18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 MART 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Hukukçular, Balbay’ın tutuklulukta geçirdiği 3 yılını ve özel yetkili mahkemeleri değerlendirdi 7 ‘Yedikule Zindanları’ İLHAN TAŞCI Hedef Tahtasındaki Kuruluş İktidar yanlısı gazetelerin gündem saptamalarının tek merkezden oluşturulduğunu gösteren güçlü kanıtlar var. Bu kanıtların en yenisi, Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Derneği TÜSİAD’ın hafta sonunda AKP sözcülerinin ve medyasının hedef tahtasında, 12’yi gösteren orta noktasına oturtulmuş olmasıdır. Top, hafta sonuna kadar iktidar partisinin 1 numaralı Genel Başkanvekili ve Adana Milletvekili Ömer Çelik’in ayağındaydı. Muhtemelen bugünkü grup toplantısında pası kale önünde Çelik’ten alacak olan Erdoğan, topu Bayan Boyner’in file bekçiliğini yapmakta olduğu kaleye göndermek isteyecektir. İktidar partisini kızdıran ve ilahların gözünde suçlu duruma düşüren girişim, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in eğitim sistemimize 4+4+4 olarak getirilen düzenlemeyi eleştiren bir açıklama yapmış olmasıdır. TÜSİAD, bir işverenler sendikası değildir. Ama ülkenin belli kesimindeki sanayici ve işadamlarının çatısı altında toplanmış olduğu laik, çoğulcu demokrasiyi savunan bir sivil toplum örgütüdür. Daha önceki yıllarda da yürütme erkinin kimi icraatını kendi açısından eleştirmiş, en acımasız tenkitler de rahmetli Ecevit’e gazetelerde tam sayfa ilanlar yolu ile ve Başbakanlık’tan istifaya çağrılarak yapılmıştır. İktidarlar, demokrasinin vazgeçilmez ayaklarından olan sivil toplum kuruluşlarınca zaman zaman yapılan eleştirilerden nasiplerini almıştır. Bugünkü iktidar STK’leri tanımasına tanıyor. Ancak onları sadece her icraatını desteklemekle yükümlü kuruluşlar olarak görmek istiyor. Kazara içlerinden birisi, yanılır da bir icraatı eleştirmeye kalkışırsa; ona haddini bildirmek için AKP sözcüleri devreye giriyor. O sözcülerin Sayın Hüseyin Çelik ya da Ömer Çelik olması da ilginç bir rastlantı. İktidar partisinin “çelik”leri demeçler vererek bu sivil toplum örgütlerine “Ala AKP” demokrasimizin nasıl olması gerektiğini öğretiyorlar. Ömer Çelik 2012 Türkiye’sinde iktidarı eleştirmeye cesareti olan STK’lere “Haddinizi bilin. Yerinize oturun. İstiyorsanız parti kurup karşımıza çıkarsınız” diyor! Yüzde 10 barajlı bir seçim sistemini, “yönetimde istikrar” masalı ile kaldırmaya yanaşmayan AKP, kendisine ana muhalefet görevi biçen büyükçe bir muhalefet partisi ile gününü gün etmeye çalışıyor. Öteki iki partinin birisi etnik saplantılardan vazgeçmek niyetinde olmadığı için, seçimlere yine bağımsız adaylarla girecek ve Güneydoğu’nun feodal yapısını güçlendirmiş olacak! O feodal düzen içinde 4+4+4’lü eğitimin özellikle kız çocuklarının bir an önce evlerine dağdan odun taşımaya, oğlanların da iş bulamadıkları için dağa çıkmalarına dur denemeyecek! Dünkü gazetelerden birisinde, “Sözcü”de yer alan habere göre, 4+4+4’lü eğitim sistemini yasalaştıracak olan teklifin TBMM Milli Eğitim Alt Komisyonu’ndaki görüşmelerinde “eğitim için yapılacak mal ve hizmet alımları ve inşaat işleri, ihale sistemi dışında tutulacak”mış! Bunun, bu tür hizmet alımları ve ihale alımlarında Ömer Çelik ya da Hüseyin Çelik’leri, çelik gibi kayırma kararları anlamına geldiğini anlamamak için aptal olmak gerekir. Ve de “Yiyin efendiler yiyin. Bu hanı iştiha sizin/ Tıksırıncaya kadar/Patlayıncaya kadar yiyin” diyen Fikret’i okumamış olmak gerekiyor. TÜSİAD, sadece eğitim sistemimizin yozlaşmasına, özellikle kızlarımızı okul yerine ev işlerine bağlayan düzene değil; sade yandaşlara açık ballı ihalelere de karşı çıkma suçunu işlediğini bilmiyor mu? ANKARA Gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay tutuklulukta üçüncü yılını doldururken, hukukçular uzun süreli tutukluluk ile özel yetkili mahkemeleri mercek altına aldı. Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu adaletin “hesaplaşma ve öç alma aracına” dönüştüğüne işaret ederken eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen de uzun süren tutuklulukları “Yedikule zindanlarına” benzetti. Eski AİHM Yargıcı, CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen Balbay’ın üç yıl tutuklu kalması birçok nedenle hukuka aykırıdır. Bir kere tutuklama kriterleri AİHM kararlarında yazılıdır. Balbay’ın tutukluluk talebinin reddedilmesi kararlarını okuduğunuzda doğru dürüst gerekçeler yok, klişe gerekçeler var. İkincisi, katalog suçlara girmektedir deniliyor. Hukukun temel ilkeleriyle bağdaşmayan bir suç grubunun oluşturulması AİHM kararlarına aykırıdır. Katalog suçlarda bir varsayım vardır, bu suçları işleyenler kaçacaktır, delil karartacaktır deniyor. AİHM açıkça der ki, mutlaka neden delilleri karartacağı, kaçacağı incelenmeli ve gerekçeleri söylenmeli, varsayıma dayalı karar hukukla bağdaşmaz. Tutuklulukla ilgili itirazın reddine mutlaka bir duruşmayla karar verilmeli, dosya üzerinden inceleme yapılamaz. 3 yıllık süreyi AİHM makul süre olarak kabul etmiyor. Osmanlı zamanında Yedikule Zindanları’na atarlarmış insanları, ne zaman çıkacakları belli olmazmış. Sanırım Balbay’ı yargılayan yargıçlar hâlâ o dönemlerde yaşıyor. Balbay seçilmiş bir milletvekili de. Seçme ve seçilme hakkının da ihlali söz konusu üstüne üstlük. Yargıçlardan bahsediyorduk burada Meclis’e de düşen bir görev var. Yasama organı bir çare bulmalı. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu “Özel yetkili mahkemelerin kuruluşu doğrudan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin anayasanın 143. maddesinde yer alan düzenlemenin 7 Nisan 2004 tarihinde ilga edilmesiyle ortaya çıktı. Bu maddenin ilga nedeni Avrupa’ya uygun bir sistem getirilmesine bağlandı. Kurulan özel yetkili mahkemeler ilga edilen DGM’lerin yetkileri ve sınırları ile bir farklılık göstermedi. Bu nedenle her şeyden önce anayasa hükmünün ilgasının gerekçesine uygun ve paralel bir yol izlenmedi. Diyebiliriz ki, ÖYM’ler anayasadaki ilga gerekçesine aykırıdır. ÖYM’ler bu haliyle uzmanlık mahkemeleri değildir. Özel yetkili mahkemelerin kuruluş amacına uygun bir oluşuma çevrilmesi ve sadece devleti koruma yönünde kendilerinden başka bir mahkemenin bulunmadığı vehminden kurtarılmaları gerekir. Tutuklama tedbir niteliğinden çıkarılarak adeta ceza yerine konulmaktadır. Sevgili Balbay’ın tutukluluk süresi dikkate alınırsa bu saptamanın ne kadar doğru olduğu ortaya çıkmaktadır.” Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden “Özel yetkili mahkemelere hayatiyet veren yasal düzenlemeler Türk hukukuna yarar değil zarar getiriyor. Adalette eşitlik her konudaki eşitlikten çok daha önemlidir. Toplumun namusu saydığımız adaleti gerçekleştirmek için hiçbir siyasal etkinin ve kuşkunun söz konusu olmaması gerekir. Siyasal iktidarların yönlendirmesi içinde çalışan yargı görevlilerinin halkın umudunu gerçekleştirmesi beklenemez. Son yıllarda kimi anayasal değişikliklerle hukuka bütünsel yönden uygunluğu ileri sürülse bile özde aykırı olan yapılanmalar özellikle HSYK geleceğimiz yönünden endişe veren baskılar türünde ağırlığını duyurmaktadır. Ayrıca katalog suçların yürürlükten kalkmadığı, yargıçların takdirine bırakılan tutuklamaların gerçeklerle bağdaştığı kanısında değilim. Hem yasama dokunulmazlığına, hem de en doğal insan haklarına aykırı biçimde sürdürülen tutuklamaların yargıya güveni sarsan yanı ayrıca üzücüdür. Delillerin toplanması kaçma kuşkularının bulunmaması, aradan geçen zamanla sonuca yaklaşılması yanında belli görevlerde bulunan insanların kaçacağından ve delilleri karartmasından söz edilerek sürdürülen tutuklamalar, ülkemizi dış ülkeler katında da güç duruma düşüren yararsız uygulamalardır. Milletvekili seçilenlerin cezaevinde uzun süre tutuklu kalmaları ağır bir uygulamadır. Bu, adaletten beklenen yansızlığı, bağımsızlığı gölgelediği kuşkusu veren, kanımızca gereksiz bir hukuk durumudur. Milletvekilinin terör örgütü suçlusu gösterilerek içeride tutulması ulusal egemenliğin ve ulusal istencin siyasal etkilerle hukuk kullanılarak yaşama geçirildiği kuşkusunu veren olumsuz örneklerdir.” İzmir vekilini istiyor! Mustafa Balbay’ın tutuklulukta 3. yılını doldurması üzerine, bir grup İzmirli dün Urla’da basın açıklaması yaparak “Vekilimizi serbest bırakın” dedi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti de tutuklu gazetecilerin özgür yargılanmalarını istedi. Urla Alanı’nda bir araya gelen Balbay dostları, milletin iradesinin tutuklu kalmaması için sonuna kadar mücadele edeceklerini vurguladı. Ellerinde Balbay’ın fotoğrafları ve karanfillerle toplanan Balbay dostları, uzun tutukluluk sürelerini eleştirdi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti de bir açıklama yayınladı. Adalet Bakanı hâkim ve savcıların yükselmelerinde AİHM ölçütlerinin getirileceğini ifade ediyor. Ancak siyasi iktidarın yarattığı ortamda yasama, yürütme ve yargının üzerinde dördüncü bir kuvvet olarak bütün gücünü hissettirmeye başlamış olan olağanüstü mahkemeler yani ÖYM’ler, AİHM’nin tutuklama ölçütlerinin tamamını her gün ve defalarca ihlal ediyor. Mustafa Balbay gözaltına alınıp salındıktan sonra kaçmadığı halde aylar sonra tutuklanmıştır. Oysa AİHM benzer durumlarda verdiği çok sayıda kararında aylarca kaçmadığı halde bir kişinin tutuklanmasına karar verilmesinin insan hakkı ihlali olduğunu söylüyor. Ayrıca delillerin toplanması konusunda, savcılık ve mahkemenin sebep olduğu gecikmeler nedeniyle sanıkların mağdur edilemeyeceğini ifade ediyor. Sevgili Balbay’a tutuklandığının haftasında buraya gazeteci olarak girdin ama zorla seni siyasetçi yapacaklar demiştim. Bugün örnek alınacak dirençli, dik, ahlaklı bir gazeteci ve aynı zamanda siyasetçi oldu. Hepimizin sevgili Balbay’ı örnek alması, umudunu kaybetmeden mücadeleye devam etmesi gerekiyor. Bugün adalet mekanizması bir öç alma ve hesaplaşma aracı olarak kullanılır hale gelmiştir. Siyasi iktidarın büyük gayretleriyle adalet mülkün yani ülkenin temeli olmaktan çıkmıştır. Siyasi iktidarın da artık yaşayarak fark etmekte olduğu üzere demokrasiye ve hukuk devletine dönüşten başka çare yoktur. Kılıçdaroğlu: Kara leke AYŞE SAYIN ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parlamenterlerin hapiste olmasının Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçeceğini vurguladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Parlamenterlerin hapiste olması Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Bu leke kolay kolay temizlenmez, silinemez. Demokrasi tarihi kitaplarına geçecektir. Siyasal idamlar nasılsa, siyasal infazlar da öyledir. Yargı seçilmelerine izin verdi, bir yargıcın takdiriyle içeride tutuluyorlar. Bu ne demektir? Bir yargıcın takdiri yasama organına müdahele demektir. Diyelim 12 oy farkla bir yasa çıktı, 8 milletvekili olsaydı belki o yasa aksine çıkacaktı. Parlamentonun iradesi şaibeli bir irade olarak ortaya çıkacaktır. Hukuki değil siyasi Deliller üretildi iliyorsunuz şu anda 8 milletvekili cezaevinde tutuklu. Bunlar tutukluyken aday olan arkadaşlar, seçilmelerine rağmen serbest kalmadılar. Herbirinin hukuki dosyalarına hâkim değilim ama BDP milletvekillerinin dosyalalarına hâkimim. Ama 8’inin de tutuklu olmaları asla ve asla hukuki değil, siyasidir. Her biri, seçildikleri anda salıverilmeliydiler. Çünkü bir milletvekilinin eğer delilleri karatma, kaçma ihtimali varsa, demek ki herkesin tutuklanması lazım. Milletvekillerine toplum BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş: MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal: Eylül referandumundan sonra, siyasallaştırılan ve kendi içinde denge mekanizmaları bozulan yargının parlamenter demokrasiyi ne kadar olumsuz yönde etkilediğini ortaya koyuyor. Parlamenter demokraside yargı, yürütme organını ve yasama organını hukuka uygunluk açısından denetlemekle görevliyken, şimdi ortaya çıkan fotoğraftaki rolü, yasama organı üzerinde bir vesayet makamı haline gelmiştir. Özellikle Engin Alan için ifade etmek gerekirse, Sayın Başbakan’ın tanımlamasıyla, Çanakkale’deki bir törende kendisi geldiğinde ayağa kalkmadığı için Sayın Başbakan’ın kendisine karşı bir husumeti söz konusudur. Onun için de Sayın Başbakan’ın ifadesiyle nerede olduğunu millet görmüştür. Bu Balbay ve Haberal’a ziyaret B YA R I N : S K A N DA L I O R TAYA Ç I K A R A N R A P O R C MY B C MY B güvenmiş oy vermiş, halk güvenmiş oy vermiş. O milletvekili artık kaçacak bir insan değildir, mahkemelerin de buna saygı duyması lazım. Mahkemelerin kararları hem kanuna hem vicdanlara aykırıdır. Bizim istediğimiz şey, hükümetin yargıya talimat verip milletvekillerinin serbest bırakılmasını sağlaması değildir. Tam tersi hükümet, yargıya talimat vermeyi bırakmalıdır. Çünkü hükümetin talimatıyla tutuklu bulunuyor. Açık veya gizli mesajlarla bu insanlar içeride tutuluyorlar. Hükümet yargı üzerindeki vesayetini kaldırsa, özel yetkili mahkeme diye bir şey kalmasa inanın ki, bu insanların yüzde 80’i dışarda olacak. Cezaevinde bulunan bütün milletvekillerine partisi ne olursa olsun serbest kalmaları dileğiyle buradan dayanışma duygularımızı gönderiyorum. 12 lunduğu yer Silivri’dir. Yine herkesin ortak algısı haline geldiği şekle göre, yargı makamlarının altında çalışan kolluk kuvvetleri, belirli olaylarda suç ve delil ürettikleri kanaati hâkimdir. İşte Engin Alan için de böyle bir suç ve böyle bir delil üretildiği kanaatindeyiz. Sayın Başbakan’ın hedef gösterdiği Engin Alan’ın hakkındaki yargısız infazı meşrulaştırmak için yargının araç olarak kullanıldığı ihtimalini düşünüyoruz. Diğer taraftan dünyaca ünlü bir cerrah olan ve “AKP benim otelimde kuruldu” açıklamalarını yapan, Prof. Mehmet Haberal’ın ve gazeteci Mustafa Balbay’ın haklarındaki iddialar da inandırıcı görülmemektedir. Yargısız infaz haline dönüşen uzun tutukluluk hali, bir insan hakkı ihlalini de ortaya koymaktadır. CHP’li Kart: Milli irade tutuklu kaldı İstanbul Haber Servisi CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Avrupa Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı İsmail Eren ve federasyonun 3 yöneticisiyle birlikte dün Silivri Cezaevi’nde 2. Ergenekon davasından tutuklu bulunan CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay ile CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı ziyaret etti. Atilla Kart ve İsmail Eren yaklaşık 5 saat süren ziyaretin ardından cezaevi önünde bir açıklama yaptı. Kart, “Cezaevinde Türkiye’nin değerleri, bilim insanları, hocaları var. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumları, organlarını işletmekle sorumlu hükümet o aydınları, o insanları harcıyor, öğütüyor. İntikam, nefret duygusuyla, bir rövanş duygusuyla o insanlarımızı harcıyor” dedi. Balbay ve Haberal’ın milletvekili seçilmelerine karşın tahliye edilmemelerini de eleştiren Kart, “Referandumda, ‘Anayasada demokratik meşruiyeti genişleteceğiz’ diyenlerin milli iradenin tutuklu kalmasına ve milletvekilliklerinin düşürülmesine zemin hazırladıklarını acıyla görüyoruz” diye konuştu. İsmail Eren ise “Haksızlıkların takipçisi olacağız. Silivri’deki hukuksuzluğu Avrupa’da da kamuoyuyla paylaşacağız” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle