29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 TEMMUZ 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 11 Türkiye Madenİş ile MMO, torba yasayla linyit sahalarının özelleştirilmesinin önünün açıldığına dikkat çekti Linyit talana açılıyor MUSTAFA ÇAKIR Siyasette Yöntem! Başbakan’ın asıl konusu Suriye ile ilişkiler olan, Arapçası ve İngilizcesi çok sayıda yabancı TV’den de yayımlanan grup konuşması, ülke siyasetinin getirildiği yeri ve bu yerin niteliklerini tüm yönleriyle sergiliyor. Başbakan’ın on yıla yaklaşan iktidarı boyunca yaptığı konuşmaların uzak ara en önemlisi olduğu anlaşılan bu konuşma, TBMM Genel Kurulu’nda değil; AKP grup toplantı salonunda yapılıyor. Böylelikle TBMM bütünlüğü hiçe sayılıyor. Başbakan, üyelerinin tamamına yakınını bizzat ya da kendi saptadıklarının saptadığı AKP grubunu TBMM yerine koymuş oluyor; hangi aritmetikte varsa, kendi 326’sını 549’a eşitliyor! Aritmetik bir tarafa, yapılanın niteliksel önemi görülmüyor; konuşmanın yapıldığı salonun kürsüsünün üstünde “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazmıyor! İşin ilginci, AKP’li olmayan 223 milletvekili, bunların sekizi tutuklu, ancak geriye kalan 215’i; bunların Meclis grupları ve yöneticileri bu durumu olağan karşılayacak kadar duyarsız kalıyor; bu olmaz diyemiyor; açıkça kınama gereği bile duymuyor. Ne zaman ve nerede yapılacağı günler öncesinden bilinen Başbakan’ın bu davranışı, yalnızca kimi yazar ve TV yorumcusu tarafından kısaca eleştirildi; o kadar! ??? Bu örnekte de görüldüğü gibi, siyasetin yöntemi çok köklü bir değişim geçiriyor. Ülke siyasetinin ana ekseni, giderek ve hızla artan bir ölçüde AKP ile cemaat ikilisinin karşılıklı ilişkileri düzlemine yerleşiyor. Aylardır, AKP ile cemaat arasında olup bitenler üzerine kamuoyu oluşturan çevrelerce yapılan açıklamalar, yorumlar ve yazılar birbirini izliyor. Ancak, yine de ilişkiler açıklık kazanmıyor. Ancak burada ülke siyasetinin içine sürüklenmekte olduğu bir büyük tuzak ya da kapan var. AKPcemaat ilişkileri öne sürüldüğü gibi bu noktaya gelmişse, AKP kendi içinde, hem iktidar hem de muhalefet görevi görüyor. Bu iç içe geçmişlik, siyaseti bir başka ve farklı nitelikteki düzleme götürüyor. İktidar gücünün, yasama ve yürütme işlevleri Başbakan’ın elinde, ikili arasındaki uyuşmazlık, yalnızca yargıda mı sorusu akla gelebilir. Ancak iktidar gücünün alt uygulama alanları polisten eğitime, sağlıktan dışişlerine uzanan merkezi ve ek olarak yerel yönetim birimleri var. AKPcemaat arasında var olduğu öne sürülen ilişkiler buralarda nasıl? Bu, belli değil! AKP ile cemaatin hangisinin nerede iktidar, nerede muhalefet olduğu; ikilinin nerede sarmaş dolaş, nerede de, eğer öyleyse, boğaz boğaza oldukları kamuoyunca bilinmiyor. Tuzak da burada başlıyor; olanlardan kimin sorumlu olduğu açıklık kazanmıyor; yapılanlar kamuoyunca olumlu karşılanıyorsa bunun getirisi AKP’nin alacağı hanesine yazılıyor; böylelikle AKP’nin masum ya da kendi sözcükleriyle günahsız görünmesinin temelleri atılıyor. AKP dışındaki partiler, bu sürece parmak basmıyor; AKPcemaat ilişkilerinin açıklık kazanmasını sağlamaya ve kamuoyunda, yaşanan olumsuzlukların tek sorumlusunun AKP olduğu vurgusunu yapmaya çalışmıyor. Sonuçta, halkın gözünde doğal olarak siyaset bütünüyle küçülürken Başbakan’ın balonu büyüyor! ??? Burada son günlerde yaşanan önemli bir örnek yeterli olacaktır. Türkiye’nin, 220 bin dolayında üyesiyle her on memurdan en az birinin üye olduğu ve üyelerinin yarısından fazlası eğitim emekçilerinden oluşan KESKKamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, ağır bir darbe alıyor; başkanıyla birlikte 58 yöneticisi gözaltına alınıyor. KESK, son dönemde AKP hükümetinin eğitim politikasını en ağır biçimde eleştiren; hükümetin memurlara verdiği maaş artışını yetersiz bulan ve bunlara var gücüyle karşı çıkan tutumuyla biliniyor. AKP’ye karşı çıkmaya cesaret gösteren gerçekten çok az sayıdaki toplumsal yapılardan biri olan koca konfederasyon; tıpkı AKP’yi eleştiren çoğu kişi gibi, uygun deyimle kim vurduya gidiyor; ancak bu önemli olay siyasetin gündemine bile giremiyor! Yöntem esasın anasıdır. Siyaset, içine sürüklendiği yanlış yöntemle yanlış doğumlara hamiledir. Sanırım asıl kürtajı burada, AKPcemaat ilişkilerinde yapmak ve siyaseti kendi alanına yerleştirmek gerekiyor! ANKARA Türkiye Maden İşçileri Sendikası (Türkiye Madenİş) ile TMMOB Maden Mühendisleri Odası (MMO), torba yasayla elektrik üretiminde tek yerli kaynak durumunda olan linyit kömürü varlıklarının özelleştirilmesinin önünün açıldığına dikkat çekerek, linyit sahalarının yerli ya da yabancı tekellerin eline geçeceği uyarısında bulundu. Türkiye Madenİş ile MMO, TBMM’de “bir gece yarısı operasyonuyla” görüşülmekte olan torba yasanın içine termik santrallara kömür sağlayan 2172 sayılı yasa ile devletleştirilen, daha sonra 2840 sayılı yasa ile devlet eliyle işletilecek madenler kapsamına alınan linyit sahalarının, 4046 sayılı özelleştirme ya ? TKİ’nin işlettiği ve termik santrallara kömür sağlayan bütün linyit sahalarının, özelleştirme çalışmaları süren termik santrallar ile birlikte yerliyabancı enerji tekellerine verilmesi amaçlanıyor. sası kapsamında özelleştirilmesini sağlayan bir hüküm konulduğununa dikkat çekti. Türkiye Madenİş ile MMO, düzenlemenin sakıncalarını şöyle sıraladı: L 1979’da devletleştirilen, 1983 yılında 2840 sayılı yasayla devletçe işletilecek madenler olarak listelenen, Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) tarafından o tarihten beri işletilen, hemen hemen tümü termik santrallara elektrik üretimi için kömür veren, ülkemizin yüzde 2025 oranında elektrik ihtiyacını karşılayan, bu linyit sahalarının / havzalarının yerli yabancı tekellerin arzuları doğrultusunda satılmasının önü açıldı. L TKİ’nin elinde bulunan bu linyit sahaları, yerli kaynak niteliğiyle ülkemizin enerji güvenliğinin stratejik teminatı durumunda. Özelleştirme ile bu tek yerli teminat da ortadan kalkmış olacak. L Linyit sahalarının özelleştirilmesi ve özel sektör eliyle işletilmesi dünyada ölümlü maden kazalarında ön sıralarda olan ülkemizin bu vahim iş güvenliği tablosunu çok daha derinleştirecek. L 18 adet termik santralın özelleştirilmesine yönelik ön hazırlık çalışmaları Özelleştirme İda resi ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından koordineli sürdürülüyor. Torba yasayla yapılan yasal düzenlemeyle özelleştirme kapsamına alınan termik santrallarla birlikte Muğla (Yatağan Turgut, Milas Ören), Manisa (Soma), Ankara (Beypazarı Nallıhan), Bursa (Orhaneli, Keles), Sivas (Kangal), Bingöl (Karlıova), Konya (Ilgın), Bolu (Göynük), Çanakkale (Çan), Çorum (Osmancık Dodurga) onlarca linyit sahası ruhsatı ve milyarlarca ton linyit rezervi yerli ya da yabancı tekellerin eline geçmiş olacak. İnternete indirim geliyor Ekonomi Servisi Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), Türk Telekom’un DSL internet hizmetlerinde indirim öngören tarife değişikliği ve yeni kampanya teklifini onayladı. Buna göre; Türk Telekom tarafından toptan seviyede DSL internet tarifelerinde yapılacak değişiklikle yüksek hızlı DSL paketlerinde yüzde 13’e varan indirim öngörülüyor. Ayrıca başlatılacak yeni kampanya ile yüksek hızlı DSL paketlerinden hizmet alan abonelere yüzde 15’e varan oranlarda ilave indirim yapılacak. Uygulanacak olan tarife değişikliği ve kampanya toptan olarak internet servis sağlayıcılarını kapsıyor. Türk Telekom’un tarife değişikliği ve kampanyası kapsamında yapılan indirimlerin, internet servis sağlayıcıları tarafından, yüksek hızlı internet hizmeti alan kullanıcılara yansıtılması bekleniyor. Böylece yüksek hızlı internet hizmeti alanlar hızlı interneti daha uygun fiyatlarla kullanabilecek. Türkiye’ye en çok turist gönderen ülkelerin yaşadığı ‘krizler’ Türk turizmine olumsuz yansıdı Suriye’den artık turist gelmiyor Batı Karadeniz’in en büyük kenti Zonguldak’ın taşkömürü ve sanayi kenti imajından sıyrılıp kongre turizmi, doğa ve kültür turizmi çekim merkezi olması hedefleniyor. ? Suriye’den gelen turist sayısı yılın ilk 5 ayında yüzde 33.1 azalışla 235 bin 614 kişi düzeyine indi. Ekonomi Servisi Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısı, 2012’nin ilk 5 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4.4 azalışla 8 milyon 841 bin 386 kişi düzeyine geriledi. Bu gerilemede Türkiye’ye en çok ziyaretçi gönderen 10 ülkeden 9’unda yaşanan gerileme etkili oldu. Bu ülkeler sırasıyla Almanya, Rusya, İngiltere, Bulgaristan, İran, Hollanda, Fransa, Yunanistan ve Suriye oldu. Türkiye’ye en çok yabancı turist gönderen ilk 10 ülkeden biri olan İran’dan gelen turist sayısı yüzde 41.2 azaldı. Türk savaş eğitim uçağını düşürmesinin ardından savaşın eşiğine gelinen Suriye’den gelen turist sayısı yılın ilk 5 ayında yüzde 33.1 azalışla 235 bin 614 kişi düzeyine indi. Geçen yıl aynı dönemde Suriye’den Türkiye’ye gelen turist sayısı 352 bin 198 kişiydi. 2012’nin OcakMayıs döneminde Türkiye’yi ziyaret eden 8 milyon 841 bin 386 yabancı turistten yüzde 15.6’sı Almanya’dan geldi. İlk 5 ayda Almanya’dan gelen yabancı ziyaretçi sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0.3 azalışla 1 milyon 383 bin 153 kişi oldu. Almanya’yı 816 bin 805 yabancı turistle Rusya, 537 bin 346 yabancı turistle İngiltere izledi. Tamer Yörükoğlu Zonguldak imaj değiştirecek Ekonomi Servisi Zonguldak’ın tanıtımına sağladığı katkılarla hafta sonları 2 bin 500 ziyaretçinin Zonguldak’ı ziyaret etmesini bekleyen Dedeman Zonguldak, kent olarak gerekli yatırım ve hazırlıkların yapılması halinde bu sayının orta vadede en az 10 bin kişiye ulaşacağını öngörüyor. Dedeman Üst Yöneticisi Tamer Yörükoğlu, gelişmiş ülkelerde eski maden ocaklarının turizmin hizmetine açıldığını belirterek Zonguldak’ta da bunun için çalışmaların başladığını söyledi. Zonguldak’a yeni 5 yıldızlı yatırımlarını çekmeyi planladıklarını dile getiren Yörükoğlu “Zonguldak daha çok kömür ocaklarıyla anılsa da Akçakoca, Ereğli, Filyos, Safranbolu, Amasra gibi tarihi ve turistik yerlerin ortasında. Ulaşım kolaylığı, doğal ve tarihi güzellikleri ile kongre turizmi, doğa ve kültür turizmi için çekim merkezi olma potansiyeli taşıyor” dedi. Zonguldak Dedeman ile Zonguldak’a turizmin ön plana çıkacağının altını çizen Yörükoğlu, Zonguldak’ın 50 bin olan ortalama ziyaretçi sayısını 2015’e kadar 90 bin kişiye çıkartmayı hedeflediklerini ifade etti. Dedeman Zonguldak’ın yılda en az 10 adet toplantıkongre gerçekleştirilmesi bekleniyor. Otelin doluluk oranı bu yıl yüzde 21’den yüzde 40’a ulaştı. “Ilımlı İslam” ve “değişim” fantezisinin cazibesine kapılarak siyasal İslama destek veren liberal entelijensiya, solun “yararlı salakları” şimdi bu “değişimle” birlikte özgürlükleri sınırlayan yasalar gündeme geldikçe Tunus’ta da büyük bir düş kırıklığı yaşıyorlar. Bunlar, seçimlerden sonra büyük umutlarla işbirliği yaptıkları dinci En Nahda partisinin hükümetini, geçen hafta, düşürmeye çalışıyorlardı. ‘Şeriat’ mı? Ön kapıdan olmaz! Müslüman Kardeşler hareketinin Tunus kanadı, 1980 öncesinde bir taraftan Zeytuniye Medresesi çevresinde dini ve kültürel etkisini entelijensiya arasında, toplumsal dayanışma etkinlikleriyle de yoksul halk arasında sürdürüyordu. Bin Ali rejimi yıkıldıktan sonra başbakan olan El Gannuşi, 1981’de bu hareketi siyasal alana çekecek olan En Nahda partisinin kurulmasında belirleyici rol oynamıştı. Ancak Tunus’un bağımsızlığını kazanmasının, modernleşme hamlesinin lideri Habib Burgiba hâlâ iktidardaydı. Burgiba, Nahda’nın bu sürece yönelik bir tehdit olduğunu düşünerek seçimlere katılmasını önledi, siyasal İslam üzerindeki baskıları artırdı. Siyasal İslam yeraltına çekildi, kültürel alana geri döndü. El Gannuşi yurtdışına kaçmak zorunda kaldı. Gannuşi, Bin Ali klanı halk hareketiyle devrilene kadar da Tunus’a dönmedi. Tunus’ta 23 Ekim 2011’de yapılan seçimlerde, artık yasal alana çıkmış olan En Nahda oyların yüzde 41’ini alarak birinci parti oldu. Ancak, En Nahda toplumun yüzde ellisinden fazlasının kendisine oy vermediğini, halkı laiklik yanlısı kesiminin gücünü, sekülerliberal entelijensiyanın devlet aygıtı üzerindeki etkisini, uluslararası baskıları göz önüne alarak şeriat düzeni getirmeyi amaçlamadığını ısrarla anlatmaya, liberallerle işbirliği yolları aramaya başladı. Bu pazarlıklar sonunda, devlet başkanlığı, Tunus’ta insan hakları alanında uzun yıllar mücadele vermiş olan Munsif Marzuki’ye verildi. Hükümeti de Marzuki’nin partisi laik eğilimli Cumhuriyet Kongre Partisi, Emek ve Özgürlük İçin Forum Partisi ile bir koalisyon oluşturan En Nahda kurdu. Gannuşi başbakan oldu. Bu şekillenme, siyasal İslam ile seküler güçler arasında bir uzlaşmaya, yumuşak ve sancısız, liberal hak ve özgürlükleri koruyacak bir “dönüşüm” sürecine işaret ediyordu. Şeriat düzeni korkusu da yatışmaya başladı. Ancak geçen haftalarda yaşanan kimi olaylar, “şeriat”ın ön kapıdan geri çevrilmesinin aslında bir taktik adım olduğunu, şimdi arka kapıdan içeri alınmakta olduğunu, En Nahda ve Gannuşi’nin, belli mevzileri kazandıktan sonra, artık liberallerle yaptıkları anlaşmaya değer vermediklerini düşündürüyordu. Tunus’ta ‘Değişim’ ve Düş Kırıklığı anlamsız bulan Selefi kanadı, bir süredir sesini yükseltiyordu. Bu yılın başında “Persepolis” filmini gösteren TV kanalına yönelk protestolar, kanala para cezası verilmesine yol açmıştı. Tunuslu bir futbolcuyla kız arkadaşının açık saçık resimlerini basan gazetenin editörü de yargılanarak benzer bir cezaya çarptırıldı. Bu sırada Selefi gruplar bazı kentlerde içki satan dükkânlara saldırmaya başlamışlardı. Tunus Demokratik Kadınlar Birliği sözcüleri, kadınların 1956’daki bağımsızlıktan bu yana elde ettikleri kazanımlarının tehlikede olduğunu söylüyorlardı. Bu gelişmeler ufukta kara bulutların toplandığını gösterirken fırtına 10 Haziran gecesi Selefi militanların Abdelia Sarayı’nı basarak “Sanatın Baharı” temalı bir resim sergisindeki resimleri parçalamasıyla patlak verdi. Selefi militanların dini duyarlıklara ters buldukları sanat yapıtlarını hedef alan bu eyleminin ardından, günlerce sokaklarda Selefi kalabalıklarla polis arasında çatışmalar yaşandı. Kimi önde gelen dini liderler, isimleri Facebook’ta da yayımlanan sanatçıların öldürülmesine ilişkin fetvalar verdiler. Serginin küratörü Meryen Budurbala, “Devrimden sonra iyasal İslam – liberal ittifakı çöküyor. İslamcıliberal ittifakın çözülme sürecini Selefi hareketin siyasi arenaya ve de sokaklara En Nahda’nın tabanını da etkileyecek biçimde dönmesinin başlattığı söylenebilir. Siyasal İslamın, anayasa olarak Kuran’ın kabul edilmesini isteyen, seçimleri, “demokratik” süreçleri S sanatçılar bir özgürlük duygusuna kapıldılar. Bu duyguyu serbestçe ifade etmek istediler. Çok güçlü yapıtlar ürettiler”... “Sanatçılar böyle bir tepki beklemiyorlardı” diyormuş (Reuters 27/06/2012). Bu olaylardan sonra En Nahda hükümeti, yaptığı açıklamada olaylara “sanatçıların özgürlükleri sınır tanımadan kullanmaya kalkmalarının neden olduğunu” saptadıktan sonra, “ifade özgürlüğünün sınırsız olamayacağını”, İslamı duyarlılıkları zedeleyecek etkinlikleri cezalandıracak yasaların acilen çıkarılacağını vurguladı. Kültür bakanlığı da sergiyi düzenleyenlere karşı yasal işlem yapılacağını açıkladı. Adının açıklanmasını istemeyen bir sanatçı “Sanat aslında tamamen yoruma ilişkin olduğundan, neyin dini değerleri hedef aldığını saptama çabaları kaçınılmaz olarak soru soranları, entelektüelleri hedef alan bir baskı kampanyasına yol açacak” diyor. Al Akhbar gazetesi, Selefi hareketin tepkilerinin, kültürel alanla sınırlı olmadığını, bir taraftan da silahlanmakta olduklarını aktarıyor. Selefi militanlar Ruhiya bölgesinde orduyla çatışmışlar; bir albay, iki asker ve üç silahlı militan ölmüş. İkinci olay Libya sınırında ülkeye silah sokmaya çalışan bir Selefi grupla güvenlik güçleri arasında yaşanmış, Cezayir sınırında da ciddi olaylar yaşanıyormuş (18/06/2012). Bir diğer gelişmede de geçen hafta, Gannuşi hükümeti, Kadafi’nin, Tunus’a sığınmış başbakanlarından Ali Al Mahmudi’yi ani bir kararla, Cumhurbaşkanı’nın izni alınmadan apar topar Libya’ya iade etti. Halbuki Cumhurbaşkanı Marzuki, ülkesine dönerse, işkence görür, idam edilir gerekçesiyle Mahmudi’nın Tunus’ta kalmasına izin veriyor, iade taleplerini geri çeviriyordu. Hükümetin, iade işlemini Cumhurbaşkanı’nın otoritesini hiçe sayarak gerçekleştirmesi, siyasal İslamın liberallerle yaptığı uzlaşmaya artık itibar etmediğini gösterdi. Bunun üzerine, geçen çarşamba günü, liberal partilerin meclisteki temsilcileri, hükümeti düşürmek için bir güvensizlik oylaması örgütleme sürecini başlattılar. Tunus’ta devrimci demokratik halk hareketi diktatörleri devirdiğinde bir iktidar boşluğu, buna bağlı olarak da bir olasılıklar alanı oluşmuştu. Ne yazık ki bu alan kısa sürede, en örgütlü toplumsal güç, Müslüman Kardeşler hareketi tarafından doldurulmaya başlandı. Bu sürece daha baştan direnmek yerine, Müslüman Kardeşler’in kurduğu Nahda partisinin, uzlaşmacı söylemine, “değişim” vaadine kapılan, liberal entelijansiya, kendi huzur alanlarına çekilerek sürece teslim olmayı seçti. Bunlar, “düşünceyle” değil de hazlarının kısa dönemli talepleri üzerinde şekillenen iyimser kanaatlerle davrandılar, tam anlamıyla bir “stratejik cehalet” örneği sergilediler. Bu liberaller, yükselmekte olan hareketin sadakatlerini, stratejik hedefini anlamaya çalışmak yerine, siyasal İslamla aynı siyasi coğrafyayı, laik yönetimlerin mirası kültürel özgürlüklerini korumaya devam ederek paylaşabileceklerine inanmayı seçtiler. De te fabula narratur! bauMax’tan konut yardım sigortası Ekonomi Servisi Türkiye pazarına 2010’da giren 6 mağaza açan Avusturyalı yapı market zinciri bauMax, HS Group ile ortak olup müşterine özel indirim sağlayan hizmetmax kartını müşterilerine sundu. Kart konut yardım sigortası hizmeti de verecek. hizmetmax kart için müşteriler 390 lira ve bir üst sınıf olan hizmetmaxx için ise 690 lira ödeyecek. Bunun karşılığında ise müşteri tüketici danışmanlığı, belli sayıda olmak üzere havalimanı ulaşım hizmeti ile konut yardım sigortası, yol yardımıçekici hizmeti, çağrı merkezi, kuru temizlemeyıkamaütüleme, concierge hizmeti, alarm güvenlik hizmetleri alabilecek. Bunların yanı sıra bauMax’tan hediye çeki, her alışverişte yüzde 10 indirim, işçilikte uzatılmış garanti, banyo satın alımında ücretsiz mimari tasarım hizmetinden faydalanabilecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle