28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 TEMMUZ 2012 CUMA 4 HABERLER Fransız akademisyenler, Türkiye’de üniversite, aydınlar, gazeteciler ve öğrenciler üzerinde artan baskıya dikkat çekti: Dere Dere, Acı Dere Mert Değil, Dert Dere Dereler ve doğa herhangi bir şekilde intikam alır mı? Doğanın nihai bir gayesi bir amacı var mı ki, dereler intikam alsınlar? Dereler intikam alıyorlarsa neyin intikamını alırlar? Zenginliklerini çalıp huzurlarını bozanlardan intikam alan korku fimlerinin firavun mumyalarının benzeri midir dereler? Samsun’un Canik ilçesindeki Mert Deresi, dokuz can aldığına göre, Mert Dere değil, dert dere midir? Canik ilçesinde, on cana mal olan esas dert nedir? Mert Deresi mi? Rant tutkusu mu? Çağdışılık mı? Sınır tanımaz kendini beğenmişlik mi? “Bi şiiy olmaz abiii”cilik mi? Yoksa bunların hepsi birden mi? Kabahati dereye atıp ağıt yakmakla yetinmek ve yeni felaketleri beklemek istemiyorsak eğer, oturup düşünmeliyiz. Bu halk çok bina yaptı dere yataklarına. Sonra ilk afette aval aval baktı encamına. “Cahil halk!” dendi, derenin intikamı olduğu söylendi. ??? Bu kez binaları yapan, kentsel dönüşüm adı altında sokuşturan halk değil, TOKİ. Karşımızdaki cehaletin cinayeti değil, sınır tanımaz hırsın, iktidar ve rant tutkusunun, ben ne yaparsam doğrudur inadının neden olduğu felakettir. Son olay, kafası çalışmayan, ders almayan toplumlar için nasihat gibi musibetin de hiç hükmü olmadığını gösterdi. Koskoca TOKİ, kentsel dönüşüm müjdesiyle, dere yatağının hemen dibine, riskli bölgeye inşaat yapıyor. Uyarıyor uzmanlar, TOKİ’ciler aldırmıyorlar. Dere yatağına koca binayı konduranlar, Mert Deresi üzerinde yeterli ıslah çalışmalarını da yapmıyorlar. Cahil toplumun organize gücü, AKP iktidarının en önde gelen kuruluşlarından biri TOKİ de iktidarın tabanı gibi, “bişşşiyyy olmaz abiii” zihniyetiyle hareket ediyor. Kentsel dönüşüm diye sunulan, organize cehalet projesinin yapımı sırasında ilgililer uyarıyorlar, “Bu binalara bodrum yapmayın!” diye, aldıran olmuyor. Cahil toplumun, oluşturduğu kentsel dönüşüm projeleri hazırlayan, büyük etkin “çağdaş(!)” kuruluşu TOKİ bir kez daha gösteriyor ki, taban cahil, “bişşşşiy olmaz abici”yse, o temel üzerine bina edilen kuruluşlar da aynı oluyorlar. ??? Bir kez daha en büyük afetin ahmaklık olduğu kanıtlanıyor. Bütün bunlar eski TOKİ Başkanı, Şehircilik ve Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, kentsel dönüşüm ile depreme karşı önlem alınacağını söylediği sırada oluyor. TOKİ bu kafayla gittiği sürece, depremler yine aynı yıkıcı sonucu verecektir. Samsun’daki felaket, İstanbul’da kentsel dönüşümün neler getireceğini de gösterecek bir ipucudur. Kentsel dönüşümle amaçlanan, kent rantını sömürmektir aslında. Samsun’da on vatandaşı sele kaptıran kafa İstanbul’da kentsel dönüşümle bir deprem halinde kaç kişiyi daha ölüme gönderecektir? Bize hep yalan söylüyorlar. İstanbul her geçen yıl, her geçen gün, depreme karşı daha korunaksız hale geliyor. Depreme karşı alınacak tek önlemin konut sağlamlaştırmak olduğunu sanan halkın gözü boyanıyor. İstanbul’da muhtemel bir depremde, yaralıları hastaneye sevk etmek bu trafik dolayısıyla mümkün değil. Bir deprem halinde ölüleri gömecek, mezarlık için gerekli arazi yok. O kadar ölüyü olmayan mezara götürecek araç yok. Bunları düşünmekten, çözmekten aciz toplum durmadan kaybeder ve ağıt yakar: “Dere Dere, Acı Dere Mert Değil, Dert Dere...” Özgürlük yolu daralıyor PARİS (ANKA) Le Monde gazetesinde 50 kadar akademisyen ve araştırmacı imzasıyla yayımlanan makalede Türkiye’de “özgürlüklerin yaygın biçimde hapsedildiği” ifade edildi. Prof. Dr. Büşra Erşanlı gibi aydınlara, binlerce öğrenciye “Kafka’vari suçlamalar”ın yöneltildiği, düzinelerce gazeteci ve yayıncının tutuklu bulunduğu belirtildi. Makale, “Türkiye’de özgürlüğün yolu giderek daralıyor. Avrupa, acil olarak bu gerçeği görmeli” çağrısıyla son buldu. Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Monde tarafından ya ? Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Monde tarafından yayımlanan makalede, “Türkiye’de egemen bir güç; üniversiteler, araştırmalar, öğrenciler ve gazeteciler üzerinde artan bir yargısal baskı yapıyor” görüşüne yer verildi. “Keyfi yargı kararlarının eşliğinde, özgürlüklere yapılan bütün bu saldırılar, AKP hükümetinin otoriter yönlerini ortaya koyuyor’’ tespiti yapılan makalede ‘’Avrupa, acil olarak bu gerçeği görmeli’’ çağrısı yapıldı. yımlanan makalede, “Türkiye, İslami muhafazakâr AKP hükümetinin uzun süreli iktidarının sayesinde dünyanın geri kalan kısmının hayal edeceği bir büyüme hızını sergilerken bu tablonun diğer yüzü ise artan biçimde alarm veriyor: Egemen bir güç; üniversiteler, araştırmalar, öğrenciler ve gazeteciler üzerinde artan bir yargısal baskı yapıyor” görüşüne yer verildi. İmzacılar, Prof. Büşra Erşanlı hakkında getirilen suçlamaları sıraladıktan sonra, “Bu tür Kafka’vari suçlamalar”ın, binlerce öğrenciye de yöneltilmesinin çok kaygı verici olduğunu belirtirken halen 771 öğrenci ile düzinelerce gazeteci ve yayıncının cezaevinde bulunduğunu anımsattı.Bir uluslararası haber ajansı kaynak gösterilerek dünyada terörle suçlanan tutukluların üçte birinin Türk cezaevlerinde bulunduğu da öne sürüldü. Makalede Türkiye’de araştırma özgürlüğünün de kısıtlandığı savunuldu. “Keyfi yargı kararlarının eşliğinde, özgürlüklere yapılan bütün bu saldırılar, AKP hüküme tinin otoriter yönlerini ortaya koyuyor ve Türk sivil toplumunun neden geleceği konusunda kaygılandığını da izah ediyor” görüşlerinin de öne sürüldüğü makalede, “Başbakan Erdoğan’ın Türkiyesi’nin, siyasi istikrarı ve ekonomik büyümesi ile Ortadoğu için model olduğunu söylemeye acele eden diplomatik çevreler ve uluslararası medya, kamu, siyasi ve entelektüel özgürlüklerinin ihlal edilmesini görmezlikten geliyor.Durum, AKP’nin 10 yıl önce müjdesini verdiği demokratikleşmeden uzaktır” denildi. USLU NEFRET SAÇTI: WASHINGTON TIMES: Ölenleri ananlar ayrımcı SEYFETTİN METE Büyük Birader Türkiye’de Görmez’in ziyaretinde ruhban okulu mesajı Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Fener Rum Patriği Bartholomeos’u Balat’taki Fener Rum Patrikanesi’nde ziyaret etti. Görmez, “Bu ülkede herhangi bir dini topluluğun kendi din adamlarını yetiştirmek için başka ülkelere muhtaç olması, bu ülkenin büyüklüğüne yakışmıyor. Elbette tarihte, tarih boyunca var olduğu gibi aynı şekilde yine kanun ve mevzuat çerçevesinde varlığını idame ettirmesinin, bu ülkenin büyüklüğüne yakıştığını ifade etmek istiyorum” dedi. Bartholomeos ise Heybeliadada’daki ruhban okulu ile ilgili olarak “İzin bugün çıkarsa, biz okulu yarın faaliyete geçirebiliriz” diye konuştu. 11 yıl önce de dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, Bartholomeos’u ziyaret etmişti. Görmez ve beraberinde gelen heyeti, patrikhanenin gelişinde kapıda Patrik Vekili Metropolit Stefanos karşıladı. Patriklik binasının ikinci katındaki asansör kapısında ise Fener Rum Patriği Bartholomeos tarafından karşılandı. Ziyaret sırasında Görmez, Bartholomeos’a tespih hediye etti. Bartholomeos da cebinden çıkardığı kendi tespihini Görmez’e verdi. Basına kapalı yapılan görüşmenin ardından açıklama yapan Görmez, Batı Trakya’daki soydaşların sorunlarını ve Atina’da bir cami yapılması konusunu Bartholomeos’la paylaştıklarını söyledi. (Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) ÇORUM AKP Çorum Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Salim Uslu, Çorum katliamında hayatını kaybedenler için önceki gün düzenlenen anma etkinliklerini eleştirdi. Uslu, “Geçmişte yaşanan acı olayları kaşıyarak ayrımcılık yapıyorlar” dedi. 32. Uluslararası Çorum Hitit Fuar ve Festivali için Saat Kulesi Meydanı’nda düzenlenen açılış törenine katılan AKP Çorum Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Uslu, Çorum’da 32 yıl önce yaşanan katliamda yaşamını yitiren 57 kişi için düzenlenen anma törenlerini eleştirdi. Geçen yıl CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’i kürsüden tartaklayarak indiren Uslu, bu kez de Çorumlu Alevileri kızdırdı. Uslu, “Geçmişte yaşanan birtakım acı olaylar bugün birileri tarafından kaşınarak bölücülük ve ayrımcılık yapılmaya çalışılıyor. Biz bu senaryolara karşı gelerek birlik, beraberlik ve kardeşlik havamızı sürdürmeye kararlıyız. Geçmişte yaşanan birtakım acı olayların bugün yeniden kaşınmaya çalışılmasının kimseye faydası yok” dedi. CHP yönetimi Kürt sorununa çözüm formülü konusunda örgütün nabzını yokluyor Ortak dil arayışı MİYASE İLKNUR PKK YÖNETİCİSİ MURAT KARAYILAN: Elbette çözümün yeri MAHMUT ORAL TBMM olabilir DİYARBAKIR Terör örgütü PKK’nin Kandil’deki yöneticisi Murat Karayılan , Kürt sorununun çözümü için Başbakan Tayyip Erdoğan ile Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana’nın yaptığı görüşmeye ilişkin, “Zana’nın çıkışını sahiplenerek Kürt siyasetini tahrik etmeye çalıştılar. Zana’yı da pohpohlayıp yanlışa sevk etmek istediler” dedi. Fırat Haber Ajansı’na açıklamalarda bulunan terör örgütü yöneticisi Karayılan, “AKP çevresi ve yandaş basınyayın organları Zana’nın bu çıkışını bir kopma, kendi taraflarına geçme gibi algılatmaya çalıştılar. (...) Onlar Kürt siyasetinin çok sert tepki göstereceğini, yine PKK hareketi olarak bizim artık üstünü çizeceğimizi bekliyorlardı. Bunun böyle olmadığını anladıkları için Leyla’yı eleştirmeye çalışıyorlar. Kürt sorununun çözümü, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümeti tarafından yeni bir kararın alınmasıyla mümkündür. Elbette çözümün yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi olabilir” diye konuştu. Kürt sorununun çözümüne ilişkin Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ziyaret eden ve on maddelik bir öneri sunan CHP, şimdi de bu önerileri örgütüyle tartışarak ortak bir dil oluşturmaya çalışıyor. CHP’li Celal Doğan ve Ali Özcan bu amaçla Trakya’dan başlattıkları örgüt ziyaretlerini bu hafta Ege ve Karadeniz illerinde devam ettirecek. En son doğu ve güneydoğu illerindeki örgütlere gidecek olan Celal Doğan ve Ali Özcan, bu illere batıdaki örgütlerin bakış açısını ve hassasiyetlerini ileterek ortak bir dil ve ba ? Celal Doğan ve Ali Özcan, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun önerisiyle dolaştıkları CHP örgütlerinde Kürt sorununun çözümünü tartışıyor. kış açısını içeren bir raporun hazırlığına başlayacak. Ali Özcan, CHP örgütlerinde Kürt sorununu tartışma fikrinin nasıl oluştuğunu şöyle açıkladı: “Haziran ayının ortasında Genel Başkanı Celal Doğan’la ziyaret ettik. Ziyaret nedenimiz kurultayla ilgili görüşlerimizi genel başkanımızla paylaşmaktı. Bu arada Kürt meselesi konusunda doğru bir adım attığını söyleyip kendisini kutladık. Türkiye’nin 1 numaralı sorununu nasıl çözeceğimiz öyle bir anlatmalı ki, örgütlerimiz de canı gönülden bu işi desteklemeli, ortak bir dil geliştirmeli dedik. Kendisi de bize ‘Siz partinin en eski, örgütlerimizi tanıyan, onların da tanıdığı iki ismisiniz. Gezin, dolaşın sonra da bana bir rapor verin’ dedi. Biz de Celal Doğan arkadaşımla bir likte hemen harekete geçtik. Çünkü bu meseleyi ertelemek zaman kaybından başka bir şey değil.” Örgütlere Kılıçdaroğlu’nun çözüm merkezi olarak parlamentoyu gösteren ve buna da “Akil Adamlar” diye belirlenecek bir grubun monte edilmesine dayanan önerisini anlattıklarını vurgulayan Celal Doğan da şunları söyledi: “Örgütün en çok sorduğu soru ‘Ya bu dört parti bir araya gelmezse’ oluyor. Bu dört parti bir araya gelmese bile CHP’nin on maddelik çözüm önerisini anlatmaya devam edeceğini belirtiyoruz.” WASHINGTON (ANKA) George Orwell’in, her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı uyardığı “1984” kitabındaki “Büyük Birader” olayının Türkiye’de yaşandığı eleştirisi yapılıyor. Washington Times’da yayımlanan bir makalede, “Eğer bir insan hakkı aktivistiyseniz zaman her zaman 1984’tür. 4 Temmuz, 1984’ü hatırlamak için güzel bir gündür” denilerek gazeteci Ahmet Şık hakkında hazırlanan yeni iddianameye vurgu yapıldı. ABD gazetesi Washington Times’ta yayımlanan Luke Montgomery imzalı, “Büyük Birader, Türkiye’yi yine ziyaret ediyor” başlıklı makalede, “Eğer bir insan hakkı aktivistiyseniz zaman, her zaman ? Washington 1984’tür. 4 Temmuz, Times’ta Luke 1984’ü hatırlamak için Montgomery imzalı, güzel bir gündür” denile“Büyük Birader, rek gazeteci Ahmet Şık’ın 3 Temmuz’da çıkan “PusuTürkiye’yi yine Devletin Yeni Sahipleri” ziyaret ediyor” kitabına dikkat çekildi. Montgomery, “PusuDev başlıklı makalede, letin Yeni Sahipleri kitabı, Ahmet Şık hakkında 3 Temmuz’da yayımlandı açılan yeni ve bunu kutlamak için çok soruşturmaya boş zamanı olan ve adalet dikkat çekilerek, “4 duygusu zayıflamış bir savcı, Silivri’ye yeni bir iddiaTemmuz1984’ü name sunarak Şık’ı ‘tehdit hatırlamak için ve kamu görevlilerine gögüzel bir gündür” revlerinden dolayı hakaret etmek’ gerekçesiyle suçladı” denildi. dedi. Montgomery, “Orwell’in, kâbus gibi hükümetlerin kontrol vizyonu yılda yüzlerce defa gerçeğe dönüşüyor. 3 Temmuz’da ise Türkiye’de ortaya çıktı” görüşünü dile getirerek “Devlet yetkililerine hakaret edilebilir mi? Bu bir suç mudur?” diye sordu. “Bu bana bir ya da iki Obama şakasını hatırlattı” diyen Montgomery, “Mahkum olmuş bir suçluyla öğlen yemeğine Obama ne der? Bir bağış yemeğidir. Obama’nın kabinesiyle bir hapishane arasındaki fark nedir? Biri vergi kaçıranlar, şantaj yapanlar ve toplumu tehdit edenlerle dolu, diğeri tutuklular için inşa edilmiş bir yapıdır” ifadelerini kullandı. ABD’de politikacılara hakaret edenlere dava açılmadığını hatırlatan Montgomery, “Belli ki bir yıl hapis Şık’ı boyun eğmeye zorlayamadı” derken Fazıl Say’ın da İslama hakaret ettiği için soruşturmayla karşı karşıya kaldığının altını çizdi. Yargı paketindeki düzenlemeyle, işkenceci polislerin soruşturulabilmeleri için de Emniyet Genel Müdürü’nün izni aranacak İşkenceciye yasayla zırh ? Görevi nedeniyle işkence, kötü muamele gibi suçlardan doğrudan soruşturulabilen polis ve güvenlik görevlileri için artık amirlerinden izin alınması gerekecek. İLHAN TAŞCI ANKARA AKP’nin kendi vekillerinden bile sır gibi saklayarak Meclis’e getirip, yasalaştırdığı yargı paketinden, işkenceci polislere koruma zırhı çıktı. Görevi nedeniyle işkence, kötü muamele gibi suçlardan doğrudan soruşturulabilen polis ve güvenlik görevlileri için artık amirlerinden izin alınması gerekecek. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrıldığı 7 Şubat kriziyle sarsılan iktidar, benzer olayların yaşanmaması için MİT Yasası’ndaki değişiklikten sonra bir kez de bu düzenlemede hem MİT mensupları, hem de Başbakan’ın görevlendirdiği kişilere ilişkin soruşturmanın izinsiz yapılamayacağını vurgulayarak, “çifte koruma” sağlamış oldu. Böylece yasa metnine ilişkin yorumsal farktan kaynaklanabilecek olası soruşturmalara karşı da önlem alınmış oldu. İktidarla muhalefetin yumruklaşmalarına sahne olan yargı paketini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bekletmeden imzalaması ve Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanmasıyla ikili hukuk düzeni yaşama geçmiş oldu. Özel yetkili mahkemelerle ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki düzenlemelerin neredeyse birebir Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesine taşındığı değişiklikte, “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, anayasayı ihlal, yasama organına karşı suç, hükümete karşı suç, hükümete karşı silahlı isyan, silahlı örgüt, silah sağlama, suç (terör) için anlaşma” suçlarında, önceden de olduğu gibi savcıların izin almaksızın doğrudan soruşturma yapabilmelerine olanak sağlandı. Ancak yasada sayılan istisnalar dışındaki suçları görevi sırasında veya gör evinden dolayı işleyen kamu görevlileri hakkında soruşturma izni alınması gerekecek. Türk Ceza Yasası’nın 94, 95 ve 96. maddelerinde düzenlenen işkence, eziyet, kötü muamele benzeri suçları kamu görevlilerinin görevleri nedeniyle işlemeleri durumunda yapılan şikâyetler üzerine savcılar doğrudan soruşturma yapabiliyorlardı. Ancak yeni düzenlemede, doğrudan soruşturulacak suçlar sayıldığı ve bunlar arasında işkence benzeri suçlar bulunmadığından bu suçlar yönünden de soruşturulacak kişiler için izin alınması gerekecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle