14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 2012 CUMARTESİ 14 Gazeteci Ayşenur Arslan yşenur Arslan’ı, 1970’li yıllardan tanırız. TRT muhabiriydi ve A sıkıyönetim duruşmalarını birlikte Sözünüzü Bekliyoruz parmağındaki şövalye yüzüğü, birbirinden çarpıcı kravat ve yaka mendilleri ile ünlü Danıştay Başkanımız Hüseyin Hüsnü Karakullukçu, başkanlık sistemi konusunda engin görüşlerini açıklamış, “Daha demokratik olduğundan bu sistemden yanayız” demişti. Peşkeş özelleştirmelerle ilgili Danıştay kararlarının uygulanmadığını yıllardır yazıp çiziyorduk. AKP, son noktayı koydu. Bakanlar Kurulu, özelleştirmelerle ilgili yargının verdiği hükümlerin uygulanmamasına karar verebiliyor artık. Bundan böyle bir yüksek yargı organının verdiği kararlar, yürütme organınca yok sayılabilecek. Ortada, anayasal ve demokratik devlet yönetimi anlamında tam bir ucubelik var. Hem de hukuksuzluk anlamında “Kurban olduğum Allah verdikçe veriyor” durumu var. Yakışıklı Danıştay Başkanımız, bakalım bu konuda da bir çift söz söyleyebilecek mi? rtadan ikiye O ayrılarak özenle taranmış saçı, Güdümlü Eğitim ğitimİş, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Diyanet E İşleri Başkanlığı’nın güdümüne girdiği kanısında: “Milli Eğitim Bakanlığı’na nakil olan 5 personelden 1’i, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan gelmektedir. Siyasal iktidarın eğitimi dinselleştirmeye yönelik uygulamaları bununla da sınırlı değildir. Eğitim müfredatı ve okullardaki her türlü uygulamada bunu görmek mümkündür. Kuran kurslarına giden ilköğretim öğrencilerinde yaş sınırının kaldırılmasının, üniversitelere girişte katsayı uygulamasına son verilerek imam hatip liselerinden mezun olan öğrencilerin avantajlı duruma getirilmesinin, ilköğretim 4. sınıfta bile Arapçanın seçmeli ders olarak okutulmasının, ‘Kutlu Doğum Haftası’ adı altındaki faaliyetlerin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarıyla aynı haftaya denk getirilerek 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın gölgede bırakılması, Milli Eğitim Bakanlığı aracılığı ile cemaat liderleri adına yarışmalar düzenlenmesi örneklerden bazılarıdır.” Eh, New York Times gazetesi bile “Türkiye’nin ‘sultanlığa’ dönüştüğü”nü yazdı. Sultanımız, öyle buyurmuşlar ki, öyle olmuş. Karşısında boynumuz kıldan incedir. izlerdik. İlkeli, disiplinli, çalışkanlığının yanında bir gazeteci için en gerekli duygu olan “sezgi”yi yakalayıp peşinden sürüklediğine tanık olmuştuk. TRT’den ayrıldıktan sonra özel televizyonlarda geri planda, ama asıl haberi koklayan, izleyen, sezen “yaratıcı” gazeteci olarak çalıştı. Ekranın büyüsüne kapılmadan, kişilik yıpranmasına uğramadan, ne oldum deliliğine kapılmadan; işini, yani gazeteciliğini yaptı. CNN Türk’te hazırladığı ve sunduğu “Medya Mahallesi” en çok izlenen haber programları içinde yer alıyordu. Çünkü, Ayşenur Arslan’ın sezgisi ve meslek sorumluluğu yansıyordu programa. Ayşenur Arslan’ın programı kimilerine göre, iktidara karşı muhalefet yürütüyordu. Oysa gazeteciliğin bizzat kendisi muhalif, sorgulayıcı olmayı öngörüyordu. Yaşanan yaşandığı biçimiyle aktarılmalıydı. Ayşenur Arslan, tam da bunu yapıyordu. Bugün “medya” diye tanımlanan yapının kaçındığını yani. İşini, gazeteciliği sürdürdüğü içindir ki, “erken tatile” çıkarıldı. Babaya Mektup Yasını henüz tutamadım baba, hep erteliyorum. Tenha bir sahil kasabasına çekilip seninle bir türlü baş başa kalamadık gittin gideli. Güllerini, kokulu yaseminini, çamlarını kurutmadık, merak etme! Kıtmir’le uysal siyam Canıbey de senin ardından bu dünyadan göçtüler. Kucağına atladığında okşamak için deri eldiven taktığın Nazlım ise sen gittin gideli tırmık atmaktan vazgeçti, ağırbaşlı tombul teyze oldu. Derdin ki, mirasın manevi olanıdır önemli olan. O mirasa sahip çıkan evlat, sorumluluğunu yerine getirmiştir. Bu bilinci aşıladığın için teşekkür ederim baba. Son dönemlerindeki sözlerin içime işlemiş, unutamayacağım. “Bugünün Türkiyesi için derin endişelerim var” demiştin, “Atatürk Cumhuriyeti zaman zaman pek çok tehlikeyle karşılaştı. Genel kanaatim, Cumhuriyet müesseselerini yıpratmamak koşuluyla bunun da atlatılacağıdır”. Cumhuriyetin kurumları yıpratıldı baba. Tek tesellim, bu yıpranışın tanığı olmayışın... Dış politikadaki tehditlerin, uluslararası ilişkilerin, her dönemde büyük tuzaklarla dolu olduğunu söyler ve uyarırdın: “Bu tuzaklara yakalanmamanın yolu devleti devlet yapan değerlere sahip çıkmaktır”. Sana göre en büyük tehdit, dinin siyasette kullanılmasıydı. 85 yılın tecrübesiyle demiştin ki, “Din dogmatiktir, tartışma kabul etmez. Bir toplumun özgür kalabilmesi, bağnazlıktan kurtulmasından ve laisizme bağlı kalabilmesinden geçer. Bunun için her türlü tehdidin üzerinde olan tehlike budur, böyle olması yeni bir durum değil, her dönem böyle olmuştur”. “Laik olmayan bir toplumda özgür olamazsın” demiştin. Laikliği tartışmaya açmanın, özgürlüğü uçuruma itmek olduğunu söylemiştin. Bilimselliğin, bağımsızlığın, özgürlüğün temeli laiklikti senin için. “Laisizmden saptığı takdirde o toplumun başına gelmedik kalmaz” diye uyarmıştın. Ya eğitim için söylediklerin? “Maddi bütün hataların telafisi mümkündür, ama eğitimdeki hataların telafisi en az 50 yıl sürer! Bir kuşağın yerini diğerinin almasını beklemek gerekir. Bir toplumun yarı yüzyılı kaybolur”. Sana göre Türkiye’nin ıstıraplarının çoğu, laik eğitimden sapmasından kaynaklanıyordu. Bugün ödenen bedel de buydu. Bayılırdım iyimserliğine ve kaybolmayan inancına. Çünkü bütün bunları söyledikten sonra arkasından şöyle bir cümle gelirdi: “Bu sıkıntıları Türkiye aşacak, ama zamana ihtiyacımız olacak”. Gençlere kötümserlik aşılayanları sevmezdin. 24 Mayıs 1918’de, Osmanlı’nın bütün cephelerde çökerttiği o karanlık günlerde Mustafa Kemal’in gazeteci Ruşen Eşref’e imzaladığı, ithafında “Muhakkaten bir nura doğru gidiyoruz” yazan fotoğraf asılı dururdu kütüphanende oturduğun koltuğun arkasında... “Marifet iktidar koltuğuna yapışıp kalmak değil, iyi anılmaktır” sözü de sana ait baba.(*) “İnsanı çelişkiler mahveder” lafı da senden miras. “Sıkıntılar insanı mutsuz etmez, çelişkiler mutsuz eder. Çelişkilerin sahibi olmamaya özen göster” demiştin. Güllerine, yaseminine, ağaçlarına, kitaplarına sahip çıkıyorum, ama doğrusunu söylemek gerekirse cumhuriyet değerlerine yeterince sahip çıkamamanın ezikliği içindeyim. Affedecek misin beni baba? (*) Ali İhsan Göğüş, Hep İsmet Paşa’nın Yanında, Remzi Kitabevi, 2008, s.167 Diğerleri; dalkavuklar, kepaze olmuş parlak yıldızlar, pervaneler, sepet efendimciler kurgulanmış oyunlarını ekranlarında, köşelerinde sürdürüyorlar. Gibi yapıyorlar. Oysa gazeteci gibi olunmaz, gazeteci olunur. Erken tatil kararı verenler ve o kararı seyredenler, Ayşenur Arslan’a baksınlar ve kendilerinden utansınlar! için kutlama iletisi göndermiş ve o takımı “Türkçemizi ve Türk kültürünü öğretebilmek için yüksek fedakârlığı” nedeniyle övmüş. Dil Derneği, 12 Eylül cuntası Türk Dil Kurumu’nu kapattıktan sonra Atatürk’ün bayrağını yere düşürmeden almış ve Türkçe eniz Baykal, ABD’ye sığınmış D emekli vaizin cemaatinin düzenlediği Türkçe Olimpiyatları Manevi Hicret koşusunu soluk ala vere bugüne değin sürdürmüştür. Her yıl düzenli dil kurultayları ve bayramları düzenlemiş, çeşitli etkinliklere önderlik etmiştir. Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel’e “Dil Derneği’ne, Deniz Baykal’dan hiç kutlama iletisi geldi mi?” diye sorduk. “Hiç gelmedi” dedi ve ekledi: “Hatta Deniz Baykal CHP lideri olduğu süreç içinde, kendisi ile dernek adına birçok kez görüşmek istedik. Görüşme istemlerimize yanıt bile verilmedi. Başvurularımız konusunda üsteleyince de, Baykal’ın o dönemde özel kalem müdürlüğünü yapan Nesrin Baytok, bir CHP’li milletvekili aracılığıyla ‘Genel Başkan, Dil Derneği yöneticilerine sıcak bakmıyor, o yüzden görüşmek de istemiyor’ iletisini aktarmıştı.” Biz, Dil Derneği üyeleri, cemaat gibi “şükran” duyulacak işler yapmıyormuşuz demek. Şu “manevi hicret” denen naneyi bir türlü beceremedik. O yüzden olmalı... AMK Gazetesi SADIK ÇELİK İçinde yaşadığımız çağın kurguladığı büyük kapitalizm oyunlarında kadınlara, tüketime yönelik kampanya ve faaliyetlerin merkezinde biçilen rol; reklam silahıyla kadınları ev içinde tutacak, sosyal hayata katılımlarına fırsat vermeyen bir hayat modelinin çizilmesi bir yandan; Kadına yönelik artan şiddet, tecavüz ve kadın cinayetlerine göz yuman hukuk dışı uygulamalar diğer yandan… Her geçen gün kadına karşı düşmanlığın yeni bir örneğine daha tanık olabileceğimiz topraklar burası. Böyle bir ortamda AMK isimli yeni bir spor gazetesi okurlarıyla buluştu… Ortada ne bir ince espri, ne bir yaratıcılık ne de bir zekâ ürünü var. Sözde Açık, sözde Mert, sözde Korkusuz. Holiganizm ve şiddetin kadın bedeni, kadın düşmanlığı üzerinden normalleştirilmesi… Erkek egemen şiddetin amiyane ve aleni küfürlerinden birisini gazetesinin ismi yaparak, kadınlar üzerinden küfür ederek, aslında suç işleyerek tiraj yapma girişimi… Bir gazeteyi nefret kokan bir zihniyetin ürünü, seviyesiz bir pazarlama faaliyetinin kurbanı olmaktan çıkarmalıyız. Kürtçe yeni eğitim sistemine seçmeli ders olarak girdi. İlk 4 yılın ardından, 5. sınıftan itibaren öğrenciler seçmeli olarak Kürtçe dersini tercih edebilecekler. Şüphesiz ki önemli bir dönüm noktasıdır bu. Yeterli olup olmaması bir yana ama Kürtçenin seçimlik ders olarak bile olsa sınıflardan içeriye girmesi temelde yatan Kürt kimliği ve bununla beraber gelen Kürt dili sorununun çözümüne yönelik bir adımdır. Kalıcı çözüm karşılıklı konuşabilme yeteneğindedir, diyalogdadır, uzlaşmadadır. Ortak bir siyasal zeminde ülkenin tüm siyasi yapılarının oturup akıl alışverişiyle çözüm üretebilmesindedir; bu olgunluğun gösterilebilmesindedir. Çözümsüzlüğün siyasi bir gelenek olma hali, siyasetteki kelebek ömürlü uzlaşma havalarının değişme zamanı çoktan gelmiştir. Türk siyasetine itibarını geri kazandırmak için aklın ışığında hep beraber hareket edilmelidir. Bu sürece sahip çıkılmalı, sorumluluklar göğüslenmelidir. Kürt sorunu kimsenin tekelinde olmamalı, çözümsüzlüğün eline daha fazla mahkum edilmemelidir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr tik Haftasının Arkasından Etik sözcüğü son yıllarda ülkemizde de önem kazanmakta, üzerinde sıkça tartışılmaktadır. Kelime anlamıyla ‘etik’ Yunanca ethos yani “töre” sözcüğünden türemiştir. Yanlışı doğrudan ayırt edebilmek amacıyla ahlak kavramının doğasını anlamaya çalışır etik. Ancak insanoğlunun her bakımdan olduğu gibi iyi ve kötü tarafının gelişimi ve değişimi de sonsuzdur. İşte bu etik kavramının ve etik değerlerin hatırlatılması, bu anlamda bir bilinç oluşturulması için 25 Mayıs Etik Günü, devamındaki hafta da etik haftası olarak kabul edilmiştir. Bugünlerde dünya, değerlere doğru dönüyor. Etik değerler en geniş ölçekten, örneğin acımasız savaşlardan, işgallerden ve katliamlardan; en küçük ölçeğe, örneğin yerlere çöp atıp çevreye ve topluma karşı saygısız davranmaya kadar geniş bir alanda gözlemlenebilir. Herkes etik değerleri başka yerlerde arar ve bulur. İyi ve kötünün mücadelesi, aynı zamanda varlık mücadelesi de dünya döndükçe bitecek gibi görünmez... sadik.celik.gorus@gmail.com E ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARBİ SEMİH POROY Kürtçe Eğitim UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1/ Geleneksel 1 Türk evlerin2 de, odanın cephesinde yer 3 alan, üç yanı 4 pencereli kü 5 çük çıkma. 2/ 6 Dervişliğin simgesi sayı 7 lan geniş kollu 8 üstlük... Üze 9 rinde yazı yaz1 2 3 4 5 6 7 8 9 maya, arasında evK rak saklamaya ya 1 K E L E B E K T EMA rayan deri kaplı alt 2 E Ğ İ R Ş İ P lık. 3/ Bir şeyin ol 3 L İ K E N R A masına az kaldığını 4 E R E M İ K 5 B N İ Ş A N M belirtmek için kulla6 E T K A R A C A nılan deyim sözü... 7 K E Ş N A R A Daha iyi ürün elde etmek için bir ağaç 8 M İ R C A R İ İ Ğ tan başka bir ağaca 9 K A P A M A dal nakletme işi. 4/ Yunan mitolojisinde deniz tanrısı... Notada durak işareti. 5/ Radyum elementinin simgesi... İki büyüklük arasındaki bağıntı. 6/ Bir İngiliz uzunluk ölçüsü birimi... Hitit. 7/ Bir şeyin fiyatını arttırma... Dil devriminin ilk yıllarında “vali” anlamında kullanılan sözcük. 8/ “Ben Musa’yım, sen firavun / İkrarsız şeytanı / Üçüncü ölmem bu hain / Pir Sultan ölür dirilir”... Ağaçlıklı yol. 9/ Marmara Bölgesi’nin güneyinde bir akarsu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir likör cinsi. 2/ Saban demirinin tarla sürülürken açtığı çizgi... Orhan Hançerlioğlu’nun bir romanı. 3/ Koruyan, gözeten kimse... Bayındır duruma getirme. 4/ Eski Mısır dininde bir güneş tanrısı... Parola. 5/ Akdeniz yöresinde yetiştirilen ve lezzetli kökleri sebze olarak kullanılan bir bitki. 6/ Pasta hamuru... Sodyum elementinin simgesi. 7/ Üstü kapalı olarak anlatma... Bitki. 8/ Dışa vuran sevinç... Ancak ikinci derecede bir önemi olan. 9/ Bir tür kısa ney. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle