18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MART 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Erdoğan’ın hastalığı tartışmaları, MİTyargı kavgası ve Köşk hesapları partiyi hareketlendirdi 5 “İnsan hakları tüm insanlar içindir. Askerler de babadır, çocuktur, duyguları ve siyasi görüşleri vardır. 1960’lar, 1970’ler, 1980’lerdeki askerlerle aynı şeyleri düşünmezler.” Erdağ’ın açıklaması çok AKP’de gelecek kaygısı ERDEM GÜL ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hastalığı ile başlayıp MİTyargı kavgasıyla devam eden ve 2014’deki Köşk hesaplarıyla derinleşen süreç, AKP milletvekilleri arasında “siyasi gelecek” kaygılarına neden oldu. Parti tüzüğündeki üç dönem sınırına takılan 73 milletvekili arasında, yeniden gelebilmenin arayışları hız kazandı. Hükümet ve devletteki kavgalara varan son gelişmeler ve Erdoğan’ın 2014 hedefinin netleştiğine ilişkin belirtiler, tüzükteki üç dönem sınırına takılan milletvekillerini yeniden hareketlendirdi. Tüzüğün 132. maddesindeki “AKP listelerinden aday gösterilip seçilmiş olan belediye başkanları ve ? AKP’de Erdoğan’ın üçüncü dönem vekilliğe koyduğu sınır nedeniyle gelecek kaygısına kapılan isimler, formül arayışlarını hızlandırdı. Erdoğan’ı ikna edememeleri durumunda kızağa çekilecek isimler, yeni anayasada senato oluşturulması yoluyla Meclis’te kalmak, AKP’de tüzük değişikliği ya da tüzüğün yargı yoluyla değiştirilmesi yöntemlerinden biriyle koltuklarını korumayı amaçlıyor. milletvekilleri, en fazla üç dönem aday gösterilebilir” hükmünün değişmemesi durumunda Başbakan Erdoğan ve bakanların büyük çoğunluğu başta olmak üzere 73 milletvekili yeniden milletvekili adayı olamayacaklar. Bu konumdaki milletvekilleri bir süredir, parti içinde alttan alta Erdoğan’a tüzüğün değiştirilmesi için dolaylı talepler iletti. Ancak şu ana kadar Erdoğan, bu konuyu tartışmaya yanaşmadı. Bunun üzerine milletvekilleri arasında tüzükteki üç dönem sınırını aşmak için formül arayışları başlatıldı. Edinilen bilgilere göre AKP’liler, son olarak yeni anayasa kapsamında bir formülün peşine düştü. AKP’liler, yeni anayasada senato oluşturularak tüzük engelinin aşılması formülünü gündemlerine aldı. Anayasada senatonun kabul ettirilmesi durumunda üç dönem engelindeki milletvekilleri senatör olarak yeniden gelme olanağını yakalayabileceklerini düşünüyor. AKP’liler öncelikle partiye senato fikrini kabul ettirmek için çaba gösterecek. Partinin bunu kabul ederek yeni anayasa yapım sürecine senato konusunun eklenmesi aşamasında 150 senatör seçilmesi önerilecek. Yargıya iptal ettirme Yeni anayasa sürecinin bir şekilde yürümemesi durumunda AKP’lilerin gündeminde başka formüller de bulunuyor. Bu formüllerin başında sonbaharda yapılacak AKP büyük kongresinde tüzüğün değiştirilmesi geliyor. Ancak bunun için Erdoğan’ın ikna edilmesi gereki yor. Erdoğan’ın ikna edilememesi halinde ise tüzüğe istisna konularak parti kurucuları, MYK ve MKYK üyelerinin 3 dönem kapsamı dışında tutulması istenecek. AKP’liler, bu formüllerin de işlememesi durumunda pes etmeyi düşünmüyor. Bu kez yargı aracılığıyla tüzüğün aşılması yolları denenecek. Bunun için de Yargıtay Başsavcılığı aracılığıyla ya da bir süre sonra başlayacak bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne gidilerek, “seçme seçilme hakkının ihlali” gerekçesiyle tüzüğün bu maddesinin iptal ettirilmesi girişimleri de gündeme getirilebilecek. Bu yolların da işlememesi durumunda AKP’liler arasında Erdoğan’ın aday olup kazanması ve cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda tüzüğü değiştirme hesapları da yapılıyor. Bir Gölge Oyunu... Tüm izler tarihler, yaşama dair ne varsa, bir ruh gibi silinmiş, unutulmuş. O zaman yaşanan nedir? Tonlarca gazetelere dedikodu salanlar, toplumu ikiye bölenler, acımasızlık çemberinde, yaşamın ne olduğunun farkında olanlar, kendi çıkarları için her yolu geçerli sayanlar yani şu “Sülün Osmanlar” yine yerli yerinde. Onlar Türkiye’ye ırkçı yani şovenist bir pencereden bakarlar. Acımasızdırlar! Din bezirgânlarından hiçbir farkları yoktur! Demokratik mücadeleden kaçıp yaşamları boyunca bir kurtarıcı ararlar! Tüm askeri darbeleri desteklemişlerdir yaşamları boyunca, holdinglere danışman olarak girmişlerdir Atatürkçülük adına... Sağcı solcu hiç fark etmez! Şöyle bir bakın çevrenize hemen görürsünüz, benim gibi. Üçkâğıtçılığı, iş takipçiliği onlar için bir yaşam biçimidir... Sınıf çelişkisi, yozlaşma, işkence, baskıcı rejimler... Vız gelir tırıs gider onlara. Sülük gibidirler. Bu ülkenin çocuklarının 13 kurşunla delik deşik öldürülmesi vicdanlarını acıtmaz onların. Uğur Kaymaz’ın adını anımsamazlar, sermayeemek çelişkisi dediğinizde burunlarını kıvırırlar... Kenan Evren’e laf söyletmezler. Pozantı’ya düşen o çocukları, gençleri terörist sanırlar... Oysa yoksul ailelerin çocuklarıdır onlar... PKK terör örgütü eline taş verir ve bir kenara çekilip seyreder. Bilmezler... ??? Zindanlara düşen çocukların insanın içini acıtan öyküleri vardır... Pozantı’da, Sincan’da. İnsan Hakları Mahkemesi’nin Uğur Kaymaz’la ilgili sorularını daha birkaç gün önce yazdım. Acaba Türkiye Cumhuriyeti Devleti nasıl yanıt verecek bu sorulara? Türkiye’de zindanlar; içeride yatan çocuklar, gazeteciler, generaller, subaylar, bilim insanları... Balyoz’dan tutuklu İskenderun Deniz Üs Komutanı Tuğamiral Turgay Erdağ ne diyor: 3. YARGI PAKETİ KOMİSYONDA İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Kimler var 3 dönemdir AKP’den milletvekili seçilen ve bu nedenle 3 dönem engeline katılan isimler arasında Erdoğan ve Cemil Çiçek’in yanı sıra bakanların büyük çoğunluğuyla birlikte 73 milletvekili bulunuyor. 73 isim arasında Bülent Arınç, Beşir Atalay, Ali Babacan, Bekir Bozdağ, Faruk Çelik, Sadullah Ergin, Nihat Ergün, Hayati Yazıcı, İdris Naim Şahin, Egemen Bağış, Suat Kılıç, Taner Yıldız, Fatma Şahin, Recep Akdağ, Binali Yıldırım, Mehdi Eker, Abdülkadir Aksu, Haluk İpek, Bülent Gedikli, Hüseyin Çelik, Ömer Çelik, Hüseyin Tanrıverdi, Salih Kapusuz, Sadık Yakut, Necati Çetinkaya, Nurettin Canikli, Mustafa Elitaş, Mevlüt Çavuşoğlu, Burhan Kuzu, Mehmet Tekelioğlu, Şaban Dişli, Ayhan Sefer Üstün, Mehmet Ali Şahin, Köksal Toptan gibi isimler bulunuyor. İki oy sahibi tek başkan Haşim Kılıç ? Üçüncü yargı paketinden Danıştay Başkanı’na eşitlik halinde iki oy hakkı veren düzenleme çıkarılınca Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, yargıda iki oy ayrıcalığına sahip tek başkan haline geldi. Adalet Alt Komisyonu’ndaki görüşmelerde tutukluluk süresi, vekillerin tahliyeleri gibi yakıcı konular, geriye bırakıldı. ERDEM GÜL ANKARA TBMM Adalet Alt Komisyonu, kamuoyunda 3. Yargı Paketi olarak bilinen Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın, idari düzenlemeler bölümünü görüşmeye başladı. Alt komisyon en önemli değişikliği Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun yapısı ve çalışma usulünü değiştiren 35. maddede yaptı. Tasarıda, “oyların eşitliği halinde Başkanın bulunduğu tarafın görüşü doğrultusunda karar verilmiş olur” hükmüyle başkana iki oy hakkı veriliyordu. Alt komisyonda bu düzenleme tasarıdan çıkarıldı. Bunun yerine en kıdemsiz üye toplantıya katılmayacak ve oy kullanamayacak. Başkanın da tek oyu olacak. Düzen leme, “Hâkim oyunda üstünlük olmaz” gerekçesiyle ifade edildi. Böylece yargıda Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, yargıda iki oya sahip tek başkan konumu kazandı. Hükümete KHK çıkarma yetkisi veren düzenlemenin iptali için başvuru yapılmış, Anayasa Mahkemesi’nin konuyu görüştüğü toplantıda üyelerin oyları eşit çıkmıştı. Başkan Kılıç’ın talebin reddine yönelik oy kullanması nedeniyle, oyu iki oy sayıldığı için karar olumsuz çıkmış, KHK iptal edilmemişti. Tasarı, MİT’çilere zırh düzenlemesi yapıldığı günlerde alt komisyona sevk edilirken muhalefet, ÖYM’lerin sınırlandırılması, tutukluluk sürelerinin düşürülmesi, vekillerin ve gazetecilerin serbest bırakılmasına ilişkin yasa önerilerinin de paketle ele alınmasını istemişti. Hükümet “siyasi kararını” veremediği için bu kritik konular alt komisyonda sonraya bırakıldı. [email protected] ‘Bu Meclis anayasa yapamaz’ AYŞE SAYIN İlhan, tutuklu vekilleri iz vurgulayarak ‘Meşruiyetin tartışmalı’dedi önemlidir... Onun gibi düşünen, teğmenler, yüzbaşılar, binbaşılar, kurmay yarbaylar ve albaylar da gönderdikleri mektuplarda aynı şeyleri söylüyor. Kurunun yanında yaşın da yandığı bir dönemden geçerken tüm gerçekleri yazmak gazetecilerin görevi olmalı. Suçluyla suçsuz ayrımı yapılmalı... ??? Hiç kimsenin kuşkusu olmasın Türkiye’de askeri darbeler dönemi artık bitmiştir. Türkiye daha demokratik daha özgür olmalıdır... İnsanları gençyaşlı, sivilasker demeden zindanda çürütmenin bir anlamı da kalmamıştır. Elbet suçlu olanlar yargılanıp cezasını alacak... Ama şu Silivri zindanı ne olacak? Nedim Şener bunu çok güzel özetliyor: “Silivri’de insana dair hiçbir şey yok!” Odatv davasından 9 aydır tutuklu gazeteci Müyesser Yıldız, hücrede tek başına, istediği de şu: “Bir kedim bile yok yanımda.” Kelimelerin sessizliğinde bir gölge oyunu oynuyoruz... Ve sabah sabah Cumhuriyet’in manşeti “Zindanlardan yükselen sesler”i okurken hüzünleniyorum... İyi ki Cumhuriyet var! Şu Kenan modeli Atatürkçülüğe inat, yurtseverliğin, aydınlanmanın tek savunucusu Cumhuriyet. Ve düşünüyorum... Şu ülkemizdeki dalaverecileri, Kenan Evren modeli sözde Atatürkçüleri, ırkçıları, takkelitakkesiz liboşları, din bezirgânları, postal yalayıcıları, generalleri tutuklanınca saklanacak delik arayan holding danışmanları... Önce bunlardan kurtulmak gerek... ??? Tutkuların, özlemlerin, sevginin, aşkın darmadağın olduğu bir dönemin gerçek yüzünü görmek istiyorsanız, gözlerinizi Pozantı’ya çevirin, tüm zindanlara, oralarda “İnsana ait bir şeyin olmadığını” göreceksiniz! Bugün 12 bin 156 tutuklu hükümlü çete suçları nedeniyle zindanlarda. Dünyanın en çok “terörist”i olan ülkeleri arasında birinci sıradayız. İşte böyle! DEMİRTAŞ, DİYARBAKIR KUTLAMALARINA ÇAĞRI YAPTI: Nevruz, tüm Ortadoğu mazlumlarının bayramı MAHMUT ORAL ANKARA TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu içinde “odalar ve meslek örgütleri” ile ilgili oluşturulan alt komisyonun önceki gün Afyon ve Denizli barosu temsilcilerini dinledi. Denizli Barosu Başkanı Müjdat İlhan komisyonda ilginç bir çıkış yaparak halen 8 milletvekilinin “tutukluluk” nedeniyle yasama görevini yerine getiremediğine dikkat çekti. Komisyona yazılı olarak da bu görüşlerini ileten Denizli Barosu temsilcileri, “Bu günkü yapısıyla, kendi üyelerinin temel hak ve özgürlüklerini koruyamayan, görevlerini ifa etmesini sağlayamayan bir Meclis, biz yurttaşların hak ve özgürlüklerini nasıl koruyacaktır?” görüşünü dile getirdiler. Anayasa yapma yetkisine sahip iradenin şu an “eksik” olduğunu kaydeden baro temsilcileri, bu koşullarda Meclis’in anayasa yapamayacağını belirterek şu görüşlere yer verdiler: “Çünkü anayasa yapacak olanlar, yani milletvekilleri hapistedir. Varsayalım ki 6 oya ihtiyaç olan bir nisap durumunda milli iradenin temsilcileri kısmen ‘hak mahrumiyetine çarptırıldıkları’ için milletin iradesi başka yolla engellenmiş olacaktır. Böyle bir durumda, korkarız ki, milletvekilleri hapiste olan bir Meclis’in anayasa yapacak meşruiyeti tartışmalı hale gelebilecektir.Bu nedenle görüşlerimizi bildirmemiz yönündeki yüksek nezaketinize teşekkür ederken, yeniden bir görüş bildiriminde bulunmanın yararlı olacağına inanmadığımızı bilgilerinize sunuyoruz.” DİYARBAKIR BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bu yılki Nevruz kutlamalarının diğer yıllara göre daha görkemli olacağını belirterek, “Herkesi Ortadoğu’da her yıl yapılan bu en büyük mitinge, dünya üzerinde yapılan en görkemli Nevruz kutlamasına davet ediyoruz. Nevruz 16 23 MART HİZBULLAH HAFTASI! Mustazaflar ile Dayanışma Derneği (MustazafDer) adı altına örgütlenen Hizbullahçılar, şimdi de 1623 Mart’ta “Dünya Mustazaflar Haftası” adı altında bir dizi etkinlik düzenleyecek. Derneğin Diyarbakır Şube Başkanı Nuri Güler 1623 Mart arasında çeşitli etkinlikler düzenleyeceklerini söyledi. EŞİ RAKEL DİNK, CİNAYET ÖNCESİ ‘KÖR’ VE ‘SAĞIR’ OLAN YETKİLİLERE DİKKAT ÇEKTİ ‘Dink davası bir yüzleşme davasıdır’ İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in eşi, Hrant Dink Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Rakel Dink, “Hrant Dink davası benim, sizin davanız olmaktan çok, yüzleşme davasıdır. Türkiye’nin adaletle olan duruşunu sergileyecek bir davadır” dedi. Rakel Dink, Dink’in kardeşi Hosrof Dink, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, avukatları Fethiye Çetin, Cem Halavut ve Hrant’ın arkadaşlarından Hayko Bağdat, Taksim Hill Otel’de basın toplantısı düzenledi. Aklının cinayetten önceki döneme takılı kaldığını söyleyen Dink, “Onca ölüm tehdidi, Agos’un önünde yapılan protestolar, bu protestoların 2005 yılından sonra artması ve bunları hiç görmeyen Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, İstihbarat, Emniyet... Bunlar neredeydi? Ben bir sade vatandaş, eş olarak göz ardı etme hakkım olabilir, ama onların bu görevlerde bulunarak göz ardı etmeye, görmezlikten gelmeye, kör olmaya, sağır olmaya hakları yoktu” dedi. Devletin vatandaşlarını korumakla yükümlü olduğunu, ancak burada üç maymun görevi yaptığını söyleyerek şöyle devam etti: “Eşim öldürülmüş, 100 kişiyi de mahkum etseler bana ne getirecek. Görecek miyiz, özlemimizi alacak mıyız? Ama adalet yerine oturdu diye bir rahatlama gelecek. Çünkü Hrant Dink davası benim, sizin davanız olmaktan çok yüzleşme davasıdır aslında.” Hrant Dink’in 1974’ten beri gözetim altında olduğunun söylendiğini, Yasin Hayal’in de gözetim altında olduğuna dikkat çekerek “Nasıl gözetim bu? Bir Ermeni olacak, Tuzla Kampı’nı yönetecek, Agos’u açacak ve uğradığı bütün haksızlıkları ilan edecek, sonra gözetilmeyecek. ‘Yalancısınız’ derim ancak” dedi. Rakel Dink, şöyle konuştu: “Türkiye’de yapılan bu haksızlıklardan, benim de artık midem bulanıyor. Sivas davasında karar çıkmış, orada toplanmış o yaşlı başlı kadınlar, erkekler gözyaşlarını siliyorlar, ama nerede bunu anlayabilecek yürek? Gaz bombaları ile cevap veriyorlar o gözyaşlarına, o adaletsizliklere...” Avukat Fethiye Çetin ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “Lütfen sözünüzün gereğini yapın. Ankara’nın dehlizlerini açın” çağrısı yaptı. bütün Ortadoğu halkları gibi Kürtler açısından da özgürleşmeyi, zulme karşı başkaldırıyı ifade ediyor” dedi. Demirtaş, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve bir grup parti yöneticisiyle pazar günü Nevruz mitinginin yapılacağı alandaki son hazırlıkları inceledi.Sahnenin iki yanına terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanmasını protesto için kendini yakan Zekiye Alkan ile Rahşan Demirel’in posterlerinin asılması ve savcılıkça yasaklanan “An azadi an azadi” (Ya özgürlük ya özgürlük) yazısının konulması dikkat çekti. Diyarbakır’daki Nevruz alanının, dünyada Nevruz kutlamalarına ayrılmış tek özel meydanı olduğunu belirten Demirtaş “Ezilen bütün halklar açısından da Nevruz bayramı bir kez daha kendi taleplerinin, kendi mazlumiyetinin ifade edildiği bir güne dönüşmüş durumda. Nevruz Kürtler açısından da özgürleşmeyi, başkaldırıyı ifade ediyor” dedi. NEVRUZ ÖNCESİ OPERASYON: BEBEK BEZİNDE BOMBA 18 Mart’a izin çıkmadı İstanbul Haber Servisi İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu BDP’nin pazar günü Zeytinburnu’nda Nevruz’u kutlama talebine izin vermedi. Vali Mutlu “Pazar günü kutlamaya izin yok. Kutlamalar 21 Mart Çarşamba yapılabilir” dedi. BDP İstanbul İl Örgütü ise sert tepki göstererek karara karşı mahkemeye “yürütmeyi durdurma” başvurusunda bulunacaklarını açıkladı. Öte yandan İstanbul’da, terör örgütü PKK’ye yönelik operasyonda Nevruz öncesi ve Nevruz kutlamaları sırasında 23 ayrı eylem planladıkları öne sürülen ve aralarında örgütün yeni kurulduğu iddia edilen “Öz Savunma Birliği” Türkiye sorumlusu S.E.’nin bulunduğu 11 kişi gözaltına alındı. Bu kişilerle birlikte 13 kilo kimyasal patlayıcı, sigara ve plastik kalem içine gizlenmiş 23 fünye, çocuk bezi içine gizlenmiş patlayıcı, yapıştırıcı tüp içine gizlenmiş patlayıcı ele geçirildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle