23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 KASIM 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER TARİHTE BUGÜN İstanbul S Edirne S Kocaeli S Çanakkale B İzmir B Manisa S Denizli B Zonguldak PB Sinop PB Samsun PB Trabzon B Giresun PB Ankara S 15 14 16 14 17 17 16 15 14 17 14 14 12 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S B B B PB PB PB PB PB PB PB 10 10 8 21 20 21 16 16 14 15 6 8 6 Oslo K Helsinki B Stockholm Y Londra Y AmsterdamPB Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih B Berlin Y Budapeşte B Madrid Y Viyana B 2 15 6 9 8 10 9 10 8 8 8 13 8 Belgrad Y 14 Sofya B 11 Roma Y 19 Atina B 18 Zürih B 11 Moskova B 0 Aşkabat B 14 Taşkent B 11 Baku PB 12 Bişkek B 5 Tiflis Y 12 Kahire B 22 Şam B 17 13 MÜMTAZ ARIKAN 27 Kasım GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK RedHack davasında aylarca cezaevinde kalan gençler tahliye edildi ? Baştarafı 1. Sayfada Ne kadar yol, köprü, havaalanı yaptığını durmadan anlatır ama sıra gerçek demokrasiye, söz ve düşünce, yazın ve medya özgürlüğüne geldi mi yan çizme rekortmeni mübarek! Batı’nın her alanda önemli, söz sahibi, etkili kurumları, gerçek demokrasi söylemiyle öne çıkan RTE’nin, kılık kıyafetten yaşam koşullarına dek Türkiye’yi her vesileyle Doğu’nun geri kalmış toplumlarına benzetmeye çalıştığını artık gördü. Batılı devlet adamları, siyaset uğruna zorunlu olarak Atatürk’ün her alanda çağdaşlığı öngören dünyasını geride bırakmayı içeren zorba yönetimine sessiz kalıyor. Fakat dünya medyası artık RTE’nin Atatürk’ten uzaklaşmayı amaçlayan, Batı’dan kopma çabalarını günübirlik açıklıyor. Güya Batı’ya çevirdiği yüzünü saklayan devir sona erdi. Asıl amaçlarını gizleyen takıyye maskesi düştü. Batıda gerçek yüzünü gördü! ??? Kendini Osmanlı’nın vârisi sanıyor. Bir yandan Osmanlı’ya hayran, öte yandan Türk askerini Suudi Arabistan çöllerinde kalleşçe, alçakça arkadan vuran İngiliz uşağı bir bedevinin torunları başının tacı. Bu ikiyüzlülüğü, tarihi gerçeği defalarca vurursun yüzüne. Umursamaz! Türk yok, Türk değil. Osmanlı var. “Ecdadının” atla gittiği her yere uçak koltuğunda gitmekle övünüyor. Lakin, örneğin Gazze’de kucaklayanlarla Arap dünyasındaki gelip geçici övgü dışında elde ne var? Sıfır kere sıfır, sıfır! Bugünlere bakarak ne günlere kaldık demeyin. Biliriz, bilirsiniz; Araplar Türkleri sevmez. Ama Türk’üm diyemeyen, Arap hayranı bir Başbakan var tepemizde. ??? Bir TV dizisinde aylardır izlenen “Muhteşem Süleyman” RTE’nin hedef tahtasında. Dizideki gibi bir Sultan Süleyman yokmuş. RTE’nin hani şu, “Bizim böyle ecdadımız yok” dediği; 1495’te doğan, 25 yaşında 1520’de tahta geçen, 1566’da 71 yaşında Hürrem’i entrikalarıyla baş başa bırakarak seferde beyin kanamasından ölen Muhteşem Süleyman var ya... ...işte bu Sultan Süleyman; sevdasına kul kurban olduğu Osmanlı tarihinin en muhteris kadını Hürrem’in, sadrazam Rüstem Paşa ile ortaklaşa düzenledikleri muhteşem oyunlarına gelerek; ordunun, âlimlerin ve halkın ölümünden sonra tahta geçmesini beklediği oğlu şehzade Mustafa’yı dilsiz cellatlara boğduran Muhteşem Süleyman! Oğul katili bir sultan! 46 yıllık ömrünün 30 yılının at sırtında geçtiğini söylediği Süleyman’ın 16 yılı haremlik! TV dizisi de bu dönemi, 16 yıl saray entrikalarını ve Hürrem’in, Mustafa’yı boğdurarak oğlu yetersiz Selim’i tahta geçirmeyi amaçlayan yalanlarını, düzmece oyunlarını, gece gündüz sofra başında ve tabii yatak odasında cilveleriyle Süleyman’a nasıl yutturduğunu anlatıyor. Yargıya diziyi engellemesini emrettiğine göre; demek ki Muhteşem Sultan Süleyman dönemindeki Hürrem’in muhteşem entrikalarına da vârisi olmaya talip! Helal olsun! ??? Nereden nereye mi geldik? Atatürk aydınlığından RTE karanlığına! Tutuklu kalmadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İhbar epostaları üzerine “silahlı terör örgütü” suçlamasıyla açılan RedHack davasında yaklaşık 9 aydır tutuklu bulunan üç sanık, dün ilk duruşmada tahliye edildi. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına, 24 yıla kadar hapisle yargılanan tutuklu sanıklar Duygu Kerimoğlu, Alaittin Karagenç ve Uğur Cihan Oktulmuş ile 5 tutuksuz sanık katıldı. Duruşmayı sanık öğrencilerin yakınları ve arkadaşlarının yanı sıra CHP milletvekilleri İlhan Cihaner, Veli Ağbaba, Özgür Gürel, Erdal Aksünger de izledi. Tutuklu sanıklardan Alaittin Karagenç, savunmasında yasadışı herhangi bir terör örgütü ve oluşuma üye olmadığını belirterek, Ankara Emniyeti’nin sitesine herhangi bir şekilde yasadışı girmediğini, buna ilişkin delil olmadığını söyledi. Bilgisayar Teknolojileri ve Programlama Bölümü öğrencisi Kerimoğlu ise kendisine yönelik suçlamaların bilgisayarından çıkan yazılar ve resimler olduğunu vurguladı. Muhteşem ‘Fetva’nın Kodları Gülelim mi ağlayalım mı bilemedim… Bir volkan gibi kanayan Ortadoğu’nun yamacında, Başbakan’ın örneğin kalkıp da dizilerle uğraşmasına… Gülelim mi ağlayalım mı? Sıradan dizi ile belgesel ayrımını yapamamasına keza… Gülelim mi, ağlayalım mı? Türkiye’nin bu ayrımı yapmaktan aciz bir lider ile on yıldır yönetiliyor olmasına; gelecek on yılda da bu kez “başkanlık sistemi” altında aynı lider tarafından yönetilmeye aday olmasına… Gülelim mi ağlayalım mı? Gemlenemeyen bu iktidar hırsının “ileri demokrasi” bayrağı altında topluma sunulmasına… “İleri demokrasi kurgularına” memleketin ileri gelen entelektüellerinin şevk ve coşkuyla katılmasına; ABD gibi gelişmiş demokrasilerle Türkiye arasında başkanlık sistemi üzerinden koşutluk kurmalarına… Kurgunun gerçek, gerçeğin kurgu olarak sunulduğu bu topraklarda; her gün doludizgin propagandayla uyutulmamıza… Gülelim mi ağlayalım mı? Elimde ana akım medyadan bir gazete var. Başsayfada haber alt köşede birkaç sütuna sıkıştırılmış. Başlık da şöyle çıkılmış: “Erdoğan Muhteşem Yüzyıl’a Çattı”. Başbakan dev bir miting alanında “yargıya açık talimat” vermiş. Talimat verme ötesine geçen ifadelerle, insanı iliklerine dek donduran öfkeyle sözünü hiç esirgemeden; “Değerlerimizle oynayanlara ‘gereken dersin’ verilmesinden ” söz etmiş… “İlgililerin” konu üzerinde önceden uyarıldığını itiraf etmiş; dizi yönetmeninden diziyi oynatan kanal sahibine dek… Bilaistisna herkese gözdağı vermiş… Gazete en alt perdeden, “çattı” sözcüğünü kullanıyor. Utanmasa “serzenişte bulundu” filan diyecek… Yetmedi, haberin yanına sevgi pıtırcığı bir Erdoğan fotoğrafı iliştirmiş. Babacan Başbakanımız, kucağında minik bir kız çocuğu seviyor! Sayfayı çevirince, aynı pozun bir başka çeşitlemesi ile karşılaşıyorsunuz. Bu defa Başbakan’ın yanında Emine Hanım da görülüyor. Emine Hanım şefkatle kucağındaki kızı öpmekte olan Başbakan’a bakıyor. Fotoğraf iri puntolarla “Küçük Zeynep’in Erdoğan sevgisi” sözleriyle takdim ediliyor. Altında da: “Erdoğan ve eşi, kendilerine kırmızı gül veren 7 yaşındaki Zeynep ile sohbet etti. Başbakan küçük kıza oyuncak bebek hediye etti. Küçük Zeynep de Erdoğan’a sevgisini ifade ettiği bir yazı verdi…” sözleri dikkat çekiyor. Memlekette astığı astık kestiği kestik bir tek adam yönetiminin provası yapılıyor… Hangi caminin nereye dikileceğine, hangi heykelin nereden kaldırılacağına, hangi gazetenin hangi yazarını çalıştırıp çalıştırmayacağına ve kaç çocuk yapılacağına, hangi dizinin yayında kalıp kalmayacağına varan çok ağır bir baskı havası yaşanıyor… Kullanılan fotoğrafa bakın: Küçük Zeynep’in Başbakan sevgisi! Türk usulü faşizmin ayak sesleri duyulurken; “minik Zeynep” muhabbeti ile avutuluyoruz. Bu gazeteyi bırakıp, elime başka bir ana akım gazete alıyorum: Bu defa haber, sürmanşette “Böyle Kanuni Olmaz” başlığıyla kullanılmış. Altına da “(Diziyi) yazan tarih bilmiyor”, “Kadınlar hayali” vs. gibi değerlendirmelerle tarihçi görüşleri iliştirilmiş. Konu bu mu? Başbakan’ın Kütahya fırçasında “haber değeri” taşıyan ana boyut; dizinin tarihi gerçeklere uyum derecesi mi, siyasi erkin “TV kanalları ile yargıya baskısı” mı? Gerçek bir demokraside “skandal” niteliği atfedilecek Başbakan’ın açık müdahalesini, gazete, tarihçi geyikleri arasına sıkıştırmış ve Kanuni’nin “at sırtında geçirdiği yıl sayısı” flaş alıntı olarak tepeye çıkarılmış… At sırtındaki yıl sayısıydı, Küçük Zeynep’ti, harem hayatıydı derken yapılan çok ağır baskı gözden kaçırılıyor. İleri demokrasinin yıldız lideri olarak Erdoğan hâlâ ve her şeye rağmen parlatılıyor. Dün yalnız iki gazete doğru manşeti vermişti: “‘Muhteşem’ Emir” (Cumhuriyet) ve “Padişah dizisi Padişahı kızdırdı” (Sözcü). Tam gaz propaganda ile bundan böyle her şey mümkün olabilecektir. Denge ve fren mekanizmaları artık tümüyle devre dışı. Medya Başbakan’a endeksli… Yargı bizzat Başbakan’ın sözleriyle sabit olduğu üzere siyasi erkin elinde… Muhalefetin yürek burkan durumu meydanda… Başbakan bu durumda dilediği her şeyi istediğince dayatabilir. Erdoğan’ın tek meşruiyet kaynağı bundan böyle “kalabalıklar”… Kütahya’da bu sözlerin sarf edildiği Zafer Havaalanı’nın açılış törenindeki kalabalıkları gördünüz mü? Bu gözlemimi son AKP kongresinde de yazmıştım. Erdoğan “lider olarak” artık kendisini “milleti” ile ayrılmaz bütün görüyor. “Milletin” kişileşmiş hali olarak kendisini sunuyor ve dayatıyor: “Biz Ferhat’ız, siz ise Şirin” şeklinde konuşuyor: “Biz bu millete âşığız, size âşığız…” Frenler ortadan kalktığına göre, bu karşılıklı “aşk” ,“küçük Zeynep” öyküleriyle pompalandığı sürece, Erdoğan’ı hiç kimse durduramaz. MAHKEME SALONUNDAN NOTLAR / TÜREY KÖSE Suç yeri Facebook Ankara Adliyesi’nde dün “silahlı terör örgütü” suçlamasıyla açılan RedHack davasının ilk duruşması vardı. Suç aletleri bilgisayar, mouse, suç yerleri Facebook ve sohbet odaları olan gençler, 9 ay sonra ilk kez hâkim önüne çıkıyordu. Gençlere, CHP milletvekilleri ile aileleri ve arkadaşları destek verdi. Duruşma başlıyor. Tutuklu gençlerden Alaittin Karagenç, sohbet odalarına girmekteki amacının teknolojik konularda bilgi sahibi olmak olduğunu söylüyor. Uğur CiSuçlamaların asılsız olduğunu belirten Kerimoğlu, “Hack yapacak bilgisayar programlarına dahi sahip değilim. Bu düzeyde bilgisayar bilgim olsa iki yıllık okulun, beşinci yılında olmazdım” diye konuştu. Özgür Martin Aktaş, Taksim’de katıldığı 1 Mayıs mitingi sırasında çektirdiği bir fotoğrafın dosyaya delil olarak konulduğunu belirterek iddianameyi eleştirdi. Devrim Ali Avcu ise evinde bilgisayar ve internet han Okutulmuş, 9 aydır tutuklu; “Bilgisayar kullanma becerim de siteyi çökertecek kadar değildir” diyor. Bilgisayar Programcılığı öğrencisi Duygu Kerimoğlu da, “Sayfamda Yılmaz Güney, Deniz Gezmiş, Ece Temelkuran, ve Tuncel Kurtiz’in fotoğrafları var. Sayfamda bir terör örgütü mensubunun fotoğrafı yoktur” diyor. Edevlet kendini “hack’lemelere” karşı niye koruyamıyor önce ona baksınlar... Eeedevlet kendini “hack’letme”, gençleri “haklama”!.. Ne oldu? Gençlerin 9 ay “burunları sürtüldü” ve ilk duruşmada tahliye kararları çıktı. Peki, giden 9 ayın hesabını kim verecek? Söz alan Reşit Pınaroğlu’nun avukatı Ezgi Pınar, hakkında yakalama kararı bulunan müvekkilinin yaklaşık bir hafta önce gözaltına alındığını ve yol tutuklaması verildiğini söyledi. Mahkeme heyeti, duruşmaya verdiği 5 dakikalık aranın ardından, tutuklu sanıklar Kerimoğlu, Karagenç ve Oktulmuş’un tahliyesine, Pınaroğlu’nun ise savunmasının alınmasının ardından tutukluluk durumunun değerlendirilmesine karar verdi. dahi bulunmadığını, adı geçen örgütleri ilk kez duyduğunu belirterek “Hiçbir delil yok. Ama keyfi olarak 6 ay cezaevinde yattım” dedi. Davanın tutuksuz sanığı Taşkın Yasak ise, tek suçunun bilgisayar alanında kendini yetiştirmek olduğunu kaydetti. Yasak, bu dava nedeniyle 5 ay cezaevinde kaldığını, işini kaybettiğini belirtti. Yasak, “Psikolojim bozulduğu için işyeri dışında bilgisayara dokunamıyorum” dedi. Sevgi pıtırcığı Başbakan NUSRET TAŞDELER İFADE VERDİ ‘Psikolojik harekât TSK’ye karşı’ HATİCE TUNCER Abay’dan iltica talebi İstanbul Haber Servisi Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Temsilcisi Necati Abay, hakkında örgüt üyeliği gerekçesi ile verilen 10 yıllık hapis cezası nedeniyle Almanya’ya iltica başvurusu yaptı. Abay, “Türkiye’de susturuldum ve artık sürgündeki bir gazeteciyim” dedi. Yargıtay’ın hakkında verilen kararı onadığını, “Türkiye’de basın özgürlüğü” konulu paneller nedeniyle Avrupa’da bulunduğu sırada öğrenen Abay, Türkiye’ye dönmeyecek. ‘Soruşturma genişlesin’ İstanbul Haber Servisi Ressam Bedri Baykam ile Piramit Sanat Galerisi Genel Koordinatörü Tuba Kurtulmuş’u bıçakladığı iddiasıyla hakkında dava açılan Mehmet Çeliker’in yargılanmasına devam edildi. Baykam, “Arkasındaki kişi ve güçlerin bulunmasını istiyorum. Bana göre de arkasında bir terör örgütü var, bunun tespitini istiyorum” dedi. Baykam’ın avukatı Şükran Tezel, “Kovuşturmanın genişletilmesini talep ediyoruz” diyerek yazılı beyanda bulunmak için süre istedi. Sanık Çeliker ise müştekiyle arasındaki husumetin sürdüğünü belirterek, “Hasım olmaya da devam ediyorum, cezama da razıyım” dedi. Çeliker’in tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme duruşmayı erteledi. Ergenekon davasında hakkında yakalama kararı bulunan YAŞ üyesi, Orgeneral Nusret Taşdeler’in savunmasının tedavi gördüğü Ankara GATA’dan video konferans yöntemiyle alınmasına devam edildi. Eski Genelkurmay Harekât Başkanı Orgeneral Taşdeler, Genelkurmay Karargâhı’nda işletilen internet sitelerinde “hükümete karşı psikolojik harekât yürütüldüğü” iddialarını reddetti. İnternete konulacak yazılar için her sabah onay vermesi gibi bir uygulamanın mümkün olmadığını söyleyen Taşdeler, sorumluluk seviyeleri gerçekçi olarak tespit edilmezse işin askerlerin amiri durumundaki başbakan ve cumhurbaşkanına kadar uzanabileceğini ileri sürdü. TSK ve mensuplarına karşı psikolojik harekât yapıldığını savunan Taşdeler, “İddianamenin önyargılı ve subjektif değerlendirmelere dayandırıldığını” söyledi. Taşdeler, şöyle konuştu: “Genelkurmay Başkanlığı’nın bilgilendirme amaçlı internet sitelerinden psikolojik harekât uygulaması çıkarmak için bu kadar gayret sarf etmenin hiçbir gereği yoktur. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, karşı yıllardır her türlü iletişim vasıtasından istifade edilerek, en yoğun biçimde sürdürülen kara ve gri propaganda ile dezenformasyon faaliyetlerine bakılması yeterlidir. Orada, sahte belgelerle, iğrenç yalanlar ve çirkin iftiralarla yürütülen karalama ve itibarsızlaştırma kampanyalarının oluşturduğu, kaynağı özenle gizlenen psikolojik harekât, açıkça ve kolaylıkla görülecektir.” Taşdeler’in savunması sırasında Başkan Hasan Hüseyin Özese “Savunma sınırlarını aşan sözler kullanıyorsunuz. Hakkınızda suç duyurusunda bulunabiliriz” şeklinde uyarıda bulundu. Beraatini isteyen Taşdeler “Güçlüyüm, çünkü haklıyım. Vatanım sağolsun, Cumhuriyetimiz ebediyen payidar olsun” diye konuştu. Taşdeler, iddinamede bozuk Türkçe kullanılması nedeniyle suçlandığı konuları anlayamadığını bu nedenle “Adil yargılanma hakkının kısıtlandığını” söyledi. ‘İşkenceci yargılanmalı’ HİLAL KÖSE Müzik çalışmalarını yürüttüğü İdil Kültür Merkezi’nde, Mayıs 2011’de yapılan operasyonda gözaltına alındıktan sonra, baskına direndikleri iddiasıyla ve katıldıkları basın açıklamaları gerekçe gösterilerek haklarında dava açılan Grup Yorum üyeleri Dilan Balcı, Ali Aracı, Caner Bozkurt, Seçkin Aydoğan, Ayfer Rüzgar , Ali Papur dün ilk kez yargıç karşısına çıktı. Davayı protesto eden müzisyenler, adliye önünde, sazlarını ve gitarlarını zincirlediler. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün başlayan davanın duruşmasını grubun eski solistlerinden Efkan Şeşen, CHP milletvekili Mahmut Tanal, sanatçılar Nur Sürer, Pınar Aydınlar da izledi. Başka davada tutuklu yargılanan Seçkin Aydoğan, “Bize işkence yapan polisler yargılanmalıydı” dedi. Mahkeme heyeti, beraat talebini reddederek duruşmayı 2 Nisan 2013 tarihine erteledi. Erdoğan’ın ‘Ferhat ile Şirin’ destanı Kahvaltıda buluştular Füze kalkanına tepki Mustafa Balbay’a CUMOK desteği ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Cumhuriyet Gazetesi Okurları’nın (CUMOK) birliktelik kahvaltısına mektupla konuk oldu. Balbay, mektubunda okurlara şöyle seslendi: “Sevgili Cumhuriyet okurları, dostlarım, can kardeşlerim... Özgürlükte her toplantıya geç kalırdım. İlle de araya bir iş daha sıkıştırayım der, koşa koşa yetişmeye çalışırdım. Bu satırlar okunurken çoğunuzun başını sallayıp, gülümsediğini hissediyorum. Farkındayım, biraz geciktim. Bekleyin, mutlaka geleceğim. Sizi çok sevdim, hep seveceğim. Hasretim, bardağa yeni doldurulmuş çay gibi hep taze... Özgürlükte buluşmak üzere.” Mektubun okunması sırasında okurların duygulandığı görüldü, alkışlarla Balbay’a selam iletildi. Pankart cezası: 6yıl 8 ay hapis HİLAL KÖSE Öğretmen Meral Dönmez ve Ankara Üniversitesi öğrencisi Gülşah Işıklı, “Füze kalkanı değil, demokratik lise istiyoruz” yazılı pankart açtıkları için 6’şar yıl 8’er ay hapis cezasına mahkum edildi. Yaklaşık 1 yıldır tutuklu yargılanan Işıklı, son savunmasında, “Demokratik, yasal ve meşru olan bir hakkımı kullandım. Bu nedenle suçlanıyor olmam kabul edilemez” dedi. Sanıkların, DHKP örgütü üyesi olmamakla beraber örgüt adına suç işlediklerine hükmeden heyet, Dönmez ve Işıklı’ya 4’er yıl 2’şer ay hapis cezası verdi. “İşyeri dokunulmazlığını ihlal ettikleri” gerekçesiyle de 2’şer yıl 6’şar ay hapse mahkum edilen sanıklar tutuklu kaldıkları süre nedeniyle tahliye edildi. Sanık avukatları kararı temyiz edeceklerini açıkladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle