18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 AĞUSTOS 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER TÜSİAD TÜRKİYE’DE SON DÖNEMDE YAŞANAN GELİŞMELERİ DEĞERLENDİRDİ 5 Biat edeceklerdi... Çünkü destekledikleri “biat kültüründen” geliyorlardı. Artık her şey yerli yerine oturduğundan, şimdi sıradaki onları “hizaya getirmek” olmuştu. Demokratik hak ve özgürlükler... Şu bu! Yok öyle bir şey! Bana dokunmayacaksın, ne dersem “emret komutanım” diyeceksin. ??? Zaman böyle hızla akıp geçiyordu... Baskı! İşten atma! Eee, patronlar eski patron değildi... Onlar da seni kullanıp bir süre sonra “atın bunu” deyince bir kenara koşacaktı... Bu olup bitenleri, yaşadıklarımızı, yaşayacaklarımızı çok önceden söylemiştik. “Biat” eden kalemler, senin üzerine saydıracak, en tepedeki patron, seni hedef gösteren tetikçiyi benim, senin vergilerinle alınan uçağında dolaştırıyor ülke ülke... O tetikçi, şimdi hedef gösterdiği “ağabeyleriyle” kaç yurtdışı gezisine gitti, kim bilir. Ve dün sabah hafif poyraz ve martılar bana bunları anımsatırken sen hayatın daracık boşluğunda Paul Celan’ın gecenin yarısında, rüyaların hançeriyle bir şeyler söylüyordun. “Gecenin yarısı... Rüyaların hançeriyle Tutturulmuş kıvrımlı gözlere. Acıdan bağırma: Bulutlar tül gibi titremekte Gece, bir ipek seccade gibi yayılmıştı aramıza.” ??? Geçmişimiz tasalarımızla örtüşürken dağların yamaçlarına bakıyordun sen... Ne gül yanar gövdende ne ölü karanfiller... Rafet Alberti’yi okurken kıyımları, ölümleri düşünürsün hep. Yüzünde yorgun sürgünlerin izi! Ah çocucuğum, ah! Ürkek bir şafağın uçsuz bucaksız özgürlüğünü istiyorsun sadece. Savaş olmasın, akan kan dursun... Haydi git aç kapıyı! Gece oldu... İşlek karanlıktan başka; oyuk rüzgârdan başka; hiçbir şey olmasa bile dışarıda. Git aç kapıyı... Yüzüne ay ışığı vuracaktır hiç beklemediğin anda! ‘Herkesi diyaloğa davet ediyoruz’ Haber Merkezi Türkiye’nin, terörle mücadelesi ile komşu ülkelerdeki istikrarsızlığın iç içe girdiği, etnik ve mezhepsel gerginliklere açık, zorlu bir dönemden geçtiğine dikkat çeken Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) yaptığı açıklamada Türkiye’nin demokrasiyi, toplumsal huzuru ve kalkınma sürecini güçlendirecek bir söylem ve iradeyi süratle geliştirebilmesi gerektiğini bildirdi. Açıklamada, “Türkiye’nin; parlamentosu, siyasi partileri ve sivil toplum örgütleriyle, ülkemize yönelik istismar senaryolarını aşabilecek, şiddete teslim olmayacak, sağduyulu bir toplumsal reflekse sahip olduğuna inanıyoruz” denildi. TÜSİAD tarafından dün yapılan yazılı açıklamada Türkiye’de son dönemde yaşanan gelişmeler değerlendirildi. “Ülkemiz, terörle mücadele ile komşu ülkelerdeki istikrarsızlığın iç içe girdiği, etnik ve mezhepsel gerginliklere açık, zorlu bir dönemden geçmektedir” denilen açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Üstelik mevcut zorlu süreç, bir yandan küresel ekonomik dalgalanmaların Türkiye üzerindeki etkilerini bertaraf etmeye çalıştığımız, diğer yandan ise büyük umut bağladığımız, toplumsal mutabakatımızı yansıtacak yeni anayasa hazırlıklarının sürdüğü bir dönemde karşımıza çıkmıştır. Bu olağanüstü karmaşık ortamı aşabilmenin yolu, siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri olarak farklılıklarımızla beraber, birleştirici bir söylem ve irade geliştirerek bunun etrafında kenetlenmektir. Türkiye’nin; parlamentosu, siyasi partileri ve sivil toplum örgütleriyle, ülkemize yönelik istismar senaryolarını aşabilecek, şiddete teslim olmayacak, sağduyulu bir toplumsal reflekse sahip olduğuna inanıyoruz. İş dünyası olarak, tüm sorumluluk sahibi kişi, kurum ve kuruluşları, birlikte düşünmeye ve diyaloğa; böylelikle demokrasiyi, toplumsal huzuru ve kalkınma sürecini güçlendirecek bir söylem ve iradeyi süratle geliştirmeye davet ediyoruz.” Deniz hafif dalgalı... Martılar kanat çırpıyor sabahın ilk saatlerinde. Bir kırılgan kütle, bir zaman dilimi içinde göğün mavisiyle buluşurken dağların yamaçlarında zeytin ağaçları binlerce yıllık bir öyküyü anlatıyor bana. Sen, yürüyorsun bu arada... Başın dik! İçinde anlaşılmaz bir şamata... De Andre’nin dizelerinde sararan gölgelerin, en kalın ağaç gövdelerinin altında, deniz kabuklarını arıyorsun. İnsanca yaşamak senin de hakkın! Sevmek ve sevilmek! İçine işleyen acının savaş alanlarında yürüyüşünden kaynaklandığını biliyorsun. Parçalanmış bir efsane, gece yarısı vardiyalar, özgürlüğün tanımı, kafanını kurcalıyor silah sesleri arasında. Ve kendine soruyorsun, “Bu kirli savaş niye” diye... Sabahın aydınlattığı bahçe, senin gece düşlerini getiriyor gözlerinin önüne... İzmir’de dört bin kişi koşuyor, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne. Foça’da bir şehit, 11 esker yaralı... Taksi şoförleri para almıyor kan vermeye gidenlerden... Oturup düşünüyorsun işte “Bu saldırı niye” diye... Çatışma bölgeleri, ölümler ve acılar... Yobazlar çok görüyor senin yaralı askerlerine kan vermeye gitmeni... “Gâvur İzmirli onlar, oruç tutmazlar ki!” ??? Her zaman dediğim şu: “Bu toplumu parçalayıp siyasal rant sağlayanlar, neden böylesine konuşanlara karşı tavır almazlar?” Bir bilinmezlik içine itilen bizler... Elimizden kalemleri almak isterler... Hedef gösterirler gazetecileri, aydınları... Onlar ki daha düne dek AKP’yi demokrasinin ve özgürlüklerin savunucusu diye yere göğe koyamıyorlardı. Şimdi neredeyse tümü “kötü çocuk” oldu... Fark edemediler kullanılıp günü gelince bir kâğıt gibi çöp tenekesine atılacaklarını. Gizli Karanlığın İçinden... CHP milletvekilleri akrabalarının yanında kalan Suriyeli Türkmen aileyle görüştü Sınırda iki pozisyon ? Akgöl, “Burada iki durum mevcut. Biri resmi pozisyon, biri de resmi olmayan pozisyon” dedi. AKIN BODUR KÖYLÜLER ANLATIYOR YAYLADAĞI Suriye sınırındaki köylerde inceleme gezilerini sürdüren CHP Hatay milletvekilleri Mevlüt Dudu ve Hasan Akgöl Yayladağı’nın Kızılçat köyündeki akrabalarının yanında kalan Suriyeli Türkmen aileyle görüştü. Sınırdaki Kızılçat köyünde açıklamalarda bulunan Akgöl, “Burada iki durum mevcut. Biri resmi pozisyon, biri de resmi olmayan pozisyon. Resmi pozisyonda her şey kayıt altına alınıyor gibi, her şey kontrol altında gösterilmekte, sınırlar dahil. Vitrine verilen pozisyonda bu var ama bir de işin öbür tarafı, resmi olmayan pozisyonu var. O da Suriyeli muhaliflere her şey sonuna kadar açılmış durumda. Herkes istediği gibi girip çıkıyor, istediği gibi silah sirkülasyonu yapıyor. Bundan da devletin haberi var.” dedi. Suriye krizi ile ilgili gelişen olaylarla ilgili incelemede bulunduklarını anlatan Dudu da, Yayladağı’ndaki manzarının Reyhanlı’dan farklı olmadığını söyledi. Dudu, “Burada bakıyoruz ki, aldığımız duyumlar gerçek. Aslında yaşananları 80 yaşındaki bir kadın ‘Köyde 1000 Suriyeli var. Bunların bir bölümü geceleri savaş ‘Köy yolu, savaş yolu oluyor’ Yayladağı’nın Aşağı Pulluyazı köyü sakinlerinden ‘Baytar’ lakaplı Mustafa Tükenmiş, komşu ülkede yaşanan olaylar öncesi sınırı sık sık aşıp Suriye’ye gittiklerini ve sınırın ötesindeki yakın köylerdeki birçok kişiyi tanıdıklarını anlattı. Tükenmiş, “O köylerin çoğu boşaldı. Türkiye’ye sığındı. Bazıları akrabalarında kalıyor, bazıları da çadır kentlerden oluşan kamplarda. Birçok kişi buralardan sınırın ötesine geçiyor. Ama onlar, bizim tanıdığımız Suriyeli değil. Sınırın karşısındaki köylüleri tanıyoruz ama bunlar, onlar değil. Tanımadığımız insanlar bizim bölgemize geliyor, sınırı aşıp, ‘savaşmaya’ gidiyor. Ve onlar yöremizden sınırın ötesine savaşmaya gidipgelirken silahlarını sınırda bırakıyor, öyle geliyorlar. Ama az da olsa silahlarıyla birlikte geçenler de var. Benim gördüklerim Kalaşnikof silah taşıyordu” dedi. TürkiyeSuriye sınırının Yayladağı yöresinin sınır ötesi geçişler için çok sık kullanıldığını belirten Tükenmiş, “Yayladağı ile sınır kapısı arasındaki bölgeden geçiş için kullanılan yöreler, Güveççi, Huspınar, Kızılçat ve Aşağı Pullu Yazı köyleridir. Savaşmaya giden, buralardan girip çıkıyor” diye konuştu. CHP’liler muhaliflere her türlü olanağın sağlandığını iddia etti. maya gidiyor, sabah geri geliyor’ sözleriyle çok güzel anlatıyor. Aynı bilgileri farklı köylerdeki yurttaşlar, muhtarlar, eski muhtarlar da belirtiyor. Silahlarla girip çıkanları görmüşler. Bir vatandaşımızın söylediği gibi devlet burada hududu bırakmış” diye konuştu. Sınırdaki Kışlak beldesi ile Hisarcık, Uluyol, Ablanlı, Aşağı Pulluyazı, Yukarı Pulluyazı, Görentaş, Güveççi, Kızılçat köylerini gazetecilerle birlikte dolaştıklarını, yurttaşlar ve karakol yetkililerinden bilgi aldıklarını anlatan milletvekili Dudu, sınır köyünden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile AKP hükümetine şöyle seslendi: “Buradan sesleniyoruz, dost ve kardeş Suriye’den elinizi çekin. Suriye halkını kendi kaderini be lirlesin. Onlar en doğru kararı verecektir. Bu gidişat doğru değil. Ülkemiz ve halkımız büyük ekenomik ve ticari zarar görmüştür. Ama huzurumuz da kaybolmasın, huzur devam etsin.” Karakola ziyaret Suriyeli sığınmacıların Türkiye’ye ilk geldiği ve hâlâ geçişlerin sürdüğü Yayladağı yöresindeki Güveççi köyünde bulunan hudut karakolunu ziyaret eden milletvekilleri komutanlarla sohbet etti. Köyün ve bölgenin en yüksek tepesi üzerine kurulan, çok geniş bir alanı gözlemleme yeteneğine sahip olan Güveççi Sınır Karakolu, TOKİ tarafından bir süre önce yapılmış ve yaklaşık 3 milyon 500 bin liraya mal olmuştu. Komisyonda 3 ayda 21 madde yazıldı ve yedisinde tam uzlaşma sağlandı Anayasada bir arpa boyu yol TÜREY KÖSE ANKARA TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu 3 ayda 21 madde yazdı ve bunların sadece yedisinde tam uzlaşma sağlandı, 14 maddede ise partilerin uzlaşılamayan önerileri kırmızı parantez içine yazıldı. “Din, vicdan ve inanç özgürlüğü” gibi bazı maddelerde sadece bir iki cümle üzerinde anlaşma sağlanırken 8 fıkradan oluşan bu maddenin büyük bölümünü “parantez içindeki” uzlaşılmayan bölümlerin oluşturması dikkati çekti. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, 10 Mayıs’ta çalışmalara başladı. Komisyon bugüne dek geçen üç aylık süre içinde çok az konuda uzlaşma sağlayabildi, üstelik henüz çok tartışmalı maddelere de gelinmedi. Komisyon; başkanlık sistemi, milletvekili dokunulmazlığı, laiklik, yargı gibi tartışmalı konulara gelmeden bile ilerlemekte zorlanıyor. Partiler “Uzlaşmayı bozup masadan kalkan taraf” olmak istemediklerinden, uzlaşmazlıklar ne zaman, nasıl çözüleceği belirsiz “parantez” içlerine yazılarak ertelendi. Komisyon, yeni anayasanın “temel hak ve özgürlükler” bölümüyle ilgili belirlediği 41 madde başlığından 21’ini yazdı ve bunlardan sadece yedisinde “parantezsiz” uzlaşmaya varılabildi. “İnsan onur ve haysiyeti, temel hak ve hürriyetlerin niteliği ve bütünlüğü, hayat hakkı, işkence, insanlık ? Komisyon bugüne dek çok az konuda uzlaşma sağlayabildi. Komisyon; başkanlık sistemi, milletvekili dokunulmazlığı, laiklik, yargı gibi tartışmalı konulara gelmeden bile ilerlemekte zorlanıyor. dışı ve aşağılayıcı muamele yasağı, zorla çalıştırma ve angarya yasağı, yerleşme ve seyahat hürriyeti ile bilim ve sanat hürriyeti” maddeleri uzlaşmayla yazıldı. En tartışmaları konular arasında yer alan “eşitlik”, “eğitim ve öğrenim hakkı” ve “düşünce ve ifade özgürlüğü” gibi konularda çıkan tartışmaların çözümü ise bölüm sonuna ertelendi. Komisyon daha çalışmalarının başında “eşitlik” maddesinde büyük tartışmalar yaşadı. BDP’nin “eşcinsellere yönelik ayrımcılık yasağı” ve “anadilinde eğitim” istekleri bölüm sonuna bırakılan tartışmalı konular arasında yer alıyor. Komisyonda uzlaşılan cümleler “yeşile”, uzlaşılamayan bölümler ise parantez içinde kırmızı renge boyanıyor. Komisyonda “din ve vicdan özgürlüğü” maddesi dışındaki hiçbir maddede AKP’nin önerileri “parantez” içinde kalmadı. Paranteze alınan bölümlerin ne zaman, nasıl çözüme kavuşturu lacağı ise bilinmiyor. Bu bölümlerin anayasa önerisinin TBMM Anayasa Komisyonu’ndaki görüşmelerine bırakılabileceği bildirildi. Uzlaşma Komisyonu’nun CHP’li üyesi Atilla Kart, “Müzakere ortamının süreceğinden kaygılıyız. İktidar çalışmaları belli bir noktada bloke edecektir, sabote edecektir, engelleyecektir. Parlamentoda bugüne kadar 10 yıl boyunca müzakere zemini bulamadık. Dayatmayla, müdahaleyle gittik, gece yarısı önergeleri, torba kanunlarla gitti Meclis. İlk kez burada müzakere ortamı yakaladık. Ama AKP’nin istediği tablo bu değil” dedi. CHP’’li Tanrıkulu’dan başbakana örtülü ödenek sorusu ‘Silah alımı yapılmış mıdır?’ ANKARA (ANKA) CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, “Örtülü ödenekten silah alımı yapılmış mıdır?” diye sordu. Tanrıkulu, TBMM Başkanlığı’na, Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. “Bu yılın ilk 6 ayında, her zaman olduğu gibi gizli örtülü ödenek yeni bir rekora imza atmış, 431 milyon TL’ye ulaşarak bir önceki yılın aynı dönemine göre 135 milyon lira artmıştır” diyen Tanrıkulu, özetle şu soruları yöneltti: “Örtülü ödenekten amacı dışında kullanım varsa sorumlular hakkında ne tür bir işlem yapılacaktır? Kanuna aykırı ve amacı dışında kullanılan bu kaynak geri alınacak mıdır? Örtülü ödeneğin ülke dışında kullanıldığı iddiaları doğru mudur? Doğru ise hangi ülkelere hangi amaçla ve hangi tarihte kullanılmıştır? Kullanıldıysa bu ödeneklerin toplam miktarı nedir? Suriye’de muhalif olarak adlandırılan gruplara örtülü ödenek üzerinden yardım yapıldığı iddiaları doğru mudur?” Sezgin Tanrıkulu C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle