18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 2012 SALI 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon B Giresun B Ankara B 17 21 20 17 23 24 23 16 13 19 14 18 18 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B PB B PB B Y Y PB 17 18 9 21 22 20 19 22 18 18 12 10 8 Oslo PB Helsinki PB Stockholm K Londra Y AmsterdamY Brüksel PB Paris PB Bonn Y Münih Y Berlin Y BudapeştePB Madrid Y Viyana B HABERLER 6 3 2 11 9 10 11 11 10 10 17 16 15 Belgrad Y 19 Sofya PB 17 Roma Y 20 Atina PB 18 Zürih Y 17 Moskova K 3 Aşkabat Y 26 Taşkent B 26 Baku B 10 Bişkek B 23 Tiflis B 18 Kahire B 27 Şam A 21 Ülkenin güneydoğusu parçalı ve çok bulutlu, Van ve Şırnak çevreleri sağanak, Hakkari çevreleri karla karışık yağmur ve kar yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu geçmesi bekleniyor. Hava sıcaklığı; ülkemizin kuzey ve batı kesimlerinde hissedilir derecede olmak üzere (610) artacağı ve hafta sonuna kadar ülkemiz genelinde mevsim normalleri üzerinde seyredeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Nisan GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada ana hatlarını 8 gün sonra, 1 Nisan’da bültenlerine aldı. “Asker ve sivil büyüklerimiz”; Başbakan’ın basına kapalı toplantıda yaptığı konuşmadaki kimi öğelerin 8 gün sonra kamuoyuna duyurulmasına gerek veya zorunluluk görmüş olacaklar ki, kimi bölümlerin özetini AA aracılığıyla açıkladılar. Konuşmada RTE, subaylara darbelerden ülkenin ekonomik sarsıntılar geçirdiğini, demokrasinin çok ciddi yaralar aldığını ve on yılların heba olduğunu anlatıyor. Son yıllarda sürekli yinelenen bu masallardan sonraki kimi vurgulamalar başka anlamlar çağrıştırıyor. Başbakan, anayasamızın Türkiye Cumhuriyeti’ni demokratik, laik, sosyal hukuk devleti diye tanımladığını söyledikten sonra, “Demokrasiden, hukuktan, laiklikten ve sosyal devlet ilkesinden sapmış bir Türkiye’nin çıkışı olamaz” diyor. ??? RTE neden, acaba neden; vazgeçemeyeceğimiz ilkelerin altını çizen bu cümleyi söylemek gereğini duydu? Örneğin, parlamentoda Milli Eğitimi din eğitimine dönüştüren 3 çarpı 4 AKP yasasının laiklik ilkesine yeni bir darbe indirdiği kanısının yoğunlaştığı o günlerde pek çok çevrede olduğu gibi, askersel kesimdeki olası tedirginlikleri gidermeye yönelik miydi bu cümle? Asker olsun sivil olsun her kesimde sormazlar mı adama: Hangi demokrasi? Tek başlılık ihtirasına, AKP Meclis grubu gibi buyruklarla yatıp kalkan bir toplum yaratmaya özenen bir kafanın sindirmeye çalıştığı bir demokrasi mi? İleri diye yutturmaya çalıştığı, guguk mu hukuk mu tartışmalarının ağırlık kazandığı demokrasi mi? Mevsimine göre yiyecek, kömür beklentisindeki geniş kesimleri oy haracına bağladığı sosyal devlet demokrasisi mi? Her vesile laikliğin içini boşaltan, 5 yaşındaki çocuğu okula, 9 yaşından kız erkek çocukları meslek seçimine zorlayan, ortaokulları da açarak imam hatipliği eğitim sisteminin her alanına yayan 3 çarpı 4 diye özetlenen bu kafayla… “…demokrasiden, hukuktan, laiklikten ve sosyal devlet ilkesinden sapmış bir Türkiye’nin” kuşku yok, “çağdaş dünyaya çıkışı olmaz değil, olamaz.” ??? RTE’nin savunduğu, övdüğü demokraside ağızlar mühürlü... Medyada laik cumhuriyeti savunan üçbeş gazeteciden son olarak ikisini, demokrasi sever, aydın bir patron; illa ki RTE’nin yarattığı zamana, zemine ve kurallarına uymuyorlar diye kapı dışarı ettiği bir dönem, yeni ve de ileri demokrasi ha? “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” ifadesinin altında, koridorda, komisyonda, genel kurulda zorba AKP’den muhalefetin dayak yediği, yerlerde süründüğü, konuşturulmadığı Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hangi demokrasiden; kuşkusuz RTE, herhalde Kuran’a bakarak biçimlendirdiği demokrasiden söz ediyor olmalı kurmay subaylara… ??? Darbelerden falan filan alanların ciddi yaralar aldığından söz ediyor RTE. Oysa, 1960’lardan beri açık kapalı gelişen, 28 Şubat’tan nemalanarak iktidara gelen dinci siyaset, darbelerin demokrasimizde açtığı yaradır! Alkışlamaktan yorgun düşenlerin toplantılarındaki konuşmalarında, zorbalıkla uygulandığını söylediği kesintisiz eğitimi parçalarken, din eğitimini orta ve liselerde öğrenime koyan 3 çarpı 4’ü demokrasinin ve halkın zaferi diye parlatıyor. Dinci yaptırımların savunmasındaki temel; cumhuriyeti var eden geçmişi karalamak! Kuran sömürüsü başının tacı. Ana muhalefet değil yalnızca, kendi gibi düşünmeyenler de hedefi ve bu hedefe vururken, “Bunlar duvarda kılıf içinde asılı kitaptan (Kuran’dan) hiçbir zaman korkmadılar” diyor. Hay benim takkesiz, sarıksız, mollalarım! İnsaf nerenizde? Nasıl söz bu? Sormanız gerekmiyor mu patronunuza: “Kuran korkulacak bir kitap mı?” TBMM’nin 3 Mart 1924 günkü oturumunda alınan kararların büyük çoğunluğunu hemen herkes pek iyi bilir de, nedense Erkânı Harbiyei Umumiye Vekâleti’nin kaldırılması kararı gölgede kalmıştır. Hilafetin kaldırılması Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılması ve Tevhidi Tedrisat’ı anımsayanların çoğu da dördüncüyü unuturlar genelde. Oysa, o gün alınan kararlar, Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyetin temelinde olan bir ilkenin yaşama geçmesinde önemli adım oluşturuyordu. O ilke, değerli şair, düşünür ve gazeteci dostum Özdemir İnce’nin önceki günkü Hürriyet’te yayımlanan “son yazı”sında da belirttiği gibi, “asker kışlaya, imam camiye” ilkesiydi. Laiklik, imamın yerinin eğitim olmayıp cami olduğunu belirlemiştir. Ama görmezden gelinen bir nokta daha var. O da Cumhuriyet rejiminin felsefesinin imamı camiye gönderirken, askeri de kışlaya göndermeye yönelik olduğudur. Mustafa Kemal’in ilkesi hep bu olmuştur. Daha Kurtuluş Savaşı’nın hemen ertesinde, askerlik görevi ile siyaset birbirinden ayrılmıştır. ??? Gerçekten de, laik demokrasinin kuralı, postal vesayetinden de takunya vesayetinden de masun olmasıdır. Bu yüzdendir ki, rejimi bu iki vesayetten arındırmak isteyen her girişim, demokrasi adına desteklenmelidir. 1960’tan başlayarak, kırk yıl süreyle birbirini izleyen darbelerin siyaset ‘4+4+4’ün Arkasında Hangi Odak Var? yaşamımızdaki yerleri yadsınamaz ama bunların Cumhuriyet’in temel felsefesinden kaynaklandığını ileri sürmek, Cumhuriyet’e haksızlıktır. Cumhuriyet, askerin vesayetini de, imamın etkisine dayanan sivil vesayeti de reddeder. İmam vesayetini baştacı ederek, “egemenlik ulusundur” deyip, milli irade türküleri söylemeye kalkmak, laikliği kalkan ederek din düşmanlığı yapmak kadar büyük bir sahtekârlıktır. Bütün bu gerçeklerden hareket eden Cumhuriyet, 3 Mart 1924 tarihindeki oturumunda eğitimin ve laikliğin sağlam temellerini atıyordu. O gün temeli atılan eğitim hem laikti hem de kaliteli bir eğitimdi. Zaten başka türlü olması da beklenemezdi. Çünkü laik olmayan, yani kimi kavramları tabu haline getiren, sorgulayıcı, kuşkucu olmayan eğitimin kaliteli olmasına da imkân yoktu. ??? “4+4+4” formülüyle özetlenen eğitimin bu tür özelliklere sahip olmadığı, zaten ortaya atanların da böyle bir kaygıları olmadığı biliniyor. İşin en önemli yanı “eğitim birliği” değil. Çünkü laik eğitimde olmasa bile dinsel eğitim çatısı altında eğitim birliğinin sağlanması yolunda, MHP’nin de öncülüğüyle yeterli adımlar atılmıştır. Bağrında Kuranıkerim derslerini barındıran eğitim kurumlarının imam hatiplerden bir farkı olmayacağı açık. Gerçekten de imam hatiplerin diğer liselerden en büyük farkı Arapça ve Kuran dersleriydi. Şimdi bunlar öbür okullarda da yapıldığına göre, fazla bir fark kalmayacak ve dinsel eğitimin çatısı altında Tevhidi Tedrisat sağlanmış olacaktır. “4+4+4”ü kabul ettirmiş olanlar, askeri vesayetten kurtuluş döneminin tamamlandığını ileri sürüyorlar. Acaba gerçekten öyle mi? Asker kışlasına ilkesine uyarken, imam camiye ilkesinin tam tersini yapıp imamı eğitimin içine monte edenlerin bu iddiaları geçersizdir. Peki o zaman, “4+4+4”ün ardındaki odak hangisidir? “4+4+4”ün arkasındaki odak, laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla sabit olmuş olan AKP’dir. İnanmayanlar, Anayasa Mahkemesi’nin 2008/2 sayılı 30.7.2008 tarihli, 24 Ekim 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış olan kararına bakabilirler. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Gaziantepspor’a yolsuzluk operasyonu BEKİR ŞAHİN 48 yönetici ve kulüp çalışanı gözaltına alındı GAZİANTEP Gaziantep polisi tarafından düzenlenen yolsuzluk operasyonunda Gaziantepspor Başkanı İbrahim Kızıl ile Asbaşkan ve Basın Sözcüsü Mehmet Kızıl’ın da aralarında bulunduğu 48 yönetici ve kulüp çalışanı gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 15’i serbest bırakıldı. Gaziantep’te geçen kasım ayında da, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından polis gözetiminde Gaziantepspor’a ait hesaplar Celal Doğan Tesisleri’nde incelemeye alınmıştı. İncelemeler sonucunda MASAK ve Cumhuriyet Başsavcılığı, kulübün fatura ve harcamaları üzerinde yolsuzluk bulgularına ulaştı. Bunun üzerine Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’nın koordinasyonunda dün operasyon düzenlendi. Operasyonda kulübün 48 yöneticisi ve çalışanı gözaltına alındı. Zanlılar, ifadeleri alınmak üzere Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi. İstanbul’da gözaltına alınan Kulüp Başkanı İbrahim Kızıl, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sağlık kontrolünden ge çirildi. Kızıl, gazetecilerin soruları üzerine, “Her insanın başına gelebilir böyle şeyler” yanıtını verdi. Gözaltındaki yönetici ve çalışanlardan 2’si savcılık ifadelerinin ardından, 13’ü ise mahkemece serbest bırakıldı. Serbest bırakılanlar arasında Başkan İbrahim Kızıl’ın anne ve babası da bulunuyor. ‘Şikeyle ilgisi yok’ Savcılıktan operasyonla ilgili yapılan açıklamada, “Daha önce el konulan Kızıl Şirketler Grubu’na ait bilgi, belge ve bilgisayar kayıtları ile Gaziantepspor Kulübü’ne ait bilgi, belge ve bilgisayar kayıtları karşılaştırmalı olarak incelenmiş, sonucunda birtakım fatura ve harcamalar üzerinde yolsuzluk bulgularına ulaşılmıştır. Soruşturmanın konusu ‘teşvik primi verilmesi ve şike yapılması’ gibi sportif konularla alakalı değildir” Dosya üzerinde gizlilik kararı olduğu belirtilen açıklamada, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne talimatları doğrultusunda, 6 ilde kulüp ile ilgili 50’ye yakın kişinin gözaltına alındığı kaydedildi. Yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınanlar arasında Gaziantepspor Başkanı İbrahim Kızıl ile Asbaşkan ve Basın Sözcüsü Mehmet Kızıl da bulunuyor. yargılamanın en önemli unsuru, bir kişiyi suçlarken onunla ilgili delillerin hukuka uygun olmasıdır. Türkiye’nin neredeyse ana gündemini oluşturan davaların tümünde delillerle ilgili ciddi sorunlar var. Sorunlar iki temel nedenden kaynaklanıyor; birincisi, 2005 yılında yenilenen Türk Ceza Yasası’ndaki (TCY) farklı yorumlamaya açık maddeler, ikincisi özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) uygulamalarından kaynaklanan sorunlar. Birincisini ayrı bir yazı konusu olarak kenara koyalım. Zaten ikincisi tek başına yetip artıyor. ??? Mevcut, farklı yorumlara açık yasalar bile evrensel hukukta olduğu gibi sanık lehine değerlendirilse pek çok sorun çözülür. Uygulamada bunun tam tersini görüyoruz. Örneğin “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi ÖYM’ler açısından şöyle değişti: “Şüpheden hâkim ve savcı yararlanır.” Bu tersliği dünyanın hiçbir kurumuna anlatamayız. Son dönemde en çok tartışılan konu başlığı şu: “Mevcut deliller ne ölçüde hukuki?” Bir kişiyi TCY’nin en ağır maddeleriyle yargılıyorsunuz ama, buna dayanak oluşturan delillerin sakatlanıp sakatlanmadığına “hüküm aşamasında karar vereceğim” diyorsunuz. Oysa arabayı atın önüne koymasanız, önce delillerin sağlamlığına baksanız, pek çok temel kararı baştan verme şansınız olacak. “İstim arkadan gelsin” sözüne gönderme yaparak tanımlamak gerekirse durum şöyle tarif edilebilir: “Mahkeme devam etsin, deliller arkadan gelsin...” Sormak gerekir: Aziz Nesin ne desin? Delillerin hukuki değeri konusunda en tartışmalı durum dijital veriler. Yani sanıkların bilgisayarlarından ya da aramalarda çıkan CD’lerden elde edilen bilgi ve belgeler. Bu konuda yasa o kadar açık ki; hiçbir ikileme meydan vermeyecek şekilde şöyle diyor (CMK 134): “Bilgisayar ve bilgisayar kütüklerine el koyma işlemi sırasında bütün verilerin yedeklemesi yapılır. İstemesi halinde, bu yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir...” İlk operasyonlar sırasında bu yapılmadığı için eleştirildi ve yargılamalarda sık sık dile getirildi. Diyelim ki başlangıçta aceleye geldi, polisler işin heyecanına kapıldılar, yasayı uygulamayı unuttular. Son dönemdeki operasyonlarda da bu yedeklemenin yapılmadığını görüyoruz. Oysa yasanın şart koştuğu gibi bilgisayar daha kişinin evindeyken içindeki veriler yedeklense en azından bu konuda hiçbir tartışma çıkmayacak. Yedekleme olmayınca sanığın bilgisayarından çıkan verilerin hiçbirini kabul etmeme hakkı doğuyor. Doğuyor ama mahkeme de şu kararı veriyor: “Buna hüküm aşamasında karar verilmesine...” ??? Bütün bu tartışmaların dışında ÖYM’lerin bir yöntemi daha var: Sanıktan delil üretmek! Zaten yargılamaların çoğunda somut olaylardan çok “niyetler” sorgulanıyor. Niyetin somut delilini bulmak da zor olunca iş sanıktan delil üretmeye kalıyor. Bu da en hafif anlatımla çok insafsız biçimde yapılıyor. Deniyor ki: “Senin bu suçu işlediğin konusunda çok kuvvetli şüphe var. İşlemediğini bize kanıtla... Kanıtlayamazsan biz bunu fiilen delil olarak kabul edeceğiz. Böylece kuvvetli şüphemiz daha da kuvvetlenmiş olacak...” Gelinen noktada mahkemelerin önünde iki seçenek var: 1 Delilleri mutlak hukuk süzgecinden geçirmek. 2 “Artık bir karar görelim” naralarına karşılık vermek. ABD’de okula saldırı: 5 ölü KAÇAKÇILIK OPERASYONU CHP’li Gök’ten, Spor Bakanı Kılıç’ın evi için suç duyurusu ‘MİLLİ GÖRÜŞ’TEN BİLDİRİ ? OAKLAND (AA) ABD’nin California eyaletindeki bir okula düzenlenen silahlı saldırıda 5 kişi öldü. Polis kaynakları, Oakland’daki Özel Oikos Hıristiyan Üniversitesi’ndeki saldırıda 5 kişinin öldüğünü bildirildi. Kaynaklar, olayla ilgili olarak 40 yaşlarında Kore asıllı bir kişinin gözaltına alındığnı bildirdi. ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Balgat Çiğdem Mahallesi 1570 Cadde üzerinden bulunan bir otomobilde nedeni belirlenemeyen bir patlama oldu. Patlama sırasında araç içerisinde bulunan Merve Toprak ve Gözde Yalın yaralandı. Yaralılar ambulansla hastaneye kaldırılırken, patlamanın meydana geldiği araç kullanılamaz hale geldi. AKP’li başkan gözaltında RECEP BULUT ‘Satış muvazaalı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın derhal “bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa etmesini” istedi. Kılıç’ın Hamamönü’nde aldığı evi bir hayır kurumuna bağışlaması ya da ilk sahiplerine iade etmesini isteyen Gök, bu “muvazaalı satış” için suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi. Gök, “Genç yaşında elinden tutulup, arkası güçlü diye çok hızlı yükselmesi sağlanan Kılıç’ın çöküşü de hızlı oldu. Görüşmeler siyasette hızla yükselen birinin hızla çöküşünü ve aşağı doğru çakılışını ortaya koydu” dedi. Bundan böyle Kılıç için “sayın” ifadesini kullanmayacaklarını belirten Gök, bazı AKP’li milletvekillerinin de Kılıç’a inanmadıklarını vurguladı. Gök, “Altındağ Belediyesi’ni de uyarıyorum. Örgütlü şekilde haksız yere mal edinilmesini sağlayanların hepsi hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Satış her yanıyla muvazaalıdır” açıklamasını yaptı. Kılıç’ın tutuklu bulunan Metro Turizm’in sahibi Galip Öztürk’le de ortak olduğunu yineleyen Gök, “AKP Samsun il yönetimi de bu şirketin ortağı, bazı eski AKP milletvekilleri de” dedi. Gök, Kılıç’ın istifa etmesini isterken “Siyaset kurumunu incitmiştir. Siyasette temiz kalamamıştır” diye konuştu. CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören de gensoru görüşmelerinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Beşir Atalay’a kefil olurum” dediğini, ancak Kılıç’a kefil olmadığını vurguladı. Miras kavgası SP’yi üçe böldü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın büyük kızı ve SP Kadın Kolları Başkanı Zeynep Erbakan’ın şikâyeti üzerine başlayan servet kavgası her geçen gün dallanıp budaklanıyor. Son olarak “Milli Görüş” imzasıyla parti içinden bir grup, kavgadan duyduğu rahatsızlığı bir bildiriyle dile getirdi. Bu bildiri ile birlikte SP içinde 3 farklı cephe ortaya çıktı. Erbakan’dan sonra ikinci adam konumundaki Oğuzhan Asiltürk ile Zeynep Erbakan ve Genel Başkan Mustafa Kamalak birlikte hareket ediyor. Bunların karşısında Zeynep Erbakan’ın suçladığı kardeşleri Fatih Erbakan ve Elif Erbakan ile eniştesi Mehmet Altınöz ikinci grubu oluşturuyor. Son olarak, dün yayımlanan bildiri ile her iki gruba da karşı çıkan üçüncü bir grup oluştu. Recai Kutan, Fehim Atak, Temel Karamollaoğlu, Şevket Kazan gibi isimler ise taraflar arasında arabuluculuk yapmaya çalışıyor. Ankara’da patlama: 2 yaralı ? ANKARA (AA) On Numara’da rakamlar 4, 5, 19, 20, 21, 23, 24, 26, 33, 41, 48, 50, 51, 53, 56, 59, 60, 61, 71, 73, 75 ve 77 olarak belirlendi. 10 tutturan 3 kişi 75 bin 421 lira, 9 bilenler 2 bin 124 lira, 8 bilenler 105 lira, 7 bilenler 18 lira, 6 bilenler 3.10 lira, hiçbir numarayı tutturamayanlar ise 2.45 lira kazandı. 3 kişiye 75’er bin lira KAYSERİ Kayseri’nin Kocasinan ilçesi Himmetdede beldesinin AKP’li Belediye Başkanı Hamza Arslan’ın da aralarında bulunduğu 30 kişi akaryakıt kaçakçılığı operasyonunda gözaltına alındı. Emniyet Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, bazı illerde uçak benzini olarak kullanılan yaklaşık 50 bin ton yakıtın el altından piyasaya sürüldüğünü belirledi. Şüphelilerin, TÜPRAŞ’tan uçak yakıtı olarak litresini ÖTV’siz 1.60 TL’den aldıkları yüksek oktanlı benzini özel depolarda içine gazyağı karıştırarak litresi 3.20 TL’den KDV’li olarak piyasaya sürdükleri anlaşıldı. Şüpheliler “çıkar amaçlı organize suç örgütü oluşturmak” gerekçesiyle savcılığa çıkarıldı. Maliye’nin de idari soruşturma açtığı belirlendi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle