22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MAYIS 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 HP Tekirdağ Milletvekili M Bülent Belen, dünya parlamenter tarihinde bir ilke imza attı ve İçişleri Bakanı Naim Şahin, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e aynı anda yönelttiği soru önergeleriyle, bir televizyon dizisini 4 kez TBMM’nin gündemine taşıyan ilk dünya politikacısı olmak başarısını gösterdi. Tabii Bülent Belen’in sayesinde, bilmem yapımcıları farkındalar mı, “Bir Ankara PolisiyesiBehzat Ç.” de böylece, dünya parlamentolarında hakkında 4 ayrı bakanlığa 4 soru önergesi verilen biricik TV dizisi payesini kazanmış bulunuyor! Türkiye’de, hiç olmazsa Tekirdağ ilimiz MHP seçmenlerimizin hiçbir derdi ve iş, aş, sosyal, siyasal talebi kalmamış, tüm sorunlarını çözmüş ve TV başına çökmüş durumda; TBMM’ye dizileri zapturapta alsın diye milletvekili seçip göndermiş olması, insanın gözlerini sevinçle yaşartıyor, geleceğe ilişkin umutlarını arttırıyor. ??? Bence Tekirdağlı MHP milleti fırsatı kaçırmayıp derhal uluslararası komiteye başvurmalı: Sayın Belen bir hayali kurguya karşı gösterdiği 4 siyasal önerge performansıyla, Guiness Rekorlar Kitabı’nda, en uzun bıyıkla en uzun sakal arasında, en seyirlik politikacı olarak yer almaya aday. “Behzat Ç.” dizisi ise ciddiye alınan kurgu dalında “çok yakından izlenen” ilk hayal olmak ayrıcalığını anlı şanlı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın resmi yanıtıyla kazandı, eli kulağında, ciddi sansür ödülünü bekliyor. olarak beraber yürüyorlar bu yollarda. Siz bakmayın Devlet Bahçeli’nin arada ayrılık gayrılık varmış gibi fasıl yapmasına. Yasamaya gelince, parmaklar beraber basıyor düğmelere, nasılsa. Alkol içmeyen, evlilik dışı ilişki yaşamayan, Meclis’te asla birbirini dövmeyen ve kat’a küfretmeyen, TBMM’de vakarla oturup sükunetle düğmelere basan bu mümin muhafazakâr çoğunluğun örnek yönderliği, bu ülkede kol gezen erdemli ve imanlı insanlığın rol modeli değilse, nedir, sorarım size? Evlerden sokaklara taşan namus ve taassup denizinde günde iki kadın hacamat ediliyorsa, örnek kimdir? Türkiye’nin yüzde 62.8’ini temsil eden, eline beline hâkim yönderler mi, yoksa TBMM’de muhalefetine zaten kulak asılmayan yüzde 37.2’nin medyada söyleneni işten atılan ve bağırıp çağıranı Silivri’ye tıkılıp susturulanlar mı? ??? Gazetelerden televizyonlara, yargıdan eğitime, yargıcı, savcısı ve polisiyle tüm yetki organları kimin emrinde? On bir yıldır televizyonlardan camilere, okullardan Kuran kurslarına öğretilen Allah korkusu ve İslam ahlakı; çok sayıda çocuğun ırzına geçilmesini, köleleştirilmesini, bazen parmak kadar bebelerin dövülerek öldürülmesini önleyemiyorsa, kimin suçu? Muhteşem Yüzyıl’da cıbıldak gezinen haremin mi, “şerbet”le serinleyen selamlığın mı, yoksa hayali komiser Behzat Ç.’nin mi? Bir Ankara Siyasiyesi: Bülent B. MHP’li Bülent Belen, kafayı neden takmış bu diziye? Behzat Ç.’nin hayali komiseri, hayali savcısıyla hayali bir evlilik dışı ilişki yaşıyor, hayali polisler alkol içiyor, küfürlü konuşuyor ve hayali dayak falan atıyor; dolayısıyla gerçek Türk aile yapısına ve gerçek Türk halkına kötü örnek oldukları gibi, İslami değerlere bağlılığı zaten su götürmez, insancıl hoşgörüsü ve yüksek erdemleri ulusal çapta tescilli Türk polisini yanlış tanıtıyorlarmış... ??? Sayın Belen, bir hayal ürününü böylesine önemsemekle, kendisinin, partisi MHP’nin ve koltuk değneği olduğu AKP iktidarının gerçek anlamda toplumsal önderliğini küçümsediğinin farkında değil mi, acaba? Dörtnala muhafazakârlaşan toplumun gerçek yaşamda örnek yönderleri, yüzde 49.9 oranında AKP saflarında ve on bir yıldır iktidar değil mi? Ekleyin bu iktidara, “dindar ve kindar” Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN “Başka hiçbir zaman, seçimlerden önce, sava ş sırasında ve av sonrasında söylenen kadar çok yalan söylenmesi imkânsızd ır.” GEORGES CLEMENCEAU Tencere Yuvarlanıyor Kapağını Buluyor Başbakan konuşuyor: “Sayın Kadir (Topbaş) Bey, doğru yapmıştır tiyatro tartışmasında. Dünyanın hiçbir yerinde devlet eliyle tiyatro olmaz. Tiyatroları özelleştirmeye götürüyoruz. Ben de bu konuyu Bakanlar Kurulu’na getireceğim. İstedikleri oyunu oynasın arkadaşlar. Biz de gerekirse istediğimiz oyunlara sponsor oluruz. Tiyatroların tamamen özelleştirilmesini teklif edeceğiz.” Başbakan her şeyi bildiğini sandığı gibi başka ülkelerde tiyatroların parasal ve yönetsel açıdan nasıl yapılandırılıp işletildiğini de bildiğini sanıyor. Oysa bilmiyor! “Dünyanın hiçbir yerinde devlet eliyle tiyatro olmaz” derken, doğru söylemiyor. Sözleri, kendisini dinleyen binlerce AKP Gençlik Kolları üyesi genç tarafından alkışlarla destekleniyor. Bilmeden, sorup sorgulamadan alkışlıyorlar. ??? Doğru olan nedir, bakalım: The Royal National Theatre, Londra/İngiltere Nationaltheatret, Oslo/Norveç Théatre National, Nice/Fransa Prague National Theatre, Prag/Çek Cumhuriyeti Teatrul National Bucureşti, Bükreş/Romanya Staatstheater, Hamburg/Almanya Stadsschouwburg, Amsterdam/Hollanda Théatre Royal de la Monnaie, Brüksel/Belçika, Staatstheater Wien, Viyana/Avusturya Compañia Nacional de Teatro Clasico, Madrid/İspanya La Scala, Milano/İtalya Dünyada daha yüzlerce örneği bulunan bu tiyatrolar tümü özerk ya kamu ya da devletin büyük paydaş olduğu vakıf kuruluşlardır. Örneğin, Milano’da bulunan dünyaca üncü La Scala bir vakıf kuruluşudur. Stato Italiano (İtalya Devleti), Regione Lombardia (Lombardia Eyaleti) ve Comune di Milano (Milano Belediyesi) en büyük paydaşlarıdır. Paydaşları arasında Milano Ticaret Odası, Pirelli, Eni, Mapei gibi meslek odaları ve özel sektör kuruluşları bulunmaktadır. ??? AKP’lilerin çağdaş sanatla araları iyi değil; anlamıyor olmaktan gelen bir tepkileri var. Örneğin, Başbakan çağdaş plastik sanatlara örnek bir heykeli “ucube” deyip yıktırıyor, alkışlıyorlar. Fazıl Say’a kızıyorlar, çünkü baştan sona bir oratoryo dinlememişler yaşamları boyunca. Tiyatroyu da hoşça zaman geçirmek için bir “seyirlik eğlence” olarak görüyorlar. Sergilenen oyunlar anlayabilecekleri düzeyde olsun istiyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bunu biliyorlar, yandaşlarının, seçmenlerinin nabızlarına göre veriyorlar şerbeti. Muhalif sanat, muhalif sanatçı istemiyorlar, oysa gerçek sanat da gerçek sanatçı da özü itibarıyla muhalif, tiyatroyu bu bağlamda en etkili muhalefet aracı olarak değerlendiriyorlar. Çünkü tiyatro oyuncusu sahnede izleyici ile doğrudan ve sıcak bir iletişim kuruyor. Bu iletişim onları korkutuyor. Korkularına son vermek istiyorlar. Bunun da en kestirme yolu tiyatronun, tiyatrocunun kolunu kanadını kırmak, seslerini kısmak! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın yaptığı da, Başbakan’ın yapmak istediği de bu! Karşılarında her “Ben bilirim!” diyenin gerçekten bildiğine inanan, kafaları afyonlanmış kalabalıklar bulmuşlar, konuşuyorlar. Tencere yuvarlanıyor kapağını buluyor. Bu arada olan ülkeye oluyor, ama bu kimin umurunda? kuşakların 4x4’lük eğitiminden, Türkiye’nin yegâne mucidi ve uygulayıcısı olduğu “Kutlu Doğum Haftası” etkinliklerine tüm dindarlaştırma politikalarını, zaten anayasadan babayasaya; temel özgürlükleri tırpanlayan her yasada hükümete omuz veren MHP’nin yüzde 12.9 oranında millet temsiliyetini... Eder size bu halkın yüzde 62.8’inin yetkisi. Başbakan Erdoğan, CHP’den 1930’ların 40’ların hesabını sorarken, boşuna mı kolluyor MHP’yi, sormuyor 1978’deki Maraş, 1979’daki Sivas, 1980’deki Çorum katliamlarının hesabını? ??? Çünkü AKP ile MHP, iki ülkü bir ümmet, ayrı yumurta ikizleri “dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi. bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi. herkes yay kaldı, ne tren var, ne tramvay, sen bunları hep kendin için şanü şeref say... bir gün bırakınca işi halk şaşkına döndü, ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü. sayende saadetlere mazhar beşeriyet; sen olmasan etmezdi teali medeniyet. boynundan esaret bağını parçala, kes, at! kuvvettedir hak, hakkını haksızlara anlat.”* NEZİHE HANIM *Amele Cemiyeti üyesi ozanın, 1923 yılında yayımlanmış 1 Mayıs şiirinden alıntıdır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I behicak@yahoo.com.tr Tango Yapan Kuleler mi Halay Çeken Evlerimiz mi? Akademideki mimarlık eğitiminin ilk yıllarında, genellikle varlıklı ailelerin kimi “fantezi” düşkünü çocuklarının hocalardan yedikleri fırçaları asla unutamam... Örneğin bir arkadaşımız, galiba bina bilgisi dersi için odalarla eşyaları dengeleme amaçlı ev tefrişi çalışmaları yaparken, yatak odasındaki iki kişilik yatağı baş tarafından duvara dayamak yerine tutup odanın tam ortasına koyuvermişti... Atölye hocası, cana yakın ve esprili hocamız Prof. Gündüz Gökçe’nin değerlendirmesi, bugün bile sınıf arkadaşları buluşmalarımızın klasik anıları arasındadır: Sen yatakla güreş ringini birbirine karıştırmışsın! Kardeşimiz kızardı mı bozardı mı anımsamıyorum ama 40 yıldır unutamadığımıza göre, olağanüstü bir mimarlık dersi değil miydi?.. Bir diğerimiz de amuda kalkmış insan figürünü soyutlayan bir bina formu tasarlamıştı. Hepimiz merakla ne deneceğini bekliyorduk. Bu kez hocamız galiba Prof. Ahsen Yapanar’dı... ğinden, binaları satabilmek için tango bile yaptırılıyor... Yakında göbek atarak “çiftetelli” oynayan kuleler de tasarlanırsa şaşmayalım. Reklamı görünce, okuldaki fantezilere yediğimiz fırçaların ardından şunları düşündüm... Mimari ile dans arasında ille de bir ilişki kurulacak ise; bizim Anadolu konut geleneğimizdeki yapı dokusu, “tango”yu değil, “halay”ı anımsatır. Bakın Kastamonu’ya, Mardin’e, Muğla’ya, Siirt’e, Beypazarı’na, Safranbolu’ya, Eski Foça’ya, Odunpazarı’na, Taraklı’ya, Trabzon’a, Akçaabat’a, Bursa’ya, Cumalıkızık’a Erzurum’un eski evlerine, hatta İstanbul’un Zeyrek, Süleymaniye, Kasımpaşa, Tarlabaşı’na... Ve her yere, her yerimize... Tüm o geleneksel ve kimlikli evler, sanki halay tutar gibi el ele, kol kola değiller midir? Hangisi tek başına vardır; tümü birlikte, yan yana, “omuz omuza”dır... Geleneksel evlerimizin her biri kullanıcısına göre farklı kişi Anadolu Kentleri ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARBİ SEMİH POROY Halay tutan Cumalıkızık evleri; sanal tango kuleleri. Baktı, baktı, baktı ve dedi ki; Mimarlık amuda kalkmaz, çünkü geçici değil kalıcıdır. Son günlerde medyadaki “tango yapan” çiftlerin hareketlerine benzetilmiş “konut kuleleri” reklamlarına baktıkça anımsadım bunları... Kızla oğlan, erotik tutunmalarla döndükçe kuleye dönüşüyorlar. Aslında hoş ve çekici... Hele o kırmızı elbise! Ne var ki bendeniz her şeyden önce “kule”lerin içinde “ev”lerin üst üste yığılmasına zaten öteden beri gıcığım. Sadece ben değil, dünya da gıcık olmalı ki artık “kulede konut” devri çoktan kapandı. Ama bizde hâlâ yükseklik tutkulu “müşteri”si olduğu için ve imar koşullarında da “ayrıcalık” sağlanmaya devam etti Kulede Konut! liklere sahiptir ama kent dokusunu örerken halay kurar, aynı ritmi, aynı karakteri, aynı heyecanı taşırlar... Ben tangoyu da çok severim. Rahmetli babam, annem bir dans yarışmasında tango ile birinci olmuşlardı; düğünlerimizde de gelinle damadın ilk dansı “La Comparsita” değil miydi? Ama konutlarımıza, evlerimize, kimlik ve “bizden”lik katan, bulundukları kent dokusu içinde adeta “halay” tutmalarıdır. Var mısınız tüm tek ve bireyci konutların sıralandığı kendilerini kente karşı koruyan sitelerden artık vazgeçelim; sokaklar boyunca kentle kucaklaşarak halay tutan mahallelerimizi yeniden kuralım. “Muhafaza”kârlık da budur; “devrimci”lik de... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 1/ Kürek, bal 1 ta, keser gibi şeylerin sap ta 2 kılan yeri. 2/ 3 Tedbir... Biri 4 ne dokunsun 5 diye söylenen söz. 3/ Bir an 6 latımda veril 7 mek istenen 8 öz. 4/ Galyum elementinin 9 simgesi... “Âdet bu 1 2 3 4 5 6 7 8 9 dur âhir gelir bezme 1 H A L A Ç Ç A E ” (Nevi). 5/ Kü 2 A S E S E B O Ş me, yığın... Yaprak 3 K U YMA K R A ları çay gibi haşla4A D A N M A R narak içilen bir Gü5N E Y T E Ş U P ney Amerika bitkisi. AM İ L A Z 6/ Çanakkale’nin bir 6 İ R A F ilçesi... Eski dilde 7 Y A N A K 8 E T A L O N M İ eşek. 7/ Türkiye’nin 9 A Z A R O N T plaka imi... Başka bir şiir örnek alınarak aynı ölçü ve aynı uyakla yazılan şiir. 8/ Gerçekleşmesi olanaksız tasarı ya da düşünce... Ateş. 9/ Şarkı, türkü... Gemilerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İki takım halinde topla ve açık havada oynanan bir çocuk oyunu. 2/ Ses... Bir şeyi olduğundan büyük gösterme. 3/ Süs için yapılmış giysi kıvrımı... Genişlik... Önü hendekli siper. 4/ Yün atkı... Neptünyum elementinin simgesi. 5/ “Ak sakallı pir koca / Bilemez hali nice / vermesin hacca / Bir gönül yıkar ise” (Yunus Emre)... Utanç. 6/ Oruç ayı. 7/ Gerçekte öyle olmadığı halde öyle olduğu varsayılan. 8/ Sözleşme, bağıt... Bir işte bir kimse ya da şeyin üstüne düşen görev. 9/ Yemek... Tohumlarından kandilyağı, çiçeklerinden sarı boya elde edilen otsu bir bitki. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle