20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ŞUBAT 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 İstanbul Devlet Opera ve Balesi Ferit Tüzün’ün ‘Midas’ın Kulakları’ operasını sahneliyor ‘Midas’ın kulakları çınladı’ eçen hafta iki müjdeli haber aldık. Birincisi yalnız müzik çevrelerini değil, İstanbul kültür yaşamını uzun süredir meşgul eden AKM’nin yeniden yaşama kavuşma müjdesiydi: Sabancı Vakfı harabeye dönüşmekte olan kültür merkezimizin onarımını üstlendi. Böylece Ekim 2013 tarihinde AKM üçüncü kez açılacak. Yeni teknolojik donanımla büyük çaplı operaları da kucaklayacak bir sahneye kavuşacağız. 2013 bütün dünyada Verdi ve Wagner yılı olarak kutlanacağına göre, herhalde opera müdürlüğümüz bu açılış için Avrupa çapında, görkemli bir temsil hazırlayacaktır. İkinci güzel haber; Devlet Opera ve Balesi, değerli bestecimiz Ferit Tüzün’ün haklarını satın aldı. Bundan böyle Tüzün’ün yapıtlarına daha kolay ulaşılacak ve daha çok çalınıp kayıt yapılabilecek demektir. Türk bestecileri Cumhuriyet’ten bu yana müziğin her türüne örnek verseler de bestelenen operaların sayısı çok azdır. Cemal Reşit’ten “Çelebi”; Saygun’dan “Kerem”, “Köroğlu”, “Gılgameş”; Kodallı’dan “Van Gogh”, “Gılgameş”; Tüzün’den “Midas’ın Kulakları”; Tura’dan “Karacaoğlan”; Işıközlü’den “Ağrı Dağı Efsanesi”; Demiriş’ten “Karyağdı Hatun” ve “Dördüncü Murat”; Selman Ada’dan “Ali Baba” ve “Aşkı Memnu” hemen akla gelen Türk operaları. Genç kuşak bestecilerimizin ve rejisörlerimi 60Kuşağı70Yaşında Geçen hafta arkadaşlar arayıp da Egemen Berköz’ün 70. yaşı için bir kutlama etkinliği yapacaklarını söylediklerinde, bildiğimiz bir gerçeği başkalarından duymanın yarattığı o şaşkınlık halini yaşadım. Sık sık görüştüğüm, gazetede, mahallede dostluk ettiğim, akranım gibi gördüğüm bir insan yetmiş yaşındaymış. İnanılır gibi değil ama gerçek. Yalnız o da değil, altmış kuşağının öteki ozanları da yetmişlerine geldiler. Eray Canberk geçen yıl, Ataol Behramoğlu bu yıl oldu; Süreyya Berfe ve Sennur Sezer gelecek yıl, İsmet Özel’le Refik Durbaş, bir sonraki yıl yetmiş olacaklar. Yazarlarımızın böylesi yaş günleri yazar örgütlerince de kutlanmalı. Geçmiş yıllardan bir etkinliği anımsıyorum. Türkiye Yazarlar Sendikası A. Kadir’in 60. yaş gününü kutlama etkinliği düzenlemişti. Harbiye Şehir Tiyatrosu’nun ön sırasında oturan Kırk kuşağının çilekeş ozanı yaşlı bir insan gibi görünmüştü gözüme. Oysa şimdilerde yetmişlerine ulaşan 60 kuşağı ozanlarımız delikanlı gibiler. Bu görünümleri yazdıkları şiirlerin bizlerde uyandırdığı etkiden olabilir mi? Onların şiir yazmaya başladıkları 1960’lı yıllar, ülkemizde ve dünyada daha güzel bir hayat umutlarının yeşerdiği dönemdi. Gençler, çalışanlar eşitlik ve özgürlük için alanlardaydı. Savaş yanlılarının karşısında güçlü barış eylemleri vardı. 60 kuşağı ozanlarımız, yaşadıkları dönemin ruh halini şiirlerine bütün içtenliğiyle yansıtabilmiş son kuşaktır bana sorarsanız. Bireysel hayatla, toplum hayatının ve sorunlarının böylesine iç içe geçtiği bir şiir dünyası sanırım bir daha bu denli güçlü biçimde kurulamadı. ??? Egemen Berköz’ün 1969 tarihli “İşte Yazıyorum Şafağı” adlı şiiri, tıpkı Ataol Behramoğlu’nun “Bir Gün Mutlaka”sı gibi, dönemin ruhunu yansıtan simge şiirlerdendir. Alabildiğine yoğun bireysel yaşam sahneleri, toplumsal gerginliklerle öylesine iç içedir ki bu şiirde, bilinç akışıyla gerçekçilik öylesine başarıyla örülür ki birbirine, altı sayfalık şiiri okurken soluksuz kaldığını hisseder okur. “Basit bir kareli defter de yeterdi / Samatya istasyonunu anlatmak için” dizeleriyle başlayan “Basit Bir Yalnızlık da Yeterdi” adlı şiir, günlük hayatın küçük ayrıntılarıyla nasıl güzel bir şiir kurulabileceğinin eşsiz örneklerinden biridir. sonra aklında kaktüsleri sonra Ben Shahn’nın ve Amerika’nın insanları sonra Töbder’in ve Türkiye’nin insanları sonra çantasında bir ufak yeni sonra elinde bir küçük kavun sonra içinde kıpırdanan bir şeyler Egemen Berköz evine döner Tirenden inip istasyondan çıkıp istavritlere kolyozlara bir göz atıp tırmanır Mütesellim yokuşunu Egemen Berköz’ün yaşadığı çevreyi şiirine aktarabilme hüneri günümüze dek sürdü. Sözcükler dergisinin KasımAralık 2011 sayısında yayımlanan “Ereğli Şiirleri” edebiyatımızın dikkatli izleyicisi Doğan Hızlan’ın gözünden kaçmadı. Hürriyet’te 8 Aralık 2011 günlü yazısında Berköz’ün son şiirlerinden yola çıkarak bir özelliğini dile getirdi. Şiir kitapları basmanın yayıncılara külfet geldiği günümüz yayın ortamında Egemen Berköz’ün şiir kitaplarını bulup okuma olanağı var mıdır bilmiyorum, ama, onun şiirlerini okuyanların yalnızca güzel şiirler okumakla kalmayacaklarına, şiir sanatının incelikleri üstüne de düşünme fırsatı bulabileceklerine inanıyorum. Yaşlandım, hem ne kadar, ölüm çok uzakta artık. G ? Müzik dünyamızın sıra dışı kahramanlarından Ferit Tüzün, kısa yaşamı içinde bestelediği rengârenk orkestra yapıtlarında halk müziğinin özelliklerini büyük bir ustalıkla korumuştur. Midas operasında da solokoro ve çalgılar arasında harika bir doku yarattığını görürüz. yükselen tek tük aryalar, koronun güzel ezgileri, dans için yazılmış ince işlemeli senfonik bölümler yapıtı süsler. Yücel Erten’in rejisindeki aydınlık ve karanlık sahnelerin ustalığı, Selçuk Borak’ın ustalıklı koreografisi, Zeki Sarayoğlu’nun incelikli dekoru, Serdar Yalçın’ın yönetimindeki orkestra ve Gökçen Koray’ın korosu başarılı bir prodüksüyonu övgüye değer etmenler. Operanın eskiyeni sanatçılarını kaynaştıran solist kadrosunda her sanatçı rolüne yakışmıştı. Ay Tanrıça Tülay Uyar’ın solosu gece boyunca kulaklarımda kaldı. Bülent Evcil’den popüler bir CD Hani elinizde bir kitap vardır, bitirmeden bırakamazsınız. İşte Bülent Evcil ve Lior Kretzer’in yeni CD’si de öyle. Sonuna kadar dinlemeden bırakamıyorsunuz. Güzel bir tını birliği içinde sizi kavrayıp sürüklüyor. “Ortadoğu Minyatürleri” başlığını taşıyan CD’de gizemli olduğu kadar neşeli, dost ezgiler de yer alıyor. Bülent Evcil, Sir James Galway gibi dev bir flüt ustasıyla çalışmış ve onun övgüsünü derlemiş. Yalın ezgilerle örülü bu ikinci CD’sine de ustalıklı yorumlar getirmiş. Piyanist Lior Kretzer’in uyumlu eşliğiyle Ortadoğu’nun ortak paydasındaki ezgiler birbirine bağlanmış. “Yunus Emre Oratoryosu”nun aryası, Ün’ün “Yunus’un Mezarı” adlı yapıtı, “Sarı Gelin”, Necip Celal’in “Özleyiş” tangosu, bu toprakların değişik türde ama aynı tınıdaki yapıtları. Seçkinin zamanımızın ünlü İsrailli hafif müzik bestecipiyanisti Shlomo Gronich’in devingen bir yapıtıyla noktalanması ise şaşırtıcı. Sanatçılar herhalde genç kuşakların daha çok ilgisini çekmek istemişler! A.K. Müzik de özenli kitapçığıyla bu CD’yi piyasaya sunduğu için ayrıca kutlanmaya değer. (Yazının başlığı Faruk Yener’in bir yazısından alıntı.) Bülent Evcil zin yeni müzik ve reji teknikleriyle işbirliği yapmaları, ayrıca sanata kol kanat geren kurum ve sponsorların da bu türde yapıt ısmarlamaları gerekir. Örneğin, kısa zaman önce Kamran İnce’nin New York’ta konsertant şeklinde sahnelenen “Midas’ın Yargısı” başlıklı operası keşke 40. İstanbul Festivali’nin eketkinliği olarak yıl içinde İstanbul’da da oynansa! Geçen hafta İstanbul Devlet Opera ve Balesi Süreyya Operası’nın sahnesinde Ferit Tüzün’ün (19291977) “Midas’ın Kulakları” operasını sahnelemeye başladı. Güngör Dilmen’in eski Yunan efsanesinden kaynaklanan librettosunu Tüzün 196669 arasında opera haline getirmiş. Ferit Tüzün, müzik dünyamızın sıra dışı kahramanlarından birisidir. Aydın bir Cumhuriyet öğretmeninin oğlu ve ülkemizde ilk opera eğitimi görenlerden Bedriye Tüzün’ün kardeşidir. Erkin ve Akses’in öğrencileri olmuş, Lico Amar’ın da desteğiyle Münih Müzik Akade misi’ne gönderilmiş. Firtz Lehmann, Adolf Mennerich ve G.E. Lessing gibi ünlülerle çalışma fırsatı bulmuş. Almanya’daki yıllarında nice ünlü orkestra ve şef onun yapıtlarını seslendirmiştir. Yakın çevresindekiler arasında Hartmann ve Orff gibi Avrupa’nın önde gelen bestecileri de vardır. “Midas’ın Kulakları” operasında işittiğimiz Carmina Burana, Catulli Carmina renkleri ve Stravinski ritmleri, Tüzün’ün yetiştiği yılların göstergesidir. Kısa yaşamı içinde bestelediği rengârenk orkestra yapıtlarında halk müziğinin özelliklerini büyük bir ustalıkla korumuştur. Midas operasında solokoro ve çalgılar arasında harika bir doku yarattığını görürüz. Ancak bu buluşları kısa kısa kullanmış, yapıtı daha çok manzum oyun türünde bırakmıştır. Konuşmalı resitatiflerin arasından Gül, ‘Rembrandt ve Çağdaşları’ sergisini gezdi Kültür Servisi Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı dolayısıyla Sakıp Sabancı Müzesi’nde hazırlanan “Rembrandt ve ÇağdaşlarıHollanda Sanatının Altın Çağı” sergisi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül’ün de katılımıyla önceki akşam açıldı. Gül ve eşinin yanı sıra AB Bakanı Egemen Bağış ve Hollanda Dışişleri Bakanı Uri Rosenthal’ın da katıldığı açılışta aralarında Atilla Dorsay, Beral Madra, Kutluğ Ataman, Serra Yılmaz ve Güher Süher Pekinel’in de bulunduğu sanatçılar da yer aldı. Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, Sabancı Müzesi Mü ‘Ezber bozan bir uğraş opera’ Yücel Erten’in sahneye koyduğu ‘Midas’ın Kulakları’ operası Süreyya Sahnesi’nde SİBEL ÇORBACIOĞLU dürü Nazan Ölçer eşliğinde sergiyi yaklaşık bir saat boyunca gezerek tabloları inceledi. Bugün ziyarete açılacak sergide Hollanda resminin önde gelen 59 sanatçısına ait 73 tablo, 19 desen ve 18 obje yer alıyor. C MY B C MY B Mitolojiye ilgisi olmayanlar dahi bilir “Midas’ın Kulakları”nın başına gelenleri… Güneş tanrısı Apollon ile oyun ve şarap tanrısı Pan, müzik alanında bir yarışa tutuşurlar, yargıç olarak da Frigya Kralı Midas seçilir. Sadece “anlayan” kişilerin duyabildiği Apollon’un ölümsüz ezgilerini işitmesine rağmen Midas, egosuna yenik düşerek daha güçlü olan Apollon’u yenik düşürür. Öfkelenen Apollon da Kral Midas’ın kulaklarını eşek kulaklarına çevirir. Yüksek sanat, kamuoyunun gücü, popüler sanat, topluma uygulanan baskılar, ego, büyü ve efsane gibi pek çok konuya değinen “Midas’ın Kulakları” İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından yeniden sahneye taşınıyor. Güngör Dilmen’in aynı ismi taşıyan manzum oyunu ve Ferit Tüzün’ün bestesiyle ilk kez 1969 yılında İstanbul seyircisi ile tanışan “Midas’ın Kulakları” operası, Yücel Erten rejisi ve Serdar Yalçın şefliği ile Süreyya Operası Sahnesi’nde. Daha çok tiyatrodan tanıdığımız yönetmen Yücel Erten, ne operaya ne de “Midas’ın Kulakları”na yabancı. Daha önce Ankara, Mersin ve İzmir operalarında Mozart’ın “Don Giovanni”, “Sihirli Flüt” ve Muammer Sun’un “Delioğlan” operalarını sahneye koyan Erten, “Midas’ın Kulakları”nı daha önce de oyun olarak sahnelemiş. Hatta Almancaya çevirip Wuppertal’de sahnelemişliği de var. Yeniden opera sahnelemek “Yeni bir sınavdı benim için” diyor Erten ve opera sahnelemenin tiyatrodan ? Daha önce ‘Midas’ın Kulakları’nı tiyatroya uyarlayan Yücel Erten operayı ‘ezber bozan bir uğraş’ olarak niteliyor. ‘Her seferinde biraz benim ezberim bozulur, ama ben de opera sanatçılarının ezberini bozarım’ diyor. farklılıklarına dikkat çekiyor: “Bir kere operanın farklı isterleri var. Burada müzik zamanlamayı adeta emrediyor. Örneğin tiyatroda yerini ve zamanını bulmuş gözyaşı, olağanüstü bir silahtır. Ama operada bunu sanatçıdan isteyemezsiniz. Çünkü gözyaşı şan tekniğinin sürdürülmesine izin vermez. Fakat müziğin emredici egemenliğine tümüyle teslim olursanız, bu defa da kalıplara ve şablonlara yenik düşme tehlikesi vardır. Sonuç olarak diyebilirim ki, opera sahnelemek benim için ezber bozan bir uğraş. Her seferinde biraz benim ezberim bozulur, ama ben de biraz opera sanatçılarının ezberini bozarım.” “Midas’ın Kulakları” bilindik operaların kalıplarını kırarak teatral ağırlığıyla dikkat çekiyor. Akla ilk gelen bunu Erten’in tiyatro temeline bağlamak olsa da o, eserin orijinalinin böyle olduğunu belirtiyor. İlk sahnelenişini izleyememiş olsa da, orijinali ile olması muhtemel farkları şöyle sıralıyor: “Genel olarak dekor, kostüm ve ışıkta farklı durduğumuzu düşünüyorum. Etkiyi yalınlıkta arayan bir yaklaşım içinde olduk. Bir de muhtemelen ilk defa dans, Selçuk Borak’ın çalışmasıyla yapıtın içindeki gerçek değerine kavuştu”. Masalsı ve izleyiciyi yormayan anlatımıyla “Midas’ın Kulakları”nda Midas’ı Murat Güney, Kevork Tavityan, Sedat Öztoprak; Berberbaşı’nı Bülent Atak, Süha Yıldız, Volkan Severcan canlandırıyor. Severcan’ın sonraki sezonlarda ekibe katılacağı belirtiliyor. Apollon’u ise Kenan Dağaşan, Zafer Erdaş, Gökhan Ürben, Umut Tingür ve Pan’ı Besnik Ademoğlu, Yoel Keşap, Timur Doğanay oynuyor. Dekorları Zeki Saraçoğlu, kostümleri Çimen Somuncuoğlu, ışık tasarımı Metin Koçtürk imzası taşıyan eserde koroyu Gökçen Koray yönetiyor. YEŞİLÇAM ÖDÜLLERİ’NE BİR YIL ARA ‘Akademi’ye şans vermek için’ Kültür Servisi Türkiye sinema endüstrisinin tohumlarının atıldığı, Yeşilçam Sokağı’ndan adını alan “Yeşilçam Ödülleri” bu yıl yapılmayacak. Beyoğlu Belediyesi ile TÜRSAK Vakfı işbirliğinden dört yıldır düzenlenen “Yeşilçam Ödülleri” ile ilgili dün bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda konuşan Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, Sinema Meslek Birlikleri’nin (SMB) düzenleyeceği “Yeşilçam Akademi Ödülleri”ne şans tanımak için “Yeşilçam Ödülleri”ne bir yıl ara verdiklerini açıkladı. Demircan, SMB’nin düzenleyeceği ödül törenini basından öğrendiklerini belirterek “SMB ile toplantılar yaptık. Sinema endüstrisi ile ilgili teknik bütün konuların SMB tarafından düzenlenmesini kabul ettik. Yeşilçam Akademi Ödülleri ile bizim düzenlediğimiz ‘Yeşilçam Ödülleri’ arasında isim benzerliği dışında bir ilişki olmadığını gördük. ‘Yeşilçam Ödülleri’ne katılımlarıyla ilgili yaptığımız teklifi kabul etmediklerini, kendilerinin yepyeni bir proje yaptıklarını, istersek bu yeni projede yer alabileceğimizi söylediler” dedi. TÜRSAK Vakfı Başkanı Engin Yiğitgil ise Yeşilçam’ın yapımcı, oyuncu, yönetmenlerine ve sektörün emekçilerine destek olmaya devam edeceklerini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle