27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 KASIM 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 17. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali 1626 Kasım tarihleri arasında 59 oyunu ağırladı Kentin orta yeri tiyatro de eleştirmen Atila Sav’ın oldu. Sezuan’ın İyi İnsanı Eleştiriye Saygı Irmak Zileli, Oya Baydar’ın yeni romanı “O Muhteşem Hayatınız” üzerine Radikal Kitap ekine bir eleştiri yazısı yazıyor. Ancak ek yönetmeni Cem Erciyes, son anda, Baydar’la söyleşi yapılacağı gerekçesiyle, yazının yayımlanmayacağını bildiriyor. Zileli, duruma tepkisini yazısını internet sitesine koyarak duyurdu. Genç romancının eklerde, dergilerde yayımlanan söyleşi, değerlendirme ve eleştiri yazılarını ilgiyle okuyorum. Söz konusu yazısını da değindiği noktalara katılarak okudum ve önemli buldum. “O Muhteşem Hayatınız”ı okumadım. Diyeceğim yok. Ancak Zileli’nin genelde Baydar’ın son romanları ile ilgili eleştirilerinde haklı olduğu görüşündeyim. Yazısında Oya Baydar okuru olmaktan uzaklaştığını çünkü “konjonktürel” romanları edebiyatın bir parçası gibi göremediğini yazmış. “Başka bir projenin ürünü olduğu duygusu beni metinden de yazardan da soğutuyor” diyor. Evet. Baydar ya da bir başkası için, ben de böyle hissediyor ve düşünüyorum. “O Muhteşem Hayatınız”ın arkasına “Bu bir Dersim romanı değil,” notunu eklemiş Oya Baydar. Zileli de gerçekten öyle mi, merakıyla ve yazarın yine geçerli duruma uyan bir roman yazdığı önyargısı kırılır umuduyla romanı okumuş. Ne var ki kırılan umudu olmuş. Yazının bundan sonrası romanın kahramanları, içeriği, teknik ayrıntıları üzerine sert eleştirilerle gelişiyor. Cesur bir yazı. Merak eden internette bulup okur. Benim üzerinde durmak istediğim konu başka. ??? Edebiyat dünyasına, kitap piyasasının geliştiği doksanlı yıllarla birlikte hâkim olan bir kural var. Eleştirmek yok. Tanıtacak, birkaç önemsiz noktaya değinip geçecek ama asıl öveceksin. Amaç tartışma ortamı yaratmak, olmamışla iyi olmuşu ayırmak değil. Kitabı duyurmak, satışa destek vermek. Kitap ekleri, yer darlığından ve ilan veren yayıncılarla bozuşmamak için ciddi eleştirilere yer vermekten kaçınıyorlar. Yazılar da zaten ısmarlanmış kişiler, yazarın eşi dostu, eklerde köşe tutanlar ve yayıncıyla iyi ilişkisi olanlarca yazılıyor. Kavga gürültüye, çatlak seslere gerek ve izin yok. Eklerin dışında, gerçek ya da sanal edebiyat dergilerinde yer alan yazıların pek çoğu benzer tutum içinde. Eleştiri zor iş, belli bir birikim, altyapı gerektiriyor çünkü. Yine de arka kapak alıntılarıyla tüm kitapların harika olmadığını internet dergilerindeki az sayıda ama yetenekli yazardan öğrenmek mümkün. Sayı ve derinlik yeterli olmasa da sanal dünyada atmaya başlayan gerçekçi bir eleştirel nabız var. Eminim sesi yükselecek ve hiçbir isim dokunulmaz olmayacak. ??? Birikmiş suskunluklar edebiyatımızı nicedir eleştiri yoksunu kıldı. Oysa yazarın da yayıncının da okurların da yürekli seslere, aykırı bakışlara ihtiyacı vardır. Piyasa olgusunun eleştiriye ket vurduğu yerde verim kısırlaşır. Ortama canlılık getirecek yaklaşımları engellemek yerine destek olmalıyız. Eşeğin Gölgesi ? ‘Eşeğin Gölgesi’, ‘Ermişler ve Günahkârlar’, ‘Sezuan’ın İyi İnsanı’ ve ‘İmparatorluk Kuranlar’... Bu oyunlarda etkileyici olan, özgün olmayı amaçlamaları ve tiyatronun gerektirdiği disiplin içinde çalışmalarıydı. Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf (TAKSAV) tarafından düzenlenen 17. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali başkentte yoğun bir tiyatro rüzgârı estirdi. Gerçekleşen 79 etkinlikten 59’u tiyatro gösterisiydi. Kentin çeşitli semtlerine dağılan ve düşük bilet ücretleri karşılığında ya da ücretsiz olarak sunulan oyunlara yalnız salonlar değil, okullar, sokaklar da ev sahipliği etti. Yabancı yapımlar açısından bu yıl yetersiz kalan festivalin “Onur Ödülü” Haldun Dormen’in, “Emek Ödülü” Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu’nun sunduğu “ Eşeğin Gölgesi” Haldun Taner’ in masaldan yola çıkıp, emeksömürü, adaletin yozlaşması, halkın uyutulması gibi konuları güncel gerçeklerle buluşturduğu bir politik taşlamadır. Murat T. Demirbaş’ın sahnelediği oyun, hareket ve dans uygulaması, müzik ve şarkı kullanımı, giysi tasarımı, özellikle de canlı orkestranın performansı açısından nitelikli bir çalışma. İki sorunu, performans metnine aşırı dozda gülmece öğesi yüklenmiş olması ve oyuncuların Taner’in vurgularını yok eden hızlı tempolu konuşma biçimi nedeniyle izleyenler tarafından anlaşılamaması. yatrosu” tadına, şarkıları kötü söylemektense “resitatif” boyutta değerlendirmeye dek pek çok buluş yapımı nitelikli kılıyor. Temel sorun, gereksizce uzayan, şarkının sözlerinin de anlaşılamadığı “düğün sahnesi”nin oyunun temposunu düşürmesi… İmparatorluk Kuranlar İzmir Yenikapı Tiyatrosu, Boris Vian’ın fantezi boyuttaki “karanlık komedi”si “İmparatorluk Kuranlar”ı, küçük burjuva sınıfının “unutmak” ve “gerçeği görmezden görmek” yoluyla sürüklendiği soyutlanmayı ve yalnızlaşmayı tartışıyor. Bu olgular Orçun Masatçı’nın sahnelemesinde, daralan dekor, sokaktaki ötekinin evin içinde yer alması gibi göstergelerle vurgulanıyor. Aynı doğrultuda giysi düzeninde de groteskleştirmeye gidilebilir, dekor daha etkileyici bir görselliğe büründürülebilirdi. Oyuncularla yapılan çalışma ise çoğunlukla olumlu sonuç veriyor. İzlediğim bu oyunlarda etkileyici olan, özgün olmayı amaçlayan çabaları yansıtması ve tiyatronun gerektirdiği disiplin içinde çalışılmış olmasıydı. Ermişler ve Günahkârlar Bornova Belediyesi Şehir Ti yatroları Anthony Horowitz’in “Ermişler ya da Günahkârlar”ı ile katıldı festivale. Hakan Taner Yıldırım’ın rejisinde, sürpriz öğelerinin iç içe geçtiği oyunun içerdiği psikolojik gerilimi, dekor ve ışıkta fantastik boyutta yapılan önsemelerle zenginleştirme yoluna gidildiği görülüyor. İlk bölümde, “görünen” ve “saklı” kişilik özellikleri arasındaki ayrım, Doktor’da daha az abartılı, Ziyaretçi’de biraz daha belirgin, Hastabakıcı’da daha “alçak tonlu” olabilirdi. Diksiyon ve tonlamadaki sorunları giderme yolunda ise özel olarak çalışılması gerekli görünüyor. Sezuan’ın İyi İnsanı Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları, Brecht’in başyapıtını bir toplu çalışma olarak sergilerken, her zaman olduğu gibi zekice çözümler üretmişler. Canlı orkestranın parlak sunumundan, görsel çekiciliği de olan çok amaçlı dekor parçalarına, yalınlığa estetik boyut katabilen giysilere, başkişiler dışındaki oyuncuların hareket düzenine katılan “kukla ti ‘International Underground’ sergisi 20 Aralık’a dek Piramid Sanat’ta ‘Yeraltı’ sanatçıları... Kültür Servisi Piramid Sanat, 8 farklı ülkeden 8 sanatçı ve 3 sanatçı kolektifinin farklı disiplinlerdeki eserlerini “International Underground” başlıklı sergide bir araya getiriyor. Bedri Baykam’ın küratörlüğünü üstlendiği sergi, sanat dünyasının “yeraltı”nda yaşayan, “ünlü” olmayan sanatçılarını ağırlıyor. Hatta bu sergide, Baykam’ın Paris’te çektiği bir videoda zoraki sanat partneri haline getirdiği Giusseppe Belvedere gibi, sokakta yaşayan insanlar da yer alıyor. Sergide Eva Beierheimer ve Miriam Laussegger, “Art Word” adlı yerleştirmelerinde çağdaş sanatın metine bağımlılığı konusunu gerçekleştiriyor. Sergiyi gezen izleyici, bir bilgisayar programı aracılığıyla, çağdaş sanat jargonuna giren dört kelime seçip bunlarla inşa edilmiş bir metin siparişi verebiliyor. David Middlebrook’un “Breath of Fresh Air” adlı eseri ise Duchamp’ın “Pisuar”ına yapılan ilginç bir gönderme. Bir başka gönderme ise, Third Belgrade sanatçı kolektifinin videosu. BosnaHersek’ten gelen Radenko Milak’ın savaş desenleri, Genco Gülan’ın kömürleşmiş uçak enkazlarına yoğunlaşan ve bir şekilde mücevher gibi sunulan objeleri de, dikkat çekici eserlerden. Baykam, sergiyi şöyle anlatıyor: “Modernden çağdaş sanata geçişte sanatçının, tarihin, sanat tarihinin olasılıklarını yansıtmak istedim. Bosna savaşından tutun da, sanatçıeleştirmensanat yapıtını analiz eden işlere kadar, kimi zaman desen, kimi zaman yerleştirmeyle yer vermek istedim. Sergide hem güncel sanatın alternatif dil zenginliğini hem de o zenginliğin oluşturduğu alternatif algılamaları görüyorsunuz.” Ray Harris’in “Beni Sıkı Tut Ve Bırak” adlı videosu. Van Gogh ile Gauguin’in birlikte yazdıkları mektubun 500 bin Avro’ya alıcı bulacağı sanılıyor RAGE AGAINST THE MACHINE’İN İLK ALBÜMÜ HALEN TÜRÜNÜN DORUK NOKTASI 20 yıl sonra taptaze MURAT BEŞER Sultan kitabını imzalıyor ? Kültür Servisi Türkan Şoray, “Sinemam ve Ben” adlı kitabını imzalamak üzere 8 Aralık Cumartesi günü saat 16.00’da Mephisto Beyoğlu’nda olacak. NTV Yayınları’ndan çıkan “Sinemam ve Ben” 1960’lardan bugüne Türkan Şoray’ın oyunculuk serüvenini aktarıyor. ‘Fırtına öncesi sessizlik’ Kültür Servisi Vincent van midesine sahip, daha doğal beGogh (185390) ile Paul Gau ğenileri olan, daha âşıkane ve guin’in (18481903) birlikte ka cömert mizaçta insanlara çok leme aldıkları bir mektup, Chris büyük bir gereksinim duydutie’s’in 1213 Aralık günlerinde ğumuzu düşünüyorum. En küParis’te düzenleyeceği müzaye çük bir kuşku yok ki şimdi budede satışa sunulacak. Sanat tari rada, vahşi bir hayvanın içgühi açısından büyük önem taşıdığı dülerine sahip olan bakir bir yabelirtilen mektubun 500 bin Av ratığın huzurundayız.” 20. yüzyıl sanatının biçimlenro’ya (yaklaşık 1 milyon 100 bin TL) kadar alıcı bulacağı sanılıyor. mesinde büyük rol oynayacak Gauguin, sonradan 1888 Kasımı’nda Rembrandt’ tan Van Gogh’un Ar? Mektubun, sonra Hollanda’nın les’teki evinde kaleme alınan 4 sayfalık dostlukları kavgayla yetiştirdiği en bümektup, Pierre Berès son bulan iki sanatçının yük ressam sayılaKoleksiyonu’ndan sa farklı karakterlerini cak olan Van Gogh’la 1886’da tışa çıkacak. Ucuz bir açığa vurduğu ve Paris’te tanışmış, kareli defterden kopartılan kâğıtlara ya ilişkilerindeki ‘fırtına Van Gogh’un isteği üzerine 1888’de zılmış olan mektubun, öncesi sessizliği’ Arles’de birkaç hafdönemin genç avangard ressamlarından yansıttığı ileri sürüldü. ta onunla birlikte çalışmış, ama bu Emile Bernard’a hitaben kaleme alındığı belirtili ortak çalışma denemesi çok tatsız yor. Mektupta sık sık “dostluk” bir biçimde son bulmuştu. 1888 ve “umut”tan söz ediliyor, “kar noelinin arifesinde, bir bunalım deş sanatçıların” ütopik bir bir anında Van Gogh sol kulağının bir liğinin kurulması ve “yeni bir sa bölümünü kesmiş, Gauguin Arnat rönesansı” hayalleri dile ge les’yi terk etmiş, Van Gogh da hastaneye kaldırılmıştı. tiriliyor. Christie’s müzayede evinin uzVan Gogh, mektupta, Gauguin’le ilgili ilk izlenimlerini de di manlarından Thomas Venning, le getiriyor: “Gauguin her şeyden söz konusu mektubun, “tarihin en önce bir insan olarak ilgimi çe ünlü sanatsal birlikteliği”ne ilişkiyor, hem de çok. Nicedir, şu kin derin bilgiler sunduğunu vuriğrenç uğraşımızda biz res guluyor ve mektubun, iki ressamın samların, Paris bulvarlarında farklı karakterlerini açığa vurdusürten yoz ve bitkin insanlara ğunu, ilişkilerindeki fırtına öncedeğil de, bir emekçinin elleri ve si sessizliği yansıttığını belirtiyor. 20 yıl önce bir albüm çıktı ve henüz aralanmakta olan bir kapıyı ardına dek açtı. Rap ve heavy metalin karanlık dehlizlerine açılan bir kapıydı bu; tokmağın üzerindeki el, “Rage Against The Machine” adını taşıyan, öfkeli adamlardan oluşan sert bir topluluktu. Vietnam rejimini protesto etmek için kendini yakan rahip Thich Quang Duc’u alevler içinde gösteren kapaklı, 1992 tarihli bu ilk albüm, kendileri hakkında her şeyi sarih biçimde ortaya koyuyordu. Gitarcı Tom Morello ve solist Zack de la Rocha, metalci köklerini yenidünyanın acımasız konularıyla buluşturuyor; kapitalizmin ahmaklığının farkında olmayan uyuşuk metal ergenlerini politik gelişmeler karşısında sessiz kalmamaya davet ediyorlardı. Basçı Tim Commerford ile davulcu Brad Wilk’in mayın döşeli altyapısının üzerinde, Black Sabbath tarzı, insanın kanını donduran gitar riffleri, cayır cayır yanan virtüöz işi sololar ve sürekli meydan okuyan çığlık çığlığa bir vokal vardı. Popüler müziğin haylaz çocuklarının ilk albümündeki şarkıların tamamı iyiydi. “Bombtrack” Peru Komünist Partisi’nin verdiği mücadeleye güzellemeydi. “Killing In the Name Of” ırkçılığa karşı yazılmıştı. “Bullet in the Head” burjuva hükümetlerine ve onun medyasına açıktan meydan okuyordu. “Matrix” filminde yer alan “Wake Up”, Malcolm X, MLK, Cassius Clay gibi liderlere saygı duruşunda bulunu ? Vietnam rejimini protesto etmek için kendini yakan rahip Thich Quang Duc’u alevler içinde gösteren kapaklı ilk albüm, topluluk hakkındaki her şeyi sarih biçimde ortaya koyuyordu. Sürdürülebilir yaşam için festival ? Kültür Servisi Sürdürülebilirlik kavramının soyut ve yoruma açık boyutlarına çeşitli örneklerle ışık tutarak toplumun her kesimini bir araya getiren “Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali” bu yıl da birbirinden ilginç filmlerle 29 30 Kasım’da Beyoğlu İtalyan Kültür Merkezi’nde. Festival, 1 2 Aralık’ta Salt Galata’da sürdürülebilirlik konusunun farklı yönlerini irdeleyecek. yordu. “Township Rebellion” ise Afrika’daki antiemperyalist mücadelelere destek veriyordu. Şarkılarında kapitalizm eleştirisi öne çıkarken, radikal sol görüşleri onları aktif olarak politik gösterilere taşıyordu. Latin Amerika’daki gerilla hareketlerine, Meksika’da Zapatista’lara destek oldular. 1993’te sahnede 15 dakika çıplak kalarak Amerikan müzik piyasasını denetleyen kurumu protesto ettiler, cinayetten suçlanan Mumia AbuJamal’in idamına karşı çıktılar. 2008’de İspanya’da bir festivalde Guantanamo tutuklularının kıyafetleriyle yer aldılar. Morello, 1996’da Noam Chomsky ile Özgür Los Angeles Radyosu’ndan yaptığı söy leşide, toplumu değiştirmek için mücadele etmek gerektiğini net olarak ifade etmişti. Dört albümün ardından topluluk dağıldı, ancak üç yıl sonra Morello’nun “Bush’u nakavt edecek esaslı bir yumruk için döndük” açıklamasıyla yeniden kuruldular. İlk albüm 20. yıl münasebetiyle sınırlı sayıda yeniden basılıyor, farklı bir sürümle: Toplam üç CD; ilkinde orijinaline ilave üç konser parçası var, ikincisi orijinal demolardan oluşuyor, üçüncüsü ise konser ve videoklip DVD’si. Bu emsalsiz albüm, aradan geçen 20 yıla rağmen halen türünün doruk noktasını temsil ediyor. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle