiye bugün her bir yıl için yine 1000 lira kıdem tazminatı ödenirken, yeni sistemde her bir yıl için 480 lira ödenecek. Taslağa göre; bu hesaplardaki tutarlar Emeklilik Gözetim Merkezi aracılığıyla işveren tarafından seçilecek şirkete aktarılacak. Bireysel kıdem hesabındaki birikimlerin hangi yatırım aracında değerlendirileceğine işçi karar verecek. Tercih beyan edilmezse birikimler, asgari yüzde 40 oranında hazinenin ihraç ettiği kamu borçlanma araçları veya kira sertifikalarını içeren bir fonda değerlendirilecek. İşçi, iş değiştirdiğinde bireysel kıdem hesaplarını birleştirebilecek. İnternet üzerinden Bireysel Kıdem Hesabı’na yatırılan tutarlar, işverenlerin ödeme yapıp yapmadığı ve nemalandırılan tutarlar görülebilecek. İş sözleşmesi kıdem tazminatı almaya hak kazanmadan biterse işçi, tahakkuk eden prim ile tahsil edilen prim farkını ve bu farka ilişkin nema gelirini bireysel kıdem hesabına yatırılması şartıyla işvereninden talep edebilecek. Kıdem tazminatında, kıdem tazminatı sisteminin yürürlüğe gireceği tarihe kadar olan dönem için çalışanlar eski haklarını ölüm, fesih, emeklilik vb. şartlara göre alabilecek. Ancak, yeni sistemde eskiye ait haklar korunacak olsa da, yüzde 4 oranının getirilmesi halinde yeni dönemde düşük ücretliler açısından yarı yarıya hak kaybı kaçınılmaz olacak. Yeni sistemde bireysel kıdem hesabından para çekme hakkını ilk kez kullanabilmek için, 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 prim ödeme gün sayısını doldurmak şart. Ayrıca konut alırken de kıdem tazminatı çekilebilecek. Kayıt Dışılığı Özendirme: ‘Basitleşme’ 19 Mayıs!.. Onlar hep vardılar… Onlar, Atillâ İlhan’ın o yalın ve güçlü anlatımıyla, “haymatlos kotası”nın eline kalem tutuşturulmuş öncüleriydiler.. Ülke ne zaman dara düşse, ne zaman ufku karartacak bir büyük sorun baş gösterse onlar hep karşı tarafta, doğal mevzilerinde yer aldılar.. Örnek çok; Ermeni meselesinde, taa en başından Ermeni tezlerinin gönüllü savunucusu oldular... Bağlılıklarını göstermek için üşenmeyip Erivan’a kadar gidip, soykırım anıtına çiçek bile bıraktılar... Üstelik hakarete uğrayıp, başlarından aşağı şarap dökülmesini bile göze alarak!.. Kıbrıs meselesinde Rum tarafının yanında yer almayı, bağlı oldukları efendinin talimatları doğrultusunda gayet doğal gördüler örneğin... 60 yılını EOKA’cı Rum çetelerine ve Yunan faşistlerine karşı mücadeleye adamış Denktaş’ı faşistlikle suçladılar... Kıbrıs’ın beş para etmediğini, başımıza bela olduğunu, Türkiye’nin bütçesini mahvettiğini bile yazdılar utanıp, sıkılmadan... Sonra da hep bir ağızdan “verkurtul” çığlıkları attılar. Oradaki İngiliz üslerini, ABD’nin üs kurmak için yırtındığını, o adanın Türkiye’nin Akdeniz’de söz sahibi olduğu tek ada olduğu gerçeğini ise hep sakladılar. Kürt meselesinde aynı efendinin mevzisinde kalem oynattılar yıllarca... Örneğin 1992 yılında, PKK’nin en saldırgan ve baskın olduğu dönemde çıkardıkları bir haftalık dergide Türkiye haritası yayınlayıp, batı bölgelerini ayrı, Doğu ve Güneydoğu bölgelerini ayrı renge boyayıp, “Batı üretiyor, Doğu tüketiyor” alçaklığına bile soyundular... Tıpkı dincilere yapıştıkları gibi, Kürtçülere de yamandılar... Özal’ın federasyon fikrini nasıl ateşli şekilde savundularsa, Zana’ların, Baydemir’lerin, Karayılan’ların “özerklik”, “bağımsızlık” çığlıklarını da aynı şehvetle desteklediler… Onlar ülkelerine de, insanlarına da hep düşmandılar… ??? Onlar şimdi yine sahnede... Bu kez Suriye’de oluşturulan “ikinci Kandil” için kalem oynatmaya başladılar... Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, Suriye’nin kuzeyinde kotarılmakta olan “Batı Kürdistan” senaryosuna karşı Türkiye’den yükselen hoşnutsuzluğu görünce, bugüne dek yaptığı en açık ve seçik açıklamada aynen şunları söyledi: Türkiye’nin olası bir müdahalesi cinnet olur. Irak’ta olduğu gibi İran’da özerk Kürdistan olacaktır, Türkiye’de de özerk Kürdistan olacaktır, Suriye’ye de özerk Kürdistan olacaktır. Bunun başka bir yolu yoktur. 20 milyon Kürt artık kendi varlığını reddeden bir halkın varlığına, varlığını armağan etmeyecektir. Bunu bütün dünya böyle bilsin. Benim yüreğimden geçen özerk Kürdistan’ın başşehri Kamışlı’dır. Özerk Kürdistan’ın başşehri Diyarbakır’dır, özerk Kürdistan’ın başşehri Hevler’dir, (Erbil) özerk Kürdistan’ın başşehri Mahabad’dır.” PKK’nin ileri karakolu bu sözleri söyleyince ne oldu dersiniz?.. İktidar cephesinden birtakım gevelemeler dışında tık çıkmadı ama “haymatloslar” vakit geçirmeden devreye girdi ve benim alıntı yaparken bile utandığım şu “stratejik” düşünceyi dillendirmeye başladılar: Mademki bu noktaya gelindi, ABD’yi karşımıza almayalım, hiç olmazsa kansız küçülelim!.. Aslında şaşılacak bi durum yok!.. En başından beri görevlerini yerine getirdiklerini zaten görüyor biliyorduk. Her yıl, aylarca ABD’nin ünlü “thinktank” kuruluşlarında “ev ödevlerini” ezberledikleri malumumuzdu… da, “hizmetli” olduklarını ilk kez bu denli açıkça gösterdiler!.. Anlaşılacağı üzere, Türkiye’ye dışarıdan dayatılan “parçalama” senaryolarına, artık içerden açık destek kampanyaları da eklendi... Tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi... Demek ki, durum 19 Mayıs’tır… Değerbilirlik İnsanın Ön Niteliği Olmalıdır PERİHAN ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Nedense son zaman ve günlerde bu insanlara özgü tanım, aralıksız aklıma takılır oldu. Özellikle TC’nin siyasasında, ‘Kurtuluş’ ve ‘Kuruluş’unda, ilminde, irfanında edebiyatında, sanatında ve daha birçok sahasında memleketimize, insanımıza yapıtlar bırakarak hizmet vermiş kişilerin, sadece yaşarlarken değil ölümlerinden sonra da değerbilirlikle kadirşinaslıkla anılıp yaşatılması o toplumun ön görevlerinden olmalıdır. Gelecek kuşakların eğitilmesinde de bunun önemli bir görev olduğunun bilinmesi gerekmektedir... Bu takıntıda emekli bir öğretim görevlisi olarak ME’de yenileştirme adı altında iktidarın bilimsel ve eğitsel durumu araştırılmadan, apar topar 4+4+4 sistemine girişerek, sorgusuz bildirimsiz mevcut ortaokulları İHO’lara dönüştürmeye kalkmasının etkisi olsa gerek. Kısa süre önce Sayın Başbakan, bir konuşmasında laiklik ilkesini göz ardı ederek “Dindar gençlik yetiştirilmelidir” dememiş miydi? İşte şimdi basından öğrenildiğine göre planlamalarında, Türkiye genelinde 673 imam hatip ortaokuluyla, aynı eşlikte seçmeli Kuran ve Peygamber Efendimizin yaşamının dersleştirilmesinde de bu amaç güdülüyor. Derse her ne kadar seçmeli dense de bunu seçmeyenler arkadaşlarınca dinsizlikle suçlanıp kınanacaklarından çekinerek o derse girecekler. Böylece sistem zorunlu hale dönüşecek. Dinin en önde gelen istismar öğesi olduğu bilinirken siyasette din eksenliliği bilinen AKP iktidarının buna laiklik ilkesini yok sayarak değişik kılıflar geçirmesi doğal değil midir? Zaten çok bilen(!) ME Bakanı makamına oturur oturmaz bir Fransız yazarını örnekleyerek, “Her şey zamanında geçerlidir, şimdi yeni şeyler gereklidir” diyerek Mustafa Kemal’in ME’ye getirdiği ve yönetmeliğiyle yasallaşan kurallarını yadsımamış mıydı? Böylece perşembenin gelişi çarşambadan belli olmuştu. Yıllardır uygulanagelen eğitim şuraları da böylece ortadan kaldırıldı. Birinci asra bir kala “laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” tanımıyla kör topal da olsa yürüyegelen çağdaşlık iddiasındaki yönetimimize değerbilmezlikle darbe vuruldu. ??? Peki bunca deprem ve fırtına içinde Cumhuriyeti kuran CHP nerede? Lütfen artık kendi içinizdeki karşıtlıkları, üstünlük duygularınızı bırakın ve kurucusu olduğunuz aydınlanmanın meşalesi Atatürk Cumhuriyetine, onun bu bü yük özenilen devrimlerine canınız pahasına da olsa sahip çıkın. Örneğin; askeri ve siyasi dehasıyla başarılarına ek olarak 23 Temmuz 1923’te Sevr’i son padişaha kabul ettirip ülkemizi paylaşarak işgal edenlerin temsilcilerine, önünde ceket iliklettirerek kabul ettiren “Bağımsızlık ve Özgürlük Senedimiz” Lozan Antlaşması’nı yurdumuza ve ulusumuza bahşeden İsmet İnönü’nün adının iktidarın ME Bakanlığı’nca tarih kitaplarından çıkarılmasına tepki gösterip topluma gerçekleri yansıtmak için sokak eylemleri yapmaları gerekirken aynı Ege’de mülkiyetimizde olan iki adanın Yunanlılarca işgalinde de olduğu gibi susup oturmayın. Değerbilirliğinizi kanıtlayın. Bunları dile getirmemi de yadsımayın. CHP’ye 60 yılı aşkın süre bağlı kalarak hizmet veren “kadın kotasını” getirmede, tüzüğe sokmada çok çaba harcayan, her kademesinde hizmet vermiş bir kişi olarak sanırım buna hakkım vardır. ??? Gelelim AKP iktidarının aymazlık örneği olan Suriye’ye uyguladığı siyasete. ABD’nin BOP siyasasının eşbaşkanlarından biri olduğunu, meydanlarda bağıra çağıra defalarca kabullenip söyleyen devletin başının, ABD’nin istemi doğrultusunda neferliğini yapması hiç de şaşırtıcı değil. Hele yaklaşan yerel ve genel seçimlerde taşeronluk hizmetlerinin karşılığı olarak giderlerini karşılayacağı patronuna karşı çıkılabilir mi? Kısa süre önce İran ve Rusya’ ya karşı Amerika’nın öz çocuğu İsrail’e siper olacak Malatya’ya dikilen füze kalkanı bunun açık kanıtı olmuyor mu? Suriye’nin iç sorunu olan Ortadoğu’nun en önemli olayında, dostlukla bastırıcı önlemler sunarak yer alınması gerekirken balıklama savaşa girişircesine ortaya çıkmamızın ne gereği vardı? Getirdiği ve getireceği zararlar hemen kendini göstermeye başladı. İçimizdeki bölücü PKK’ye dur diyemezken Suriye’de yandaşı olan PYD çetelerine sahip çıkıp ABD’nin Adana başkonsolosunun onları İncirlik’te eğiterek ağır silahlarla donatıp her gün Suriye’ye katliam yapmaya gönderdiğini, Hatay’daki yurttaşlarımıza getirdiği zararları, anlatımlarından öğreniyoruz. Korunmaya alınan bu çetelerden gördükleri maddi, manevi zararları kanıtlarıyla anlatıyorlar. Bu vicdanlara sığdırılamayan uygulamaları iktidarını hep sürdürme pahasına yapan AKP’nin Türk devletiyle ulusunu, halkını perişan edip yok etmeye hakkı olmadığını milletimiz kesinlikle görüp günü geldiğinde gereğini yerine getirecektir. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Bir tür işkembe 1 yemeği. 2/ Mersin’in Silifke ilçe 2 sinde antik bir 3 kent... Tanrı’nın varlığını ve İslam 4 dininin doğruluğu 5 nu konu edinen bi 6 lim. 3/ Kap, kılıf... “Yağmur yağar ye 7 şil otlar bitirir / 8 esince rayihasın ge 9 tirir” (Karacaoğlan). 1 2 3 4 5 6 7 8 9 4/ İskambil kâğıtlarıyla oynanan bir tür oyun. 5/ 1 E T N İ S İ T E Bir renk... Batı Avrupa’da 2 Ş A İ R S O T A bir ırmak... Türk resim sa 3 K U L A K P İ M natında önemli bir gru 4 İ N D A Ç A E bun ad olarak benimsedi5N T E R İ L E N ği harfin okunuşu. 6/ TatA S A D O lı olan kökleri hekimlikte 6 C E R 7 İ L A H İ K E F ve serinletici içit yapıİ T İ N A B İ mında kullanılan otsu bir 8 Y E İ S bitki... İki ile bölünemeyen 9 S K A T sayı. 7/ Mızrak uçlarına takılan küçük bayrak... Bir cetvel türü. 8/ Kirli... Lantan elementinin simgesi. 9/ Umman’ın plaka imi... Kimi çiçeklerin içinde bulunan, arıların bal yapmak için emdikleri tatlı sıvı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Suda haşlanmış kestane. 2/ Sınır nişanı... Söz, lakırdı. 3/ Dilbilgisindeki sözcük türlerinden biri... Romatizma ağrısı. 4/ “Ben Musa’yım sen / İkrarsız şeytanı lain / Üçüncü ölmem bu hain / Pir Sultan ölür dirilir”. 5/ Halk dilinde ayrana verilen ad... Evcil bir geyik türü... Adın durum eklerinden biri. 6/ Türk müziğinde, dört dizeli bir şarkının üçüncü dizesine verilen ad... Bir kadeh içki. 7/ “Durur gibi dallarda kanlı bülbüller” (Ahmet Haşim)... Tellür elementinin simgesi. 8/ Bulaşık, bulaşmış... Bir nota. 9/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Yunan mitolojisinde, içenleri ölümsüzlüğe kavuşturan tanrı içkisi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle