23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 KASIM 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 Bedeviler Artık... İlhan Abi ve dil yarası! Tarih de, talih de tekerrür etmekten yorulmadı. Miyase İlknur’un “İlhan Abi” kitabı Cumhuriyet gazetesi ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinden ve talihinden mükerrer bir dizi ibretlik kesitlerle dolu. Miyase, İlhan Abi’nin dostu ve sırdaşı olmanın sorumluluğu ve gazeteciliğinin titizliği ile bir tür begesel portre yaratmış. Filme çekilse, dizi yapılsa 32 dişe keman çaldıracak ibretlik olayları belgelemiş. Yarın 10 Kasım.. Cumhuriyet’te 40 yılı aşkın süre Pencere’sinde 10 Kasım’ları yazan İlhan Abi’nin en tarihi yazısı 11 Kasım 1980’deki yazısı.. O yazısı yüzünden Sıkıyönetim Komutanlığı hem Cumhuriyet’i kapattı. Hem de İlhan Abi’yi mahkemeye verdi. Suçu mu? “Atatürk’e dil uzatmak!” 30 yıl sonra evi basılacak ve tutuklanacak İlhan Abi’ye son olarak isnat edilen suç ise iddianamesinde özetlenmişti: “Atatürk’e dil uzatmamak!” Barack Obama’nın kazandığı zafer sayesinde, o kadar da “bahtsız” değil! Seçimle birlikte gerçekleşen referandum sayesinde ABD’de şimdilik bazı bedeviler, 2 eyalette daha şanslı hale geldiler/ getirildiler! “Marihuana” ile birlikte “eşcinsel evlilik” de yasal hale getirildi. Böylece erkek erkeğe veya kadın kadına evliliğin yasal olduğu eyalet sayısı 7’ye yükseldi. Birkaç seçim sonra “mecburi hale getirilmezse” şaşırmak gerekecek!! Başkanlık sistemi ile birlikte eyalet düzeni yanlısı olan AKP iktidarının, bu konuda da bir hazırlık yapması “stratejik ortaklık” ve “Stratejik Derinlik” gereğidir. Bu arada... Sayın Başbakan ile Sayın CHP liderinin “bahtsız bedevi” konusundaki görüşlerini bir daha gözden geçirmeleri gerekiyor. Adı geçen bedevi erkekse ve örneğin Arizona çöllerinde yaşıyorsa, karşılaştığı kutup ayısı da dişi değil ise “bahtsız” değil aksine çok şanslı hale gelmiş olur. Yani siyasette genelleme yapmak çok tehlikelidir. Çölde kutup ayısı ile karşılaşmak ile kutuplarda bedeviye rastlamak fazla bir haber değeri taşımıyor. Ona değer kazandıran Amerika’daki seçimlerden sonra.. Tarafların cinsel eğilimleri artık! Bahtsız bedevi nerede ne zaman kime karşı? Benzetmek gibi olmasın. Lütfen bahtsızlık sayılmasın.. Aralarında çok sayıda benzerlik ve çok ortak yan var. İkisi de genel başkan ikisi de üç dönemdir milletvekili. İkisi de İstanbul’da oturuyor. İkisinin de haklı olarak tek önceliği manşet olmak. Yaşadığımız çağda manşet olmadan zihinlere yerleşmek zor. Bunları geçelim. Geçemeyeceğimiz bir husus var. İkisi de evli barklı ve ikisi de kız babası. Allah bağışlasın. Ben de kız babasıyım ve ikisi de beni bağışlasın. Onların kızları daha büyük. Baba olarak, onlar daha bilgili ve daha usta. Ben daha kalfalık dönemindeyim. Benim kızım lise öğrencisi. 16’sına yeni girdi. Sokak dilini pek bilmiyor. Lider demeçlerini ise arada bir benim yüzümden izliyor. Önceki gün TV’de haber izlerken gelip dizimin dibine oturdu. Bebekliğinden beri çizgi filmlere, pandalara, GÖRÜŞ ERCAN YEŞİLYURT Lütfen acemilere yardım! TV’de CHP lideri ile an ğ o rd E ca lmayın Verecek şey o n niçin köşe bucak kaçıyor? t le ta ak m ış tart ışma ise ceha alışverişi, tart i ilg b a m ış rt i? Ta u için m alışverişi olduğ kutup ayılarına bayıldığı için gündelik dilde pek rastlanmayan sözcüklerin anlamına takıldığı için tedbir almak istedim: “Lütfen bana bir sade kahve yapar mısın?” Niyetim, “Bedevi niye bahtsız?” sorusuna maruz kalmamaktı. Çok şükür o akşamı atlattım. Gazeteleri de yok ettim. Ama dün okuldan dönünce sordu: Baba sizin Genel Başkan neden, Başbakan’a “Kutup ayılarına dikkat etsin?” demiş, biliyor musun? Soruyu boğuntuya getirmek için en iyisi, hır çıkartmaktı: Kes yav! Sen bana sormadan neden benim şemsiyemi alıp gittin? Böyle bir çıkışı ve ses tonunu hiç beklemiyordu. “Ben.. Nasıl.. Neden bağırıyorsun!” diyerek odasına koştu. Kapıyı yüzüme kapattı. ??? Bu ülkede her yıl 1 milyona yakın kız bebek doğuyor ve her yıl aynı sayıda erkek de “kız babası” oluyor. Kalfalığı geçelim. “Acemi kız babası” stoku milyonları aşıyor: İki “Usta Kız Babası” liderimiz lütfen bizlere yardım etsin. “Bahtsız bedevi, çölde kutup ayısı ile karşılaşınca ne olmuş?” sorusuna ne yanıt veriyorlar? Helalleşmek İçin Amerika’nın keşfinden sonra, yerlilerin yani Kızılderililerin topraklarına satın alma yoluyla el koyan beyaz adama, Kızılderili reisinin 1853’te yazdığı bir mektup var. Reis, zamanın cumhurbaşkanına, “Tamam gücünüz var, parayla ya da silahla bu toprakları zorla alabilirsiniz, gökyüzünü nasıl satın alabilirsiniz? Ya toprakların sıcaklığını? Havanın taze kokusunu, suyun pırıltısına sahip olmayan biri onu nasıl satabilir?” diye yazar. Mektup bu içerikte, sahip olunamayacak ve sahiplenip satılamayacak değerler üzerinden devam ediyor. Alıntının amacı da bu ülkede yaşayan herkesin sahiplenemeyeceği, paylaşamayacağı varlıkların olduğu, bunun eşit olarak hepimizin olduğunu vurgulamak içindir. Ülke yönetilemez durumda, şimdi değil uzun yıllardır durum böyle. Bugüne kadar ülkeyi yönetenler çok kötü hatalar, hatta bazıları fahiş hatalar yaptılar. Tamam da geçmişten ders alıp yeniden başlamak gerektiğini kabullenmemiz lazım. Onun için başlık “helalleşmek için” oldu. Bugüne kadar kimler yanlış yaptıysa hiçbir komplekse kapılmadan kabullenmeli ve samimi olarak özür dilemelidir. Bu yanlışların bilerek yapıldığını varsaymadan. Dünya ve ülke şartları gereği yapıldığı kabullenilmeli. Önceliği solcular başlatmalıdır. Yapılan yanlışların nereden kaynaklandığını, nasıl yanıldıklarını açıklıkla söylemelidirler. Sonra komünizmi önlemek üzere kurgulanmış oldukları için bütün mücadelelerini sola karşı veren askerler yapmalıdır. Örnek olsun diye herkesin kabul edeceği iki isim de verebilirim. İki eski komutan olan Kıvrıkoğlu ve Karadayı çıkıp sola yanlış yapıldığını söyleyebilirler. Bu iki ismi kimse tartışamaz. Günümüzde ise askerden çok sopa yedikleri için AKP’nin demokrasi getireceğine hatta AB kriterlerini kabul ederek birliğe üye olabilmek için çaba sarf edeceklerini sanan eski solcular yapmalıdır. Devam edelim, başta Demirel olmak üzere eski siyasiler yanlışlarını kabul edip özür dilemelidir. 12 Eylül’ü destekleyen tüm kurumlar, bugün çırpınan TÜSİAD yapmalıdır, Kenan Evren’e destek veren üniversiteler, Türkİş samimi açıklamalarıyla özür dilemelidir. Herkes Kızılderili reisinin, “bu gökyüzü, bu hava, bu sular hepimizin” sözünü düşünerek yapmalıdır. Geçmişteki siyasi iklimin havasına kapılıp katliam yapanlar bile bugünlerde keşke yapmasaydım diye laflar ediyorlar. Hemen herkes, bir şeylere yeniden başlanılmasını istiyor. Hayat bazılarını öğütüyor, birilerini de eğitiyor. Bu eğitilenler ortak zeminlerde birlikte olabilmenin yollarını bulabilmelidirler. Bir de bu ülkeye karşı yapılmış fahiş hatalar var, işte orada helalleşme olmaz, olamaz. Kenan Evren özür dilese ne olur ki? Bu katilin, ölüden özür dilemesi gibi olur. Tamir edilemez bir durumdur. Bunu kurumlar yaparsa biz şartlar gereği yanlış yaptık derlerse kabullenilebilir. Özel hayatta da böyledir, fahiş hatalar affedilemez, bazı şeyler af kapsamına girmez. Siyasette olduğu gibi ihanet affedilemez ve helalleşilemez. Kabadayılık dünyasında da ihanet asla affedilemez. İddiası olan herkes katılmalıdır bu iklimim yaratılmasına. Beraber yaşıyoruz, çaremiz yoktur, yüz yüze bakıyoruz diyebilmelidir herkes. Konuşma zemini hiçbir zaman kaybolmamalıdır ki... Zenginleştiği ve maaş ve rütbe aldığı için “ülkesini sevenler” kapsam dışıdır, hainlerle beraber. Kabullenmekten başka çaremiz yoktur, ülke hepimizin. Kimse görüntüye bakıp umutsuzluğa kapılmasın, bu ülkede nitelikli, yurtsever insan malzemesi fazlasıyla mevcuttur. Yeter ki şartlar oluşabilsin. Hangi Cumhuriyet? MERİÇ VELİDEDEOĞLU Sanırım hepimiz anımsarız “Cumhuriyet”in “numara”landırma dönemini. “1990”ın başlarında iyice ortalara dökülüp saçılan kimileri için “Atatürk Cumhuriyeti” süresini doldurmuştur; çünkü onlara göre “1923 Atatürk Devrimi” bir “zorbalık”tır, dolaysiyle bu “Devrim”in ürünü olan “Atatürk Cumhuriyeti”, “meşru”luğunu yitirmiştir, artık sıra “İkinci Cumhuriyet”tedir. “2000”e gelince de, bu kez “Atatürk Cumhuriyeti”nin “Ilımlı İslam Cumhuriyeti” olarak adlandırılması söz konusudur, stratejik ortağımız ve “içten” dostumuz(!) “ABD”nin isteğiyle. Üstelik bu can dost, Cumhuriyetimize verdiği bu yeni adı kuşkusuz içeriği desahiplenecek “parti”yi kurdurup “iktidar”a da taşıyacaktır. Bilindiği gibi “2002”de “AKP” iktidardadır; “gerçek” gündeminde de “Atatürk Cumhuriyeti”ni yıkıp, “Ilımlı İslam Cumhuriyeti” olarak “YENİDEN” kurmak vardır. Kuşkusuz “AKP”, “10 yıllık” iktidarı süresinde bu doğrultuda kimi adımlar atıp epey yol almıştır; bunlara bir bir değinmek ayrı bir yazı konusudur; ancak şu kadarını söyleyebiliriz; “Atatürk Cumhuriyeti”nin temel direklerinden olan “laiklik” ilkesi artık “din özgürlüğü” olarak ele alınmaktadır; “Eğitim Birliği”ne (Tevhidi Tedrisat) son verilmiştir; “Ulusal Ant” (Misakı Milli) sınırlarının “yerel özerklik” ile değiştirilmesinin yolu açılmaktadır; çağdaş demokrasinin, devletin olmazsa olmaz kuralı “Güçler Ayrımı”nın, en önemli bir ayağı olan “yargı”; iktidarın, “AKP’nin yargısı” durumuna getirilmiştir. Ve R. T. Erdoğan bu yapılanmayı, “anayasalaştırmak” için “Yeni Anayasa”, “Yeni Cumhuriyet” diyerek yol alırken “Atatürk Cumhuriyeti”nin de “Eski Cumhuriyet” adlandırmasıyla güncelliğini yitirdiğini vurgulamaya çabalıyordu hem de “Atatürk Cumhuriyeti”nin “89. Yılı”nı yasaklamasına karşın halkın, gençliğin büyük bir coşkuyla görkemli bir biçimde kutladığı sırada. “Atatürk Cumhuriyeti” eskidi mi? Kurduğu “Cumhuriyet” için: “İlelebed payidar olacaktır!” diyen Atatürk, yoksa yanıldı mı? Kuşkusuz hayır! Gereken yanıt “Kurtul Altuğ”dan anında geldi: “Cumhuriyet hiç eskimedi. Onu eskitmek, onu yok etmek (...) kimin haddine?” diyerek (2.11.Aydınlık) Bu “soru”, “Cumhuriyet”i baştan, “yeniden” kurmak isteyenlere de ulaşmış mıdır acaba? Peki, Atatürk’ün gençlere verdiği “Cumhuriyeti ilelebed” (sonsuza dek), “muhafaza ve müdafaa” etmek (koruma ve savunma) “görevi” bitti mi? Sonlandı mı? Çünkü “Cumhuriyet”in artık, “savunma” döneminin “bittiği”, “mücadele” döneminin başladığı dile getiriliyor; Cumhuriyet’in “muhafaza ve müdafaa”sı yerine yeni bir “devrim” konusu da içinde olmak üzeretam bir “devrimci mücadele” ile “Cumhuriyet”in “yeniden kurulması”ndan söz ediliyor. Kuşkusuz yine de, bütün bu “mücadele” bu “savaşım” çağrılarının amacının, hedefinin, “Cumhuriyet”imizi, “1923 Atatürk Devrimi”nin ilkeleri doğrultusunda “Atatürk Cumhuriyeti” olarak belirlenen “kimliği”ne “yeniden” kavuşturmak ve yine “gençliğin birinci görevi”nin bu “Atatürk Cumhuriyeti”ni “sonsuza dek korumak ve savunmak” olduğunu düşünmekten insan kendini alamıyor. Çünkü bilindiği gibi, Atatürk’ün “Gençliğe Sesleniş”inde onlara yüklediği “görev” budur. Bu “görev”i Atatürk; yaşamakta olduğumuz “bu günleri” görerek “Bursa Nutku” ile perçinlemiş; “1923 Devrimi”nin ve onun ürünü olan “Cumhuriyet”in “gereğine, doğruluğuna herkesten çok” gençliğin “inandığını, benimsediğini” belirtmiştir. İşte bu “Devrim”i, bu “Cumhuriyet”i bu “yönetim biçimi”ni “güçsüz düşürecek” her türlü “kıpırtı”ya karşı gençliğin “mücadelesi”ni istemiştir Atatürk, “Bursa Nutku”nda; hem de “ne pahasına olursa olsun!” görüşüyle... “Atatürk Cumhuriyeti”nin kuruluşunun “89.” yılında; “29 Ekim” günü “Ulus”a sığmayan, “sel” gibi “Anıtkabir”e akan yüz binleri birleştiren de “1923 Atatürk Devrimi” ve onun ürünü olan “Atatürk Cumhuriyeti”nde buluşmaktır. Yarın, “10 Kasım”da da öyle olacak! Halk, gençleriyle birlikte, yine yüz binler olarak dalga dalga Anıtkabir’e çıkacak. Onun “Devrim”ine ve “Cumhuriyet”ine bağlılığını bir kez daha bildirecektir. Yazıyı noktalamadan önce kısa da olsa belirtmek gerekir ki, “1923 Atatürk Devrimi” çağın “gelişmeleri”ne, “isterleri”ne “açık” bir “devrim”dir. Böyle olduğunu “27 Mayıs Devrimi” ve ürünü olan “1961 Anayasası” ortaya koymuştur. Çünkü bu “Devrim”, “1923 Atatürk Devrimi”nin “sosyal” yönünü; başta “grev hakkı” olmak üzere “emek” ve “emekçi”nin değerini, haklarını çağın gereklerine göre düzenleyerek tamamlamış; gelişen “demokrasi” koşullarını, “hukuk devleti” ilkelerini getirerek de çağına uygunluğunu sağlamıştı. “27 Mayıs Devrimi” ve “Bu elbise bize bol geldi!” diyerek engellenişi “gençliğe” anlatılmalıdır, diyorum. Ne dersiniz? Faks: 0216 355 31 78 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Güney Amerika’nın tatlı su 1 larında yaşayan 2 çok yırtıcı bir 3 balık. 2/ Vücuttaki AIDS virü 4 sünü saptamak 5 ta kullanılan 6 test... “ kapı 7 lı bir handa / Gidiyorum gün 8 düz gece” (Âşık 9 Veysel). 3/ İnsandaki 1 2 3 4 5 6 7 8 9 etkisi açısından tanım1 K A T A F O R A lanan ışınım dozu biriK mi... Beceriksiz, güç 2 A L İ B A B A E F A L süz, görgüsüz kimse. 4/ 3 R İ Z E S Ü L İ N E Özen... Bir etkinliğin 4 A Z R İ T A geçici olarak durdurul 5 K E F A S E S N O duğu süre. 5/ Antal 6 U ya’nın bir ilçesi... Uta 7 R U L O K R E P E T A nılacak şey, ayıp. 6/ Ni 8 A C E M İ 9 A Z A M E T L şan... Sevgi bağlılığı. 7/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... “Melâli anlamayan nesle değiliz” (Ahmet Haşim). 8/ Bir yerde oturma... Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı. 9/ Közlenmiş patlıcan, kıyma ve yoğurtla yapılan bir meze. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dış yüzey ya da kenar, çevre. 2/ Mesaj... Kimi Türk lehçelerinde “ağa” yerine kullanılan sözcük. 3/ İtalya’da bir kent... Bir renk. 4/ Azerbaycan’ın plaka imi... Kurallara uygun olan. 5/ Kısa saplı odun baltası... Sevinçli, neşeli. 6/ Alan Parker tarafından filme de aktarılan ünlü bir müzikal. 7/ Verdi’nin tanınmış bir operası... Hayvanlara vurulan damga. 8/ Uzun boyunlu ve kulpsuz küçük rakı sürahisi. 9/ Marmaris ilçesindeki Cennet Adası’nda, MÖ on bin yılına tarihlenen arkeolojik mağara... Halk dilinde ayrana verilen ad.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle