18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2012 CUMA 4 HABERLER Dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin pek çok konudaki suskunluğunu Cumhuriyet için bozdu AKP’nin Bir Kürt Politikası Var mı? Güvenlik birimleri ve yöneticiler yine Nevruz’u nevrotik bir telaş içinde bekliyorlar. Bu hafta oynanacak Fenerbahçe Galatasaray derbisinin günü bile ona göre saptandı. Bu yıl bir türlü gelmek bilmeyen bahar kimi çevrelerde çok büyük bir endişeye yol açıyor. PKK’nin baharla birlikte, hava koşulları dolayısıyla şu anda yapamadığı eylemlerini yoğunlaştırması bekleniyor. Şu anda, bu konuda gelişmelerin ne yönde seyredeceği ve iktidarın tavrının ne olacağı tam belli değil. Kürt sorunu konusunda, toplumda hiç yol alınmadı değil. Kimi konular daha rahat tartışılır oldu, tabu olmaktan çıktı. Bu yıl, AKP’nin alçak düzeyde, CHP’nin ise çok yüksek düzeyde temsil edildikleri, Fethullah Gülen’in Abant toplantılarında, yeni anayasanın bu sorunun çözümünü kolaylaştıracak biçimde düzenlenmesi konusunda katılımcıların görüş birliğine vardıkları belirtiliyor. Kimilerine göre bunlar iyi gelişmelerdir, kimilerine göre ise bölünmeyi engelleyemeyecek, hatta çabuklaştıracak aymaz girişimler. Bu iki görüşten hangisinin haklı olduğunu söylemek için eldeki veriler yetersiz. ??? Kürt sorunu, asimetrik bir sorun, taraflardan birinin (artık bu konuda sanki taraf yokmuş gibi davranmak saflıktan öte bir davranıştır) bu konuda kendi içinde tutarlı, ama bir türlü tümüyle açıklanmaktan kaçındığı bir politikası olmasına rağmen, öbür tarafın bütünüyle tanımlanmış politikası yok. Türkiye’nin çoğunluk kanadının Kürt politikası ne? Anadilde eğitim konusunda, BDP hariç Türkiye’nin önde gelen siyasi partileri ne düşünüyorlar, ne yapmaya kararlılar? Bu konuda bölük pörçük açıklamalar var, ama yetersiz. Aynı durum özerklik konusunda da geçerli. Artık son zamanlarda, kendi kimliğiyle didişmekten, Türkiye’nin herhangi bir sorunu üzerinde herhangi bir düşünce üretemez hale gelmiş olan CHP’nin de Kürt sorunu konusunda açıklıkla ne düşündüğünü anlamak mümkün değil. Aynı şey AKP için de geçerli. Ne olduğu tam olarak hiçbir zaman anlaşılamamış olan Kürt açılımından bu yana gelişen olaylar, AKP’nin Kürt sorununda çözümü kolaylaştıracağı çok kuşku götürür bir politik sertleşme içinde olduğu izlenimini veriyor. Ama dediğim gibi, yine de bir şey söylenemiyor, çünkü ortada bir Kürt politikası yok. ??? Bir Kürt politikası olmak demek, bir zamanlar yapıldığı gibi, PKK’ye karşı nasıl bir tavır takınılacağının saptanması veya KCK konusundaki tavrın belirlenmesiyle sınırlı değildir. Bir Kürt politikasına sahip olmak, bir bütünü düşünmek demektir. Suriye konusuna da, Irak konusuna da o şekilde yaklaşmak demektir. AKP iktidarının ise bu noktadan çok uzakta olduğunu görüyoruz. AKP bir yandan içeride çok güvenlikçi, çok eski tutum bir politikayı izler görünürken, öte yandan da demokratik özerklik savunucularının istedikleri, özledikleri sonuçları verecek tutumları da benimseyebiliyorlar. Örneğin komşusundaki muhalifleri destekleyen, silahlandıran Türkiye’deki iktidarın Suriye politikası, Beşşar Esad sonrasında bu ülkede meydana gelebilecek olan kaos ortamında doğabilecek olan yeni özerk Kürt bölgesinin nelere yol açabileceğinden bihaber görünüyor. Oysa Türkiye’deki demokratik özerklikçiler de uzun erimli politikalarının bir parçası olarak, Suriye’deki özerk Kürdistan bölgesinin oluşumunu heyecanla beklediklerini gizlemiyorlar. İçeride, onlara karşı koyarken, Suriye’de onların ekmeğine yağ süren bir politikaya akıl erdirmek gerçekten çok güç. Bilmem anlatabiliyor muyum? Katliam iktidar provasıydı İLHAN TAŞCI ANKARA Zamanaşımıyla davası düşürülen katliam döneminin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin, 2 Temmuz 1993’teki “başkaldırı provasıyla” birilerinin iktidara gelip gelemeyeceklerini test ettiklerini vurgulayarak “Siyasi iktidara nasıl gelebileceklerini taassupla öğrenip sonucu da aldılar. Halkı inanç konusunda sömürerek onların inançları üzerinden siyaset yaparak seçim yoluyla iktidara gelmenin yolu da bulundu en sonunda” yorumunu yaptı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “dönemin yetkilileri yargılanmalı” açıklamasını “hedef şaşırtma, gündemi değiştirme” çabası olarak nitelendiren Karabilgin, “Kendileri hükümette. Diledikleri yasayı çıkarıp bizlerin yargılanmasını ? Karabilgin, 2 Temmuz 1993’teki provayla birilerinin iktidara gelip gelemeyeceklerini test ettiklerini vurgulayarak “Halkın inançları üzerinden siyaset yaparak seçim yoluyla iktidara gelmenin yolu da bulundu en sonunda” dedi. Yargılanmaktan korkmayacağını söyleyen Karabilgin, Arınç’ın hedef şaşırtmak istediğini savundu. sağlayabilirler. Hiçbirinden korkmam bunların. Ben hesabını veririm” dedi. 2 Temmuz’daki Pir Sultan Abdal etkinliklerini, Alevi yurttaşların yoğun olarak ilgi gösterdiği kültür hareketini kimilerinin içlerine sindiremediğine dikkat çeken Karabilgin, “Tümüyle Alevi yurttaşlara yönelik ve oraya gelen sanat, kültür insanlarına yönelik bir saldırıydı. Saldırı bilahare gerçek amacına doğru yöneldi. Laik cumhuriyete, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun kurucu liderlerine yönelik bir saldırıya dönüştü. Orada atılan sloganlar da unutulmasın” diye konuştu. Ahmet Karabilgin, katliamı “Tümüyle laik cumhuriyete yönelik bir başkaldırı provasıydı” sözleriyle değerlendirdi. Karabilgin şöyle devam etti: “Bu tür hareketlerle iktidara gelip gelmeyeceklerini test ettiler bunlar. Daha başka yöntemler de kullandılar. Siyasi iktidara nasıl gelebileceklerini taassupla öğrenip sonucu da aldılar. Halkı uyutarak, halkı inanç konusunda sömürerek, onların inançları üzerinden siyaset yaparak seçim yoluyla iktidara gelmenin yolu da bulundu en sonunda” yorumunu yaptı. Arınç’ın “dönemin yetkilileri yargılanmalı” açıklamasının hedefindeki kişinin kendisi olduğunu vurguladı. Ahmet Karabilgin, kıyımın ardından hakkında soruşturma açılan iki kişiden birisinin kendisi, diğerinin ise Emniyet müdürü olduğunu anımsatarak şöyle konuştu: “Mülkiye müfettişleri araştırdı. Onların ön raporuyla Bakanlar Kurulu kararıyla görevden alındım. Dosya tamamlandı ve İçişleri Bakanlığı benim ve Emniyet müdürünün görevi ihmal suçuyla yargılanmam için Danıştay’dan izin istedi. Danıştay yargılanmamıza gerek olmadığına karar verdi. İçişleri Ba ‘Zaten soruşturuldum’ kanlığı’nın itirazı üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na gitti dosyamız. Aynı gerekçeyle genel kurul da yargılanmamıza gerek olmadığına, kusurlarımız olmadığı yönünde karar verdi. Emniyet müdürü ve benim dışımda da soruşturmaya muhatap olan duyduğum kadarıyla kimse olmadı. Sayın Bakanın açıklamasının zamanlamasına bakıldığında 5 kişiyle ilgili davanın zamanaşımıyla düşmesiyle, hedefi bize yönlendirme amacıyla açıklamada bulunduğunu sanıyorum.” Hedef saptırma amaçlı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kıyım davasını zamanaşımıyla düşürmesinin ardından Bülent Arınç’ın değerlendirmelerini “hedef şaşırtma, gündemi değiştirmeye” çalışma olarak nitelendiren Karabilgin, “Kamuoyunun ilgisinin bir taraftan alıp (zamanışımından) bu tarafa (yöneticilerin yargılanması) yoğunlaştırma çabası. Bir taktik bu” yorumunu yaptı. “Biz bunun hesabını verdik” diyen Karabilgin, “Kendileri hükümette. Diledikleri yasayı çıkarıp bizlerin yargılanmasını sağlayabilirler. Hiçbirinden korkmam bunların. Çıkarım, gereken görüşlerimi, yaptığım çalışmalarımı, düşüncelerimi yargıda da yeniden ifade ederim. Yargıdan korkacak bir durum yok. Korkacak hiçbir şey yapmadım. Yıllarca benim yüreğimde hâlâ yanar o yangın, olayları önleyemediğimiz, o aydın insanları kurtaramadığımız için. İçimdeki yangın, benim başka bir dünyam. Ama yargılanmaktan korkmam. Yeniden hesap sorulması gerekiyorsa sorulsun, ben bunun hesabını veririm” diye konuştu. CHP’Lİ TARHAN ‘Hayırlı olsun insanlık suçu’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Sivas davasındaki zamanaşımı kararıyla ilgili olarak “Bu karara ‘hayırlı olsun’ diyerek bir insanlık suçunun örtülmesini hayırla anan Başbakan iyi çocuklarının sırtını yine sıvazlamış, Sivas’ın üzerine ikinci bir insanlık suçu daha işlemiştir” dedi. Tarhan, dün İzmir Milletvekili Rıza Türmen ve bir grup milletvekiliyle birlikte parlamentoda bir basın toplantısı düzenledi. Tarhan, “Mahkeme biraz mahcup ve çekingen de olsa eylemin insanlık suçu olduğunu kabul ediyor gibi yapıyor, ancak karardan öğreniyoruz ki, insanlık suçları sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilirmiş” değerlendirmesi yaptı. Bülent Arınç’ın dönemin kamu görevlilerinin yargılanması gerektiğine ilişkin sözlerini de eleştiren Tarhan, “10 yıldır kim iktidardaydı Arınç, neden yargılamadınız? O vahşetin faillerini ve ardındaki zihniyeti perdelemek için yine hedef saptırıyorsunuz siz bu katliamın neresindesiniz?” diye konuştu. Tarhan, Arınç’ın açıklamalarıyla ilgili soruya, “Adına zamanaşımı denilen afla canileri kurtaralım, ama kamu görevlilerini yargılayalım diyorlar. Affa uğramış suçları diriltip yeniden yargılama yapmanın mümkün olmadığını düşünüyorum. Bu illüzyon” karşılığını verdi. Öğrenciler saldırının ardından basın açıklaması yaptı. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) Sivas katliamını protesto eden öğrencilere gerici saldırı ‘Yaktık yine yakarız’ İstanbul Haber Servisi İstanbul Üniversitesi’nin (İÜ) Beyazıt’daki yerleşkesinde, Sivas katliamı davasının zamanaşımına uğramasını protesto etmek isteyen sol görüşlü öğrencilere, “Müslüman Gençlik” isimli bir başka öğrenci grubu saldırdı. Demir sopaların ve soda şişelerinin kullanıldığı kavgada 10 öğrenci yaralandı, 5 öğrenci gözaltına alındı. Sivas davasının zamanaşımına uğramasını protesto etmek için dün öğle saatlerinde bir grup sol görüşlü öğrenci, İÜ Hukuk Fakültesi koridorunda “Sivas’ın hesabı sorulacak”, “Sivas’ta yakanlar AKP’yi kuranlar” yazılı afişler astı. Sol görüşlü öğrencilerin afiş astığını gören Müslüman Gençlik” isimli bir başka öğrenci grubu da, “Ya Müslüman Türkiye ya hiç, düzenin muhbirleri kimseden hesap soramaz” yazılı afişler asarak katliamı protesto eden öğrencilere demir sopalar ve soda şişeleri ile saldırdı. Öğrenciler arasındaki kavganın büyümesi üzerine okula çok sayıda çevik kuvvet ekibi ve ambulans sevk edildi. Okulun güvenlik görevlileri ve çevik kuvvet polisinin müdahale ettiği olaylarda 10 öğrenci yaralandı, 5 öğrenci gözaltına alındı. Saldırıda yaralanan öğrencilerden TKP üyesi Erçin Fırat, saldırganların tekbir getirerek ellerindeki sopa ve soda şişeleri ile saldırdığını belirterek “Onlar ‘Siz kimseden hesap soramazsınız’, ‘Yaktık, yine yakarız’ diye bağırıyorlardı. Biz de, ‘Sivas’ın hesabını soracağız’, ‘Sivas’ta yakanlar AKP’yi kuranlar’, ‘Yobazların ipleri ABD’nin elinde’ sloganlarıyla karşılık verdik. ‘Hayırlı olsun’ olsun diyen bir başbakanın olduğu ülkede, faşistler de öğrencilere saldırdılar” dedi. Üniversitedeki dinci saldırının ardından öğrenciler üniversitede protesto gösterisi yaptı. Üniversite içinden Beyazıt’taki ana kapı önüne doğru yürüyüşe geçen öğrenciler, çeşitli sloganlarla dışarıya çıktı. Dilim varmıyor Davanın zamanaşımıyla düşürülmesine ilişkin sorularımız üzerine Ahmet Karabilgin, kıyımdan sonra Sivas’ta 1 hafta görevde kaldığını anımsatarak o dönemde yapılanları şöyle anlattı: “Bir hafta içerisinde Emniyet ve jandarma, olaylar sırasında yapılan kayıtları sabahlara kadar tekrar tekrar incelemek suretiyle, failleri belirlemeye çalıştık. Yaklaşık 120 civarında kişi Emniyet tarafından gözaltına alındı. Kısa sürede bu çalışma yapıldı. Büyük bölümü zaten mahkemede yargılanan kişiler. Bizden sonra neler oldu bir şey söyleyemem. Ama şu bir gerçek ki, gerek güvenlik güçleri, gerekse yargı bu faillerin/sanıkların bir ölçüde yakalanması konusunda tam bir duyarlılık göstermediler. Daha ağır bir söz söylemeye dilim varmıyor, çünkü onlarla yıllarca iç içe çalıştım. Bu kişiler gidip Emniyetten ehliyet alıyor, evleniyor, iş düzeni kuruyor, bir tanesi gelip kızının evinde aylarca yaşıyor. Bu bölgenin güvenlik sorumlularının hiç mi suçu, ihmali yok? Bu tarafa nedense hiç değinilmedi. En ufak bir araştırma yapılsa, güvenlik güçleri açısından görevi ihmalin gerçek tanımı bu insanların yakalanmamasıdır, en küçük çabayı göstermemeleridir. Nedense kimsenin bu boyutuyla ilgilendiği yok.” Arınç’tan Tarhan’a yanıt Başbakan Yardımcısı Arınç, Sivas olayı davasına yönelik dünkü açıklamalarına ilişkin, “Ben sadece bu acı olayın tüm yönleriyle araştırılması gerektiğini ifade ettim. Sözümü doğru anlayanlar da hamdolsun çoğunlukta” dedi. Arınç, Tarhan’ın kendisiyle ilgili açıklamalarına da tepki göstererek “Yani militan yargıçlık da yapsa bir bayan bunu söylemez. ‘10 yıldır AK Parti niçin yargılamadı’ demek, büyük bir cehalet ürünüdür. Çünkü AK Parti hükümettir, mahkeme değildir. Yargı AK Parti’nin emrinde ve talimatında olan bir kurum değil” dedi. CUMHURBAŞKANI GÜL ‘Sivas aydınlatılamadı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Sivas olayları davasına ilişkin olarak “Bu olay tam aydınlatılmamıştır, tam aydınlatılması gerektiği kanaatindeyim” dedi. Cumhurbaşkanı Gül, Ekvador Cumhurbaşkanı Rafael Correa Delgado ile Çankaya Köşkü’nde düzenledikleri ortak basın toplantısında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Sivas olaylarıyla ilgili davada 6 kişinin dosyasının zamanaşımına uğramasının ardından oluşan tepkilere ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Gül, Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak’ın davayla ilgili olarak yargılama sürecinin bitmediğini belirttiğini anımsattı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Dava devam ediyor demektir. Bu olay yakın siyasi tarihimizin en acı ve en utanılacak olaylarından birisidir. Aslında bunun bütün veçheleriyle ortaya çıkartılması lazım. Bu olay tam aydınlatılmamıştır. Bu olayın tam aydınlatılması, nasıl oldu, kimler, nedir?.. Tam aydınlatılması gerektiği kanaatindeyim” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle