17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 MAYIS 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Diyabet Akademisi Hekimler güncel bilgilere ulaşacak İstanbul Haber Servisi Diyabetle ilgili hasta ve hekim odaklı projeler yürüten Lilly ilaçları, internet ortamında “Diyabet Akademisi” kurdu. Üç boyutlu animasyonlarla hazırlanan diyabet akademisine www.lillydiyabetakademisi.com üzerinden ulaşılıyor. Diyabet akademisi ile hekimler, diyabet tedavisi ve ürünlerine ilişkin en güncel bilgilere tek bir tıkla ulaşabilecek. 7 Felçli hastalara robot desteği ŞULE KÖKTÜRK Dünyada Almanya, Meksika ve Rusya’dan sonra 4. sırada yer alan ROMATEM Bostancı Kliniği’nden Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, günümüzde fizik tedavi alanında özellikle robot ve yardımcı teknolojinin çok geliştiğini belirterek, yarı felçli hastalarda uygulanan fizik tedavi ile zamanla kişinin kol veya bacaklarını oynatmaya başlayabildiğini söyledi. Dünyanın 4. sıradaki fizik tedavi merkezi ROMATEM Bostancı, geçen hafta resmi açılışını yaptı. ROMATEM Bostancı’yı 4. yapan, el ve ayak, omuz, kollar ve parmaklarla ilgili robotlar ile hem yetişkinler hem de çocuklar için tasarlanmış robotların hepsinin bir arada bulunması. Bu özelliklerin hepsini bir arada bulunduran kliniğin doktorlarından Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, var olan robotlarla hem felç olan hastaların günlük yaşamda kendi işlerini yapabilmesi için olanak sağlandığını, hem de bu robotların tedavi olanağı sunduğunu anlattı. Kalyon, robotların, beyin ve omurilik hasarı geçirmiş hastalar başta olmak üzere hareket sisteminin çeşitli rahatsızlıklarında kullanıldığını belirtti. Yargıtay’ın İfade Özgürlüğüne Desteği Alışkanlıklarımızdan vazgeçmeye; saplantılarımızı değiştirmeye hazır mıyız? “Değiliz” diye yanıt verecekler, ülke nüfusunun büyük çoğunluğunun “bebek katili” ya da “30 bin kişinin katili” olarak görmeye şartlandığı Öcalan için, bazı Kürt asıllı yurttaşların “Sayın” diye seslenmesini suç saymıyor. İşlediği eylemler nedeniyle İmralı Adası’nda ömür boyu ağır hapse hükümlü olan Öcalan’la ilgili gibi görünen karar; aslında ifade özgürlüğünün sınırlarını açtığı için, biz Öcalan karşıtları açısından da önemlidir. Kaç kişi, üstelik yargının haklarında bir duruşma bile yapmadığı ya da Cumhuriyet savcılarının polis fezlekelerine dayanarak verilen terör eylemleri savı ile suçlanarak Silivri zulümhanesinde tutukludurlar? Onların cezaevlerindeki durumlarını birebir görmüş, kendilerinden dinlemiş birisi olarak; zaman zaman; adlarına terör suçlarına bakmak için oluşturulmuş Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’ndeki davalar nasıl biterse bitse de, şu “şüpheli” denilenlerin dosyaları bir an önce nihai karar için Yargıtay’a gitmiş olsa diye düşündüğümü biliyorum. Hangi aşamasında olursa olsun Türk adalet sistemine beslenilen güvenin ne yazık ki sarsıldığını, anketleri yanıtlayan geniş halk kitlelerinin verdiği yanıtları okuyarak öğreniyoruz. Kuşkusuz o yanıtları dikkatle okumaları gerekenlerin ön safında Adalet Bakanı da, HSYK kurumunun mensupları da, bizzat hâkim ve savcılar da olmalıdır. Yönettikleri duruşmaların dosyaları iktidarın emrindeki polis tarafından hangi amaçlarla hazırlanmış olursa olsun, önünde sonunda ifade özgürlüğü şemsiyesi altına sığınmış bir masumu suçlu yapabilir. Ya da üzerine yapıştırılmak istenilen “terörist yaftası”nı çıkarıp atmasına yardım edilebilir. Öğrenmek istediğim, ifade özgürlüğü gibi günümüzün en kutsal kavramını kullanmış gazetecilerin, öğretim üyeleri ya da öğrencilerin hürriyetlerine kavuşacakları sorusuna verilebilecek yanıttır. ..Ve elbette, “ifade özgürlüğü değil, terör eylemidir” denilerek onlarca suçsuz yurttaşın, siyasal iktidarın acımasız anlayışının kurbanları olarak, maruz kaldıkları işlemlere ne zaman son verileceğidir? Bir Büşra Ersanlı ya da Ayşe Berktay ne zamandan beri tutukludur? Balbay, Özkan ya da Diyarbakır’ın ünlü cezaevinde yatmakta olan Kürt gazeteciler Vedat Kurşun, Ruken Ergün, Ozan Kılıç gibiler nicedir parmaklıklar arkasındadırlar? Müyesser Yıldız daha kaç gün kaplumbağa sırtında TÜBİTAK’tan gelecek yanıtı bekleyecektir? Bir ülkede ifade özgürlüğünün varlığı ya da yokluğu, siyasal iktidar sorumlularının kürsülerdeki nutuklarının desibeli ölçülerek değil; sıradan yurttaşların yazılarına, konuşmalarına ambargo uygulanıp uygulanmaması ile belirlenir. Nefesiniz kesilmesin Uyku apnesi ciddi sağlık sorunlarına neden olurken uzmanlar şikâyeti olanların mutlaka bir kliniğe başvurmalarını öneriyor Rahatsızlık, cinsel sorunlar, kalp krizi, inme, hipertansiyon ve şeker hastalığının yanı sıra ölümlere dahi yol açabiliyor. İstanbul Haber Servisi Uykuda solunumun her hangi bir nedenle 510 saniyeden daha fazla durmasına yol açan “Uyku Apnesi” uykudan dinlenmemiş olarak kalkmaya, cinsel sorunlara, kalp krizine, inmeye, hipertansiyona, şeker hastalığına dek ciddi hastalıklara hatta ölümlere dahi yol açabiliyor. Uzmanlar, gece boyunca apnelerin, ataklar şeklinde devam etmesi, saatte ortalama 5 defadan daha fazla tekrarlamasının anormal olarak değerlendirildiğini anımsatarak, bu hastaların mutlaka uyku kliniğine başvurmaları ve tedavi olmaları gerektiğini söylediler. den olmadığı halde gece bir veya daha fazla tuvalete kalkma, bunlara bağlı olarak baş ağrısı, sinirlilik, kişilik değişikliği, huysuzluk, çabuk yorulma, genel isteksizlik hali ortaya çıkar” olarak sıraladı. Uyku apnesi sendromu başta olmak üzere bazı uyku hastalıklarının erkeklerde ve kadınlarda cinsel istek azalmasına neden olduğunu anımsatan Altıntaş, “Horlama ve uyku apne hastalarının bir kısmı hekime cinsel yetersizlik sorununu araştırırken ulaşırlar. Uyku apne sendromu tanı ve tedavisini takiben de cinsel sorunları çoğunlukla ek bir tedavi gerekmeksizin kendiliğinden düzelir” diye konuştu. Altıntaş, solunum problemleri uykuda oluştuğu için hastanın kendisi durumdan haberdar olmadığını kaydetti. Tüp bebek sayısı yetersiz SİBEL BAHÇETEPE NT Tıp Merkezi’nden Nöroloji Uzmanı Hülya Altıntaş, uyku süresince meydana gelen apne sayısı arttıkça, vücudun daha çok süre oksijensiz kaldığını, bu durumda tüm organlarda, özellikle yaşam için önemli olan beyin, kalp ve kan dolaşımı sisteminde önemli hasarların meydana geldiğini söyledi. Altıntaş, hastalığın belirtilerini “Şiddetli horlama, uykudan dinlenmemiş, yorgun kalkma, sabahları şiddetli ağız kuruluğu, eski Ülkemizde 1 yılda 40 bine yakın tüp bebek yapılıyor oysa yapılan araştırmalara göre bu rakamın 150 binlerde olması gerektiği belirtiliyor. Uzmanlar, çocuk sahibi olamayan birçok çiftin hekime başvurmadığını, bunda bilgi eksikliği, ne zaman ve nereye gidileceğinin bilinmemesi, yanlış yönlendirmeler, ekonomik zorluklar, erkeğin sorunu yalnızca kadına bağlaması gibi çok sayıda faktörün etkili olduğunu vurgulayarak “Tüp bebek tedavisinde doğru zamanda ve doğru merkez çok önemlidir” diyor. Acıbadem Tüp Bebek Merkezleri Koordinatörü Prof. Dr. Bülent Tıraş, ülkemizde 120’ye yakın aktif tüp bebek merkezi olduğunu ve bu sayının da yeterli olduğunu kaydetti. Tıraş, özetle şunları söyledi: “Çiftler yeteri kadar hekime gitmiyor. Bunun birçok nedeni var. Bilgi eksikliği halen sorun. Ekonomik zorluklar nedeniyle de bu tedavi aksayabiliyor. Bütün bunların aydınlatılması gerekir. Hem topluma hem de tıbbi kesime bu konuda bir bilgi vermeyi planlıyoruz.” Reflü çürüğe yol açabilir İstanbul Haber Servisi Ağza acı su gelmesi olarak tanımlanan reflü diş çürüklerine de zemin hazırlıyor. Diş hekimleri, reflü nedeniyle ağızdaki asit miktarının dişlerde aşınmalara yol açtığı, bu aşınmaların uzun süre olmasının da diş dokularında ciddi madde kayıplarına yol açtığını söylediler. Protez ve İmplantoloji Uzmanı Diş Hekimi İlker Arslan, reflünün en önemli belirtisinin ağızda acı su ve yanma hissi olduğunu belirterek “Özellikle sabahları uyandığında ağızda kötü koku ve kötü tat oluşur. İlerleyen dönemde ağızdaki asit miktarının fazla olması dişlerde aşınmalara neden olmaktadır. Aynı zamanda cerrahi işlemler sonrasında iyileşme süresi uzamakta ve enfeksiyon riski artmaktadır” dedi. Tüketim çılgınlığı mutsuzluk nedeni İstanbul Haber Servisi Çağımızın en büyük problemlerinden biri olan tüketim çılgınlığının “doyumsuzluk” nedenli olduğu, sanılanın aksine “Ne kadar çok şeye sahip olursak, o kadar çok mutlu oluruz” düşüncesinin insanları zamanla mutsuzluğa sürüklediği belirtildi. Uzmanlar “Ailenizle ve arkadaşlarınızla vakit geçirmeyi ihmal etmeyin. Sosyal etkinliklere katılın, aktivitelerde bulun, yürüyüşe çıkın, kitap okuyun, aşırı uykudan kaçının, hobiler edinin” dediler. Psikolog Ayşe Yanık Knudsen, çoğu zaman sahip olduklarımızın yeterli gelmediğini, yeme, içme, barınma, sağlık, giyinme ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılayabilsek de yeni arayışlar içine girdiğimizi anımsatarak “Aşırı yemek yiyoruz, çok alışveriş yapıyoruz, çok fazla seksüel ilişki arıyoruz ve hep daha fazlasını istiyoruz. İş yerinde doyumsuzluk yaşıyor, kariyer ve yükselme hırsıyla başarı Uzmanlar çağımızın temel sorununun ruhu mu bitirdiğine dikka zu yiyip t çekiyor ya giden yolda hatalar yapıyoruz. Para kazandıkça daha çok para kazanma isteği oluşuyor. Bu nedenle strese giriyoruz, yaşamımızı yaşanmaz şekillere sokuyoruz, çok az şeylerden zevk alıyor doyumsuz ve şikâyetçi oluyoruz. Sonuç olarak ise yine mutsuz hissediyoruz” dedi. Türkiye’de 6 bin kişide kalıtsal kanama bozukluğu hastalığı var Akromegeli Erken tanı önemli İstanbul Haber Servisi Erişkinlik döneminde hipofiz bezinde oluşan tümör nedeniyle büyüme hormonunun aşırı salgılanmasından kaynaklanan bir hastalık olan Akromegali ülkemizde 1600’e yakın hastada görülüyor. Akromegali ile Yaşam Derneği Başkanı Mehmet Özden, hastalığın sinsice ilerlediğini belirterek, “Hastalık nedeniyle kemik ve organlar büyüyor. Buna bağlı olarak hastada her geçen gün yeni bir sağlık sorunu oluşuyor, yaşam kalitesi düşüyor. Bu nedenle erken tanı ve tedavi önemli” dedi. Hemofili ömür boyu sürüyor Uzmanlardan ‘ağrı’ uyarısı İstanbul Haber Servisi Sinirlerin hasar görmesine neden olabilecek birçok hastalık ya da olay sonucu ortaya çıkan, kronik bir ağrı olan “nöropatik ağrı” en çok diyabetli hastalarda ve kronik bel ağrısı olanlarda görülüyor. Prof. Dr. Ersin Tan, sürekli devam eden yanma, karıncalanma, batma, elektrik çarpar gibi ve donma şeklinde ağrıların olan hastaları uyararak, “Böyle bir hastaya basit bir ağrı kesici verildiğinde hiçbir faydası olmaz. Doktora başvurulmalı” dedi. Nöropatik Ağrı Platformu (SNAPS), www.agrinitani.com adresinde konuyla ilgili hastaları bilinçlendirmeyi amaçlıyor. SİBEL BAHÇETEPE Sağlık testleri hayat kurtarıyor İstanbul Haber Servisi Tıbbi gelişmeler ve teknolojinin sağladığı erken tanı sayesinde artık ölümcül hastalıklardan dahi en az yara alarak kurtulmak mümkün. Bizi erken tanıya götüren tıbbi testler neredeyse hayatımızın vazgeçilmezi oldu. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Sedat Karaosmanoğlu, kadınların “altın devrinin uzatılması”, “kanserlerin erken teşhis edilmesi”, “yaşlanmanın geciktirilmesi” ve “güzel ve huzurlu bir yaşamın sağlanması” için kadınların yaşlarına göre çeşitli testler yaptırması ve aşı olması gerektiğini söyledi. Dr. Karaosmanoğlu, “hastalık yoktur hasta vardır” deyişini anımsatarak kişiye uygun testler yapılabileceğini söyledi. Kadınların adolesen dönemine kadar herhangi bir sorun olmadıkça tetkik yaptırmasının gerekmediğini belirten Karaosmanoğlu, kadınların yaşlarına göre mutlaka yaptırması gereken testleri ve aşıları şöyle sıraladı: ? Cinsel yaşam başlamadan önce, HPV denilen, rahim ağzı kanserine karşı koruyucu aşı 3 doz yaptırılmalı. Cinsel yaşam başladıktan sonra ise rahim ağzından yılda bir smear örneği alınmalı. ? 2030’lu yaşlarda, evlenme ve çocuk sahibi olma aşamasında kızamıkçık ve Hepatit B tesleri yaptırılıp bağışıklık yoksa, rubella, Hepatit B ve tetanoz aşıları yaptırılmalı. ? 35 yaşa gelindiğinde, tarama amaçlı mamografi ve meme ultrasonu ile kemik yoğunluğu tetkikleri yapılmalı. ? 40’lı yaşlarda mamografi ve meme ultrasonu testleri her sene yapılmalı. Bu yaşlada yapılacak checkup programlarına üreme sağlığını ilgilendiren tiroidle ilgili hashimato hastalığını ortaya koyabilecek kan tahlilleri eklenmeli. ? Ülkemizdeki ortalama menopoz yaşı olan 48 yaş öncesi, 45’li yaşlarda LH, FSH ve E2 denilen kadınlık hormonlarına bakılmalı. Kemik yoğunluğu tetkiki tekrarlanmalı, 35 yaştaki ile kıyaslanmalı. Mamografi ve meme ultrasonu her yıl tekrarlanmalı. 54 yaşına kadar östrojen hormonunu yerine koyma tedavisi yapılmalı. 50 yaş sonrasında jinekolojik kanserleri araştırmaya yarayan kan testleri yapılmalı. Batın ultrasonu ve kciğer filmi çekilmeli. Vücutta ortaya çıkan her türlü kanamanın, pıhtılaşma sisteminin bozuk olması nedeniyle zamanında durdurulamaması olarak bilinen “hemofili” hastalığı ülkemizde 6 bine yakın kişide görülüyor. Hekimler, hastalığın erken tanı, tedavi ve takibinin önemli olduğunu, doğru merkezlerde, doğru kişilerin elinde tedavi ile hastaların hiçbir sıkıntı yaşamadan hayatlarına devam edeceğini belirterek, ülkemizde hemofili merkezinin hayata geçirilmesi gerektiğini söylediler. Türkiye Hemofili Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Zülfikar, “Hastaların kanamaması, yakınlarının ağlamaması, toplumun da bu hastalıktan dolayı yaralanmamasını istiyoruz. Hastaların 24 saat gidebileceği bir merkez olmalıdır. Hastaların erken tanı, tedavi ve takibi önemlidir. Bu merkezlerde doktorlar, hemşireler yalnız bu soruna odaklanmalıdır” diye konuştu. Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR Yurdumuzda sağlık alanında pervasızca yapılan ve denetimsiz kalan bilgi kirliliği süregeliyor ve asla engellenemiyor. Hiçbir kurumun gücü yetmiyor buna. Denetim yetersizliğinden hatta yokluğundan diyebiliriz yararlanan kişiler gazetelerde ve TV kanallarında (10 kadar TV kanalı sayabildim) hiçbir bilimsel temeli olmayan ilaçların pazarlamasını yapıyorlar. Kanseri yok eden, tüm damarları açan, diyabeti, hipertansiyonu kontrol eden, iktidarsızlığı gideren ilaçlar sunuluyor halka; verilen ve danışma hattı olarak sunulan telefonları ararsanız ilaçlar adresinize gönderiliyor. Kendimi tanıtmadan bunlardan birine telefon ettim. Bir iki şikâyet söyledim. Öyle muayeneye, teşhise filan gerek yok. Karşımdaki kişi “Amca adresini ver hemen Sağlıkta Tehlikeli Bilgi Kirliliği gönderelim, küçük kutu 139, büyük kutu 375 lira, ama bunlar birer aylık, her ay yinelemelisiniz” dedi. Her derde deva ilaçlar bunlar. Harika değil mi? Böylesine bir özgürlük ve pervasızlık içinde yapıyorlar bu şarlatanlığı. “Dr” unvanlı bir zatı muhterem(!) yanına bir eczacı, bir de farmakolog alarak bu icrayı habaseti gerçekleştiriyor. Bunun gibi “Dr” olmayan profesör unvanlı iki kişi de bir haber kanalında doğa ilaçları sunuyor halka. Pişmiş soğanla, maydanozlimon karışımı ile, havuçla, keten tohumu ile, zencefil, aslanpençesi, ebegümeci, kestane balı ve doğa eczanesinin türlü çeşitli ilaçları ile muhteşem sonuçlar alınıyor. Ne tansiyon derdiniz kalıyor, ne diyabet, ne de iktidarsızlık... Telefon edip ulaşanlar şükranlarını, minnettarlıklarını arzediyorlar. İnanmıyor musunuz, peygamber efendimizin ikinci eşi de bunları kullanıyordu... Binlerce yıldır kullanılıyor. Almanya bunu onayladı. Amerika kullanıyor. Biz hâlâ bilmiyoruz. Bu sunucuların satış mağazaları var. Emrinize ve siparişlerinize amadeler. Adanalı bir doçentin adaşım gibiYenibosna’da satış mağazası var, dolup taşıyor. Alpha Rice var, Oloropin var, Reishi mantarı var... En yenisi Clavis panax! Bir ara yasaklandığı duyuruldu ama yeniden ekranlarda görmeye başladık. Var oğlu var!.. Bu defa fiyat düşürüldü, sürümden kazanacaklar kuşkusuz. Taşların verdiği şifadan da haberdar olduğunuzu sanırım. Doktora, teşhise falan gerek yok, siz bildirin şikâyetlerinizi ilaçlar ayağınıza gelsin. Peki Sağlık Bakanlığı, RTÜK, Tabipler Birliği, Tarım Bakanlığı ne yapıyor bu manzara karşısında mı diyeceksiniz? Hepsine ulaşmaya çalıştım. Hiçbir cevap alamadım. Milyonları aldatma özgürlüğü devam ediyor. Sanırım sizler gibi seyrediyorlar. Belki aralarında bu tavsiyelerden yararlananlar vardır. Tedavi aracı olarak pazarlanan bu bitkiler, otlar ve ilaçların etkinliği ve güvenilirliği kontrolden geçmiş ve bilimsel olarak kanıtlanmış mıdır? Olabilir mi? Sormayın bunu. Başbakan’ın adının da karıştığı Altın Çilek hikâyesini de duymuşsunuzdur. Sağlık Bakanlığı’nda ve oldukça iyi bir mevkide görev yapan güvendiğim bir öğrencime telefonla bu durumu ve kaygılarımı bildirdim. “Hocam Sağlık Bakanı’na siz bir mektup yazar mısınız?” dedi. Bir [email protected] C MY B C MY B cevap veremedim, suskun kaldım. Şimdi siz bu yazımın bir ihbar olarak kabul edilebileceğini düşünürsünüz değil mi? Yanılırsınız. Böyle bir şey olamaz, hatta bu programları yapanlar bundan önceki iki örnekte olduğu gibi (kök hücre, akupunktur) itibarlarını kırdığım için beni ve gazetemi mahkemeye bile verebilirler. Mahkemede halka büyük bir sağlık hizmeti sunduklarını iddia edebilirler. Bu bahar yaz günlerinde size sağlıklı günler ve her alanda maruz bulunduğunuz aldatmacalardan korunabilmenizi diliyorum. Not: Gazeteler anlamını iyi kavrayamadan ALS hastalığı ile ilgili bir haber verdiler. Hastaların kafasında bir “acaba” belirdi. Oysa bu sadece genetik natürdeki hastalarda yeni sorumlu bir genin bulunuşunu haber veriyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle