23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT 2012 SALI 6 Eğer pazar sabahı, önce Deniz Kavukçuoğlu’nun yazısını okumamış olsaydım, Antalya’da otel müşterilerini rehin alan Libyalı askerler haberini görünce büyük şaşkınlıkla şunu sorabilirdim: Libyalı askerlerin toplu halde, Antalya’da ne işleri var ki? Yukarıdaki soru size, çok haklı olarak Başbakan’ın şu sorusunu anımsatabilir: NATO’nun Libya’da ne işi var? Çağrışım boş değil, NATO’nun Libya’da işi olmasaydı ve Türkiye bu işin içinde yer almasaydı, “Libya askerinin Antalya’da ne işi var” sorusu da gündeme gelmezdi. Aslında, Tayyip Erdoğan’ın, “NATO’nun Libya’da ne işi var” sorusundaki anlamsız şaşkınlığa şaşırmamak mümkün değildi. Reelpolitiğin üstadının, kapitalizmin çıkarlarını savunmak için kurulmuş örgütün, değişen koşullarda görev ve sorumluluk alanlarının değiştiğini bilmesi gerekirdi. Nitekim, Tayyip Bey’e birileri NATO’nun Libya’da ne işi olduğunu gayet iyi, ikna edici biçimde anlatınca, o da sorusunda ısrarcı olmaktan vazgeçti ve başını Sarkozy’nin çektiği operasyonlara kafadan daldı. ??? Görüyoruz ki bu iki “Ne işi var” sorusu birbirleriyle yakın ilişki içindedir. Çünkü Antalya’da turistik tesisleri, işgal askerleri misali dolduran, hepsi çeşitli travmalar yaşamış, kim bilir hangi aşiretin mensubu olan Libya iç savaşı kaçkınlarının orada bulunmaları, NATO’nun ve ardından da Sarkozy ile Tayyip Erdoğan güçlerinin Libya saldırılarında bulunmalarının sonucu. Küresel kapitalizmin ve ABD’nin Libya’da düğümlenmiş çıkarlarını savunmak için Sarkozy ile kol kola ülkeyi bombalamaya koşan Türki HABERLER ğan işkence cehenneminden çıkıp gelen güruh, kendisini Antalya’nın turistlere sunduğu tatlı yaşamının göbeğinde bulunca nasıl sapıtır? Nitekim, Deniz bunları gördüğünde ürperdiğini, bir daha kendileriyle aynı asansöre binmediğini yazıyor. Sözün özü, yedi dağ ardında, elin keferesinin jandarmalığının taşeronluğuna soyunmanın alt ürünüdür, Libya çapulcularının Antalya maceraları. ??? Sağlık Bakanlığı’nın, Libya çapulcularını rehabilite olsun diye Türkiye’ye davet etmesindeki “feraseti!” için söylenecek söz bulmak gerçekten güçtür. Şimdiden sadece Antalya’da olanların münferit olmadığını ifade edebiliriz. Nitekim, Hatay’da Suriyelilerin bulunduğu mülteci kamplarında yaşayanların da, bölgede birçok olaya neden oldukları TBMM kayıtlarına bile yansımış bulunuyor. Sakın ola ki bu durumun böyle bir iki küçük olayla geçiştirileceğini sanmayın. Ve sakın ola ki Suriye ile Libya konusunda şu soruyu sormaya kalkmayın: Beşşar Esad da, Kaddafi gibi dostumuzdu, neden oldu bütün bunlar? Artık bunu bilmemek, NATO’nun Libya’da ne aradığını bilmemek kadar ayıptır. Türkiye’deki iktidarın gerçek sebebi hikmeti, dünyada ve bölgedeki Amerikan emperyalizminin çıkarlarının korunması, planlarının yaşama geçmesi konusunda kendisine düşen rolü eksiksiz yerine getirmektir. Libya’da bu yapıldı. Şimdi Suriye’de yapılıyor. Sırada İran var. Peki Hatay ve Antalya’dan sonra, sırada ne var?.. Antalya’da Ne Arıyorlar? ye’nin Sağlık Bakanlığı, Libya’da Kaddafi’ye karşı gösteri yapan aşiretlerin silahlı adamlarını, (kendilerini asker olarak olduğu kadar, “çapulcu” diye de nitelendirebilirsiniz) “rehabilite” olmaları için Antalya’ya davet edip turistlerin bolca bulunduğu bir otele yerleştirmiş. Düşünebiliyor musunuz, aşiret düzeninin ortamından, Libya çölünün ortasından, kan, ölüm, bomba ya Bu MOSSAD’cılar Kim? Güleyim mi ağlayayım mı, bilemiyorum! Tam bir komedi! Sahneye, senaryosu yazılmış bir “oyun” konuyor. Ama bu dinamik bir oyun! Yazarı, olayların yazdığı gibi gitmediğini görünce, sahneye yeni oyuncular ve finaller sokuşturuyor. Tiyatro yazarlarının ufuklarını açacak yeni bir “deneme sahnesi” seyrediyoruz... Cemaat “partiyi” kaybedince, güttükleri güvenlik ve savcılık güçleri de “meydan savaşı”nda büyük kayıplar verince... Kendileri de muharebenin komutanları olarak cascavlak kalınca da.. “yahu ortalığı kim karıştırıyor.. olsa olsa, savcılığın, polisin, MİT’in içine sızan MOSSAD ajanlarıdır. MOSSAD’ın hazırladığı dosyalarla harekete geçildi, amaç Türkiye’yi karıştırmak ve zora sokmaktır..” falan filan... Nasıl, beğendiniz mi? Birden, Erdoğan’ın “görev başında” yakaladığı ve “suçüstü” yaptığı adamlar, çevresindekiler vb. MOSSAD ajanı diye “ilahlara kurban” ediliyor... Eh yani, “komutanlar”ı “biz yaptık” demeyeceklerine göre.. ileri cephede olanların telef olması savaşın gereğidir. İyi mi, şimdi bazı savcılar çıksın ve özel savcılık ve emniyette MOSSAD’ı arasın! Zaten sahnedeki bir savcı “odama girdiler” diye şikâyette bulunmuş. Geçenlerde bir yazımda “MİT’in soluğu enselerinde olabilir” diye yazmıştım. Fotoğraftaki puzzle’ları yerli yerine oturtmaya başlayınca, MİT’in çok daha önce “durumu araştırmaya” başladığını görüyoruz. Örneğin Star’da İbrahim Kiras olaya başka bir ayrıntı getirdi.. Silivri yargılamalarında artık arşı âlâya yükselen hukuksuzluklar, keyfilikler vb. karşısında; hele hele Başbakan’ın Başbuğ için “tutuksuz yargılanması” isteğine Hurşit Tolon’un da tutuklanmasıyla yanıt verilmesi karşısında; savcıların özel yetkilerine bir sınırlama girişimi hazırlığının yapıldığını belirtiyor ve soruyor: “Belki de alınacak bu önlemlere engel olmak için o düğmeye (MİT’çilerin yakalanması) basılmıştır..” ??? Cemaatçiler, şu MOSSAD işine fazla girmeseler iyi olur. Lafını bile etmesinler... Yoksa akla hemen “Erdoğan, İsrail’e karşı çıkarak iyi yapmıyor” tutumları geliyor. Ortadoğu’da Gülenİsrail ABD ortak politikaları... İktidar, bu işleri MOSSAD karıştırdı yutturmacasını alaya alıyor! Haklılar! Bütün cemaatçiler bir “görünmezlik perdesi” ardında.. Hiçbiri “evet ben cemaattenim” demiyor. “Tanıdığım cemaatçiler böyle yapmaz, düşünmez..” havasındalar! Ne ayıp! Türkiye tarihi gizli örgütler tarihidir aynı zamanda! F. Gülenciler bu durumun değiştiğinin, artık bütün cemaatlerin ortalıkta dolaştığının farkında değiller mi? Şu gizlilik, yarın başlarına iş açabilir, burası Türkiye kardeşim! ??? Başbakan’ın önceki günkü demecini kim nasıl vermiş baktım. Erdoğan’a yakın gazeteler ana manşetten ve “Seçilmişleri, atanmışlara kul etmeyiz” ana vurgusuna bağlı kalarak vermişler (Yeni Şafak ve Star). Cemaate “yakın” Bugün ve Zaman ise kapaklarında sol üst köşelerinde, Başbakan’ın en önemli sözlerini görmeyerek, “fitne ve fesada alet olmayız, kimse kaos ve çatışma beklemesin” sözlerini vurgulamış! Erdoğan, atanmış memurların (emniyet ve yargıdakiler) kendisi ve arkadaşlarını vesayetleri altına alamayacaklarını belirterek, olayı noktalıyor. Açık ve seçik.. Bazı köşelerde siyaset yazanların hâlâ “pek çok senaryo var, hangisine inansak acaba..” gibilerinden davranışlarına baktıkça.. diyecek söz bulamıyorum... Hele hele “uzman” birileri “CemaatAKP arasında çatışma yok” diye yazmıyorlar mı! İşgal ettikleri köşelere yazık, diyebilirim ancak.. 2 hafta aradan sonra devam edilen Ergenekon davasında tutuksuz sanık Akkar savunma yaptı ‘Balbay’la görüşmedim’ ÇEBER DAVASI YENİDEN BAŞLADI HATİCE TUNCER ‘Bu dosya zamanaşımına hazırlanıyor’ HİLAL KÖSE Yürüyüş dergisi satarken gözaltına alınan ve Metris Cezaevi’nde gördüğü işkence nedeniyle 10 Ekim 2008’de yaşamını yitiren Engin Çeber’in ölümünden sorumlu polis, gardiyan, astsubay, cezaevi müdürü ve doktor olmak üzere toplam 52 kamu görevlisinin yargılandığı dava Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin bozma kararının ardından dün yeniden başladı. Yargıtay, aralarında menfaat çatışması olan sanıkların aynı avukatlar tarafından savunulmasını bozma gerekçesi kabul etmişti. Çeber’in işkenceyle öldürülmesinde ihmalleri bulunduğu gerekçesiyle 5’er ay hapis cezasına mahkum edilen ve haklarındaki hükmün açıklanması geri bırakılan 8 gardiyan açısından hüküm onanmıştı. Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki oturuma, Çeber’in babası Ali Tekin, ablası Şerife Çeber ile Çeber’le birlikte gözaltına alınıp işkence gören Cihan Gün, Özgür Karakaya ve Aysu Baykal da katıldı. Çeber ailesinin avukatı Taylan Tanay, “Yargılama sırasında menfaat çatışmasının söz konusu olabileceğini söyledik. Mahkeme ara kararla talebimizi reddetti. Sanıklar ve avukatları da aramızda menfaat çatışması yok dediler. Birbirlerini suçlamadılar. Umarım şimdi tersini söylemezler. Burada hukuka karşı hile var” dedi. İkinci Ergenekon davasına 2 hafta aradan sonra devam edildi. Tutuksuz sanık Mahir Akkar savunmasında, “Mustafa Balbay ile telefon görüşmemiz yoktur. Bir kez Cumhuriyet gazetesinin santral numarasını aramıştım” diye konuştu. Davanın 157. duruşmasında mahkemenin daveti üzerine uzun süredir duruşmalara katılmayan emekli generaller ve eski rektörler salonda hazır bulundu. Tutuksuz sanıklar Türkiye Gençlik Birliği Kurucu Genel Başkanı Adnan Türkan ve Öncü Gençlik Genel Başkanı Tunç Akkoç’un savunma için çağrılması nedeniyle çok sayıda TGB’li ve İşçi Partili genç izle Balyoz Davası ‘Görev konusu açıklığa kavuşmalı’ İstanbul Haber Servisi “Balyoz Darbe Planı” davasında tutuklu sanık Ahmet Zeki Üçok’un avukatları Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz, “Balyoz davasında görev konusu açıklığa kavuşturulmalı, mahkemenin fiili engellemelerinin önüne geçilmelidir” görüşünü savundu. Avukatlar “Özel yetkili savcılar ve mahkemeler yargı birliğini ciddi anlamda tehdit eder bir hale gelmiştir. Bu mahkemelerin kaldırılması zorunluluk arz etmektedir” dedi. yici sıralarını doldurdu. Ankara’da “Politik ve Ekonomik Haber Ajansı”nı kurarak gazetecilik çalışmaları yaptığını belirten tutuksuz sanık Akkar, ceza hukuk mahkemelerinde adli bilirkişi olarak görev yaptığını anlattı. Dava sanıklarıyla hiçbir ilişkisinin olmadığını ifade eden Akkar, “Mustafa Balbay ile bir kez görüştüğüm iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Balbay ile hayatımının hiçbir noktasında yan yana gelmedik. Telefon görüşmemiz de yoktur. Bir kez Cumhuriye gazetesinin santral numarasını aramıştım” dedi. Akkar, şu ifadeleri kullandı: “Bu yüzden de bu iddianame bir ithamnamedir. Ciddiyetten uzak bir derleme yapılmak suretiyle benimle istihza (alay) etmektedir.” Gizli tanığa itibar edildi. Tutuklu sanıklar Neriman Aydın ve Kemal Aydın’ın TSK’ye sızmak için Kara Harp Okulu öğrencileriyle bağlantı kurarak oluşdukları hücre yapılanmasına üye olduğu iddia edilen tutuksuz Teğmenlerin savunmaları alındı. Şırnak’ta görevli tutuksuz teğmen Noyan Çalıkuşu, “Gizli Tanık Kıskaç’ın ifadelerine itibar edilerek” suçlandığına dikkat çekerek “Sayın savcıların hakkımızdaki asılsız iddiaları araştırmalarını ve iftira atan hakkında gerekeni yapmalarını beklerdim” diye konuştu. Suikast iddiaları 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’a suikast planladıklarının iddia edildiğine dikkat çeken Çalıkuşu, şu açıklamayı yaptı: “Teğmen Mehmet Ali Çelebi ile telefonda Zafer Bayramı törenlerine katılıp katılmayacağını sormam vahim bir eylem hazırlığında olduğumuz şeklinde iddianameye yansımıştır.” Tutuksuz sanık Teğmen Eren Mumcu ise savunmasına üç buçuk yıllık bir aradan sonra devam edebildiğini söyledi. Şair Tevfik Fikret’in “Beşerin böyle delaletleri var? Putunu, kendi yapar, kendi tapar” sözlerine gönderme yapan Mumcu “Bu senaryonun kötülükleri, iftiraları ancak onu hazırlayanların zihinlerinde yer bulabilir” dedi. TGB’den TGB’den ‘Hitabe’li ‘Hitabe’li protesto protesto İkinci Ergenekon davasının dünkü duruşmasını izleyen Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyeleri, Silivri Cezavi yerleşkesi önünde hep bir ağızdan “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi”ni okudu. ‘Neden şimdi söylediler?’ Sanıkların, bozma kararına uyulmasını talep etmeleri üzerine müdahil avukatı Ebru Timtik “Bu dosya, zamanaşımına ve sanıkların tahliyesine hazırlanıyor” dedi. Dava 16 Mart’a ertenledi. Müdahil avukatları, davanın 6 ayda bitirilmemesi durumunda sanıkların tahliye edileceklerine dikkat çekti. Onun da mezarı olacak Ali Yıldız’ın 1997’de öldürülerek toplu mezara gömüldüğü 14 yıl sonra ortaya çıktı. Yıldız’ın ağabeyi ‘Böyle de olsa kardeşime kavuştum’ dedi HİLAL KÖSE ANKARA’DA STRATEJİ TOPLANTISI TGS üyeleri bir araya geliyor İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir, İstanbul ve Ankara şubeleri, yönetimden memnun olmadıkları gerekçesiyle Anadolu Ajansı’nda sendikalı 524 çalışandan 465 imza toplayan üyelerin olağanüstü genel kurul çağrısına destek verdi. İstifa çağrıları üzerine harekete geçen TGS yönetimi, Anadolu Ajansı’nda sendika üyelerine uygulanan “baskı ve tehditlere” karşı strateji geliştirmek üzere bugün Ankara’da üyeleriyle toplanma kararı aldı. TGS, son dönemde yaşanan tüm olayları ele almak ve gazetecilere yönelik artan baskı ve şiddet ortamını değerlendirmeye yönelik olarak bugün Ankara Türkİş Konferans Salonu’nda saat 18.00’de üyeleriyle bir araya gelecek. Tunceli Çemişgezek’te yapılan kazılarda bulunan kemiklere ilişkin Adli Tıp Kurumu’nun DNA incelemesi tamamlandı. Bulunan kemiklerin bir kısmının 1997’de yaşanan çatışmada, 20 yaşındayken öldürülen DHKP üyesi Ali Yıldız’a ve PKK’li Neşirvan Yasinoğlu’na ait olduğu tespit edildi. Ali Yıldız’ın ağabeyi Hüsnü Yıldız, Çemiş gezek’teki toplu mezarın açılması için 66 gün açlık grevi yapmıştı. Ali Yıldız’ın 1 Nisan 1997’de Çemişgezek Aliboğazı çevresinde katledilip toplu mezara gömüldüğü, kaybedilişinin 14 yılında ortaya çıktı. Hukuk mücadelesi Yıldız ailesi, Fırat Haber Ajansı’nda çıkan bir haberden yola çıkarak araştırmaya başladı. 3 Şubat 2010’da Çemişgezek Cum huriyet Savcılığı’na başvurdu. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi talep hakkında takipsizlik kararı verdi. Açlık grevine başlayan Hüsnü Yıldız, Halkın Hukuk Bürosu avukatlarıyla hukuk mücadelesini sürdürürken, Ağustos 2011’de mezarın açılmasına karar verildi. Hüsnü Yıldız, “Aradan uzun süre de geçmiş de olsa, bedel Sevinç ve hüzün... ler ödemek zorunda kalsak da, kardeşime böyle kavuşmuş olsak da sevinç ve üzüntüyü bir arada yaşıyoruz. Annemin ve babamın ziyaret edebileceği bir mezarımız olacak” dedi. Yıldız, kardeşini İstanbul’da toprağa vereceklerini belirtti. Halkın Hukuk Bürosu’ndan yapılan açıklamada da “Ne yazık ki, mezar hakkı için bile ölümü göze almanın zorunlu olduğu bir ülkede yaşıyoruz” denildi. TAHLİYE EDİLENLERDEN 2’Sİ KAYIP İZMİR MÜCADELEYE HAZIRLANIYOR Son bir noktaya değineyim: Dünkü Akşam gazetesinin manşeti “İşte MİT Krizinin Çıkış Noktası: 2014 Kavgası” idi. Acaba benimle mi konuştular da haberim yok diye baktım! Hayır, ben değilim, okuyalım: “Başbakan Erdoğan’ın yakın isimlerinden, araştırma şirketi ANAR’ın Genel Müdürü Dr. İbrahim Uslu’ya göre ifade krizinin arkasında 2014 mücadelesi var. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Ak Parti dahil, siyasetin yeniden dizayn edileceği süreçte söz sahibi olmak isteyenler, bu saldırıları düzenliyor...” Şenay Yıldız’ın röportajını okuyun ve Aralık 13’ünden beri “Üç Koltuk Boşalıyor” diyerek, krizden önce başlayan ve krizle birlikte süren analizlerimi anımsayın. Ne yapsam acaba? İbrahim Bey’e teşekkür mü etmeliyim, analizlerimi doğruladığı için.. Ama benim İbrahim Bey’in teşekkürüne ihtiyacım olmadığını düşünürsek, söyleşi içinde “Bursalı’nın da dediği gibi” türünden bir cümle aramak en iyisi... O da yok.. O zaman, İbrahim Bey doktora yapmış bir akademisyen. Kendisini intihalle (fikir hırsızlığı) suçlayabilirim. Şaka şaka.. Bunlar Türkiye için vakayı adiyedendir... Şöyle diyeceğim: Sayın Uslu yaptığınız tahlillere katılıyorum... Sizi ilk yazımda “cite” edeceğim... Uslu’nun analizleri doğrudur! Hizbullahçılar firarda ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ceza Muhakemeleri Yasası’nda (CMY) tutukluluk süresinin 10 yıl olmasına ilişkin düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle tahliye edilen, sonra haklarında kırmızı bültenle yakalama kararı çıkarılan Hizbullah terör örgütüne üye 17 kişiden ikisi olayın üzerinden 13 ay geçmesine karşın hâlâ yakalanamadı. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in soru önergesine verdiği yanıtta, Hizbullah üyelerinin takip edilmediğini ortaya koydu. Şahin, Hizbullah üyelerinin tahliyesi sırasında Diyarbakır Cezaevi önünde yapılan gösterilerin yasa kapsamında takip edildiğini belirtti. NATO üssüne veto HAKAN DİRİK Tutuklu vekillere maaş gündemde ? ANKARA (AA) Tutuklu 8 milletvekilinin, tüm özlük haklarından yararlandırılması, ödenek ve yolluklarının verilmesi, tutukluluklarının mazeret sayılması önerileri, yarınki TBMM Başkanlık Divanı toplantısında üyelerin onayına sunulacak. Başkanlık Divanı’na gönderilen yazıda, 8 milletvekilinin ant içmedikleri için özlük haklarından yararlanamadığı belirtildi. Yazıda, Sayıştay’dan “Tutuklu vekillerin Meclis’e devamsızlık hali, kendi iradesi dışında gerçekleşmek te ve hukuki bir engelden kaynaklanmaktadır”şeklinde görüş bildirildiği belirtildi. ‘Yüzümüzü ağartıyor, yanındayız’ TGS üyelerine yönelik baskılar üzerine Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) Dönem Başkanı Orhan Birgit ise yaptığı açıklamada, “Siyasal iktidara biat ve itaat etmeyen gazetecilerin darbe dönemlerini dahi aratan ağır itham ve baskılar ile diz çöktürülmeye çalışıldığı bugünlerde TGS, bu zulümlere boyun eğmeyen, dik ve haysiyetli duruşuyla, gazetecilik mesleğinin yüzünü ağartmaktadır. TGS yönetiminin yanında olacağız” dedi. İZMİR NATO Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın İzmir’de konuşlandırılmak istenmesine karşı kentteki dinamikler harekete geçiyor. Eski İzmir Barosu Başkanı Noyan Özkan, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İl Genel Meclisi’ne başvurarak konunun tek gündemle gerçekleştirilecek olağanüstü toplantıda ele alınmasını istedi. Özkan, “İzmir kenti, NATO Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nı reddederek barış, demokrasi ve uluslararası adalet için tüm ülkeye ve dünyaya örnek olmalıdır” dedi. Tasarım, Lizbon’daki zirvede ele alınmıştı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle