18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 HAZİRAN 2012 PAZAR 14 duyduğu güveni gösterir. Yokluğu ise ya rejimin gücüne güvensizliğin ya da açık alan bırakmayacak kadar rant vurguncusu devletin, keşmekeşe teslim üçüncü dünya ülkesi olmanın ifadesidir. Tüm Batı Avrupa başkentleri gibi devletin gücü kadar heybetli meydanlarla donanmış Paris’te, bu alanların toplumsal şifreleri vardır. Her önüne gelen meydana öylesine dökülmez, halk. Sendika yürüyüşleri Republique (cumhuriyet) meydanında başlar, Nation (ulus) meydanında biter, ya da tersi. Siyasal tınısı olmayan büyük şenlikler Cumhuriyet meydanında yapılır. Sağın seçim zaferi Concorde (antlaşma) meydanında kutlanırken, iktidara gelen sol, 1789 Büyük Devrimi’nin simgesi Bastille’de toplanıp, coşar! Şimdi anlatacağım öykü de işte böyle bir coşku gecesi, Bastille Meydanı’nda başladı. ??? 6 Mayıs 2012’de Bastille, meydana akın eden yüz binlerce insan ve dünya solunun tüm renklerini taşıyan bayrakların dalgalandığı bir coşku deniziydi. Cumhurbaşkanı François Hollande, seçim zaferini kutlamak için toplanan halkın karşısına çıktığında gece yarısını biraz geçiyordu. Sosyalist Parti’nin ağır toplarıyla birlikte sahne aldı. Yanında şimdiki hayat arkadaşı Valerie Trieweiler, ağır topların arasında da elbette bir önceki seçimlerin mağlubu, 4 çocuğunun annesi Segolene Royal vardı. Bir ara, yeni cumhurbaşkanı eski eşiyle yeni eşi arasında buldu kendisini. Ve yeni eş Valerie ir ülkede meydanların çokluğu, ister faşist olsun, ister B demokrat, devletin gücüne eski sevgilisine kendisine sormadan verdiği bu destek metnini okuyunca, kırmızı görmüş boğaya döndü. Telefona sarılıp Cumhurbaşkanı Hollande’a, “Bunu sana ödeteceğim!” dedi ve dediğini de yaptı. Amerikalıların “First Girlfriend” diye andıkları kıskanç Trieweiler’in, Sosyalist Parti’nin resmi adayına karşı rakibi Olivier Farloni’ye destek mesajı Twitter’a düştüğünde, Segolene Royal seçim bölgesinde kendisine destek vermeye gelen partililerle birlikteydi. “Bölge halkının yanında yıllardan beri özveriyle mücadele eden Olivier Falorni’ye cesaret diliyorum” yazılı twit’i okuyunca ellerini yüzüne kapattı. Yıkılmıştı. İlerleyen dakikalarda, ortalık yıkıldı zaten. ??? Sol Cephe, haddini bilmeyen Valerie Trieweiler’e ateş püskürüyor. Aşırı ve merkez sağ, Sarkozy’den daha ciddi bir cumhurbaşkanı olmak sözüyle iktidara gelen François Hollande’ın iki eşinin çekişmesi arasında yerlere düşen itibarıyla dalga geçiyor. Ve bugün Fransa’da genel seçimlerin ikinci turu, bu skandalın gölgesinde yapılıyor. Segolene Royal, büyük olasılıkla milletvekili bile seçilemeyecek. Dolayısıyla onca yıldır mücadele ettiği Sosyalist Parti’nin meclis başkanı olamayacak. Valerie Trieweiler ne olacak, bilinmez. Ama François Hollande, ülke ekonomisini tehdit eden krizden önce, dört çocuğunun annesiyle yeni eşi arasındaki krizi çözmek zorunda. Fransız halkı, biraz da gülerek, Elysee Sarayı’nda oynanan dramanın ikinci perdesini bekliyor. “Kıskançlık ateş gibidir. Boynuzları yakarak biraz kısaltabilir, ama kötü ko kutur.” JONATHAN SWIFT arış Terkoğlu’nun 17 B Şubat’ta tutuklanmasıyla sonuçlanan sorgusu, 5 sorudan ibaretti: 1. Odatv binasındaki odaları ve içindekileri anlatın. 2. Yalçın Küçük’le ilişkinizi açıklayın. 3. Coşkun Musluk’u tanıyor musunuz? (Odatv yazarı Musluk, 12 Mart’ta tahliye oldu) 4. Abdullah Öcalan’ın açıklamalarını neden haber yapıyorsunuz? 5. Ulusal Medya 2010, Hocadan notlar, Nedim.doc vb. gibi belgeleri daha önce gördünüz mü? Ve Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve diğer Odatv gazetecileriyle birlikte, o gün bugündür Silivri’de yatılı… Oysa suçlandıkları haberlerin, bilgisayarlara 2 saniyede yüklenen ve suç kanıtı oluşturan 116 dijital dosyadan ÖNCE yayımlandığı belgelendi. Gazeteciliğin terörist etkinlik gibi yargılandığı Odatv davasının yarın duruşması var. Bugüne kadar vareste tutulan adalet, yarınki duruşmaya katılır diye bekliyoruz, umutla… Kıskanç Kadın, Çaresiz İktidar Sahibinin Sesi Olmak ya da Olmamak Onları İstanbul’da Kumkapı ya da Nevizade’de meyhaneler arasında mekik dokuyarak müşteri eğlendiren sokak çalgıcılarına benzetirim. O çalgıcılar gibi üçlü, dörtlü gruplar halinde koşuşturup dururlar. Doğal ki bir farkla, çalgıcılar masadan masaya koşuştururken onlar kanaldan kanala koşuştururlar. Genellikle üç kişiden oluşurlar. Meyhaneler arası çalgıcılar gibi onlar da o sıralar piyasada ne soruluyorsa o şarkıları “terennüm” ederler. Örneğin, “Dönülmez akşamın ufkundayız” nasıl rakı sofralarının vazgeçilmezi ise “demokrasi” de ekran bülbüllerinin vazgeçilmezidir. Saatlerce söylenebilir; bunun için Muazzez Abacı ya da Zeki Müren olmak gerekmez, biraz ses, biraz nefes yeterlidir. ??? Şu sıralar bülbüllerimizin demokratlıkları tavana vurmuştur. İktidar zaten güdük olan demokrasimizi kesip biçip kuşa çevirdikçe durumdan vazife çıkarmakta, demokrasi adına, liberallik adına işlenen demokrasi cinayetlerini savunmaktadırlar. Sokak çalgıcılarının ne çalacaklarını müşteriler belirlerken, onlarınkini sahne aldıkları televizyon kanallarının patronları belirler. Patronların çıkarları iktidarın çıkarlarıyla birebir örtüştüğünden repertuvarlarını belirleyenin iktidar olduğunu anlamak için kâhin olmaya gerek yoktur. ??? Onlar “sahibinin sesidir”. Eskiler, “Sahibinin Sesi”nin (His Master’s Voice) bir plak markası olduğunu bildikleri gibi simgesinin de kafasını gramofon borusuna yaklaştırmış, sahibinin sesini dinleyen uslu bir köpek olduğunu anımsarlar. Görevleri kulaklarını sahiplerinin sesine vermek, kuyruk sallamaktır. Onlar için, örneğin, iktidarın 4+4+4 yasası/uygulaması yoluyla ilk ve ortaöğretimi Sünni/Hanefi inancın egemenliği altına almak girişimi “muhteşem” bir demokrasi açılımıdır. Bu girişimi son derece özgürlükçü, eşitlikçi ve demokratik bulurlar, överler, yere göğe sığdıramazlar. Onların alkışlarıyla yeni nesiller dindarlaştırılacak, sanat muhafazakârlaştırılacak, operada mescit açılacaktır. Böylece gerçek demokrasi ülkemize de gelmiş olacaktır. Çeşitli siyasal davalar nedeniyle tutuklanmış, cezaevlerine atılmış binlerce insana uygulanan hukuk dışı yaptırımlar onlar için bir anlam ifade etmez. Kafalarında mahkemeler kurmuşlar, sanıkları yargılamışlar, kesin kararlara varmışlardır; suçlular cezalarını çekecekler, burunları sürtülecektir! Onların adalet anlayışları da, demokrasiözgürlükinsanlık anlayışları da sahiplerinin sesiyle biçimlenir. Tasmalıdırlar. ??? Medyada sayıları az da olsa kişilikli, erdemli, onurlu, yürekli meslektaşlarımız da vardır. Bunlardan biri de CNN Türk’te “Medya Mahallesi” adlı günlük programı hazırlayan ve sunan Ayşenur Arslan’dır. Ne var ki sekiz gün önce apar topar “tatile” gönderilmiştir. Korkusuzluğu, insancıllığı ve dürüstlüğüyle izleyicilerinin gönüllerinde taht kuran Ayşenur Arslan hukuksuzluk cenderesinde ezilen, uzun tutukluluklarla cezaevlerinde ömür tüketen, başta meslektaşlarımız olmak üzere siyasal dava sanıklarının medyadaki sözcüsüydü. Sahibinin sesi olmayanlardandı. Susturuldu. Söylentiler, “Medya Mahallesi” programının yayından kaldırılacağı, Ayşenur Arslan’ın görevine dönmeyeceği yönündedir. Dileriz bu söylentiler boş çıkar. Top, CNN Türk’tedir. Bekleyip göreceğiz. ??? Değerli dostum Ataol Behramoğlu ağır bir kalp ameliyatı geçirdi. Kendisine geçmiş olsun diyor, bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyor, kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum. Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN Trieweiler, başkanın kulağına eğilip “Dudaklarımdan öp beni!” dedi. Hollande, eski eşinin yanı başında ve halkın karşısında, yeni eşini dudaklarından öptü. Valerie Trieweiler, çocuklarının babasını elinden almasına rağmen deli gibi kıskanmaya devam ettiği Segolene Royal’e nispet yapıyordu. ??? Derken genel seçimler geldi çattı. Hollande, Sosyalist Parti’nin eski cumhurbaşkanı adayı Segolene Royal’e meclis başkanlığı sözünü verdi. Tabii ki Segolene’in tekrar milletvekili seçilmesi gerekiyordu. Ancak seçimlerin birinci turu, hiç de beklendiği gibi geçmedi. Bölgenin hizipçi sosyalist adayı Olivier Farloni, birinci turda Segolene Royal’den fazla oy, ikinci tur için de sağın desteğini aldı. Sosyalist Parti, “Er Royal’i Kurtarmak” operasyonu başlattı. Cumhurbaşkanı Hollande da partinin resmi adayı Royal’in sitesinde, “Charente Maritime bölgesinde SP’nin resmi ve cumhurbaşkanının desteğine sahip biricik adayı Segolene Royal’dir” diye imzalı bir metin yayımladı. Valerie Trieweiler, sevgilisinin KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] “Ayhavar” Şairimize Hörmetli ohurlar, bu ay “anadilimdeki yazı”mı, böyük Türk şairi ve muasır edebiyatımızın vetensever galemi Ataol Behramoğlu’na, hamımız adına “geçmiş olsun” temennilerimizi bildirmeye ayırmışam... Çünkü o da bir Azeri balasıdı... Kars’ın havasıyla, suyuyla, aşıh deyişleriyle yetişti. İndi de o yorulmaz üreğini, kimbilir neçe yıl daha yorulmaz eyliyen Dr. Bingür Sönmez’e; ilmini ve heyatını “Sarıkamış Destanı”na adayan Karslı hekimimize emanet eledi. Behliyirih ki tezliğinen sıhhatine gavuşsun; o hep eşg ve muhabbet yüklü şiirleriyle, aydınlıh yazılarıyla, cesur çıhışlarıyla, bu alacagaranlıh günlerden gurtulma umudumuzu tezelemeye devam elesin... Ataol Behramoğlu’yla bu mayısın sonlarında Eskişehir’deydik. Tepebaşı Belediyesi’nin aydın reisi Ahmet Ataç’ın gonağıydık. “Kent ve Kültür Söyleşileri”nin mart ayındaki ilkinde Anadolu âşığımız Özgen Acar danıştı; ikincisinde eziz böyüğümüz Dr. Erdal Atabek; üçüncü, usta karikatürcümüz Kâmil Masaracı; dördüncü, şiirin emektarı Ataol Behramoğlu; beşincisinde de heykelimizin duayeni Mehmet Aksoy gonahlarla fikirleştiler. Konu “şehir” olanda, Ataol da uşahlığından bu yana yaşadığı şehirlerin, şiirlerine de ilham olan hususiyetlerini ele gözel anlattı ki... Çatalca’da doğan Ataol, ilk mektebi Kars’ta, orta ve lise eğitimini de Çankırı’da tamamlayıp; 1966’da Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olduhtan sonra 69’da yayımlanan “Bir Gün Mutlaka” adlı şiir kitabıyla öz neslinin öncü ve devrimci şairi sayıldı. Tepebaşı sohbetinde Kars hatıralarını anlatırken “dala (arkaya) gamçı”dan söz elemesi, meni de aldı uşahlığıma götürdü.. Tam da Ataol’un anlattığı kimi, Kars’taki faytonlar bizim için yâddan çıhmayacak bir eğlenceydi... faytonun dalındaki (arkasındaki) demir çubuğun üzerine koşup oturarah gezmek, bunu elbette ki faytoncu görmeden yapmak, Kars uşahlarının en sevdikleri oyundu. Faytonun dalına asılanları kıskanan öbür uşahlar ise faytoncuya “dala gamçı” diye seslenerler; bundan, dalda uşah olduğunu anlayan faytoncu da uzun gamçısını ele bir savurardı ki gurtulan olmazdı. Ataol da dedi ki; “Ele bir gamçı yedim ki canımın acımasından değil, onurum incindiğinden gaçıp darvazanın dalında ağladım.” Darvaza, evlerin bulunduğu böyüh heyatın (bahçeavlu) uca ahşap gapısına denir. Günüz açıh olanda ganatları iki kenara yığılır; demeli yazıh Ataol da hersinden ağlamak için oraya gizlenip. Ataol gene Kars’ı anlatırken, feget heyatların ve darvazaların değil, her şeyin “böyüh” olduğunu, uşah gözüne böyüh göründüğünü söyledi. Misal olsun orada “gökkuşağı” böyühtü; “taş bina”lar da böyühtü; “gala” (kale) çoh böyühtü; “kır”lar sonsuzdu; “cadde”ler ele genişti ki İstanbul’da ele genişi belke de yohtu... “Kars Çayı” bile edata Boğaziçi kimi (gibi) böyühtü; “tren katarları”nın bir ucu istasyonda, öbür ucu düzde, dağda kimiydi... en geniş “gökyüzü” de Kars’taydı; uçsuz bucaksız “bulut”lar da.. Ay sene çoh geçmiş olsun ay gözel Ataol Behramoğlu.. Sendeki böyühlüh de o gün Paris illerini anlatırken Eyfel Kulesi için yaptığın teriften belli değil mi? “Tarihi kentin ortasında, ejderha gövdesinde, yumruk kadar bir beyin taşıyor.” Belesi bir hagigati hangi mimar deyebildi ki? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] ‘Tepebaşı’ndaydık BULMACA HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Paris’in ejderhası UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] ‘Dala gamçı’ 1/ 14 Şubat’ta kutla 1 nan Sevgililer Günü’nün simgesi olan 2 aziz. 2/ Hastalıklı, 3 sakat... Lokmanru 4 hu. 3/ İyi yaşamak için gerekli her şey... 5 Bayağı, sıradan. 4/ 6 Dürüst, iyi ahlaklı... 7 İlave. 5/ Bir tür spor ceket... İtalya’da bir 8 yanardağ. 6/ “ gı 9 cırtısından kalkan se1 2 3 4 5 6 7 8 9 sinden / Dağlar seda verip seslenmelidir” (Köroğlu)... 1 Ş A H N İ Ş İ N Prensip. 7/ Bir Asya ülke 2 A B A S UME N sinin başkenti... Sinirli. 8/ 3 R A M A K A Ş I Batı Samoa’nın başkenti... 4 T R İ T O N E S İncir ağaçlarında döllen 5 R A O R A N F meyi sağlayan sinek. 9/ Ko6Ö İ N Ç E T İ ruyucu parlak bir cilayla 7 Z A M İ L B A Y kaplanarak camsı bir görüL A İ N A L E nüş kazandırılmış seramik 8 ler için kullanılan sözcük. 9 K İ R M A S T İ YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir ilimiz... İsrail’de bir tür kooperatif tarım köylerine verilen ad. 2/ Yüce, yüksek... Afrika’da yaşayan, bacakları beyaz çizgili bir hayvan. 3/ Memet Baydur’un bir tiyatro oyunu... Tarih öncesine dayanan efsane. 4/ Arpa, buğday ve benzerlerinin kalburdan geçirilmiş bölümü... Güzel sanat. 5/ Tantal elementinin simgesi... Bir nota. 6/ Bir cetvel türü... Yoğunlaştırma, koyulaştırma, toplama. 7/ Verme, ödeme... Yükselme, yücelme. 8/ Sebep... Her kovanda bir tane bulunan kraliçe arı. 9/ Süpürgeotu, funda... ABD Başkanı Eisenhower’ın lakabı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle