17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 MAYIS 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 12 Eylül darbesinin ardından kaybedilen Öztürk’ün ağabeyi kardeşini arıyor 9 Tarih Yazacak! “İmam hatipleri CHP kapattı.” Başbakan ikide bir bunu söylüyor. Oysa tam tersi... İmam hatip okulları CHP’nin tek başına iktidar olduğu günlerde açılmıştır. Prof. Şemsettin Günaltay’ın başbakanlık yıllarında... Tarih böyle yazar. 1946’dan sonra CHP’de sağa doğru bir açılım olmuştur. Hasan Âli’ler harcanmış, dinsel duyarlıklar ağırlık kazanmaya başlamış, imam okulları, ilahiyat fakültesi birbirini izlemiştir. DP döneminde imam hatip liseleri tüm yurtta yaygınlaştırılmıştır. Başbakan, CHP’yi suçlarken tarihi gerçeklere aldırmıyor! Ecevit’in başbakanlıklarında bile yeni imam hatip okullarının açılması birbirini izlemiştir. Başbakan CHP’yi suçlarken yanılıyor. Bilerek ya da bilmeyerek hem kendini hem de halkını aldatıyor. En çok imam hatip lisesi başbakan Demirel’in iktidar günlerinde, daha sonra da öteki hükümetler döneminde açıldı. Sayılarını saymak zor... İmam hatiplerden çıkan gençleri övgüyle anıyor Tayyip Bey. Ne de olsa hepsi okul arkadaşları... Yetiştikleri okulu elbet övecek! Bu okullarda yetişenler AKP iktidarında en büyük sorumlu görevlere geldiğine göre! Durup dururken CHP’yi suçlamak, yapmadığı, uygulamadığı bir şey yüzünden zor duruma itmek... Çok partili döneme giren demokrasimizde dinsel inanç yaygınlaştırıldı. Ama bu yolda öncülük CHP’dedir. CHP cami kapatmak şöyle dursun, yeni imam okullarının açılmasını gerçekleştirdi. O günden bugüne CHP’nin imam okullarına hiçbir engel çıkartmadığını biliyoruz. İkinci Dünya Savaşı yıllarında asker sevkıyatı dolayısıyla bazı camilerde askeri birlikler konuşlandırılmıştır. Geçici bir olaydı. Alman orduları Edirne’nin kapısındaydı. CHP döneminde laiklik titizlikle korunmuş, ama halkın dinsel inanışları da önemle yaşatılmıştır. Başbakan’ın bu tür suçlamaları hem yanlış hem de gereksizdir. Tarih her şeyi yazar, yazacak da!.. O, 28 yıldır kayıp AYKUT KÜÇÜKKAYA Meryem... Öbür yavrular annelerinin peşinden gittiğinde Meryem gidemedi... Arkalarından ağladı... Sevgili İlknur Saraç onu ağlarken bulup evine götürdü, ertesi gün veteriner yavru köpeğin yürüyüp gidememesinin sebebini açıkladı: Siroz... ? Alanya’dan Ankara’ya gönderdiler Meryem’i... En güzel bebeklik günleri veteriner kliniklerindeki kafeslerde geçti... Zaman zaman halsizleşip yere düşüyor, gözlerini açar açmaz hâlâ annesinin peşinden gitmek istiyordu... Hayvan dostları bilgisayar ağı ile onu izlemeye, yardımlaşmaya başlamışlardı... Her gün evlerde onun için özel yemekler yapılıyor, ziyaretine gidiliyor, başı okşanıyor, bahçeye çıkarılıp gezdiriliyordu... Ama o bulduğu her aralıktan dışarıya bakmaya, gücü varsa ve yapabilirse annesinin peşinden koşmaya kalkıyordu... ? Onun ömrünün uzun olmadığını herkes biliyordu... Son günlerini seveceği bir yerde geçirmesi için ona ev aranıyordu bir yandan... ? O akşam eve geldiğimde, kedilerimiz ve köpeklerimiz tarafından karşılandıktan sonra marangoz atölyemden bir tıkırtı geldiğini duydum... Andree “Bil bakalım bir neyimiz daha oldu?” dedi... Durduğum yerde zıplayıp, “Bir şeyimiz olmadı, bir şeyimiz olmadı” dediysem de olmuştu... Kapıyı açtığımda, üzerinde çalıştığım, yanlardan sürgülü iki çekmeceli sehpamın ters çevrilip ona yuva yapıldığını gördüm... Oynasın diye bir buçuk eldivenim önünde... Bana öyle baktı... ? Hiç bu kadar güzel göz görmemiştim, siyah boncuk boncuk... Kafeslerde geçen kısa ömürden sonra, bu özgürlük elinden alınacak diye sanki, çenesini yere koyup kuyruğunu salladı... “Merhaba” dedim... Andree “İşte bu Meryem” dedi... Yanına oturdum, başını okşadım, tanıştık... ? Bahçeye her çıkışında, ayaklarını duvara dayayıp annesinin peşinden gitmek istiyordu hâlâ... Onun mutlu günler geçirmesi için her şeyi yaptık... Ama önceki gün bir anda düştü Meryem. Şu anda VTM’de yoğun bakımda... Düzelince gelecek... ? Onu yaşatmak için çırpınan bütün hayvan dostlarına teşekkür ederim... O söyleyemez çünkü; Meryem adına... Elimden gelse, annesini ve kardeşlerini bulup yanına getirmek de isterdim... Ama gücüm yetmez... Fotoğraf: ŞULE KÖKTÜRK 1980 darbesinin ardından Ankara Emniyeti’nde kurulan DAL’da işkenceyle kaybedilen Nurettin Öztürk’ün ağabeyi Fahrettin Öztürk, 28 yıldır kardeşini arıyor. Ağabey Öztürk, “Dava dosyalarından, Nurettin’in arkadaşlarının ifadelerine göre, kendisinin 5 Nisan 1984’te Ankara’da uğradığı bir arkadaşının evine kurulan karakolda gözaltına alındığı ve Ankara’da DAL Merkezi’ne götürüldüğü anlaşıldı. Annem ve babam ölünceye dek oğullarının ölüsüne bile kavuşamamanın büyük ıstırabını çektiler. Son nefeslerine kadar bu acıyı yaşadılar. Amacım annemin, babamın ve tüm aile fertlerinin isteği olan, Nurettin’in, aile mezarlığımızda annesinin ve babasının yanında bir yerinin olması. Amacım, annemin ‘Hiç olmazsa oğlumun kemiklerinin nerede olduğunu söylesinler de, ona bir mezar yapayım’ isteğinin gerçekleşmesini sağlamak” diye konuşuyor. 12 Eylül davasına, yaşamlarını yitiren annesi ve babası adına müdahillik talebinde bulunan Fahrettin Öztürk, kardeşi Nurettin Öztürk’le ilgili duygularını Cumhuriyet’le paylaştı. Kardeşinin 5 Nisan 1984’te Ankara’da yakalandığını ve DAL Merkezi’nde işkence görerek yok edildiğini, İstanbul’da görülmekte olan bir davanın avukatlarından olan Ercan Kanar’ın yine avukat Bozkurt Nuhoğlu’na aktarması sonucu öğrendiğini söyleyen Fahrettin Öztürk şöyle devam ediyor: “Bunun üzerine Ankara İnsan Hakları Genel Merkezi’ne giderek durumu o zamanki başkan avukat Nevzat Helvacı’ya anlattım. Durumdan haberdar olduklarını söyledi. Erdal Birdal ile görüş Nurettin Öztürk Kimdir? 1948 yılında Trabzon’da doğdu. 2 Mart 1971 öncesinde DevGenç yöneticiliğinde bulundu. Kurtuluş dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı. Bu görevi nedeniyle 3 ay tutuklu kalan Nurettin Öztürk, 1 Ekim 1971’de Suriye’ye geçerek El Fetih hareketine katıldı. Türk hükümetinin talebi üzerine bir yıl Suriye’de tutuklu kaldı. Daha sonra Avrupa’ya geçerek 1983 yılına kadar İsveç’te sürgün yaşadı. 1983 yılı sonunda Türkiye’ye geldi. Ankara’da bulunduğunu haber alan siyasi polisin iki operasyonundan kurtulmayı başardı. Daha sonra eski bir arkadaşının evinde kurulan karakol sonucu, 5 Nisan 1984’te yakalandı. Kendisinden bir daha haber alınamadı. memi önerdi. Erdal Birdal, Avrupa Öğretmenler Birliği’nin Nurettin’le ilgili Türkiye’ye geldiğini, yetkililerle görüşmek istediğini ancak görüşemediklerini bize bildirdi. Daha sonra 2000’e Doğru dergisinde okuduğum yazıda, DAL Merkez’de işkence gören bir şahıs, Nurettin’in gördüğü işkencelere tanıklık etmiş olduğunu yazıyordu.” Nurettin Öztürk’ün bahsettiği yazıda, “Yanımdaki hücreye koydular. İlk iki gün sürekli inlemesini duydum. Üçüncü gün inlemeler kesildi. Askerler gelip baktılar. Sonra işkence edilmiş ölü bedenini bir battaniyeye koyup götürdüler” diye yazıyordu. Daha sonrasında yaşanan o acı süreci Nurettin Öztürk şöyle anlatıyor: “Bunun üzerine rahmetli annem bir örnek dilekçeyle ayrı ayrı Cumhurbaşkanlığı’na, Başbakanlık’a, Adalet Bakanlığı’na, İçişleri Bakanlığı’na, Dışişleri Bakanlığı’na dilekçeyle müracaat etti. Dilekçesinde oğlunun akıbetini öğrenmek istedi. Cevap alamadı. Benim yaptığım araştırmalardan da bir sonuç alamadık. Annem ve babam ölünceye dek Annem 1989’da, babam 1999’da vefat etti oğullarının ölüsüne bile kavuşamamanın büyük ıstırabını çektiler. Son nefeslerine kadar bu acıyı yaşadılar. 12 Eylül 1980 davası ile ilgili Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava gündeme gelince, müdahil olarak müracaatta bulundum. Amacım, annemin ‘Hiç olmazsa oğlumun kemiklerinin nerede olduğunu söylesinler de, ona bir mezar yapayım’ isteğinin gerçekleşmesini sağlamak. Ve ayrıca dileğim bundan sonra bu toplumda 12 Eylül benzeri darbelerin insanlara böyle acılar yaşatmamasına bir katkıda bulunmak. İnsanlık suçu işleyenler, bir gün işledikleri suçların hesabının sorulacağını bilmelidirler.” UĞUR MUMCU, ÖZTÜRK’Ü KÖŞESİNDE YAZMIŞTI Bombalı suikast sonucu kaybettiğimiz yazarımız Uğur Mumcu 18 Şubat 1989’da Cumhuriyet’teki köşesinde Nurettin Öztürk’ü kaleme almış. “Kayıp” başlıklı köşede Mumcu şöyle yazıyor: “Türkiye’de gözaltına alındıktan sonra kaybolanlardan birinin adı Nurettin, soyadı Öztürk... 1984 yılında Türkiye’ye gizlice dönen Öztürk, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nce Partizan Yolu adlı örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle yakalanmış. Bu gerekçeyle yakalandığı aynı davanın sanık anlatımlarıyla belli oluyor. Örneğin sanık Mustafa İnan arkadaşı Öztürk’ün siyasi polisçe yakalandığına tanık... Ama o günden bugüne Öztürk’ten ses yok. Ailesi 5 Nisan 1984 gününden bu yana Öztürk’ten haber alamıyor. Ne oldu Nurettin Öztürk’e? Öldü mü? Öldürüldü mü? Belli değil. Öztürk kayıp. İzi bulunmuyor.” Selvi Kılıçdaroğlu tek başına açtı ? İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu, Kadıköy Belediyesi’nce kadınlara ücretsiz hizmet verecek olan ZehraMustafa Yüksel Mamografi ve Kadın Sağlığı Merkezi’nin ve şiddet gören kadın ve çocuklar için yapılan Kadın Konuk Evi’nin açılışını yaptı. Bu, Selvi Kılıçdaroğlu’nun, CHP Genel Başkanı yanında olmadan yaptığı ilk açılışlar oldu. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, törende yaptığı konuşmada, CHP’li belediyelerin gittikçe çoğaldığını belirterek, “Önce İstanbul’u sonra Türkiye’yi alacağız” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan yeni bayram yönetmeliğini ilginç sözlerle savundu Bayramlar TSK’ye yükmüş SAVAŞ KÜRKLÜ ‘Sivil anayasanın farkı kalmaz’ ? İstanbul Haber Servisi Halkların Demokratik Kongresi, çok sayıda demokratik kitle örgütü temsilcisinin katılımıyla “Anayasa Kurultayı” düzenledi. Anayasa Hukuku Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu, temel hakların önemini vurgulayarak, “Aksi taktirde 1982 Anayasası ile 2013 Anayasası’nın farkı kalmaz” dedi. BDP İstanbul Milletvekili ve TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi Sırrı Süreyya Önder ise “Süreci zorlayan Cemil Çiçek’ti. Tutuklu milletvekili konusu anayasa yapım sürecine engeldir” dedi. ‘Onlar yargılanmadan bitmez’ ? İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak için 371’inci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Eylemciler, 20 yıl önce üniversiteliler Hüsamettin Yaman ve Mehmet Soner Gül’ün gözaltında ölümünden, eski İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, eski İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir ve eski Terörle Mücadele Şube Müdürü Reşat Altay’ın sorumlu olduğunu vurgulayarak, “Onlar yargılanmadan bu dava kapanmayacak” dedi. TSK’den atılanların protestosu ? İstanbul Haber Servisi TSK’den Ayrılan ve Atılan Öğrenciler Platformu üyeleri dün Taksim’de basın açıklaması yaptı. Grup adına konuşan Tuğrul Yıldırım, “Hükümet, 28 Şubat ve 12 Eylül ile hesaplaşırken, askeri vesayet zayıfladı derken, yanı başında filizlenen gençliğe vurulan darbeyi görmezden gelmemeli” dedi. Terzi Fikri mezarı başında anıldı ? ORDU (Cumhuriyet) 12 Eylül öncesi sol hareketin önemli isimlerinden “Terzi Fikri” lakaplı Fatsa’nın Belediye Başkanı Fikri Sönmez, ölümünün 27. yılında mezarı başında anıldı. Sönmez için düzenlenen anma töreni Kabakdağı köyündeki mezarı başında yapıldı. ADANA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Adana’da partisinin il kongresinde yaptığı konuşmada, BDP’yi terör örgütü ile birlikte hareket ederek siyasi rant sağlamakla suçlarken, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için de “Arabası gibi eski model” dedi. AKP Adana 4. Olağan Kongresi’ne katılmak üzere eşi Emine Erdoğan, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve Adana milletvekilleri ile birlikte merkez Yüreğir ilçesindeki Serinevler Spor Salonu’na gelen ve salonu dolduran yaklaşık 1500 kişi ile dışardaki kalabalığa seslenen Erdoğan, dünkü Resmi Gazete’de yayımlanan ulusal bayramların kutlanmasına ilişkin yönetmeliğe değinerek bu konuda daha önce kendilerini üzen spekülasyonların söz konusu olduğunu belirtti. Erdoğan, şunları kaydetti: “Bundan sonra bu törenlerin 3 ayrı yönetmeliğe göre yapılması artık kalkıyor. En basit bir törende dahi bütün kamu kurumlarıyla çocuklarımız adeta günlerce seferber ediliyor, birbirinin tekrarı olan müsamere tarzı gösteriler sergileniyor. Bütün milletin malı olan 29 Ekim ve 30 Ağustos gibi törenlerin bütün yükü silahlı kuvvetlerimize yıkılmıştı. Tarihimizin bu önemli dönüm noktaları sadece askeri yönleriyle öne çıkartılmış, zorunlu resmi törenlere mahkum edilmiş, onun gerisindeki milli ruh ve heyecan geri plana itilmişti. Biz ulusal ve resmi bayramlarımızla mahalli kurtuluş günleri gibi bütün tarihi günlerin üzerindeki koyu, resmi perdeyi ve askeri görüntüyü kaldırıyoruz. Bu etkinliklerin gerisindeki milli ruha ve heyecana uygun şekilde, her vatandaşımızın kendini içinde bulabileceği sadelikte gerçekleştirilmesini sağlayacak bir düzenlemeyi bugün hayata geçirmiş bulunuyoruz.” Bugün önce Gaziantep’e giderek il kongresini gerçekleştireceklerini, ardından da Kilis’te Suriyelilerin kaldığı konteynır kampını ziyaret edeceklerini bildiren Erdoğan, “Bizim hiç kimsenin toprağında gözümüz yok, hiçbir ülkenin içişlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok, ama biz Osmanlı’dan aldığımız güçle, ilhamla, cesaretle, dünyanın her neresinde olursa olsun, mazlumlara, mağdurlara kucak açmış bir millet olarak, aynı şekilde mazlumun, mağdurun hakkını savunmaya devam edeceğiz” dedi. KESER, BÜYÜKANIT’I SUÇLADI Genelkurmay ile astsubaylar arasında gerilim sürüyor CHP yönetimindeki görevlerinden istifa eden Tekin’i İstanbul’da partililer karşıladı. Tekin: Kişisel sorun yok Genel gidişata itirazları olduğunu söyleyen Gürsel Tekin, ‘İtirazlarımın bedelini ödemeye hazırım’ dedi İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcılığı’ndan ve MYK’den istifa eden İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin dün İstanbul’a geldi. Tekin, hiç kimseyle kişisel bir sorunu olmadığını, genel gidişatla ilgili sıkıntılar taşıdığını belirterek “Sıkıntılarımı genel başkanımla paylaştım. İtirazlarımı aile içinde genel başkanımıza verdim. Bunlar kamuoyu önünde konuşulacak şeyler değil. Benimle genel başkanım arasında kalacak” dedi. Tekin itirazlarının bedelini ödemeye hazır olduğunu vurguladı. İstanbul İl Başkanlığı’nda yapılacak seçimlerde de desteklediği bir aday olmadığını, tüm illerde örgütün kendi iradesi ile istediğini seçmesi olduğunu kaydetti. Tekin, CHP’nin iktidar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da başbakan olmasını istediğini dile getirdi. Tekin, dün Atatürk Havalimanı’nda yaklaşık 200 kişilik CHP’li bir grup tarafından Kemal Kılıçdaroğlu bayrakları ile karşılandı. CHP’liler “Halkın adamı seninleyiz”, “Halkçı başkan halkın içine hoş geldiniz” yazılı döviz ve pankartlarla Tekin’e sevgi gösterisinde bulundular. İstifa sürecine ilişkin, havalimanında basın toplantısı düzenleyen Gürsel Tekin’e CHP Adana Milletvekili Ali Demirçalı da eşlik etti. Gürsel Tekin, “Peki biz neyiz? CHP içinde ur muyuz? Huzursuzluğun adresi miyiz? İç dünyamızda huzuru ararken niye CHP’de iç huzursuzluğun adresi olalım ki? Sıkıntılarımızın peşinden gideceğiz ve çözeceğiz” diye konuştu. Mustafa Sarıgül ile birlikte yeni bir parti kuracaklarına ilişkin soruyu Tekin “30 yıllık süreçte hiç zikzaklarım, arayışlarım olmadı” diye yanıtladı. Tekin, yarın Ankara’ya döneceğini kaydetti. Tekin daha sonra 600 araçlık konvoy ile Ümraniye’ye gitti. Haber Merkezi Genelkurmay Başkanlığı’nın önceki gün yaptığı açıklamada “muvazzaf askerleri tahrik etmeye çalışmak”la suçladığı Emekli Astsubaylar Derneği’nin başkanı Ahmet Keser, Genelkurmay Başkanlığı’nı sert bir dille eleştirdi. Genelkurmay Başkanlığı’nın, özlük haklarının düzeltilmesi için bir süredir kampanya yürüten Emekli Astsubaylar Derneği’ni, “muvazzaf personeli tahrik etmeye çalışmakla” suçlamasına, dernek başkanı Keser, önceki gün katıldığı televizyon programında sert yanıt verdi. “Astsubayların ordu içinde ayrımcılığa maruz bırakıldığını” savunan Keser, “Dünyanın hangi ordusunda aynı yemeği ayrı yerlerde yiyorsunuz? Subaylar ve erler vurulduğunda tedavi için ayrı yerlere yatırılır. Dünyanın hangi ordusunda kişi özgürlükleri bir kişinin iki dudağı arasına hapsediliyor?” diye konuştu. Kıdem düzenlemesi sırasında 2008 yılında “birinci derecenin 4’üncü kademesi”nin astsubaylara verildiğini anlatan Keser, bu hakkın ertesi gün dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından “ordunun disiplinini bozacağı” gerekçesiyle geri çekildiğini hatırlattı. Keser, bu yönde karar alınmasının ardından televizyonlarda Büyükanıt’a hitaben “Jay Jay Okocha’yı sevdiği kadar astsubayları sevseydi bunlar olmayacaktı” diye açıklamada bulunduğunu belirtti. Öte yandan Genelkurmay Başkanlığı, TSK personelinin kullanımına açık olan alanlarda, gazetedeki köşesinde sıklıkla astsubayların yaşadığı sorunları kaleme alan Habertürk yazarı Umur Talu’ya erişim engeli koydu. C MY B C MY B TSK’den Umur Talu’ya sansür
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle