17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 MAYIS 2012 PERŞEMBE 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y B Y B B Y Y B Y Y Y Y Y 23 25 25 23 26 26 25 20 21 20 20 22 20 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y B PB PB PB PB PB PB B 19 22 20 23 28 27 30 31 27 29 26 23 22 Oslo Y Helsinki PB Stockholm PB Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte B Madrid PB Viyana Y HABERLER 14 17 13 22 20 19 20 21 21 20 27 34 22 Belgrad Y 24 Sofya PB 22 Roma Y 24 Atina B 26 Zürih Y 20 Moskova Y 19 Aşkabat B 38 Taşkent B 35 Baku PB 28 Bişkek Y 30 Tiflis Y 26 Kahire B 36 Şam B 31 Ülkemizin geneli parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, İç Ege, Batı Akdeniz, Doğu Akdeniz’in iç kesimleri, Orta ve Doğu Karadeniz ile Kırklareli, Sinop, Konya, Erzincan ve Ardahan çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Hava sıcaklığı iç bölgelerde 2 ila 4 derece azalacak. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 31 Mayıs GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada gün yalanlayan ise, adıyla sanıyla Başbakan Bay RTE! Üstelik bir gün söylediğini, ertesi gün değiştirdiğini açıklamalarıyla kanıtlıyor. Salı grubunda “Terbiyesiz bazı kişiler Başbakan bu işle (kürtajla) niye meşgul oluyor diyorlar” dedi ve şöyle devam etti: “Ben bu ülkede her meselenin sorumlusuyum.” Hayret diyenlere, nihayet anayasal sorumluluğunu anımsadı diyenlere bile rastlanıyor. Oysa karakteriyle, kişiliğiyle tamamen örtüşen bir tablo sunuyor RTE. Uludere katliamını örtbas etmek için günlerdir nefes tüketen Başbakan, derin izler bırakan olayın sorumlularının kim veya kimler olduğu sorusuna fena halde bozuldu. Hık mık derken bir ara Başbakanlık’a bağlı Genelkurmay’a gerekli yetkiyi verdiğini ve bu yetki çerçevesinde Genelkurmay’ın gerekenleri yaptığını söyleyiverdi. Kestirmeden gidelim: Başbakan böylece, sorumluluğu Genelkurmay’a boca ediverdi. Şimdi çıkmış AKP grubunda kürsüye; kürtajla neden meşgul oluyorsun diyene, yazana ders veriyor. Elbette bu ülkenin başbakanı olarak her sorunun sorumlusu benim, diye aslanlar gibi kükrüyor. İşine geldiği yerde ve zamanda sorumlu değil, ama fiyakaya sıra geldi mi, birden başbakanlığını anımsıyor ve sorumlu oluveriyor. Bir gün önce söylediğini, başka bir gün yalanlayan konuma düşüyor. Alacağı yanıttan korktuğu için, aynanın karşısına geçip “Söyle ayna, bu ülkede yalan makinesi etiketi kime layık” diye soramıyor. ??? Mademki ülkedeki sorunların sorumlusunun kendisi olduğunu, hata yapanı mutlaka cezalandırılacağını söylüyor. Yedi yıl emrinde devlete hizmet eden, üstelik görevi sırasında terör örgütü kurmaktan tutuklu eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un talebi üzerine Silivri’ye bir zahmet gidip tanıklık etmesi gerekmez mi? Yedi yıllık hizmetine tanıklık eden, başlarında Bay Gül yedi kişinin tanıklığına neden gerek gördüğünü İlker Paşa, mahkemeye verdiği dilekçede şöyle açıklıyor: “Devlet ve hükümet yöneticilerine baskı yaptığım ileri sürülüyor. Mesai arkadaşım olan resmi görevliler belli. Şahit olarak dinlenirse iddiaların asılsız olduğu görülür.” Herhalde Başbakan da kabul eder, tutuklu İlker Paşa’nın davasında bir hata olduğu gün gibi aşikâr. Şimdi soru, başta Cumhurbaşkanı Gül’ü, Başbakan’ı ve diğer üst düzey bürokratları mahkemenin tanık olarak çağırıp çağırmayacağı... 9 Ocak’ta Başbuğ’un tutuklanmasına karşı çıkan Başbakan RTE’nin hatayı onaracak bir davranış göstermesi; tanıklığı söz konusu olmazsa, en azından 2 yıl birlikte çalıştığı Genelkurmay Başkanı’nın terör örgütü kurduğuna inanmadığını açıklaması gerekmez mi? Herkes suç işleyebilir. Ya da suç sayılan bir şeyler yapar. Ya da yaptığı söylenir... Savcı ifadesini alır, sonra mahkemeye gönderir. Yargılama başlar. Bir, iki, üç gün, hafta, ay derken yıllar geçer. Tanıklar dinlenir, belgeler incelenir, bir türlü karara varılmaz. Duruşmalar sürer gider. Aylarca, kiminde de yıllarca... Bugün cezaevlerinde aylardır yıllardır yatanların baş sorunu budur. Mahkemenin bir türlü karara varamaması, ama suçlanan kişinin bu yüzden, hapisten çıkamaması... Her sabah Cumhuriyet’in köşesinde Balbay’ın hapis günleri, ayları, yılları yayımlanıyor. Bin gün, daha çok gün. Balbay içerden yazıyor yine de. Dört duvar arasında küçük bir hücrede yaşıyor. Mahkemesi var ama bir türlü sonuçlanmıyor! Yasalar onu mahkum etmemiş ama o yine de hapis cezası almış! Kim vermişse vermiş ama gerçek şu ki yasaların gözünde mahkum olmamış!.. Nerdesin Adalet! Şu anda hapislerde yatan yüzlerce insanımız bu durumda işte. Kimileri bağırdıkça bağırıyor: “Hangi suçu işledik, söyleyin bilelim...” Tuncay Özkan gibi. Mahkeme bir şey diyemiyor. Sorguluyor, savcısı, yargıcı görevini yapıyor. Arada bir sanığı serbest bırakıyorlar ama çoğunlukla onu içeri tıkacak bir karar veriyorlar. Karar dediysem değil: “Sen hele içerde biraz daha kal...” Adalet mülkün temelidir. Çocukluğumuzdan bu yana hep bu sloganı gördük tepelerde. Adalet neydi, nasıldı, öğrenmeye kalktık, okullar bitirdik, fakülteler, üniversiteler, uzmanlıklar, profesörlükler, hep aradık adalet adlı bir üstün gücü... Bir düş gibi, bir hayal gibi, gerçekleşmesini umutla ya da umutsuzlukla beklediğimiz bir kurtarıcı gibi... Adalet heykellerini bilirsiniz. Elindeki terazi bir yanı ağır basmış yerlerde, ötekisi yukarda. Tanrı’nın adaletine inanılır. Ama insanoğlunun adaletine inanılır mı? Dün başkadır, bugün başka... İnsana bağlıdır, gücü elinde tutan insana adaleti o evirir çevirir, keyfine, çıkarına göre kullanır. İyi kullanan da vardır, tersini yapan da. Bir ülkede gerçek adalet olsa, yasalar ona göre düzenlenmiş, yargılar ona göre uygulanmış olsa zulüm denen, işkence denen acılar yaşanmaz. Ama işbaşında kim varsa onun adaleti başkadır. Seninkine benimkine benzemez. Ama bu yalnız bizim gibi ülkelerde değil, dünyanın en uygar toplumlarında da görülen, bilinen bir acı gerçek... Faşist Menü... Açıklandı: “Biber gazı sağlığa zararlı değil...” ? Mesela bal zararlı... Bakan televizyonda görünce alıp yedi, o gün yerinde durduğu halde sanki gidiyormuş gibi hissetti kendini... Sonra balın zararlı olduğunu söyledi... Ki yasakladılar... ? Bu memlekette süt zararlı... Sebzeler GDO’lu, zararlı... Peynir zararlı... Tereyağı zararlı... Kıyma zararlı... Vitaminler bile zararlı görülüp yasaklandı... Ama açıkladılar; biber gazı zararlı değil... ? “Çağdaşlığın” zararlı, “gericiliğin” faydalı görüldüğü ülkede, bu gibi çaprazlama sonuçlara niye şaşıracaksınız?.. ? Biber gazı hadi zararlı olacak olsa, zaten 6 bin adet “yeni nesil cop” alındı polise... Dün internet haber portallarında fotoğrafı, işlevi, tanıtımı vardı yeni ürün copların... Boy; kapalı 24 santim, açık 60 santim... Malzeme; paslanmaz çelik... Şekli; portatif... Çeşitleri; burgulu, burmalı, butonlu... Poliüretan coplara göre daha kullanışlı ve hoş duruşlu... Okuyunca insanın canı çekiyor... ? Bu yeni nesil copun da “bedende arıza bırakması bakımından hiçbir tehlike teşkil etmediği” açıklandı... Mesela şemsiye sapı tehlikeli; 7 yıl... Poşu tehlikeli; 11 yıl... Sezaryen, tehlikeli... Telefon, tehlikeli... Yürümek, tehlikeli... Ağız açmak, tehlikeli... Yazmak, tehlikeli... Konuşmak, tehlikeli... Ölmek bile tehlikeli, nekrofiller dedi, ölünce gelip seviyorlar adamı... ? Ama cop tehlikeli değil... Yeyip yeyip öyle gidiyorsun maşallah... ? Devlet, diktatörün elinde polis devletine dönüştürüldüğünde, nasıl olsa tüm bunları bileceksiniz... Cop yemek nedir?.. Biber gazı yutmak nasıldır?.. Ya ikisi birden yenirse hani... Öğreneceksiniz... Faşistin menüsüdür... İmam hatip aldatmacası MEHMET MENEKŞE Velilere uygulanan kandırmacaya dayalı anketle okulların dönüşümünün hedeflendiği belirtildi rinin net olarak belirlendiğini ifade eden Balun, velilerin yönlendirildiğini vurguladı. Balun şunları söyledi: “Kız meslek lisesinin de, endüstri meslek lisesinin de, ticaretin, turizmin, öğretmen lisesinin, iletişimin de ortaokulu olsun denilmiş. Ama bunlar ankete iki seçenek koymuşlar. Doğrudan imam hatip ortaokulu da yazılmamış. Diğer tüm liselerin ortaokul bölümleri yok sayılmış. Bizim insanların dini eğitim almaları ile ilgili bir sorunumuz yok. Bunca açılması gereken ortaokul dururken niçin sadece imam hatip ortaokulu açılıyor ve veliler doğrudan veya dolaylı olarak bu okullara yöneltiliyor? Anket sonucuna itibar edilirse Konya’da bir tane bile normal ortaokul açamazsınız. Veliler çocuklarını gönderecek normal ortaokul bulamaz. Görünen o ki laik, demokratik, bilimsel eğitim bitmiştir.” guladığı ankette “Normal müfredat üzerine dini eğitim veren ortaokula göndermek istiyorum” ve “Normal ortaokula göndermek istiyorum” yazılı iki seçenek sunuldu. Bir İl Milli Eğitim yetkilisi, ankete bilinçli olarak “İmam hatip ortaokulu istiyor” gibi bir seçenek konulmayarak velilerin kandırıldığı, velilerin, yüzde 90’ının farkında olmadan veya mahalle baskısıyla “Normal müfredat üzerine dini eğitim veren ortaokulu” işaretlediğini, böylelikle kentteki orta okulların neredeyse tamamının imam hatip ortaokulu olarak açılmasının önünün açıldığını belirtti. Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görevli olan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir yetkili, ankete bilinçli ola ? Konya’da uygulanan yanıltıcı anketle, velilerin yüzde AMASYA Konya’da valilik ona 90’ının çocuklarını dini eğitim veren bir okula göndermek nıyla İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün istediği algısı yaratıldı. Böylelikle kentteki okulların imam ortaokul seçimi yapacak velilere uy hatip ortaokulu olarak açılmasının önünün açıldığı bildirildi. rak “İmam hatip ortaokulu istiyor” gibi bir seçenek konulmayarak velilerin kandırıldığı, velilerin, yüzde 90’ının farkında olmadan veya mahalle baskısıyla “Normal müfredat üzerine dini eğitim veren ortaokulu” işaretlediğini söyledi. Yetkili, anket ile bütün ortaokulların imam hatip ortaokulu şeklinde açılmasını meşrulaştırıldığını açıkladı. ‘Laik eğitim bitti’ Eğitimİş Konya Şube Başkanı Şükrü Balun da yapılan anketin son derece yanıltıcı olduğunu ve yöneticilerin gerçek niyetini ortaya koyduğunu belirtti. Yeni getirilen yasanın 19. maddesinde açılacak ortaokulların türle Kepenk kapattıran ‘örgüt üyesi’ sayılacak Haber Merkezi Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Ekim 2009’da Kayapınar ilçesinde esnafa zorla kepenk kapattırdıkları gerekçesiyle yargılanan ve “terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 6 yıl 3’er ay hapis cezasına çarptırılan M.R.K, A.A. ve Ş.K. ile ilgili verilen kararını inceledi. İnceleme sonunda kararı onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, esnafa eylem çağrıları doğrultusunda, işyerlerini açmamaları yönünde bildirimde bulunup sonuç alan sanıkların, eylemlerinin işleniş biçimi ve niteliğinden hareketle örgütün hiyerarşik yapısına dahil örgüt üyeleri olarak kabul edilip TCK’nin 314/2. maddesi uyarınca “terör örgütü üyesi” olarak cezalandırılmaları gerektiği yönünde görüş belirtti. NTV’de yer alan habere göre Yargıtay kararında, “terör örgütlerince, amaç suçun işlenmesi doğrultusunda cebir ve şiddet kullanarak, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit biçiminde ortaya çıkan yöntemlere başvurulduğu, ‘kepenk kapattırma’ eyleminin de söz konusu yöntemler kullanılarak gerçekleştirildiği” kaydedildi. Beraat kararına itiraz İstanbul Haber Servisi Dink ailesi avukatları, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davaya ilişkin kararı temyiz etti. Bütün sanıklar hakkında verilen kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle kararın bozulması gerektiğini belirten avukatlar, sanıklara “örgütten” ceza verilmesi gerektiğini vurguladı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 17 Ocak tarihinde verilen karar sonrası kısa temyiz dilekçesi veren Dink avukatları, gerekçeli kararın kendilerine ulaşmasının ardından uzun gerekçelerini sıraladı. Dün Çağlayan’daki Adalet Sarayı’na gelerek dilekçesini mahkemeye veren avukatlar, dilekçenin Yargıtay’a gönderilmesini talep etti. Avukat Fethiye Çetin’in de aralarında bulunduğu 3 avukatın imzasının bulunduğu 49 sayfalık dilekçede, 5 yıl süren dava boyunca aile avukatlarının duruşmada yaptığı savunmadan bölümler ve talepler yer aldı. Cinayetin arka planında bir örgütün varlığından bahsedilen dilekçede, sanıklara ‘örgüt üyeliğinden’ ceza verilmediği hatırlatılarak, savcı Hikmet Usta’nın temyiz dilekçesinde ‘örgüte dikkat çektiği’ belirtildi. Dilekçede 19 sanık hakkında mahkemece verilen karara tek tek itiraz edildi. Bütün sanıklar hakkında verilen kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu belirten avukatlar, bütün sanıklara ‘örgütten’ ceza verilmesini istedi. “Örgütten ceza verilsin” Dink ailesi avukatları, sanık Yasin Hayal’e ‘terör örgütü yönetici olmak’, sanık Erhan Tuncel’e, ‘Terör örgüt yöneticisi olmak ve tasarlayarak adam öldürmeye azmettirmek’, sanıklar Osman Hayal, Çoşkun İğci, Zeynel Abidin Yavuz, Mustafa Öztürk ve Tuncay Uzundal’a , ‘Terör örgütü üyesi olmak, tasarlayarak adam öldürmeye yardım etmek’, sanıklar Ersin Yolcu ile Ahmet İskender’e, ‘Terör örgütü üyeliği’, diğer 9 sanığa ise ‘Terör örgütüne yardım ve yataklık’ suçlarından ceza verilmesi gerektiğini belirtti. ‘Hayata Dönüş’ yerinde sayıyor İstanbul Haber Servisi 28 kişinin yaşamını yitirdiği Hayata Dönüş operasyonu kapsamında operasyona katılan 267 jandarma ve görevlinin yargılandığı ve 8 yıldır süren davada yine bir ilerleme sağlanamadı. Sanıkların tümünün ifadesi halen alınmadığı gibi sanıklar da mahkemeye bir türlü getirilemedi. Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada Hayata Dönüş operasyonu kapsamında Ankara ve Çanakkale’de görülen ve askerlerin beraatları ile sonuçlanan mahkeme karar tutanakları sanıkların avukatı tarafından mahkemeye sunuldu. Avukat Güçlü Sevimli de “Oradaki dosyalarla bu dosyanın alakası yok” dedi. Müdahil avukat Oya Aslan ise mahkemenin dosyaları isteyerek beraat kararına dayanak aradığını söyleyerek, “Bu düşüncedeyseniz derhal beraat kararı verin, biz de boşuna gelip gitmeyelim. Davanın esasına bile girmediniz” diye konuştu. Bu arada 8 yıldır sanık askerlere ulaşmaya çalışan mahkemeye dilekçe veren Engin Sarı, kendisinin söz konusu dava dosyası ile isim benzerliği dışında herhangi bir ilgisinin olmadığını belirtti. Emniyet görevlisinin silahından çıkan kurşunla yaralanan memur adalet arıyor Acılı babanın isyanı ABİDİN YAĞMUR ‘Polis doğrudan ateş etti’ HİLAL KÖSE MERSİN Mersin’de Kürtçe türkü söylemediği gerekçesiyle öldürülen sanatçı Sarp Öztürk’ün (38), Irak’a kaçan katil zanlısı iki yıldır yakalanamadı. Bu duruma isyan eden baba İhsan Öztürk, “Benim ciğerim yanıyor. Emekli polis olarak gidip ben mi bulayım? Bu nasıl adalet?” dedi. Sanatçı Sarp Öztürk, çalıştığı barda, istenilen Kürtçe şarkıyı bilmediğini söyleyince, Metin Baydar tarafından öldürülmüştü. Baydar’ın uyuşturucu ticaretinden de sabıkası olduğunu belirten baba Öztürk, “Bakanlık hiç adım atmadı” diye konuştu. Beyoğlu Tünel’de Hrant Dink anmasından dağılan gruba müdahale eden polislerden birinin açtığı ateş sonucu kaval kemiği parçalanan emekli memur Kemalettin Rıdvan Yalın’ın hukuk mücadelesi yaklaşık 4 yıldır sürüyor. Katılmadığı olaylar nedeniyle yargılanıp beraat eden Yalın’ın yaralandığında üzerinde olan ve suç delili olarak adli emanete alınan Birgün gazetesi ve Hrant Dink posteri de iade edildi. Yalın’a ateş eden polis memurunun yargılandığı dava ise İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bugün sonuçlanacak. Cumhuriyet Savcısı Alif Şafak, 4 Mart 2009’da hazırladığı iddianamede, polis memuru Muhammet Gişi’nin “zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılma Davanın 5. oturumunda o dönem Star TV muhabiri olan Görgü tanığı doğruladı C MY B C MY B sı” suçundan cezalandırılmasını istedi. Sanık, “Havaya ateş açma gereği duydum. Bu sırada istemeyerek eğildim ve silahımın ateş aldığını duydum” dedi. Müşteki Yalın ise, “Polis, doğrudan beni hedef alarak ateş etti” diye konuştu. Göktan Bedük tanık olarak dinlendi. Olayı gören Bedük, “Polis arabasından iki polis indi. Biri silahını taş atan göstericilere doğrulttu, bir el ateş etti” dedi. 2008’deki Dink anmasında, bir polis memuru tarafından yaralandıktan sonra hastaneye kaldırılan Yalın, gözaltına alınmış, yargılandığı davada 11 kişi ile birlikte beraat etmişti. Avcı’ya 1.5 yıl hapis ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Odatv ve Devrimci Karargâh davalarında tutuklu bulunan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, “Haliç’te Yaşayan Simonlar: Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitabında, dönemin özel yetkili Erzurum Savcısı Osman Şanal’a iftirada bulunduğu gerekçesiyle 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle