18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2012 SALI 6 HABERLER 12 Eylül savcısı, insanlığa karşı suç olarak nitelendirdiği işkenceler için ‘zamanaşımı işlemez’ demişti Yargının insanlık sınavı ALİCAN ULUDAĞ Tek Tip İnsan Masalı Televizyon kanallarından birinde hükümetin 4+4+4 eğitim yasa önerisi tartışılıyor. Bir özel üniversite profesörü “eski eğitim”e veryansın halinde: Tek tip insan yetiştiriyor, diyor... “İmam Hatipliler Başkanı” da aynı görüşte! Üstelik fazlasını bile söylüyor: 12 yıllık zorunlu eğitim zulmü bitmeli, diyor.. Tasarının, imam hatipliler derneğinin erkek yöneticileriyle birlikte hazırlandığı, yüksek bir olasılık. Dinci erkek milletinin esas meseleleri, kızların başlarını bağlamak... Yasalarla bunu ebedileştirmek ve kadınlar arasında yaymak. Başarı ölçüleri, başları türbanlı kız ve kadınların sayısındaki artıştır! Başlarının bağlanmasını talep eden kadınların kurduğu ve yönettiği tek bir dernek anımsamıyorum! Ama tonlarca erkek derneği var! Neyse, sorunumuz bu değil. (*) ??? Okullarda “tek tip insan yetiştiriliyor” yıllardır dillendirilen bir masal. Bununla söylenmek istenen “Kemalist insan yetiştiriliyor”dur herhalde! Topluma bakıyoruz, maşallah AKP yüzde 50’lerle iktidarda! Demek ki öyle bir şey yok! Fakat amaç, “AKP ve siyasi İslam zihniyetinin yüzde yüz iktidarda olması” ise, evet, eğitim tepeden tırnağa değiştirilmeli! Zaten adım adım, dini ideolojiler ve siyasetler, “eğitimi içerik kuşatması altına” da almış durumda. Okullarda “tek tip insan yetiştiriliyor” saldırısının diğer hedefi de okullarda ülke/yurt sevgisinin bir şekilde “veriliyor korkusu” olabilir tabii... Bakıyoruz, yurdunu seven epey insan var henüz, bunu yok etmek için daha çok çalışmaları gerek! Okullarda verilen, verilmesi zorunlu ve şart olan ise bilimsel bilgidir! Bilimlerin bulguları; fizik, kimya, matematik, toplum bilimleri, coğrafya, atmosfer, iktisat, Türkçe, edebiyat, güzel sanatlar... Yani, dünyayı yöneten ve doğa yasalarını anlatan bilgi! Bütün dünyada eğitim, tamamen ve kesin olarak bu temel üzerinde yükselir! ??? Dünyanın temel sorunu, bilimsel bilgilerin veriliyor olmasında değil. Bu bilgilerin, niteliği ve kavranması yüksek, öğrencilerin yaratıcılığını ve yeteneklerini geliştirici bir şekilde en iyi nasıl verileceği noktasındadır. Bunun için dünyada çeşitli öğrenim yöntemleri geliştirilmekte ve denenmekte.. Çünkü, yeteneği ve yaratıcılığı yüksek topluma ulaşmak, ülkelerin en büyük ve önemli zenginliği olarak kabul ediliyor! Türkiye ise bu konuda nal topluyor: Eğitimin/öğrenimin temel sorunu da budur! Üyesi olduğumuz 34 OECD ülkesi arasında yapılan değerlendirmelerde Türkiye, matematik, fen bilgileri ve okuma/kavrama becerileri sıralamasıda 31’incidir. Üstelik, 20002009 yılları arasında, örneğin metin/grafik vb’yi okuma, kavrama becerisi dalında, Türkiye’de kaydedilen gelişme sıfırdır! 2000’de neysek şimdi de aynıyız! Ama Kore 15 puan, Endonezya 31 puan, Şili 40 puan arttırmış becerisini! (**) Bizim tartışmamız ve acil önlemler almamız gereken konu budur! ??? Gelelim “zorunlu, kesintisiz 12 yıl eğitim bir zulüm” safsatasına! Bu yargı, aslında ülkeyi tam bir cahiller yığını olarak tutmaya yönelen, ülkeyi zengin ve emperyalist ülkelerin bir sömürgesi olarak tutacak, geri kalmışlığını daha da pekiştirecek, bugünkü sorunları katmerleştirerek arttıracak, aptalca bir düşünce! Dünya, iyi ve nitelikli bilimsel bilgi, eğitimi almış toplumlar yarışında! Nüfusumuzun eğitim yaşı 6.5 yıldır! Bu, 56 yıl önce 4.5 yıldı! 1997 öncesinde ilkokul 5 yıldı! Uzun zaman, “ilkokulu bile henüz bitirememiş bir toplum” düzeyinde kaldık. 8 yıl zorunlu eğitim olunca, eğitim yaşımız da 6.5 yıla yükseldi! Ama dikkat edin, yine henüz ilköğretimi bitirememiş bir toplum düzeyindeyiz! OECD ülkeleri ortalaması 11.4 yıldır, yarısı kadarız! Dünya ortalaması bile bizden yüksek: 7.4 yıl! Şimdi zorunlu eğitimi kesintili olarak 12 yıla çıkarma çabası var. Ama oyun kızların ve bilimsel bilginin üzerinde oynanıyor! İmam hatiplerin orta kısımlarına veya kızların yalap şap toplama çıkarma ile evlere kapatılması tartışılıyor! Yazıktır bu ülkeye, etmeyin kıymayın! (*) Bu konudaki temel düşüncelerim, bilgi temelinde, şimdi ekitap olarak satılan “TürbanErkek Sorunu mu Kadın Sorunu mu?”, kitabımda.. (**) Uluslararası Göstergelerle Türkiye, 10 Yıldır AKP, Cumhuriyet Kitapları. Bakanın derdi sanıklar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, bir dönem Madımak davasında sanıkların avukatlığını üstlenmesini savunurken zamanaşımı konusunda, “Aklanmak da kişilerin hakkıdır. Yargılama sürecinin zamanaşımıyla sona ermesi hem failler açısından kötüdür hem sanıklar açısından kötüdür” dedi. Yazıcı, Ankara’da katıldığı bir etkinlikte Sivas davasıyla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yazıcı, sanıkların avukatlığını yapmasıyla ilgili, “Doğrudur bazı sanıkların avukatlığını üstlendim. Avukat demek, ‘bu fiili işledi, buna az ceza verin’ demek değildir” diye konuştu. Kendisine yönelik yapılan değerlendirmelerin talihsiz olduğunu öne süren Yazıcı, “Bir zamanaşımı durumu söz konusuysa, bu sonucu doğuracak birtakım ihmaller varsa bunların nedenleri çok farklı olabilir, ama üzüntü verici. Hukukun üstünlüğü önemlidir. Ümit ediyorum ki suçlular cezasını bulur, bir zamanaşımı da söz konusu olmaz, diye düşünüyorum. Aklanmak da kişilerin hakkıdır” dedi. ANKARA Sivas davasının 13 Mart’ta görülecek duruşması, mahkeme için “insanlığa karşı” bir sınav niteliğinde olacak. Mahkeme, 35 aydının katledilmesini insanlığa karşı suç olarak kabul ederse dava düşmeyecek ve sürecek. Oysa Özel Yetkili Ankara Savcılığı, 12 Eylül döneminde yapılan işkenceleri insanlığa karşı suç olarak nitelendirerek, bu konuda zamanaşımı işlemeyeceğine karar vermişti. Şimdi, mahkemenin hangi görüşü dikkate alacağı 13 Mart’taki duruşmada belli olacak. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 13 Mart’ta görülecek duruşmada gözler mahkeme heyetinde olacak. Sanıklar hakkında 1994’te düzenlenen iddianame üzerine başlayan yargılama, sanıkların firari olması ve bir türlü yakalanamaması nedeniyle 18 yıldır sonuçlandırılmadı. ? Özel Yetkili Ankara Savcılığı, 12 Eylül döneminde yapılan işkenceleri insanlığa karşı suç olarak nitelendirerek, bu konuda zaman aşımı işlemeyeceğine karar vermişti. Şimdi gözler Sivas davasında. Bu nedenle sanıklar zamanaşımı piyangosu ile karşı karşıya kaldı. 22 Şubat 2011’deki duruşmada savcı Hakan Yüksel, Cafer Erçakmak dışındaki sanıklar hakkında davanın, 15 yıllık zamanaşımı dolduğu gerekçesiyle düşürülmesini istemişti. Erçakmak hakkındaki dava ise geçen yaz öldüğü gerekçesiyle düşecek. Sivas’ta yakılan 35 aydının yakınları, olayın insanlığa karşı suç olduğunu belirterek, davanın düşmemesi görüşünde. İnsanlığa karşı suçlar kavramı 2005’te Türk Ceza Yasası’na girmişti. TCY’nin 77. maddesinde kasten öldürme, kasten yaralama ve işkence, eziyet veya köleleştirme gibi çeşitli suçların “siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesinin, insanlığa karşı suç oluşturduğu” vurgulandı ve “bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez” denildi. Ancak Sivas katliamı, bu madde yürürlüğe girdikten önce gerçekleştiği için mahkemenin yasayı sanık lehine yorumlama ihtimali bulunuyor. Ancak 12 Eylül soruşturmasını yürüten savcı, söz konusu insanlığa karşı suçlar maddesini sanıklar aleyhine, mağdurlar lehine yorumlanmıştı. Özel Yetkili Ankara Savcılığı, işkencelerin üzerinden 32 yıl geçmesine karşın zamanaşımı işleme Mahkeme yorumlayacak yeceğini şu gerekçelerle anlatmıştı: “İşkence ve kötü muamele gördüğünü iddia eden kişilerle ilgili zamanaşımı, 1982 Anayasası’na eklenen 15. maddeyle durdu. Referandumda bu maddenin kaldırılmasıyla zamanaşımı yeniden işlemeye başladı. TCK’nin 77. maddesinde, ‘kasten öldürme, yaralama, işkence, eziyet veya köleleştirme, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarının bir plan doğrultusunda, sistemli olarak işlenmesi’ insanlığa karşı suç olarak tanımlandı. Bu suçlar dolayısıyla zamanaşımının işlemeyeceği belirtildi.” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne yer verilen kararda, AİHM’nin, “Yaşama hakkını ihlal ettiği iddia edilen, işkence ve kötü muamele iddiaları ile suçlanan kamu görevlilerinin af ve zamanaşımından yararlandırılmaması” yönünde aldığı karara dikkat çekildi. Katliamda yaşamını yitiren sanatçı Hasret Gültekin’in eşi Yeter Gültekin: Zamanaşımı da vahşet olur ? Eski Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız, yargılama sürecinde sanıkların kaçmasına zemin hazırlandığını söyledi. ŞULE KÖKTÜRK ALEVİLER MECLİS’TE Zorunlu din dersi işkence AYŞE SAYIN Sivas katliamı mağdurlarının yakınları, davanın zamanaşımından düşmesi durumunda “Türkiye’nin bir utanca daha imza atacağını, kararın adalet adına tam bir vahşet olacağını” vurguladılar. Mağdurlar ve ölenlerin yakınları, “bu bir katliamdır, insanlık suçudur ve katillerin ona göre ceza alması gerek” diye yıllardır tekrarlasa da, adeta korunan katillerin, aranırken kendi evlerinde öldüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde işe girdiği anlaşıldı. Bugün ise dava zamanaşımdan düşme tehlikesi ile karşı karşıya. Katliam sırasında yaşamını yitiren saz sanatçısı Hasret Gültekin’in eşi Yeter Gültekin, davanın 18 yıldır sözde görüldüğünü belirterek davadaki ihmallere ve sanıkların korunduğuna dikkat çekti. “Hukuk sürecinde yaşananlar bugünlerin geleceğini bizlere çok önceden hissettirmişti” diyen Gültekin, insanların yüzlerini bile gizlemeye gerek duymadan kameralar önünde bu katliamı gerçekleştirdiğini anımsattı. Gültekin şunları söyledi: “Bu dosyanın bugün geldiği nokta verilen sözlerin yerine getirilmesi sürecidir. Avukatımız zamanaşımının insanlık suçlarında işlen Atanamayan öğretmenler paso istedi memesi yönünden yol almaya çalıştı, ancak bu yasa engellendi. Sıvas sanıklarına verilen sözler yerine getirildikten sonra bu yasanın çıkacağını tahmin ediyorum. Bizim açımızdan geri dönülecek bir yol değil bu, ancak bu dosya bu şekilde kapanırsa, bundan sonrası için diğer davalara örnek teşkil edeceğinden, hukuk devleti adına ve adalet adına tam bir vahşettir.” Madımak’ta yaralananlardan ve davanın müdahillerinden eski Alevi Ataması yapılmayan öğretmenler kendilerine indirimli ulaşım hakkı tanınması için Karaköy Tünel’deki Metrohan binası önünde protesto gösterisi yaptı. Öğretmenle “Aday değil öğretmeniz”, “Paso bizim de hakkımız” pankartı açtı. Burada öğretmenler adına açıklamayı okuyan EğitimSen Güvencesizler Komisyonu ve Güvencesiz Öğretmenler üyesi Duygu Semiz, daha önce ücretli bir öğretmenin İETT’ye dava açarak indirimli paso almaya hak kazandığını anımsatarak “Eşit iş yapıyoruz ve eşit haklardan yararlanmak istiyoruz” dedi. (Fotoğraf: CANAN COŞKUN) ‘Geri dönülecek yol değil’ Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız da, mahkemenin yargılama safhasında bir kısım sanıkları serbest bırakarak kaçmalarına zemin hazırladığını belirterek dava sürecinde mahkeme, kolluk kuvvetleri, İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarının, sanıkları koruduğunu vurguladı. Katliamda yaşamını yitiren şair Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok ise “Gerektiği gibi işlemeyen bir ANKARA Alevi Bektaşi Dernekleri Federasyonu temsilcileri, yeni anayasa ile “zorunlu din derslerinin kaldırılması” önerisinde bulunarak “Zorunlu din dersi, Aleviler için sistematik işkence ve kötü muameledir” değerlendirmesini yaptı. TBMM Uzlaşma Komisyonu bünyesinde sivil toplum örgütleri ile ilgili oluşturulan alt komisyon, Alevi Bektaşi Dernekleri Federasyonu, Hukukçular Birliği Vakfı, Eğitim Reformu Girişimi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Mezunları Dayanışma Vakfı temsilcilerini dinledi. Komisyonda 13 örgütün çatı kuruluşu olan Alevi Bektaşi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel, Alevilere dönük baskı ve ayrımcılıktan yakındı. Özel, kitaplardan “nefret söylemi” içeren ifadelerin ayıklanmasını, anayasada da bu konuda düzenleme yapılmasını istedi. Federasyon yöneticilerinden yazar Kamil Ateşoğulları da, “Zorunlu din dersi Aleviler için sistematik işkence ve kötü muameledir” görüşünü dile getirdi. Komisyonda dinlenen Hukukçular Birliği Vakfı yöneticileri ise yeni anayasanın bütün partilerin katılımıyla yapılmasını eleştirdi. AKP hükümetinin yeni anayasa konusunda daha “etkin, etkili” olması gerektiğini savunan yöneticilere tepki gösteren komisyon üyeleri, iktidarların anayasası diye bir şeyin olamayacağını işaret etti. ‘Adalet işlemedi’ yargı sürecinden söz ediyoruz. Bunun geldiği son nokta da zamanaşımı” diyerek insanlık suçlarında zamanaşımı olmaması gerektiğini savunduklarını anımsattı. Altıok, şöyle konuştu: “Davanın zamanaşımından düşmemesi için yeni bir yasal düzenleme taleplerimizi yetkililere ve siyasi parti temsilcilerine ilettik. Düzenleme yapılmış olsaydı bu süre içinde, bizim davamıza uyum sağlamış olacaktı” dedi. 83 yaşındaki Doğan, Cumhurbaşkanlığı aleyhine tazminat davası açmıştı Dersim belgeleri mahkemede TUNCELİ (Cumhuriyet) Dersim katliamında 19 yakınını kaybedip kendisi yaralı kurtulan 83 yaşındaki Ali Doğan’ın, Cumhurbaşkanlığı aleyhine açtığı davada Başbakanlık, 1826 belgeyi davanın görüldüğü Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi’ne yolladı. 2 Ağustos 1939 tarihli bir belge, katliamın 1939’da da sürdüğünü gösteriyor. Ali Doğan, 27 Ocak’ta Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak Cumhurbaşkanlığı aleyhine 1 milyon TL’lik tazminat davası açtı. Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi Özgür Karaca, dilekçeyi 30 Ocak’ta işleme koydu . Mahkemenin istemi üzerine de Başbakanlık elindeki yüzlerce belgeyi mahkemeye sondu. Bu belgelerden ikisi katliama dair ayrıntılara ışık tutuyor. Dahiliye Vekili Faik Öztrak’ın 2 Ağustos 1939’da Başbakanlık’a gönderdiği yazı ile, 19371938 yıllarında başlayıp bittiği düşünülen Dersim katliamının 1939’da da devam ettiği anlaşılıyor. Yazıda şöyle deniliyor: “Kalan (Tunceli’nin eski adı) ALEVİLERİN EVLERİNİN İŞARETLENMESİNE TEPKİ MEHMET MENEKŞE/RECEP BULUT SİVAS / KAYSERİ Alevi sivil toplum örgütleri ve Sivas Demokrasi Platformu üyeleri, Adıyaman’da Alevilere ait evlerin işaretlenmesine tepki gösterdi. Sivas Cumhuriyet Meydanı’nda biraraya gelen grup adına açıklama yapan Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Sivas Şubesi Başkanı Cahit Albayrak, “Başbakan Erdoğan, ‘Suriye’de Aleviler Sünnileri öldürüyor’ şeklinde bir açıklama yapıyor. Sonra bir bakanın katıldığı, neomilliyetçi bir mitingle bölgesel çatışma kızıştırıyasak bölgesinde 7 Temmuz 1939 tarihinden itibaren başlayan ve devam etmekte olan takip ve tarama neticesinde bugüne kadar (163) ölü, (2) yaralı, (85) diri tutulmuş ve (120) kişi de dehalet etmek suretiyle cem’an (370) insan elde edilmiştir. Muhtelif müsademeler neticesinde (1) er şehit ve biri subay olmak üzere (27) er yaralı zayiatımız olmuştur....” lıyor. Ardından Adıyaman’da Alevilerin evleri işaretleniyor. Aynı Bakan olayı büyütmeyin ‘üç tane çoccuk yapmış’ diye geçiştirmeye çalışıyor. Adeta alay edercesine açıklama yapıyor” dedi. Kayseri’de de Hacı Bektaşi Veli Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Kenan Akpınar, Adıyaman’da Alevilerin kapılarına işaret konulmasına tepki gösterdi. Akpınar derneğe de ekim ayında tehdit mektubu geldiğini belirtti. Akpınar, olayla ilgili geçen hafta ilk duruşmanın yapıldığını söyledi. Boğazı’na doğru kaçmışlardır. Bu müsademede haydutlardan ikisi imha edilmiştir. 38. Alay haydutları önüne katarak Yılan Dağı’nın cenubu garbisinde (kuzeybatı) kaza hududu işaret olunan Ali Boğazı’na hâkim sırtları büyük kısmı ile tutmuştur. Yılan Dağı’nda alayın bir taburu bırakılmıştır. Bu öğleden sonra Ali Boğazı üç teyyare ile bombalanmıştır.” Kılıçdaroğlu: Adaletin gerçekleşmesini istiyoruz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sivas davasıyla ilgili olarak, “İnsanları öldürenler, zulüm yapanlar zamanaşımından kurtulurlarsa insanlık tarihi açısından da doğru olmaz” dedi. Gazetecilerin Sivas davasıyla ilgili sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu “Herkesin arzu ettiği adaletin gerçekleşmesidir. Adaletin gerçekleştiği bir toplumda huzur olur, karşılıklı güven olur, adalete saygı olur” dedi. CHP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler, CHP MYK toplantısının ardından yaptığı açıklamada “CHP’nin bu tür davalarda zamanaşımının durdurulması teklifi hatırlatıldı ve hükümetin aydınları katledenlere karşı duyarlı olması gerektiği belirtildi” dedi. Orgeneral Kazım Orbay’ın 11 Ağustos 1938 tarihinde Başbakanlık’a gönderdiği bir evrak ise harekâtta çocuk ve kadınların bombalandığını kanıtlıyor. Belgede şu ifadeler yer alıyor: “15. Tümen 38. Alay bölgesinde Yılan Dağı’ndan kaçmak isteyen 40 kadar silahlı, 30 kadar çoluk çocuktan ibaret haydutlar 38. Alay’ın pususuna uğrayarak, Ali C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle