21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 ŞUBAT 2012 ÇARŞAMBA 2 bütün öbür etkinliklerini ulusal davayla ilişkilendirip onun üzerinde yoğunlaştırması, ona ters düşen adımlar atmaması ve daha da önemlisi, enerjisini ve çabalarını bambaşka alanlarda israf etmemesi gerekirdi değil mi? Ama görüntü, bunun tam tersidir. Ankara, bir süredir, kendi büyük davasını unutup birkaç büyük Batı ülkesinin Ortadoğu’daki stratejik ve ekonomik çıkarlarının kollayıcısı olma telaşında. öyle bir telaş, Türk dış politikasını eski dostluklara zarar vermeye, bölge halklarının büyükçe bir bölümü küstürmeye, kendi çıkarlarımıza uymayan yollara sapmaya, yakın komşular İran’la Rusya Federasyonu’nu gereksiz yere kuşkulandırmaya, çok iyi giden bir ekonomik ilişkiyi berbat ederek sanki üzerimize ödevmiş gibi Suriye batağına saplanmaya yol açmıştır. Kıbrıs davası için akıllıca olmayan bir durum yaratıldı böylece. O ülkelerin çoğu, eskiden kalma nedenlerle, Kıbrıs davamıza pek sıcak bakmazlardı zaten; şimdi daha da ters bakacaklar. Vaktiyle Atina’nın yaptığı gibi şimdi de TelAviv’in bu durumu fırsat bilip Ankara aleyhine ittifaklar kurması kaçınılmazdı. Bir tane kurdu da. Türkiye’nin, başkalarına hizmet peşinde koşarken Kıbrıs davasında kendini yalnızlığa düşürmesi büyük hata olmaz mı? OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Tüzük Kurultayına Giderken Yarınlarda kesintisiz önseçimlerin üye ve delegelerin özgür iradeleriyle gerçekleştiği, görevden alınmaların son bulduğu, seçimle gelenin seçimle gideceği, emek veren ve hak edenlerin hukukunun korunduğu yeni bir tüzük, CHP dışındaki diğer siyasal partilere de örnek teşkil edecektir. Hüseyin ÖZKAHRAMAN Önceki CHP Bahçelievler İlçe Başkanı tılımcı bir tüzüğü yaski çağlardan mokrasilerde her düratmaktan ve parti içi günümüze kaşünce özgürdür. Özdemokrasi kanallarını dar felsefecigürce ifade edilir ve açık tutmaktan geçler, sosyologözgürce de örgütlemektedir. lar ve siyaset bilimcinirler. Her siyasal Çoğulcu demokrasiler tarihin akışı içinde yapının iktidarı alma lerde siyasal partilerin toplum yönetimi için ve iktidara ortak olönemli görevleri varen iyi ve en doğru yöma hakları da vardır ve demokrasilerin netim şeklinin demokdır. 1946 yılında Türvazgeçemeyecekleri rasi olduğunu anlatkiye’nin çok partili sien temel unsurunu mışlar ve yazmışlardır. yasi hayata geçmesiyoluştururlar. Bugün için ise dele bizde de bu süreç Siyasal partiler olmokrasinin iki yorufiilen başlamış ama maksızın çoğulcu demu vardır, Batılı ve yıllar yılı eksik, yetermokrasiden bahsetmek Marksist demokrasi siz ve yanlış uygulanmümkün değildir. Deanlayışlardan söz masıyla demokrasi gümokrasilerde kurumedebiliriz. dük doğmuştur ve Baların ve kuralların Dünya pratiğinde tılı anlamda gerçek demokratik bir muhMarksist demokrasi çağdaş demokrasiye tevada şekillenmesianlayışının, özellikle ulaşılamamıştır. ni, o ülkenin tarihsel, Sovyetler ve Doğu Bu nedenle bugün sosyal ve kültürel biAvrupa ülkelerindeki Türkiye’nin önünde rikimleri tayin eder. uygulamalarla günen büyük sorun deSiyasal partiler, işte demden düşmüş ve mokrasi sorunudur. böylesi süreçlerin doğdünya halklarının naCHP de bir düzen ru işlemesi sonucu var zarında Batı demokradeğişikliğini kurguolur, şekillenir ve sisi daha gözde hale larken biçimsel defonksiyonel hale gelirgelmiştir. mokrasi yerine, sınıf ler. Her ülkenin kenBatı demokrasileriegemenliğine dayandine özgü bir siyasal nin diğer adı çoğulcu mayan çoğulcu dekültürü ve demokrademokrasidir. Parlamokrasiye geçişin si geleneği tarihin mento, çok partililik düşünsel ve politik akışı içerisinde oluve seçim gibi üç sacazeminini oluşturmalışur, hepsinin düne yağı ile tanımlanıp, bu dır. dair bir mücadele öyöğelerle Batı demokBunun önkoşulu da küsü de vardır. rasisi uygulamasının partinin kurumsal Bizim ülkemizde de, birer araçları olmuşkimliğine zarar vermesiyasal partilerin sık lardır. Çoğulcu deden demokratik ve ka Ördek Şaşkınlığı DIŞ ilişkilerimizdeki son tutarsızlıkların, çelişkilerin, hedeften şaşmaların, esas olanı unutup gereksiz yollarda kayboluşların oluşturduğu tablo tek sözcükle ancak “şaşkınlık” olarak özetlenebilir. O zaman da ister istemez, ördekli atasözü aklına geliyor insanın. Elbet, dış politikadaki yanlışları, suya başından değil de tam ters tarafından dalan kuşun şaşkınlığıyla anlatmaya kalkışmak diplomasimizin ünlü tarihiyle kolay bağdaştırılamayacak bir münasebetsizlik, ama ne yaparsınız ki o sevimli kuşun şaşırıp suya dalışıyla ulusal çıkarlara zarar verici dış isteklere hemen kanan dış politika sorumlularının yanlışlara atlayış tarzı fena halde örtüşmekte. Ne yazık ki, asıl üzüntü veren de tarzlar arasındaki bu örtüşme. erhangi bir ülkenin hem haklı hem de güçlü olduğu bir dava eğer yarım yüzyılı aşkın bir süredir çözümsüzlük görüntüsüyle yerlerde süründürülmüş ve ülkenin iradesi o davayı kendi lehine bir çözüme bağlayamamışsa, bu durum önemli bir başarısızlık demektir. Böyle durumdaki bir ülkenin dış ilişkilerinde o davanın kazanılmasını öne çıkarıp E B H sık kapatılması ve müdahalelerle karşılaşması sonucu özgürlükçü bir demokrasi geleneği oluşamamıştır. Bugün için eskiye oranla anayasa ve yasalarda kısmi değişimler, iyileştirmeler yapılsa bile, yürürlükteki siyasal partiler mevzuatı, partiler demokrasisinde de oligarşik ve otoriter yönetimlerin oluşmasına olanak sunmuştur. Siyasal partilerde üyelerin hak ve hukukları korunmadığı gibi, partiye üye olmayı kolaylaştıran 12. madde uygulaması amacından saptırılmış, özellikle kongreler döneminde yeni üye yazımıyla, parti içi seçimlerde adayların, eşit koşullarda yarışmanın önü kesilmiştir. Siyasal katılımın hemen hemen bütün kanalları tamamıyla yok edilmiş, yaşamsal bir öneme sahip parti içi demokrasi uygulaması da askıya alınmıştır. İşte bu gerçeklik içinde ve kamuoyunda, her ne kadar kongreler partisi diye anılsa da Türk siyasal tarihinin birikimli partisi CHP, Türkiye demokrasisinde yeni bir sürecin başlamasına imza atacak ve yarınlarda muhafazakâr yapıları da altüst edecek yeni bir tartışma sürecini başlatacaktır. Hafta sonu toplanacak tüzük kurultayı bir umudun kurultayı olmakla birlikte, bu kurultayın toplanması girişiminde bulunan ve bu sürecin hızlanmasına neden olan kurultay delegelerinin de memnuniyetiyle CHP’nin genel merkezi, daha önceki yönetimlerce yapılmış ve partinin ideolojik ve politik hattında sapmalara neden olmuş olumsuzlukları ortadan kaldıracaktır. Kurultay divanı önünde, ilkokul çocukları gibi sıra sıra dizilmiş, emir ve komutayı ifa eden kurultay delegeleri, özgür ve bağımsız bir delege olmanın onurunu yaşamalıdırlar. Tüzük teknik bir konu olmakla beraber, 33 ilde neden milletvekili çıkaramadığımız göz önüne alındığında PM üye sayısı düşürülmemeli ve MYK, PM tarafından seçilmelidir. Yarınlarda kesintisiz önseçimlerin üye ve delegelerin özgür iradeleriyle gerçekleştiği, görevden alınmaların son bulduğu, seçimle gelenin seçimle gideceği, emek veren ve hak edenlerin hukukunun korunduğu yeni bir tüzük, CHP dışındaki diğer siyasal partilere de örnek teşkil edecektir. Yıllardan beri süregelen parti içi kaos ve kargaşa sona erecek, sevgi ve hoşgörü ile birlikte yardımlaşma ve paylaşma duygusunun güzelliği yaşanacaktır. Bu sözü veren kurultay delegelerinin oybirliği ile CHP Genel Başkanlığı’na ikinci kez seçilen Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adı bu tüzük değişikliği ile CHP tarihine ‘Dev Kalkınmamız Kalkınamadı... Geçiyorum kalkınmaya... Kalkınmayı görmeye giden Bakan ile Vali, Gevaş kayak merkezinde telesiyeje bindiler, ikisi yan yana oturup biraz gittiler... Orta yerde asılı kaldılar... ? Hani soğukta tele konmuş iki sığırcık kuşu misal... ? Ben bir “Kalkınma Bakanı” olduğunu bilmiyordum, öğrendim... Kalkınmasından değil, telde kalakalmasından... Havadaki o idi... Vali ise ilk dalga imam hatipli valilerden... Kandil gecesinde oturup Twitter’dan herkese “kandil kutlaması” atmakla ünlü birisi... ? Bakan ile Vali telde asılı kalınca, partililer ve alttaki protokol kurtarmak için dört bir yana koştular... Ama kalanlar havada olduğundan, ulaşamayıp yine ortada toplandılar... ? Telde asılı kalınca Bakan Vali’ye kızdı... Kalkıp yanından gidecek ya, gidemiyor da... ? Kalkınma derseniz... Dünya Ekonomik Forumu mali kalkınma endeksine göre, Türkiye mali kalkınmada dünyada 44’üncü... “Hani büyümede Çin’den sonra dünya ikincisi idik?” diyeceksiniz... Demek ki büyüdünüz ama kalkınamadınız... ? Son dokuz yılda, Cumhuriyet döneminin tüm birikimlerini sattılar: 103 dev kamu şirketi... 8 liman... 37 elektrik santralı... 2 bin 500 taşınmaz... 98 gemi... 10 işletilen zengin maden sahası... Son yıllarda bu satışlardan gelen para 45 milyar dolar... Bu büyüme... ? Ama akılda kalacak ciddi bir tek çivi çakmadılar... Bu da kalkınma... ? Bir bakıma Cumhuriyetin birikimlerini satarak sağlanan yapay “istikrar” ile iktidarlarını sürdürüp Cumhuriyeti yıkmanın finansmanını Cumhuriyetin mallarından sağladılar... İyi plan... ? Peki, Bakan ile Vali niye havada derseniz... Kalkınmadır... Elektrik kesintisinden... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle