19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 KASIM 2012 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ancak daha tehlikeli bir çatışma ve ayrıştırma sürecine sokulmak istenmekte olabilir. Bu coğrafya nasıl ki jeoloji ve jeolojik tarihçe açısından dünyamızın en karmaşık ve problemler yumağına sahip bir bölgesi ise sosyolojik, etnik yapı, inanç farklılıkları ve gelir dengesi uçurumları, yönetim farklılıkları, cehalet ve bilgisizlik açısından da dünyamızın en sorunlu, en problemli ve karmaşık bölgesidir. Bu bölgedeki en küçük bir kıvılcım ve karışıklık, yangının ülkemize de sıçramasına neden olabilir. Nereye ve hangi tarafa doğru yayılacağı ve nasıl duracağı belli olmaz. Sonuçta, olan bölge ülkelerine ve halklarına olur. Her zaman emperyalist planlar tutmayabilir. Aynı 89 yıl önce tutmadığı gibi… ancak yeni yüzyıl sömürgecileri bundan vazgeçmez, Siz günü kurtarmaya bakarken ve gelecek yılın plan ve programını dahi yapamazken onlar, 89 yıl sonrasının yeni planlarını, gelecek 50 yıllık dönem için farklı ve yeni sürümlerle hazırlamış ve uygulamaya koymuşlardır bile… Bu planların uygulanamaması ve tersyüz edilmesi, aynen 89 yıl önce Anadolu’da yaşandığı gibi dirayetli, kararlı, bağımsız bir önder ve her türlü yokluğa, yoksulluğa rağmen bağımsızlığa inanmış, birbirleri ile kenetlenmiş, inançlı halk kitlelerinin olup olmamasına doğrudan bağlıdır. Eğer bu yoksa kullanılırsınız, çözülürsünüz, parçalanırsınız ve yeni yüzyıl sömürge planları başarıya ulaşır. Komşularımızla sıfır sorun hayaldir Şu da unutulmamalıdır ki, yeryüzünde gerek gizli örgütlerin ve gerekse tüm ülkelerin istihbarat örgütlerinin ve ajanlarının en fazla cirit attığı bir coğrafyada yaşamaktayız. Defalarca ve bizzat Anadolu coğrafyasında kaşınmaya çalışılan ve başarılamayan Soğuk Savaş döneminin siyasal ve günümüzün mezhepsel, etnik ayrıştırma ve çatışma durumu, komşu bir ülkede sahneye konularak ve ülkemiz de bu işin içine çekilerek, bir kez daha ancak, daha tehlikeli bir çatışma ve ayrıştırma sürecine sokulmak istenmekte olabilir. Prof.Dr. Cemal TUNOĞLU Hacettepe Üniversitesi larınız gibi pek çok faktör, soomşular arasındaki runsuz olmasını istediğiniz ilişiyi ilişki ve münasekileri engeller ya da geliştirir. bet karşılıklılık ilkeSon derece müreffeh bir yaşam sine sıkı sıkıya bağlı içindeki Avrupa ülkelerinin her dır. Bu durum, kapı komşunuz, biri bile birbirleri ile sıfır probapartman komşunuz ve mahallemli değildir. Bir ada ülkesi le komşunuz ile olan ilişkinizolan İngiltere’nin dahi Kıta Avde de böyledir. Siz ne ve nasıl rupası ve oradaki yakın ülkeler karar alırsanız alın karşı taraf ile problemleri vardır. ABD ile bu duruma istekli ve hazır deKanada bile sıfır problemli değilse, gizli ve açık düşmanca ta ğildir. vırlar içindeyse, ne yaparsanız uygusal ilişkilere yapın tek taraflı olarak dostluk, yer yok barış tesis edemezsiniz. Bana taş atana ben ekmek atarım diÜlke yöneticilerinin birbirleyemezsiniz. Bunu yaparsanız, ri ile olan dostluk, arkadaşlık, bunun adı kişisel olarak da, dev kardeşlik ve buna benzer kişisel letler boyutunda da aynıdır… yakınlık tanımlamaları ve sosÜlkenizin menfaatı, bekası geyal iletişimleriyse ülke halklareği olarak bazı koşullarda hiç rına/tabana ve çevreye yönelik yoktan yere, stratejik nedenlerle bir gösteriden ve kısa vadeli bir bir başka ülke ile ya da komşuşovdan, ilişkiden öteye gitmez. nuz ile suni problem yaratmak Avrupalı, Batılı liderler birbirdurumunda bile kalabilirsiniz. lerine bu sıfatlarla hitap etmezBunun örnekleri çoktur… ler. Stratejik ortak derler. Paydaş derler. Kişisel kardeşlik, n az problem’ hedostluk nitelemeleri daha ziyadef olmalı de şark ve Ortadoğu ülke liderUluslararası ilişkilerde komşulerine aittir. Ülkeler arasındalar ya da ülkeler arasında sıfır ki ilişkiler kısa insan hayatında, problem diye bir kavram olmaz, seyahat esnasında rastladığınız olamaz çünkü temel olan ülke bir kişi ile veya askerlik sırasınmenfaatları, uluslararası müda, öğrenim sırasında ya da sünasebetler, stratejik ortaklıklareli, birkaç yıllık görevleriniz rınız, güvenlik ortaklıklarınız, esnasındaki, sürekli olmayan ekonomik ortaklıklarınız, inanç dostluk, ahbaplık ilişkileri kadar paydaşlığınız ve etnik bağlılıkkısadır. Unutulmamalıdır ki, çok yakın geçmişte, Libya lideri şaaşalı bir şekilde Fransa ve İtalya’da ağırlandıktan ve hatta saray bahçesinde bedevi çadır kurduktan birkaç ay sonra aynı ülkenin uçakları tarafından üzerine bomba yağdırılmıştır. Ülke olarak baktığımızda dış ilişkilerimiz bile bu yazının yazarı olan kişinin olayları takip edebildiği son 40 yıl boyunca ne kadar değişken, dalgalı ve ciddi sorunlar yaşadığımızı ortaya koymaktadır. Son yıllarda bile örneğin Suriye ile her iki ülke yöneticilerinin el ele, diz dize olduğu dönemden çıkarak birden savaş çığlıklarının atıldığı bir döneme bir anda giriver Sizin kırmızı çizgileriniz uluslararası güçlerin ve baş aktörlerin ellerindedir. O çizgiler onlar isterse yerinde durur, istemezlerse buharlaşır. Ülke olarak son 10 yılda bunları yaşamadık mı? Tüm bunları daha da artırmak ve detaylandırmak mümkündür. Ancak bilinmelidir ki hiçbir şey bir ülkenin ulusal menfaatlarının önüne ve üstüne geçemez, geçmemelidir. Uluslararası baş aktörlerin en az 50 yıllık dönemler halinde planladıkları uluslararası stratejilerde hedef ülkeler ile bu planların uygulanmasında yardımcı olan ara ülkeler vardır. Ara ülkelerin bir kısmıysa şimdilik ara ülke ancak geleceğin hedef ülkesi olabilir. Hedef ülkelerde çıkan yangın ve kargaşanın boyutları çok farklı olabilir ve birdenbire sizin ülkenizi de sarabilir. (...) Davası... Sadece üç nokta (...) ile koca siyasi iktidara karşı suç işlemiş yeryüzünün tek gazete yazarıyım bir bakıma... Şu yukarıdaki de suç oldu ya... Noktaları üst üste koyun siz... Aman ha... H Hakkımda açılan ilk soruşturmada askeri yönetim vardı... Araştırma, anket, yoklama gibi işleri yasaklamışlardı... Polisler geldiler gazeteye, etrafı arayıp sordular: “Anket mi yaptınız?..” Boynumu büktüm: “Hayır” dedim... Orada köşede karton anket kutularını gördüler: “Bunlar ne?..” “Yapacaktık ama yapmadık...” Suçun vasfını açıkladılar o zaman: “Anket yapmaya teşebbüs...” H Demokrasiye geçildi... “Dingil” yazısından sonra “Bana diyor” diye dava açan AKP Genel Başkan Yardımcısı’nın ardından... Başbakan’ın çağrısı ile La Fontaine ile benim hakkımda suç duyurusu yapılmasından sonra... Bu üç nokta geldi... Başbakan Erdoğan’ın avukatları Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açtılar... “Davalı başlığın sonuna üç nokta (...) koymak sureti ile çeşitli anlamları çağrıştıracak bir amaç taşıdığı açık olduğu gibi...” diyorlar... H Yazının tümünde Başbakan’ın adı geçmiyor... Daha Başbakan ortada yokken yıllardır cümle sonlarında kullandığım ve içinde ne olduğu belli olmayan üç noktanın, kim olduğu belli olmayan bir kişiye söylenmiş olup olmadığına mahkeme karar verecek... Demokrasi ve basın özgürlüğü ne de olsa... H Valla ben de şöyle diyeyim: (...) (...) (...) (...) Haklı olarak (...) diye soracaksınız... H O zaman da görüşüm şöyle ki: (...) (...) (...) (...) H Böyle soytarıca demokrasi varsa: (...) (...) (...) Olur... H Olmadı (...) derim ben de... (...) duymasın yani... K üney komşudaki yangın Nitekim şu an devam eden güney komşudaki yangın ve kargaşaya son derece dikkat edilmelidir. Bir anda ellilialtmışlı yıllarda çizilmiş olan ve 2000’li yılların başında sıkça gündeme gelen ve ülkemizi de içine alan bir Ortadoğu ülkeler haritası birdenbire şekillenebilir ve gerçekleşebilir. Bu durumun ilk temelleri Irak’ta 2000’li yılların başında atılmıştır. İkinci birleştirici temellerin ilk ipuçları diğer güney komşumuzda şekillenmeye başlamıştır. Şu da unutulmamalıdır ki, yeryüzünde gerek gizli örgütlerin ve gerekse tüm ülkelerin istihbarat örgütlerinin ve ajanlarının en fazla cirit attığı bir coğrafyada yaşamaktayız. Defalarca ve bizzat Anadolu coğrafyasında kaşınmaya çalışılan ve başarılamayan Soğuk Savaş döneminin siyasal ve günümüzün mezhepsel, etnik ayrıştırma ve çatışma durumu, komşu bir ülkede sahneye konularak ve ülkemizde bu işin içine çekilerek bir kez daha G D ‘E Ağır havalar... Nusret ERTÜRK Demirtaş Ceyhun, Aziz Nesin’e sorar: “Bir insan, Ceza Yasası’ndaki bütün maddeleri çiğnerse ne olur?” Ünlü mizahçı şu yanıtı verir: “Ne olacak, cumhurbaşkanı olur!” 1980’li yıllardı. Anayasayı koruyacağına ant içen devlet büyüğümüz, “Anayasa bir defa delinse bir şey olmaz!” buyurmuştu. Aziz Nesin’e, aynı soru bugün sorulsaydı ne yanıt alınırdı? Çiğnenmeyen anayasa, yasa mı kaldı? Laiklik paspas yapıldı, çöpe atıldı. Öğretim Birliği’ni ara ki bulasın. Özel hayatın gizliliği, dokunulmazlığı? Çürümeyen bir kurum gösterilemez. Hepsinden acı olanı, bu ülkeyi kuran Atatürk’ün ilkeleri siliniyor. Soluk alınamıyor artık. Ortalıkta ağır bir hava. ‘Sis’, Tevfik Fikret’in ünlü şiirinin adıdır. İkinci Abdülhamit’in otuz üç yıl süren zorba yönetiminin simgesidir. Günümüzde bile o şiir acı ile anılıyor. Ağır havanın izleri, kolay kolay silinmiyor. Azıcık insan niteliği kazanmış birisi ne ister? Kötülüklerden uzaklaşmak. Güzellikleri paylaşmak… Bir başkası, kendi kaba görüşünü dayatıyor. Onursal Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Ankara’da bir panel yönetiyordu. Büyük salonun içi dışı dolu. Kanadoğlu, salona soru yor: “2012 Cumhuriyet Bayramı’nda gaz yemeyen el kaldırsın.” Salon sessizliğe gömülüyor. Tek el kalkmıyor. Aradan on gün geçmişti. Gaz kokusu üzerimizden silinmemişti. Göz yaşartıcı, sinir bozucu, ağır bir hava… Cüneyt Ünal adlı bir gazeteci, üç aydır Suriye’de tutukluydu. Milletvekilleri, gittiler gazeteciyi aldı geldiler. Bundan güzeli var mı? Öyle olmadı. Sevinmeyenler de görüldü. Peki, bizim onlarca gazetecimiz, sanatçımız, bilim insanımız yıllarca içerde. Onları kim kurtaracak?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle