17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 MAYIS 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Düşük zam dışında teklif gelmeyince KamuSen, KESK, Birleşik Kamuİş’in yanı sıra MemurSen de katıldı Memur bugün grevde ? Ek ödeme, yan ödeme, taban aylık zamları, aile yardımı, toplusözleşme ikramiyesi, tazminatları hayal olan kamu çalışanları bugün iş bırakıyor. MUSTAFA ÇAKIR ‘HÜKÜMET S&P’YE KIZIYOR, AMA...’ Memurlar adı na topl usözleşme görüşmelerini yürüten heyetin başkanlığını yapan MemurSen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, uzlaşmazlık tutanağının imzalamasının ardından genel merkezde bir basın toplantısı yaptı. Gündoğdu, “Hükümet, kredi derecelendirme kuruluşları yalan söylüyor, diyor. Bize verdikleri teklif kredi derecelendirme kuruluşunu doğruluyor. O zaman ekonomide büyük bir sorun v a r a m a b i z d e n s a k l a nı y o r ” d e d i . B u a r a d a TMMOB ile TTB’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda meslek ve sivil toplum örgütünün destek verdiği grevle ilgili olarak açıklama yapan DİSK, kamu çalışanlarının yanında olduğunu belirtti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya da dün KESK, Türkiye KamuSen ve Birleşik Kamuİş başkanlarını ziyaret ederek bugünkü işbırakma eylemine destek vereceklerini bildirdi. Arjantin’den Merkez Bankacılığı Dersleri İktisat dünyası bölünmüş durumda. Küresel krizi aşmak için en uygun reçete hangisi: Daraltıcı makro politikalar yoluyla istikrar mı; genişleyici politikalar yoluyla büyüme ve işsizlikle mücadele mi? Özünde son derece sınıfsal bir tercih içeren bu soruya iktisatçılar öznel olarak kabullendikleri ideolojik paradigma uyarınca çözüm üretme uğraşı içerisinde. Bu noktada uluslararası deneyimler elbette son derece önemli dersler içeriyor. Bunlardan birisi de Arjantin’in 2011 Ekimi’nde yeniden göreve seçilen Devlet Başkanı Cristina Krichner’in öncülüğünde uygulamaya geçtiği yeni merkez bankacılığı yasası ve deneyimleri. Bu yazımızda henüz çok yeni bir uygulama olan Arjantin para politikası arayışlarını ve kökenlerini sizlerle paylaşmaya çalışacağım. ??? Merkez bankacılığı son yirmi yıl boyunca dogmatik bir inanç saldırısının esiri oldu: Merkez bankalarının biricik görevi fiyat istikrarıdır. Arzyönlü, muhafazakâr iktisat öğretisinin gerçek dışı varsayımlarına dayalı, hayali kapitalizm modellerinin ürünü olan bu yaklaşım, para otoritesini gerek finansal istikrar, gerek büyüme, gerekse de işsizlikle mücadele gibi makro ekonomik karar mekanizmalarından tümünden vazgeçmeye zorlayarak; görevi sadece enflasyon tahminleri yapmak olan, tahminleri şaşınca da tek sorumluluğu “rapor yazmak”tan ibaret, edilgen bir kuruluşa dönüştürmüş idi. Neoliberal düşüngünün, öncelikle finans sermayesinin çıkarlarını gözeten bu öğretisi uyarınca döviz rejimleri piyasanın dalgalanmalarına bırakılmış; maliye politikası ise akıl almaz sertlikte bütçe hedeflerine indirgenerek, derecelendirme kuruluşlarının kaprislerine terk edilmiş idi. Aslında küresel sermaye piyasaları ve onların yönlendiricisi finansal yatırım tekellerine bağımlı hale dönüşen merkez bankaları, “bağımsız” addedilerek, her türlü demokratik denetimden ve şeffaflıktan uzaklaştırılmış idi. Hazırlanan “enflasyon raporları”, piyasa “oyuncularına” verilen “sinyallerin” gizli simgeler ve söz oyunlarıyla bezenmiş bir görsel medya şölenine dönüşürken gerçek anlamda yatırımüretimistihdam kazanımlarını içeren makro ekonomik politikalar, “bunlar merkez bankasının işi değildir” küstahlığıyla, başkalarının sorumluluğuna terk edilmekteydi. Nestor Krichner’in 2003 yılında başkan seçilmesinin ardından Arjantin gerek para, gerek döviz kuru rejimi, gerekse tüm makro ekonomik politikaların bütünlüğü açısından yepyeni arayışlara girdi. Neoliberal düşüngünün piyasayı kutsayan dogmalarının yerini, Arjantin ekonomisinin yapısal sorunlarını ve Latin Amerika’nın tarihsel gerçeklerini gözeten politika arayışları aldı. Sabit ve istikrarlı reel döviz kuru; faiz dışı maliye politikasında sosyal harcamaları gözetecek biçimde yeniden tanımlayan Copa Cabana Bildirgesi; istihdamı arttırmaya öncelik veren yoksullukla mücadele programları gibi uygulamalar bu arayışların ürünü oldu. Çoğunlukla bu bağımsızlığın ürün olarak Arjantin ekonomisi, 20032011 arasında yıllık ortalama yüzde 7.5 reel büyüme kaydetti; işsizlik oranı 2001 krizinden bu yana yarı yarıya azaltıldı; enflasyon oranı ise tarihsel ortalamasının altına çekildi. Küresel krizden çıkış reçetelerinin tıkandığı 2010 sonunda, Cristina Krichner, merkez bankası başkanını değiştirerek para politikasına makro istikrar ve büyüme doğrultusunda yön verilmesini sağlayacak yeni bir ekibe devretti. Yeni Başkan Marco del Pont, merkez bankası yasasında değişikliklere giderek Arjantin merkez bankasının sadece fiyat istikrardan değil, aynı amanda büyüme ve yatırımlara yönelik kredi tahsisi ve finansal istikrarın sağlanması konusunda sorumluluk alacak şekilde görevlendirilmesini sağladı. Ley Organica adıyla anılan yeni program doğrultusunda Arjantin merkez bankası şimdi “nihai borç verici” ve “para otoritesi” kimliğiyle yepyeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor. Ley Organica altında Arjantin para programını, ülkemiz adına gerekli dersleri (Türkiye’nin yapısal koşullarını özenle gözeterek) çıkartabilmek amacıyla ilgiyle izleyeceğiz. ANKARA Hükümetin, 2012 yılı için yüzde 3.5+4, 2013 yılı için de yüzde 3+3 zam önerisi kamu çalışanlarını öfkelendirdi. Toplusözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanmasının ardından kamu çalışanları bugün yurt genelinde iş bırakıyor. Daha önce grev kararını açıklayan Türkiye KamuSen, KESK ve Birleşik Kamuİş’in yanı sıra MemurSen’e bağlı EğitimBirSen de işbırakma kararı aldı. Hükümet ile memur konfederasyonları arasındaki toplusözleşme görüşmeleri önceki gece geç saatlere kadar sürdü. Hükümet, teklifinden geri adım atmadı. Memur konfederasyonları bu teklifi kabul etmeyeceklerini açıkladı. Anlaşma sağlanamaması üzerine aynı zamanda Kamu Görevlileri Sendikaları heyet başkanı da olan MemurSen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Pakistan’da bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı aradı, hükümetin teklifini yükseltmesini istedi ancak bir sonuç alamadı. Başbakan Erdoğan, “cari açık, bütçe açığı, orta vadeli plan hedefleri”ne dikkat çekerek kamu mali disiplinini bozamayacaklarını, bunun son teklifleri olduğunu söyledi. Anlaşma sağlanamaması nedeniyle toplantı ve tespit tutanakları imzalandı. MemurSen yarın Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvuracak. Kurula gidiyor KESK ve KamuSen: Taleplerimiz duyulmadı KESK Genel Başkanı Lami Özgen: Emekliler ve 4C’lilere ilişkin olanlar da dahil ek ödemelerle ilgili taleplerimiz dikkate alınmadı. Aile yardımı, toplusözleşme ikramiyesi, çocuk yardımı konularında hükümet bir teklif sunmadı. Yemek yardımı, yol yardımı, ek ödeme, yan ödeme, taban aylık, tazminatlar... Teklif bile yok. Aldığımız grev kararının ne kadar isabetli olduğunu gördük. Bütün illerden olumlu tepkiler alıyoruz. Kamu çalışanları hükümetin bu alaycı yaklaşımına tepkili. Grevimiz yasal. Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk: Hükümetin teklifi, Ocak 2012’den itibaren en düşük devlet memuru maaşında 39 TL, Temmuz 2012’de 58 TL, ortalama devlet memuru maaşında Ocak 2012 tarihi itibarıyla 60 TL, temmuz itibarıyla 72 TL, Ocak 2013 itibarıyla en düşük devlet memuru maaşında 45 TL, Temmuz 2013 itibarıyla 46.5 TL, ortalama devlet memuru maaşında da Ocak 2013 itibarıyla 57 TL, Temmuz 2013 itibarıyla da 58.5 TL artış sağlayacak. Toplusözleşme “hayal kırıklığı” yarattı. MemurSen de hayal kırıklığı yaşadı. Siyasi iktidara güvenerek sendikacılık yapılmayacağını anlamışlardır. İş bırakma eylemi temel hakkımız. 5 gün içerisinde vereceği kararlar kesin nitelik taşıyan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu 11 üyeden oluşuyor. Bakanlar Kurulu heyetin 6 üyesini doğrudan kendisi belirliyor. Ayrıca Bakanlar Kurulu sendikaların önerdikleri 7 öğretim üyesinden birisini de yine kendisi seçiyor. 29 Mayıs’a kadar kararını verecek olan kurulun başkanlığını Sayıştay Başkanı Recai Akyel yapacak. Kurulun üyeleri de şöyle: İlhan Hatipoğlu (Maliye Bakanlığı), Erhan Usta (Kalkınma Bakanlığı), Cavit Dağdaş (Hazine), Şaban Talaş (Devlet Personel), Hacı Bayram Tombul (MemurSen), Hüseyin Rahmi Akyüz (MemurSen), İsmail Koncuk (KamuSen), Ali Kılıç (KESK), Prof. Dr. Sedat Murat, (İstanbul Üniversitesi), Doç. Dr. Aydın Başbuğ (Gazi Üniversitesi). MemurSen Genel Başkanı Ah met Gündoğdu sonucu değerlendirirken “Ek ödeme yok, eş yardımında artış yok, taban aylığa zam yok, 4C’liye zam yok, emekliye zam yok, toplusözleşme ikramiyesine zam yok, yok, yok, yok” dedi. EğitimBirSen olarak bugün iş bırakacaklarını belirten Gündoğdu, “KamuSen ve KESK ile aynı gün, MemurSen de isyan etti aynı amaçla iş bırakma eylemi yapacağız, ama aynı mekânlarda basın açıklaması yapmayacağız” diye konuştu. Gündoğdu tepkisini dile getirirken “İktidarın 1. yılı, sabırlı olun, 3 yıl sonra, 5. yılı, 7. yılı, 9. yılı, 10. yılı, sabır, sabır... Sabır taşı çatlıyor” dedi. DİSK Genel Başkanı Erol Ekici de yaptığı yazılı açıklamada, kamu çalışanlarının yanında olduklarını açıkladı. OECD’den enflasyon vurgusu ? Türkiye’nin bu yılki enflasyon tahminini yüzde 7.9’dan 9.2’ye çıkaran kuruluşa göre Avrupa’daki kriz nedeniyle para girişi azalabilir. Ekonomi Servisi Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Türkiye’nin 2012 büyüme tahminini yüzde 3’ten yüzde 3.3’e çıkarırken enflasyon tahminini de yüzde 7.9’dan yüzde 9.2’ye yükseltti. OECD tarafından yayımlanan 2012 İlk Çeyrek Ekonomik Görünüm raporuna göre Türkiye’de gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) 2013’te yüzde 4.6, enflasyonun ise yüzde 7.2 olması bekleniyor. Geçen yıl kasım ayında yayımlanan bir önceki raporda 2013 yılı büyüme tahmini yüzde 4.5, enflasyon tahmini ise yüzde 6.5 olarak açıklanmıştı. Raporda, Türkiye’nin cari açığının GSYH’ye oranının 2012’de yüzde 8.9 seviyesinde, 2013’te ise 8.4 seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor. Türkiye’de işsizlik oranının ise bu yıl 9.5, gelecek yıl ise yüzde 9.1 oranında olması öngörülüyor. Rapora göre, Avro bölgesindeki belirsizlikler derinleşir, petrol fiyatları beklenenin üzerinde hızla yükselirse Türkiye, dış finansmanı bulmakta zorlanabilir ve büyüme daha düşük seyredebilir. OECD ülkelerinin bu yıl yüzde 1.6, gelecek yıl yüzde 2.2 büyümesi beklenirken, Avro bölgesinin ise bu yıl yüzde 0.1 daralması, 2013’te ise yüzde 0.9 büyümesi bekleniyor. Dünya gençliğinin yüzde 13’ü işsiz Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) son raporu, dünyada işsiz gençlerin oranının yüzde 13’e yaklaştığını ortaya koydu. ILO, en az dört yıl daha bu durumun düzelmesinin beklenmediğini duyurdu. Örgüt, kalifiye birçok gencin yarı zamanlı ve vasıfsız işlerde çalışmak zorunda kaldığını vurguladı. ILO, hükümetleri istihdamı baş öncelik kılmaya çağırdı. Dikkat! Maliye her an baskın yapabilir Ekonomi Servisi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kayıt dışı ile mücadelede yeni bir dönem başlattıklarını açıkladı. Kayıt dışı ile mücadelenin terörle mücadele kadar önemli olduğunu vurgulayan Şimşek, herkesin topyekun katkı vermesini istedi. Şimşek, düzenlediği toplantıda Sosyal Güvenlik Kurumu ile birlikte 81 ilde eşzamanlı denetime başladıklarını açıkladı. Şimşek, ilk olarak 721 Mayıs tarihleri arasında yapılan denetimlerde 5 bin 551 elemanın görev aldığını ve 391 bin mükellefin denetlendiğini söyledi. Şimşek, yeni dönemde Maliye’nin araç imalat ve ithalatından nihai tüketiciye ulaşımına kadar olan süreci online takip edeceğini söyledi. Ayrıca inşaat sektörü de online takibe alınıyor. Şimşek, yüzde 27.7 olan kayıt dışı oranını 10 yıl içinde 5 puan daha azaltmayı hedeflediklerini kaydetti. Şimşek, ehaciz uygulamalarının da devam edeceğini söyledi. Atak projesi sona yaklaştı Ekonomi Servisi Yerli savaş helikopteri projesinin son aşamasına geldiğini söyleyen Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar, bu yıl ilk 4 helikopterin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edileceğini, daha sonra da üretim hattından 60’a yakın helikopter çıkarılacağını söyledi. Bayar, “Silahlı kuvvetlerimiz için başarılı, uluslararası piyasada da çok rekabetçi bir ürün olacak” dedi. Heronların TAİ’de başarı ile bakımlarının yapıldığını söyleyen Bayar, “Bugün Türkiye’de havacılık imalatı 12 milyar dolar düzeyinde. Rahatlıkla 10 milyar dolara çıkabilir” diye konuştu. TOBB YENİ TTK’Yİ ELEŞTİRDİ: Komşumuz Yunanlıları anlamak mümkün. Sahip oldukları tüm birikimlerini kaybetme korkusuyla bankalara hücum ettiler. Yunan bankalarından çekilen para az buz değil. 7 Mayıs’tan bu yana çekilen nakit para resmi kaynaklara göre 3 milyar Avro’yu geçmiş. Ancak iddia bu rakamın 7 milyar Avro’yu bulduğu yönünde. Çekilen paraların önemli bir kısmı ülkedeki belirsizlik yüzünden yastık altına girdi. Becerebilenler ise yurtdışındaki bankalara yatırdı. Bunda en büyük etken, ülkenin Avro’dan çıkıp yerel para birimi drahmiye dönülmesi ihtimalinin yarattığı korku. Yunanistan’da tam 2 yıl önce ekonomik kriz ile başlayan toplumsal kaos, yanına siyasi kaosu da alarak ilerliyor. Tabii tek korkan Yunan halkı değil; tüm Avrupa’yı giderek artan bir endişe yumağı sarıp sarmalıyor. İspanya ve Portekiz, İtalya ve İrlanda topun ağzındaki diğer ülkeler. Her ne kadar AKP iktidarı gelişmeleri ‘bize bir şey olmaz’ tarzıyla hafif alaycı tavırla izlese de aralarında Türkiye’nin de bulunduğu tüm coğrafyayı pek de aydınlık günler beklemiyor. Aslında ekonomik, toplumsal ve siyasi yaşanan tüm gelişmeler tek bir yönü işaret ediyor: Kapitalist sistemin bu haliyle artık sürdürülebilir olmaktan giderek uzaklaştığını… Bugüne kadar başta IMF ve kredi derecelendirme şirketleri olmak Yunan Krizi Rüzgârında Bir Küçük Tur üzere birçok kurumun yıllar boyu uyguladığı çifte standart işin ucu kendilerine dokunmaya başladığında tamamen gözler önüne serildi. Uzun yıllar gelişmekte olan ülkelerde halkların isteklerine bakmadan ‘kemer sıkma’ politikalarını ödünsüz uygulatan IMF, bugün neden bu kadar sessiz? Çünkü ‘Avro bölgesindeki borç krizini kamu harcamalarını keserek aşma çabaları’, Fransa ve Yunanistan’daki seçim sonuçlarının ardından ciddi biçimde sorgulanmaya başlandı. Böylesi bir sorgulamanın yapılabilmesi için meğer Batı’nın tam göbeğinde ciddi bir kriz gerekiyormuş. Ve bu arada demokrasi Avrupa’da son yılların en büyük sınavını da yaşıyor. Yunanistan’da 6 Mayıs’ta yapılan milletvekili seçimleri ülkeyi otuz yıldır yöneten düzeni de, ezberleri de yıktı. Her ne kadar koalisyon hükümeti kurulamasa ve haziran ortasında yeni seçimler yapılacak olsa da önemli bir gerçek ortaya çıktı: Yunan halkı artık PASOK ve Yeni Demokrasi’yi istemiyor. Birleşik solun partisi Syriza’nın, yüzde 17 oranında oy alarak ikinci parti olması çok önemli. Keza Fransa’da da sosyalist Hollande’ın Sarkozy iktidarına son vermesi de… İyimser bir bakış açısıyla yaklaşıp “Acaba bu gelişmeler Avrupa’da krizi aşacak bir yenilenmenin başlangıcı olabilir mi” sorusunu ortaya atsak ne olur? Syriza’nın lideri Alexis Tsipras iktidara gelirlerse uygulayacakları politikaları şöyle açıklıyor: “En azından son üç yılın borçlarının geri ödenmesiyle ilgili bir moratoryum için kredi verenlerle sert bir müzakere. Biriken borcun ve iş çevrelerinin yüksek kârlarının ve diğer tasarruf araçlarının vergilendirilmesi ve silahlanma harcamalarının keskin bir şekilde azaltılması. Aynı zamanda iş ve ücretlerin desteklenmesiyle talebin uyarılması, zayıfların korunması ve borçlu haneler ve küçük işletmeler için kre dilerin düzenlenmesi. Tüm bu yapılacaklar ekonominin yeniden harekete geçmesi ve krizden çıkış için temel oluşturabilir.” Syriza’nın kriz çözümü Fransa’da iktidara gelen Hollande’ın çözümü ile de paralellik arz ediyor. Sosyalist cumhurbaşkanı ekonominin canlanması için devlet masraflarını arttıracağını açıkladı. Ayrıca, eğitim alanında 60 bin iş fırsatı oluşturmayı vaat etti. Bunun yanı sıra bütçe eksikliğini azaltmak için refah ve eğitim hizmetlerini azaltmak yerine 1 milyon Avro üzerinde geliri olanlara yüzde 75 oranında vergi uygulamayı düşündüğünü belirtti. Turumuza biraz da Brezilya’dan devam edelim. Avrupa’nın iki ülkesinin yeni dönem arayışları, Latin Amerika’nın bir dönem krizlerden başını kaldıramayan ancak Lula dönemi ile birlikte en parlak yıllarını yaşamaya başlayan Brezilya’nın politikaları ile de benzerlik gösteriyor. Demokratikleşme ile birlikte kalkınmayı da gerçekleştiren Lula, yatırım ortamını da, istikrar sağlayarak iyileştirdi. Bu yalnız doğrudan yatırımları değil ArGe yatırımlarını da Brezilya’ya çekti. Anlayacağınız sokağın sesi daha önce hiç olmadığı kadar önemli hale geldi. Bu seslere kulak tıkayanların sonları ise pek de hayırlı olmadı... Muhasebeci mükellef bulmakta zorlanacak Ekonomi Servisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB’un 2023 kayıt dışılık hedefinin, oranı yüzde 20’lerin altına indirmek olduğunu söyledi. Hisarcıklıoğlu, İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nca düzenlenen toplantıda, yeni Türk Ticaret Kanunu’na değinirken yasanın bu haliyle geçmesi durumunda, muhasebecilerin “defterini tutacak mükellef bulamayacağını” söyledi ve salondakileri, mükelleflerini yasayı okumaları yönünde uyarmalarını önerdi. Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Genel Başkanı Nail Sanlı ise Yeni Türk Ticaret Kanunu sürecine ilişkin bir seferberlik şeklinde eğitim çalışmalarına devam ettiklerini anlattı. Sanlı, “Türk ticaretinin çağdaşlaşması, gelişmesi için (yeni) Türk Ticaret Kanunu’nun kısmi değişiklikler yapılarak mevcut yapısının korunarak, uygulanmasından yana olduğumuzu ifade etmek istiyoruz” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle