14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 ŞUBAT 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER DDK bir yıllık çalışmasının ardından Dink cinayetine ilişkin 653 sayfalık raporunu tamamladı 7 ‘Ağır hizmet kusuru var’ FIRAT KOZOK CİNAYETLE İLGİLİ ELEŞTİRİLEN İSİMLER TERFİ ETTİ DDK’nin raporunda altını çizdiği “ağır kusurlu kamu görevlileri” dava sürecinin başından itibaren tartışma konusu olmuştu. İşte o isimler: Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler: Dink, 2004’te valiliğe çağrılarak iki kişi tarafından tehdit edildiğini söylemişti. Güler, Trabzon Emniyeti’nin Dink’in öldürülmesiyle ilgili düzenleyip İstanbul’a gönderdiği istihbarat evrakının gereklerini yerine getirmemekle suçlanmıştı. Güler daha sonra AKP Mardin milletvekili oldu. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah: Cinayetin hemen ardından “Örgüt bağlantısı yok. Milliyetçi duygularla işlenmiş bir cinayet” yorumunu yaptı. Trabzon Emniyeti’nin gönderdiği istihbarat evrakını işleme koymamakla suçlandı. Ardından Osmaniye Valisi oldu. Dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek: Hrant Cumhurbaşkanlığı DDK yaklaşık bir yıl süren çalışmasının ardından Hrant Dink cinayeti ile ilgili raporunu tamamladı. Dink’i öldürenlerin güvenlik güçlerince kısa sürede yakaDink’i valiliğe çağıran isimdi. MİT mensubu olduğu söylenen kişilerin kimliğini mahkemeye ve TBMM Hrant Dink Cinayetini Araştırma Alt Komisyonu’na açıklamadı. Ardından Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı oldu. Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay: Dink’in öldürüleceği yönündeki ihbarların gereğinin yapılmadığı suçlamasıyla eleştirildi. Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz: Yasin Hayal’in eniştesi Coşkun İğci, jandarmaya Dink cinayeti konusunda bilgi verdiğini söylemişti. Bu bilginin iletildiği Öz, konunun araştırılması ya da önlem alınması yönünde talimat bile vermemişti. Bu kapsamda Trabzon’da yargılanan Öz, “görevi ihmal suretiyle kötüye kullanmaktan” 6 ay hapis cezası almıştı. Yüzbaşı Metin Yıldız: Ali Öz gibi o da 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. kamuoyu ve Hrant Dink ailesi, cinayete ilişkin olarak gerek idare gerekse yargı organlarınca gerçekleştirilen soruşturmalardan/kovuşturmalardan tatmin olmamış ANKARA Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK) Hrant Dink cinayeti ile ilgili raporunu tamamladı. Raporda, Dink’e yönelik tehlikenin varlığından haberdar olan emniyet ve jandarmanın gerekli önlemleri almadığı ve işbirliği yapmadığı belirtildi. İstihbari bilgilerin değerlendirilmesinde “ağır hizmet kusuru” olduğunu saptayan Kurul, “idari makamların Hrant Dink’e yönelik oluşan riskleri bilebilecek durumda olmalarına rağmen, her kademedeki sorumluların zincirleme eylemleri sonucunda tehlikeyi önlemek için gereken tedbirlerin alınmadığına ve Dink’in yaşamını yitirdiğine” işaret etti. DDK ayrıca sorumlu kamu görevlileri ile ilgili soruşturmada da izlenen yöntemlerdeki hatalar ve yanlışlıklar nedeniyle sonuç alınamadığını vurguladı. Bu kamu görevlilerinin adli makamlar tarafından soruşturulmasını isteyen DDK, kamu görevlileriyle ilgili “zımni kurumsal korunma” ve “örtülü dokunulmazlıkların” kaldırılmasının önemine vurgu yaptı. Rapor, Başbakanlık ile ilgili savcılığa iletildi. Kurulun raporunda yer verdiği saptamaların bazıları Cumhuriyet tarafından 27 Ocak’ta kamuoyuna duyurulmuştu. tır” denildi. AİHM’nin konuyla ilgili kararında, Dink’in yaşam hakkının Türkiye tarafından korunamadığı, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ve yaşam hakkının korunmaması ile ilgili etkin soruşturma yapılmadığına hükmedildiği anımsatılan raporda, bu kararla bazı kamu görevlilerinin ihmalleri ile ilgili unsurların somutlaştığı, “cinayete giden süreçte ihmali görülen kamu görevlilerinin korunduğuna ilişkin eleştirilerin arttığı ve yapılan idari soruşturmaların niteliği ve sonuçları tartışılır hale geldiği” vurgulandı. Bazı bölümleri “siyah bantla karartılan” raporda, “kanaat ve sonuçlar” şöyle sıralandı: Tortum Çocuk Mahkemesi’ndeki Sanık Tortum Sulh Ceza Mahkemesi, bugün “Çocuk Mahkemesi” kimliği ile 17 yaşındaki Leyla Yalçınkaya adlı bir kızı yargılayacak. Yine Tortum’daki Asliye Ceza Mahkemesi’nde de bu genç kızın sanık olarak bir başka davası daha var! Dünkü Cumhuriyet’te Leyla ile ilgili bu iki haberi okuyunca, Leyla Yalçınkaya’nın öncelikle HES’ler karşısında kendisinden yaşça büyük nice kişileri sollayarak gösterdiği duyarlılık ilgimi çekti. Ayrıca çocukluktan genç kızlığa geçerken köyündeki jandarmalar nedeni ile başına aldığı davayı da önemli buldum. O yüzden de bugünkü yazıyı, bu kızımıza ayırdım. Leyla’nın yargılanma olayını Erzurum’un bir ilçesinin sınırlarından çıkartarak, ülkenin ulusal medyasına kadar yansıtan olay, ilk bakışta 2011 yılının başlarında görevli 2 jandarma erine hakaret ettiği ve taş attığı savlarına dayanıyor. Ama üzerindeki perdeyi azıcık bile aralayacak olursanız, çevrede yapılmak istenilen HES’lerden sonra, Ödül Vadisi’nde Bağlarbaşı, Serdarlı, Pehlivanlı gibi bölgelerdeki sularda üreyen kırmızı benekli doğal alabalıkların, 3 milyon meyve ağacı ile birlikte yok edileceği kuşkusunun köylülerde ağır bastığını görüyorsunuz. 5 Ağustos 2011’de vadiye sokulan iş makinelerinin çalışmasını bu kuşku ile önlemek isteyen köy kadınlarının direnişleri sırasında, o tarihte 15 yaşını bitirmekte olan Leyla da işe karışıyor. Kırmızı benekli alabalıkların, çeşit çeşit meyveler veren ağaçların bekçiliğini yapanlar arasında sesini yükseltmekle yetinmiyor, “asayişi sağlamak, yüklenicileri korumak için” görevlendirilen jandarmalara karşı koyan büyüklerinin aralarında yer alıyor. Genç kızın bu kadarı ile de yetinmediğini, görevli jandarma erlerinden Adil Aldemir ile Abdullah Tekne, Tortum Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptıkları yazılı başvuru ile iddia ediyorlar. Kendilerini dövdüğünü, sövdüğünü söyleyen bu iki jandarma görevlisinin suç duyurusu doğrultusunda Leyla 9 yıla kadar hapis cezası ile yargılanmak isteniyor. Sadece Tortum’da değil; en az 21 yaşında iki aslan gibi delikanlıyı şiddet kullanarak görevlerinden alıkoymayı başardığı iddiasıyla çelimsiz bir köylü kızının sanık durumuna gelmiş olması, kamuoyunda cılız da olsa tepkiyle karşılanıyor. Cumhuriyet Halk Partili kadın parlamenterlerden oluşan bir heyet, Leyla’nın köyüne giderek olayı soruşturuyor. Leyla kız ve köylüleri de, belki de ömürlerinde hiç oy vermedikleri CHP’den gelen bu destek girişimine karşı ana muhalefet partisinin parlamento grubunu ziyaret ediyorlar. Öylelikle politik bir boyut da kazanmış olan bir olayın bugün başlayacak olan duruşması, elbette gazete haberlerinin yanı sıra köşe yazarlarının yorumlarına da yansıyacak; duyarlı televizyon habercileri de “canlı yayın”larıyla Leyla’nın savunmasını kamuoyuna taşıyacaktır. Ama hangi boyutlarıyla? 1947’de, çok partili yaşam henüz ülke gündemine düştüğü günlerde Toroslar’ın sırtlarında ve İçel iline bağlı Arslanköy’de Demokrat Parti adayının kazandığı muhtarlık seçimini kaymakamlık yenilemek istemiş, köylüler bu istek karşısında haklı bir direniş göstermişlerdi. Tutuklanan direnişçilerin Mersin Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan yargılamalarına kamuoyunun ve o dönemdeki İstanbul medyasının gösterdiği ilgi öylesine büyüktü ki… Dönemin ünlü gazetelerinden Tasvir’in başyazarı Cihat Baban gibi önemli yazarlar duruşmayı izlemek için Mersin’e gelmişlerdi. İzleme açısından “biz Fenerbahçeliler”in başkanı olan Aziz Yıldırım’ın dün Silivri’den İstanbul Adalet Sarayı’na intikal eden Olağanüstü Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki şike yargılamasıyla kıyaslanmasa bile; özellikle çevreciler ve gelişme çağındaki gençlerin psikolojisi ile ilgilenen uzmanlar için de bence göz ardı edilmeyecek olan bir yargılamadır Leyla Yalçınkaya’nın duruşması. Genç kızın savunmasını üstlenen bir avukatı da var. Ama acaba Devlet Bakanı Fatma Şahin ve Bakanlık bürokratları bu olay karşısında şimdiye kadar neden hareketsiz kaldılar? Yoksa çevre duyarlılığı nedeni ile başını büyük belalara sokacak kadar HES karşıtı olan bu kızın dramından hiç mi haberleri olmadı? Çevreci hanımlarımızın Leyla ile dayanışma zinciri kurmaları çok mu uzak bir düş olur? inayet göstere göstere geldi’ Hrant Dink’e yönelik bir tehlikenin varlığının Emniyet ve Jandarma personelince öğrenilmiş olduğu, Dink’in korunmasına yönelik istihbarat birimlerinin gerekli çalışmaları yapmadığı ve işbirliğine gitmediği, idari makamların Dink’e yönelik oluşan riskleri bilebilecek durumda olmalarına rağmen, her kademedeki sorumluların zincirleme eylemleri sonucunda tehlikeyi önlemek için gereken tedbirlerin alınmadığı, tehlikenin gerçekleştiği ve Dink’in yaşamını yitirmiş olduğu. Gerek anayasanın 17. maddesinde gerekse iç hukukumuzun bir parçası durumunda olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde ifadesini bulan yaşam hakkının korunması hususundaki pozitif yükümlülüğün yerine getirilmediği ve böylece ağır bir kamu hizmet kusurunun oluşumuna sebebiyet verildiği. Ölüm olayının gerçekleşmesinden sonra yaşama hakkını koruma altına alan iç hukuk kurallarının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak ve devlet yetkililerinin veya organlarının sorumluluklarını ortaya koymak açısından; devlet organlarının olayın tespit edilebilen failleri ve olayda ihmal ve kusuru olan kamu görevlileri açısından hem ceza hukuku hem de disiplin hukuku alanında gereken soruşturmaların derhal başlatıldığı. İdare organlarınca sürdürülen soruşturmalarda yasal olarak öngörülen süreçlere uyulmakla birlikte, yukarıda bahsedilen, gerek kamu görevlilerinin yargılanmasına ilişkin mevzuat düzenlemelerinin niteliğinden, gerekse kamu görevlilerinin soruşturulması hususunda izlenen yöntemlerdeki hatalar/yanlışlıklar ve diğer eksiklikler sebebiyle yürütülen soruşturmalardan etkin bir sonuç alınamadığı kanaatine ulaşılmıştır. ‘C lanmış olmasına karşın, soruşturma ve yargılama sürecinin sistematik bazı sorunlar nedeniyle aynı oranda etkin, düzenli ve hızlı sürdürülemediği anımsatılan raporda, “Bu nedenle, MİT’çileri soruşturmayı Başbakan’ın iznine bırakan yasa çıkınca savcılık kararı geri aldı Yakalama kararı kaldırıldı CİHAN ORUÇOĞLU İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nca 4 MİT’çi hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılma kararı geri alındı. Eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, yasa değişikliğine göre kararın doğru olduğunu belirterek “Başbakan izin verene kadar kimse yakalanamayacak ve ifadesi alınamayacaktır. Burada önemli olan nokta özel yetkili mahkemelerin adil olamayacağının ortaya çıkmasıdır” dedi. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensupları veya bazı kamu görevlileri hakkındaki ceza soruşturmalarında “Başbakan izni” şartını yeniden düzenleyen kanunun Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından, Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı, CMK’nin 103/2. maddesi gereğince 4 MİT’çi hakkındaki yakalama kararını kaldırdı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılma kararı da geri alındı. Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Ka nunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı yakalama kararını geri aldı. Eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile iki MİT personeli hakkındaki soruşturma dosyası yeni yasa gereği, soruşturma izni talebi ile Başbakanlık’a gönderilecek. İzin çıkmaz ise soruşturma sona erecek. Eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, karar hakkında önemli bir noktanın bulunduğunu belirterek şöyle devam etti: “Başbakan, Hakan Fidan ve diğer MİT’çileri korumak istiyor. Özel yetkili mahkemenin adaletine güvenmiyor. Siz demek ki kendi insanlarınız için özel yetkili mahkemelerin asla adil olamayacağını görüyorsunuz. Ama adamınız saymadığınız ya da muhalif olduğunu düşündüğünüz herkesi bu adil olmayan mahkemelerin ezmesine bırakıyorsunuz. Bunu itiraf etmiş oluyorsunuz. Karar bu anlama geliyor.” Köşk ziyareti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı Tarabya Köşkü’nde kabul etti. Yaklaşık 1 saat 45 dakika süren kabul, basına kapalı olarak ya pıldı. Görüşmeden sonra Tarabya sahilinden tekneyle Üsküdar’a geçen Erdoğan, buradan Kısıklı’daki konutuna gitti. Gül’ün İstanbul’da bulunması nedeniyle dün gerçekleşen görüşmeye Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile birlikte gitti. (Fotoğraf: AAKAYHAN ÖZER) amu görevlileri soruşturulsun’ Bu sebeple, Hrant Dink’in öldürülmesi ile ilgili olarak oluşan esas fiil kapsamında; AİHM kararında ifadesini bulan ve yaşama hakkının korunmasına dair devletin pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediği sonucunu doğuran kamu görevlilerinin ihmal ve kusurlu davranışlarının, adli yargı organlarınca soruşturulmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Esasen, Hrant Dink’i hedef haline getiren ve Dink’i öldüren kişinin eline bayrak vererek resim çektiren marjinal anlayışların ortaya çıkmasına yol açan bazı paradigmalarla yüzleşilmesi; bu tür ortamlardan beslenerek varlığını devam ettiren ve bazı kamu görevlilerinin de dahil olduğu hukuk dışı oluşumlarla ilgili mücadelenin sürdürülebilmesi ve “demokratik devlet” olgusunun hayata geçirilmesine yönelik son yıllarda ortaya konulan çaba ve gayretlerin güçlendirilmesi açısından, bundan böyle, benzeri durumlarda kamu görevlilerinin yargılanmasında izlenmesi gereken yöntem ile ilgili hususların, bu şekilde algılanması ve uygulanması gerekli görülmektedir. Mevcut sistemdeki yargılama yerlerine ilişkin farklılıklar giderilmeli; tüm kamu görevlilerinin ilk derece mahkemelerinde yargılanması sağlanmak suretiyle ‘zımni kurumsal korunma’ ve ‘örtülü dokunulmazlıklar’ giderilerek kamu görevlileri arasında eşitlik ve kamu yönetiminde hesap verilebirlilik sağlanmalıdır. Kamu yönetiminin işleyişi ve güvenliğine ilişkin oluşabilecek risklerin önlenmesi gerekliliği ile kamu yönetiminin “hesap verilebilirliğini” sağlama gerekliliği arasında da bir denge kurulmalıdır. ‘K İstirahat devam edecek Haber Merkezi AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlık durumunun iyi olduğunu ancak bu haftayı İstanbul’da geçireceğini söyledi. NTV’nin sorularını yanıtlayan Çelik, Erdoğan’ın rahatsızlığıyla ilgili olarak “Bir saat önce telefonla görüştüm. Bu hafta İstanbul’da olacak. Mesaisine İstanbul’dan devam edecek” dedi. Çelik, cemaatle hükümet arasında çatışma olduğu iddialarını yorumlarken, “İnsan kendisine ait olan bir şeyi ele geçirir mi?” diye konuştu. MİT YASASI AYM’YE GİDİYOR ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, geçen hafta kabul edilen MİT Yasası’nda değişiklik getiren yasayı değerlendirdi. MİT Yasası’nın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tara Hamzaçebi. fından hiç beklemeden süratle onaylandığını belirten Hamzaçebi, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın hiç beklemeden bu yasayı onaylamış olmasını doğru bulmuyoruz. Bu itirazlara kulak vermeden, karanlık alanlara ilişkin açıklama yapılmadan veya bu karanlık alanlar ortadan kaldırılmadan bu yasanın süratle onaylanmış olmasını milletin iradesine aykırılık olarak görüyoruz” dedi. Yaklaşık 30 yıldır yürürlükte olan MİT Yasası’nın, Başbakan’a MİT’e doğrudan görev verme yetkisini vermediğini ifade eden Hamzaçebi, “Son düzenlemeyle artık Başbakan MİT’e karanlık bir alanda, bilinmeyen alanlarda özel görevler verebilecektir” dedi. Hamzaçebi, MİT Yasası’nda değişiklik öngören yasayı Anayasa Mahkemesi’ne bu hafta içerisinde götüreceklerini açıkladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın MİT Yasası hakkında “Seçilmişleri atanmışlara kurban etmeyecekleri” yönünde bir değerlendirme yaptığını söyleyen Hamzaçebi, “Millet iradesine rağmen 8 milletvekili tutuklu olarak cezaevindedir. Yargı milletin iradesini bir kenara atmıştır. Yapılması gereken bu iradenin TBMM’ye yansımasını sağlamaktır” dedi. AKP’DE ‘ÖYM’ TARTIŞMASI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MİT’e zırh düzenlemesinin AKP’deki etkileri sürüyor. Partide, Başbakan izni koşulunun başka kesimlere de uygulanarak, CMK 250’nci maddedeki özel yetkili mahkemelerin sınırlandırılması konusu tartışılıyor. AKP’nin son MYK toplantısında özel yetkili mahkemelerin korunması görüşü ağırlık kazanırken, Yeni Şafak’a açıklama yapan bir AKP yöneticisi, MİT tartışmalarıyla ilgili olarak “Bunu bizimle bir hesaplaşmaya çevirmek isterlerse, bir maddelik bir yasa çıkarır ve özel yetkili mahkemeleri kaldırırız” dedi. Başbakan’ın rahatsızlığı nedeniyle katılmadığı Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında parti yöneticilerinin çok büyük çoğunluğu ÖYM’lere dokunacak bir adımın, bu aşamada uygun olmayacağı yolunda görüş bildirdi. “ÖYM’lere olan ihtiyacın devam ettiği, tersine bir durumun, bu zamana kadar katedilen kazanımlara zarar vereceği” görüşü MYK’de dile getirildi. Ancak Adalet Bakanı Ergin, TBMM Adalet Alt Komisyonu’nda bulunan 88 maddelik yargı paketinin, muhalefet tarafından verilen ÖYM’lerin kaldırılması, tutukluluk sürelerinin kısaltılması, tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması gibi yasa önerileri ile birlikte değerlendirilmesine onay verdi. Alt komisyondaki bu değerlendirmenin bir aydan fazla süre alması bekleniyor. Yeni Şafak’a açıklama yapan bir AKP yöneticisi, “Ülkemiz terör ve çetelerle mücadele ettiği sürece bu tür mahkemelere ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Ama bunu bizimle bir hesaplaşmaya çevirmek isterlerse, bir maddelik bir yasa çıkarır ve özel yetkili mahkemeleri kaldırırız” dedi. ‘Polisler yönetmelik gereği tayin edildi’ Haber Merkezi İstanbul’da KCK operasyonlarını yürüten Terörle Mücadele, Organize Şube ve İstihbarat Şubesi’nde görevli 700 polise şark tayini çıktığı iddialarını yanıtlayan İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, tayin işleminin “sıradan, rutin bir iş olduğunu” belirtti. Tayin işlemlerinin “Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği” nin 18. maddesine göre yapıldığı, görev süresi dolan polislerin listesinin yasa kapsamında hazırlandığı bildirildi. Konuyla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtlayan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, “Aslı olmayan bir haber. Yüzde yüz yalan, bu kadar olur” dedi. Şahin, tayin işlemlerinin daha önceden kararlaştırıldığını ve KCK operasyonlarıyla ilgili olmadığını söyledi. Bu kapsamda Ankara’da görevli 200 polisin de tayininin çıktığı öne sürüldü. Türkiye genelinde tayin edilen polis sayısının ise 18 bini bulduğu öğrenildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle