18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 MART 2012 ÇARŞAMBA 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y B Y B Y Y Y Y Y Y Y Y K 8 12 5 10 11 10 10 5 5 6 7 7 4 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars K Y K Y Y Y Y Y Y K K K K 1 8 4 15 16 16 10 12 9 10 4 4 2 Oslo A Helsinki A Stockholm PB Londra B AmsterdamB Brüksel B Paris PB Bonn B Münih A Berlin B BudapeştePB Madrid A Viyana PB HABERLER 6 2 6 14 11 11 17 14 13 10 14 23 14 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam A B A B A K A Y B K Y A Y 13 9 16 15 16 2 21 11 7 6 6 19 16 Marmara’nın batısı ve kuzey Ege kıyıları dışında tüm yurtta yağış bekleniyor. Yağışların Bilecik, Kütahya, Eskişehir, Ankara’nın kuzeybatı çevreleri ile Osmaniye, Hatay, Tunceli, Muş, Bİtlis ve Siirt çevrelerinde kuvvetli olmak üzere genellikle yağmur, İç ve Doğu kesimlerde ise karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacağı tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 14 Mart GÜNCEL ? Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK muhalefet ile iktidar arasındaki sokak kavgalarını andıran çatışmalar geniş yer alıyor. Kim bu kavga edenler? Milletin vekilleri! Lakin milletin vekilleri ulusun sosyoekonomik sorunlarına çare arayacakları, çözüm üretecekleri yerde, kavgalarla, küfürlerle sanki görevlerini bir başka anlamda yerine getirmeye çalıştıkları izlenimi vermeye çalışıyorlar... Kavgacı, bireyleri birbirinin boğazına sarılan, küfürbaz bir ulusun temsilcileri olduklarını kanıtlamak mı istiyorlar diye bir sorunun akla takılmasına hizmet ediyorlar. Düşünebiliyor musunuz; örneğin partiler arasındaki kavgada ortaya saçılan edepsiz, şerefsiz, provokatör, faşist, havyan, zorba, sürekli ötüyorsun gibi ve daha niceleri TV’lerden naklen yayınlanıyor ve bu küfürlerin RTÜK’ün müdahale etmesini gerektiren 13+ kriterine aykırı olduğunu öne süren görüşler izleniyor. ??? İktidarın ben ne dersem odur kafasına karşın, muhalefet elbette bu kafaya ve bu kafanın ürünü zorbalığa karşı çıkmayı görev biliyor. Açıklamalara bakılırsa tarihin bir ilk diye not edeceği son kavgaların, küfürlerin kamu vicdanında bıraktığı olumsuz izleri silmeye niyetlenen de yok ortalıkta. Ortalığı yatıştırıcı ilk adımı AKP’den beklemek? Zaman yitirmek! Sözcülerinin açıklamalarına bakılırsa iktidar ortalığı daha da sertleştirmeye hazırlanıyor. Gelecek hafta 4+4+4 genel kurula getirilse muhalefetin kürsüyü işgal etmesi olasılığını bertaraf etmek için önlemler hazırladıklarını söylüyorlar. Şayet bir uzlaşma olmazsa taraflar arasında, gelecek hafta ikinci bir 4+4+4 meydan muharebesi izlemeye hazır olmalıyız. ??? Komisyon kavgasını tetikleyen kimi olasılıklar da konuşuluyor. Kılıçdaroğlu’nun milletvekillerine yazıyla komisyon toplantısına katılmaları talimatı verdiğini duyan AKP’lilerin karşı önleme başvurduğu söyleniyor. İktidarın zorba uygulamalarından sonra aralarında küçük bir grup toplantısı yapan CHP milletvekillerinde, “bu koşullarda AKP ile yeni bir anayasa yapmanın olanaksızlığı” görüşünün ağır bastığı, hatta Anayasa Komisyonu’ndan çekilmeyi öngören bir eğilimin ağırlık kazandığı CHP kulislerinde konuşuluyor. İstanbul’da bulunan Kılıçdaroğlu’nun, komisyondaki arbedeyi eleştirirken, son bir söz olarak “Anayasa Komisyonu’na CHP katkısının süreceğine” yer vermesinin, parti kulislerinde giderek yoğunlaşması olası komisyondan çekilmeyi içeren eğilimin hızını baştan kesmeye yönelik olduğu yorumları yapılıyor. Temel soru şu: Giderek gelişen ve genişleyen dikta havasının egemen olduğu iktidarla ulusun kucaklayacağı, CHP’nin içine sindireceği çağdaş bir anayasa nasıl yapılabilir? ??? Son günlerde kimi konularda inanılması güç, örneğin bu kadarı da olmaz diye nitelenebilecek sonuçlarla karşılaşılıyor. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın desteğiyle 1529 yaş arası 10 bin 174 gençle “Türkiye’nin Gençlik Profilini” çıkarmış. Ankete katılan gençlerin en çok hayranlık duyduğu lider RTE imiş. Anket sonuçlarına göre, dindar bir nesil yetiştirmeye 4+4+4’ün ikinci aşamasını imam hatiplere açarak başlayan RTE’nin bu anket sonuçlarına göre on yılda yetiştirdiği gençler: En çok “Kurtlar Vadisi’ni” izliyor. Spor yapmıyor. Arabesk dinliyor ve gazete okumuyor! RTE’nin yaratmak istediği gençlik bu! Geçen eylül ayında İstanbul’da Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Zirvesi’nin açış konuşmasını yapan Başbakan Tayyip Erdoğan dünyaya Türkiye adına şu sözü vermişti: “Ülkeler, hızlı büyüme dönemlerinde, iş güvenliği gibi kritik hususları gözden kaçırabilir ya da bilinçli şekilde erteleyebilir. Ancak Türkiye bir yandan istihdamı arttırırken istihdam şartlarını iyileştirme konusundan hiçbir taviz vermemektedir. Sağlıklı ve sürdürülebilir bir işgücü arzı oluşturmak, çalışanların yaşam kalitelerini yükseltmek, işletmelerde verimliliği arttırmak ve üretim kalitesini geliştirmek için iş güvenliğini arttıracak adımlar atmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Bu yaklaşımla hazırladığımız İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı’nı da önümüzdeki dönemde yasalaştırmayı ve çalışma hayatımıza kazandırmayı hedefliyoruz.” On bir can Esenyurt’ta naylon bir çadırın içinde, kâğıt gibi yanınca, bu sözlerin tutulmadığı ve üçbeş sayfalık yasa tasarısının hâlâ Bakanlar Kurulu’nda imza beklediği gerçeği ile karşı karşıya kalıverdik. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Temsilcisi Ümit Deniz Efendioğlu’ndan aldığımız çalışma güvenliğine ilişkin son rakamlar da meselenin vahametini ortaya koyuyor: “Türkiye’de her gün 176 iş kazası oluyor ve bu kazalarda yine her gün 3 kişi ölürken 5 kişi de sakat kalıyor. Sadece 2010 yılında toplam 62 bin 903 iş kazası ve 533 meslek hastalı Göz Göre Göre Ölmek ğı meydana gelmiş, 1.444 kişi iş kazalarından, 10 kişi ise meslek hastalığından hayatını kaybetmiştir. Bu ölümlerin 475’i yani yaklaşık 3’te 1’i inşaat sektörü kaynaklıdır.” Çalışma Bakanlığı kaynaklarına göre de Türkiye’de iş kazalarında ölüm oranı yüz binde 10’a ulaşmış durumda. Yani her 100 bin işçiden 10’u ölüyor ülkemizde. Avrupa birincisiyiz! da ILO’nun kabul ettiği 20 uluslararası sözleşme var. Bunlardan 6’sını onaylayan Türkiye, 14’ünü henüz imzalamamış. En son 2005 yılında 155 ve 161 No’lu sözleşmeleri onaylamış. 2006’da çıkan 187 No’lu en yeni sözleşmeyi ise geçen yıl bu konudaki zirveye ev sahipliği yapmamıza rağmen hâlâ imzalamamışız. bekliyor Sözleşmeler imza asa için çok geç kalındı’ Başbakan seviyesinde sözü verilen kanunun çıkmamış olması temel sorun. Efendioğlu’nun değerlendirmesi şöyle: “En önemli mesele cezai ve ‘Y Bu üzücü tabloyu değiştirmek için ne yapılıyor derseniz... Efendioğlu’nun verdiği bilgiye göre İş Sağlığı Güvenliği alanın önleyici tedbir eksikliği. Türkiye gibi ekonomide önemli gelişmeler kateden bir ülkenin hâlâ müstakil bir ‘iş sağlığı ve güvenliği yasası’ bulunmuyor. On yıllar boyunca 1973 yılında çıkarılmış İş Sağlığı Tüzüğü yürürlükteydi. 2005 yılında ILO’nun 155 sayılı sözleşmesi onaylanınca bu alanda bir yasa çıkarılması zarureti doğdu. Aradan geçen 7 yıl içinde hâlâ bu yasa çıkarılabilmiş değil. Çalışma Bakanı da bunu söylüyor zaten. Böylesine önemli ve acil bir yasa konusunda Türkiye maalesef çok ama çok geç kalmıştır.” Yasa çıkarmakla da bitmiyor aslında mesele. “Denetim ve bilinçlendirme gibi konulara da ağırlık verilmesi gerekli” diyen Efendioğlu, Çalışma Bakanlığı’nın elinde yüz binlerce işyerini denetleyecek sayıda müfettiş bulunmadığının altını çiziyor. Ülkemizde iş güvenliğine ilişkin bu acı gerçekleri dinlerken o yoksul işçilerin aslında göz göre göre öl(dürül)düğünü düşünmeden edemiyor insan... Atarım dediği öğrenciyi attı Pakdemirli sözünü tuttu! İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde (CBÜ) 2010 yılında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı protesto eden grup içinde bulunan ve bu nedenle rektörle karşı karşıya gelen Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Manisa Temsilcisi ve Fen Edebiyat Fakültesi öğrencisi Erdem Özdemir, 1 yıllık uzaklaştırma cezasının ardından okuldan atıldı. Arınç’ın 2010 yılı aralık ayındaki ziyaretinde yaşanan protestonun ardından CBÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli, Özdemir’e, “Size bu görevi kim verdi?” diye sormuş, Özdemir’den de “Biz görevi Atatürk’ten devraldık” yanıtını almıştı. Rektör Pakdemirli’nin “Sizi okuldan atarım” tehdidi ise zaman içinde gerçekleşti. 25 Temmuz 2011 tarihinde 1 yıl okuldan uzaklaştırma cezası aldığını anımsatan Özdemir, üniversiteden atılma kararının şaşkınlığını yaşadığını belirterek, “Rektörün bana olan kini 2 yıldır hiç dinmedi. Atılma gerekçesi olarak 2011 Ağustos ayında AKP İzmir Karşıyaka İlçe Teşkilatı binasında protesto amaçlı basın açıklamasında bulunmam gösterildi. YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’ne göre, hiçbir yükseköğrenim kurumunda da eğitim göremeyeceğim. Eğitim alma özgürlüğümün önüne geçtiler” dedi. 2010’da kara bilanço İŞGALDEN ÇIKAN SONUÇ Oran semtindeki ILO Temsilciliği geçen hafta 18 saat süren bir ‘mini işgal’ yaşadı. Meclis’te görüşmeleri başlayan sendikalar yasasını protesto amacıyla DİSK üyeleri, ABD’deki ‘Occcupy Wall Street (Wall Street’i İşgal Et)’ hareketinden esinlenerek ‘Occupy ILO’ adını verdikleri bir eylem gerçekleştirdi 8 Mart’ta. Avrupa ve dünya emek hareketi çevrelerinde ses getiren bu eylem, Türkiye’de hak ettiği ilgiyi pek göremedi. İşgalin polis müdahalesine gerek kalmadan sona erdirilmesi için DİSK, hükümet ve ILO Genel Merkezi arasında saatlerce mekik diplomasisi yürüten Efendioğlu, eylemi tasvip etmemekle birlikte ortaya koyduğu çok önemli bir sonuca işaret etti görüşmemizde: “İş yaşamıyla ilgili yasaların sosyal diyalog ve tarafların mutabakatıyla çıkması önemlidir. İşçiler, ‘Seslerini duyurmak için başka çareleri kalmadığı’ gerekçesiyle geldiklerini söylüyor. Hükümet kanadı ise ‘Bugüne kadar hep dinledik, gelsinler yine dinleriz’ yaklaşımı içinde. Anlaşılan o ki, arzu edilen toplumsal mutabakat henüz tam sağlanamamış bu tasarı üzerinde.” MÜ İletişim Fakültesi Dekan hakkında suç duyurusu İstanbul Haber Servisi EğitimSen üyesi bir grup, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde toplanarak Marmara Üniversitesi (MÜ) İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Devran’ı protesto etti. Devran’ın dekanlığa atandığı günden itibaren güvenlik önlemlerinin genişletildiğini belirten EğitimSen Üniversiteler Şube Başkanı İsmet Akça “Soruşturmalarla fakültenin eski öğretim kadrosu itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Cezalar, tayinler ve istifalar artık vakai adliyeden sayılıyor. Sivil polislere oda tahsis ediliyor. Sağ ve sol görüşlü öğrenciler ayrı binalarda sınava sokuluyor” diye konuştu. Akça, açıklamanın ardından “haberleşmenin gizliliğinin ihlali”, “sendikal hakların kullanımının engellenmesi” ve “görevi kötüye kullanma” suçları iddiasıyla dekan Yusuf Devran hakkında suç duyurusunda bulundu. ‘Çalışmaya mecburuz’ Marmara Park AVM inşaatı şantiyesindeki çadırlarda çıkan yangında hayatını kaybeden 11 işçiden 7’sinin cenazesi ailelerine teslim edildi CİHAN ORUÇOĞLU CANAN COŞKUN Sütlüce’de 7 gözaltı İstanbul Haber Servisi Beyoğlu’nda 1 Mart’ta Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görev yapan polisleri taşıyan midibüse yönelik bombalı saldırıya ilişkin çalışma yapan terörle mücadele ekipleri önceki gün çeşitli adreslere operasyon düzenledi. Baskınlarda terör örgütü PKK üyesi 7 kişi gözaltına alındı. 15’i polis 16 kişinin yaralandığı saldırıya ilişkin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’la birlikte basın toplantısı düzenleyen İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Beyoğlu Sütlüce’deki saldırıyla Etiler saldırısının ilgisi olmadığını belirterek gözaltına alınan kişilerin PKK üyesi ve yandaşı olduklarının netleştiğini vurguladı. Gazeteciye dayak TOKAT (Cumhuriyet) Yerel gazete sahibi Tayfun Yiğit, hafta sonu oynanan TokatsporÇorumspor karşılaşması öncesi stat önünde başta Tokatspor Kulüp Başkanı Mehmet Aktürk ve yanında bulunan Hakan Sessiz ile Fatih D’nin saldırısına uğradı. Saldırganların önce kendisine küfür ettiğini, sonra da kafa attığını ifade eden Yiğit’in burnu kırıldı. “İmdat” diye bağırmasına karşın polislerin olayı görmezden geldiklerini belirten Yiğit, şikâyetçi olduğunu söylemesine karşın 3 zanlının polis tarafından gözaltına alınmadığını savundu. Yiğit, yapılan yolsuzlukların üzerine giderek olayları ortaya çıkardığı için saldırıya uğradığını iddia etti. Esenyurt’ta Alman Ece’nin Türkiye iştiraki Ece Türkiye ile Deutsche Bank’ın yatırım şirketi DWS ortaklığıyla yapılan Marmara Park AVM inşaatı şantiyesindeki çadırlarda çıkan yangında hayatını kaybeden 11 işçiden 7’sinin cenazesi ailelerine teslim edildi. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu yangına ilişkin incelemelerin hem adli makamlar tarafından hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın iş müfettişleri tarafından yürütüldüğünü belirterek, şu ana kadar bir gözaltı işleminin olmadığını, ancak tahkikatların adli ve idari olarak titizlikle sürdürüldüğünü ifade etti. Esenyurt’taki yangında hayatını kaybeden 11 işçinin cenazeleri için aileleri dün sabah erken saatlerde Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu önüne geldi. Ailelerden alınan DNA örnekleri sonucu kimlikleri tespit edilen Ahmet Yağal, Fatih Acun, Hakim Alican, Sevdin Özen, Ahmet Keskin, Sayfettin Topal ve İsa Topal’ın cenazesi ailelerine teslim edildi. Adli Tıp Kurumu’nun önünde saatlerce bekleyen Ahmet Keskin’in yeğeni Rüstem Keskin “Dünden beri bekliyorum burada. Yeter artık. Bir yetkili gelsin buraya cevap versin. Amcam gitti. Kimse onu bana geri veremez. Olaydan önce onunla konuşmuştum. Artık inşaat işlerinden sıkıldım demişti. Eve geleceğim demişti artık” diyerek feryat etti. Yangında hayatını kaybeden işçilerden Fatih Acun’un amcası Gıyasi Acun ise tazminat davası açma düşünceleri olduğunu belirterek, “Hakkını arayacağız sonuna kadar. Hakkını aramaktan başka bir çaremiz yok” diye konuştu. Fatih Acun’un amcasının kızı Emine Acun, “Emeğinin karşı giden gitti. Böyle acıları duydukça sistemi sorguluyoruz. Sistemde bir hata bulunmazsa bir günah keçisi bulurlar, hapse atarlar.” Yangında hayatını kaybeden Sevdin Özen’in yakını Mesut Kıran, Özen’in bir ya da iki gündür inşaatta çalıştığını ifade ederek, “Yeni başlamıştı işe. Hep inşaatlarda çalışıyordu. Özen’in yedi çocuğu vardı. Çocuklarının en küçüğü 7 yaşındaydı. Depremden sonra İstanbul’a gelmişlerdi” ifadesini kullandı. Aynı şantiyede çalışan Şerif Öykü ise inşaat işçilerinin bu şartlarda yaşamaya mahkum olduklarını belirterek, “Acımız büyük. Arkadaşlarımızın cenazelerini alacağız. Ama yarın gene aynı şantiyelere gideceğiz ve ekmek paramızı kazanmaya devam edeceğiz. Çünkü buna mecburuz” görüşünü dile getirdi. Sigortaları öldükten sonra yapıldı CİHAN ORUÇOĞLU Esenyurt’ta ihmaller sonucu yaşamını yitiren 11 işçiden bazılarının ölümlerinin ardından sigortala girişlerinin yaptırıldığı ortaya çıktı. Sevdin Özen ve Çetin Coşkun’un olayın yaşandığı 11 Mart Pazar günü SGK’ye girişlerinin yapılması “skandal” olarak derğerlendirildi. Olayı ortaya çıkartan eski CHP İstanbul İl Sekreteri Bülent Kerimoğlu, “Kaldem adlı şirket, faciayı öğrenir öğrenmez, işçilerin ‘sigorta girişi’ni yaptırdı. Bu durum insanlığa da sığmaz, vicdana da, ahlaka da” dedi. Esenyurt’ta 11 Mart Pazar akşamı yanarak ölen işçilerin ardındaki ihmaller zinciri ortaya çıkarken işçileri çalıştıran taşeron firma Kaldem AŞ’nin bazı işçileri facianın ardından sigorta yaptırdığı ortaya çıktı. Sosyal Güvenlik Kurumu Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi’nde ölen işçilerden Sevdin Özen ve Çetin Coşkun’un olaydan yaklaşık bir saat sonra sigorta girişleri yapıldı. KAYI İnşat adlı şirketin aldığı ihalede “alt firma” olarak hizmet veren Kaldem AŞ, facianın yaşandığı gece tazminat ve ceza yükünden kurtulmak için bu girişleri yaptığı öne sürüldü. Sigorta girişlerinin pazar günü yapılması da ayrı bir skandal olarak değerlendirildi. Skandalı ortaya çıkaran eski CHP İstanbul İl Sekreteri Bülent Kerimoğlu, Kaldem AŞ’nin kendi bünyesinde çalışan işçilerin bir kısmına “sigorta girişi” yaptırdığını belirterek “Facia haberini saat 21.30 sularında alan şirket, saat 22.40 sularında işçilerin kayıtlarını SGK’ye yaptırdı. SGK’nin bu duruma nasıl izin verdiği ise ayrı bir skandal konusu” dedi. CHP Milletvekili Süleyman Çelebi de “Sosyal Güvenlik pazar günü çalışıyor, belge veriyor; bu arkadaşların öldükten sonra işbaşısını veriyor, sigortalı yapmış oluyor” ifadesini kullandı. işçinin cenazesi Adli Tıp’ta Dün Esenyut’taMarmara Park AVM inşaatı şantiyesindeki çadırlarda çıkan yangında hayatını kaybeden 11 işçiden 7’sinin cenazesi ailelerine teslim edilirken yakınları gözyaşlarına hâkim olamadı. Fotoğraflar: VEDAT ARIK 4 4 işçinin cenazeleri ise Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu’nda bekletiliyor. Kimlik tespiti yapılmayan işçilerin ailelerinden kan örneği alınması için Adli Tıp Kurumu görevlileri tarafından duyuru yapıldı. Ardından da işçilerin yakınları Adli Tıp Kurumu’na alındı. İşçilerin cenazeleri yapılan DNA testinin ardından ailelerine teslim edilecek. emleketlerine gönderildi Ailelerince cenazeleri teslim alınan işçilerden Fatih Acun ve Seyfettin Topal, Ordu’ya, Ahmet Keskin Bartın’a, İsa Topal Samsun’a, Abdurrahman Keskin Tokat’a, Sevdin Özen de toprağa verilmek üzere Van’a gönderildi. Hakim Alican’ın cenazesi ise Altınşehir Güvercintepe Mahallesi’ndeki Kuba Camisi’nde ikindi vakti kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi. M ‘SGK nasıl izin verdi?’ lığını alsa bile artık ne fark eder?” diye sorarak, “Kış günü naylon çadırda kalıyorlar. Ciğerimiz yanıyor. İhmalsizlik Fatih’i bizden aldı. Şimdi istedikleri kadar özür dilesinler. Fatih’i bize geri verebilirler mi? İhmal olmasa yaşıyor olacaklardı” dedi. Acun’un kuzeni Ahmet Seçen de taşeron firmadan davacı olacaklarını belirterek acısını şöyle dile getirdi: “Bizim günah keçimiz taşeron firma. Türkiye’de sistem bozuk. Yeter ki iş yapılsın, onlar için kaldıkları yerin önemi yok. Kimse ‘karkış, yazık’ demiyor, naylon çadırda yatırıyorlar. Taşeron firmadan davacı olacağız. Para kazanma hırsı insan hayatının önüne geçmemeli. Davayı kazansak bile C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle