24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 MART 2012 ÇARŞAMBA 4 4+4+4’E TEPKİ HABERLER AP Kadın Hakları Raportörü Emine Bozkurt, 4+4+4 konusunda uyardı Annelerden mektup SEVİL ARINAN ‘Suiistimal edilebilir’ BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA “4+4+4” yasa önerisine çeşitli kreş ve anaokullarına devam eden çocukların anneleri, mektupla tepki gösterdi. Komisyon üyeleri ile partilerin grup başkanvekillerine “İstemiyorum” başlıklı mektup gönderen anneler, yeni eğitim modelinin sakıncalarını tek ağızdan kaleme aldı. Özellikle çocukların 5 yaşında okula gönderilmesi fikrini kabul etmeyen anneler, ortak mektuba attıkları imzayı Meclis’e ulaştırdı. 15 bine yakın imzanın atıldığı mektupta, yeni eğitim sisteminin sakıncalarına yer verildi. Ağırlıklı olarak annelerin imza attığı “İstemiyorum” başlıklı mektup şöyle: “Henüz 10 dakika yerinde duramayan çocuğumun, 40 dakika sırada oturmaya mecbur bırakılmasını istemiyorum. Kişisel ihtiyaçlarını beceremediğinde çocuğumun, kendine olan güveninin sarsılmasınıdeğersizleştirilmesini istemiyorum. Sosyal olgunluğunu tamamlamamış 5 yaşındaki çocuğumun, tek başına servisten inip eve girmesini istemiyorum. Çocuğumun, yıllık eğitim programını yetiştirmek zorunda olan sınıf öğretmeninin zorlamalarına maruz kalmasını istemiyorum. 5 yaşındaki çocuğumun kocaman bilinmez bir alanda yalnız kalmasını istemiyorum. 5 yaşındaki çocuğumun 1213 yaşındaki abileri ve ablaları ile aynı alanda risklere açık olmasını istemiyorum. 7 yaşındaki çocuğun bile 1. sınıfta okumakta zorlandığını duyarken, 5 yaşındaki çocuğumun okula başlamasını istemiyorum. Çocuğumun bu baskılar altında psikolog ve çocuk psikiyatrları ile tanışmasını istemiyorum. Bana göre sosyal uyum, akademik olgunluk açısından, çocuklarımız ancak 6 yaşında anasınıfına başlayabilir. Okumayazma öğrenmek için en ideal yaşın 7 olduğu dikkate alınırsa, fırsat eşitliği açısından çocuklarımızın 6 yaşını doldurmadan ilköğretime başlamasını istemiyorum. Bütün bunlardan çıkan sonucun; ‘taşın sert, çimenin yeşil, suyun ıslak’ olduğunu inkâr etmekten başka bir şey olmadığını düşünüyorum. 6072 ay okulöncesi okuma yazma hazırlık becerileri için anasınıfı, ilköğretime başlamak için akademik olgunluk yaşı 72 ay kalsın istiyorum.” ‘İstemiyorum’... ANKARA Avrupa Parlamentosu’nun Hollanda İşçi Partili (PvdA) milletvekili, Kadın Hakları Raportörü Emine Bozkurt, geçen pazar günü Milli Eğitim, Kültür ve Spor Komisyonu’ndan tartışmalı bir şekilde geçen kesintili eğitim önerisine ilişkin, “Bunca yıldır hem hükümetlerin, hem sivil toplumun canını dişine takarak eriştiği kız çocukları için yüzde 98’lik okullaşma oranı gerilerse verilen tüm emeklere yazık olacaktır” uyarısında bulundu. Bozkurt, komisyonda AKP’lilerin çıkardığı olayları ise “kaygı verici” olarak değerlendirdi. Bozkurt, 4+4+4 olarak öngörülen kesintili eğitim önerisinin komisyonda kabul edilmesinden sonra kaygılarını Cumhuriyet ile ? Avrupa Parlamentosu’nun Hollanda İşçi Partili Milletvekili, Kadın Hakları Raportörü Bozkurt, komisyonda AKP’lilerin çıkardığı olayları ‘kaygı verici’ olarak değerlendirdi. paylaştı. Bozkurt, bir yandan zorunlu eğitimin 12 yıla çıkmasının olumlu bir gelişme olduğunu, ancak zorunlu eğitimin özellikle de ilk 8 senesinin kesintisiz olmasının da çok önemli bir konu olduğuna işaret ederek “Ben Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’de kadın hakları raportörü olarak konuya özellikle kız çocukları açısından bakıyorum. Eğer ilkokulun 4 senesinden sonra bir açıköğretim opsiyonu koyan bir yasa Meclis’ten geçerse kız çocuklarının okullaşma oranında bir düşüş olabilir. Çünkü kız çocuklarını okula göndermek istemeyen aileler tarafından suiistimal edilebilir. Bunca yıldır hem hükümetlerin, hem sivil toplumun canını dişine takarak eriştiği kız çocukları için yüzde 98’lik okullaşma oranı gerilerse verilen tüm emeklere yazık olacaktır” dedi. Kız çocuklarının okula gönderilmemesi konusunun Türkiye’nin hâlâ önemle üzerinde durması gereken bir konu olduğuna dikkati çeken Bozkurt, “Ben raporumda çocuklarını okula göndermeyen veliler için cezaların öngörülmesini ve kız çocuklarının ortaokula devamına yoğunlaşılması konusuna yer vermiştim. Kızların sistemden kaybolup gitmemeleri ‘Ceza öngörülmeli’ için zorunlu eğitimin kesintisiz olması gerektiğine inanıyorum” diye konuştu. Bozkurt, yasa tasarısının TBMM’nin Meclis Eğitim, Gençlik, Kültür ve Spor Komisyonu’nda görüşülmesi sırasında çıkan olayları ise “kaygı verici” olarak nitelendirip yeni eğitim sistemi gibi tek tek herkesi ve ülkenin geleceğini çok yakından ilgilendiren bir konuda kabul edilecek olan tüm yasaların geniş bir konsensus sonucunda hazırlanıp kabul edilmesinin çok önemli olduğunu dile getirdi. Bozkurt, “Ülkedeki tüm çocukların hayatlarını belirleyecek olan bu kadar önemli bir konuda çıkacak olan yasa, kavga dövüş arasında, maddeler görüşülmeden ve oylama aceleye getirilerek değil, aksine tüm tarafların üzerinde anlaştığı bir şekilde yapılmalıdır” dedi. Kriz Coğrafyasında Ufuk Turu IIKısa “ufuk turu” denemesinin ilk bölümünü bitirirken, gözlemlerimi “jeoekonomi (emperyalizm), silahlanma harcamaları”, “kapitalizme karşı olanları bastırmak için işbirliği arzusu” ve “otoriter demokrasi” olarak özetlemiştim. Bu gözlemlerle, “20. yüzyılın başında küreselleşme neden çökmüştü” sorusuna cevap arayan çalışmaların ortaya çıkardıkları bulgular arasında korkutucu paralellikler var. 1990’ların başından bu yana yaşananlar, o dönemde bu köşede tartıştığımız öngörülere uygun yönde ilerlemiş olduğundan, söz konusu araştırmaların bulgularını bir kez daha aktarmak yararlı olabilir. Bu araştırmalar, küreselleşme (emperyalist ülkelerin sermayesinin kriz eğilimlerini, mal, sermaye, nüfus fazlasını göndererek öteleme gereksinimlerine açık bir küresel kapitalist ekonomi oluşturma) sürecinin, üç çelişkinin derinleşmesiyle çöktüğünü gösteriyordu. Gelişmiş kapitalist devletler içinde gelir dağılımının daha da bozulmasıyla derinleşen “toplumsal sorun”, yükselen toplumsal muhalefet, yoğunlaşan kapitalizme alternatif arama çabaları; hükümetler bunlara cevap verirken korumacılığın yükselmesi. İkincisi, gelişmiş kapitalist devletler arasında, güç dağılımının bozulmaya, dengelerin değişmeye başlaması. Üçüncüsü, ikincisine bağlı olarak yeni açılmakta olan coğrafyalarda, büyük güçler arasında paylaşım rekabetinin, emperyalizme karşı yerel direnişlerin yoğunlaşması. Bu üç çelişki üzerinden, devrimler, emperyalist savaşlar, sömürge katliamları, bağımsızlık savaşları küreselleşme sürecini çökertmişti. Yirminci yüzyılın başında çöken “küreselleşme” İngiliz hegemonyası altında inşa edilmişti; bugün dağılmaya başladığından giderek daha çok sayıda yorumcunun şüphelenmeye başladığı küreselleşme süreci, ABD hegemonyası altında şekillendi. Bugün de “küreselleşmenin krizi” bir hegemonya (ABD) kriziyle birlikte ilerliyor. Hegemonya, bir grup ülkeyi belli dış politika hedefleri doğrultusunda, zor kullanmaya gerek kalmadan, ikna ve liderlikle, kabule dayanan bir süreç içinde yönlendirebilme kapasitesi anlamına geliyor. ABD’nin bu bağlamda gittikçe daha fazla zorlandığını görüyoruz. Örneğin, Prof. Roubini ve Eurasia Group’un direktörü oIan Bemmer, Foreign Policy dergisiyle geçen hafta yaptıkları bir söyleşide, Rusya ve Çin’in artık ABD’nin ne düşündüğüne pek fazla aldırmadıklarına dikkat çekiyorlardı. Aynı dergide James Traub, BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) ülkelerinin yanı sıra, Güney Afrika, Endonezya’nın, Suriye sorununda ABD ve Avrupa’nın yanında yer almamakta ısrar ediyor olmalarından yakınıyordu. Devletler arası ilişkiler alanında çelişkiler derinleşirken, ülkelerin içindeki çelişkiler de derinleşiyor, “toplumsal sorun” gündemin başına oturmaya başlıyor. Geçen hafta Wall Street Journal’da, Prof. Metzer’in (Carnegie Mellon ve Standford) bir yorum çok ilginç iki gelişmeye ışık tutuyordu. Birincisi, 19032004 arasında yalnızca ABD’de değil daha birçok gelişmiş ülkede en üst yüzde birin geliri yüzde 99’unkine göre artmış. İkincisi Metzer’in sunduğu grafik bu artışların 19001910 arasında en sert olmak üzere 19001930 arasında belirgin sıçramalar yaşadığını, 19501980 arasında dalgalanmaların yavaşladığını, artışların zayıfladığını sergiliyor. Aynı grafik, 1980’lerin sonundan itibaren, “finansallaşma başladıktan sonra, artışlardaki dalgalanmaların sertleştiğini, artışlarda sıçramalar başladığını” da gösteriyor. Kısacası, gelir dağılımındaki bozulmalar kapitalizmin tümüne ait bir olgu. İkincisi, finansallaşma (küreselleşme) dönemlerinde daha da bozuluyor. Toplumsal altüst oluşlarla bu dalgalanmaların artması, şiddetlenmesi arasında doğrudan bir ilişki olduğu görülüyor. “Toplumsal sorunun” böyle yeniden gündeme gelmesiyle birlikte, genelde “liberal demokrasilerin”, liberal (kişi özeli, bireysel haklar ve özgürlükler vb.) özellikleri terk ederek otoriter demokrasilere “güvenlik devletlerine” dönüşmeye başladıklarını görüyoruz. Bugün, bu süreç iki yoldan ilerliyor. Birincisi, pazartesi aktardığım araştırmacı, Prof. Mark Neocleous’un çalışmalarının ışık tuttuğu gibi, savaşı ve “terorizm” tehlikesine “doğal felaketlere” karşı “hazırlıklı olma” uygulamalarını, ülke içinde halkı denetim altına alma, pasifleştirme ve muhalefeti bastırma aracı olarak kullanmaktan geçiyor. İkincisi de, Northern College, Sheffield Hallam Üniversitesi’nden John Grayson’un geçen hafta Open Democracy sitesinde “Britain as a private security state: First they came for the asylum seeker” (Özelleştirilmiş güvenlik devleti olarak Britanya: Önce sığınmacılar için geldiler) başlıklı yazısında aktardığı gibi “göçmenler ve sığınmacılar” (yabancılar) sorunu üzerinden ilerliyor. Bunlara, The Weekly Standard dergisinin (Neocon) editörü Caldwell’in Financial Times’taki köşesinde yayımladığı “En sinsi bela olarak Hackers” başlıklı yorumuna bakarak, internet güvenliği sorununu da eklemek gerekiyor. İngiltere hükümeti şu sırada çıkarmakta olduğu bir yasayla tüm vatandaşlarının internet trafiğini, cep telefonu konuşmalarını izlemeye hazırlanıyor. Yine dışarda emperyalizm, sömürge savaşları, içerde, otoriter eğilimler, siyasi gericilik... Akrebin dediği gibi “doğasında var...” CHP milletvekillerinden TBMM Başkanı Çiçek’e toplu uyarı eylemi ‘Emir alma konumunda değilsin’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP milletvekilleri grup toplantısından sonra toplu olarak TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in makamına giderek kapıda basın açıklaması yaptı. Grup Başkanvekili Muharrem İnce TBMM Başkanı Çiçek’e “Ya devlet adamı ol ya da AKP grup başkanvekili” diye seslendi. İnce ile milletvekilleri grup toplantısının ardından Meclis Başkanlığı önüne geldi. İnce, burada Erdoğan’ın kendilerini hedef alan sözlerine “Biz gözü dönmüş milletvekili değiliz, Başbakan’ın kıblesi dönmüş. Başbakan grup toplantısında Kızılay’daki biber gazından, Sivas davasında zamanaşımından, memurlara verilmeyen zamdan, PKK tarafından kaçırılan polisin maaşının verilmemesinden bahsetmedi. Senin gibi çakma kabadayılara pabuç bırakacak halimiz yok” karşılığını verdi. İnce, Çiçek’e de “Başbakan’dan emir alma konumunda değilsiniz. Ya devlet adamı ol ya da AKP’ye grup başkanvekili ol. Teklif komisyonda yeniden görüşülmeli. Meclis başkanları, 4 kez komisyon görüşmelerini hukuka aykırı olduğu için geri çekmiştir. Bunu yaparsanız sizi yasama başkanı olarak tanırız. Aksi halde sizi AKP grup başkanvekili olarak tanımlarız” dedi. ‘Devlet adamı ol’ AKP DAYATMASI TUTANAKLARA YANSIDI CHP’li komisyon üyeleri yok sayıldı MAHMUT LICALI ‘Yüzde 99’ her yerde ANKARA TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda AKP’nin dayatmasıyla geçen kesintili eğitim yasa önerisinin görüşmelerine ilişkin tutanaklar söz talebinde bulunan CHP’li vekillere söz hakkı verilmediğini ortaya koydu. Tutanaklarda, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin 6 kez konuşma talebinde bulunmasına karşın, AKP’li Komisyon Başkanı Nabi Avcı’nın “Madde üzerinde söz talebi bulunmamaktadır” diyerek oylamayı yaptığı belgelendi. Komisyonun 9 sayfadan oluşan tutanaklarına göre, AKP’li Komisyon Başkanı Avcı, yasa önerisinin 7, 8, 9 ve 10. maddeleri üzerinde söz talebinde bulunan CHP’li komisyon üyeleri Nur Serter, Ali Haydar Öner, Recep Gürkan, Engin Özkoç ve Metin Lütfi Baydar’ın isimlerini tek tek anons ettikten sonra “Yok” diyerek komisyonda bulunmalarına karşın söz hakkı vermedi. AKP’li vekillerin kameramanları döverek dışarı çıkarmaları ve komisyon üyesi olmayan CHP’li vekillerin içeri girmelerine şiddet göstererek izin vermediği anlar tutanaklara, “AKP ile CHP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler” olarak kayıtlara girdi. AKP’li milletvekillerinin şiddet göstererek CHP’li vekilleri dışarı çıkarmaya çalışmasına karşın 10. maddenin okutulmasının ardından AKP’li Komisyon Başkanı Avcı’nın “Arkadaşlar, yerlerinize oturursanız, komisyon üyelerine söz vermeye çalışıyorum” dediği tutanaklara geçti. Yasa önerisinin 14. maddesi okutulurken CHP’li milletvekillerinin attığı “Kahrolsun faşizm” ve “Faşizme karşı omuz omuza”, “Kahrolsun AKP diktatörlüğü” ve “Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek” sloganları tutanaklara da geçti. Tutanaklarda İnce’nin 6 kez “Sayın Başkan söz istiyorum, söz!” diyerek Söz istiyorum, söz! ebinde CHP’li İnce’nin söz tal elerin dd ma bulunmasına karşın ara şöyakl an tut ası ılm lat oy bir bir le yansıdı: utuyoAvcı: Diğer maddeyi ok dde Ma .) du un ok rum. (Madde 21 lunmamakbu i eb tal z sö de rin üze tadır. z istiyoİnce: Sayın Başkan sö rum, söz! za sunuAvcı: Maddeyi oylarını yorum... yın Başİnce: Söz istiyorum Sa kan! Kabul etAvcı: Kabul edenler... edilmişul kab e meyenler... Madd tir. şizm bu! İnce: Söz istiyorum. Fa söz vee ler en gir e Avcı: Sistem okutuyoeyi dd ma er Diğ m. oru riy .) Madde rum. (Madde 22 okundu mamaklun bu i eb üzerinde söz tal za sunuyotadır. Maddeyi oylarını bul etmeKa ... ler en ed rum: Kabul edilmiştir. yenler... Madde kabul söz! , rum iyo İnce: Söz ist okutuyoeyi dd ma er Diğ Avcı: .) Madde du un ok rum. (Madde 23 lunmamakbu i eb tal z sö de rin üze tadır. z! İnce: Söz istiyorum, sö sunuza ını lar Avcı: Maddeyi oy bul etKa ... ler en ed l bu Ka : yorum ul edilmişmeyenler... Madde kab yorum. utu ok eyi dd ma er Diğ tir. z... İnce: Söz istiyorum, sö ‘Başkan, yazıklar olsun’ konuşma talebinde bulunmasına karşın, AKP’li Komisyon Başkanı Avcı, “Madde üzerinde söz talebi bulunmamaktadır” diyerek maddeleri bir bir oylattı. MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin de “Başkan, yazıklar olsun size! Yazıklar olsun... Yazıklar olsun...” dediği tutanaklarda yer aldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle