Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 TEMMUZ 2012 PERŞEMBE 6 HABERLER ‘İadei itibar istiyoruz’ ‘Başbakan’a suikast’ davası nedeniyle ordudan ihraç edilen ve ‘Atabeyler’ adıyla anılan subaylar beraat etti. Yüzbaşı Eren ‘Adalet geç de olsa yerini buldu’ dedi BARKIN ŞIK Yoksa Suriye Uçağı Düşürmedi mi? Önce Esad’a yönelik bombalı saldırı üzerine bir iki not düşelim. Şam’da Esad’ın hükümetine yönelik zamanı çok iyi planlanmış suikastın pek çok amacın ikisinden söz etmek mümkün. a) Esad rejimini içeriden çökertmek ve ihanetleri hızlandırmak. Bu tipik bir Amerikan planı. Tabii ki Suriyeli müttefiklerince uygulamaya kondu. ABD, Iraklı komutanlardan bazılarını uzun süren pazarlıklar sonucu satın alarak Irak ordusunu çökertmişti! Hür Suriye Ordusu, bu suikastla şüphesiz sahip olduğunun yüz katı bir güç fotoğrafı verdi. Suikastın zamanlaması iyi: BM’de görüşmeler! b) Esad rejimini daha büyük şiddete yöneltmek. Zaten rejim bu konuda antrenmanlı ve gözü pek! Esad, suikastçılarla halkı ayıramazsa çok kan dökülür. Zaten başından beri yazdığım gibi on binyirmi bin Suriyelinin ölmesi yetmez, onar biner, yüzer biner ölmeli ki, “meşru müdahale”nin koşulları oluşsun... ??? UÇAK DÜŞTÜ MÜ? Düşen uçak konusunda “somut” bilgi, Genelkurmay Başkanlığı’nın ve Suriye’nin açıklamalarıdır. İlk açıklamayı Suriye yaptı: Uçak çok alçaktan uçuyordu ve kimliği de bilinmediği için yerel komutanın rutin emriyle uçaksavar ateşi ile düşürüldü. Türkiye de uçağın Suriye tarafından düşürüldüğü iddiasını kabul etti. TSK, daha sonra “Suriye tarafından düşürüldüğü iddia edilen” ifadesini kullandı. Çünkü eldeki bilgiler Suriye’nin “uçaksavartop ateşi ile düşürdük” iddiasını doğrulamıyordu. Uçak parçalarında (yüzde 10’undan) top ateşi izleri yoktu. Geri kalan parçalarda bu izlere rastlanır mıydı sorusu yanıtsızdır. Ama bu açıklamanın hemen ardından AKP iktidarının Bülent Arınç gibi ağır topları hemen harekete geçti. Suriye’nin ben düşürdüm dedikten sonra suları bulandırmanın gereği olmadığını açıkladılar ve dolaylı olarak TSK’ye yüklendiler. TSK, bu siyasi müdahale üzerine 13 Temmuz’da bu kez uçak parçaları üzerinde yapılan incelemeler hakkında bilgi verirken “Suriye tarafından düşürülen” ifadesine geri döndü! ??? Uçağımızın Suriye tarafından düşürülüp düşürülmediği konusuna biraz daha bakarsak... Şimdilik eldeki tek “kanıt”, Suriye’nin açıklamasıdır... Suriye’nin “uçaksavar” iddiası havadadır, bunu doğrulayacak bir delil henüz yok ve Suriye de bir kanıt sunamadı. Salt bu ifade, kriminal incelemelerde delil kabul edilmez çünkü “katil yalan söyleyebilir”! Böbürlenmek isteyebilir; ateş açmıştır, uçak da düşmüştür; uçağın düşmesini kendi ateşi sonucu olduğunu sanabilir. Suriye’nin bu açıklamasını siyasi amaçlı “doğru” kabul edebilirsiniz. Ama gerçeği arayan bilim bunu doğrulayacak kanıt peşine düşer! Belki deniz dibinden çıkartılabilecek diğer uçak parçalarında bu sav doğrulanacak iz bulunabilir. ABD ve TSK’den uzmanlar ise top ateşi ile bu uçağın düşürülmesini sıfıra yakın olasılık olarak görmekte! O halde, ortada yeni sorular var. Suriye’nin “top ateşi ile düşürdük” açıklaması, eldeki verilerle “sıfıra yakın olasılık” ise Suriye’nin düşürdük iddiası hemen hemen doğruya en uzaktır! Suriye uçağı top ateşe ile düşürmemiş gibidir.. ??? Uçağın radar güdümlü füze ile düşürüldüğüne ilişkin bir iz yok. Yerli ve uluslararası raporlar ve askeri uzmanlarımızın verdiği bilgiler de bu yönde. TSK açıklamasında, eldeki parçalarda, hiçbir düşürücü silah ve malzeme izine rastlanmadığı belirtilmekte. Sonraki olasılıkları da TV’lerde konuşan askeri uzmanlar dile getiriyor: Teknik arıza, hava koşulları ve ısıya duyarlı füze... Uçak, başka tür bir füze ile vurulmuş olabilir mi? Ama eldeki parçalarda da böyle bir ize henüz rastlanmadığı belirtildi. Uçak, pilotların denetiminden çıkıyor... Çünkü uçakla telsiz bağlantısı kesildikten hemen sonra denetimsiz hareket görülüyor ve uçak kayboluyor. Uçağın denetimden çıkmasına neden olan nedir? Bu neyse, uçağı düşüren de büyük olasılıkla odur.. Pilotların kendilerini bile fırlatma zamanı bulamadıkları bir “düşürücü etki”! Özetle, ya Suriye füze ile vb. vurdu ya da uçağı düşürdük diye böbürleniyor. Ama uçağı düşürme niyeti apaçık da ortada. Şimdilik söylenebilecek, düşürme niyeti ile uçağımızı düşürdüğü!! Tabii iki pilotumuz üzerinden, iki can üzerinde politika yapıyoruz... Pilotlarımıza “sıcak savaş bölgesinde” Suriye’nin hava sahasını ihlal ettirici bir görevin neden verildiği ise tamamen iktidarın sorumluluğu altındadır... Yıldırım’dan Ağar’a ziyaret AYDIN (AA) Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, “Susurluk davası” kapsamında aldığı 5 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından onandıktan sonra Yenipazar K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na konulan Mehmet Ağar’a ziyarette bulundu. “Şike davası” kapsamında tutuklu kaldığı Silivri Cezaevi’nden tahliye edilen Yıldırım, Fenerbahçe Kulübü Asbaşkanı Abdullah Kiğılı, Fenerbahçe Kulübü’nün eski asbaşkanı Nihat Özdemir ve futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen’le birlikte Ağar’ı cezaevinde ziyaret etti. 14 YAŞINDAKİ MIZRAK’IN ÖLÜMÜ Delille oynanmış DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır’da, 28 Mart 2006’da çıkan olaylarda başına isabet eden gaz fişeği nedeniyle hayatını kaybeden 14 yaşındaki Mahsun Mızrak’ın ölümüyle ilgili olarak üç polis memurunun tutuksuz yargılandığı davada en önemli delilin değiştirildiği ortaya çıktı. Mızrak ailesinin avukatı Barış Yavuz, önceki duruşmada olayla ilgili adli emanette bulunan ve sanıklar tarafından kullanıldığı bildirilen 3 bombaatar ve mermi çekirdeğinin mahkemeye getirildiğini hatırlatarak “Yapılan incelemede, maktulün kafatasından çıkarılan bombaatar mermisi yerine ev tüfeği fişeği bırakılmış. Bizce sanıklar bu delili değiştirdi. Mahkeme bu önemli delili bulmalı” dedi. ANKARA Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçlamasıyla yargılanan, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli 9 sanığın beraatine karar verdi. Dava nedeniyle Ağustos 2006’daki Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında ordudan ihraç edilen Yüzbaşı Murat Eren, ordudan ihraç edilmeleriyle ilgili ‘iadei itibar’ davası açacaklarını kaydederken “Adalet geç buluyor, ama mutlaka yerini buluyor” dedi. 11. Ağır Ceza Mahkemesi, önceki günkü karar duruşmasında, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs suçu için anlaşmak suretiyle TCK’nin 316. maddesine muhalefet etmek suçunun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle” sanıklar Murat Eren, Erkut Taş, Yasin Yaman, Yakup Yayla, Yunis Akkaya, İsmail Binici, Mehmet Karatepe, Cemal Hasan Özdeş ve Mustafa Raşit Çavdar’ın bu suçtan beraatlarına karar verildi. Sanıklardan Eren, “İzinsiz ‘Atabeyler’ Ergenekon’un işaret fişeğiydi ‘Atabeyler’ operasyonu, Ergenekon ve benzeri derin devlete yönelik ilk operasyon olarak niteleniyordu. 2 Haziran 2006’da yapılan operasyonda önce Ankara’da Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli iki yüzbaşı ve iki astsubayın da aralarında bulunduğu 11 zanlı gözaltına alındı. Zanlılar, “Atabeyler Grubu” olarak nitelendirildi ve evlerinde yapılan aramada, bomba yapımında kullanılacağı tahmin edilen çok sayıda köstekli saatin ele geçirilmesi eylem planlarının kanıtı olarak gösterildi. Aramalarda ele geçirilen planlar ise grubun, Başbakan Erdoğan ile eski danışmanı Cüneyd Zapsu’ya yönelik eylem hazırlığı yaptığı şeklinde yorumlandı. Operasyonun Ankara Emniyeti’ne gelen bir elektronik posta üzerine yapılması da dikkati çekti. Epostanın, askeri hava üssünün bulunduğu Merzifon’dan gönderildiği ortaya çıktı. İhbar yazısında, Danıştay’a yönelik saldırıyı yapan Alparslan Arslan’ı yönlendiren grubun yeni bir eylem hazırlığında olduğu, Erdoğan ve Zapsu’yu hedef alarak keşif yaptığı ileri sürüldü. Yazıda grubun Eryaman’da ev kiraladığı, evde çok sayıda patlayıcı madde, uzaktan kumanda devreleri, suikast silahı bulunduğu ifade edildi. Oluşumun liderliğini Yüzbaşı Murat Eren’in yaptığı, Yüzbaşı Ö. Faruk Çolakoğlu’nun Eren’le hareket ettiği, astsubay Erkut Taş’ın bomba yapımında uzmanlaştığı belirtildi. patlayıcı madde bulundurmak ve nakletmek” suçundan 4 yıl 2 ay hapis ve 166 gün karşılığı adli para cezasına; Taş, Yaman ve Akkaya da aynı suçtan 2 yıl 6’şar ay hapis ve 4’er gün karşılığı adli para cezasına çarptırıldı. Taş ve Akkaya, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet ettikleri gerekçesiyle 10’ar ay hapis ve 4’er gün karşılığı adli para cezasına mahkum edilirken bu cezalara ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlaştırıldı. Sanık Yayla’nın “İzinsiz patlayıcı madde bulundurmak ve nakletmek” suçunu işlediğine ilişkin yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatına karar verildi. Sanık Suat Kiy hakkındaki davanın ise 2011’de ölmesi nedeniyle düşürülmesi kararlaştırıldı. iğer arkadaşlar için de adalet yerini bulacak’ Sanıklar, mahkemenin “izinsiz patlayıcı madde bulundurmak” suçundan verdiği mahkumiyet kararlarını Yargıtay’da temyize götürecek. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün katıldığı son YAŞ toplantısında ordudan ihraç edilen sanıkların ayrıca idari mahkemeye ‘iadei itibar’ davası açacağı da öğrenildi. ‘D Beraat eden Eren, Cumhuriyet’e şöyle konuştu: “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı duygu ve düşüncelerimi hiçbir zaman kaybetmedim. Talihsiz şekilde orduyla ilişiğimiz kesildi. Adalet geç buluyor ama mutlaka yerini buluyor. Böyle uygulamalar 12 Eylül zamanında çok oldu. Bu süreçte insanlar çok yıpranıyor, aileler çok üzülüyor. Benim için kendi vicdanımda temiz kalmak önemlidir. Kimseye bir küskünlüğüm, kırgınlığım yok.” Yüzbaşı Eren, isim vermeden Balyoz davasını kastederek “Diğer arkadaşlarla ilgili de adalet yerini bulacaktır” dedi. OMÜ’den OMÜ’den 31 31 öğrenciye öğrenciye soruşturma soruşturma ADALET BAKANI ERGİN YANITLADI Balyoz CD’lerine soruşturma yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “Balyoz davası” sanıklarının, “dava konusu CD’lerin sahte olmasına rağmen dava açıldığı” iddiaları ile ilgili HSYK’nin resen bir soruşturma başlatmadığını bildirdiğini belirtti. Ergin, MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, “Balyoz davası” kapsamında mahkemeye delil olarak sunulan CD’lerle ilgili yazılı soru önergesini yanıtladı. HSYK’nin konuyla ilgili bakanlığa ilettiği yanıta ilişkin, “Balyoz davası” sanıklarının şikâyetleri üzerine yapılan incelemenin sonucunu aktaran Ergin, “iddiaların, cumhuriyet savcılarının delil toplama, değerlendirme ve suçu nitelendirme yetkileri kapsamında kaldığı, bu hak ve yetkilerin kötüye kullanıldığına dair somut delil gösterilmediği gibi kanun yollarına başvuru sırasında öne sürülen veya sürülebilecek hususların şikâyete konu edildiği gerekçesiyle işleme konulmadığı ayrıca konu ile ilgili resen başlatılan bir inceleme bulunmadığı bildirilmiştir” dedi. Mahkemeden suç duyurusu Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya; müebbet hapis çezasıyla ve tutuksuz yargılanan polis memurları H.A, N.Ö. ve B.Ö katılmadı. Duruşmada mahkeme, ailenin avukatının talebi üzerine emanette bulunan silah mühimmatıyla otopsi tutanağındaki bilgileri inceledikten sonra, “Otopsi sırasında maktulün kafatasından çıkartıldığı anlaşılan, otopsi tutanağında özellikleri yazılı bulunan ve emanete alınan mermi çekirdeği ile mahkememize gönderilen fişek kartuşunun tamamen farklı nitelikte maddeler olduğu anlaşıldığından, otopside ele geçirilen mermi çekirdeğinin nasıl, ne şekilde ve kim tarafından değiştirildiğinin araştırılması için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulması” kararı verdi. Mahkeme başkanı, Van Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği’ne gönderilen, adli emanette bulunan ve sanıkların olaylar esnasında kullandığı iddia edilen 3 bombaatar silah ve bir adet fişekle ilgili balistik inceleme raporun mahkemeye gönderildiğini bildirdi. Raporda, “İki parça halindeki siyah renkli fişeğin, 12 kalibre av tüfeği mühimmatı olduğu” belirtilerek “Mühimmat parçasının tetkik konusu 40 mm. çapındaki bombaatar silahlarıyla çap farkı nedeniyle atılması mümkün değildir” denildi. Özel güvenlik personeli Bakan Kılıç’ı protesto eden öğrencilere tekme tokat müdahale etmişti. Bir tokat da rektörlükten CEMİL CİĞERİM SAMSUN Samsun’da açılış ve temel atma törenine katılmak üzere 4 Mayıs’ta Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ne (OMÜ) gelen Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ı protesto eden 31 öğrenciye rektörlük tarafından soruşturma açıldı. Öğrencilere gönderilen yazıda, öğrencilerin fen edebiyat fakültesi önünden Bakan Kılıç’ın geçiş güzergâhında bulunan ziraat fakültesine gelip özel güvenlik görevlilerinin kurmuş olduğu fiziki engele saldırması, yumruk ve tekme darbeleriyle aşmaya çalışması, oturma eylemi yaparak yolun trafiğe kapatılması iddiasının incelendiği belirtildi. Yazılı savunmalarını veren öğrenciler, soruşturma açılmasına bir anlam veremediklerini belirterek “Özel güvenlik ve polis bize çok sert müdahale etti ve dayak yedik. Orada biz darp edildik, dayak yedik, biz mağdur olduk. Kız arkadaşlarımız saçlarından çekilerek sürüklendi. Ama soruşturma yine bize açıldı” dedi. Sincan Ağır Ceza Mahkemesi takipsizlik kararına yapılan itirazı reddetti Basın Özgürlüğü Ödülü Tınç, Adanır ve Kuray’a İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) basın özgürlüğünün önemini vurgulamak amacıyla 1987 yılından beri her yıl verdiği Basın Özgürlüğü Ödülü’nü kazanan isimler belli oldu. Seçici Kurul, 16 Temmuz’da TGC Merkezi’nde yaptığı toplantıda, 2012 Basın Özgürlüğü Ödülü kişi dalında, basın özgürlüğü konusunda yaptığı çalışmaları, bu konudaki örgütlü mücadeleyi geliştirmeye yönelik katkıları, sürece ulusal ve uluslararası mesleki destekleri katmayı başarabilmesi gibi nedenlerle gazeteci Ferai Tınç’a verildi. Büyük Seçici Kurul sayıları 100’e yaklaşan tutuklu gazeteciler adına da 2012 Basın Özgürlüğü Ferai Tınç Ödülü’nün Bedri Adanır ve Zeynep Kuray arasında paylaştırılmasına karar verdi. Bu yıl kurum dalında ödülün, gazeteciler ve yayıncılar üzerindeki baskıları sürekli dile getirmesi, düşünce ve ifade özgürlüğü üzerinde raporlar hazırlayarak kamuoyunu aydınlatması nedeniyle Türkiye Yayıncılar Birliği’ne verilmesi kararlaştırıldı. Ödüller 24 Temmuz’da The Marmara Oteli’nde düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak. Fener’in üstü örtüldü İLHAN TAŞCI ANKARA Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, Deniz Feneri soruşturmasında “örgüt” ve “dolandırıcılık” suçlamasından verilen takipsizlik kararına yapılan itirazı reddetti. Böylece Almanya’nın “asıl failler” olarak gösterdiği Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ile eski RTÜK Başkanı, Kanal 7’de Genel Yayın Yönetmeni Zahit Akman hakkındaki dolandırıcılık suçlaması dosyası “kapanırken” bu suçtan haklarında dava açılamayacak. 12 Eylül referandumunun ardından üye yapısı yeniden şekillendirilen Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, milyon dolarlık vurgunu konu alan Deniz Feneri yolsuzluğundaki örgüt ve dolandırıcılık bağlantısının dosyasını kapattı. Kritik süreç şöyle gelişmişti: Nadi Türkaslan’ın koordinasyonunda yürütülen Deniz Feneri soruşturmasında Akman ve Karaman’ın arasında bulunduğu 9 şüpheli, “örgüt kurmak, yönetmek, üyesi olmak, nitelikli dolandırıcılık” ile “resmi belgede sahtecilik” suçlarından tutuklanmıştı. Ancak Türkaslan ile savcılar Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz önce dosyadan el çektirildi, ardından da “evrakta tahrifat” suçlamasıyla savcılar yargılanmaya başlandı. Yeni atanan savcılar Harun Kodalak, Dolandırıcılık yoksa 41 milyon Avro nerede? Deniz Feneri iddianamesinde, Almanya’da kurulan Deniz Feneri e.V’nin yardımseverlerden topladığı ve hesaplarında bulunan 41.4 milyon Avro’nun 14 milyon Avro’luk kısmının, 46 seferde Türkiye’ye transfer edildiği vurgulandı. Derneğin yaklaşık 11.7 milyon Avro’sunun “amaç dışı kullanıldığı” ifade edilen iddianamede, şüphelilerin dernek parasıyla şirketlerine para aktardığı, dört adet taşınmaz ile feribot aldığına dikkat çekildi. Dernek hesaplarında oluşan açıkların ise sahte alındı belgeleriyle denkleştirildiği anlatıldı. Polis, savcı ve hâkimlerin iftar yemeği fotoğrafı davası ertelendi ? İstanbul Haber Servisi İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’nce 2008 yılında düzenlenen ve Ergenekon savcıları ve hâkimlerinin de arasında bulunduğu özel yetkili hâkim ve savcıların katıldığı, “iftar yemeğini, haber yaparak terör örgütlerine hedef gösterdikleri” iddia edilen Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve gazetemiz Sorumlu Yazıişleri Müdürü Güray Öz’ün davası 3. yargı paketi kapsamında ertelendi. İstanbul 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi, duruşma gününü beklemeden, 3. yargı paketinin yürürlüğe girmesinin ardından dosyayı inceleyerek 6352 sayılı Yasası’nın geçici 1/1b maddesi kapsamında Terkoğlu ve Öz’ün “terörle mücadele edenleri hedef gösterdikleri” iddiasıyla tutuksuz yargılandığı davanın ertelenmesine hükmetti. Terkoğlu ve Öz’ün, 3 yıl içerisinde aynı suçu işlememesi durumunda dava düşürülecek, suçun tekrar işlenmesi durumunda ise dosya yeniden açılacak ve yargılanmalarına devam edilecek. Veli Dalgalı ve Hakan Pektaş ise 26 Ağustos 2011’de devraldıkları dosyayı, 10 Nisan 2012’de tamamladı. Hazırlanan iddianamede, Akman ve Karaman’ın arasında bulunduğu 20 sanık, “Hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanmak, özel belgede sahtecilik, kamu görevlisinin sahtecilik suçuna iştirak etmek”le suçlandı. 95 sayfalık takipsizlik kararında ise özellikle dolandırıcılık ve örgüt suçlamasından şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi dikkat çekmişti. Şüpheliler arasında örgütsel bir ilişki olmadığı savunulan kararda, zanlıların arasında örgüt değil, aynı şirketlerde çalışmaya bağlı işçiişveren ilişkisi olduğu ileri sürülmüştü. Dosyanın müştekileri Sadık Deniz’in avukatı Tacım Coşgun ise söz konusu takipsizlik kararına karşı itiraz etmişti. Edinilen bilgiye göre Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, takipsizlik kararına karşı yapılan itirazı reddetti. Şimdi gözler İstanbul’da Sincan’daki mahkemenin itirazı reddetmesinin ardından, dosya bu kez İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nin önüne gidecek. Çünkü davanın açıldığı Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyada belirtilen suçların İstanbul’da işlendiğini, bu nedenle yargılamayı İstanbul’daki mahkemelerin yapması gerektiğini bildirmişti. İstanbul’daki mahkeme, eğer kendisinin yetkili olduğunu düşünürse yargılama burada başlayacak. Aksi durumda Ankara’nın mı yoksa İstanbul’un mu yetkili olduğuna Yargıtay karar verecek. 20 sanık, ancak bu aşamadan sonra hâkim karşısına çıkabilecek. Oysa bu sanıkları soruşturan üç savcı, halen Yargıtay’da yargılanıyor. C MY B C MY B