22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 2012 ÇARŞAMBA kultur@cumhuriyet.com.tr 14 Devlet, üstün çocuklarımıza destek olmak için yeni olanaklar yaratırken, günün koşullarını da hesaba katmalı KÜLTÜR BUIKA PUSLU SESİYLE 13 NİSAN’DA YENİDEN İSTANBUL’DA Bugünün harika çocukları EVİN İLYASOĞLU Bir Şiir Neden Beğenilir? Birkaç yıl önce, İsviçre’de kurulu Unionsverlag adlı yayınevi on kitaplık bir Türk Edebiyatı dizisi yayımladı. Bu on kitaptan birinin de çağdaş Türk şiirini yansıtan bir antoloji olması isteniyordu. Bu kitabı birlikte hazırladığımız Erika Glassen ile şöyle bir düşünce geliştirdik: Şiirleri biz değil de kültür hayatımızın tanınan isimleri seçsinler; seçmekle de yetinmeyip o şiiri neden seçtiklerini, beğendiklerini açıklayan bir de kısa deneme yazsınlar. Böylelikle okurlar da hem çağdaş edebiyatımızın seçkin bir örneğini, hem de bu şiirin bir başka kültür insanı üzerinde nasıl etkiler bıraktığını öğrenmiş olacaklardı. Uzun bir hazırlık döneminden sonra kitap, 2008’de “Kultgediche” (Kült Şiirleri) adıyla yayımlandı. Ne yazık ki, Türkçe’si yayımlanamayan bu kitaptaki kimi yazılara arada bir dönüp bakıyorum. Şairlerimizin, öteki kültür insanlarımızın şiir beğenileri etkiliyor beni. Kitabın ilk yazısı Ataol Behramoğlu’nun özel bir önem verdiği Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Her Şey Yerli Yerinde” şiiri üstüne. İlhan Berk’in seçimi, Melih Cevdet Anday’ın “Çiftlikteki Gece”si. Berk, şiiri dize dize dilini, yapısını, imgelerini irdeledikten sonra bu şiiri seçme nedenini şöyle açıklıyor: “Çiftlikteki Gece’yi her okuyuşumda heyecan, haz; evet haz duyuyorum.” Gülten Akın, Dıranas’ın “Kar”ını seçmiş. “Kar’ı en çok ben yaşadım, ben yazdım sanıyorum” diye biten yazıda, “Kar nasıl uçsuz bucaksız bir mekânı kaplayarak insana sonsuzluk duygusu veriyorsa, bu şiir de öyle...” diyor. Cevat Çapan, Oktay Rifat’ın “Telefon” şiirini, “hem yoğun bir acının ustaca dile getirildiği ağırbaşlı bir ağıt, hem de bir insanlık dramı karşısında yenilgiyi reddeden bir dayanışma çağrısı olarak 20. yüzyıl Türk şiirinin bir başyapıtı“ olarak niteliyor. Kemal Özer, A. Kadir’in “Kanlı Şiirler”ini, “Türk şiirinde önemli bir gelenek çizgisine kaynaklık” ettiği için seçmiş. Melisa Gürpınar, Edip Cansever’in “Tragedyalar“ını kendine “ruh arkadaşı“ bulduğu için seçmiş. Doğan Hızlan, Behçet Necatigil’in “Travers”ini, Eray Canberk, aynı şairin “Panik“ini seçmişler. Leylâ Erbil, İlhan Berk’in “Acının Adı” şiiri çevresinde, kendi şiir beğenisini açıklarken bütün bir çağdaş şiirimizin de çarpıcı bir resmini çizmiş. Öykücü Adnan Özyalçıner, Sait Faik’in “Arkadaş“ şiirini, “sevginin özgürce yaşanabileceği, mutluluğun eşitçe paylaşılabileceği bir ülkeye, aydınlık bir geleceğe duyulan özlemin, umudun güzellemesi” olduğundan seçmiş. Edebiyat dışı alanlardan katılanların seçimleri de ilginç: Tiyatro sanatçısı Gülriz Sururi, Nâzım Hikmet’in “Akdeniz’de Dolaşan Hayalet”; ressam Komet, Yahya Kemal’in “Ufuklar”; fotoğraf sanatçısı Lütfü Özkök, Orhan Veli’nin “Helene İçin”; sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, Attilâ İlhan’ın “Eski Sinemalar” şiirlerini seçmişler. Elbet üzerine yazı yazılan şiirler bunlarla sınırlı değil. Kitapta, 42 yazarın 42 şiir üstüne yazıları var. ??? Bu yazıları anmamın nedenine gelince... Şiir diye anılan o denli bayağılıklarla doldu ki hayatlarımız, şiir okurlarının durup biraz da şiirin ne olduğunu düşünmeleri gerekiyor sanırım. Internet sitelerinde en çok okunan şiirlere bakıyorum: Nâzım Hikmet ve Can Yücel’in adıyla yayımlanan uyduruk söz yığınları, bu şairlerin gerçek şiirlerinden daha çok okunuyor. Evet yaşadığımız dünya insanların yaşama biçimlerini, beğenilerini her gün biraz daha bayağılaştırıyor ama insanların da biraz durup yiyip içtikleri şeylerdeki katkı maddelerine baktıkları gibi kültür ürünlerine de gerçek mi, sahte mi diye bakmaları gerekmez mi? rum. Hâlâ çocuğunu en iyi müzik ortamında, en iyi hocaların elinde yetiştirCHP Milletvekili Gülsüm Bilgehan mek için yerleşik düzenini bozup onun“Harika Çocuklar Yasası”nın işlerlik la yurtdışına gitmeyi göze alan aileler kazanması için bir soru önergesi vervar. Ama çocuklar buradaki eğitimlemiş, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrinde daha çok kendini kanıtlamış olarul Günay da “9 yıldır bu yasadan rak yola çıkıyor. Ulaşımın kolaylaşmafaydalanan bulunmamaktadır”diye sı, teknolojinin gelişmesi, medya olayanıtlamış. naklarının artması bu çocukların da Bunun üzerine önceki yaşam koşullarını kohafta Hürriyet’in sanat laylaştırdı. sayfasında Umut ErÖrneğin kemancı dem, “9 yıldır harika Elvin Hoksa (13) Ançocuk çıkmadı” diye kara’da doğdu, Bilbaşlık attı. Hıncal Uluç kent’te dedesi Server da Sabah’ta “9 yıldır ne Ganiyev’le müziğe harika çocuklar çıkıbaşladı. Şimdi büyük Elvin yor bu ülkede, ama İsusta Zahar Bron ile çaHoksa met Paşa’nın Cumhurilışıyor ama bir yandan yet çocuklarına armada Bilkent’teki öğreniğan ettiği Harika Çomini sürdürüyor. Kendi cuklar Yasası uygulanyaş grubundaki önemli mıyor” diyerek Boğayarışmalarda birincilik ziçi Üniversitesi’nde izalıyor. Şimdi de dünyalediği 5 çocuğun konsenın en ünlü keman yarine değiniyordu. rışmalarından ÇaykovsBu yasa, o zamanlar ki’ye katılabilme hakkıbiri 7 diğeri 12 yaşında nı kazandı. olan İdil Biret ve Suna Bugün devletin 66 yıl Kan adına çıkartılmış, o önce çıkarttığı yasadan yaşta çocuğun tek başımedet ummak yerine na yurtdışında okuması devletten başka türlü olanaksız olduğu için destekler ve garantiler ebeveynleriyle birlikte beklemek gerek. Yetegidebilmeleri için bir nekli çocukları saptayıp bütçe ayrılmış, sonra onları izlemek, yurtdı? Bugün devletin 66 yıl şındaki eğitim merkezbirkaç kez daha kimi değişikliklerle gündeme lerine göndermek kadar, önce çıkarttığı “Harika gelmişti. Son kez İsteo çocuklar mezun olunÇocuklar Yasası”ndan mihan Talay’ın Kültür ca onlara kendilerini medet ummak yerine Bakanlığı döneminde, göstermeleri için konser 1998’de Emrecan Yaolanakları bulmak, başka türlü destekler ve vuz (1990) için yeniden medyaya tanıtmak için garantiler beklemek işlerlik kazanmıştı. Bude girişimler gerek. gerek. Devletin bir gün ünlü olan nice saDevletin bir emprezaremprezaryoluk sistemi natçının (Gülsin Onay, yoluk sistemi geliştirHüseyin Sermet gibi) mesi, yalnız müzik dageliştirmesi, yalnız yetişmesine katkıda bulında değil, diğer sanat müzik dalında değil, lunan yasa, aynı zamandallarındaki gençleri de diğer sanat dallarındaki da şimdi adını bile unutdesteklemesi gerek. tuğumuz nice öğrenciye Bugün örnek bir örgençleri de desteklemesi de destek olmuştu. Her gütlenme olarak Gügerek. zaman bunu söyleriz, herSüher Pekinel’in mesele harika çocuk çabalarını gösterebiliyaftasını almak değil, harika olmayı rim: Burada mezun olmuş veya eğitisürdürebilmek! minde yol almış öğrencileri seçiyorlar, yurtdışında ileri devre çalışmalarına 66 yıl sonra yeniden destek oluyorlar. Kendi kişisel bağlanEskiden üstün çocukların mutlaka tılarıyla onları hocalara, okullara, konyurtdışında eğitim alması gerekiyordu. ser ajanlarına tanıştırıyorlar. Her biriYurtiçindeki hocalarımız (örneğin Mit nin yıllık gelişmesini, konserlerini, alhat Fenmen, Ferdi Ştatzer) onları dıkları eleştirileri izliyorlar. Bursu debelli bir düzeye getiriyordu ama belli vam ettirmek için çocuğun bunu kanıtbir sanat merkezinde (örneğin Paris’te) lamasını bekliyorlar. Çocuklar da bu yaşamaları bu üstün çocuklara nice sorumluluğun içinde bir çalışma ortaya olanak sağlıyordu. Yıllar geçtikçe konkoyuyorlar. servatuvarlarımızda öğretim düzeyi Bugün dünya üstünde parlayan yayükseldi, ülkemizde müzik yaşamı zen bancı gençlere de bakıyorum. Başaginleşti. Ve bir de baktık ki artık 7 yarılarının ardında yalnız üstün yeteşındaki çocuk değil, sınıf atlayarak nekli olmaları ya da doğru eğitim alokulu bitirmiş üstün çocuklarımız dünmaları değil, toplumdan kopmadan yanın önemli merkezlerinde kabul göryetişmiş olmaları da var. Çalgısının meye başlamış. Fazıl Say, Muhittin ustası olması bir yana, spor yapan, Dürrüoğlu, Emre Elivar gibi yetegençliğini dolu dizgin yaşayan sonekler Kamuran Gündemir hocanın listler çıkıyor ortaya. Devletin üstün pırlanta çocukları olarak Ankara Konçocuklarımıza destek olması için yeservatuvarı’ndan mezun oldu. ni olanaklar yaratırken günün koşulŞimdi daha genç kuşaklara bakıyolarını da hesaba katması gerekiyor. ‘Bizi şarkılar buluşturuyor’ ? Geçen yıl ‘Suyun Kadınları’ konserinde protestolara maruz kalan Aynur’la aynı sahneyi paylaşan Buika, “Benim işim şarkı söylemek ve bana göre şarkılar hepimize iyi geliyor. Konserde kalabalığın tepkisi sırasında içerdeydim, sonra sahneye çıktığımda şarkılar herkesi yeniden birleştirdi. Bence hepimizi en çok şarkılar buluşturuyor” diyor. SİBEL ÇORBACIOĞLU Geçen yaz İstanbul Caz Festivali kapsamındaki “Suyun Kadınları” konserinde, müzisyen Aynur Doğan’a yapılan protestonun hemen ardından sahnedeydi Buika... Sinirlerin yay gibi gerildiği bu ortamı belki de yalnızca onun puslu sesi, sıcak gülüşü ve pozitif enerjisi yumuşatabilirdi. Öyle de oldu. Afrikalıların ruhlarına yardımcı olabilmek için şarkı söylediklerini belirtmesi boşuna değil. “Şarkıların içinde kaybolan, şarkı söylerken dünyayı unutan biriyim ben” diyor. 2009 yılında ilk kez geldiği Türkiye ile sıcak bir bağ kuran Buika, 13 Nisan’da İş Sanat’ın, 14 Nisan’da ise Ankara Müzik Festivali’nin konuğu Her zaman şarkıcı mı olmak isterdiniz? Müzikle ilk buluşmanız nasıl oldu? Çocukken şarkı söylemeyi, dans etmeyi çok seviyordum. Akşam geç saatlere kadar sokaklardaydım, şarkı söylemek ve dans etmek bir oyun gibiydi; üstelik pek eğitilebilir bir kız çocuğu da değildim. Aslında ilk olarak komşumuzun oğlu Jacob’ı ve onun piyanosunu keşfedince müzikle ilgili hayaller de kurmaya başladım. Müziğinizi hangi kategoriye daha yakın görüyorsunuz, caz, flamenko, copla? Birçok kez yaptığım müziği nasıl tarif ettiğim soruldu ama artık özellikle sahnede müziklerimi tarif etmem hiç mümkün olmuyor çünkü kayboluyorum. Sonuç olarak belirli notalar etrafındayız ve bana göre ister blues, ister flamenko olsun, ben içimden geçen müzikleri yapıyorum. Afrikalılar ruhlarına yardımcı olabilmek için şarkı söylerler ve benim şarkılarım da ruhumdan gelenler, içimden gelerek paylaştıklarım, içimde tutmak istemediklerim ve benden taşan duygular. Sizi her yıl ülkemizde dinleme şansını yakalıyoruz, sizi buraya çeken nedir? Burada ilk konserimi 2009 yılında verdim. En son geldiğim konserde şarkılarıma ilginin kısa bir süre içinde ne kadar arttığını gördüm. Türkiye ile bağlarım her konserle daha çok güçleniyor. Bunun kesinlikle sevgiyle ilgisi var. Yeni şarkıların heyecanı Türkiye’den tanıdığınız, dinlediğiniz sanatçılar var mı? Fazıl Say’ı çok iyi biliyorum, piyanosuyla olağanüstü bir ilham veriyor. “Pasion Turca” ekibi de her geldiğimde bana Türkçe albümler hediye ediyor ve eski geleneksel İstanbul şarkılarını öğreniyorum. İstanbul tarihi ile bağlarını koparmamış bir şehir ve bu yüzden eski müzikler bende daha çok merak uyandırıyor. Geçen yıl “Suyun Kadınları” konserinde talihsiz olaylar yaşandı. Size yönelik olmasa da bir protestonun ortasında kaldınız. Bu olayla ilgili neler düşünüyorsunuz? Sanatın bu tarz ‘müdahale’lere maruz kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Benim işim şarkı söylemek ve bana göre şarkılar hepimize iyi geliyor. Konserde kalabalığın tepkisi sırasında içerdeydim, sonra sahneye çıktığımda şarkılar herkesi yeniden birleştirdi. Bence hepimizi en çok şarkılar buluşturuyor ve aslında hepimizin ne kadar da aynı olduğunu hissettiriyor. İş Sanat’taki konserinizde sürprizler var mı, neler dinleyeceğiz? Konserde tüm dünyayı unutuyor olacağım. Flamenkoyu ve blues’u, hatta tüm türleri unutarak sadece duygularımla çırılçıplak sahnede olacağım ama dinleyici için bu konsere yepyeni şarkı sürprizlerim de var. Üstelik beni en çok yeni şarkılar heyecanlandırıyor. Gümrü’de yerel tarih Atölyesi ? Kültür Servisi Ermenistan’ın Gümrü kentinde 1629 Nisan tarihleri arasında “Birbirimizle Konuşmak” projesi kapsamında yerel tarih kampının ikincisi düzenleniyor. Türkiye ve Ermenistan’dan toplam 20 üniversite öğrencisinin katılacağı kampta, fotoğraf, performans ve sözlü tarih alanlarında uzmanlar tarafından verilecek eğitimlerden sonra, kentte ve civar köylerde interaktif tarih çalışması yapılacak. http://speakingtooneanother.org/ AKSOY’UN SERGİSİ CHALABI ART GALLERY’DE 31. İstanbul Film Festivali jüri üyeleri dün basınla buluştu Doğadaki değişim ve dönüşüm Kültür Servisi Sezin Aksoy’un bir heykel çalışması ile resimlerinden oluşan “Transmutasyon ” başlıklı sergisi, Chalabi Art Gallery’de izleyiciyle buluşuyor. Daha ö n c e Ekavart Galerisi’nde açtığı “Transformasyon” sergisinde “insanların hayvanlara dönüşümünü” ele alan Aksoy, yeni sergisi “Transmutasyon”da, doğadaki değişim ve dönüşümü derinlikli bir bakışla işlemeyi amaçlıyor. Serginin en dikkat çekici eserlerden biri de rengârenk plastik kapaklardan oluşan kürküyle transmutasyona uğramış bir tavşan heykeli... Sergide, sanatçının tuval üzerine akrilik ve yağlıboya tekniğiyle çalıştığı mutasyona uğramış doğa betimlemelerinin yanı sıra, kolaj çalışmaları ile bunlara bağlı şiirler de yer alıyor. “ Transmutasyon ” sergisi, 28 Nisan’a kadar görülebilir. ‘Festival dışı hesap oyunları yok’ Kültür Servisi İstanbul Film Festivali’nin Altın Lale Ulusal ve Uluslararası Yarışma filmlerinin jürileri dün bir basın toplantısı düzenledi. Festival Direktörü Azize Tan, toplantıyı önceki gün yaşamını yitiren oyuncu ve senarist Meral Okay’ı anarak başlattı. Jüri başkanının yazar Murathan Mungan olduğu Ulusal Yarışma’da diğer üyeler yönetmen Yüksel Aksu, oyuncu Nazan Kesal, Selanik Film Festivali temsilcisi Dimitris Kerkinos ve Paris’teki bağımsız film dağıtım ve yapım şirketi Memento Films’in kurucularından Alexandre Mallet Guy’dan oluşuyor. “İyi, güzel, başarılı bir film seçmek için saf ve samimi şekilde jüri locamızda oturuyoruz” diyerek söze Murathan Mungan ve Yüksel Aksu başlayan Mungan, “Filmleri oylarken birilerinin gönlü olsun diye mavi boncuk dağıtma gibi bir tutumumuz olmayacak. Festival dışı hesap oyunlarına girmeyiz. Kendimize verecek haklı cevabı bulduktan sonra ödül vereceğiz. Festival sonuçları sadece o jürinin nitelik değerlendirme ölçüsüdür. Adilane bir şekilde sonuçlandırmaya çalışacağız. Adı üstünde festival bu, asık suratlı olmaya gerek yok” dedi. Uluslararası Jüri Başkanı Nuri Bilge Ceylan ise filmi yarışan yönetmen olmaktansa jüride olmanın daha kolay olduğunu belirtti. “İlk anda beğenmediğim, yarısında çıktığım filmler olmuştur. Ancak insanın fikrini zamanla değiştirecek şeyler olabilir. Bazı filmler süreç içinde tartışmalarla değişebilir. Hatta yarısında çıktığım film, daha sonra en beğendiğim film oldu. Tartışma olursa daha iyi bir karar alınır diye düşünüyorum.” Uluslararası yarışmanın diğer üyeleri ise şöyle: Oyuncu Alexander Fehling, ödüllü filmlerin yönetmeni Brillante Mendoza, Romanyalı yönetmen Corneliu Porumboiu ve Sabah gazetesinin ek yayınlar yönetmeni, gazeteci Elçin Yahşi. Hıdrellez coşkusu Parkorman’da ? Kültür Servisi Geçen yıllarda Ahırkapı’da gerçekleşen Hıdrellez şenlikleri bu yıl KafePi organizasyonuyla 5 Mayıs’ta Parkorman’da olacak. Burhan Öçal, Trakya All Stars, Brooklyn Funk Essentials DJ set, Fire Water, Babazula, Dubioza Kolektiv, İstanbul Arabesque Project, ASM, Mabel Matiz ve Forty Thieves Orkestra gibi pek çok grubu ağırlayacak şenlik kapsamında karnaval oyunları, yemek standları ve Jonglör Çadırı gibi pek çok etkinlik gerçekleştirilecek. Cannes İstanbul’a taşındı ? Kültür Servisi Uluslararası Cannes Film Festivali’nin 2009 yılından itibaren sponsorluğunu yürüten Chivas, bu yıl da bu ikonik festivali İstanbul”a taşıyarak “Chivas Cannes Celebration” adıyla bir dizi etkinliğe imza atıyor. İlki GiGi Bar’da gerçekleştirilen ve festival öncesinde başlayan kutlamalar, önümüzdeki günlerde Nişantaşı Brasserie ile W Lounge’da devam edecek ve Cannes’da son bulacak. Chivas Cannes kokteyllerinin özel olarak hazırlandığı davetlerde, Fransızca şarkılar seslendiriliyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle