14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 2012 CUMARTESİ kultur@cumhuriyet.com.tr 18 KÜLTÜR Ünlü çellist Daniel MüllerSchott, 40. İstanbul Müzik Festivali’nde müzikseverlerle iki kez buluşacak Çellistin ‘Don Kişot’ serüveni ? çello için çok renkli MüllerSchott, Strauss’un “Don ama bir o kadar Kişot”unu çalarken, çellistin Don Kişot da karmaşık bir karakterine bürünüp maceraları yaşaması yapısı var. Çagerektiği kanısında. 1976 Münih doğumlu müzisyen, larken adeta bir aktör gibi Don bir çellistin özgün sesini bulabilmesinin ömür Kişot karakteriboyunca süren bir yolculuk ne bürünüp maceolduğunu söylüyor. raları yaşamanız gereYASEMİN KANDEMİROĞLU Klasik müzik severlerin yakından tanıdığı dünyaca ünlü çellist Daniel MüllerSchott, 40. İstanbul Müzik Festivali kapsamındaki iki konseriyle İstanbullularla buluşuyor. MüllerSchott 18 Haziran’daki Festival Buluşması konserinde kemancı Renaud Capuçon ve piyanist Anika Vavic ile birlikte Haydn, Şostakoviç ve Brahms’ın “Piyanolu Üçlüleri”ni seslendirecek. Richard Strauss’un “Don Kişot” adlı yapıtı için “Don Kişot benim için en büyük eserlerden biri, kiyor” diyen çellist bu yapıtı 20 Haziran’da şef Christoph Altstaedt yönetimindeki İDSO eşliğinde seslendirecek. Her iki konser de Aya İrini’de. MüllerSchott 6 yaşındayken, Münih’teki bir konserde YoYoMa’yı “Schumann Çello Konçertosu”nu çalarken dinlemiş ve enstrümanın derin sesinden ve çalanın onu kucaklarcasına sarmasından çok etkilenip çelloyu öğrenmeye karar vermiş. Profesyonel kariyeri ise 15 yaşında Moskova Uluslararası Genç Müzisyenler Çaykovski Yarışması’nda birincilik ödülünü almasıyla başlamış. Bu ödül ile AnneSophie Mutter’in dikkatini çeken çellist, onun desteğiyle 17 yaşında Rostropoviç’ten bir yıl ders almış ve birinci sınıf bir enstrümana sahip olmak yolundaki ilk adımları atmış. Bugün 36 yaşında olan MüllerSchott, New York, Londra, Berlin Filarmoni, Orchestra Nacional de France ve NHK Senfoni Orkestraları gibi dünyanın dört bir yanındaki en iyi orkestralarla; Andre Previn, Neville Marriner, Kurt Masur, Christoph Eschenbach, Mutter, Julia Fischer ve Capuçon gibi ünlü müzisyenlerle çalışmaya devam ediyor. “Her zaman merak etmişimdir, neden Schumann ya da Dvorak çok popüler olmuştur da, Volkmann ya da Raff geri planda kalmıştır. Bence onların eserleri de sıklıkla çalınmalı ve ben onların elçisi olmaktan mutluluk duyuyorum” diyen MüllerSchott’un bir tutkusu da çello repertuvarının bilinmeyen eserlerini bulup bu repertuvarı genişletmek. Ayrıca çağımızın bestecileriyle çalışmak da onun EFES PİLSEN ONE LOVE FESTİVALİ 1415 TEMMUZ’DA İki günlük müzik aşkı Kültür Servisi Bu yıl 11. kez müzikseverlerle buluşacak olan Efes Pilsen One Love Festival katılımcılara eğlence, dans, müzik dolu saatler yaşatacak. 1415 Temmuz tarihlerinde santralistanbul’da gerçekleşecek Efes Pilsen One Love Festival’de bu yıl festivalciler Pulp, Damien Rice, Kaiser Chiefs, Selah Sue, Kimbra ve Yuck gibi dünyaca ünlü isimleri izleme şansını yakalayacak. Festivalde iki gün boyunca aralarında Ahmet Musluoğlu, Neyse, Replikas, Mira, Elif Çağlar, Social Inclusion Band, Kolektif İstanbul ve Korhan Futaci & Kara Orkestra, Rock’n Dark 5 birincisi Ahali ve Kafabindünya’nın aralarında bulunduğu onlarca yerli grup ve sanatçı performans sergileyecek. Festivalciler, müzik dolu saatlerin yanı sıra geçen yıl da olduğu gibi sosyal medyada paylaşım imkânlarından yararlanarak, pek çok keyifli aktivite ve çeşitli sürprizlerle dolu iki eğlenceli gün geçirme şansını yakalayacak. Bu yıl festivale İstanbul dışından katılmak isteyenlere özel fırsatlar da bra sunuluyor. Kim Pulp için büyük bir esin kaynağı. Hocası Rostropoviç’in izinden giden MüllerSchott’a Previn, Olli Mustonen, Sebastian Currier ve Peter Ruzicka gibi besteciler eserlerini ithaf etmiş. MüllerSchott 1727’de Venedik’te Matteo Goffriller’in yaptığı bir çelloya sahip. Çellosu için, “Böylesine derin ve kuşaklar boyu birçok çelliste esin veren sese sahip bir çelloyu çalmak benim için büyük mutluluk. Öncelikle çok büyük bir sese sahip bu sayede büyük salonları sesi ile doldurabiliyor ve senfoni orkestralarıyla bile çalsam orkestra tarafından kuşatıldığımı hissetmiyorum” diyen müzisyene göre, bir çellistin özgün sesini bulabilmesi ömür boyu süren bir yolculuk: “Sanatçının önce içine bakıp dışarıya ne yansıtmak istediğini bilmesi gerekiyor, ama bu kuşkusuz yıllar içinde kazanılan bir yeti ve gelişmesi ömür boyu sürüyor.” Orfeo, Deutsche Grammophon, Pentatone ve EMI Classics ile birçok ödül almış 20 albüm kaydeden MüllerSchott’un 2013’te Orfeo etiketli iki albümü daha çıkacak. Yoğun konser programına karşın boş zamanlarında genç kuşakların müzikle tanışmasına öncülük eden “Rhapsody in School” projesini destekleyen çellist, ilk ve orta düzeydeki okulları ziyaret edip çocuklara çelloyu, klasik müziği ve bestecilere olan tutkusunu anlatıyor. Geriye kalan zamanını spora ve özellikle futbola ayıran sanatçı, konserleri için gittiği şehirlerdeki maçları kaçırmamaya özen gösteriyor. Öyle ki, nisan ayında Mutter ve Lambert Orkis ile İspanya’da turnederken, sahip oldukları tek boş günü hep birlikte Madrid’deki Bayern MünihReal Madrid maçına giderek değerlendirmişler. Tiyatroculuğu Hemen Öğrenenler Şu sıralarda “tiyatro” ile “devlet”in, “yerel yönetimler”in ilişkileri gündemde… Ben bir şey söylemek istemiyorum bu hafta. Sözü artık aramızda olmayan üç ustaya, tiyatro yazarı Yusuf Sururi’ye, oyuncu Celal Sururi’ye, unutulmaz Toto Karaca’ya bırakmak istiyorum. Sohbetlerimiz sırasında dinlediğim ve kaydettiğim anılarını kendi ağızlarından aktarayım. Okuyalım, sonra da acaba neler değişti diye düşünelim… ??? Yusuf Sururi: 1936’da Halk Opereti’yle Konya’ya gittik. Benim yazdığım bir oyun, Perde Arkası oynanacak. Epik tarzda bir oyun. Olay halkın içinde geçiyor. Ön sırada, seyircilerin arasında oturan Yazar, Primadonna’ya buket veriyor. Locada oturan Murtaza Efendi çok kızıyor buna; çünkü o da Primadonna’ya âşık. Yerinden kalkıp bağırmaya başlıyor. Rol icabı seyircilerin arasına oturmuş oyuncular da, “Biz buraya oyun seyretmeye geldik; bu ne gürültü!” diye duruma müdahale ediyorlar. Oyundan önce Konya Valisi, Emniyet Müdürü’ne emir verdi. “Bunlar muteber insanlardır, oyun sırasında sakın gürültü patırtı olmasın” dedi. Derken Perde Arkası başladı. Ben Vali’nin yanında oturuyordum. Seyirciler bağırmaya başlayınca, Vali bunun rol icabı olduğunu anlamadı. Kızdı. Yanındakilere, “Atın şu gürültü edenleri salondan” diye emir verdi. Koca Vali bu... “Siz anlamadınız” denir mi! Neyse güç bela söyleyebildik de, kimse atılmadan oyun devam edebildi. ??? Celal Sururi: Atatürk döneminde Anadolu’da çok turne yaptık. Bu turnelerde aydın yöneticiler de gördük, tiyatronun “t”sinden habersiz, kör cahil yöneticiler de. Bu ikinci tür yöneticilerin belki de en ilgi çekeniyle Konya Ereğli’sinde karşılaştım. Turneye götürdüğümüz oyunda, hayırsız çocuklarının yoksulluğa terk ettiği yaşlı bir adamı oynuyordum. İlk gece oyundan sonra sinemanın sahibi yanıma geldi, Belediye Başkanı’nın beni görmek istediğini söyledi. Makyajımı bile silmeden, salonda beni bekleyen Başkan’ın yanına gittim. Başkan tepeden tırnağa şöyle bir süzdü beni. “Beyim,” dedi, “büyük geçmiş olsun. Ama biz sanata da, sanatkâra da sahip çıkarız. Yarın sabah gelip Belediye’de beni bul.” “Hayrola?” dedim. “Bırak çocuklarını, lanet olsun. Onları Allah’a havale et. Benim biraderin evinde boş bir oda var. Orada kalırsın. Belediye’de de bir kâtiplik ayarlarım sana. Maaşı pek yüksek değildir ama bu sefillikten iyidir. Gül gibi geçinir gidersin.” ??? Toto Karaca: Anadolu’da turnedeyiz. Yusuf Bey’in (Sururi) bir oyununu oynuyoruz. Kayseri’ye geldik. Orada da büyük ilgiyle karşılandık. Perdemizi tıklım tıklım bir salona açtık. İlk iki perdeyi oynadık. İkinci perdeden sonra salonun sahibi geldi yanımıza. “Vali Bey sizinle görüşmek istiyor” dedi. “Buyursunlar”a fırsat kalmadan Vali Bey belirdi arkasında. Yanında 1012 yaşlarında bir çocuk. Oğluymuş. “Tebrik ederim” dedi. “Fevkalade bir temsil. Sizden bir ricam var.” “Estağfurullah” dedik. Çocuğu gösterdi. “Müsaade ederseniz, üçüncü perdede oğlum da çıksın sahneye.” Şaşırdık. Ne diyeceğimizi bilemeden birbirimizin yüzüne baktık. “Nasıl olur, Vali Hazretleri?” dedi Yusuf Bey. “Olur, olur” dedi Vali. “Hiç merak etmeyin. Zeki çocuktur. Cin gibidir. İlk iki perdeyi seyretti. Tiyatroculuğu öğrendi. Sizi de beni de mahcup etmez.” Say’dan Çek Cumhuriyeti’nde konser ? Kültür Servisi Piyanistbesteci Fazıl Say, Çek Cumhuriyeti’nde her yıl düzenlenen Smetana’s Litomyšl Festivali’nin açılış konserini gerçekleştirdi. Litomyšl Kalesi’nin avlusunda gerçekleştirilen festivalin açılış konserini Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus ve Kültür Bakanı Alena Hanáková da izledi. YEFA ödüllerinde değişiklik ? Kültür Servisi Bu yıl ilki gerçekleştirilen YEFA Yeşilçam Film Akademisi Ödülleri’nde En İyi Dijital Efekt ödülü “Aşk Tesadüfleri Sever” filmi yerine “Gölgeler ve Suretler”e verildi. YEFA’dan gelen açıklamada, “Aşk Tesadüfleri Sever” filmiyle yarışmaya yanlış başvuruda bulunulduğu için böyle bir değişiklik yapıldığı belirtildi. Oylum Yılmaz’dan imza günü ? Kültür Servisi Gazeteciyazar Oylum Yılmaz’ın “CadıPrinkipo’da Büyülü Bir Arayış” adlı kitabının okuma ve imza günü etkinliği düzenleniyor. Büyükada’daki Adalar Belediyesi Eğitim, Sanat, Kültür ve Gönüllü Merkezi’nde yarın saat 17.00’de gerçekleştirilecek etkinlikte, kitabı Ümran Kartal ve Gülengül Altıntaş okuyacak, Oylum Yılmaz imzalayacak. enstalasyon kaçırılmaması gereken bir deneyim İzmir Müzik Festivali’ndeki interaktif Dünyanın bütün dinleyicileri orkestra olun ERSİN ANTEP İZMİR İzmir Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) tarafından düzenlenen 26. Uluslararası İzmir Festivali, şehrin kültürel yaşamına ve sanatseverlere katkı sağlamayı hedefliyor. 28 Eylül’e kadar sürecek festival, şef Simon Rattle ve Berlin Filarmoni gibi ağır misafirleri konuk ediyor. İKSEV Başkanı koreolojist Filiz Eczacıbaşı Sarper’in açıkça ifade ettiği amaçlar, festival sayesinde İzmir’e kadın eliyle nakşedilen güzellikleri işaret ediyor. Festival kapsamında 24 Haziran’a kadar görülebilecek “ReRite: Orkestra Olun” başlıklı sesvideo enstalasyonu; pasifleşen sanatseveri harekete geçirmek fikrine dayanıyor. EsaPekka Salonen idaresindeki Philharmonia Orkestrası’nın kaydettiği “StravinskyBahar Ayini” eserini orkestra üyesi gözüyle seslendirme tecrübesi veren çalışma, 1884 tarihli eski Reji Sigara Fabrikası’nın yaşlı me kânında sergileniyor. İzleyenin yabancılaşması, daha iyi değerlendirip etken olması, rol üstlenmesi ve esere etki etmesi anlayışı “Hitler’e karşı tepkisizleşen halkı ne yaparak bilinçlendirebilirim” diye araştıran Brecht’in epik tiyatro ile sanata bıraktığı bir miras. Afişlerde yer aldığı üzere “yüzyılın gösterisi” olmasa da 29 kamera ve özel mikrofon düzeniyle kayda alınan “ReRite”, izleyiciyi icracılığa yaklaştıran, kaçırılmaması gereken bir deneyim aslında. Sergi, tek tek sehpa ve perdelere ayrılmış orkestra düzeni sayesinde tüm üyelerin yerine geçmeyi, ekrandaki yönlendirme sayesinde hemen o anda vurmalı çalgılar icracılarından biri olma olanağını tanıyor. Nota bilsinbilmesin müziksevere, orkestradan yabancılaşarak tek partiye odaklanma, diğer partilerle kıyaslama, ardından bütünü anlayıp orkestrayla birlikte hareket edebilme veya takip edebilme yetisi veriyor. (Bilgi için: www.iksev.org) ersin@muzikoloji.org C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle