25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MAYIS 2012 PERŞEMBE 4 HABERLER Devlet Bahçeli, 12 Eylül dava dosyasına giren MİT belgeleriyle ilgili çıkan haberlere tepki gösterdi Müjde Şike Yokmuş Müjde, futbolda şike yokmuş. Futbolda şike yok. Siyasette şike yok. Adalette şike yok. İhalede şike yok. Üniversite sınavında şike yok. Devlete memur alma mülakatlarında şike yok. Medyada şike yok. Kısacası, toplumsal yaşamımızın hiçbir alanında, hiçbir etkinliğinde, yolsuzluk, adaletsizlik, adam kayırma, danışıklı dövüş, hile hurda, başka deyişle şike yok. Her yer, her şey pirüpak. Peki öyle ise nedir bu halimiz? Neyse bırakalım öbür alanları futbola dönelim biz. TFF açıkladı, futbolda “sahaya yansımış şike yokmuş”. ??? Şike yok idiyse eğer, bunca insan neden apar topar içeri atıldılar ve hâlâ tutuluyorlar. Şike yoksa eğer, Aziz Yıldırım’ın çilesinin nedeninin sistemin zulmü olduğu resmen tescil edilmiş demek değil midir ve Aziz Yıldırım hâlâ neden içeride tutulmaktadır? Şike iddiaları patlak verdiğinde, birçok kişi birbiri ardından içeri alındığında, olanlara bir türlü akıl erdirememiş, bu işin altında, ne olduğunu anlayamamıştım. Ama bir tek şeyden emindim, futbolda şikenin hesabının sorulacağı falan yoktu. Bu ortamda hangi alanda şikenin hesabı soruluyordu ki futboldaki sorulsundu? Aziz Yıldırım’ın içeri alınmasıyla ilgili bir sürü spekülasyon çıkmıştı ortaya; onlara inanmak güçtü, ama resmi açıklamalara inanmak daha da güçtü. Birisi ya da birileri, ince hesaplarla düğmeye basmıştı, ama sonra ya el altından amacına ulaştığı için ya da birden Fener’i karşısına almanın bedelini görünce vazgeçmişti. Fenerbahçe, şikeci damgasını kabul etmemiş, başkanına sahip çıkıp, direnmişti. İyi de etmişti. Fenerbahçe de, Beşiktaş da, Galatasaray da, büyük camialardır ve haklarını, taraftarlarının onurlarını çiğnetmemelidirler. Bravo Fenerlilere! ??? Şimdi garip bir durumla karşı karşıyayız: Şike yok, tutuklu var. Şike yoksa, adamları şike suçlamasıyla içeride tutmak yanlış. Adamlar haklı olarak içeride tutuluyorlarsa, şike yok açıklaması yalan. Futbolda şikenin ceza görmesi için şüphesi dahi yeterli. Ceza kanununda şikenin ceza görmesi için kuşkuya yer bırakmayacak kanıtlarla ispatlanması şart. Ama TFF “Şike yok” derken Aziz Yıldırım da CMK’ye göre şikeden tutuklu yatıyor. Gel de çık işin içinden! Anlaşıldığı kadarıyla olay şu: Muktedir biri, “Futbol dünyası da benden sorulur” buyurdu. Düğmeye basıldı. Kimileri içeri atıldı. Sonra baktılar ki tepki büyük, pabuç pahalı, çark edildi, şikenin üzerine şal serildi. TFF’nin başına bu işi çözmek için gelen ya da getirilen Yıldırım Demirören, şimdi şaibenin sınırını genişletiyor, 16 kulübü birden disiplin kuruluna sevk ediyor, 58. maddeyi değiştirerek küme düşülmesini engelliyor. Böylelikle sorunu çözüyor mu? Ne gezer! Daha beter, daha içinden çıkılmaz hale getiriyor. Bunun üzerine kimileri de öfkeyle söyleniyor: Şike yoksa da Yıldırım Demirören var. Beşiktaş’ı borca batırarak bırakıp federasyon başkanlığına giden Yıldırım Demirören’le ilgili o sıralarda şu fıkra çok dolaştı ortalarda: Demirören’in TFF Başkanı olduğunu duyan Michel Platini, UEFA toplantısında şunları söylemiş: Yeter, Türkiye Futbol Federasyonu’na başka yaptırım uygulamaya gerek kalmadı. ‘MİT, AKP’nin tetikçisi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12 Eylül davası dosyasına giren ve Çorum, Sivas ve Maraş katliamlarında MHP ve ülkücüleri suçlayan MİT belgelerini haberleştiren Cumhuriyet’i hedef alırken, “Milliyetçiülkücü hareket bu müfteriliği asla affetmeyecektir” dedi. “AKP’nin tetikçisi” diye nitelendirdiği MİT’i el altından basına servis yapmakla suçlayan Bahçeli, “MİT’in elinde ne belge ve bilgi varsa açıklaması namus meselesi haline gelmiştir” çağrısında bulundu. MİT, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin isteği üzerine 12 Eylül davası için 1 Mayıs, Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarına ilişkin ellerindeki belgeleri göndermişti. Cumhuriyet de, mahkeme dosyasında yer alan bu MİT belgelerine ulaşmış ve yayımlamıştı. MİT belgelerinde; Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarının yaşanmasında ülkücüler suçlanmıştı. MİT belgelerine dayanılarak yapılan bu haberler MHP lideri Bahçeli’nin tepkisini çekti. Yazılı bir açıklama yapan Bahçeli şunları söyledi: “12 Eylül 1980 darbesiyle ilgili başlayan hukuki süreç içerinde, milliyetçiülkücü ha ? MHP Genel Başkanı Bahçeli, MİT’i el altından basına servis yapmakla suçlayarak, “MİT’in elinde ne belge ve bilgi varsa açıklaması namus meselesi haline gelmiştir” çağrısında bulundu. reketi zan ve töhmet altına alan kirli ve alçak bir kampanya sürekli mesafe almaktadır. Bilhassa geçmişte, Kahramanmaraş ve Çorum’da meydana gelen ve karanlık ellerin provokasyonu olduğu şüphesiz olan hadiseleri, bugünlerde milliyetçiülkücü hareket üzerine yıkma çabası kepazelikle bile izah edilemeyecek psikolojik operasyon sürecinin bir parçasıdır.” Cumhuriyet’i “Malum bir medya organının ısrarla manşetten verdiği uydurma ve asılsız haberler tekraren geçmişin acılarını ve kabuk bağlamış yaralarını deşmeye dönük sinsi bir kurnazlık olarak görülmelidir” diyerek hedef alan Bahçeli, “Bu utanmazlığın ve dava arkadaşlarımızı suçlayan pervasızlığın millet vicdanında karşılık görmeyeceği muhatapları tarafından iyi bilinmelidir. 12 Eylül öncesinin şiddet ve vahşet tablosundan dolayı mağdur olan milliyetçiülkücü hareketin şerefli mensupları bu müfteriliği asla affetmeyecektir” görüşünü savundu. Dava arkadaşlarının aradan geçen 30 yılı aşkın bir süre sonra bir kez daha suçlanmaya kalkışılmasının “tam anlamıyla aşağılık bir tertip” olduğunu öne süren Bahçeli, 12 Eylül öncesindeki kutuplaşma ve kargaşa nedeniyle herkesin cezasını çektiğini ve hukuken aklandığını söyledi. “Ne var ki, dava arkadaşlarımızı ihtilale neden olan failler olarak bir kez daha gösterme ahlaksızlığı başını kaldırmış durumdadır” diyen Bahçeli, Kahramanmaraş ve Çorum olaylarıyla ilgili devletin, bilhassa MİT’in elinde ne belge ve bilgi varsa açıklamasının haysiyet ve namus meselesi haline geldiğini ifade etti. Bahçeli, “AKP’nin tetikçisi gibi davranan istihbarat teşkilatının, değişik basın ve yayın kuruluşlarına el altından servis yapmaktansa, bunu doğrudan doğruya yerine getirmesi kaçınılmaz bir görevi olarak değerlendirilmelidir” dedi. Belgeleri kasete bağladı Başbakan Erdoğan’ın sevk ve idaresi altında, milliyetçiülkücü harekete yönelen tahrik ve suçlama sürecinin geri planında, MHP’yi etkisizleştirme, itibarsızlaştırma ve sıfırlama çabası olduğunu savunan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçen yılın 27 Nisan’ında başlayan kaset komplosu da bunun bir uzantısı ve tarafları esasen bizce malum olan kirli bir ittifakın rezilce kumpasıdır. Bugüne kadar, partimizi gözden düşürmeye ve marjinalleştirmeye dönük kaset tuzağının vuzuha ermesinde herhangi bir gelişme olmaması, suikastçıların hâlâ ortaya çıkarılamaması, devletin içinde yuvalanmış ve iktidarın yönlendirmesiyle faaliyet gösteren güçlerin varlığını da açıklıkla kanıtlamaktadır. MHP kimin ne yaptığını, hangi ilişki ağlarının tarafı olduğunu ve varlığı üzerinde kimlerin hesap yaptığını net olarak bilmektedir.” Haberler uydurmaymış 13 Mayıs’ta yapılacak İstanbul İl Başkanlığı seçimlerinde birçok aday yarışacak İstanbul CHP’de seçim heyecanı ? İl Başkanı Salıcı, partinin dışa dönük çalışmalara başladığını vurguladı. ALİ AÇAR DÜNYA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ DHKPC OPERASYONU PSAKD yöneticisi 5 kişi tutuklandı SEYFETTİN METE CHP İstanbul il örgütünde 13 Mayıs’ta yapılacak olan il başkanlığı seçimlerinde, birçok aday yarışacak. Eski CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, adaylık konusunda herhangi bir tasarrufu olmadığını söylerken İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ise partinin dışa dönük çalışmalara başladığını vurguladı. SHP döneminde il başkanlığı, CHP’de PM üyeliği de yapan Ali Özcan, gazetemize yaptığı değerlendirmede, son dönemlerde partinin geleneğinde bulunmayan bazı anlayışların geliştiğini belirterek “Siyaset mektepte öğrenilmez, partinin yönetim kademeleri de stajyer siyasetçileri yetiştirme organı değildir” dedi. Kendisinin örgütten başka bir yerden işaret ve icazet beklemediğine dikkat çeken Özcan, şöyle devam etti: “İstanbul il örgütünün iyi yönetildiğine inansaydık adaylığımız gündeme gelmezdi. Yirmiden fazla ilçe örgütünün görevden alındığı, ilçe başkanlarıyla kavgalı, belediye başkanlarıyla küs bir il yönetimi ile seçimlere gitmek CHP’nin kaderi olmamalıdır. CHP 2014 yerel seçimlerinde kendi iç sorunlarını çözmüş, parti içinde sevgiyi ve barışı sağlamış bir yönetimle başarı kazanabilir. İstanbul İl Başkanlığı, CHP iktidarına giden yolda bir mihenk taşıdır. Bu ülkenin Başbakanlık koltuğunda Kemal Kılıçdaroğlu’nu görmek istiyorsak, işe İstanbul’dan başlamak zorundayız.” Çetin Soysal da, İstanbul’u AKP’den kurtarmak için dinamik bir yapının, mevcut iktidarı yoracak bir anlayışın olması gerektiğini belirterek şunları kaydetti: “İstanbul’da açgözlü işadamı, haramzade bürokrat ve üçkâğıtçı siyasetçi egemen. İstanbul il örgütünün ivme kazanması ve anında reaksiyon göstermesi lazım. Öyle bir İstanbul oluşmalı ki gece partilisini uyutmayan değil, kötü bir 92 gazeteci parmaklıklar ardında HÜLYA KESKİN Arkadaşının cenazesine katıldı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, eski çalışma arkadaşı Hesap Uzmanı Halit Abdullah Güleç’in cenazesine katılmak için eşi Sevim Kılıçdaroğlu ile gittiği Bursa’nın Gemlik ilçesinde gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu, Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı yeni yönetmelik taslağında, “lisede evlenilebilir” ifadesinin yer aldığına ilişkin iddialarla ilgili soruya, “Sayın Bakan, böyle bir uygulamayı uygun görüyor mu, görmüyor mu bakmamız gerekiyor. Ben ihtimal vermiyorum. Madem Sayın Bakan sahip çıkmadı demek ki böyle bir uygulama söz konusu değil” yanıtını verdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in Başbakanlık Resmi Konutu’nda yaptıkları gündem dışı görüşmenin anımsatılması üzerine Kılıçdaroğlu, “Sürenin uzunluğu belki dikkati çekmiştir. Onun dışında normal devlet yapılanması içinde Genelkurmay Başkanı her zaman Başbakan’la baş başa görüşebilir” diye konuştu. (Fotoğraf: AA) Hedefi olmalı iktidarı, haramileri ve talancıları uyutmayacak bir yapı olmalı. İstanbul’da ki o direnci caddelere, sokaklara ve meydanlara dökecek bir yönetim anlayışına ihtiyacımız var. İl Başkanlığı’na aday olacak arkadaşlarımız genel merkezle çatışan, reaksiyonu genel merkeze gösteren bir anlayış içinde olmamalı. Aksine hiç kimsenin kıyıda köşede tutulmadığı, herkesin üzerine düşen heyecanı, umut ve hedefini ortaya koyacak yapıda olmalı.” ıtamız Büyükşehir’i almak Yeni dönemde İstanbul İl Başkanlığı’na adaylığını açıklayan mevcut başkan Oğuz Kaan Salıcı ise 26 Şubat’ta yapılan tüzük kurultayının partide bir canlanma yarattığını söyledi. Göreve geldiği günden bu yana partiyi dışa dönük mücadeleye hazırladığını kaydeden Salıcı, “Şu anda ‘2014 İstanbul bizim’ adlı kampayamız Ç ÇORUM Çorum ve Ankara’da DHKPC’ye yönelik düzenlenen operasyonda Pir Sultan Abdal Derneği Çorum Şubesi’nin 5 yöneticisi tutuklandı. Çorum’da 27 Nisan’da Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Çorum Şubesi binasının da aralarında bulunduğu Çorum ve Ankara’daki 9 farklı adrese operasyon düzenlendi. Operasyonda, DHKPC üyesi oldukları öne sürülen Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Çorum Şubesi Başkanı Halil T, Dursun T, Hüseyin T, İbrahim E, Ender Ö. ile Gözde T. Çorum’da, Gözde E. ise Ankara’da gözaltına alındı. 30 Nisan’da tutuklanma talebiyle Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen şüphelilerden Halil T, Dursun T, Hüseyin T, Ender Ö. ile Gözde T. tutuklandı. Çorum’da gözaltına alınan 6 şüphelinin, DHKPC örgütünün Çorum yapılanmasını oluşturmaya çalıştıkları, örgüte eleman kazandırmak için özellikle liseli gençlere yönelik örgütsel eğitimler düzenledikleri ileri sürüldü. var. Seçimlere 2 yıl olmasına karşı hangi ilçeden hangi mahalleden neden oy alamadığımızın gerekçelerini araştırıyoruz. Seçim çalışmalarını son 90 güne değil önümüzdeki 2 yıla yaydık. Çıtamız Büyükşehiri almak” dedi. Başkanlık için ismi geçenlerden DİSK Tekstilİş Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak ise adaylık konusunda arkadaşları ile görüşmelerin sürdüğünü, aday olmak için örgüt desteğinin ve bir programın bulunmasının şart olduğunu vurgulayan Budak, şöyle konuştu: “AKP’den nasıl kurtarılır, bunun geçmişteki deneyimleri nedir? Karşımızda çok güçlü bir iktidar var. CHP’de partililerin ve solun birlikteliğini sağlamak lazım. Parti örgütünü diri tutmak lazım. Parti örgütünün kendini ifade edebileceği önseçim yapabilecekleri, adayları belirleyebilecekleri demokratik siyasal zemin yaratmak lazım. Bütün bunları an latan bir dosyamız mevcut ve bunun çalışmalarını yapıyoruz.” CHP İstanbul İl Başkanlığı için adaylığını açıklayan Op. Dr. Bülent Kerimoğlu ise İl Başkanlığı’nın protokol makamı olmadığını, sokak muhalefetinin de örgütlenmesi gerektiğini söyledi. İl başkanı seçilecek kişinin en az 4 yıl görev yapması gerektiğini ve herhangi birisinin adayı gibi gösterilmemesi gerektiğini belirten Kerimoğlu, “Partinin kurumsal kimliğini oturtana kadar seçilecek olan arkadaşımız görevinin başında kalmalı. İl başkanı örgütün ve partinin il başkanı olmalı. CHP siyaseti hür irade üzerine kurulmuştur. A veya B kişi destekliyor başkan o olmalı denilmemeli. Delege hür iradesini kullanmalı. Seçimlerde ayrıca örgüt çarşaf liste istiyor. Genel Başkan’ın da bu yönde bir sözü var. Yerel seçimler veya milletvekilliği için hiç kimse aday olmamalı” dedi. Türkiye, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne cezaevinde bulunan 19’u yazıişleri müdürü olmak üzere toplam 92 gazeteci ile giriyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), basın özgürlüğünde gerilemenin devam ettiğini vurgularken TUİK verilerine göre ülkemizde toplam 28 bin gazeteci bulunuyor, açılan dava sayısı ise 10 bin civarında. Freedom House örgütünün raporuna göre de basın özgürlüğünde Türkiye 197 ülke arasında 117’inci sırada yer alıyor. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü olmasına karşın, Türkiye’deki basın gözaltılar, tutuklamalar, ağır tazminat cezaları, yayın organlarının kapatılması, sansür ve otosansür ile susturulmaya çalışılıyor. 3 Mayıs 2011’de cezaevlerinde toplam 58 gazeteci tutuklu bulunurken bu yıl tutuklu sayısı 92’ye yükseldi. Türkiye’deki gazetecilerin sayısının neredeyse yarısı kadar açılan dava bulunuyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “hakaret” iddiasıyla bugüne kadar 61 gazeteciye dava açtı. Başbakan’ın dava açtığı isimler arasında İlhan Selçuk, Musa Kart, Oktay Ekşi, Erbil Tuşalp, Şakir Süter, Memduh Bayraktaroğlu, Yıldırım Türker, Tuncay Özkan, Can Ataklı, Altemur Kılıç, Fikret Otyam gibi isimler yer alıyor. Cumhuriyet’e 6 dava açan Erdoğan pek çok gazeteyle de mahkemelik oldu. Başbakan’ın açtığı davalardan 31’i sonuçlandı. Bu davalardan 21’inde Başbakan, 111 bin 500 TL tazminat aldı. Başbakan’ın bu davalarda istediği tazminat tutarı ise 770 bin TL’idi. TGC’den yapılan açıklamada, Türkiye’de basın özgürlüğünü engelleyen hukuki, çalışma mevzuatı ve medyanın yapılanması ile ilgili ciddi sorunların olduğu vurgulandı. Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Yasası’nda çağdaş hukuk tanımlarına uygun iyileştirmelerin yapılması gerektiğine dikkat çekilen açıklamada, gazetecilerin haklarını koruyan Basınİş Yasası’nın ise neredeyse hiç uygulanmadığı belirtildi. Gazetecilere yönelik gözaltı, tutuklama ve saldırıların son bulmasının istendiği açıklamada, özel yetkili mahkemelerin de kaldırılması gerektiği kaydedildi. Basın Konseyi de yaptığı açıklamada, “Var olmayan basın özgürlüğü nasıl kutlanabilir ki?” dedi. Açıklamada iktidarın sistematik baskı ve yıldırma stratejileri yüzünden basın özgürlüğünün hızla irtifa kaybettiği vurgulandı. 61 gazeteciye dava açtı TGC: Yasalar iyileştirilmeli TÜRKASLAN, YAREN VE TAMÖZ 3 11 YIL ARASI HAPİS İSTEMİYLE YARIN YARGILANMAYA BAŞLAYACAK Savcılar faillerin önüne geçti! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüzyılın yolsuzluğu olarak nitelendirilen Deniz Feneri soruşturmasını yürütürken soruşturmadan alınan savcı Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde yarın yargılanmaya başlanacak. Böylece üç savcı, “asil failler” olarak gösterilen sanıklardan önce hâkim karşısına çıkmış olacak. Sincan Savcılığı düzenlediği iddianamede, savcı Nadi Türkaslan’ın “resmi belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanmak” suçlarından 11 yıla, savcı Yaren ve Tamöz’ün de “görevi kötüye kullanmak” suçundan 3’er yıla kadar hapsi istendi. Yargıtay 11. Ceza Dairesi iddianameyi kabul etmişti. Yetkisizlik kararıyla Ankara’dan İstanbul’a gönderilen 20 sanıklı Deniz Feneri iddianamesinin akıbeti ise hâlâ belli değil. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle