25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 HAZİRAN 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ BAŞLADI Tophanei Amire’deki ‘The Great Masters’ sergisi teknolojinin olanaklarıyla sanata bakıyor Rönesans’a dijital bakış ? Sergide Michelangelo, Leonardo ve Raffaello’nun pek çok yapıtı dokunmatik ekranlar ve interaktif sistemler aracılığıyla incelenebiliyor. “The Great Masters”, dijital ürünlerin kullanıldığı interaktif bir sergi. CEREN ÇIPLAK Rönesans İtalya’sını kuşbakışı gezip yüzyıllardır ayakta duran yapıtları görmek ister misiniz? Şimdilerde Tophanei Amire Kültür ve Sanat Merkezi’ndeki sergi bunu sağlıyor. Nasıl mı? Tabii ki dijital sistemin sağladığı olanaklardan yararlanarak. Rönesans İtalya’sının üç sanatçısı Michelangelo, Leonardo ve Raffaello’nun çeşitli eserlerinin kopyasını sunan “The Great Masters” (Büyük Ustalar) sergisi sanatseverlerle buluştu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) ve Arter Tasarım’ın gerçekleştirdiği bu sergiyi gezebilmeniz için sesli rehber, bilgi sunan dokunmatik ekran, göz takip cihazı gibi araçları kullanmanız gerekiyor. Dijital ürünlerin bolca kullanıldığı bu sergi, böylece interaktif bir sanat sergisi Michelangelo’nun Davud heykelinde kullandığı carrara mermeri de sergide yer alıyor. ne dönüşüyor. Yapıtlara sadece bakmakla kalmıyor, modern teknolojiyle sanat yapıtlarının hangi yöntemlerle ve tekniklerle yapıldığına ilişkin bilgiler ediniyoruz. Sergide, Michelangelo’nun Sistina Şapeli’ndeki eserlerini, Davud heykelini, Leonardo’nun Son Akşam Yemeği freskini, anatomi çalışmalarını, Vitrivius İnsanı’nı, Raffaello’nun Da Vinci’nin birçok resmini tasarladığı Galata Köprüsü’nün modeli ve Atina Okulu freskinin de taylarını modeller, dokunmatik ekranlar ve interaktif sistemler aracılığıyla inceleyebiliyorsunuz. Üç büyük sanatçıdan yola çıkarak 16. yüzyıl İtalya’sını ve Rönesans’ı anlatan serginin dün düzenlenen basın toplantısına MSGSÜ rektörü Prof. Yalçın Karayağız, Vestel Pazarlama Genel Müdürü Timur Tuncer, küratörler Alessandro Vezzosi ve Prof. Francesco Buranelli, Arter Tasarım kurucu ortağı Hakan Elbir ve Tuğçe Gündüz katıldı. Serginin küratörlerinden, Vatikan Müzeleri’nin yaklaşık 10 yıl başkanlığını yapan, Michelangelo ve İtalyan Rönesans sanatının önde gelen uzmanlarından Francesco Buranelli bu sergi konseptinin çok yeni ol duğunu belirterek teknolojinin, başka şehirlerdeki yeri değiştirilemeyen yapıtları, dünyanın başka bir şehrine kolayca götürebilme olanağı verdiğini söyledi. Leonardo da Vinci Müzesi’nin kurucusu Alessandro Vezzosi de konuşmasında Leonardo, Michelangelo ve Raffaello’nun İstanbul ve Türkiye ile ilişkilerine değindi. Peki, interaktif sergiyi gezen ziyaretçiler nasıl bir farklı deneyim yaşayacak? Sergiyi gezmeye başlayalım öyleyse. Serginin “Adli İnceleme” bölümünde yüksek teknolojisiyle eserler hakkında bilgi veren multispectral kamera bulunuyor. Bu kamerayla bir yapıtın özgün renklerini, kaç kat boya olduğunu, hatta bu boya katlarının yüzeye hangi sırayla boyandığını görebiliyorsunuz. Dünyanın en ünlü resimlerinden “Son Akşam Yemeği” sergide gerçek ölçülerinde ziyaretçi ile buluşuyor. Sergiye yerleştirilen göz izleme cihazıyla izleyici “Son Yemek” tablosuna bakarken resmin hangi noktalarına odaklandığını görebiliyor. 1/9 oranında tavana ve duvara yerleştirilmiş Sistina Şapeli’nin tavanını da dokunmatik ekranlar sayesinde detaylı inceleme fırsatı bulabiliyoruz. “Anatomi” bölümündeki bir video da, Leonardo’yu kadavra üzerinde çalışırken canlandıran bir model izleyiciyi sanatçının 16. yüzyıldaki atölyesine götürüyor. Leonardo’nun 1502 yılında, bu yıl ölümünün 500. yılı olan Sultan II. Bayezid’e yazmış olduğu mektubu ve mektupta söz edilen Galata Köprüsü’nün modelini de bu sergide görebilirsiniz. Sergi, 31 Temmuz’a kadar ziyarete açık olacak. Hüseyin Sermet’e ödülünü Bülent Eczacıbaşı sundu. 40. yıla yenilenen umutlarla merhaba Kültür Servisi İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) ilk festivali olan İstanbul Müzik Festivali, önceki akşam Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen açılış töreni ve konserle 40. yaşını kutlamaya başladı. Teması “umut ve kahramanlar” olarak belirlenen festivalin açılış konuşmasını İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı yaptı. Festivalin yalnızca nitelikli konserler düzenlemekle kalmayıp uluslararası arenada ortak yapımlara imza attığını ve bestecilere verdiği eser siparişleriyle sanat üretimini desteklediğini belirten Eczacıbaşı “1973’ten bu yana düzenlediğimiz festivalin, İstanbullu sanatseverlere her yıl yenilenen bir umut verdiğine inanıyoruz” dedi. Törende festivalin bu yılki “Onur Ödülü” ise ünlü piyanist Hüseyin Sermet’e takdim edildi. Törenin ardından Sascha Goetzel yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve Cem’i Can Deliorman yönetimindeki Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu’nun eşlik ettği soprano Simge Büyükedes, alto Ezgi Kutlu, bas Burak Bilgili ve tenor Murat Karahan Beethoven’ın “9. Senfonisi”ni yorumladı. İNSAN HAKLARI FİLM FESTİVALİ 2.YILINDA YİNE VİCDANLARA SESLENDİ Dersim’in ince gülü ÖZLEM ALTUNOK İnce bir fikir Dersim’de İnsan Hakları Film Festivali düzenlemek. Bir kere vicdanın inceldiği yer hâlâ sızlıyor oralarda. 86 yaşında görmeyen gözleriyle ince ince ağlıyor Kahraman Amca 38’de bütün ailesini nasıl kaybettiğini anlatırken, bir yanda güzelim Munzur Vadisi’ne dağılmış baraj ve HES projeleri, sular altında kalacak ziyaret evleri, bir tarafta Ovacık’tan gelen çatışma haberi, cem evinde sessizce ağıt yakan kalabalık, işsizlik, sıkışmışlık... Aslında çarşının ortasında tüm heybetiyle vadiye bakan Seyit Hüseyin’ in heykeli her şeyi açıklıyor: Kentin meşhur delisi Seyit Hüseyin’e de sahip çıkıyor Dersimliler, çünkü biliyorlar ki, orada akılla, sağduyuyla yürümüyor hayat yüzyıllardır... 74 filmle birlikte pek çok ismi ağırlayan, Tunceli Belediyesi’nin bu yıl Valiliğin desteği olmadan sırtlandığı festivalin açılışında da devleti temsilen kimse yoktu. Filmler söylüyordu her şeyi: 25 Mayıs’ta Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan’ın Maraş katliamının izlerini sürdükleri “Babamın Sesi” ile açılan festival, 29 Mayıs akşamı Emin Alper’in sürekli kendine düşman yaratan sistemi hem mağdurları hem de sürdürü cüleri üzerinden masaya yatırdığı “Tepenin Ardı” filmiyle kapanırken taşıdığı başlığa uygun bir içerikle çıktı konukların karşısına. Kendi dertlerini, sorunlarını dünyanın dört bir yanındaki hak ihlallerine de kulak kabartarak izleyiciyle buluşturan festivalde aralarında katiamın kayıp çocuklarının anlatıldığı Akram Hidou’nun “Halepçe”, Özcan Alper’in 30 yıldır süren savaşa Diyarbakır’dan baktığı “Gelecek Uzun Sürer”, ilk Kürt filmi “Zare”, Bosna savaşını anlatan “ Belvedere”, hepsi de benzer hayatların hâlâ yaşandığını gösteriyordu. Kapanış gecesi Dersimli yönetmen Kazım Öz’ün dediği gibi “tanık ve mağdurları huzurunda bir insan hakları film festivali” izledik. Festivalin konuklarından Yüksel Aksu da kendi memleketi Ege’de dağların taşların Heredot’la, Homeros’la anılırken Dersim’in acılarla, ölümlerle anlatılan bir tahrip tarihine sahip olduğunu vurgularken eklemeden edemiyordu, “Şiir, sinema gibi bir coğrafya oysa burası”. Belli ki, ikinci yılında 6 bin izleyiciye ulaşan Dersim İnsan Hakları Film Festivali, kendini diğer benzeri festivallerden ayıran özelliklerini koruyarak kentte sineması olmadığı halde dört dağ arasından sesini daha da gür duyurmaya devam edecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle