23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MART 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER getirildim. Aylarca, haftalarca aylıklarımızı alamadan çalıştık. Çalışanların ve okurların gazeteyi yaşatma azimlerini asla unutamam. Güzel bir haber yakalıyoruz, ertesi gün gazetenin baskısının arttırılması talimatını veriyorum. İdare Müdürümüz Hüseyin Gürer gelip “Baskıyı arttırırım. Ama bir gün sonra gazete çıkmaz! Neden mi? İki günlük kâğıdımız var!” diyor! Sıkıysa baskıyı arttır! Gazete resmen iflas etmiş durumda. Uzanlar’ın icracıları kapıda… İlhan Selçuk’un “aşamalı ödeme” yakarışlarına Uzanlar “İstesen de istemesen de ben seni yiyeceğim!” diyor. İlhan Bey’in ödünç kâğıt istediği Aydın Bey sürekli ikmal yapıyor ve Cumhuriyet yaşamını sürdürebiliyor. İşte o günlerde Cumhuriyet’in çalışanı ve bugün gazetemiz vakfı adına imtiyaz sahibi olan Orhan Erinç TGS Başkanı. O ortamda toplusözleşme görüşmeleri sürüyor. Grev kararı kapıya asılıyor. Selçuk’un gazeteyi yaşatmak, Erinç’in de sendikayı kurtarmak için karşılıklı anlayışlarıyla toplusözleşme imzalanıyor. Bugün hangi gazetemizde, hangi TV kanalımızda sendika ve toplusözleşme var? Ama gazeteci patronlarının, gazete çıkardığı günlerde hepsinde toplusözleşme vardı! O günlerde Rahmi Koç ziyaretime geldiğinde şöyle demişti: “Biz (sermaye sahiplerini kastediyor) Cumhuriyet’i yanlış anlamışız. Cumhuriyet bize ayna tutup yanlışlarımızı gösterirmiş. Cumhuriyet yaşamalıdır. Koç Holding olarak hiçbir zaman gazete sahibi olmayı ve taraf olmayı düşünmedik. Bu bize babam Vehbi Koç’un öğüdüdür.” Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin Karamehmet şimdi ne diyor: “En büyük hatam gazete almaktır. Ne yazarsan yaz mutlaka bir tarafa dokunuyor, kimseyi memnun edemiyorsunuz. Ne hükümete ne de muhalefete yaranıyorsunuz!” Milliyet ve Vatan’ı Demirören Grubu ile Karacan’ın torunu ortaklaşa aldılar, sonrasında mahkemelik oldular. Söylendiğine göre, Radikal gazetesine köşe yazarı olarak atanan Başbakan’ın basın danışmanı Akif Beki, şimdi Milliyet’e CEO olarak atanacakmış! ??? AKP iktidarı ile devleşen holding sahibi Ahmet Çalık, Sabah gazetesi ile atv kanalını 21 Mart’ta satıyor. Bunların yüzde 25’inin sahibi olan Katarlı şirket payını satmıyor. Dünya medya devi Rubert Murdoch, alıcı olduğunu açıklıyor, Başbakan’dan aracı olmasını istiyor. Murdoch’un, Türkiye’de sahip olduğu Foks TV’den sonra bu alıma 1 milyar dolar ayırdığı söyleniyor. Türkiye, gazeteci patrondan holding patronuna, şimdi de yabancı sermaye patronluğuna doğru gidiyor. Kıdemli meslektaşımız, CHP milletvekili Oktay Ekşi ve 29 arkadaşının Meclis araştırma istemi önergesinde: “Gazetecilerin yüzde 95’i sosyal güvenceden yoksun. Bu gerçek, yerel medya dünyasında daha da vahim” deniliyor. Artık “kadrolu, sigortalı, sendikalı” yerine “kaşeyle, telifle çalıştırma” başlayınca, yabancı sermaye de holding patronlarını ezip geçiyor. Türk medyasında, İstanbul’da bir inşaatta çadırda yandıktan sonra sigortaları yapılan 11 işçinin durumunda olan binlerce kişi var. Başbakan “Altısının basın kartı var” diyor. Basın kartı alma koşulları bu durumda nasıl yerine getirilir? Kaldı ki, önceki hafta İstanbul’dan Ankara Hilton Oteli’ne gelen kıdemli bir meslektaşım, basın kartını gösterdiği halde otele alınmadı. Basın kartın olmuş, ne yazar? Odatv davasından dört meslektaşımız dış baskılar sonucunda salıverildi. Aynı davanın sanığı Müyesser Yıldız, 9 aydır hücresinde Sezen Aksu’nun “Bir kedim bile yok, anlıyor musun?” şarkısını söylüyor! dishab@cumhuriyet.com.tr 13 Suriye’den Türkiye’ye kaçış hızlanırken, Hatay’daki sığınmacıların sayısı 15 bine yaklaştı ‘Bir Kedim Bile Yok...’ azetecilik yaşamımda G hiçbir şey öğrenemediysem, bir gerçeği öğrendim. Türkiye’de eğer iktidar “Böyle bir sorun yok. Bunlar bazı mihrakların uydurmasıdır” diyorsa, o konuda ciddi sorun yaşanıyor demektir! Cezaevlerindeki gazeteciler hakkında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ne diyor: “100 küsur kişiden 6’sının basın kartı var… Türkiye’de bir sendika, çok uzun süredir, hem ülke içinde hem yurtdışında kara bir propaganda yürütüyor. Bu sendika, Türkiye’de gazetecilerin keyfi olarak tutuklandığı iddiasını yayarak, Türkiye’nin imajını zedelemek, Türkiye’yi karalamak için çok yoğun bir gayret sarf ediyor!” AB’den sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış ilk kez doğrumsu bir söz söylüyor: “Mesleği yüzünden tutuklanan hiçbir gazeteci yok. Gazeteci kimliği taşıyan bazı kişiler var, birine tecavüz ederken yakalanan da var…” O kişi, Ahmet Emin Yalman’a suikasttan sabıkalı, bir süre önce küçük bir çocuğa tecavüz eden AKP kalemşoru Hüseyin Üzülmez değil mi? Türkiye Gazeteciler Cemiyeti açıklamasında ne diyor: “179 ülke içinde Türkiye ifade ve basın özgürlüğünde 148. sıradadır. Basın özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz, demokrasi olmadan basın özgürlüğü olmaz.” ??? Başbakan, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nı (TGS) neredeyse “vatan hainliği” ile suçlayacak! Çünkü TGS, Atatürk’ün Türk halkının ve yabancıların Türkiye bağlantılı haberleri doğru öğrenmeleri için kurdurduğu devletin Anadolu Ajansı’nda (AA) sarı sendikaya gidişi durdurmaya çalışıyor. İktidarın hoparlörü AA yönetimi, çalışanlara TGS’den istifa için baskı yapmakla kalmıyor, gerekli belgenin “onayı” için noter masraflarının da ödeneceğini “resmen” bildiriyor. İstifa etmeyenler de “gayri resmi” olarak, “işten atmakla”, “haritada yer beğenmekle” tehdit ediliyor. TGS’nin yasallığı, iktidarın yasadışı yöntemleriyle önlenmeye çalışılıyor. Sendika Başkanı Ercan İpekçi ise AA önünde açlık grevi ile direndi. ??? Yarım yüzyıl önce Cumhuriyet’i “gazeteci” Yunus Nadi, Hürriyet’i “gazeteci” Sedat Simavi, Milliyet’i “gazeteci” Ali Naci Karacan çıkarırlardı. Cumhuriyet’i çalışanların vakfı yayımlıyor. Ama çoğu gazetelerin ve TRT dışındaki tüm TV’lerin sahipleri “holding patronları” değil mi? Her şey oğul Ercüment Karacan’ın Milliyet’i Aydın Doğan’a satması ile başladı. Aydın Bey orada durması gerektiğini bilemedi, Türkiye’nin en çok satan gazetesi Hürriyet’i 1994’te alması ile Türkiye’de basın özgürlüğünde, sendikal haklarda ve siyasal iktidar ilişkilerinde olumsuz değişimler yaşandı. Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’e “Ben binaya gelmeden önce, herkes sendikadan istifa etmiş olmalı! Hürriyet’te sendika mendika görmek istemiyorum!” deyince Türkiye’de ipin ucu kaçtı. Hürriyet binasına 8 Ağustos’ta getirilen notere “istifa belgelerini” onaylatanlar içeri girdiler. Sonra medyada “holdingleşme ve tröstler” dönemi başlayınca, çalışanların önüne hep noterler çıkartıldı. Medyadaki bu sendikasızlaşma hareketi, Türkiye’de öteki alanlardaki sendikaları da güçsüzleştirdi. Bu nedenle bırakın AA’daki direnişi, hiç basında herhangi bir grev haberi görebiliyor musunuz? ??? 1991’de 80 kişinin ayrılması ile Cumhuriyet’in satışı 35 bine düştü. Arkadaşların isteği üzerine genel yayın yönetmenliğine Bir günde bin sığınmacı eşir Atalay, gelişmelere göre tampon bölge konusunun değerlendirilebileceğini söylerken Fransa iç savaş felaketine yol açacağı gerekçesiyle Suriyeli muhaliflere silah verilmesini reddetti. AKIN BODUR B İSKENDERUN Suriye’de yaşanan iç karışıklık nedeniyle aralarında 1 generalin de bulunduğu 1000 Suriyeli, son 24 saatte Türkiye’ye sığındı. Hatay’daki çadır kentlerde bulunan Suriyeli sığınmacı sayısı 15 bine ulaşınca yaklaşık 500 sığınmacı geniş güvenlik önlemleri altında Gaziantep’in İslahiye ilçesine nakledildi. Son sığınmalarla birlikte Türkiye’deki Suriyeli general sayısı 7’ye, toplam Suriyeli sığınmacı sayısı 14 bin 700’e ulaştı. Önceki gece Gaziantep’in İslahiye ilçesine gönderilen sığınmacıların buradaki Yaprak ve Tütün İşletme Müdürlüğü deposunun da bulunduğu 280 dönüm alanda kurulan çadır kente nakledileceği kaydedildi. Sığınmacılar için Kilis’in ardından Şanlıurfa’da da çadır kentlerin kurulmasına başlandı. İngiltere’nin Ankara büyükelçiliğinden bir heyet ise Şanlıurfa Valiliği’ni ziyaret edip, Suriye sınırında incelemede bulundu. 24 saatte gelen 1000 Suriyeli arasında bir generalin de bulunduğu, Türkiye’deki general sayısının 7’ye çıktığı belirtiliyor. (Fotoğraflar: AFP/AP) Gazeteciler istihbaratın elinde Dış Haberler Servisi Suriye’de bir süredir kendilerinden haber alınamayan iki Türk gazetecinin, rejim yanlısı milislerce Suriye istihbaratına teslim edildiği bildirildi. Yerel kaynakların verdiği bilgiye göre, Gerçek Hayat dergisinin Ortadoğu temsilcisi Adem Özköse ve kameraman Hamit Coşkun milislerce İdlib’in Binniş kasabası yakınlarında bulunan El Fua köyünde Suriye istihbarat makamlarına teslim edildiler. Görgü tanıkları köye giren İstanbul’da Özköse Suriye ve Coşkun için eyistihbaratına bağlı lem yapıldı. (AP) birliklerin iki zırhlı araç eşliğinde Türk gazetecileri köyden çıkardıklarını belirtiyorlar. Hamit Coşkun’un yaralı olduğu, iki gazeteciye de işkence yapılmş olabileceği söyleniyor. Türk şoför kazada öldü Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Selçuk Ünal, Türk şoför Hasan Koçak’ın (48) Suriye’nin Halep kenti yakınlarında geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirdiğini açıkladı. Koçak’ın cenazesinin Türkiye’nin Halep Başkonsolosluğu’nun girişimleriyle Türkiye’ye getirildiği ve ailesine teslim edildiğini belirtildi. Ünal, geçen günlerde yine aynı şehirde vurularak ağır yaralanan Suphi Ezer (45) adlı Türk TIR şoforünün ise Suriye’de tedavi altında olduğunu açıkladı. Üç gün önce Kilis’ten Halep’e giden Hayrettin Ayoğlu da iki ateş arasında kalıp hayatını kaybetmişti. Çatışmaların arasında kalan Hataylı TIR şoförü Mecit Akdoğan ise 26 Ağustos’ta yaşamını yitirmişti. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Suriye’deki gelişmelere göre tampon bölge konusunun değerlendirilebileceğini söyledi. NTV’ye konuşan Atalay, Suriye’den Türkiye’ye daha fazla geçiş olabileceğini belirterek, “Son 24 saatte 1100 kişi geldi. Suriye’de çok büyük bir zulüm ve kıyım var. Sınırımıza yakın İdlib’de bu kıyım daha da arttı. Bu nedenle geçişler fazlalaştı. Zulme uğrayan halkın Türkiye’ye geçişini önlemek için Suriye yönetimi büyük engeller oluşturdu. Mayınlamalar yaptı” dedi. Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe, bir iç savaş felaketine yol açacağı gerekçesiyle Suriyeli muhaliflere silah verilmesi önerisini reddettiklerini açıkladı. Suriyeli muhalifleri silahlandırmanın bugünkünden çok daha büyük bir felakete yol açacağını savunan Juppe, “Suriye halkı derin bir şekilde ikiye bölünmüş durumda, biz muhalif kanat içinde bazı kimselere silah verirsek, Sünni, Alevi, Şii ve Hıristiyanlar arasında iç savaşa yol açarız” dedi. Beşşar Esad’a yıldönümü desteği Suriye’de rejim karşıtı gösterilerin başlamasının birinci yıldönümünde başkent Şam’da binlerce kişi Beşşar Esad’ı destekleyen gösteriler yaptı. Suriye haber ajansı Sana, “Suriye’ye yönelik komploya” karşı binlerce insanın ülke genelinde sokaklara çıkacağını duyurmuştu. Protestoların yıldönümünde, İdlib’den sonra Suriye ordusunun Dera’da da kontrolü ele geçirdiği belirtiliyor. (REUTERS) ‘Emine Erdoğan arkadaşım değil ki... ’ Dış Haberler Servisi İngiliz Guardian gazetesi, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve eşi Esma Esad’ın özel hesaplarından ele geçirildiğini bildirdiği binlerce epostayı yayımladı. Gazeteye göre, epostalarda, Esad’ın muhalifleri nasıl bastıracağı konusunda İran’dan tavsiye aldığı, söz verdiği reformlarla ilgili şakalar yaptığı ve internet üzerinden sahte isim ve adresle alışveriş yaparak ABD yaptırımlarını nasıl deldiğini anlattığı görülüyor. Gazete, geçen haziran ve ocak ayları arasını kapsayan epostaları, kimliğini açıklamadığı bir muhalif aracılığıyla ele geçirdiklerini bildirdi. Guardian’ın haberine göre, Esma Esad internetten on binlerce dolarlık alışveriş yaparak topazlarla süslü altın mücevherler, avize ve mobilyalar satın aldı. 19 Temmuz tarihli bir epostada, Esma Esad’ın, kuzeniyle birlikte Paris’te imal edilmiş, elmaslarla süslü dört kolye sipariş ettiği de görülüyor. Bir epostada, Esad’ın basın danışmanı, Devlet Başkanı’na tavsiyelerinin, İran Büyükelçisi’nin Esad çifti refedanışmanı ile randumda görüngörüşmelerine tülenmişti. (AP) dayandığını yazıyor. Bu tavsiyeler, Esad’ın “güçlü ve sert” bir dil kullanmasını içeriyor. Aralık 2011’deki bir yazışmada da Esma Esad, Katar Emiri’nin kızı Miyase el Sani’ye, “Emine Erdoğan arkadaşım değil ki mail adresimi vereyim” diyor. Miyase el Sani, Esad’a “Emine Erdoğan’ın yazışmak istediğini ve mail adresini kendisinden istediğini” söyleyerek “Verebilir miyim” diye soruyor. Esma Esad ise “Adresimi bilmemesini tercih ederim. Bu hesabı ailem ve dostlarımla yazışmak için kullanıyorum. Devlet başkanına ettikleri hakaretlerden sonra, onu bu kategorilerden ikisine de sokmak zor” diye yazdı. Bakanı kendi askerinden Afganistan’ korudular lahsız dinledi daki ABD askerleri Panetta’yı si Dış Haberler Servisi ABD askerlerinin, Afganistan’ı ziyaret eden Savunma Bakanı Leon Panetta’nın Helman eyaletindeki Amerikan Üssü’nde yaptığı konuşmaya silahla katılmaları yasaklandı. 200’e yakın askere, otomatik tüfeklerini ve 9 mm’lik tabancalarını bakanın konuşma yapacağı çadıra getirmemeleri emredildi. Kararın, Afganistan’da geçen pazar günü bir ABD askerinin 16 sivili katletmesinden sonra alınması dikkat çekti. Tümgeneral Mark Urganus, Afganistan askerlerinin de silahlarını bırakarak konuşmaya gelmelerini içeren emrin pazar günü gerçekleşen katliamla ilgisi olmadığını iddia etti. Urganus, “Dünyanın en önemli kişilerinden biriyle aynı odadasınız. Bu emirde abartılacak bir şey yok” dedi. Buna rağmen, Amerikan askerlerinin ilk kez silahları olmadan bu tür bir toplantıya katıldıkları belirtiliyor. ‘Hedef değildim’ Panetta, önceki gün Afganistan’da indiği İngiliz üssündeki bir araçta meydana gelen patlamanın hedefinin kendisinin olmadığını söyledi. Kendisine yönelik bir saldırı için herhangi bir gerekçe bulunmadığını kaydeden ABD’li bakan, “Burası bir savaş bölgesi. Bu tür olaylarla karşılaşacağız” dedi. Panetta’nın uçağının indiği İngiliz Camp Bastion Askeri Üssü’nün havaalanında bir araçta patlama meydana gelmiş, aracın Afgan sürücüsü yanarak ölmüştü. Aracı kaçırdığı belirtilen sürücünün, üste çevirmen olarak çalıştığı kaydedilirken, üs yetkilerinden General Mike Scaparotti, “Kişisel olarak, şoförün niyetinin saldırı olduğuna inanıyorum” dedi. Afganlar kızgın Afganistan’da 16 sivili öldüren ABD’li askerin Kuveyt’e götürülmesi, kurbanların yakınlarının yanı sıra Afgan hukukçuların da tepkisine yol açtı. Hukukçular, Kâbil, Washington’la ortaklık anlaşması imzalamadığı sürece, katil zanlısının Afganistan’da yargılanabileceğini ileri sürdüler. Amerikalı askeri yetkililer, Afgan liderlerin durumu anlayışla karşıladıklarını iddia etti. Karzai: Köylerimizden çıkın Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, dün Panetta ile yaptığı görüşmede Afganistan’daki Amerikan güçlerinin köylerden çıkması ve Amerikan üslerinin de yerlerinin değiştirilmesi gerektiğini söyledi. C MY B C MY B Panetta. (REUTERS)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle