07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 TEMMUZ 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Şükrü Bey Parti İçi Eğitim CHP Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı, parti içi eğitimin önemine dikkat çekiyor: “Partimiz, Cumhuriyeti kuran bir parti olmanın yanında aynı zamanda, eşitlik, dayanışma ve toplumsal adaleti sağlayarak, sosyal devleti güçlendirerek toplumu değiştirme iddiasında olan sosyal demokrat bir parti. Bu nedenle üyelerine bu değerleri aktarmak ve benimsetmek yanında, parti içinde emeğe ve herkesin yeteneğine saygı göstermeyi de bir değer olarak yüceltmek zorunda. Partide yükselme, kayırma ve icazete değil, harcanan emek ve gösterilen çabayla ölçülen bu temel değerlere dayandırılmalı.” Eğitimin sonunda beklenenin, davranış değişikliği olduğuna vurgu yapıyor Perihan Sarı: “‘İnsanın insanlaşmasını sağlayacak bir değişim’e vurgu yapmak, parti eğitiminin amacını daha iyi tanımlıyor. İnsanlaşmış insan; direnmesini bilen, kişilikli, gururlu, insan onurunun farkında olan insan; bilimselliğe yönelmiş, aklını bilimsel bilgi ile yönlendiren, kendi geleceğini belirleme iradesini elinde tutan insan; ülkesini, halkını, örgütünü, yoldaşını sevebilen/seven insan; sorumlu ve bilinçli, başkalarının hak ve çıkarlarını da gözeten, inançlara ve değerlere saygılı, yurttaş olabilen insan. İçinde bulunduğu koşulları sorgulayan, çözüm öneren; özgüveni yüksek, yol gösterici, inandırıcı ve çevresine güven veren insan; toplumu değiştirme hedefi, yeni bir toplum tasarımı olan ve topluma umut veren insan.” CHP’de parti okulunda gerçekleştirilecek ve gerçekleştirilmekte olan kurumsal yapı, işte bu dönüşümü sağlamayı amaçlıyor. CHP içinde, partinin Suriye konusunda da AKP’nin peşinden sürüklenmesini isteyenlerin varlığından söz ediliyor: “CHP’de, Suriye sorununa şahince bakanların başını Şükrü Karaca çekiyor.” Şükrü Karaca kim? CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanı. Onu ilk keşfeden 1996’da Mümtaz’er Türköne olmuş ve onun aracılığıyla Şükrü Karaca dönemin DYP Genel Başkanı ve Başbakan Tansu Çiller’in danışmanlığına getirilmiş. Şükrü Karaca’nın, 2007’de AKP’den Tokat milletvekili aday adayı olduğu dönemde de gazetecilere “Tayyip Bey’in liderlik sezgilerine güveniyorum” dediği de biliniyor. Şimdi de Kemal Bey’in sezgilerine güveniyor olmalı. Danışman seçtiğine göre, Kemal Bey de Şükrü Bey’in... Yine torba yasa, yine Meclis’te bir gece operasyonu: Devletleştirilmiş ve devlet eliyle işletilecek madenler kapsamına alınmış olan linyit sahaları özelleştirilebilecek... Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve TMMOB Maden Mühendisleri Odası, TKİ’nin elinde bulunan ve yerli kaynak niteliğiyle ülkenin enerji güvenliğinin stratejik güvencesi durumunda olan linyit sahalarının altüst edileceğinden kaygılı: “Böylece; ülkemizin yüzde 2025 oranında elektrik ihtiyacını Büyümek Kalkınmak Değildir Kalkınmanın temel amacı insanlara uzun, sağlıklı ve rahat bir yaşam sağlayabilmektir. Ne var ki ekonominin büyümesi, kaynakların ve parasal zenginliğin artması, kalkınmanın önemli bir boyutu olmakla birlikte, toplumsal ve bireysel gelişmişliğin tek ölçütü değildir. Sözgelimi petrol zengini Suudi Arabistan ülke olarak uluslararası sıralamada en önlerde yoksunluk sıralamasında ise en sonlardadır. Burada altının çizilmesi gereken gerçek, yoksunluğun yoksulluğun parasal olmayan boyutu olduğudur. Başta Başbakan olmak üzere iktidar sözcülerinin ağzından sıkça Türkiye’nin ekonomik büyüklük açısından dünyada 17. sırada olduğunu duyuyoruz. Hedef ise 2023 yılında 10. sıraya yerleşmektir. Bu hedefe ulaşılabilir. İhracatta artış, ithalatta düşüş, cari açık açısının kapanması birtakım ekonomik önlemlerle gerçekleştirilebilir. Kişi başına düşen ortalama yıllık gelirde de bir artış sağlanabilir. Fakat tüm bunlar ülkemiz insanlarının/toplumumuzun yoksunluktan kurtulmasına yetmez; bugünkü iktidarın kafasıyla yetmeyecektir. ??? Türkiye, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) İnsani Gelişme Endeksi’ne (İGE) göre, 169 ülke arasında 83. sıradadır. 2007 yılında ise 79. sıradaydı. İktidar sözcülerinin kendilerine yönelik tüm övgü dolu sözlerine/söylemlerine karşın üç yılda dört basamak gerilemiştir. Türkiye, Avrupa’daki 47 ülke arasında yalnızca Moldova’yı geçebilmiştir. Buna göre Moldava dışındaki tüm Avrupa ülkeleri Türkiye’den daha gelişmiş durumdadır. İnsani Gelişme Endeksi’nde ülkemiz tüm AB üyeleri ile AB’ye aday ülkeler ve tüm OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) ülkelerinin altındadır. İnsani Gelişme Endeksi’nde kullanılan temel veriler gelir, istihdam, karar alma mekanizmalarına katılım, çevre kirliliği, elektrik hizmetlerine ve temiz suya erişim, ısınmak için kullanılan yakıt türü, araç sahipliği gibi verilerin yanı sıra ülkedeki sağlık ve eğitim düzeyleri, doğumda yaşam beklentisi, kadının konumu, yaşam koşulları gibi verilerdir. Türkiye, örneğin, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 138 ülke arasında (Ermenistan ve Gürcistan’ın da altında) 77. sıradadır. 2010 verilerine göre nüfusumuzun yüzde 27’si ya çoklu yoksunluk sınırının altında ya da sınırında yaşamaktadır. Bu veriler ortada dururken ülkemizin gelişmişliğinden/insanımızın kalkınmışlığından söz edilebilir mi? 2011 yılında Türkiye 772.298 milyar dolar gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) ile 33 OECD ülkesi içinde 16. büyük ekonomi durumuna yükselmiş, kişi başına GSYH değeri 10.444 dolar olarak hesaplanmıştır. Ne var ki yukarıda da ifade edildiği gibi 33 OECD ülkesi arasında ülkemiz “insani gelişmişlik” açısından son sıradadır. ??? Sosyal politika açısından yoksulluk, insan onuruna ve kişiliğine yaraşır bir yaşam düzeyinin altında, parasal yönden tam anlamıyla ya da göreli olarak yetersiz olma durumudur. Bir başka deyişle yoksulluk, toplum, ahlak, aile ve kültür hayatımızı tehdit eden bir felaket, genel toplumsal risktir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hazırladığı 2009 Yılı Yoksulluk Çalışması Sonuçları verileri, nüfusumuzdaki gıda ve gıda dışı yoksulluk oranının yüzde 18.08 (12 milyon 751 bin kişi) olduğunu ortaya koyuyor. (Bu oran kentlerde yüzde 8.66, kırsalda ise yüzde 38.69). Nüfusumuzun yüzde 0.48’i (339 bin kişi) ise açlık sınırının altında yaşıyor. Bir başka TÜİK araştırmasına göre ise 2009 yılı verilerine göre 70 milyon 542 bin olarak belirlenen “kurumsal olmayan nüfusumuzun” (okul, yurt, otel, çocuk yuvası, huzurevi, hastane, cezaevi, kışla, orduevi gibi yerlerde ikamet edenler dışındaki nüfus) yüzde 60.5’i “iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek” yiyemiyor. Yüzde 37.8’i “evin ısınma gereksinimini yeterince” karşılayamıyor, yüzde 43.9’u ise “yeni giysiler” alamıyor. Aynı çalışmadaki verilere göre, “hane halkı kullanılabilir gelirler” temel alınarak oluşturulan yüzde 20’lik gruplarda en yüksek gelire sahip gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 47.6 iken en düşük gelire sahip gruptakilerin aldığı pay ise yalnızca yüzde 5.6. İki grup arasındaki 8.1 katlık fark ülkemizdeki gelir dağılımındaki eşitsizliği somut olarak ortaya koyuyor. Tüm bu veriler bize ekonomik büyümenin, toplumsal gelişme, insani kalkınma demek olmadığını, dolayısıyla AKP sözcülerinin sürekli olarak topluma kötüyü “iyi” diye yedirme çabasında olduklarını gösteriyor. Yersek tabii! Linyitler de Gidiyor karşılayan bu linyit sahalarının, havzalarının yerliyabancı tekellerin arzuları doğrultusunda satılmasının önü açılmıştır. Söz konusu torba yasayla özelleştirme kapsamına alınan termik santrallarla birlikte Muğla (YatağanTurgut, MilasÖren), Manisa (Soma), Ankara (BeypazarıNallıhan), Bursa (Orhaneli, Keles), Sivas (Kangal), Bingöl (Karlıova), Konya (Ilgın), Bolu (Göynük), Çanakkale (Çan), Çorum (OsmancıkDodurga) illerimizde bulunan ve elektrik enerjisi üretiminde stratejik öneme sahip onlarca linyit sahası ruhsatı ve milyarlarca ton linyit rezervi yerli ya da yabancı tekellerin eline geçmiş olacaktır.” Madencilerin sendikası ve odası, her ne kadar “Enerji, herkes için en vazgeçilmez bir yaşaminsan hakkıdır. İnsanların enerjiye ulaşmasını temin etmek ise kamusal bir sorumluluktur” diye uyarsa da, AKP yine bildiğini okuyacak, yoksula iki torba kömür karşılığında yeni linyit zenginleri yaratacak... Meslek büyüğümüz Orhan Erinç’in belgeliğinden bir tarihi “ileri demokrasi” kanıtı. 15 Mayıs 1960 tarihini taşıyan resmi belgenin altında dönemin Antalya Valisi Hadi İntepe’nin imzası var. İstanbul Valiliği’ne yazılmış: “7468 sayılı kanuna (Tahkikat Komisyonu’nun yetkilerini genişleten yasa) muhalefet şekilde İleri Demokrasi Kanıtı Serik kazasında siyasi mahiyette toplantı yapmak, resim çektirmekten maznunlar Muammer Aksoy ve 18 arkadaşı hakkında yapılmakta olan hazırlık tahkikatının selametle inticaı bakımından tahkikatla ilgili her türlü neşriyatın haber, resim, röportaj, fotoğraf ve yazıların, karikatürün menine Antalya Sulh Ceza Mahkemesi’nin 15/5/1960 gün ve bila sayılı kararı ile karar verilmiştir.” Demokrasiye sığacak gibi değil yani. Muammer Aksoy tutmuş, iktidardaki Demokrat Parti’ye karşı siyasi toplantı yapmış, dahası, üstüne bir de 18 kişi ile birlikte fotoğraf çektirmiş! Demokrat Parti ile övünen AKP, o unutulmaz “ileri demokrasi” günlerini bir kez daha yaşatıyor bizlere. Bu yüzden hayır dua aldıklarından, her tuttukları da altın oluyor zaten. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ‘İnsan Kaçakçılığı’ Günümüzde, 19. yüzyılda kaldırılan “köle pazarları”nın yerini “insan kaçakçılığı” almış ve yasadışı kaçak insan piyasası oluşmuş durumda. Arz ve talep (istek ve sunum) yasası ekonominin en temel yasalarından biri olarak bilinir. Bir malın fiyatını belirleyen en önemli unsur ise o malın “üretim” dengesi. Bir mal gereğinden fazla üretildiğinde fiyat düşmekte, üretim azaldığında ise fiyat yükselmektedir. İnsan pazarlarının “ucuz insanı”, aşırı nüfus artışı altında kalan geri kalmış ülke insanlarından oluşmakta. Basındaki haberlerin yansıttığı görüntüler, bunu kanıtlamakta. 1) “İstanbul Haber Servisi İnsan kaçakçılığına yönelik düzenlenen operasyonlarda, aralarında 9 Ekim’de Sultangazi’de çıkan yangında, evde kilitli kaldıkları için ölen göçmenleri eve kilitleyenlerin de bulunduğu 38 kişi gözaltına alındı. İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün yaptığı açıklamaya göre, 8 aylık araştırma sonucu İstanbul, Van, Tekirdağ ve Bursa’da insan tacirlerinin, Avrupa ülkelerine göndermek istedikleri Afganistan, Pakistan ve Burma uyruklu 607 kişi yakalandı. Tacirlerin göçmenlere hortum, sopa ve delicikesici aletlerle işkence yaptıkları, bir göçmeni ise işkence yaptıktan sonra camdan attıkları bildirildi.” (Cumhuriyet, 26 Nisan 2012) 2) “BM Uyuşturucu ve Suçla Mücadele Dairesi, dünyada 2.4 milyon kişinin insan kaçakçılığının kurbanı olduğunu, bunların yüzde 80’inin seks kölesi olarak kullanıldığını bildirdi. BM Genel Kurulu’nda önceki gün konuşma yapan Uyuşturucu ve Suçla Mücadele Dairesi Başkanı Yuri Fedotov, insan kaçakçılığının her üç kurbanından 2’sinin kadınlar olduğunu söyledi. Fedotov, kaçırılanların bir kısmının zorla çalıştırıldığına işaret etti. Fedotov, insan kaçakçılığı ağını yöneten suçluların her yıl 32 milyar dolar kazandıklarını belirtti. BM’nin iyi niyet elçisi oyuncu Mira Sorvino da insan tacirleriyle mücadele konusunda güçlü yasalar bulunmadığını ve polislerin bu konuda yeterince eğitilmediğini söyledi. BM istatistiklerine göre, insan kaçakçılığının her 100 kurbanından sadece 1’i kurtarılabiliyor.” (Cumhuriyet, 5 Nisan 2012) 3) “ANKARA (AA) Göçmen kaçakçılığı düşük bir masrafla büyük kazanç sağlandığı için kaçakçılık türleri arasında en çok tercih edilenlerden biri. Göç ve göçmen kaçakçılığında dönen tahmini para yıllık yaklaşık 303 milyon doları buluyor. Yakalanamayanlar da hesaplandığında rakam daha da büyüyor. Türkiye’de geçen yıl 44 bin 415, 2010’da ise 32 bin 667 yasadışı göçmen yakalandı. Polis Akademisi Başkanlığı bünyesindeki Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Araştırma Merkezi’nce, TÜBİTAK’ın da desteğiyle, 20092011 yılları arasında 14 kentte yaklaşık 1500 göçmen ve 106 kaçakçı ile yüz yüze görüşülerek hazırlanan ‘Türkiye’de Yasadışı Göç ve Göçmen Kaçakçılığı’ raporu tamamlandı. Rapora göre, geçen yıl yakalananların 9 bin 800’ü Burma, 5 bin 357’si Filistin, 3 bin 843’ü Afganistan, 2 bin 226’sı Pakistan, 1966’sı Somali ve 1594’ü de Türkiye uyruklu. Yasadışı göçmenlerin yüzde 88’i erkek. Ortalama yaş ise 26. Her dört göçmenden biri okuma yazma bilmiyor. Kaçakların önemli bir kısmı işsiz. Göçmenlerden yüzde 74’ü para kazanmak ve daha iyi şartlarda yaşamak için yüzde 5.4’ü savaş nedeniyle ülkesinden ayrılıyor.” Uluslararası sivil toplum örgütleri ve uzmanların araştırmalarına göre, dünyada 30 milyon civarında seks kölesi var. Bu seks kölelerinin yarısından fazlası çocuk (18 yaşından küçük). Dünyada her yıl 4 milyon yeni kurban, seks kölesi yapılmakta. Dünyada seks köleliği için her yıl 500 bin kadın ve çocuk kaçırılmakta. Dünyada seks köleliği ticaretinden doğan rant 100 milyar dolar civarında... Dünyada seks köleleriyle birlikte olan erkek sayısı bir milyarı geçmekte. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Argoda, bir kim 1 seyi bıçakla hafif yaralamaya verilen ad. 2 2/ Ses... Koruma, 3 esirgeme. 3/ İskam4 bildeki dört renkten biri... Yaz yağmu 5 ru. 4/ “Dağlalesi” 6 de denilen ve mor renkli çiçekleri olan 7 otsu bir bitki. 5/ 8 Ağız kısmı yayvan 9 bakır tas... Galyum 1 2 3 4 5 6 7 8 9 elementinin simgesi. 6/ “ bellediğin bir yola yalnız 1 K I Z I L E R İ K gideceksin” (Tevfik Fi 2 A R A S V A L E kret)... Edebiyat yapıtla 3 S A R I K F A L rında nesneleri, yaratıkla4 İ R A T H E rı insan gibi konuşturma 5 Y A F A R A İ Ş sanatı. 7/ “Mutlu Olmak N A A Ş Sanatı” adlı yapıtı dilimi 6 A L A F A R A ze de çevrilen ünlü Fransız 7 P A T İ MAM filozof... Yemeği yapılan, 8 A T E H ıspanağa benzer yabani bir 9 Y A R I K K A Y A ot. 8/ İçine konan sıvının sıcaklığını uzun süre koruyan kap... Ateş. 9/ Peru’nun plaka imi... Genellikle pişirilerek yenen bitkilere verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İslam kültürlerinde, belirli kurallara uyarak güzel yazı yazma sanatı. 2/ Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Aynı adlı bitkiden elde edilen tozla yapılan sıcak bir içecek. 3/ Mehter takımında yer alan ve iki değnekle vurularak çalınan davul. 4/ İki tarafı ağaçlıklı geniş kent yolu... Parola. 5/ Eski Mısır’ın üç büyük piramidinden biri. 6/ Bir renk... Bir şeyin yapılmasını yasaklama... Tavlada “üç” sayısı. 7/ Meksika’da mısır ekmeğine verilen ad... Boru sesi. 8/ Çarpık çurpuk yürüyen eğri büğrü kimse. 9/ Doğu Anadolu’da kullanılan bir tür küçük zurna... İnanç haline getirilmiş ilke. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle