23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2012 SALI 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir Y Manisa Y Denizli Y Zonguldak B Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara K 9 11 10 12 14 13 14 5 4 5 6 7 5 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars K Y K Y Y Y K Y K K K K K 6 8 0 14 14 14 6 10 2 3 0 1 4 HABERLER Oslo B 2 Helsinki PB 2 Stockholm B 2 Londra Y 8 AmsterdamPPB 8 Brüksel Y 5 Paris Y 6 Bonn Y 8 Münih Y 5 Berlin B 5 Budapeşte B 7 Madrid B 13 Viyana B 6 Belgrad PB 6 Sofya Y 8 Roma Y 14 Atina Y 15 Zürih PB 7 Moskova K 6 Aşkabat Y 9 Taşkent Y 12 Baku A 8 Bişkek B 9 Tiflis Y 7 Kahire B 23 Şam B 17 Ülke geneli parçalı çok bulutlu, Ege, Akdeniz, İç Anadolu’nun güney ve doğusu, Orta Karadeniz kıyıları, Doğu Karadeniz ile Sinop, Bartın ve Kırşehir’in yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların genellikle yağmur ve sağanak, Kütahya ve Eskişehir çevrelerinde karla karışık yağmur, Doğu Anadolu ve İç Anadolu’nun kuzeydoğusunda kar şeklinde olacağı bekleniyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Mart GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada günün ertesi 6 Mart günü Cumhuriyet’te yazımdan alıntılar: “…Kargaların kahvaltı ettiği saatlerde... polisler Mustafa Balbay’ı polisler (bir koşu gittiğim) evinden aldılar… Toplumda saygın bir yeri olan, yeri yurdu belli bir yazarı, gazeteciyi söylendiği gibi Ergenekon davası kapsamında kimi konularda ifadesi alınmak için ise polislerin derdest ederek İstanbul’a götürmelerine gerek var mı?.. Bir zahmet bir telefon… Balbay’ın savcılığın istediği yerde hazır olmasını sağlardı… (Bülent Arınç’ın dünyanın büyük lideri diye takdim ettiği Manisa’da) Başbakan efendi aynı saatlerde ekranda ‘temiz eller’ operasyonundan söz ediyor. Ergenekon savcılarının arkasında durduğunu söylüyor. Ergenekon ile her bedeli ödemeye hazırmış. Palavra!.. …Laik rejimden, insan haklarından, doğru habercilikten söz eden, yazan, yorumlayan medyada son duruma bir göz atalım… Cumhuriyet dört sayfa beyaz çıkarak rejimsel, ulusal bir görev yaptı… …İktidar baskısının somut örneği ile karşılaşan Doğan Medya Grubu’nun bilmem kaç gazete, TV ve dergisinin bu görevi Cumhuriyet’ten önce üstlenmeleri… RTE kaynaklı basın özgürlüğünü baskı ve saldırıya somut biçimde karşı çıkması gerekmez miydi?.. …Hukuk düzeni böyle, medya böyle… Her işimiz Allahlık…” ??? Balbay’ın tutuklandığı günün ertesi 7 Mart 2009 tarihli yazımdan: “…İktidar ve yalakaları nihayet muratlarına erdiler: 1 Temmuz’da ifadesi alınan, ancak ağır ceza mahkemesinin tutuksuz yargılanmasına karar verdiği Mustafa Balbay’ı Ergenekon davası içine çekmek için aylardır uydurma, yakıştırma haberler yayımladılar... …Gazetecilikten Atatürk devrimlerine, laik cumhuriyete bağlılıktan başka dünyası olmayan, aklını ve kalemini dinci iktidara karşı kullanan, yazan Balbay’ı… Zekeriya Öz İstanbul’a getirdi… Saatlerce süren sorgulamada dinlenmesine izin vermeden Balbay’ı ağır ceza mahkemesine gönderdi. Oradan da Metris Cezaevi’ne... …Zekeriya Öz sorgulamadan önce suçlamaya önayak olacak biçimde Balbay’ın günlüğüne düşen notlar, kimi kâğıtlar didik didik edilmiş… Darbecilere hizmet ettiğine inandıkları yazıları, notları cımbızla ayırmışlar… Balbay’ı darbecilikle suçlamaya hazırdılar. …Türkiye’nin nereye götürülmek istendiği günbegün sergilenen kanıtlarla ortada… İç ve dış rejim düşmanlarıyla bunlara bilinçli biçimde hizmet edenler; Atatürk’ün çağdaş, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya doğru hızla yol alıyorlar… …195060 arasında besleme basın yaratan, gazeteleri para ve vergi cezalarıyla baskı altına alan, yazarı çizeri hapishanelerde ezen Birinci Adnan Menderes’in yerini İkinci Adnan Menderes, Bay RTE aldı… …195060’tan 2009’a 5060 yıl… Demokrasimizin bir arpa boyu yol aldığını ve Atatürk Cumhuriyeti’nin Recebistan’a dönüşmekte olduğunun resmidir…” ??? Ergenekon diye adı var varlığı kanıtlanamayan davanın soruşturması başlarken; Balbay’a yönelik suçlamalarla Atatürk Cumhuriyeti’nin geleceğiyle ilgili üç yıl önce yazdıklarım, daha sonraki üç yılda giderek gelişti, aynen doğrulandı. Milletvekili seçilmesine karşın tahliye edilmeyen, tahliyesi sağlanamayan Balbay; Silivri’de iradesini ve sağlığını koruyarak, zulme karşın bir irade sembolü ve özgürlük savaşçısı olarak dışarıya çıkacağı günü, umudunu yitirmeden bekledi, bekliyor. Ha, insan hakları, adalet, demokrasi, basın özgürlüğü dedin mi mangalda kül bırakmayan hükümete gelince: İçeride dördüncü yılından gün almaya başladığı gün, bir yıl hücrede yatan Balbay’a bir armağan sundu: Yanına bir arkadaş verdi! Tutukluluğun cezaya dönüştüğünü, Silivri’deki zulmü sorarsanız şimdi baş efendiye, hükümetine; sızlamayan vicdanlarının sesini duyarsınız: “Ne zulmü, ne cezaya dönüşen tutukluluk? Palavra hepsi. İşte görüyorsunuz. Hücre sakinlerinin, örneğin Balbay’ın içeride rahatını sağlamak için elimizden geleni yaptık, yapıyoruz” diye övünebilirler! Hatta ve hatta, “olmayacak şeyler istemek” anlamına gelen bir özdeyişi de kullanarak; “yüz verdik astarını istiyorlar” diye hak arayanlara saldırabilirler de! Putin’in, Manej Meydanı’na kurulan sahneden yandaşlarına seslendiği an, gösteriler gölgesindeki devlet başkanlığı seçimlerinin en büyük ilgi anı oldu... Putin’i üçüncü defa Kremlin’e taşıyan 4 Mart seçimlerinin temel sorusu hiçbir zaman zaferi kimin kazanacağı olmamıştı. İlk turda Putin’in sandıktan açık ara zaferle çıkacağı, seçim mühendisliğinin geçerli olduğu tüm diğer ülkelerde olageldiği gibi çok önceden biliniyordu. Yaygın usulsüzlükler ve hile iddiaları nedeniyle merak edilen konu daha ziyade “zaferin meşruiyeti” ile Putin’in karizması çizilecek mi / çizilmeyecek mi üzerine odaklanıyordu. Rusya gibi bir ülkede korku duvarını yıkan ve zembereğinden boşalmış gibi birden sokaklara doluşan muhalifler karşısında Putin eski Putin olabilecek miydi? Göstericilerce prezervatif/hamam böceği olarak dahi betimlenen yeni zamanların çarı, kaba güç kullanmadan ve karizmayı bozmadan vartayı atlatabilecek miydi? Bu ve benzer soruların ilk yanıtlarını Putin’in balkon konuşmasında aldık. Putin’in Balkon Konuşması bulunmadığını anladık. Sureti haktan görünmek adına Putin’in konuşmasında en ufak bir “helalleşme” çabası/gayreti yoktu. Vladimir Putin; “Buradan hepinizi kucaklarım. Hepinizin devlet başkanıyım” türü balkon retoriklerine hiç yüz vermedi. Yüz vermediği gibi kürsüye çıktığı andan itibaren; muhalif kesimlere dolaylı yoldan “tahrikçiler” göndermesinde bulunarak onları Rusya’daki “tahrikleri organize eden dış güçlerin” maşası olmakla suçlamış oldu. Konuşmayı “Zafer ve şan Rusya’nındır!” sözleriyle sonlandıran Putin III’ün muhatabı, her zamanki gibi değişik görüşlü Ruslar değil, yalnız kendisine destek veren kendi “yandaşları” olmuştu. Zafer gecesinin muhalif gösterilerin gölgesinde kalmaması için her şey en ince ayrıntısına dek önden düşünülmüş, Rus başkentine 40 bin güvenlikçi taşınmış, bindirilmiş kıtalarla 100 bin Putin yandaşı zafer podyumu etrafına mevzilendirilmişti. “Putin, Putin” diye disiplinli tezahüratlar yapan yandaşlar, böylece ele güne karşı Putin zaferinin güçlü meşruiyetini tescillediler. Bu “güç gösterisi” aynı zamanda, zafer gecesinin neşesine limon sıkmak isteyecek muhaliflerin de hevesini kursağında bırakarak, onları pıstırmayı başardı. Sahnelenen koreografi sonuçta başarılı oldu. Muhalifler seçim gecesi tehlikeli karşıtlaşmalara yol vermemek adınasokaklara çıkmadı. Zafer konuşmasıyla Putin, Rus siyasetindeki egemen tek gücün her zamanki gibi kendisi olduğunu gösterdi. Gece boyu çeşitli bölgelerden gelen mükerrer oy, ihlal ve hileli sayım şikâyetleri, bu müthiş boy gösterisi yanında vızıltı gibi kaldı. TV’lerde yorumcular, “Aralık seçimlerindeki gibi sandıkta bir yüzde 10 hile yapılmış olsa dahi ki bu Rusya’da hep yapılır!Putin gene ilk turda devlet başkanlığını yüzde 50 üstü bir oranla almış sayılır!” dediler ve öte yana geçtiler. “Meşruiyet” tartışması da böylelikle kapandı. Şimdi akılları meşgul eden başlıca soru, muhaliflerin bundan sonraki encamı…. Duma seçimlerinden bu yana internette ve sokaklarda faal olan Rus muhaliflerin sonu da bundan böyle İran’ın ezilen “Yeşil İsyancıları” gibi mi olacak? Yoksa her türlü zorluğa karşın varlık göstermeye devam edebilecekler mi? Putin’in ilk geceden yaptığı “tahrikçilere geçit yok!” minvalindeki söylemleri, Kremlin’in bu kesimlere yapabileceği açılımlara fazla kapı aralamıyor. Diğer yandan “Yeşil Hareket”te bulunan zaafların hepsi, “kentli orta sınıflar” diye tanımlanan Rusya’nın muhalif kesimlerinde de bulunuyor. Yeşil hareket gibi, Putin muhaliflerinin de gerçek lideri, ortak platformu ve programı yok. Radikal soldan sağa, komünistten liberale, ırkçılara dek her tür rengi barındıran dağınık bir hareket bu. Seçim öncesi “Putin’siz Rusya” sloganlarıyla bayrak kaldıran ve seçim hilelerini protesto eden hareketin, şimdi ya sandık sonuçlarını kabul edip geri çekilmesi ya da yeni siyasi taleplerle gündem belirlemesi lazım. Muhalifler kısaca yol ayrımında. Yol ayrımının yönünü bu akşamki (5 Mart) ilk gösteriler belirleyecek. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Muhalifler yol ayrımında andaşlarla gelen ‘kusursuz zafer’ Dokuz saat diliminin bulunduğu ülkede oy sayımı henüz daha yarıya ulaşmamışken, gece 22.45’te podyumda zaferini ilan eden Vladimir Putin; yanaklarındaki botoksu biraz abartmış olmakla birlikte, özen gösterdiği “güçlü lider” imajından fazla bir şey yitirmemişti… Bu konuda sanki herhangi bir kuşkuya yer varmış gibi söze, “Size seçimi kazanacağımızı söylemiştim. Ve işte kazandık!” diyerek giren Putin; arkadan “Bu kusursuz bir zafer” diye ekledi: “Tahrikleri organize etmek girişimleri Rus devletini yıkamayacaktır!” Dakika bir, gol bir… Putin III’ün böylelikle, muhaliflere zeytin dalı uzatmak gibi herhangi bir hevesinin Y Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ Başkentte patlama Başbakanlık binasının hemen yanında patlayan ses bombası büyük korku yaratırken güvenlik zaaflarını da ortaya koydu Bombacının eşkâli belirlendi ALİCAN ULUDAĞ “İstanbul’dan Ankara’ya gidiyorsunuz. Yolun yarısında bir tabela; Ankara 150 km. Basıyorsunuz gaza, git, git, bir tabela daha; Ankara 200 km. Yol aldıkça uzayan bir dava. Biz duruşmalar ilerledikçe sona yaklaşılır diye düşünüyoruz ama, eklenen dosyalarla birlikte yük artıyor...” Mahkemenin yöntemi de bu yolu uzatıyordu. Örneğin bir sanık iddianamedeki tüm suçlamaları tek tek yanıtladıktan sonra çapraz sorguya geçiliyordu. Birinci savcı soruya şöyle giriyordu: “Savunmanızda size yönelttiğim soruları yanıtlamış olabilirsiniz ama, ben yeniden soracağım...” Sıra ikinci savcıya geldiğinde o da şöyle başlıyordu: “Size yönelteceğim sorular daha önce sorulmuş olabilir, ama ben yeniden soracağım...” Soru sırası mahkeme üyelerine geldiğinde, üye hâkim söze şöyle giriyordu: “Sayın savcılar size yönelteceğim soruları daha önce yöneltmiş olabilir. Bazı şeylerin açıklığa kavuşması bakımından ben yeniden soracağım...” Sıra ikinci üye hâkime geliyordu. O da şöyle başlıyordu: “Soracağım sorular size daha önce yöneltilmiş olabilir ama, ben tekrar soracağım...” ??? Yukarıdaki sıralamayı abartılı bulabilirsiniz, ama klasik deyimle söylemek gerekirse, eksiği var fazlası yok. Sanıklar bu soruları yanıtlarken söze şöyle giriyorlardı: “Daha önce cevapladığım gibi...” Soruların içeriği de somut bir olayı ya da eylemi aydınlatmaktan çok, bir notun anlamı, telefon rehberindeki numaraların nedeni, herhangi bir görüşmenin bağlantıları konusunda olurdu. Ocak başından bu yana seyir değişti. Çapraz sorgu kalktı. Daha önce sanık istemese bile uzun uzun okunan polis, savcı ifadeleri, “aynen katılıyorum” sözüyle geçiliyor. Sanığın ifadesini bir an önce bitirmesi isteniyor. Eğer uzatırsa, bunları yazılı olarak da verebileceği anımsatılıyor. Herhangi bir kurumdan bilgibelge istemek gerektiğinde mahkeme ya gereksiz görüyor ya da sadece o kişiyle ilgili istekte bulunuyor. İddianamede terör örgütünün yöneticisi olduğu iddia edilen kişiler bile aynı yöntemle çok kısa sürede sorgulanıp geçiliyor. ??? Bu tabloyu neye yormak gerek? Sanıkların her birinin görüşleri farklı. Zaten öyle bir terör örgütü ki, bir konuda aynı düşünen üç kişi yok. Bu gidişi hayra yoranların sayısı az. Olumsuza yoranların aklına her şey geliyor. Bir görüş uzun tutukluluk sürelerinin kamuoyunda da kabul edilemez noktaya gelmesi, başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) olmak üzere Türkiye ile ilgili dış algının değişmeye başlaması. Hükümet bu yöndeki eleştirileri de karşılamak üzere geniş kapsamlı bir yargı paketi hazırlıyor gibi. Adalet Bakanı’nın açıklamalarının bir unsuru da AİHM kriterleri. Adalet Bakanlığı’nın “İşini hızlı yapmayan yargıca terfi yok” çalışması ile Silivri’deki hızlanmanın aynı sürece karşılık gelmesi rastlantı değilse genel bir planın parçası olmalı. Silivri yargılamalarındaki hız artışı, akla ilk “hızlandırılmış treni” getirse de davaya verilen önem dikkate alındığında yeni gelişmelerin bir parçası gibi görünüyor. Aklımıza her olasılık geliyor. Hukuk hariç! Demirtaş: Devlet PKK ile görüşecek MAHMUT ORAL ANKARA Başbakanlık’a 20 metre uzaklıkta, Yargıtay’ın otoMOBESE görüntüleri sayepark girişinde patlayan ses sinde şüpheli belirlendi. Edinilen bombası Ankara’da paniğe bilgiye göre, patlayıcıyı bırakan kişi beyaz bere ve siyah gözlük takı neden oldu. Bir kişinin yayordu. Esmer ve kirli sakallı olan şüp ralandığı olaya, pet şişe helinin dolgun yüzlü olduğu kaydedil içerisine yerleştirilmiş di. Başbakanlık’ta toplanacak Bakanlar elektronik düzenekli 150 Kurulu’ndan hemen önce gerçekleşen gram hafif patlayıcının patlama güvenlik zafiyetini de ortaya koy neden olduğu açıklandı. du. İncelemelerde bulunan Ankara Va Emniyet birimleri, patlalisi Alaaddin Yüksel, “Başbakanlık ve Yar manın arkasında silahlı gıtay binalarının bulunduğu bir cadde MLKP terör örgütünün de böyle bir patlama nasıl olur?” şek olduğundan şüpheleniyor. lindeki soru üzerine “Kamera inceleSaat 09.40’ta yaşanan meleri yapılıyor. Kısa sürede daha net patlama, Başbakanlık Merbilgi paylaşılacaktır” dedi. kez Bina’ya 20 metre uzak lıkta, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın karşısında, Yargıtay binasınınsa hemen yan kapısında gerçekleşti. Patlamada Yargıtay’da çalışan bir şoför yaralandı. Patlamanın duyulmasıyla olay yerine çok sayıda polis ve ambulans sevk edildi. Polis, olay yerinde geniş güvenlik önlemi aldı. Pet şişenin Yargıtay’ın otopark girişinin yanında, kaldırım üzerinde bulunan trafonun arkasına konulduğu gözlendi. Bölgede ikinci bir patlayıcı olabileceği şüphesi üzerine bomba uzmanı bir köpekle tarama yapıldı. Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya, olay yerine gelerek yetkililerden bilgi aldı. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar ise olay yerine girmedi, sadece Atatürk Bulvarı üzerinde kısa süre aracından indi, bilgi aldıktan sonra ayrıldı. Hükümete eleştiri TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Böyle bir olayda valinin, İçişleri Bakanı’nın ve Sayın Başbakan’ın bilgisi olur” dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da “Birilerinin Türkiye’yi germeye çalıştığı gözüküyor” dedi. MHP’li Oktay Vural ise hükümeti eleştirerek “Sayın Başbakan, PKK ile Oslo’da yapılan müzakerelerde şehirlerimize bomba yerleştirildiği bilgisini edinmişse, hükümetin olayın adresini de bilmesi gerekiyor” diye konuştu. Öldürülen polisin MİT’çi oğlu ‘12 Eylül’le ilişkili olabilir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 12 Eylül döneminde Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde siyasi şube müdür yardımcısı olarak görev yapan Hasan Eryılmaz’ın şüpheli ölümü üzerindeki sır perdesi aralanamadı. Otopsi raporuna göre, Eryılmaz’ın sol kulak arkasından girerek kafatasının arka tarafından çıkan kurşun 5 santimetre mesafeden ateşlendi. Yan koltukta bulunan silahın ateşlenmiş olması olayın intihar olduğu şüphesini doğrurken, kurşunu başının solundan yemesine karşın Eryılmaz’ın sağlak olması ise kafaları iyice karıştırdı. Eryılmaz’ın bugün Kocatepe Camii’sinde öğle namazına müteakip kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verilecek. Eryılmaz’ın MİT’te görevli oğlu Oğuz Eryılmaz “Babamın alacak verecek veya başka bir alışverişi yoktu. 12 Eylül soruşturmalarından sonra babamın ismi de çok gündeme geldi. Olayın 12 Eylül ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Onun dışında aklımıza hiçbir şey gelmiyor” diye konuştu. Nevruz davetiyesine yasak MAHMUT ORAL Krize isim değişikliği formülü MAHMUT ORAL DİYARBAKIR BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Eninde sonunda devlet PKK ile masaya oturacak. Müzakereler sağlıklı bir şekilde yürütülseydi, bu canlar toprak altında olmazdı” dedi. Nevruz’da 130 merkezde geniş katılımlı kutlamalar yapılacağını ifade eden Demirtaş, “2012 Nevruz’u 90’lı yıllardaki gibi olabilir. Halkın bu yılki Nevruz kutlamaları, haklı olarak bakış açısı farklı olabilir. Çünkü en çok can kayıplarının yaşandığı yıl bu yıl oldu” diye konuştu. DİYARBAKIR BDP’nin Diyarbakır’da Nevruz kutlamaları için bastırdığı davetiye ve afişler yasaklandı. BDP İl Başkanı Zübeyde Zümrüt, Zaman gazetesinde çıkan haberlerin ardından yasaklama kararı alındığına dikkat çekti. BDP Diyarbakır İl Baş kanlığı’nda bir basın toplantısı düzenleyen Zümrüt, Nevruz davetiyelerinin parayla satıldığı iddiasıyla yasaklandığını açıkladı. Olayın gerçeği yansıtmadığını belirten Zümrüt, bir süre önce Zaman gazetesinde konuyla ilgili çıkan haberlerin ardından savcıların yasaklama kararı aldığına dikkat çekti. DİYARBAKIR Türkiye ile Danimarka arasında daha önce diplomatik sorun haline gelen ve bir süre önce uydu operatörü Eutelsat’ın “Terörü desteklediği” gerekçesiyle yayınını durdurduğu Roj TV’nin yerine aynı uydudan aynı frekanslarla haber kanalı Nuçe (Haber) TV’nin yayına başlayacağı belirtildi. Kanalın ilk Kürtçe haber kanal olacağı, Türkçe ve İngilizce dillerinde de yayın yapacağı belirtildi. Danimarka Mezopotamya Brodcast Şirketi’ne bağlı olarak yayın yapacak Nuçe TV’de yayın, Türkiye saatiyle 08.00’de başlayacak, gece saat 22.00’de sona erecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle