27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2012 CUMARTESİ 6 HABERLER Doğalgaz sisteminde patlamaya yol açacak riskleri belirleyecek sistem, 6 yıl geç devreye girdi Patlamaya hazır ‘başkent’ MERT TAŞÇILAR ANKARA Başkentin doğalgaz sisteminde patlamaya yol açacak riskleri önceden belirleyecek “Uzaktan Kontrol ve Gözleme Sistemi” (SCADA), 6 yıl gecikmeli devreye girdi. Ancak 22 yüksek basınç istasyonundan yalnızca 34’ünün yeni sisteme uygun olduğu, 577 doğalgaz istasyonundan da 200’üyle elektrik ve haberleşme sorunu nedeniyle kontrol merkezinden iletişim kurulamadığı belirlendi. Üstelik 17 milyon TL’ye mal olan sistemin ihale sürecinde de yolsuzluk yapıldığı resmi raporlarla saptandı. CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun hazırladığı raporda, Ankara’nın doğalgaz güvenliği ile ilgili çarpıcı detaylar yer aldı. Raporda, doğalgaz sisteminde patlamaya yol açacak riskleri önceden belirlemeye yarayan SCADA’yla ilgili ihale süreci, Sayıştay, Yüksek Denetleme Kurulu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı incelemelerindeki saptamalar şöyle anlatıldı: ? Sistemin kurulmasının planladığı yıllarda doğalgaz dağıtım işlemlerini yapan ? Uzaktan Kontrol ve Gözleme Sistemi gecikmeli devreye girdi. Ancak 22 yüksek basınç istasyonundan 34’ünün yeni sisteme uygun olduğu, 577 istasyondan da 200’üyle elektrik ve haberleşme sorunu nedeniyle kontrol merkezinden iletişim kurulamadığı belirlendi. Ankara Büyükşehir Belediyesi Elektrik, Gaz ve Otobüs İşletmesi’nin (EGO), 10 Mart 2004 yılında KalekalıpSYSTelvent Konsorsiyumu ile imzaladığı anlaşma gereğince güvenlik sisteminin 2006 yılında devreye girmesi gerekiyordu. İhaleyi alan konsorsiyum 1 yıllık süre uzatımının ardından işin bitirildiğini, 17 Aralık 2007 tarihinde EGO’dan doğalgaz işlemlerini devralan Başkentgaz’a bildirerek sistemin geçici kabulünün yapılmasını istedi. Başkentgaz, sistemi inceleyen Kontrol Komisyonu’nun onayına rağmen geçici kabulü yapmadı ve teknik yetersizlikleri gerekçe gösterdi. Konsorsiyum ise, Başkentgaz’a gönderdiği yazıda, geçici kabul yapılmamasının “hukuki dayanaktan yoksun olduğunu” bildirdi. ? Sayıştay incelemesinde, Başkentgaz tarafından 14.6 milyon dolara ihale edilen sistemin daha sonra yapılan ek sözleşme ile 17.4 milyon dolara çıkartıldığı belirtilerek “Yapılan ek sözleşme ile bedeli yükseltilen ve 16.01.2006 tarihinde bitirilmesi gereken mevcut SCADA sisteminin, Yüksek Denetleme Kurulu’nun adı geçen şirketin 2009 yılı faaliyetleri üzerine yaptığı denetim sırasında, henüz geçici kabulünün bile yapılmamış olması ve teknik şartnamede öngörülen birçok işlevi yerine getirmemesi hususlarının Maliye Bakanlığı’nca incelenmesi, gerekirse soruşturulması gerekmektedir” denildi. ‘Fesat karıştırılmış’ ? Sayıştay’ın istemi üzerine Maliye Bakanlığı’nca 20 Mayıs 2011 tarihinde hazırlanan soruşturma raporunda da SCADA sisteminin ihalesine yönelik, “İhale idari şartnamesinde hüküm olmamasına karşın, kısmi teklif kabul edilerek ve ayrıca teklif edilen fiyatların üzerinde ihale edilerek, ihaleye, hem ‘fesat karıştırılmış’ hem de kurum zarara uğratılmıştır” tespitinde bulunuldu. ? Maliye Bakanlığı’nın raporunda, “Örneğin 63 milimetrelik 450 metre PE anahat borusunun montaj maliyeti ‘450 dolarken 3 bin 600 dolara’, 90 milimetrelik 400 metre PE anahat borusunun montaj maliyeti de yine ‘450 dolarken 5 bin 200 dolara’ yükseltilmiştir. Öte yandan Yenimahalle ilçesi Alaçatlı Mahallesi doğalgaz projesi için FTS Mühendislik Limited Şirketi 9 bin 603 dolar teklif etmiş iken ihale, 15 bin dolar karşılığında Nano Mühendislik Limited Şirketi’ne verilmiştir” denildi. ? Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kurulum ihalesine yönelik hazırlanan şartnamede “teknik eksiklikler” bulunduğu sonucuna ulaştı. Raporda, Ankara’da bulunan “22 yüksek basınç istasyonundan” sadece 34 istasyonun SCADA sistemine uygun olduğu belirtilirken toplam 577 doğalgaz istasyonundan 200 civarında istasyonla elektrik ve haberleşme problemi nedeniyle kontrol merkezinden iletişim kurulamadığı belirlendi. Cumhuriyet Yasaklanamaz Ankara Valiliği’nin aldığı yasaklama kararı yazımın yayımlanacağı cumartesi günü hâlâ yürürlükte olacak mıdır, bilemem. Dilerim ve umuyorum ki bu çağdışı ve mantık dışı karar kaldırılmış olsun. Çağdışı ve mantık dışı dedim ama, belki de pek öyle değil. Çünkü böyle bir karar ancak çağdaşlığı benimsemeyen bir başka mantığın ürünü olabilir. Daha açık bir deyişle, cumhuriyet ve çağdaşlık düşmanlığının, karanlıkçılığın; baskıcı, despotik anlayışın… Kuşkusuz bütün bunların da kendi içinde bir mantığı, bir tutarlılığı vardır… Fakat nereye kadar? Bir ülke daha ne kadar onu o ülke yapan köklerinden koparılıp bir yok oluş uçurumuna doğru sürüklenebilir?.. ??? Adalet ve Kalkınma Partisi adını taşıyan siyasal iktidar, çok açık olarak Cumhuriyet değerlerinin düşmanıdır. Cumhuriyet değerlerinin özeti çağdaşlık ve aydınlanmadır. Çağdaşlık, insanlığın daha çok demokrasi ve daha çok özgürlükle geleceğe doğru yürüyüşü demektir. Aydınlanma, bu insanın kendi yazgısını kendi eline almış olmasıdır. 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti, bu yönde bu ülkenin nice özveriyle, nice acılardan geçerek, nice savaşımlar sonunda ulaşmış olduğu bir aşamadır. Kuşkusuz daha tam, daha gerçek bir demokrasi ve özgürlük yolunda atılacak adımlar, yaşanması gereken süreçler vardır. Fakat bugün yaşanmakta olan ise ülkemizin bunun tersi bir yöne doğru sürüklenmekte oluşudur. Ulusal bayramların kutlanmasına getirilen kısıtlamaların, yasaklamaların başka hiçbir anlamı olamaz. Sonuçtaki amaç, hiç kuşkusuz, Cumhuriyet Türkiyesi’nin bütün sonuçları, hedefleri ve değerleriyle ortadan kaldırılmasıdır. ??? Ben 29 Ekim Pazartesi günü saat 11.00’de Ankara’da 1. Meclis önündeki buluşmada olacağım. Bunu böyle, sanki yapılması çok özveri gerektiren bir şeymiş gibi yazmak ne kadar acı. Fakat gerçek ne yazık ki budur. Bugün ülkemizde akıl almaz bir süreç yaşanmaktadır. Gençlik, halk, emekçiler, bütün yurtseverler, bütün bir halk, bütün bir ulus, baskıyla, tehditle, şiddetle, ezilerek, korkutularak, yıldırılarak ülke, emperyalizmin uydusu, bölünmüş, parçalanmış bir din toplumu olmaya doğru sürüklenmektedir. Cumhuriyetin kuruluşunun 89. yılında, zindanlar Cumhuriyetçi aydınlarla dolup taşıyor. 29 Ekim’de Ankara’da olmak ya da bulunduğumuz herhangi bir yerde Cumhuriyet kutlamalarına katılmak, herhangi bir bayram kutlamasının çok ötesinde anlam taşımaktadır. Korkmayalım! Yürekli olalım! Cumhuriyet düşmanlığına boyun eğmeyelim! Cumhuriyet yasaklanamaz! Cumhuriyete konulan yasak sıradan bir yasaklama değil; daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok insan olmak için geleceğe yürüyüşümüzde; önümüze konulmuş olan gerici bir barikattır. Bütün gerici barikatlar gibi, kararlı, onurlu, bilinçli bir yürüyüşün önünde dağılıp parçalanmaya mahkumdur. BÜYÜKŞEHİR TASARISI ‘Başkanlık sisteminin altyapısı kuruluyor’ ? MHP Grup Başkanvekili Şandır, küresel güçlerin 12 Eylül askeri rejimine de benzer uygulamayı dayattığını söyledi. AYŞE SAYIN Ailesini seçen pişman MEB, yan alanda branş öğretmenliğine geçirerek eş durumundan atamasını yaptığı öğretmenlere verdiği ‘geri dönüş hakkı’nı unuttu SİNAN TARTANOĞLU ANKARA MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, AKP’nin yerel seçim kozu olarak kullanmayı planladığı Büyükşehir Belediye Yasa Tasarısı’nı “başkanlık sistemi ve federasyon”un altyapısı olarak nitelendirerek, küresel güçlerin 12 Eylül askeri rejimine de benzer uygulamayı dayattığını söyledi. 4 Ekim 1983’te çıkarılan 8 bölge valiliği kurulmasına ilişkin KHK’yi örnek gösteren Şandır, “Ancak o zaman devlet galip geldi ve buna izin vermedi. 8 bölge valisi atandığı halde, KHK uygulanamadan yürürlükten kaldırıldı” dedi. Bayram sonrasında TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi sözkonusu yasa tasarısına, CHP ve MHP sert muhalefete hazırlanıyor. AKP’nin yerel seçimlerin 27 Ekim’e alınmasına ilişkin anayasa değişikliğine destek olan MHP, “ülkeyi böleceği” gerekçesiyle büyükşehir tasarısına karşı. MHP’li Şandır, yeni büyükşehir tasarısına karşı Genel Kurul’da içtüzükteki bütün haklarını kullanarak muhalefet edeceklerini belirtirken, tasarıyı “ihanet projesi” olarak nitelendirdi. Tasarıyla “bölgesel yönetim” oluşumlarının altyapısının hazırlandığını belirten Şandır, bu girişimin altında “küresel güçler”in yattığını belirterek isim vermeden ABD’yi hedef aldı. “Büyükşehirlerin il mülki hudutlarına genişletilmesi, il özel idarelerinin, belde belediyelerinin, köy tüzel kişiliği ve bucak teşkilatlarının kaldırılması yeni bir proje değildir” diyen Şandır, 12 Eylül askeri rejiminin de benzer uygulamayı denediğini anımsattı. Büyükçekmece’de Demokrasi Haftası İstanbul Haber Servisi Büyükçekmece Belediyesi Demokrasi Haftası’nı kutluyor. Belediye Başkanı Dr. Hasan Akgün, Türkiye’de demokrasi haftasını kutlayan tek belediye olduklarını belirterek “İnsan haklarının olmadığı yerde, demokrasi olmaz” dedi. Avrupa Konseyi öncülüğünde 47 üye ülkenin kentlerinde kutlanan “Avrupa Yerel Demokrasi Haftası” nedeniyle Büyükçekmece Belediyesi bu yıl 1330 Ekim 2012 tarihleri arasında bir dizi etkinlik düzenliyor. Akgün, Avrupa Yerel Demokrasi Haftası (ELDW) kutlamaları çerçevesinde Barış Manço Kültür Merkezi’nde öğrenciler ile bir araya geldi. ELDW’in, Avrupa Konseyi’nin ve Avrupa Konseyi Kongresi’nin bir girişimi ve 2007 Ekim’de başlatılan bir programı olduğunu anımsatan Akgün, öğrencilere “Yeni hizmet binamızın girişinde insan hakları ve çocuk hakları masamız olacak. Belli yaştaki öğrenciler gelip, bizlerle bu masada nöbetleşe olarak çalışacaklar. O masaların yanında ayrıca hayvan hakları masamız da olacak” sözü verdi. ‘İfade özgürlüğü kısıtlanır’ Nefret suçlarında ‘İslamofobi’ ve ‘cinsel yönelim’ tartışması büyüyor TÜREY KÖSE ‘Erdoğan inançları ötekileştiriyor’ Sencer Ayata, Erdoğan’ın açıklamalarıyla ilgili “İslamiyetin zaten çoğunlukta olduğu, egemen bir kültür olduğu yerlerde İslamofobiden söz etmek söz konusu değil” dedi. Ayata, “Otoriterleşen ve kendisini çoğunlukçu bir hegemonik hale getirmeye çalışan bir iktidar var ortada. Başbakan çoğunluk inancını kendi siyasi çıkarı için kullanmak istiyor. Başka inançları ötekileştiriyor, aşağılıyor, en son örneğini Yezidilerde gördük. Meydanlarda Alevileri yuhalatmasını unutmadık” diye konuştu. 8 bölge valiliği Askeri yönetim döneminde bir KHK ile Türkiye’de 8 bölge valiliği kurulduğunu ve hatta valilerin de atandığını anlatan Şandır, geçmişte bu uygulamayı dayatan küresel güçlerin şimdi de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “başkanlık hırsını besleyerek” benzer yöntemi denediğini savundu. Şandır, şunları söyledi: “Türkiye’yi etnik ve dini mezhep temelinde ayrıştıran hukuk altyapısı kurulmaya çalışılıyor. Erdoğan’ın başkan olma hırsını, küresel güçlerin de etnik ve mezhep temelinde parçalamak arzusunu birlikte besleyen tasarıdır.” ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan, “İslamofobi”nin nefret suçu olarak görülmesini isterken, “nefretme” kampanyası çerçevesinde 10 bin imza toplayan Nefret Suçları Yasa Kampanyası Platformu Sözcüsü Levent Şensever, “Nefret söylemi değil, nefret suçları yasası istiyoruz. Bunların birbirine karıştırılması riskli” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata ve Bursa Milletvekili Aykan Aydemir de “Nefret söylemiyle mücadele adı altında düşünceyi ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğüne kısıtlama getirilebilir” kaygısını dile getirdi. Adalet Bakanlığı, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın talimatı üzerine “İslamofobi”nin nefret suçu sayılması için çalışma başlattı. CHP Bilim Yönetim Kültür Platformu (BYKP) de geçen günlerde, “ Nefrete Karşı Bir Arada Yaşamı Savunmak” başlıklı politika notunu açıkladı. Aydemir de “Hem AGİT’in tavsiyesi, hem Türkiye’deki platformun arzusu, nefret suçuyla nefret söylemini birbirinden ayırmak. Nefret söylemiyle mücadele adı altında düşünce ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğüne kısıtlama getirilebilir” dedi. Erdoğan’ın gündeme getirdiği ABD’deki videoyla ilgili tartışmaların “nefret söylemi” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Aydemir, “AİHM kararlarında da şöyle ifadeler var. ‘Bir düşünce hoşunuza gitmeyebilir, sizi şoke edebilir, ama yasadışı değildir.’ Başbakan’ın nefret söylemi olarak algıladığı mesele uluslararası hukuk açısından pek öyle gözükmüyor” dedi. CHP notunda devletin “etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, din, inanç veya inançsızlık” konularında tarafsız olmasına vurgu yapılıyor. Aydemir, “Semavi dinlerle sınırlı bir özgürlük anlaşılıyor. Bu nedenle Başbakan rahatlıkla Zerdüştlüğü aşağılayabiliyor” dedi. Aydemir, İslamcı kesimlerin “cinsel yönelim”le ilgili itirazları konusunda da “Tartışmaların sadece türbana indirgenmesini, İslamofobi üzerinden, başörtüsü üzerinden yaklaşımları doğru bulmuyorum” dedi. ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), “yan alanda branş öğretmenliğine geçme” koşuluyla eş durumundan ataması yapılan sınıf öğretmenleri pişman oldu. Öğretmenler, “Geçtiğim alanda yetersizim ve mutsuzum, MEB bize sınıflarımıza geri dönüş hakkı tanımıyor” diye yakınırken Eğitim Söz Sen dava açmaya hazırlanıyor. MEB, norm kadro fazlalığını eritmek ve eş durumu atamalarındaki yaygın beklentiyi giderebilmek amacıyla sınıf öğretmenlerine mezun oldukları yan alanlarda görevlendirilme hakkı tanıdı. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, “İhtiyaç üzerine talep olduğu zaman dönebilirler” açıklamasını da yapınca, ailesinin yanında olmak isteyen öğretmenler “ailesi ile işi arasında tercih yapmak zorunda” kaldı. Ancak yıllardır yaptığı sınıf öğretmenliğini bırakıp branş öğretmenliğine geçen öğretmenler pişman oldu. Geçtikleri branşta yeterli ve verimli olamadıklarını belirten sınıf öğretmenleri, birçok okulda mevcut branş öğretmenlerini de norm dışı bıraktı. Alan değişikliği yaptığı için pişman olan binlerce öğretmenin mektup yazması üzerine Eğitim Söz Sen yetkilileri, MEB Bakan Yardımcısı Orhan Erdem ile görüştü. Sendika, Erdem’den “Bir mağduriyet doğdu, ama başka bir mağduriyeti de giderdik” yanıtını alınca, yan alan atamalarının iptal edilmesi için dava kararı aldı. Öğretmenlerin Eğitim Söz Sen’e gönderdikleri şikâyet mektuplarından bazıları şöyle: Sınıf öğretmenliği yapan, ancak “doğacak çocuğunun ilk gülüşünü görebilmek için alan değişikliği talep eden” bir öğretmen mektubunda “Bakanlık ‘ya ailen ya da işin’ dedi ve tercih etmek zorunda bırakıldık. Bakanlık öğretmen kalitesini artırmak için hem alan sınavı getiriyor hem de hiç eğitim almadığım alana beni zorluyor” ifadelerini kullandı. Asıl alanı sınıf öğretmenliği olup yan alanı olan İngilizce öğretmenliğine geçiş yapan bir başka öğretmen yaşadığı sıkıntıyı “Öğrenciler hiçbir şey anlamıyor, ben de anlatamıyorum” diye aktardı. Eğitim Söz Sen Genel Başkanı Mehmet Aydın da “Açacağımız davayı kazanırsak, mutsuz öğretmenler huzura kavuşacak, atama bekleyen öğretmenlere de umut olacak” diye konuştu. SORUŞTURMA TAMAMLANDI Teşhis skandalının faturası kesildi HATAY (Cumhuriyet) Hatay’da, AKP Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun oğlu İstemi Kağan Türkoğlu ile AKP Dörtyol Gençlik Kolları Başkanı Ömer Uzun’un, polislerle yaşadığı tartışma sonrası gerçekleşen “teşhis skandalına” ilişkin soruşturma tamamlandı. Üç polisle birlikte vekil oğlu ve arkadaşına toplam 21.5 yıla kadar hapis istendi. Hatay’da, AKP Milletvekili Türkoğlu’nun oğlu İstemi Kağan Türkoğlu ile AKP Dörtyol Gençlik Kolları Başkanı Ömer Uzun’un, polislerle yaşadığı tartışma sonrası geçekleşen “teşhis skandalına” ilişkin soruşturma tamamlandı. Mahkemeye gönderilen iddianamede, olaya karışan komiser yardımcısı Murat Emer hakkında, 3 aydan 2 yıla, kasten yaralama suçundan ise 6 aydan 1.5 yıla kadar hapis cezası istendi. Ömer Uzun’la “tost kavgası” yaptığı belirtilen polis memuru Alper Atilla hakkında ise 1 yıl 9 aydan 8.5 yıla kadar hapis cezası istendi. Savcılık, İstemi Kağan Türkoğlu hakkında polis memurları Emer ve Atilla’yı tehdit ettiği gerekçesiyle iki kez 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası isteminde bulundu. İddianamede, Dörtyol İlçe Emniyet Müdürlüğü kantinini işleten AKP Dörtyol Gençlik Kolları Başkanı Uzun hakkında ise 1 yıldan 3.5 yıla kadar hapis cezası talebinde bulunuldu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle