22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2012 CUMA 6 HABERLER CHP’nin ‘Çocuklar, Kadınlar, Cezaevleri’ raporu: 142’si ölüm aşamasında, 266 ağır hasta hükümlü ve tutuklu var ‘Rapor vermekten korkuyorlar’ Çocuklu kadınların gündüz diğer mahkumlarla birlikte, gece ise çocuğu ile birlikte ayrı kalabileceği oda sistemine geçilmelidir. 5 yıldan az hapis cezasına hükümlü kadınların çocukları 7 yaşını bitirinceye kadar cezalarının infazının ertelenmesine olanak sağlanmalıdır. 5 yıldan az ceza alan çocukların ve çocuklu kadınların, cezalarını dışarıdaevde çekmesinin yolu açılmalıdır. Tahliye edilen kadın ve çocukların barınma sorunu için uyum evleri açılmalı, hükümlü kadınlara iş bulununcaya değin devlet desteği sağlanmalıdır. İşkencenin ve onur kırıcı ceza ve muamelenin önlenmesi için kullanılabilecek caydırma yollarından biri, “ani ziyaret” çağrısı yapılmasıdır. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Kadın Kolları Genel Başkanlığı’nca oluşturulan Kadın ve Cezaevi Çalışma Grubu’nun “Çocuklar, Kadınlar, Adalet ve Cezaevleri” raporunda cezaevlerindeki ağır fiziksel koşullar, insan hakkı ihlalleri ve sağlık sorunlarına dikkat çekilirken, 5 yıldan az hapis cezasına hükümlü kadınların çocukları 7 yaşını bitirinceye dek cezalarının infazının ertelenmesi ve 5 yıldan az ceza alan çocuklar ve çocuklu kadınların cezalarını dışarıdaevde çekebilmesi yolunun açılması istendi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler ile raporu hazırlayan grubun başkanı Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz dün bir basın toplantısı düzenledi. Güler, “Cezaevlerinin kadınlar üzerindeki maddi etkisi 3 misli daha ağır. Duygusal etkisi ise kim bilir kaç misli? Yaklaşık 5 bin kadın tutuklu ve hükümlünün kader ortağı olacağız” dedi. Yılmaz da, sivil toplum örgütleri ve 35 barodan gelen bilgiler doğrultusunda hazırladıkları rapor hakkında bilgi verirken “politik tutukluların olduğu Silivri gibi cezaevlerinden daha çok ses geldiğini, ses gelmeyen, ölümcül durumların yaşandığı diğer cezaevlerine de en kısa sürede gideceklerini, kadın gazeteci Müyesser Yıldız’ı da ziyaret edeceklerini” bildirdi. Anneler cezasını evde çeksin Karadağ için açlık grevi İstanbul Haber Servisi Tutuklu Hükümlü Aileleri Dayanışma Derneği’nden (TAYAD) aileler, ağır hasta tutuklu Yasemin Karadağ’ın serbest bırakılması için 1718 Mart’ta İstanbul Sütlüce’deki AKP binası önünde açlık grevi yapacak. Karadağ’ın serbest bırakılması ve tedavi hakkına ulaşabilmesi için açlık grevi yapacak olan aileler “Güler Zere’yi zamanında kurtaramadık” diyorlar ve Karadağ’ın çok geç olmadan tahliye edilmesini istiyorlar. Yasemin Karadağ’a özgürlük talebiyle yola çıkan aileler aynı zamanda imza kampanyası başlattı. Raporda yer alan bazı sonuç ve değerlendirmeler şöyle: Dünya kamuoyundan gelen baskıları hafifletmek için birkaç gazeteci tahliye edilmiştir. Ancak ülkemizde hukuksuzluk dramı bütün ağırlığıyla yaşanmaya devam edilmekte, seçilmiş milletvekillerimiz Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal, uluslararası anlaşmalara aykırı olarak ve hukuk dışı bir şekilde cezaevinde tutulmaktadırlar. Cezaevlerinin fiziki koşulları, ısınma sorunları ve sulardaki kirlilik nedeniyle ciddi hastalıklar yaşanmaktadır. Tekirdağ Cezaevi’ndeki ısınma sorunu nedeniyle aşırı soğuktan elleri yanan ve kangren olma olasılığı olan İlyas Argun olayı ve Bakırköy Kadın ve Çocuk Cezaevi’ndeki suların kirliliği nedeniyle oluşan cilt hastalıkları, bu durumun örnekleridir. Türk Tabipleri Birliği yaptığı açıklamada, kendilerine başvuran tutuklu ve hükümlülerin zamanında tedavilerinin gereği gibi yapılmaması nedeniyle Ali Çekin, Hasan Kert, Beşir Özer, Kuddusi Okkır, İsmet Ablak, Güler Zere, Latif Bodur ve Mehmet Aras’ın yaşamlarını yitirdiklerini belirtmiştir. İHD Diyarbakır Şubesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki cezaevleriyle ilgili hak ihlallerini raporunda özetle, 2011 yılı verilerine göre bölgedeki cezaevlerinde 13 kişinin devletin ihmali ve tedavi hakkı engellenmiş hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirdiği ileri sürerek “halen 266 ağır hastanın olduğunu, bunlardan 142’sinin ölüm sınırında bulunduğunu” belirtmektedir. Mehmet Haberal’ın ağır sağlık sorunları yaşadığı halde tedavisi gereği gibi yapılmamaktadır. Bakırköy Kadın ve Çocuk Cezaevi’nde ölüm cül 2 hasta bulunduğu halde bu kişilerin tedavisi yeterince yapılmamaktadır. Yine bu cezaevinde Yasemin Karadağ böbrek yetmezliği, Hediye Aksoy ise görme özürlü olup rahim kanseri olduğu halde yeterli tedavi yapılmamakta, adeta ölüme terk edilmektedirler. Suların kirliliği nedeniyle cezaevindeki kadınların vücutlarında kahverengi lekeler ortaya çıkmıştır. Cezaevlerinde 2 bin 360 çocuk ve genç hükümlü tutuklu bulunmaktadır. Pozantı Cezaevi’nde yaşanan ağır insan hakları ihlalleri çocuk tutuklu ve hükümlülere ilişkin sorunları açıkça ortaya koymaktadır. Cezaevlerinde 4 bin 720 kadın hükümlü ve tutuklu bulunmaktadır. Bakacak kimsesi olmadığından ya da çocuklar çok küçük olduğundan cezaevinde annelerinin yanında kalan 06 yaş arasında 300 civarında çocuk bulunmaktadır. Bakırköy Cezaevi’nde bulunan Serpil Aslan Düzgün ve 2.5 yaşındaki çocuğu örneğinde olduğu gibi, çocuklara ve annelerine uygun gıda verilmemektedir. Doktorlar, cezaevlerindeki ağır hasta olan kişilere ilişkin rapor vermekten çekinmektedirler. Mehmet Haberal’ın hastalığına ilişkin rapor veren Prof. Dr. Erhan Kansız ve Prof. Dr. Cengiz Çeliker terör örgütüne yardım etmek iddiasıyla tutuklanmışlardır. Adli Tıp Kurumu ise iktidarın arka bahçesi olmuştur. 16 Mart katliamının ardından 34 yıl, davanın düşürülmesinin ardından ise 4 yıl geçti ERGENEKON DAVASINA DEVAM EDİLDİ ‘AİHM gerçeği görecektir’ HÜLYA KESKİN Balbay: Yine yalnız kaldık İstanbul Haber Servisi CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın 3 yıldır tutuklu bulunduğu İkinci Ergenekon davasının dün 167. duruşması gerçekleştirildi. Gazetecilerin “Yine yalnız kaldınız” diye seslenmesi üzerine Balbay “Birini yanımıza versinler de o da tahliye olsun” diye espri yaptı. Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay, tecrit koşullarında 1. yılı doldukları gün yanlarına yerleştirilen Odatv sanıkları Sait Çakır ve Coşkun Musluk’un tahliye edilmesi üzerine yine yalnız kaldılar. Davanın dünkü duruşmasında gazetecilerin “Yine yalnız kaldınız” diye seslenmesi üzerine Balbay “Evet yalnız kaldık. Birini yanımıza versinler de o da tahliye olsun” diye espri yaptı. Tuncay Özkan’a ise “Yanınıza birini vermeleri için talepte bulunacak mısınız” diye seslenen gazetecilere Özkan, “Biz Balbay ile aynı koğuşta kalmak istediğimizi söylemiştik. Kabul edilmedi. Her şey bizim dışımızda gelişiyor. Her şey cezaevi idaresini elinde. Gideriz, koğuşta biri varsa, ‘hoş geldin’ deriz” diye yanıtladı. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Eczacılık Fakültesi önünde 7 öğrencinin katledilmesi, 41 öğrencinin de yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı ve silahlı saldırının ardından 34 yıl, davanın “zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasının” ardından ise 4 yıl geçti. Davanın avukatlarından ve dönemin öğrencilerinden Cem Alptekin, 16 Mart katliamının “Gladyo örgütünün” faaliyetlerinden birisi olduğunu, yargılama boyunca bunu delillendirmeye çalıştıklarını vurguladı. Alptekin, “16 Mart davası dışında, zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılan hiçbir davada Gladyo’nun varlığını ve eylemlerini sürdürdüğünü delillendirilmeye çalışılmadı. Mahkeme, 16 Mart davasını sıradan bir cinayet olayı olarak ele aldı ve kör davrandı. Yargıtay da bu körlüğe ortak oldu. Ama eminim ki AİHM gerçeği görecektir” dedi. 34 yıl önce İÜ’de 7 öğrencinin katledilmesi ile ilgili dava da, DİSK Kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler, Sivas katliamı, DevYol Ana davası gibi “zamanaşımı” nedeniyle 4 yıl önce ortadan kaldırıldı. 16 Mart davasının avukatlarından Alptekin, dava süreci boyunca katliamın Gladyo’nun faaliyetlerinden birisi olduğunu dile getirdi. Zamanaşımı nedeniyle düşen çoğu davaya konu olan eylemlerin Gladyo’nun faaliyetlerinden birisi olduğunu, ancak bu durumun göz ardı edildiğini anlatan Alptekin, Gladyo’nun yurtiçi ve yurtdışı bağlantıları ile halen varlığını sürdürdüğünü vurguladı. Alptekin, “‘İnsanlık suçu’ kavramı üzerinden bir hukuk gafleti yürütülüyor. Türkiye’de Gladyo’nun yargılanabileceği 16 Mart davasında ispatlandı. Sol camia, inanılmaz bir salgın hastalık gibi ‘insanlık suçu’ diyor. Bunu, Gladyo’yu göz ardı ederek söylemek, onun faaliyetlerinin üstünü örtmektir” diye konuştu. 16 Mart davası sürecinde yaşadıklarını anlatan avukat Alptekin, “Bir davanın iddianamesinin iskeletinin doğru kurulmuş olması şart. 16 Mart davasında olduğu gibi yanlış kurulmuş ise bu yanlışları ortaya çıkartırsınız. Biz de bunu yaptık. Sanıklar için suçun vasfı değişti, ek savunmaları alındı. 12 Eylül dönemi olayları da dava dosyasına dahil edildi. Sonra ise bize davalar açıldı, mahkeme heyeti değişti” dedi. Alptekin, AİHM’ye başvuracaklarını, bunun hazırlıklarının sürdüğünü söyledi. 16 Mart 1978’de İÜ Merkez Binası’ndan çıkan gruba Eczacılık Fakültesi önünde bombalı ve silahlı saldırıda bulunulması sonucu 7 öğrenci ölmüş, 41 öğrenci de yaralanmıştı. Olaya ilişkin yakalanan ve dönemin Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde yargılanan Sıddık Polat beraat etmişti. Aynı eyleme karıştığı iddia edilen Zülküf İsot’un ise olayın faillerinden olduğu belirtilen Latif Aktı tarafından öldürüldüğü öne sürülmüştü. Olayın üzerinden 17 yıl geçtikten sonra İsot’un ifadeleri ile haklarında yeni dava açılan eski polis memuru Mustafa Doğan, Latif Aktı ve Özgün Koç’un 7’şer kez idam ve ağır hapis cezasına çarptırılmaları istenmişti. İŞKENCECİLER AÇIKLANDI ‘Yedigün’ün başına çivi çaktılar’ Beyazıt Meydanı’na temsili 16 Mart Anıtı dikilecek İstanbul Haber Servisi Sivil toplum kuruluşları 12 Eylül döneminde Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde, tutuklulara işkence yaptığı iddia edilen Emniyet görevlilerinin isimlerini kamuoyuyla paylaştı. Açıklanan isimler arasında, dönemin eski İstanbul Emniyet Müdürleri Şükrü Balcı ve Mehmet Ağar da bulunuyor. 78’liler Girişimi, İnsan Hakları Derneği, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, Yeşiller’in de aralarında bulunduğu çok sayıda sivil toplum örgütü üyesi, 12 Eylül döneminin “ünlü” işkencehanesi olarak nitelendirilen Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptı. Grup adına konuşmayı yapan 78’liler Türkiye Sözcüsü Celalettin Can, 32 yıl sonra bugün binlerce devrimcinin, yurtseverin, demokratın aylarca acı içinde çığlık çığlığa yaşadığı, organlarının birini veya bir kısmını bırakarak çıktığı, onlarca devrimcinin katledildiği 12 Eylül işkencecilerinin merkezinin önünde olduklarını anımsattı. Burada işkenceye maruz kalıp hayatını kaybeden Nurettin Yedigün’ün kardeşi Muzaffer Yedigün, ağabeyinin 12 Nisan 1981’de şubeye alındığını belirterek “Ağabeyim devrimciydi ve devrim için yaşardı. İşkencede ölümü pahasına sustu, davasını satmadı. Bizler ağabeyim bir gün çıkacak diye bekliyorduk. 12 Eylülcüler tarafından işkenceyle katledildi” dedi. Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde işkence gören Nimet Tanrıkulu da, yıllar sonra ilk defa buraya geldiğini ve bu binanın bir vahşetin yaşandığı bina olduğunu ifade ederek “Nurettin Yedigün’ün başına çivi çakıp öldürdüler. Konuşturmak için birçok işkence teknikleri sergilediler. Başına çivi çakılmış halde merdiven altına atılmış gördüm. Burada insanlar bağlanıp işkence edildi, kadınlara tecavüz edildi. İstanbul’un vahşet merkezi burası” dedi. İşkence uyguladığını iddia edilen isimler ise şöyle sıralandı: Şükrü Balcı, Hamdi Ardalı, Mümtaz Baykal, İsmail Taşkafa, Ziver Ökten, Mete Altan, Mehmet Ağar, Vedat Cem, Tayyar Sever, Metin Günay, Lütfi Tombuş, Ahmet Ateşli, Uğur Gür, Mete Bozbora. 16 Mart Anıtı Kadıköy’den! Haber Merkezi Sivas katliamı davasının zamanaşımına uğramasına tepki gösterip “İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmaz” diyenler, davası zamanaşımına uğrayan bir başka katliamın takipçisi olmaya devam ediyor. 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde bombalı ve silahlı saldırı sonucu ölen 7 üniversiteBugün İstanbul Üniversitesi öğrencisini unutmayanlar, katliamın 34. yılında büsi’nin tarihi kapısı önünde saat yük bir anma etkinliği düzenliyor. Zamanaşımına uğ13.00’te temsili 16 Mart Anıtı yerleşrayan 16 Mart katliamı davasını izlemek üzere bir aratirilecek. Sanatçı Orhan Alkaya’nın ya gelen dönemin üniversite öğrencilerinin oluşokuyacağı basın açıklamasının ardınturduğu 16 Mart Platformu, bugün arkadaşlarının dan “Bandista” müzik grubunun dinlekatledildiği yerde, İstanbul Üniversitesi’nin Beyatisi olacak. Bu yılki anma programı kapzıt’taki tarihi kapısının önünde buluşacak. Platform, samında “Zamanaşımı” adlı sergi, Beo gün arkadaşlarının katledildiği meydana temsiyoğlu’nda üç ayrı mekânda açılacak. li “16 Mart Anıtı” dikecek. 16 Mart Anıtı’nı, katliAda Sanat, Karşı Sanat ve Rumeli Han C amdan 1 yıl sonra dünyaya gelen Kadıköylü genç Blok’ta düzenlenecek sergiye, farklı dibir heykeltıraş yaptı. Yeldeğirmeni’ndeki atölyesiplinlerden 123 sanatçı eserleriyle katısinde anıtın son rötuşlarını yaparken görüştüğülıyor. 17 Mart Cumartesi günü ise 15.00müz Dağhan Yürürler, 13 yaşında heykelle tanış17.00 arası Cezayir Sarayı Toplantı Samış. Maçka Plastik Sanatlar Lisesi’nden sonra girlonu’nda “Antifaşist Öğrenci Günü” diği Mimar Sinan Üniversitesi’ni 10 senede bitirkonusunda bir panel gerçekleştirilemesini “Birinci girdim, sonuncu çıktım” sözleriyle cek. Panele konuşmacı olarak espriye döküyor. Yürürler’in Kadıköy’e yaptığı 1960’ların DevGenç Başkanı Ertuğönemli heykellerden biri de Lefter Küçükandonyarul Kürkçü ile birlikte 1970’lerin dis’in anıtı. Yürürler, 16 Mart Anıtı için şunları söyleDevGenç Başkanı Bülent Uluer di: “16 Mart’ta ölen gençler ve sistemli bir şekilde yok ve bugünün öğrenci liderleri edilmiş bir ruh için bu anıtı yapmaya karar verdim. Gekatılacak. nellikle iktidarın belirlediği yerlerde, onların istediği www.16mart1978.org anıtlar sergileniyor. Onların istemediği bir anıtı kamusal alana yerleştirmek çok önemli. Çünkü sokaklar hepimizin.” Cinsel istismardan tutuklu İkinci Ergenekon davasında tutuksuz sanık Yüksel Dilsiz, savunmasını kapalı oturumda tamamladı. Başkan Hasan Hüseyin Özese, Dilsiz’in talebi üzerine sanıkları ve basın mensuplarını salondan çıkardı. Başka suçtan tutuklu bulunan Dilsiz’in çapraz sorgusu yapıldı ancak sorgu sırasında rahatsızlanan Dilsiz, hastaneye kaldırıldı. Dilsiz, 2008’de “çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçlamasıyla tutuklanmıştı. Cinsel istismar suçundan tahliye edilen Dilsiz, Aralık 2010’da 14 yaşındaki bir çocuğa tecavüz ettiği suçlaması nedeniyle yeniden tutuklandı. Yanlışları ortaya çıkardık ANMA PROGRAMI ÇİÇEK, ANNESİNİ YİTİRDİ Haber Merkezi “Balyoz” davasının tutuklu sanıklarından Albay Dursun Çiçek’in annesi Halime Çiçek (82) yaşımını yitirdi. Çiçek’in, izin verilmesi halinde bugün düzenlenecek cenaze törenine katılması bekleniyor. Kanser tedavisi gören Halime Çiçek’e rahatsızlığı boyunca oğlu Dursun Çiçek’in yurtdışında görevde olduğu söylendiği ve tutuklandığının kendisinden gizlendiği öğrenildi. Çiçek, mahkemede savunmasını yaptıktan sonra ağır hasta olan annesini ziyaret etmek için izin istemiş ancak mahkeme, Çiçek’in istemini reddetmişti. Levent Ersöz’ün durumu ağırlaştı İstanbul Haber Servisi İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, dün sağlık durumu ağırlaşınca Mehmet Akif Ersoy Göğüs ve Kalp Damar Cerrahisi Hastanesi’nden İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne sevk edildi. Levent Eröz’ün avukatı Murat Nebi Ayhan, müvekkilinin sağlık durumunun çok ciddi olduğunu belirterek “Müvekkilim yürüyemiyor, ayağa kalkamıyor ve ihtiyaçlarını giderebilmek için birilerinin sürekli yardımına ihtiyacı var. Müvekkilimin tansiyonu aniden yükseliyor ve düşüyor. Levent Ersöz her an ölebilir” dedi. C MY B C MY B Gazeteci ‘sanıklar’ ve adalet sistemi tartışılacak Haber Merkezi Gazetecilere Özgürlük Platformu, İstanbul Barosu, Türk Ceza Hukuku Derneği ve Ankara Barosu’nun ortaklaşa düzenlediği “Sanık Sandalyesindeki Gazeteci” sempozyumu bugün başlıyor. Adalet sisteminin basın özgürlüğü yönünden yarattığı sorunlar ve çözüm önerilerinin ele alınacağı sempozyuma Odatv davasından tahliye olan gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık da katılacak. Orhan Adli Apaydın Konferans Salonu’nda iki gün sürecek sempozyum da, basın ve hukuk meslek örgütü temsilcileri, bilim insanları, avukatlar ve gazeteciler görüşlerine paylaşacak. Sempozyumun açılış konuşmalarını Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Başkanı Orhan Birgit, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, Türk Ceza Hukuku Derneği Başkanı Fikret İlkiz ve Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu yapacak. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç’in yöneteceği Anayasal Düzeyde Mevcut Sorunlar ve Çözüm Önerileri başlıklı ilk oturum saat 10.00’da başlayacak. Bugün ayrıca Basın Mevzuatı masaya yatırılacak. Sempozyumun ikinci günü olan yarın Maddi Ceza Hukuku Normları ile Ceza Muhakemesi Normları ve Özellikle ‘Tutuklama’ Koruma Tedbiri Yönünden Mevcut Sorunlar ve Çözüm Önerileri ve Gazeteci Gözüyle ‘Sanık Sandalyesindeki Gazeteci’ başlıklı üç ayrı oturum yapılacak. Nedim Şener ve Ahmet Şık yarın saat 16.00’da başlayacak 3. oturuma katılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle