17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 MAYIS 2012 SALI [email protected] 14 KÜLTÜR 18. İstanbul Tiyatro Festivali’nin konuğu Schaubühne’nin ‘Hamlet’ yapımında şov öğeleri öndeydi Çürük dünya Hamlet’e karşı ? Schaubühne yapımında güncelleştirilmiş bir “Hamlet” izliyoruz. Kahramanın kimlik bunalımı, Fortinbras olayı, oyuncular ve mezarcılar sahneleri, Hamlet’in birçok “tek başına konuşma”sı oyundan çıkartılmış. Geriye Shakespeare’in çizdiği “yozlaşmış dünya” resminin çağdaşlaştırılmış görüntüsü kalıyor. “Uygar”ın ürettiği “ilkellik”… nlü tiyatro adamı Thomas Ostermeier’in sahnelediği Schaubühne Berlin yapımı “Hamlet” İstanbul Festivali’nde de coşkuyla karşılandı. Belli ki her çeşitten festival seyircisi, sunulan sahne olayından kendine bir keyif payı çıkarmıştı. Tiyatroyla ve/ya da Shakespeare ile ilgilenenlerin çoğunun kafasında farklı bir Hamlet vardır. Söz gelimi, ben Hamlet’in “prens”, “feodal evlat” ve “entelektüel” olanını severim. Onun bu birbiriyle çelişen üç kimliğinin baskısıyla yaşadığı çözümsüzlüğü severim. Shakespeare’in, Hamlet karakterini, “tipik feodal prens” Fortinbras ve “tipik feodal evlat” Laertes ile zıtlaştırmasını severim. Dahası, Hamlet’in, insanoğlunun varoluş sorununu deşen, yüceaşağılık özelliklerini tartışan, “ölüm”e yazgılı oluşuna karşı çıkan o parıltı Ölümsüz Fuentes Carlos Fuentes hayata veda etti. Ömrünün altmış yılı boyunca yazan ve masasında iki yarım kitap bırakan bu büyük dil ve biçem ustası en sevdiğim yazarlardan biridir. Fantastik öğelerle iç içe geçmiş çarpıcı bir gerçekçilik ve özgün sesiyle ulusal kimlik ikilemi ile amaca ulaşamamış bir devrimin hayal kırıklığını anlatan bu büyük Meksikalı yazar, insanın hem ufkunu hem de dilini açar. Panama’da doğdu. Babası diplomattı; ABD, Şili ve Arjantin’de kaldılar. Carlos özel okullarda eğitim aldı, Meksika’ya ancak on altı yaşında döndü. Babası oğluna bir yenilgiler silsilesi olarak gördüğü Meksika tarihini öğretti. Fuentes kendi deyişiyle; ‘Meksika’yı tanımadan önce hayal etmeyi’ öğrendi. Yazarlık kariyerine 1940’larda birkaç arkadaşıyla çıkardığı dergiyle başladı. Haksızlıklara ve sömürüye isyan etmek, sessiz yığınlar adına konuşabilmek için yazar olmaya karar vermişti. Hukuk ve ekonomi okudu. Marksizmi benimsedi ve Komünist Parti’ye katıldı. Meksikalı yıldız Rita Macedo ile evliliği altı yıl, iki oğul sahibi olduğu sonraki evliliği ise ölüme kadar sürdü. Jean Seberg’le yaşadığı aşkı “Diana: Yalnız Avlanan Tanrıça” adlı romanında anlattı. Fuentes 1960’larda çeşitli resmi görevlerle daha çok Avrupa’da yaşadı. Meksika’nın Fransa büyükelçisi olarak görev yaptı. Daha sonra Amerikan üniversitelerinde dersler verdi. Nobel Edebiyat Ödülü adayı olarak sık sık adı geçti ama almadı. Kusur Nobel jürisinin. ??? Dünyanın ilgisini Latin Amerika edebiyatına çeken yazarlar arasında yer alan Fuentes, fantezilerine temel olarak tarihi kullanır, kültürel öğeleri, masal ve mitleri toplumsal eleştiriyle birleştirir. Zengin, şiirli dili, sağlam, geniş bakışı ve kurgu ustalığı ile roman sanatına yenilikler, postmodern kurguya deneysel teknikler getirmiştir. “Artemio Cruz’un Ölümü”, eski bir devrimcinin bir patron ve uluslararası kapitalist açgözlülüğün simgesine dönüşme hikâyesidir. Ölüm döşeğinde yatan ve geçmiş ve şimdi arasında gidip gelen Cruz yaşamını, aşklarını ve yenilgiyle sonlanmış Meksika devriminin anılarını kederle yeniden yaşar. 1975’te yayımlanan “Terra Nostra” (Bizim Toprak) ise Fuentes’in adıyla bütünleşen ve onu dünyanın en önemli birkaç yazarından biri konumuna yükselten olağanüstü bir roman. Eserin benzersiz içeriği ve sanatsal yüksekliği hayranlık ve şaşkınlık uyandırır. İspanyol ve Latin Amerika tarihi üzerinden insanın varoluş hikâyesine eğilen bu romanı Milan Kundera; “Roman tarihini değiştiren üç büyük yapıttan biri” olarak tanımlıyor. Fuentes, romanda tümüyle kurgusal bir zaman yaratmış. Kişilerinin tümü çağlar ve yüzyıllar boyunca reenkarnasyon geçirerek aşkları, arzuları ve yeni dünyalar ve yaşamlar keşfetme tutkularıyla tarihsel süreklilik içindeki rollerini oynuyorlar. Tarih ve roman boyunca, din olgusu ve güdümündeki kurumların özgür insani bilincin önündeki en büyük engel olduğunu görüyoruz. Yeni bir insanlık tarihi kurmaya çalışanların gülünç ya da akıl almaz saçmalıktaki kurallara boyun eğmek ya da başkaldırmakla düştüğü durumlar ve acılar Fuentes’in büyülü gerçekliği ve benzersiz ironisiyle birleşerek öylesine masalsı bir nitelik kazanıyor ki “Terra Nostra”, her koşulda okunması gereken ibretlik bir insanlık destanına dönüşüyor. Fuentes gibi ölümsüz bir yazarı anlatmaya bu köşe yetmez. Benim yaptığım hayatıma açıklıklar getirmiş, yazarlığıma katkısı olmuş bu büyük ustanın anısına saygı duruşu… ??? Terra Nostra C. Fuentes T. İş Bankası K.Yay / 2005 Çev: Bülent O. Doğan Ü lı aklını severim. Schaubühne yapımında “güncelleştirilmiş” bir “Hamlet” izliyoruz. Kahramanın kimlik bunalımı, Fortinbras olayı, oyuncular ve mezarcılar sahneleri, Hamlet’in birçok “tek başına konuşma”sı oyundan çıkarılmış ve pek çok sahne de budanmış. Geriye, Shakespeare’in çizdiği “yozlaşmış dünya” resminin çağdaşlaştırılmış görüntüsü kalıyor. “Uygar”ın ürettiği “ilkellik”… Yönetmen Ostermeier, rolleri 6 oyuncunun paylaştığı sahne yorumunda, insanların sonsuz bir plastik bardak, kâğıt tabak, bira tenekesi, kâğıt peçete çöplüğünde debelendiği, pisliğe ve şiddete duyarsızlaşmış bir dünyanın odağına “iç ses” ve temel söylem olarak, Hamlet’in “to be or not to be” sözleriyle başlayan dizelerini yerleştirmiş. (Özetlenirse: Erdemsizliğin, adaletsizliğin, aptallığın egemen olduğu bir dünyaya dayanılamıyorsa, kurtulmak için bir hançer KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ 15. YAŞINI ÖZEL BİR SERGİYLE KUTLUYOR ‘Bir Bina, Bir Macera’ Kültür Servisi Kadir Has Üniversitesi, kuruluşunun 15. yılını “Bir Bina, Bir Macera: Fabrikadan Üniversiteye” başlıklı sergiyle kutluyor. Küratörlüğünü Kadir Has Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman’ın yaptığı sergi, 19. yüzyılda inşa edilen Cibali Tütün Fabrikası’nın Kadir Has Üniversitesi’ne dönüşümünü konu alıyor. 1997’de Kadir Has Vakfı’na tahsis edildikten sonra restorasyonu tamamlanarak üniversiteye dönüşen bina, dört katmandan oluşuyor. 11. yüzyıla tarihlenen Bizans sarnıcı, onun üzerinde 17. yüzyıla tarihlenen bir Osmanlı hamamının kalıntısı, bu temelin üzerinde ise 1880’lerde yapılan Cibali Tütün Fabrikası’nın yükseldiği binanın bugüne uzanan hikâyesi belgeler ve fotoğraflarla aktarılıyor. Avrupa Birliği’nin Nostra Avrupa Kültür Mirası kapsamında 2003’te “En İyi Korunmuş Tarihi Bina Ödülü”nü de alan bina için Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aydın, “Bu sergide orijinal olanla ödeşme teması öne çıkıyor. Bugünü yorumlamaya, geleceği ise şekillendirmeye çalışan bizler için orijinal ile yeniden üretilen iç içe geçiyor ve üzerimize büyük bir sorumluluk yüklüyor” diyor. BEE GEES’İN SOLİSTİ ROBIN GIBB HAYATINI KAYBETTİ İngiliz popunun ateşi artık yok Kültür Servisi Tüm zamanların en başarılı İngiliz pop müzik topluluklarından Bee Gees’in solisti Robin Gibb, 62 yaşında hayata veda etti. Robin Gibb, kardeşleri Barry ve Maurice ile birlikte üyesi olduğu Bee Gees’in disko fenomenine dönüşmesini sağlayan isimdi. Uzun zamandır kolon ve karaciğer kanseri nedeniyle tedavi gören Robin Gibb, geçen ay bir süre komaya girmişti. Robin Gibb’in ikiz kardeşi Maurice de kolon kanserine yakalanarak 2003 yılında hayata veda etmişti. Be Gees, “Stayin’ Alive”, “How Deep is Your Love” ve “Massachusetts” gibi besteleriyle, tüm zamanların en çok satanlar listelerinde yer aldı. Topluluk, 70’lerin disko sahnesinde, özellikle John Travolta’nın “Cumartesi Gecesi Ateşi” filminin müziğiyle dünya çapında tanındı. darbesi yeterlidir. Ne ki, ölümden sonrasının bilinmezliği insanı durdurmaktadır.) Hamlet işte bu koşullarda çıkıyor karşımıza. O bir “oyuncu”. Oyunun “soytarısı”. (Usta oyuncu Lars Eidinger, ince bedenini şişiren seyirci önünde de giyip çıkardığı içlikle ve saçının seyrelmişliğinin özellikle gösterilmesiyle, gerçekten de trajik/komik soytarı görüntüsüne bürünmüş.) Hamlet, Shakespeare’in de öngördüğü gibi, deli rolü oynayacak. Ama Ostermeier bir adım daha öteye geçiyor: Belki de oyunda “rol gereği delilik” ile “gerçekten delirme” birbirine karışacak. Böylece, artık her şeyin kabul edilebilir sayılacağı bir teatral dünyaya giriyoruz. Hamlet “seyirciye oynayacak”, dahası, zaman zaman oyunun dışına çıkarak seyirciyle şakalaşacak… Görüldüğü gibi, Ostermeier sahne yorumunda, Shakespeare tiyatrosunun dramatik yoğunluk taşıyan boyutunu değil, oyunsu özelliklerini değerlendirmeyi seçmiş. Böylece, “açık biçim” tiyatronun sağladığı özgürlükten yararlanmış. Oyunsu öğeleri grotesk kılarak parlatma yoluyla, gülmece duygusu oluşturma çizgisine yönelmiş. Sözgelimi, gelişmiş teknoloji ürünlerini ilkel araçlarla yan yana getirmiş: Bahçe hortumuyla su fışkırtılarak yağmur görüntüsü sağlanırken, oyuncuların sahne içinden çektiği yakın plan video görüntülerinin ekranda gösterilmesi gibi. Geleneksel top ateşinin yerini makineli tüfek ateşinin alması gibi. Ya da Hamlet tam annesini tartaklarken, cep telefonuna dönüştürülmüş mikrofon aracılığıyla tam da 13 Mayıs Pazar Anneler Günü’nde “Happy Mother’s Day” iletisi verilmesi gibi… Shakespeare’in çizdiği erkekegemen dünyanın “cinsel nesne”leri olan Gertrude ve Ophelia aynı kadın oyuncu (Judith Rosmair) tarafından oynanırken, Hamlet’in Freud’un gözümüze soktuğu “anne” takıntısı da gündeme geliyor. Polonius (Robert Beyer) tam da Shakespeare’in tasarladığı düzeyde gülünç kılınmış. Kral Claudius (Urs Jucker) ise karikatürleştirilmiş. Laertes ile Rosencranz’ı Stefan Stern’den, Horatio ile Guildenstern’i de Sebastian Schwarz’dan izlemekteyiz. Jan Pappelbaum’un sahne tasarımı içinde oyunun pürüzsüzce akması sağlanmış. Sahnenin ön düzeyi, ıslatılmasına karşın çamura dönüşmeyen, toprak benzeri malzemeyle örtülüdür, Geri düzeyde ise öne doğru kayabilen geniş platform ve zincirlerden yapılma, aynı zamanda projeksiyon ekranı işlevi taşıyan hareketli perde yer alır. Bu devingen görsellik içinde beklenen, Ostermeier’in yoktan var edip Shakespeare’e armağan ettiği, “Baba Hamlet’in cenaze töreni” sahnesinin çekiciliğiyle başlayan oyunun, en sondaki Shakespeare’in elinden çıkma düello sahnesinin vuruculuğuna ulaşmasıdır. Ne ki, metinden yapılan onca budamaya karşın, sahne olayı bir türlü bitmek bilmez. Oysa, 2 saat 45 dakikalık sürenin neredeyse üçte biri, sahnede yer alan eğlendirici buluşların çoğaltılmasıyla ve çoğaldıkça etkisini yitirmesiyle geçirilmiştir. Bir başka deyişle, Ostermeier’in “performans metni”ndeki “oyunsu” öğeler “şov”a dönüşerek, Shakespeare’in oyunundan geriye kalanın da önüne geçmiştir. Kazancımız, tiyatroculuk becerileriyle bezeli bir “festival/turne yapımı” izlemiş olmakla sınırlıdır. Thomas Ostermeier’in sahnelediği ‘Hamlet’i Lars Eidinger canlandırıyor. Müzisyenlerden mekân boykotu İstanbul Jazz Center’ın sahibi Şermet’in uygulamaları müzisyenleri ayaklandırdı Kültür Servisi Serbest Müzisyenler Derneği, İstanbul Jazz Center’ın (Jc’s) sahibi Aytek Şermet ile ilgili çok fazla şikâyet almaları ve son olarak müzisyen Uraz Kıvaner’e şiddet uygulanması üzerine bir basın açıklaması yayımladı. Ediz Hafızoğlu, Kerem Görsev, İlhan Erşahin, İlhan Erşahin, Jehan Barbur, Demirhan Baylan, Akın Eldes, Akın Eldes, Alp Ersönmez, Selen Gülün, Elif Çağlar, Birol Yayla, Matthew Hall, Sarp Maden, Ferit Odman, Serdar Barçın gibi müzisyenlerin imzasının da bulunduğu açıklamada, “Gerekli özürler dilenip mekânın işletme politikası düzenlenmedikçe İstanbul Jazz Center’da sahne almayacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz” denildi. Açıklamada müzisyenlerin yaşadığı durum ise şu sözlerle özetlendi: “Mekânlar ve müzisyenler arasında genel bir anlaşma bulunmadığından ne yazık ki tüm iletişim ve dolayısıyla da sorunlar kişisel kriterler ve keyfi uygulamalar üzerine kurulu. Bu denklemde mekân sahipleri ve işletmecileri, işveren konumunda olmanın da rahatlığı ile diledikleri gibi davranabiliyor ve zaman zaman bir çok müzisyeni mağdur edebiliyorlar.” Hakkındaki iddialara karşılık görüşünü almak için aradığımız Şermet’e ise ulaşamadık. BILLBOARD MÜZİK ÖDÜLLERİ VERİLDİ Adele tam 12’den vurdu Kültür Servisi ABD’nin Los Angeles kentinde düzenlenen törenle sahiplerini bulan Billboard Müzik Ödülleri’ne 12 ödül alan Adele damgasını vurdu. 18 dalda ödüle aday gösterilen İngiliz şarkıcı “21” albümüyle aralarında en iyi şarkıcı, en iyi albüm ve en iyi kadın sanatçının da yer aldığı 12 dalda ödüle değer görüldü. Gecenin diğer öne çıkan ismi ise, en iyi grup ve en iyi şarkı dahil altı dalda ödül alan LMFAO oldu. En iyi çıkış yapan sanatçı ödülü Wiz Khalifa’ya, en iyi erkek şarkıcı ödülü Lil Wayne’ye ve en iyi R&B şarkıcısı ödülü ise Chris Brown’a gitti. Coldplay en iyi rock grubu ödülünü alırken, Shakira da en iyi Latin şarkıcı ödülünün sahibi oldu, gecede en iyi dans ödülü ise Lady Gaga’ya verildi. Ödül töreninde Robin Gibb, Donna Summer, Beastie Boys’dan Adam Yauch ve Whitney Houston da anıldı. K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle