14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MAYIS 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 Bir Vali, Bir Fail!.. soruşturması sürerken.. Bolu’da da.. “Erkek adam bir erkeğe kese yapar mı?” tartışması cinayetle sonuçlanmıştı. Kese kavgasının failinin gerekçesi ile.. Samsun Valisi’nin gerekçeleri birbirine çok benziyor! Ama hangisi “yeni 19 Mayıs”ın ruhuna daha uygun.. Buna karar vermek zor! Vali Bey diyor ki: “Ata sporumuzda kadının erkekle güreşmesi yok!” Peki.. “Sayın Valim, ata sporunda kadın pehlivanlık var mı?” Ki bir hanım öğrenciye pehlivan kıyafeti giydirip sahaya çıkarmışsınız? Bir soru da.. “Erkek adam, erkeğe kese yapar mı?” cinayetinin sanığına: “Hadi, keseyi tellakların yaptığını... Tellakların da sadece erkeklerden çıktığını bilmiyorsan.. Erkekler hamamında ne arıyorsun?” Özetle.. Güreş tarihi bilmemenin de.. Hamam kültüründen yoksunluğun da sonu karakol! amsun Valisi’nin S açtırdığı.. “Kızla erkek güreşir mi?” rgo sokağın dilidir. A Tozu, toprağı, çamuru vardır. Dardazorda kalınca kullanmakta bir sakınca yoktur. Olsa… Koca Başbakan ağzına hiç argo sözcük alır mıydı? ??? Devletin düşürüldüğü… Milletin düştüğü durumu anlatmaya söz yetmiyor... Sokağın diline başvurmak gerekiyor. Gençlerin pek sevdiği iki argo deyim var: Satışa gelmek… Satışa getirmek… İkisinin de alışverişle bir ilgisi yok. Satışa Getirme Sırası.. Satışa gelmenin de.. Satışa getirmenin tek anlamı var: Enayi yerine koymak... Enayi yerine konulmak… Daha gerçekçi davranabilir... “Enayi” yerine “eşek yerine” koymakkonulmak da diyebilirsiniz! ??? Milletin yarısının oyunu alan AKP, hem milletin, hem de devletin tamamını “satışa getiriyor”! Özelleştirme görüntüsüyle satışa gelenlergetirilenler gitti zaten.. Muhalefeti satışa getirmek üzere tutuklu milletvekilleri için yapılan “kandırmaca protokol”ü de geçtik! Şimdi ise sıra 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim gibi milli bayramlarda. Bir de bu işin ayaküstü, işporta usulü yapılması ilginç! Resmi bayramlarla ilgili “satış” konusu ne parti programında vardı ne de hükümet programında... TBMM’de ise hiç tartışılmadı! Tayyip Bey’e oy veren kitlenin böyle bir talebi olduğunu, duyan okuyan da yok. Belli ki satışa getirme işinin ucu artık AKP’ye oy verenlere geldi dayandı. Hapishane Kitapları! Aydınlar, muhalifler, yıllardır cezaevlerine kapatıldı. Düzenin aykırı seslere tahammülü yoktu. İnsanlar “ders” alsın, sussun, korksun diye onlar, hapislerde, hücrelerde, zindanlarda zulüm çekti. Egemen güçler, iktidar sahipleri, yasalar çıkarıp, suçlar üreterek muhalifler üstünden topluma gözdağı verdi. Hiçbir cana kıymamışlardı, yaşamlarını adadıkları insanlık uğruna, insan hakları ve özgürlük peşinde, daha adil bir dünya temelinde mücadele ettiler. Terörist sayıldılar! Hapisler, cezalar onları yıldıramadı. Cezaevlerinde, hücrelerde de ürettiler. Yazdılar gerçekleri tüm çıplaklığıyla, karanlığın gölgesini silmek için. Nice romanlar, şiirler, öyküler çıktı. Cezaevi damları bir okuldu ve üretim atölyeleri... ??? Nâzım Hikmet, dört ayrı cezaevinde yüzlerce şiir üretti. Hapisliğin özetini çıkardı dizelerde: “Mesele esir düşmekte değil/ teslim olmamakta bütün mesele...” Aziz Nesin “Surname”yi yazdı, İlhan Selçuk “Ziverbey Köşkü”nün harcını kardı. Kerim Korcan’ın, “Tatar Ramazan Linç İdamlıklar” üçlemesi... “Canım Halet’çiğim” adlı kitabında Nail Çakırhan, koca gözleriyle korkusuz Harbiye Cezaevi kedilerini yazdı: Orhan Kemal “72. Koğuş”, Kemal Tahir “Kelleci Memet”i çıkarttı. Can Yücel’inki, “Bir Siyasinin Şiirleri...” 12 Mart’ın zulmü, mektupla örgüt kuran (!) 20’yi aşkın kadın öğretmenin öyküsü Sevgi Soysal’ın kaleminde, “Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu”nda yansıdı. ??? Ve Bugün... Silivri toplama kampındakilerin kitapları... Doğu Perinçek’in “Atatürk’ün CHP Programları ve Tüzükleri”, “Türk Ordusu’nun Stratejik Sorunları”, “Gladio ve Ergenekon”, “Ergenekon Savunmaları”. Ergün Poyraz’ın “Amerika’daki İmam” ve “Takunyalı Führer”i, “Güzel günler göreceğiz ! İnsanlık onuru faşizmi yenecek! Biz o günler için diri diri gömüldük Silivri toplama kampına” diyen Tuncay Özkan’ın “Danıştay Cinayeti Cumhuriyet’e Saldırı”, “Bir Casusun İftiralarıTuncay Güney Hakkında Her Şey”, “ Zorbalığın Pençesinde Silivri Günlüğü” ve “Hapiste Yatacak Olana Öğütler”i... “Sızıntı”da, gizlenen gerçekleri ve Wikileaks’teki ünlü Türkleri anlatan, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu. Çetin Doğan’ın “Adını Siz Koyun”u. Silivri Üçlemesi’ndeki “Zülümhane”de demokrasi tanrısını, yargılamaları, cezaevi gerçeğini, “sürekli kanları akacak ama ölmeyeceklerin” öyküsünü anlatan Mustafa Balbay... “Gülümsemek Direnmektir” kitabıyla hücrede tutulmasına karşın yaşam sevincini, üretme tutkusunu yansıtan Balbay... ??? Ve Soner Yalçın’ın soluksuz okunan kitabı “Samizdat”... “Mapustaki bir gazetecinin sessiz çığlığını duymanız umuduyla” diye imzalamış yayıncısı. Günümüzün gerçeklerinin altını çiziyor Yalçın, “Hakikatlere dayanacak gücünüz var mı” sorusuyla... Türkiye’de düşüncenin, hayatın düşmanı, kötülüğün simgesi olarak görüldüğünü anlatıyor, gazetecilerin sessizliğe mahkum edilmeye çalışıldığını belirterek. Ayrıca “düşünen insanın korunağı yoktur” saptaması... “Ama” diyor, “Benim ülkemde gerçekler de inatçıdır...” Ne hazindir ki, sevdikleri “Cezaevindesin, durumun zorlaşabilir, davanı etkileyebilir, sana kızıp uzun süre hapiste tutabilirler” diye uyarmış Yalçın’ı. Ama o, “vicdanı olanlara” yazmış... Ben kitabın son sayfasına değinmek istiyorum, çünkü insanlık meselesi; “Sevgili okuyucu, ara sıra yenilmek kaçınılmazdır, gereken yalnızca yenilgilerden daha çok daha çok zafer kazanmaktır. Biz kazanacağız. Bu baskıcı kâbus günleri bir gün sona erecek... Yeter ki insan kalmakta inat ediniz, kazanan hep insan olmuştur çünkü...” İnsanlık kazansın diye... Entegre Üreme... er sözünde H elbette bir hikmet var. Hangisi daha derin anlamlı, onu zaman gösterecek! Yeni evlenenlere “En az ÜÇ” demesi... Daha sonradan çıtayı yükseltmesinin de bir hikmeti var elbet. Dört.. Beş.. Belki Altı!!.. Bunun için erken başlamak.. Önce 60 aylık iken ilkokul.. Sonra 4+4+4 diye devam etmek.. Aslında bu birbirini tamamlayan gerçek bir “entegre siyaset”... Medeni Yasamız reşit olmadan anne babanın izniyle evlenmeyi öngörüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın bile yıllar önce bu yasadan yararlandığı biliniyor. Lise öğrencilerimiz de yeni 4+4+4 sürecinde çocuk yapmaya başlayabilirler... Erken kalkan yol alır; erken evlenen döl alır! Ezmek Gerekirse, Onu da... Pahalılık yok. Biz zam kavramını unutturduk!” Yerden göğe haklı. Çünkü memurdan emekliye, işçi halkımız zam kavramını unuttu. ye Son 9.5 yıldır emekliye, memu ra, işçiye de zam yerine “yem” atıyor. Yüzde 1, yüzde 2 buçuk… Yüz de 3.. Bir de +’lar çıktı şimdi: 3+3 Ardından da güvencesi! “Enflasyona ezdirmeyeceğiz!” Sadece akaryakıtelektrikdoğ algazdaki son 6 aylık zam yüzde 25’i çok tan geçti! Bu ne demek? “ Sizi enflasyon değil.. Biz ezeceğiz!” illetin gözünün içine baka baka, M geçen dönemde de demişti ki: “ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Anlamsız Yasaklar Ters Tepti, Ama... “İleri demokrasi” ateşi ile yanıp tutuşan AKP, ülkede sineklerin uçuş rotasını bile yeniden tasarlama faaliyetleri çerçevesinde, bu sefer bodoslama olarak yeni bir tebligatla ülkeyi sarstı: 19 Mayıs’ta Atatürk’ü (sakın) anma! Tabii evdeki hesap çarşıya uymadı. Herhalde Türkçenin azizliğindendir, yine haddini bilmez yüz binler, milyonlar, “inadına anacağız, çatlayın” der gibi Ata’larının peşinden yollara döküldüler. Gündüz, 19 Mayıs ruhu üzerinden sert bir konuşma yaptığım Fenerbahçe Genel Kurulu’nda olduğumdan yürüyüşlerde yoktum. Ama akşam TGB’nin İstanbul Küçük Çiftlik Parkı’nda düzenlediği harika konser gecesine katıldım. Önce Grup Çığ, ardından Makedon grubu Cherkezi Orkestra ve Mir Sanat Topluluğu, ardından Karadeniz’den Karmate ve nihayetinde Şilili efsanevi grup IntiIllimani’yi (kendi dillerinde “Güneşin Kondorları”) izledik… Bu maya tutar ve TGB Türk gençliğini evrensel barış ve kardeşlik çizgisine, Atatürkçü coşkusuna hızla çekmeye devam eder! TGB gerçekten büyük işler başarıp alkışı hak ediyor. Bu “Anma!” mesajının ters tepmesinde ana rollerden birini üstlendiler. Medya duyurulara hiç destek vermemesine rağmen herhalde sonuçtan utandı ki, ertesi gün Hürriyet ana sayfasını buna ayırmıştı: “Caddelere taştı”. Buraya kadarını anladık. Statlar iptal edildi, halk sokaklarda sahip çıktı; ama hâlâ karanlık noktalar var. Anladık ki AKP hükümeti, özellikle Genelkurmay Başkanlığı’na tam istediği kıvamda birini seçtirdikten sonra iyice rahatlayıp “işi hızlandırmaya” karar verdi ve bu akıl almaz “çelenk koyma” yasağını yumurtlayıverdi… Yahu koskoca CHP, kalkıp bu yasakları ciddiye alıp, gidip valiliklerden izin ister mi hiç? Sonra, “izin alınamadı” durumuna düşülür mü? Git haykır: “Bunu ciddiye alanı da ben ciddiye almam, oraya bin kişi gider çelengimi bırakırım”. Nedir seni ürküten? İki kurşun yarası mı? Üç cop mu? Atatürk’le arana girmeye çalıştıklarında bu kadar korkak olamazsın, değil mi? AKP hükümetinin bu yasağı, ancak “Şeker Bayramı sabahı camiye gitme yasağı” koymaya çalışacak herhangi bir başka yasakçısaçmalayan hükümetle kıyaslanabilirdi! Tokat’ta ve başka yerlerde Atatürk heykelini kuşatan polislere kızmak bir çare mi? “Nereye kadar bu yasakları yedirebiliriz?” diye test yaptıklarını göremiyor musunuz? Yani bazı illerde protesto edip homurdanmakla yetinecekseniz, sonra sıra “Anıtkabir’e gitme yasağı” koymaya kadar gelecek, bunu göremiyor musunuz? Aşı yapa yapa, alıştıra alıştıra kurbağayı pişirmeye devam ediyorlar. Sizi bilmem, ama ben aklımı peynir ekmekle yemedim. Türkiye: Seninle Atatürk arasına duvar örülmesi, evine girilip ailene, yuvana saldırılmasıyla eşdeğerdir! Buna da söylenerek katlanacaksan, her şeyi bırak git derim! Son söz CHP’ye: Bir daha böyle komik izinler istemeyin! Bu “anayasacılık” oyununa benzemez! AKP nasıl cüret ediyor bunlara, biliyor musunuz? Onlara hukuksuz darbeci anayasa çalışmasında verdiğiniz destek sayesinde! Derhal kendinizi sorgulayın! Anıtkabir’e çıkmayan devlet değil, AKP hükümetidir. Zaten bu hükümetin valilerinin nasıl partizanlık yaptıkları defalarca ayyuka çıktı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, kurucusu Atatürk’e bu muameleyi, ihaneti reva görmesi mümkün değildir. Ancak bir gün ülke işgal edilirse veya darbeyle rejim yıkılırsa, böyle bir saygısızlık yaşanabilir. Dolayısıyla AKP’nin tavrı, olağan dışı durumu ayyuka çıkararak iktidarın gerçek yüzünü göstermesi açısından faydalı olmuştur. İşin rengi zaten “Anıtkabir’e giren günlük insan sayısının gizlenmesi” tebligatında belli olmuştu. Tabii ben çok merak ediyorum; mesela Bekir Coşkun’a savaş açan Genelkurmay Başkanı’nın fikirlerini tüm komutanlar aynen destekliyor mu? Merak işte… Neyse, geçiniz! Sonuçta olaylar artık gelip net olarak şuraya dayandı: Karşıdevrim hızlandı. Sanki saate karşı yarışıyorlar. Neyi yakalamaya çalışıyorlar, niye artık saatte 300 km’ye çıktılar? Vallahi orasını bilemem! Çok zeki liboş analistlerimiz var. 25 yıldır her dedikleri yanlış çıkan; ama hâlâ el üstünde tutulan… Hani mesela onlara göre “türbana özgürlük” masum bir demokratik talepten ibaretti? Onlara bir önerim var: Hani Meclis’te çok derin bir “Darbeleri Araştırma Komisyonu” kuruldu ya, bence hemen gidip konunun meraklıları, “Artık her planda maskesi düşmüş 2010 sivil darbesi de araştırılacak mı?” sorusunu artık bir soruversinler derim! HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Yeniçeri Oca 1 ğı’nın kurulmasından önce Osmanlı 2 ordusunda atlı as 3 ker. 2/ Emirler, bey 4 ler... “Tutii mucize guyem ne desem 5 değil” (Nefi). 3/ 6 Endonezya’nın pla7 ka imi... Afrika’da yaşayan ve çok hız 8 lı koşabilen bir an 9 tilop. 4/ Korkak, ür1 2 3 4 5 6 7 8 9 kek... Kemiklerin iç boşluklarını dolduran yağlı 1 O L T U T A Ş I madde. 5/ Uyanık, gözü 2 R A V A S I T A açık... “Ağabey” sözcü 3 N E P A L M I H ğünün konuşmada aldığı 4 A D İ L MA R Ş biçim. 6/ “Çok önemli ki 5 T R A H A R A şi” anlamında uluslararası 6M İ M A N I Z kısaltma... “Maki” de deA N T İ K O R nilen ve iri bir sincabı an 7 A 8 K Ü K Ü R T B U dıran memeli hayvan. 7/ S İ A U R UM Mayalı hamurdan yapılan 9 ve sac üzerinde pişirilen bir tür yufka. 8/ İzmir’in bir ilçesi... Kaşındırıcı bir deri hastalığı. 9/ Danışıklı dövüş... Şöhret. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İyilikseverlik, cömertlik. 2/ 21 yaşın altındaki oyunculardan oluşan spor takımları için kullanılan sözcük... Türk tuluat tiyatrosunda baş komik görevindeki uşak tiplemesi. 3/ Tavlada “üç” sayısı... “Delice doğan” da denilen bir kuş. 4/ Süpürgeotu, funda... Arnavutluk’un para birimi. 5/ Mikroskop camı... Güreşte bir oyun. 6/ Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı... Avustralya’da yaşayan, devekuşuna benzer bir kuş. 7/ II. Dünya Savaşı sırasında Mısır’da İngiliz kuvvetleriyle Mihver devletleri arasında geçen iki çarpışmaya verilen ad. 8/ Kahve, hindistancevizi, süt ve alkolden oluşan bir içki... Ukrayna’nın plaka imi. 9/ Bedene eziyeti ruhun kurtuluşu ve mutluluğu için gerekli gören Hint çileciliği. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle