19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MAYIS 2012 PAZAR 6 HABERLER Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı bugün anıyoruz; hele büyükten küçüğe türlü çeşit iktidar müstebitinin ülkeyi zorbalığın pençesi altına aldığı bugün, onların cesaretine, direncine, özverisine, mücadele ruhuna bu ülkenin ihtiyacı var. Hepimiz kendimizce bir anma yapalım. Sağolsunlar, varolsunlar, yaşasınlar... Zülfü’nün “Yiğidim aslanım burada yatıyor” türküsünü dinlemenin, mırıldanmanın veya bağırarak söylemenin zamanlarındayız. Yüreğimizin en derininden yükselen ve boğazımızda düğümlenerek hançeremizden dışarı patlayan bir sesle! ??? Yaşamın fiziksel bir şey olmadığının en somut halini Çanakkale’de görmüştür. Orada şehit olanların hepsi, taşlarda, anıtlarda, duvarlarda, kitaplarda, defterlerde, belleklerde, nesilden nesile yaşayıp gidiyordu. Deniz, Hüseyin ve Yusuf gibi.. ve diğer devrim şehitleri gibi... Hayata bakın! Deniz’leri ve arkadaşlarını öldürenlerin hepsi de çökerek yok oldular... Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin üzerine durmadan gidenler... Öldürerek, işkence ve baskı yaparak, sola, devrimcilere bitmez tükenmez bir kinle saldıranların hepsi, birer birer çöktüler... Kimler, hangi partiler, hangi siyasi liderler, hangi generaller olduklarını 12 Mart öncesinden başlayarak bir bir sayabilirsiniz. Kendileri çöktü ve yok oldular. Partileri çöktü ve yok oldu.. Orduları çöktü... Hayat, hepsinin üzerinden buldozer gibi geçti! ??? Şimdi yeni bir şey söylüyorum: Eğer namusuyla, edebiyle, ülke yararını, insanların yararını, yoksullarını yararını sürekli gözetselerdi.. Yağmacılık yapmasalardı... Demokrasiden asla ve asla vazgeçmeselerdi.. Siyasi hırslarına yenilmeselerdi ve hayatlarını solu ezmek için harcamasalardı... Hep birlikte büyüyerek bugünlere gelebilseydik... Bugün kendileri de başları dik, geçmişlerinden gurur duyarak “yaşıyor” olurlardı! İdamlarla, zulümle, aslında kendi sonlarını da hazırlamış oldular. Sol acı çekti, Deniz’ler birden öldü, devrimciler birden vuruldu ve öldü, ama iktidar sahipleri ise acılar çekerek uzun sürede bittiler... Deniz’ler yaşıyor, yaşayacak ve her zaman bir mücadeleye kıvılcımlık edecekler. Can Dündar işte Deniz’in belgeselini yaptı, arkadaşlarının anlattıkları üzerine inşa etti geçmişi. Bugün Ataşehir Belediyesi’nin Deniz’ler adına inşa ettiği parkta anılacaklar... Teşekkür ederim kendi adıma. Daha onlarcası yapılacaktır... Deniz’lerin yanı sıra, o günden bugüne çöken Demirel’lerin, Özal’ların iktidar ve partilerinin de nasıl yok olduklarının belgeselleri yapılmalıdır! Çünkü demokrasisizlik, özgürlüksüzlük, hırsızlık ve yağma siyaseti, halkına uşaklık yerine sürekli dışarıya uşaklık, kimseyi yaşatmaz bu ülkede! Geride sadece acı, lanet, yoksulluk ve zavallılık bırakır. ??? Duyuyor musunuz, ey iktidar sahipleri! Bugün yok olan parti, iktidar ve liderlerin arkasında dün de “millet” vardı! Tıpkı sizinki gibi! Ey iktidar ve adamları, sizler de bugün zulmediyorsunuz. Ama, iktidar hiçbir zorbaya yâr olmamıştır! Bütün “büyük” saydığınız alanların hepsini ele geçirdiniz. Bütün makamlar sizin... Bütün ordu sizin... Bütün eğitim sizin... Bütün okullar sizin gibi... Neredeyse bütün medya sizin... Neredeyse bütün iş dünyası sizin... Bütün üniversiteler sizin... Bütün adalet ve yargı sizin... Hepsinde istediğiniz gibi at koşturuyorsunuz... Bir uçtan diğer uca!.. Elinizde kamçılar, vurarak, yıkarak, içeri atarak... Büyük bir kinle, garabet hukukunuzla cezalandırarak. Arkadaşlarımızı içeride tutuyorsunuz... Subaylarımızı içeride tutuyorsunuz, bilimcilerimizi içeride tutuyorsunuz... Gençlerimizi, hele o gözümün bebekleri üniversitelilerimizi içeride tutuyorsunuz... Dur durak bilmiyorsunuz, yeter demiyorsunuz... İnsan sevgisinden, hukuk saygısından, adalet duygusundan tamamen arınmışsınız... Gözleriniz dönmüş, faltaşı gibi dışarıda, boğazınız düğüm düğüm, durmadan bağırarak çağırarak, parmakyumrukpolissavcıhâkim sallayarak milletin üstüne!.. Yetmiyor, hep dahasını istiyorsunuz! ??? Şimdi de aşağılara doğru iniyorsunuz... İnsanların tek tek özel yaşam alanlarına... Fazıl Say’a kadar... Genelkurmayınız ve Başbakanınızla birlikte, Bekir Coşkun’un üzerine geliyorsunuz! Varsa bir sözünüz, düşünceniz, eliniz kalem tutar elbette... Yok hayır, yok edici büyük gücünüzle, tek tek insanların üzerine geliyorsunuz... Tiyatrolara kadar indiniz.. tek tek sanatçılarla, tek tek sanatlarla, tek tek varoluş alanlarıyla uğraşmaya başladınız... ??? Deniz’ler yaşayacak... Zulmünüz er geç batacak... Kanlı 1 Mayıs’ta solcuları sorumlu tutan Berktay’a Akar’dan belgeli yanıt Katliam telsiz kaydında Haber Merkezi Tarihçi Halil Berktay’ın 1 Mayıs 1977 yılında Taksim’deki kutlamalarda 35 kişinin ölümünden sol grupları sorumlu tutmasına araştırmacı gazeteci Rıdvan Akar’dan “belgeli” yanıt geldi. Ölümlerde devlet sorumluluğu bulunmadığını belirten Berktay’a karşın Akar’ın ortaya koyduğu belgeler devlet görevlilerinin katliamdaki rolünü ortaya koydu. Akar, haber sitesi “T24”te “16 Yaşımdan Berktay’a Cevap” başlıklı yazısında Berktay’ın iddialarının aksine alandakilerin Sular İdaresi’nin üzerinden ateş edenleri gördüğüne ilişkin belgelerin, döneminde açılan davaya bakan İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildiğini vurguladı. Akar’ın ortaya çıkardığı ve mahkemeye gönderilen belgelerdeki telsiz konuşmaları şöyle: “ 6 numara 20’ye, Merkez 20 dinliyorum, Su deposunun üstünde silahlı kimseler olduğu söyleniyor. Bu adamları burayı çevirip de onları yakalayalım. Anlaşıldı. Merkez 176, müdürüm; Sular İdaresi’nin üstünde. Müdürüm oraya gittik, toplum kuvvetleri şu anda girdi içeriye, bir kısım kimseler yakalandı ve arama yapıyorlar, tamam. Sular İdaresi’nin üzerinden ateş açılmasından 20 dakika sonra polisin söz konusu noktayı kontrol altına alabilidiğine dikkat çekerek polis memurlarının mahkemede verdiği ifadede Sular İdaresi üzerinden ateş açıldığını teyit ettiğini anlattı. 2621 yaka numaralı toplum polis memuru Mehmet Ordu’nun ifadesinde, “… ve bu silah seslerinden sonra Sular İdaresi’ne ait binanın üst kısmından da ateş edilmeye başlandı” dediğini anlatan Rıdvan Akar, 2855 yaka numaralı toplum polis memuru Besim Yeten’in ise “İlk atış sesi Tarlabaşı istikametinden geldi. Onu takiben Sular İdaresi’nin üstünden 2030 kişi aniden ateş etmeye başladı” yönündeki ifadesini aktardı. Yazısında, alanda görevli astsubay ve subayların da Sular İdaresi’nin Zulmünüz Batacak 1 Mayıs 1977 yılında Taksim’deki kutlamalarda 35 kişi yaşamını yitirmişti. üzerinden ateş edildiği yönündeki ifadelerine yer veren Akar, Sular İdaresi üzerinden ateş edenlerin askerler tarafından yakalanıp siyasi şubeye teslim edildiğini ancak daha sonra bunların kimlik tespitinin yapılmadan serbest bırakıldığını anlattı. Berktay’ın “şehir efsanesi” olarak nitelediği Intercontinental Oteli’nden (şimdiki The Marmara) ateş açılmasını da değerlendiren Akar, 1 Mayıs’ı araştırmakla görevli dönemin Cumhuriyet Savcısı Muhittin Cenkdağ’ın anlatımıyla yanıt verdi. Akar, Cenkdağ’ın şu ifadelerini aktardı: “Bu arada Intercontinental’de 23 gün evvel bütün rezervasyonlar iptal ediliyor. Fakat ne olduğu belirsiz bir grup, ben onun havayollarından listesini getirttim, aynı gün geliyor ve aynı gün olayları takiben Türkiye’yi terk ediyor. Bunlar kim? İsimlerini aldım, bir sürü ecnebi ismi. Ama gerçek ismi değil.” Dönemin savcılarına ifade veren otelin başdedektifi Kudret İnal’ın ise 510 No’lu oda da MİT mensuplarının bulunduğunu doğruladığını anlatan Akar, Amerikalı olduğu sanılan grubun isimlerini sahte beyan ettiklerini anımsatarak olayın sabahında oteli terk ettiklerine dikkat çekti. Akar bu kişilerin gelişine ilişkin polis telsiz kayıtlarına da yer verdi. Dönemin Mali Polis Müdürü Recep Ordulu’nun beyaz Renault otomobilden ateş açıldığına ilişkin ifadelerini de şöyle aktardı: “Bizim kendini bilmez ekipler, o beyaz Renault dediğimiz. Renault elini çıkarmış şeyden havaya ateş ediyor. O arkadaşımız şimdi bir büyük ilde emniyet müdürüdür. Rütbeli, 1. Şube’nin o zamanki ekipler amiri şahıstı.” Akar, yazısının sonunda şu görüşlere yer verdi: “Bütün bu olguların ışığında Berktay’ın söyledikleri bütünüyle kendi hayal dünyasını resmetmektedir.” Akar, kendisinin de 16 yaşında 1 Mayıs 1977’deki kutlamalara Tarlabaşı’ndan Taksim’e girmeye çalışarak katıldığını aktardı. Ümit Kıvanç’tan ‘1 Mayıs’ istifası Haber Merkezi Tarihçi Halil Berktay’ın Taraf gazetesindeki köşesinde, 1 Mayıs 1977 yılında Taksim’deki kutlamalarda 35 kişinin ölümünden sol grupları sorumlu tutması nedeniyle aynı gazetenin yazarı Ümit Kıvanç gazetesini eleştirerek yazılarına son verdi. Kıvanç yazısında “Bizim gazete bir defa, Muhsin YazıcıoğluNTV hikâyesinde, ‘hah bulduk!’ sendromu yüzünden çuvallamıştı. Şimdi bunun ikincisine doğru doludizgin gidiyor. Ben bu gidişe iştirak edemeyeceğim, herkesten özür dilerim” ifadelerini kullandı. Komisyonda dinlenme korkusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu önceki gün toplandı. Komisyonun 9 Mayıs günü “temel hak ve özgürlükler”den başlayarak yazım çalışmalarına başlaması ve yıl sonunda taslağın kamuoyu ile paylaşılması planlanıyor. Komisyonun CHP’li üyelerinden Atilla Kart, toplantıların yapıldığı TBMM ek binasının yanında Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı binasının bulunması nedeniyle iktidarı uyardı. Kart “Ortam dinlemesi yapılabilir. Görüşme tutanaklarının sızması Türkiye Cumhuriyeti devletinin utancı olur” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle